Bölüm şarkısı: Kaldı8-Suçun Yok
"Ayıp olmadı mı canım kardeşim? Keşke abim sana aşık felan da deseydin." Bir yandan arabayı sürerken bir yandan da sabahtan beri sırıtan Asude'yi azarlıyordum.1
"Ay yapacaktım aslında ama sonra beni öldürürsün diye vazgeçtim." İki saniye ona dönüp ciddi mi diye baktığımda ciddi olmasıyla kafamı sallayarak tekrar önüme döndüm.
"Dudak kremini aldı, değil mi?" Dudaklarının çatlağı hâlâ geçmemişti ve bu benim canımı fena sıkmıştı. Ona en ufak bir zarar bile değmesin istiyordum.
"Kendin verseydin banane. Söylemicem." Boğazımı temizleyerek "O zaman o çok istediğin ruj setini unut güzel kardeşim. Hem senin ruja ihtiyacın mı var sanki?" demem ile gözlerini açarak bana baktığını hissedebiliyordum.
Kız kardeşiniz varsa ve para kaynağı sizseniz, her zaman tehtid etmek en iyi çözümdür.
"O kadar kötüsün ki gerçekten. Yengeme söyleyeyim de senden ayrılsın hıh." Kızmam gereken yerde yenge demesi ile gülerken ağıt yakar gibi "Ay gitmiş bu çocuğun kafası." dediğini duydum.
Gülümsemem hâlâ yüzümdeyken "Aldı ya. Hem canım abiciğim, o ruj seti sence de bana çok yakışmaz mı? Yani yengem eğer bana küçük bir kiko milano setini bile çok gördüğünü duyarsa bence çok üzülür." demesi ile bu ihtimal gülümsememi söndürdü.
En son ben tehtid ediyordum bu kızı. Bu olay ne ara değişti? Kesinlikle ona Hasna'yı anlatmamam lazımdı...
"İstediğin yeter ki ruj seti olsun kardeşim." Kahkaha attığında açgözlülükle "Şu italyan parfümü de olmasın mı?" demesiyle yoldan çevirdiğim gözlerimi büyük bir ciddiyetle ona diktim. "Abartma."
Üzüntüyle kabullenince tekrar önüme döndüm. Işıklarda durmamız ile "Neyse ya, bu akşam aile yemeği vardı değil mi? Hiç gitmek istemiyorum ben." diye mızmızlandı. İç çektiğimde ona dönerek cidden gitmek istemeyen sıkkın ruh hâli bir an beni de üzmüştü.
"Ne olursa olsun ailemiz." Bana döndüğünde gözlerinde alay vardı. "Onlara aile demek; aile kavramına hakaret."
"İstersen seni arkadaşlarından birine bırakayım? Etüte kaldı derim." Gözleri hafif ürkek bana dönünce o gözlerde bu duyguyu istemediğimi çok net biliyordum. "Sana kızmaz mı?" Gülüp yanan yeşil ışık ile arabayı sürmeye devam ettim.
"Kime bırakayım?" Sorusuna cevap vermemem ile homurdansa da "Gamze'ye olur mu?" diye sorunca direksiyonu çevirip rotadan saptım. Akşama çok kalmamıştı ve sevgili ailemle yiyeceğim yemek beni pek de heyecanlandırmıyordu.
Sessiz bir yolun ardından geldiğimiz apartman ile arabayı durdurdum. Asude bana bakarken dudaklarını büzünce sarılıp anlına küçük bir öpücük kondurdum. "Kahramanlara bir şey olmaz. Unuttun mu?"
Kahkaha atarken "Beş yaşında değilim artık abi." diye sitem ediyordu. "Kaç yaşında olursan ol. Ben senin sadece kahramanın olabilirim küçük hanım. Anlaştık mı?"
Yüzünü buruşturunca saçlarını karıştırarak "Git hadi. Oyaladın iyice beni." diyerek mutsuz mutsuz konuştum. Yanağıma sulu öpücüklerinden birini kondurup "Bana haber ver muhakkak. Seni seviyorum." diyerek indi. O içeri gidene kadar bekleyip tekrar arabayı çalıştırdım.
