39. Bölüm

38. bölüm

havva uzunoz
turuncureesam

Cavit'in büyük oğlu Berat'a yazdığı mektup;

Sevgili oğlum Berat;

En kısa zamanda seni ve kardeşlerini orada yani Zekeriyaköy de görmeyi o kadar arzu ediyorum ki. Orada bahar havasının çok güzel olduğunu söylüyorlar.

Doğanın o eşsiz kokusunu inşallah yakın bir zamanda hep beraber soluklarımıza çekeceğiz sevgili oğlum. Koyunlarımız, tavuklarımız ve tavşancıklarımız olacak.

Hatta sevimli bir köpeğimiz bile olacak. Adını da <>koyacağız Sadık'la beraber.

En kısa zamanda seni ve kardeşlerini oraya getireceğim.Annen konusuna gelince ,onu da görmek istemiyorum.Hatta onun da beni görmek istemediğinden çok eminim.

Bugünden sonra artık değişik bir insan oldum ben canım oğlum.Sadık amcanın da sizlere selamı var. En kısa zamanda seni Maya'yla tanıştıracağım.

Onu seveceğinden çok eminim.

Hepinizin gözlerinden öperim.

Hoşçakalın minik kuzucuklarım.

Ve iki hafta sonra;

Sevgili oğlum Berat;

Mektubun elime geçti onu büyük bir zevkle okudum.

Kumardan kurtuluşumun bu ikinci günü sevgili oğlum.

Seni ve kardeşlerini doyasıya kucaklar, sevgilerimi sunarım.

Aslında o vahşi hayat bu kadar acımasız olmasaydı da daima sizlerle beraber yaşasaydım. Daima beraber sizlerle kucaklaşsaydım.

Sizlerle beraber eğlenip kır çiçeklerinin kokusunu beraber ruhumuza çekseydik ne iyi olurdu.

Canım oğlum;

Bir gün eğer ben öbür dünyaya göç edersem sana tek temennim şudur. Kardeşlerinin ve senin hiçbir zaman , hiçbir yerde hiçbir vakit kötü insanlarla beraber olmanı değil daima gerçek dostluklarla yaşamanı temenni ederim oğlum.

Hiçbir zaman kötü alışkanlıklarla değil daima iyilikle ve güzellikle beraber olmanı isterim. Bana daima yaşamayı ve hayatı sevdiren tek kişi sizlerdiniz. Bu vakitten sonra da daima böyle olacaktır.

Daima bahçemdeki çiçekler canlı kalacak; işte onlar sizlersiniz.

En yakın zamanda sizleri buraya getireceğim. Beklediğim çok önemli bir vakit var ki sadece onu bekliyorum.

Kardeşlerini ve seni çok seviyorum Berat.

Hoşçakalın.

Cavit'in günlüğünden yine bir akşamüstü;

Bu akşam ilk defa dolunayla buluşmak için bekledim.Sanki ilk tanıştığımız gün kadar heyecanlıydım Şehriban.

Bir o kadar sessiz ve sakin bir akşam . Uzaklardan gelen piyano sesleri...

Yaprakların hafif hafif hışırdamasıyla birlikte birbirine nasıl da karışıvermişti gecenin bu tiz sessizliğinde.

Her zaman ki gibi mavi gözlü kızın karşısında ki bir banka oturdum ve yıllar önce banka kazıdığım işte o sözler<<Şehriban seni seviyorum>>

Ve işte çimlerin arasında tek tek özenle işlenmiş altın renkli bir bayan şalı.Onu alıp omzuma ve kollarımın arasına alarak doya doya kokladım.

Daha sonra arkadan bir tane kadın eli şalı omzundan alıp oradan uzaklaşarak geçiverdi.

Hay Allah şalımı burada unutmuşum. Siz mi aldınız?Eh kusura bakmayın efendim! Çok özür dilerim.

Geceleri çamlıkların arasında rakı ve bira içen adamların elbiseleri ve ayakkabıları orada kalmış , üzerine de biraların beyaz köpükleri dökülmüştü.

Daha ileri de yine bir ağaca yaslanarak ağlayan ceketi yırtık pırtık ve ayakları çıplak, üzgün ve çaresiz bir adam.

Şimdi bakıyorum da kendi derdim bir ceviz kabuğunu bile doldurmayacak kadar ne kadar da küçülmüştü gözümde be İstanbul!

İşte o gece ağaçların dallarının arasından kafamı uzatıp bakmaya bile cesaret edemiyordum.

Sebep ? Sebep mi?Hı! Neyse dünya hali bu işte.

Herhangi bir hıçkırık sesi veya fareleri görmeme isteği.Seçebildiğim kadarıyla saçları kısacık dik ve atletik vücutlu genç bir delikanlı.

Spor yaparak kıyının en dip kenarına kadar yürüdü.Daha sonra dev bir köpüklü dalganın kayalara vurduğu o ses.

Ha işte ta kendisi ! Mavi gözlü kız!

Beni çağırıyordu. Belli ki çok özlemişti. Ben de onu çok özlemiştim. Elime gelen bütün kaya parçacıklarını dünyaya meydan okurcasına fırlattım.

Elimdeki son sigarayı yaktım ve derin derin içime çektim.Tekrar banka oturdum ve denizin fısıltısını dinledim. Hay allah! Gökyüzünden dökülen bir damla su yanağımı ıslattı. Anlaşılan yağmur yağacaktı. Eşofmanımın fermuarını çekip kapişonumu başıma geçirdim.

Hızlı hızlı adımlarla uzaklaşırken esmer bir kadınla çarpışmıştım ve özür dileyerek oradan uzaklaşıverdim.

Eve vardığımda Sadık'ın bir şöminenin başında oturarak kahve yudumladığını gördüm .Beni görmüyordu sanki.Başımı öteki yana çevirdiğimde perdenin soğuk hava dalgasında yükselerek havalandığını fark ettim.Ve şiddetli yağan yağmurun ardından büyük bir hızla pencereyi kapattım.

Daha sonra ben de bir kahve içmeye karar verdim ve ketılın düğmesine basarak suyu ısıtmaya başladım.

Kapıdan eğilerek kafamı uzatıp sesleniverdim. Hey Reis!Bugün neler yaptın!Anlat bakalım!

Sadıktan ses çıkmayınca odadan kafamı uzatıp onu gözlemlemek istedim.

Sadık'ı gözlemlediğimde kaşlarını çatmış ve battaniyenin içinde tek bir noktaya sabit bakıyordu.

Hafifçe bir tebessüm ettim ve ketıldaki suyun ısınmasını bekledim.

Bölüm : 02.01.2025 22:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...