"Ay anne tam istediğim gibi!" Yengemin mutfaktan gelen sevinç dolu sesi ile abimin güldüğünü fark etsem de suçlu bir çocuk gibi koltukta oturmaya devam ettim.
Abime Miray ile birlikte Levent'in okuldan arkadaşım olduğunu ve yengemin aşerdiğini duyunca yardım ettiğini söylediğimizde bakışları yumuşamıştı. Daha sonraysa yengem için karpuz aldığından dolayı "Bize gel bir yemek yiyelim tanışalım madem." isimli bir şiir okumuş fakat ben bu şiiri hiç sevmesem bile Levent üstündeki baskı ile kabul etmişti.
Yemin ediyorum benim canım çekse ve bana almış olsa bu kadar iyi davranmazdı. Yengem acaba abime büyü felan mı yaptı ya?
"Ee ne olmak istiyorsun bakalım?" Abim Levent'e döndüğünde içeriye giren yengem elindeki karpuz tabağı ile yanıma oturup bana doğru eğildi. "Yakışıklı çocukmuş ha."
Ben fısıldayarak dediği şey yüzünden utanırken yengem gülüp tabağı bizim ortamıza bıraktı.
"İnşaAllah doktor olmak istiyorum." Kaşlarım şaşkınlıkla havalandığında Levent'in bu konudaki isteği heyecanından belli oluyordu.1
"İnşaAllah olursun o zaman." Abime gülümsediğinde cidden bir çocuğu andırıyordu.
Annem içeriye iki tabak ile girdiğinde gülümseyerek abimlerin önüne bir tabak koyup küçük tabağı da kendine alarak tekli koltuğa geçti. "Sağolun efendim. Zahmet verdim size de."
Yengem tekrar bana doğru eğilip "Saygılı da..." diyince yutkunamadım bir an.
"Yenge sus duyacak." Yengem gülüp dudaklarını birbirine bastırarak çekildiğinde annem tüm içtenliğiyle "Ay yok evladım. Ne zahmeti? Hasna'nın arkadaşı diyince şaşırdık. Hasna normalde erkek sineklerden bile kaçar da." dediğinde ters ters anneme bakmaya başladım.
Levent'in gülüşünü duyunca bu sefer olabilecekmiş gibi daha da çok çattım kaşlarımı. "Biliyorum efendim." Abartmasanız mı ya?
"Aynı yarışmadayız diye konuşuyoruz sadece."
Neden kırgın gibi hissediyorum bilmiyorum ama içimde bir boşluk varmış gibi hissetmeye başladım.
"Anladım oğlum." Annemin cevabı ile abim boğazını temizleyerek "E böyle mi tanıştınız yani?" diyince aklıma camiiye giderken arkadaşları ile geldiği an gelmişti en eski.
"Hayır. Biz 9 ile 10 da aynı sınıftaydık Hasna'yla ama bu şekilde konuşma geçti sadece aramızda."
Ne?
"Öyle mi?" Benim sorum ile Levent bana doğru dönerken buruk bir gülümseye vardı yüzünde. "Kızım sen hatırlamıyor musun?" Anneme döndüğümde dudaklarımı büzdüm. "Lisenin ilk iki senesinde kimseyle tanışmamıştım."
"Niye abiciğim? İnsan mı yiyorlardı?" Pislik işte, sırf beni gıcık etmek amacı...
"Evet abi bana dediler ki: Hasna gel de seni yiyelim. HasbinAllah." Yengem ile annem gülerken abim bana ölümcül bakışlarını atıyordu. Şuan Levent olmasa muhtemelen çok pis laf dalaşına girerdik.
Levent'in baktığını hissettiğimde açıklama yapma ihtiyacı duyarak boğazımı temizledim. "Babamı 9.sınıfa geçerken kaybetmiştim. Bu duruma alışmam bir zor olduğu için yalnız kalmak istiyordum bir süre. Sonra herkes kaynaşınca da ekstra bir çaba harcamadım. Derslerime yoğunlaşınca kafam dağıldığı için bende sadece ders çalışmak istiyordum. O yüzden sosyalleşmedim."