Titreyen telefonu elime aldığımda diğer hattımı hâlâ çıkamadığımı fark edip tek elimle telefonu açtım. Hasna'nın yazdığını görünce istemsizce gülümsedim. Mesajıma görüldü atmış ve yarım saat sonra cevap vermişti.
Kalbimin ezanı': Engel istiyorsun diye yorumladım.
Şu noktalama işaretlerini birisi yok etmeli en acilinden.
Hat 12: Bizi çekemeyenler yalan söylemişler
Hat 12: Yoksa ben hiç öyle şey ister miyim?
Kalbimin ezanı': Boş yapmakta üstüne yok biliyor musun?
Hat 12: Kalbim kırık pörçük şuan...
Bana annannem ile dedemin koyduğu isim ile hitap edince kalbimde hissettiğim mutluluğun haddi yoktu. Ben sadece onlara Yusuf olmuştum. Şimdiyse sadece Hasna'ya.
Yusuf göbek adım olmasına rağmen kendi ailem bile bu ismi bilmezdi. Sadece benim için özel olan kişiler bilebilirdi. Bu yüzden Hasna'ya babamın koyduğu ismimdense benim için değerli olan bu ismi söylemiştim. O sıradan değildi ve onun ağzından duymak istediğim ismim de bu yüzden Yusuf'tu.
Arabayı ışıklarda durdurunca telefonu tamamen elime alarak arkama yaslandım.
Hat 12: Efendim kalbimin ezanı?
Kalbimin ezanı': Bu oyunu bitiremez misin?
Kalbimin ezanı': Sıkılmaya başladım artık.
Kalbimin sıkışması normal miydi acaba? Hazır mıydım buna? Asla değildim...
Hat 12: Hasna, biliyorum kafanı karıştırıyorum
Hat 12: Sadece biraz daha bekleyemez misin?
Kalbimin ezanı': Ama eğer tahmin ettiğim kişiysen bunu bu kadar uzatmaya cidden gerek var mı?
Bu mesaj silindi
Yazar yazmaz sildiği şey ile ben şaşkınca ekrana bakarken tekrar yazmıştı.
Kalbimin ezanı': Kötü biri olmadığının farkındayım ama günaha girmek istemiyorum sadece. Ama lütfen güvenimi kırma anonim.
Hat 12: Gerekirse kafamı kırarım, o güveni kırmam Hasna
Hat 12: Benim için tek gerçek sensin
Hat 12: Ve inan kendi gerçeğimi kaybetme niyetim yok2
Hat 12: Vakti geldiğinde sana kalbimi sunacağım ve kaderimi ellerine bırakacağım
Hat 12: O zamana kadar ise güvenini kırmak gibi bir niyetim yok
Hat 12: Hat fiyatları uçmuşken bir de jwvejxvqnzbwm
Hat 12: Engel yeme niyetim yok nevdjwbxkw
Telefonu yan koltuğa bırakmam ile gözlerim dikiz aynasından arka koltuğa kaydı. Beyaz gülleri görünce gülümseyerek "Siz de zamanınızı bekleyin." diye mırıldanarak yeşil yanan ışık ile tekrar arabayı sürmeye başladım.
Radyodan açtığım Kayıp Rüya ile gözlerimin önüne sadece Hasna geliyordu. Ne kadar yüreğime acı verse de bir an bile unutmak istemediğim o güzel yüzü...
"Hissizleştim. Güçsüzleştim. Çıkamadım karşına kendimle yüzleştim."
Çıkarsam olacaklardan mı korkuyordum? Evet tam olarak bundan korkuyordum. Beni istemezse nasıl nefes alırım bilmiyordum. Hasna hayatıma girene kadar sevdiğim insanlar içi hep korkusuz olmam gerektiğini düşünürdüm.
Sonra onu gördüm. Sınıfta öyle oturup dışarıyı izliyordu sadece. Ne kimseyle ilgileniyor ne de kimse onunla ilgileniyordu. Hep tekti ama bundan hiç rahatsız değildi. Yüzündeki o huzurlu ifadesi ile kalbim de huzur buluyordu sanki.
Aynı sınıfta olmamıza rağmen bir kere gözlerinin beni bulduğunu görmemiştim. Sadece bana özel değildi ama yine de canım yanıyordu bakmadıkça.
Matematikte iyiydim fakat o daha iyiydi. Eğer matematikte ondan yüksek alırsam belki ilgisini çekerim diyerek gece gündüz matematik çalışmıştım. Deneme netlerimiz hep yakın gelirdi. Gözlerim o yüzden sonuçlarda kendimden önce onu arardı. Tüm netlerini inceler ve sanki benim başarım gibi gurur duyardım. En kötü dersi hep Fizik'ti. Birinciliğe oynayamama sebebi de Fizik'ti. Birinin beni geçme ihtimalini hiç sevmezdim çünkü babama göre birinci değilsen hep başarısızsındır. Ama Hasna hep beni geçsin istedim istemsizce. Sanki o mutlu olacaksa önemli değildi hiçbir şey.
9.sınıfın sonuna kadar bir kere bile onu geçemedim matematikte ama 9.sınıfın son denemesinde matematiği fullemiştim. Onun ise iki boşu tek vardı. Sonuçlar açıklanınca gördüğüm matematik neti ile diğer hiçbir derse bakmadan ona bakmıştım. Telefondan başını kaldırıp belki gözleri beni arar umudu vardı içimde.
Gözlerini kaldırmadan telefonu yanına koyup testini çözmeye devam etmişti sadece. Beni görsün diye yapmadığım şey kalmamıştı ama o beni görmüyordu.
Sonraysa onun sayesinde matematiği sevmem ile matematikte ciddi bir şekilde iyi olmuştum. Sayısal seçerken matematik bu konuda çok yardımcı olmuştu.
...
"Hoşgeldiniz küçük bey." Kapıyı açan Nuran teyzeye gülümseyerek "Hoşbuldum abla." diyip içeri doğru yürüdüm. Salonun kapısına geldiğimde duyduğum çatal sesi ile derin bir nefes alıp içeri girdim.
"Geç kaldın." Masada oturan babama gözlerim kaydığında gülmemek için kendimi tutuyordum. "Ben en azından bir gün tek geç kaldım." Kendi kendime duyulmayacak şekilde mırıldanıp sandalyelerden birini çekip oturdum. Annem yemeği ile oynuyor ve bizle alakadar durmuyordu.
"Etütü varmış." Net bir şekilde verdiğim cevap ile ağzını peçete ile silerek bana döndü. "Ben aile yemeğine herkes gelecek demedim mi? Ne hikmetse şu aile yemeğinde durmadan etüt oluyor." İğneleyici laflarını umursamadan önümdeki suya uzandım.
"O zaman, o çok sevgili milyarlar döktüğün okul ile konuş bunu." Suyu içerken masaya sertçe vurması ile annem irkilip geriye yaslanmıştı. Bense suyu geri yerine bırakıp ona döndüm. "Terbiyesiz." Kime çektiysem artık.
İçimden güldüğümde annem çok sesli olmayan bir şekilde "Yemek yiyelim." dedi. Tek isteği bu gecenin bitmesi gibi duruyordu.
"Söz hakkı vermedim." Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alarak tekrar gözlerimi araladım. Annem sessizce kabul etmiş gibiydi.1
"Okul nasıl gidiyor?" Bende bu güzel soruya ne zaman geleceğiz diyordum.
"İyi." Verdiğim cevap ile tatmin olmayarak "Ne kadar iyi?" diye üsteledi.
"Okul birincisiyim hâlâ." İstanbul'un en iyi proje okullarından birine gidiyordum ama anlaşılan bu bile yeterizdi.
"Sınava girme." Dediği şeyle kaşlarımı çatarak ona dönünce "Amerika'ya gideceksin. Orada prestijli bir üniversite okur, sonra gelir işimin başına geçersin." diyerek tabağındaki yemekleri yemeye devam etti.
"Bu benim kararım." Gözleri sinirle kalkıp bana döndüğünde "Sana karar hakkı veren yok." dedi bir hırsla.
"Gitmiyorum." Ne kardeşimi seninle bırakırım ne de Hasna'dan uzak bir yere giderim.
"Sordum mu lan!" Birden bağırmasıyla annem olacakları biliyormuş gibi gözlerini tabaktan ayırmadı. Her zaman yaptığı gibi görmezden gelip normal hayatına geri dönmeyi bekliyordu.
"Burada okuyacağım. Sen istediğin kadar istesen bile ben senin şirketinin başına geçmeyeceğim. Hiç ne olmak istiyorsun diye sordun mu bana?" Umursamaz bir ses tonu ile konuştuğumda gözlerinde sadece küçümseme vardı.
Doktor olmak istiyordum. Yaraları saran olmak istiyordum.1
Neden bilmiyorum ama sormayacağını adım gibi bilsem de sormasını bekledim.
"Nankör." Masadan kalkıp bana doğru geldiğinde sadece gülüp önüme döndüm. "Ben seni bu yüzden mi yetiştirdim?" Yavaşça gelirken her kelimeye bastırıyordu.
Ayağa kalkıp karşısında durdum. "Sen beni yetiştirmedin. Kendimi de kardeşimi de ben yetiştirdim. Sen bu eve sadece belli zamanlar geldin. Onlarda da tek yaptığın terör estirmekti. Geceleri bile bu evde değil metreslerinin koynunday-"
Yüzümde hissettiğim acıyla başım sağa doğru düşünce gülümsedim sadece.
"Gerçekler bu kadar ağır mı geliyor?" Kendi kendime konuşurken gözümdeki yanma hissi ile yumruğunu geçirdiği noktanın kızardığının farkındaydım. Muhtemelen kaşım da patlamıştı. Artık sadece hissederek bile vurduğunda neler olduğunun bilincindeydim.1
"Bana bak!" Sesi evde yankı yaparken başımı kaldırıp gözlerimi gözlerine diktim. "Benim paramla benim evimde yaşıyorsun. Ne dersem onu yapacaksın!"
Şeytan çek git diyordu. Bırak her şeyini ve git. Beni bu evde tek tutan Asude'ydi. Parası da o da cehenneme kadar gidebilirdi ama kardeşimi onlara bırakamazdım.
"Çocuk doğurtmak yerine robot alsaydın o zaman." Ya başka bir varis istiyorsan metreslerinden birine doğurtabilirdin. Gerçi adın kirlenir diye yapmıyordun, doğru.
Tekrar elini kaldırmasıyla gözümü çekmeden gözlerine bakıyordum. O kadar alışmıştım ki artık içimde kırılacak bir yer bile kalmamıştı. Atacağı yumruğu umursamadığımın farkında olarak taktik değiştirmiş olacak ki kaldırdığı eli boynumu bulmuştu.
Sertçe duvara itip boynuma baskı uygularken nefes alamadığımın kanıtı olarak ciğerlerim göğsümü zorluyordu. "Seni öldürürüm, duyuyor musun? Gözümü bile kırpmam." Biliyorum.1
Göğüs kafesim iyice zorlanırken tek yaptığım geri çekilmesini beklemekti. Çocukken öğretmişti bana bunu. Kendimi savunursam ya daha kötüsünü yapardı ya da acısını kardeşimden çıkaracağını söylerdi.
Bazı çocuklar o kadar da şanslı değildi.
Geri çekilmesiyle duvara yaslı bedenim yere çökmemek için zar zor duruyordu. O zamana kadar fark etmemiştim gözlerimin kararmaya başladığını.
"Basketbol takımının maçlarının hepsini kazan. Amerika'daki üniversiteler sosyal aktivitelere çok önem veriyor." Sanki hiçbir şey olmamış gibi tekrar sandalyesine oturmuş ve yemek yemeye başlamıştı.
"Gitmiyorum." Zar zor boğazımdan çıkan kelimeler boğazımı zorlarken dış kapıya yöneldim. Nuran teyze bir kenarda gözlerinde üzüntü bile bakarken ona gülümsemeye çalışarak çıktım evden. Annem gözlerini bile kaldırıp bakmamışken umursamadıkları kadın bana üzülerek bakıyordu.
Hızla buraya geldiğim arabaya binip uzaklaştığımda gidecek hiçbir yerim olmadığını fark ettim. İç dikiz aynasından kendime baktığımda boynumda oluşan morluklar ve gözümün hafiften morarmaya başlaması ile yüzümü buruşturdum. Bu hâlde bir yere de gidemezdim zaten.
Nereye gittiğimi bilmeden sürdüğüm araba tanıdık bir mahallede durunca gözlerim istemsizce belki onu görürüm diye gezindiğim sokağa kaydı.
