
Cavit'i etkileyen ve en çok güldürende bu olmuştu. Bazı topkapı hikayeleri de Cavit'i alıp oraya sürüklemişti sanki. Denizin hemen kıyısındaki bahçelerden demir kapıların aşağısına doğru sarkmış, gül ve zambak çiçekleri evlerin balkonuna doğru sarkmış bulunan yakut rengindeki taşlar ve gökyüzündeki rengarenk ton binbir gece masallarını anlatıyordu.
Reis ile Cavit bu görkemli ve anlamlı şehri uzun uzun büyük bir zerafetle seyrederek hayallere daldılar.
Güneşin batışından sonra aniden yorganı üzerinden bir çırpıda attı cavit mesaj sesinin gelmesiyle, gecenin sessizliği telefonun ince ışığından çıkan alarmla birlikte koyu bir karamsarlığa sürüklemişti Cavit'i .
Venezuellalı kara suratlı adamın sabahın tam onunda tanışmak istemesiydi bu mesaj.
Güneş ufuk çizgisine yakındı. Güneşin yok olup gitmesiyle birlikte derin derin düşünerek bunun bunun bir tuzak olduğunu anlayan Cavit, iç geçirdi.
O Basri denen adamla tren yolunun karşısında görüşerek ayrıldıktan sonra sert bir bakış atarak Cavit'i korkutmuştu bu adam. Daha sonra bu adamı hiç görmeyen Cavit , neden böyle birden ortaya çıkıp kendisini ni hanelerine davet etmiş olacaktı ki?
Sadık Reis'i uyandırmamak için ayakucuyla teknenin dar merdivenlerinden yürüyerek aşağıya inmeye çalıştı sabahın tam dokuzunda.
Tahta merdivenlerden inerken bir zamanlar bakkal ekmeleddin'in karşısına dikilip aslan kesilmesi ve kumarhanede ki adamların arkasından çektiği müstehcen hareketler gelmişti Cavit'in aklına ... Bu şehre ilk geldiği yıllarda sürekli kazanmak onu epeyce şaşırtmıştı.
Kumarhane piçlerinin karşısında kükreyip durmuştu bazı zamanlar Cavit, hatta bazen Topik denen o korkak adama çelme takıp devirmeye çalışması da cabasıydı.
Beynini tetikleyen düşüncelerin içinden sıyrılıp ayakucundan hafifçe basarak aşağıya inen Cavit; kendini dışardaki gürül gürül yağan yağmura bıraktı.
Bazı zamanlar basket maçlarını izlemek için televizyonun sesini bangır bangır bağırtan Cavit, bu sahne karşısında Topik ile Arif'in kendi aralarında mutfakta nasıl çekiştirdiğini fark ediyor nargilesini öyle lanet bir edayla tellendiriyordu ki...
Yüzü solmuş gözleri kararmıştı Cavit'in. Bu ifadeyi kimseye belli etmek istemeyerek hızlı hızlı ilerlerken ayağına takılan taş parçalarını bile fark
etmiyordu.
Yağmur'un hafifleyip yavaş yavaş kesilmesinden sonra kumarhanenin çatısındaki su damlalarının şıpır şıpır damladığını fark eden Cavit, botlarını küçük bir su birikintisinin içine daldırmış , hemen kapı girişindeki bodur Topik'le çarpışmasıyla son bulmuştu.
Hemen sağ tarafta kalın paltolu ve pala bıyıklı bir adamın yüzü asık bir şekilde çıkararak yüzünü mendil yardımıyla silmesi Cavit'in gözünden kaçmamıştı.Sanki bu adam venezuellalı adamın tehlikeli olduğunu işaret eder gibi bir sağına bir soluna bakıyor ve gür kaşlarını sürekli yukarı aşağı oynatıyordu.
Daha sonra bu adam hızlı hızlı adımlarla ilerleyerek oradan uzaklaştı. Arkadan bir el sonra yan taraftan sert bir el daha sonra işte o kara adamın
korkunç ve yabani görüntüsü.
Omuziarını geriye doğru atarak ani bir fren yaptı Cavit.Korkaklığını ona belli etmemeye çalışıp ıslanan saçlarını arkaya doğru savurdu ve
sağına soluna bakındı.
Cavit'in endişe dolu gözlerini fark etmişti bu kara adam.
Ve yine bir akşamüstü
-Senin iyi bir oyuncu olduğunu söylüyorlar. Hadi bir el atalım seninle.
Sesindeki yabanilik , sözlerindeki o korkunç vahşilik Cavit'in canını sıkıp onu bunaltmaya yetmişti. Çok değil birkaç dakika sonra Venezuellalı adam onu limon gibi sıkmıştı. Kendini oradan oraya yavaş yavaş sallayan bu adamda tik olduğunu fark eden Cavit, bacaklarındaki eklemlerin sızına dayanamayarak kemik aralarındaki korkunç acıyı duymak istemedi ve içinden kurnazlık düşünmeye başladı.
Odanın içindeki boğucu sigara dumanı karşı masadaki darmadağın taşların ve kağıtların görüntüsü Cavit'in canını daha bir sıkmıştı.; ki hemen elini sinsice pantolonuna götüren Cavit'in elini venezuellalı adamın bir hamlede yakalamasıyla son bulmuştu.
İyice gevşemişti cavit.
-Cebimdeki telefon numarasını arıyordum.
-Telefonun numarasını pantolonunun iki bacak arasında mı arıyorsun Cavit.