Babamın yokluğu beni çok sarsmıştı. Yere sağlam ayaklarla basarken birden ayaklarımın altından yer çekilmiş gibi hissetmiştim. Gözüm kapalı yaslanacağım o duvarı biri yıkmış da enkazı altında ben kalmıştım sanki. Babam benim ilk aşkım olmuştu hep.
Ne olursa olsun ilk ona anlatırdım ve moralim bozuk olduğunda ben anlatmadan anlayarak geleneksel baba kız gecelerimizden yapardık. Birlikte sinemaya gider bir şeyler izler ve daha sonra da kafeye gidip tatlı yiyerek sohbet ederdik. O gittikten sonra kendimi kimsesiz gibi hissetmiştim. Başıma bir şey geldiğinde anlatacağım ve 'Beni anlar.' diyeceğim kimse kalmamış gibiydi.
Abim her ne kadar sırf benim için güçlü durmaya çalışsa bile o da benim gibi çaresiz hissediyordu muhtemelen. Ama ben varım diye güçlü durup bana babalık da yapmaya çalışmıştı.
Ben ise o sıralar ders çalışırken en azından kafamın dağıldığını fark edince sürekli ders çalışmaya başlamıştım.
Matematik çözerken durmadan düşünmem gerektiği için kafam dağılıyordu ve bu yüzden en çok da matematik çalışıyordum.
Abim bana gözlerinin içi titrer gibi bakarken ona gülümsedim. Muhtemelen anlatırken sesim titremişti.
"Bilmiyordum. Başınız sağolsun." Babamın öldüğünü biliyor, sadece sebebinin bu olduğunu bilmiyordu ama annemler muhtemelen hiç bilmiyor sandılar. Çünkü bu konu hakkında kimseyle konuşmamaya özen gösteriyordum.
"Dostlar sağolsun." Abime annem de aynı şekilde eşlik ederken bende gülümsedim.
"Peki benim karımın aşerdiğini nasıl öğrendin kardeşim?" Abim sorgusuna devam ederken çare arar gibi yengeme dönüp bakmaya başladım. Bana göz kırpıp abime döndüğünde "Kadir çocuk senin yapamadığını yapmış, karpuz getirmiş. Sen hâlâ çocuğu sorularınla boğuyorsun!"
Yengemin hafif tripli çıkan sesiyle abim aile babası pozlarından çıkıp yumuşak bir tonda "Yok birtanem, ne sorgusu? Maksat konu olsun. Hem biliyorsun son dakika iş ertelenmeseydi gelemezdim bile şimdiye." dediğinde yengem bir yandan karpuzunu yerken diğer yandan "İyi tamam ama çocuğu soruların ile darlama. Yazık garibim sabahtan beri sen soru sordukça stresten halı desenlerini ezberledi." demişti.
Levent halıya diktiği gözlerini kaldırırken yengem bu hâline gülerek kafasını salladı. Bir an boştayken bende gülünce Levent'in gözleri gülüşüme gitmiş sonra tekrar halıya dönmüştü.
"Hasna ablacığım sen mutfağa gelir misin bir benimle? Şu geçen senin getirdiğin çikolataların yerini göster bana. Hep unutuyorum." Yengemi dediği ile zaten kaçmak için yer aradığımdan hemen kafamı sallayarak ayağa kalktım. Yengem önde ben arkada mutfağa girince dolabı açıp üçüncü rafta arkaya koyduğum çikolataları çıkardım. "Göz önüne koyarım bir dahaki sefere."
Yengem bana boş boş bakarken "Hasna acaba salak taklidi mi yapıyorsun?" diye sorunca dolabı kapatıp elimdeki çikolatalar ile ona baktım. "Ne?"
"Çikolatayı diyorum bırak şimdi. Bahaneydi o. Anlat hadi ya, çatlayacağım şimdi. Hamile hamile merakta bırakıyorsun beni!" Yengemin dediği ile şoktan çıkar çıkmaz onaylamaz bir şekilde bakmaya başladım.
Yengem bana elleri belinde bakarken dolabın hemen yanında olan tezgaha çikolatayı bırakıp çıktım. Oturur bir pozisyona gelip ayaklarımı sallarken bir yandan da anlatmaya başladım.
"Kafedeydik ya biz. Levent'ler geldi o arada. Bana soru anlatıyordu, Miray sağolsun. Sonra annem arayınca işte o da yanımdaydı duydu. Bende Bekir abiye geçecektim zaten ben taşırım karpuzu felan dedi." Utana sıkıla anlattığım şeyi yengem film izler gibi pür dikkatte dinliyordu.
"Sonra manavda şey oldu." Aklıma gelen anı içimde tuhaf ürperti gibi bir şey hissettirirken tekrardan bir hoş olmuştum.
"Ay kız ne oldu? Acun Ilıcalı gibi kesmesene en heyecanlı yerinde!" Yengeme gülüp dudağımı ısırdım. "Adam ben hamileyim sandı. Sonra hamile olmadığımı anlatırken 'Allah size de nasip etsin.' dedi." Yengem gözlerini kocaman açmış bir şekilde bakıyordu.
"Levent de adama 'Amin.' dedi. Neye uğradığımı şaşırdım." Abim gelmeseydi bunun etkisinden çıkabileceğimi hiç sanmıyordum.
"Oha!" Yengem bağırdığında kaş göz işareti yapınca daha kısık bir sesle "Oha." dedi. Ben yanıma bıraktığım poşeti alarak bir tane çikolata çıkarıp poşeti açmaya çalışıyordum.
Aklımın dağılması lazım çünkü düşünmek istemediğim şeyler oluyor.
"Kızım o zaman bu anonim Levent?" Yengemin tahminine sadece gülümsediğimde bir süredir aklıma gelen o düşünce tekrar yerini almıştı. "Aklım karışık işte. Bilmiyorum ben, hiç de anlamıyorum bu işlerden. Ağlamak istiyorum böyle olunca."
Yengem yanıma gelip yüzümü avuçlarının arasına alarak "Niye ağlayasın bebeğim?" diye sormuştu.
Sıkkın bir nefes vererek "Çünkü kafam karışıyor. Levent'in ilgili hareketlerinden, Yusuf'un bir gelip bir kaybolmasından, anonimin kim olduğunu sır gibi saklamasından... Yenge sen beni idare et diyerek çıktım bir hafta önce o saatte ve anonim ile sadece sessiz sessiz oturduk. Gitmek için kalktığında istemsizce gitmesin istedim. Sadece ben konuşmuştum ve genel olarak sessiz kalmıştık ama o kadar güzel bir his oldu ki içimde. Gitmesin de biraz daha oturalım istedim." dediğimde bakışlarımı kaçırmıştım.
"Sonra Levent bugün öyle yorgun durmasına rağmen bana yardım etti. Zaten genellikle bana yardım ediyor durmadan. Yanındayken sebepsiz yere kendimi güvende gibi hissediyorum. Üstüne bir de ilgisini hissedince... Bilmiyorum yenge. Ya aynı kişi değillerse diye korkuyorum." Yengem gözlerinde şefkat varken gözlerimin içine bakarak "Değillerse sen ne yapacaksın?" dediğinde kendime bile itiraf edemediğim şeyi itiraf ettim.
"Bilmiyorum ki. Beni korkutan da bu. Ne hissetmem gerektiğini bile bilmiyorum yenge. Çünkü ne kadar tahmin yürütsem bile aynı kişi çıkmazlarsa ne yapacağımı bilmiyorum. O yüzden kendi düşüncelerimden bile kaçmaya çalışıyorum ama olmuyor işte. Deli gibi hızlanan kalbim de bunun kanıtı sanırım. Ben ilk defa böyle bir şey hissediyorum ve ne yapacağımı bilmiyorum."
Derin bir nefes alıp verdiğimde vana şefkatle bakan yengeme döndüm. "Ama ne kadar aklımı engellemeye çalışsam bile kalbim istemsizce hızlanıyor. Zaten yabancısı olduğum duyguyu belirsizlik yüzünden ertelemeye çalıştıkça yoruluyor gibi hissediyorum."
Yengem gülümseyerek bana sarıldığında "Benim küçüğüm sevdayı öğrenmiş de iki kişi mi yoksa tek kişi mi diye mi emin olmamış?" diyerek sırtımı sıvazlamaya başladı. Başımı omzuna koyarken "Ne hissediyorsan sadece onu yaşa Hasna. Engel olma kendine. Hislerinden korkma eğer Allah içinde o hissi koyuyorsa vardır bir sebebi. Hem belki de ikisinin yanında da benzer duygularının olması ikisinin aynı kişi olduğunu gösteriyordur." demesi ile dudaklarımı büzdüm.
Ne hissettiğimi kendim bile emin olamıyordum ama sevda mıydı gerçekten? Sevda bu muydu? O zaman niye kafam allak bullaktı ki?
"Sevdalı olduğunu nasıl anlarsın ki?" Yengemim gülme sesini duyduğumda sırtımdaki eli beni rahatlatmak ister gibi bir ileri bir geri gidiyordu.
"Anlamazsın Hasna. Hissedersin. Mutlu hissedersin, heyecanlı hissedersin, çok saçma şeyler yüzünden kırgın hissedersin, sanki biri gelmiş de aklını almış gibi hissedersin. Kalbin ile aklın birbirine tezatsa o zaman aşık olmuşsundur."
Dediği şey ile yutkunmaya çalışarak "Saçma sebeplerden dolayı kırılır mıyım?" diye sordum. Yengem hafif iç çekerek "Hemde çok saçma bir kelime yüzünden bile kırgın hissedebilirsin." dedi.
Aklıma içerideyken Levent'in sadece yarışma yüzünden konuştuğumuzu söylediği gelmişti. Kırılmış mıydım buna?
Kimi kandırıyorum? İçimde bir şey kopmuşcasına bir his yaşattı.
"Yenge..." Yengemin omzundan kafamı çektiğimde önce gözlerime bakıp ardından güldü. "Demek ki neymiş? Bizim tek aşkı Allah olan Hasna'mız bile sevdaya düşebiliyormuş."
Gülmeye devam ettiğinde bende gülmeye başladım. Sadece gözlerime bakarak anlamış olması nedense bana kendimi iyi hissettirmişti.
"Sevdadan mıdır?" Sorduğum soruyla gülüşü artarken "Sevdadandır sevdadan." diye keyifli bir tonda konuştu.
"Ya o sevdalı değilse?" Yengem bana bir iki dakika ciddi miyim diye baktığında ben dediğim şeyi sorguluyordum. Ya değilse ne yapacağım? Allah'ım vallaha yeni öğrendiğim şu duygunun acısını hiç çekmek istemiyorum ya...
"Hasna, güzel kızım. Sen beni delirtmek mi istiyorsun? Çocuk sen gülünce tek kaldırdı gözlerini halıdan. Gülüşüne bakarken içi gitmiş gibi bir hâli vardı."1
Öyle miydi? Ay, ya öyleyse? Ya Allah'ım ben nasıl düştüm bu derde ya...
"Sus sus." Yengem tekrar gülerken uzaklaşmasıyla bende tezgahın üstünden yere atladım. "Bu çok hızlı oldu. Benim bir on saat bu kabullenişin kabullenişini yapmam lazım."
Kim demiş sadece kabullenmek zor diye? Kabullenmeyi kabullenmek yük olurmuş insana...
"Anneciğim görüyor musun, halan sevdalanmış kuzum. Söz sana kuzen doğurtucam. Böyle pıtı pıtı birlikte büyüyün." Yengem bir yandan karnını okşarken bir yandan da konuşunca istemsizce utandığımı hissettim.
"Biri duyacak ya..." Yengem gözlerini karnından bana çevirir çevirmez göz kırparak sırıtmaya devam etti. "He yani olur ama biri duymasın?"
Ben bir an duraksayınca yengem bu hâlime tekrar kahkaha atmıştı. "Bu gidişle sen bu leylalıkla bunu daha da gizleyemezsin." Bu kadın hamilelik yüzünden mi bu kadar gıcık şuan?
