40. Bölüm

39. bölüm

havva uzunoz
turuncureesam

Cavit'in Günlüğünden;

Zekeriyaköy'e varırken küçük bir mola...

Şiddetli soğuk hoyratça ve acımasızca vururken tenime ceviz ağaçlarının ve leylak çiçeklerinin arasından yavaşça otomobille geçtik arkadaşlarla. Sadık ben Fuat ve Eşref bey. Hatta Fuat'la iskelede ilk tanıştığımızda Fuat'ın o palyaço halini anlatıp epeyce gülüşmüştük.

Ben arabadan indiğimde güzel ve müstakil bir ev çıkmıştı karşıma.Sırtıma rengi solmuş bir kazak bacaklarımda kadife pantolon ,ayaklarımda deri bir çizme vardı.

Sanki evlere değilde sihirli bir lambadan çıkan eşsiz gizemli saraylara köşklere bakar gibiydim.

Koca bir çınar ağacının önünde durdum.

Geçmişi düşündüm .Gözümün önünden bir film gibi geçti .Berat,Siraç, miraç, Hatice her neyse her neyse...

Yine de bilinçaltından onu da atamadım Şehriban'ı . Birden bir telefon sesiyle irkildim.

Canım oğlum Berat'tı arayan işte ta kendisi.

-Çok iyiyim oğlum , yeni bir hayata başlayacağız burada.

Ah o yıkık virane kent.

Duvarlarda, kağıtlarla , asfaltlarda gazetelerde ağaçların kavuklarındaki bütün acı hatıralarım.Hepsi geride kaldı artık.

Kışın soğuğunda Sadık'ın ellerindeki kalın eldivenle nasıl oraya buraya koşuşturup durduğunu gözlemledim.

Fuat'ın küçük ve titrek elleriyle nasıl purosunu yakmaya çalıştığını ,daha sonra Eşref bey'i izledim, kaçamak bakışlarla.

Aslında İstanbul'un en güzel ve muhteşem yeriydi burası. Binbir doğa harikasının bulunduğu o eşsiz yer Zekeriyaköy.

Sigara molasından sonra tekrar arabaya binip yol aldık. Arabayla yol katederken dışarıdaki evlerin saçaklarındaki buzlar Cavit'in bir hayli ilgisini çekmişti.

Sibirya soğuğu vardı dışarda.Kar yarım metreyi buluyor,tekerlek kara gömülüyorlardı.

Arabanın camının buğusunu arada bir siliyordu Sadık elleriyle.Çünkü arabanın silecekleri çalışacak durumda bile değildi. Yine derin derin hülyalara daldı Cavit Sadık'tan habersiz bir şekilde .Hatta sorduğu sorulara bile cevap vermiyordu.Arabanın radyosunda yine Zass çalıyordu.

Bazen arazideki pamuk tarlaları haline gelmiş saman yığınlarına bazen de yol boyunca sıralı çam ağaçlarının nasıl bir gelin gibi beyaz beyaz ve benek benek süslendiğine göz gezdirdi Cavit.

Küçük küçük hayvan yavruları geziniyordu sarı başak tarlalarda. Akşam olmuştu.Yıldızlar göz kırpar gibi bir yanıp bir sönüyordu. Oldukça parlak ve ışıltılı bir geceydi.

Gün bitmişti artık ve tatlı bir yorgunluk.Hatta tarlada kulube içinde uyuyan ve şapkayla yüzünü örtmüş yaşlı bir adam.

Adamın ayaklarının başucunda gezinen küçük küçük tarla fareleri.Deniz oldukça uzaktaydı şimdi.O hazin matem nasıl da yerini tatlı bir mutluluğa bırakmıştı.

Canı ne kadar sigara istesede yakmamaya karar verdi Cavit.

En berrak hisleri taşıyan bir adam oldum artık Reis dedi ve günlüğüne ekledi.

Zekeriyaköy 'le buluşma adresimiz işte kalkış saati dakik bir tren garı gibiydi. Sadık , ben ve dostlarımda yolcuyduk ikimiz.Buluştuğumuz tek ortak nokta sevgiydi.

Eski öykü kitabımızın kapağını kapatıp tozlu raflara kaldırmıştık onunla ve şimdi yeni bir öykümüz başlamıştı ve arabanın distrübütöründe bulunan gazetelerin araba penceresinden fırlatıp savrulduğu işte o an.

Ben Sadık ,dostlarımız ve sevimli köpeğimiz Maya.Radyonun cızırdamasıyla birlikte Fuat arkadaşımızın istasyonu değiştirmesiyle kulağıma gelen o güzel melodi.

Şehriban'la ilk tanıştığımızda ağaca yaslanarak elele tutuştuğumuz ve beraber söylediğimiz işte o şarkı.

Hatta kulağıma küçük bir sesle fısıldamıştı Şehriban.

<<Bu benim en sevdiğim şarkıdır Cavit>>diye.

Kendine iyi bak beni düşünme.

Su akar yatağını bulur.

Ve yine iki tane mavi uçurtma uçurduk dostlarımla beraber mavi gözlü kızın karşısında.

Nasıl da engin semalara yükselerek sonsuzluğa doğru havalanıyordu.

 

 

Bölüm : 03.01.2025 22:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...