-Dur bak... dinle...
Çok iyi günümde değilim bugün Cavit. Haddini bil.
Etrafındaki insanlar alık alık suratına bakıyordu. Cavit'in yanına sandalyeyi çekerek oturduğu o adam işte filozof Sıtkı dedikleri o lanet adam. Ah! yine karşımda mösyö mösyö diyen o kıl olduğu adam dan sonra yine gıcık olduğu embesil kılıklı lanet herif.Ne zaman kumarhaneye gelse bu lanet adam yoktu. Aylardır gözükmeyen bu embesil Sıtkı denen adam neden böyle birdenbire guguk kuşu gibi ortaya çıkmıştı? Aklı sıra felsefeyle bahsettiği şeylerin hiç de felsefeyle alakası yoktu ki oysa...
Lise yıllarında matematik öğretmeninin anlattığı pisagor bağıntısı bile bu kadar bunaltmıyordu Cavit.'i. Halk arasında zengin ve oldukça da çapkın ve metroseksüel bir adamdı Filozaf Sıtkı.
Venezuellalı adam yakasına yapıştırıp onu oturttu ve sandalyeye mahkum etti. Cavit'in suratına dik dik baktıSıtkı.
Charles.'in bahsettiğine göre <<İnsan kumar oynayan bir hayvandır>>
Cavit gıcıklığını belli etmemek için ceketinin yakasını düzelterek birşeylerle meşgul olduğunu ifade etmeye çalıştı.
Bak Cavit kumar kötülüğün eşitsizliğin kardeşi belanın da babasıdır. Felsefi düşünceye göre....
Cavit'in eline geçen bir yığın kumar kağıdı şaşkınlıktan yere dökülmüş, sonra toplamak için yere eğilmeyi denemişti. Kendisine uzun uzun bakan Venezuellalı adam ,Cavit'in kolundan tuttu ve şöyle dedi
Hile yaptığını anlamayacak kadar aptal mıyım ben ?
Hemen yakasına yapışarak onu karşı masaya itekleyen adamın Cavit'e attığı yumruk ortalığın karışmasına sebep olmuş, filozof Sıtkı'nın ve diğer kumarbazların araya girmesiyle kalabalık dağılmıştı.
Cavit , sağ gözünün sol avucuyla kapatıp adama yumruk atmaya çalışmış fakat başarılı olamamıştı.
Kalabalık toplu bir şekilde bağırıyordu.
-Sahtekar,hilebaz piç kurusu Cavit.
Yine alçak Topik'in kendi bakıp bakıp sırıtmasına dayanamayan Cavit, yere dökülen bardak kırıntılarını görmemezlikten gelerek kumarhanenin
penceresini açıp yine sinsi sinsi gülmesine göz gezdirdi.
-Lanet olası Topik gebertirim lan seni diyerek etrafına bağıran Cavit'i filozof Sıtkı sakinleştirmeye çalıştırdı.
Filozof Sıtkı'nın parmağındaki pırlantayı Cavit'e gösterip ona söylediği tek söz şuydu.
-İşte sen bu pırlanta kadar değerlisin. Kendine helak etme hırsına yenilme.
Cavit, filozof Sıtkının parmağıyla pencereyi işaret ettiğini gösterip ona söylediği tek söz şuydu.
.i şte sen bu pırlanta kadar değerlisin .Kendine helak etme . Hırsına yenilme.
Cavit filozof Sıtkı'nın parmağındaki pırlantayı gösterip ona söylediği kuşların ve çiçeklerin ve tabiat'ın ne kadar güzel olduğunu bütün bu nimetleri
bir hırs uğruna kaybetmemesi gerektiğini söylemişti.
Orttada dolanarak Cavit'e aklı sıra felsefi beyit söyleyen bu kişiye sonunda dayanamayarak hareket çeken Cavit, sonunda tahta kapıdan dışarı attı kendini.
Kumarhanenin bahçe kapısına kadar peşine düşen şık giyimli adam Sıtkı , parmağıyla sert sert dokunarak birşeyier söylüyordu.
-Bana bak Cavit,
<<kumarcı zarından ulema kitabından düştü mü
seyreyle gümbürtüyü.
Cavit, adamın omzundan elini çekmesi gerektiğini söylemiş<<rahat bırak beni>> diyerek onu terslemişti.
Yine bir felsefi beyit söyleyeceğim sana.
-Eeeee..... Başlarım senin beyitine defol git buradan.
Yine biraz uzaklaştığında o kalın kaba ses
-Nargile almıssın kendine Cavit. Sahip çıktım bak ona. Zengin adamın hali bir başka oluyor.
-Bizde senin gibi yetenek ne gezer?
-Boy ölçüşeceğini mi zannediyorsun o venezuellalı gorille ha!
-Aslan gibi kükrer o goril kılıklı adam sana Aslan gibi.
Venezuellalı o goril kılıklı adam nargileden çektiği dumanı nispet yaparcasına burnundan ve ağzından çıkarıyor, kahkahalar atıyordu.
-Nargile işte böyle içilir Cavit, ohhh... üzülme cavit şansın açılır.
Toplu bir şekilde pencereden bakan bakan çocuklar cavit'i kızdırmaya çalıştılar.
-Cavit şansına küs Cavit şansına küs ! Cavit ağabey!
Cavit onları azarlar azarlamaz hepsi mahallenin avlusuna teker teker dağıldılar.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 293 Okunma |
134 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |