Bölüm şarkısı: Kaldı 8-Sarılsak Geçerdi
"Ya tamam Miray." Miray beni 12/C yazan kapıya doğru sürüklerken ben sadece şu andan kurtulmaya çalışıyordum. Kapı önünde durunca dik dik ona bakmaya başladım.
"Bak şimdi eğer ikinci ismi felan Yusuf değilse demek ki bu Yusuf kitabı ilk alan kişi. O yüzden onu bulmamız lazım." Miray dedektifçilik oynarken benim aklım masamda yarım kalan türev testindeydi...1
"Ne gerek var ya?" diye sitem edişimle koluma hafifçe vurup "Sus çok gerek var. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik şurada. Listeye bakıp çıkarız hemen." diyip onay bekler gibi bakınca sıkıntıyla nefes verip kafamı salladım.
Keşke hiç söylemeseydim. Gerçi teknik olarak ben söylemedim, kendisi akşam bize yatıya geleceğini bana söylememişti ve birden içeri girince kendisi görmüştü...
Kapıdan içeri girmemiz ile sınıfın bir kısmı bize dönmüştü. Levent'e gözüm kayınca onu birinin dürttüğünü görmüştüm. Ona bakıp bize dönünce şaşkınca bakıyordu. Ben hemen gözlerimi oradan alarak sınıf listesini açan Miray'ın yanına gittim.
Miray tek tek ararken şok içinde bana dönmüştü. Kalbim, stresten mi heyecandan mı bilmiyorum ama, atmosfer yüzünden hızlanmıştı.
"Baksana." diye fısıldadığında gözlerim listenin üstünde gezindi. Levent ismine gelince gördüğüm şey ile tuhaf hissettim.
"Levent Kara." İsminde Yusuf yoktu ve sanki bu yüzden dumura uğramış gibi hissettim. Sahiden niye hayal kırıklığına uğramış gibi hissediyorum?
"Bir sorun mu var?" Levent yanımıza geldiğinde Miray "Var vallaha." dedikten sonra hızla düzeltip "Yok yani." dedi. Levent çıkmasını istiyordu ve bu yüzden heyecanı yarım kalmıştı.
"Bir arkadaşın adına bakıyorduk da." Yaptığım açıklama ile Levent listeye baktı ve "Sınıf başkanıyım ben, biliyordumdur. Kim bu arkadaş?" diye sordu. Ben Miray'a bakarken Miray bana masum rolü yaparak gülümsüyordu.
Sözde Levent anonimse biz onu sorguya çekecektik. Şuan Levent bizi sorguya çekiyor.
Miray'ın saçmalayacağını fark edince "Verdiğin kitapta bir kağıt vardı. Bizde sana veren kişinindir diye düşündük. Onu arıyorduk, kağıt için." diyerek yalan söylemekten bizi kurtarmıştım.
"Ne kağıdı?" Sesinde şaşkınlık varken kaşlarımı çatıp "Şiir." dedim. Bir süre sessiz kaldıktan sonra yanımıza gelen kişi Levent'in omzuna kolunu attı. "Kardeşim hayırdır?"
"Bir şey yok. Sen gitsene sahaya." Levent hızla konuştuğunda Miray tek kaşını kaldırıp bana bakıyordu. "Oğlum seni bekliyoruz. Soru soracaklar diye çıktın, gelmedin? Boş işlerle uğraşmadan sahaya mı insen?"
"Yusuf." Gözlerim açılıp öne doğru baktığımda Can'la Emir'i görmüştüm. "Buyur." Levent'in yanındaki çocuk konuştuğunda gözlerim istemsizce ona çıktı. Dağınık açık kumral saçları ve kahverengi gözleri vardı. Simasını daha önce görmüş gibiydim, tanıdıktı.
Baktığımı fark edince gözlerimi hemen geri indirdim. Gerizekalı anonim, senin yüzünden gözlerim harama gidiyor.
"Yusuf mu?" Ben şaşkınca kendi kendime konuşurken fazla sesli konuşmuş olacaktım ki "Evet, prenses." diye cevap almıştım.
"Aha bulduk!" Miray hevesle birden atılınca ona dönüp baktığımda kaşlarımı 'Sus' der gibi kaldırdım.
"Bir sorun mu vardı?" Kibarca konuştuğunda Can ile Emir yanımıza gelmişti. Ben hâlâ şok içindeyken tek bildiğim Levent'in vücudunun gerilmiş duruşuydu.
"Sen Levent'e bir kitap vermiş olabilir misin?" Miray hızla sorunca Can "Lan." demiş ve sonra acıyla inlemişti. Kaşlarımı çatarak yüzlerine bakmadan gözlerimi üstlerinde gezdirdiğimde Emir'in kolunu sıktığını görmüştüm.
"Dün verdiğim kitap mı?" Sorusu benden çok Levent'teyken, Levent sessizdi bir süre. "Uzatmayacağım." Konuşmam ile herkes bana döndüğünde gözlerim yerdeyken cebimdeki kağıdı çıkardım.
Açıp uzattığımda "Anonim sen misin?" diye sordum. Bir süre herkes sessizken kimse bunu benden beklemiyor olacak ki konuşmayı düşünür halleri yoktu.
"Yusuf, Levent." Kapıdan basketbol forması üzerinde olan biri girdiğinde "Koç çağırıyor sizi. Çabuk olun." demişti.
"Bunu..." Elleri kağıda gidip kağıdı tuttuğumun tam tersi taraftan aldığında cümlesini devam ettirdi. "Daha sonra tekrar sor."
Elimden aldığı kağıdı katlayıp şortunun cebine koymuş ve kapıya doğru ilerlemişti. Ben şaşkınca arkasından bakarken "Kaptan hadi." sesini duydum sadece.
Levent sinirli bir şekilde mırıldanıp hızlıca kapıya ilerlediğinde ben üstümden şaşkınlığı atamamıştım. "Matematik dehası, sormaman gereken bir soruyu sordun."
Kaşlarımı çatarak Emir'e bakacakken gözlerimi ellerime sabitledim. "Ne biliyorsun?" diye sorduğumda Can gülmüştü. "Evet Emir bey. Ne biliyorsun?" Kinayeli bir ses tonu ile konuşunca ne yapmaya çalıştıklarını kesinlikle anlamamıştım.
"Can sen kimin yanındasın karar mı versen kanka?" Emir Can'a doğru konuşurken Can gülerek "Mantıktan yanayım böcekciğim. Ve şuan yen- ay Hasna mantıklı işte." dedi.
Miray 'bunlar ne yaşıyor' der gibi bakınca omuz silktim. Gerçekten biri bunların kafasından bize de vermeli...
"Mantık diyene bak Allah aşkına ya." Emir dalga geçerek konuşurken Can elini kalbine götürüp "Al kırdın kırdın." dedi.
"Hem ben çok mantıklıyım bir kere. Senin gibi gidip kıza ilk mesajdan hesap sormuyorum. İnsan hoşlandığı kıza ilk mesajında hesap mı sorar ayrıca ya? Sende uzun süredir sevgili yapamamadan kaynaklı iletişim sorunları gözlemliyorum." Can konuşurken ağzım açık dinliyordum. Tam bir şey daha diyecekti ki yine acıyla inlemişti. "Gerizekalı." Emir sinirle konuşup Can'ı ensesinden tutup kapıya sürüklerken Can "İmdat adam kaçırıyorlar!" diye bağırıyordu.
Bu Emir kişi şahsı Berra'dan mı hoşlanıyor şimdi? Aferin kızıma iyi ki sert çıkışmış.
"Bunların kafa çok güzel." Miray gülerek konuştuğunda bende gülüp ona katıldım. "Ama kafalar nasıl güzel." Berra'ya yaklaşırsa kafası kalacak mı muamma ama.
Biz de sınıfa doğru ilerlerken Miray "Bu kesin o. Kağıdı yoksa niye alsın?" diyerek dedektiflik hâline bürünmüştü tekrar. "Bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum." Kestirip atmam ile bana imâlı bir şekilde bakıyordu.
"Sen bilirsin. Üstat Miray çok fazla yardım etti size. Gerisi sizde." Yorulmuş gibi elini anlına koyunca gülümsedim. Sınıfa gelip sıramıza geçince Miray cam kenarına beni atmış ve kendisi iç kısma doğru oturmuştu. Her edebiyat dersinde dersi dinlemek için böyle yapıyordu. Cidden edebiyat aşığının teki...
Zil çalana kadar test çözünce öğlen arasının bitmesi ile herkes sınıflara gelmişti. Testten başımı kaldırıp camdan dışarıya göz attığımda gözüm basketbol sahasına kaydı. Buradan çok net görünüyordu.
Okul takımı sahadaydı ve maç yapıyorlardı şuan. Gördüğüm iki kişi ile kaşlarımı kaldırdım.
Levent ile Yusuf sanki düşmanmış gibi oynuyordu. Levent'in takımı kırmızı, Yusuf'un takımı ise maviydi. Anlaşılan takımı karşılıklı oynamaları için koçları ikiye ayırmıştı. Fakat sanki ufak bir yarış değil de ölümüne mücadele eder gibi bir halleri vardı.
Neler olduğunu bilmiyorum ama hiç hoşuma gitmediğini biliyorum.
"Gönül, gönülde Allah olana verilir."
Anonim
Okur Yorumları | Yorum Ekle |