Yine farkında olmadan ona çıkmıştı tüm yollar.
Arabayı durdurup geriye yaslandığımda gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim. Yapacağım şeyden emin değildim. Bir an bile değildim. İlkinde gelmişti ama şimdi bu saatte gelir miydi bilmiyordum. Sadece inanmak istedim.
Gözlerimi açıp telefonumu çıkardığımda sohbete girdim. Çevrimiçiydi.
Beklerken birden sohbete girmesiyle mavi tik oluşmasına gülümsedim.
Kalbimin Ezanı': Bir şey mi oldu?
Hat 12: Bir şey isteyebilir miyim?
Hat 12: Red edersen anlarım seni
Kalbimin Ezanı': Önce bir iste, sonra kararı bana bırak.
Hat 12: Sizin sokaktaki parka gelir misin?
Hat 12: Sadece sana ihtiyacım var Hasna
Hat 12: Konuşmadan, sessizlik içinde sadece yanımda durur musun?
Çevrimdışı olmasıyla red ettiği gerçeği ile kafamı geriye yasladım. Bu saatte yanıma gelmesini kabul etmesini mi bekliyordum gerçekten?
Ama gelseydi olmaz mıydı? Bir tek o varken acımıyordu canım. Bir tek o varken hiçbir yara sızlamıyordu.
Gelen bildirim sesiyle elime aldığım telefon beni şok içinde bırakmıştı.
Kalbimin Ezanı': 10 dakikaya oradayım.
Kalbimin Ezanı': 30 metreden fazla yaklaşırsan gözlerimi açar kafana ayakkabımı fırlatırım haberin olsun.
Yazdığı şeyle kahkaha attığımda ne boğazımın acısı umrumdaydı ne kalbimin.
Hat 12: Bekliyorum kalbimin ezanı
Arabadan inip anahtarı cebime atarak ilerde görünen parka yürüdüm. Bir ağacın yanında durup gelmesini beklerken kalbimde oluşan ufak bir hareketlilik ile duyduğum adım sesleri geldiğini gösteriyordu. Sweetshirtün kapüşonunu takıp gözlerime kadar çektim.
(Çok değişik ama cidden kapüşon olarak yazılıyormuş...)
Kafamı kaldırdığımda parktaki salınacklardan birine oturup telefona baktığını gördüm. Beni görmemişti muhtemelen.
Kalbimin Ezanı': Gözlerimi kapatıyorum ama sakın 30 metreden fazla yaklaşma.
Telefonunu elbisesinin cebine katıp gözlerini kapattığını karanlıkta seçtiğimde yavaşça ona yaklaştım.
Yüzüne bakamıyordum ama varlığı zaten ilaçtı benim için.
Yan yana duran ikili salıncaklara baktığımda onun yanındaki salıncağa değil diğer ikili salıncaklardan birine oturdum. En azından aramızda neredeyse 30 metre vardı şimdi.
Sessizce sadece oturduğumda gözlerim bileğinde duran bilekliğe kaydı. Anlamı neydi bilmiyorum ama ona çok değer verdiğini biliyordum.
"İyi misin?" Fısıldar gibi çıkan sesi ile gülümsedim. Bugün bu soruyu soran ilk ve tek kişiydi. İç çektiğimde bunu sesli yaptığım için muhtemelen duymuştu.
"Değilsin." Kendi kendine tekrar konuşması ile düşünceli bir hâli var gibiydi. Herkes gibi olmayan kalbine aşıktım. Kendi dışında herkesi düşünen o kalbe aşıktım.
"Ve lâ tahsebennallâhe gâfilen ammâ ya'meluz zâlimûn, innemâ yuahhıruhum li yevmin teşhasu fîhil ebsâr."
Okuduğu ayet bir an beni duraksatınca istemsizce hissettiğim şeyle gözlerim dolmaya başladı. Çok güzel okumuştu ezberinden. Sanki en derinden hissetmiştim. Ve sanki şuan ihtiyacım olan tek şey bu ayetmiş gibi kalbim hafiflemişti.
"Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O sadece, onların işini bir güne erteliyor ki, o gün gözler dehşetten dışarı fırlamış." Türkçesini de okumasıyla dolan gözlerimi dilerken verdiğim düzensiz nefesleri fark etmiş ve kaşları çatılmıştı.
"Ne oldu bilmiyorum ama Allah kalp kırıklığının hesabını soracak muhakkak, bunu biliyorum. O yüzden üzülme. Hem acı çekmek kötü bir şey olsaydı en çok Allah Resulü mutlu olurdu." Salıncakta kendini hafif sallamaya başladığında devam etti.
"Allah kuluna imtihan verir ki ahireti güzelleşsin. Biz ne kadar bu dünyayı istesek bile Allah bizim için ahiretin daha iyi olduğunu bildiğinden bize dünyayı vermez. Bir anne çocuğu kendisi için zararlı olacak bir şeyi istediğinde ona onu vermez. Çünkü çocuğuna şefkat duyar ve o istedi diye ona zarar verecek bir şeyi vermez. Annenin sinesine şefkati koyan her şeyden daha şefkatli olduğu için bizim için dünya hayatının iyi olmadığını bilip bizi ondan kurtarmak için çeşitli imtihanlar ile yüreğimizi yaralar. Sen canım acıdı sanarsın ama oysa canının daha çok acımaması için geçici bir acı hissedersin o an. O yüzden üzülme Yusuf."
Sözleri bittiğinde ben sessiz kalmıştım sadece. Dediklerini sindirirken her cümlesinde ne kadar haklı olduğunun farkındaydım. İlk defa benimle bu kadar uzun konuşmuştu. Çünkü hak olanı konuşmuştu.
Yine de bana Yusuf dediğinde kalbim sanki tüm acıları silip depara koşmaya başlamıştı.
"Dediklerimi kabul ediyorsan öksür bari. Kendi kendimle konuşuyor gibi hissediyorum." Huysuzca mırıldandığında bu hâline gülerek sahte bir biçimde öksürdüm. Sahte öksürüğüm ile o da ne kadar kendini tutmaya çalışsa da gülmüştü.
Telefonumu çıkarıp zaten uzun süredir dinlediğim şarkıyı açtığımda melodisinden anlamıştı.
Yalnız kalsam, hiç konuşmasam. Kendi dünyamda seni bulsam.
Sorsalar bana, bunca zaman nerdeydin? Söylesem sana tozlu sayfalı kayıp rüyamı.
Hissizleştim, güçsüzleştim. Çıkamadım karşına, kendimle yüzleştim. Bunu ben seçtim, bu yoldan çok geçtim.
Özledim ama yazamadım ben çok ezikleştim. Kalpsizleştim, hissizleştim. Çıkamadım karşına kendimle yüzleştim.
Yalnız kalsam, hiç konuşmasam kendi dünyamda seni bulsam.
Şarkı devam ettikçe sadece sessizce şarkı dinliyorduk. Şarkı bitince ayaklanmam ile kalkıp gideceğimi hissedince o da kalkmıştı.
"Allah'a emanet ol." Üç kelime. Kalbimin huzurunu sağladığı üç kelime. Sanki her şeyi başarabilecekmişim gibi hissetmeme sebep olan kızın beni Rabbine emanet etmesi...
Ritmi bozulmuş kalbimle hızla yürüyerek beni göremeyeceği bir yere geçtim.
Telefonu elime alıp ona yazmam ile çevrimiçi oldu.
Hat 12: Varlığın varlığıma armağan gibi
Hat 12: En güzel şükretme sebebimsin, Hasna
Hat 12: Allah korusun de kızım ne engeli?
Kalbimin Ezanı': Görmezden geliyorum.
Kalbimin Ezanı': Kaldı8-Suçun Yok
Kalbimin Ezanı': Geçen sefer sen şarkı bırakmıştın. Bu sefer ben bırakayım.
Telefondan şarkıyı bulup kulaklığımı taktığımda çoktan evine doğru yürürken tekrar mesaj geldi.
Kalbimin Ezanı': Suçun yok. Yorulmuşsun sadece.
Düşlerinle beraber vurulmuşsun her gece.
Suçun yok.
"Bir kötülük denizinin ortasındayız. Allah'ın izniyle boğulmayacağız."
İbrahim Tenekeci
Okur Yorumları | Yorum Ekle |