"Af yenge ya! Gülme, sinir bozuluyor şuan." Yengem asla beni umursamadan gülmeye devam ederken bir boğaz temizleme sesi ile gözüm istemsizce kapıya gitmişti. Görmeyi beklediğim son şeyse annem ve yanında zemine bakan bir adet Levent'ti.
Allah'ım duydularsa kafamı deve kuşu misali buzdolabına sokma riskim var. Ne olur duymamış olsunlar...
"Anneciğim neyi gizliyormuşsun?" Oh tamam duymamışlar.
Anneme bakarken masum olduğunu düşündüğüm bir ifadeyle "Ne gizlemesi anne?" dediğimde yengem olaya el atar gibi "Anne sofrayı mı kuracağız? O yüzden mi geldin?" diye sorunca annem şüpheli bir eda ile bizi sürmeye başladı.
"Kollayın bakalım birbirinizi. Allah sonumuzu hayır eylesin."
Yengem bana bakarak yandan yandan gülerken ben utançtan kafamı cidden buzdolabına sokmayı planlıyordum.
Ben kesin Miray'ı çok eleştirdim içimden. Ondan böyle oldu.
"Neyse, hadi sofrayı kuralım yavaş yavaş." Derin bir nefes aldığımda şuan annemi beni kurtardığı için öpesim gelmişti.
"Ben size zahmet vermeseydim, gerçekten." Levent konuşunca gözüm istemsiz oraya giderken ne yaptığımı fark edip hızlıca ocakların olduğu tarafa ilerledim. Benim iyice dengem bozuldu.
"Evladım bir daha duymayayım bu lafı. Zaten misafir olmana rağmen yardım edeyim diye tutturdun. Allah senin yolunu bizim evimize düşürdüyse bize de seni en güzel şekilde ağırlamak düşer."
Canım annem. Konuş kız, valide sultanım.
"Allah razı olsun." Levent mahçubiyet içeren bir tonda konuşurken annemin "Ecmain olsun güzel oğlum." dediğini duymuştum.
Ben ocaktaki çorbayı altını açıp son kez karıştırırken yengem yanıma gelip kulağıma eğilerek "Damadını da pek sevmiş annem." diye fısıldayınca duraksadım.
"Hasna?" Levent'in sesi ile bir an yerimden zıplar gibi olunca yengem bu hâlime gülmüştü. "Efendim?"
"Kaselerin yerini sormuştun da duymadın sanırım. İyi misin?" Değilim niye bu kadar yakınsın?
"Şey dalmışım ya. Sağında duran rafta olması lazım." Çocuk yakında değil o kadar halbuki. Ben niye bu kadar heyecanlandım ve sanki dibimde gibi hissettim?
Arkama ufak bir bakış attığımda annemin, ne ara bilmesem de, çıktığını fark ettim. Yengem ise bizi izliyordu. Eğlence kaynağı olduk, iyi mi?
"İyi olduğuna eminsin, değil mi?" Levent'in tekrar konuşması ile önüme döndüğümde gülümseyerek "İyiyimdir." dediğimde ne dediğimi sorgulayarak "Yani iyiyim." diye düzelttim.
"Peki." Levent emin olmamış gibi konuşurken içimi kemiren o şeyi söyleyip söylememe konusunda kendimle savaşmaya başladım. Tezgaha dizdiği tabaklara çorba doldururken kendimden asla beklemesem de konuştum.
"Sadece yarışma için mi konuşuyoruz?"
Yok evlenelim deseydin, Hasna. Oldu mu bu hiç?
"Anlamadım?" Levent şaşkınca bana bakarken gözümü çorbada ayırmadan "Abime dedin ya." diye mırıldandım.
Duygularımı kabul eder etmez bu kadar belli etmeseydim keşke...
"Sadece yarışma için benimle konuşmuyor musun?" Şaşkın bir tonda söylediği şeyle boğazımı temizleyerek "Emre ile hiç konuşmuyoruz." dedim.1
"Yani yarışma için bile." Sana aşığım desem muhtemelen daha hafif kaçardı şuan. Ben niye bu kadar salak oldum birden?
"Ben seninle konuşmayı sevdiğim için konuşuyorum ama sen sadece yarışma için konuşuyorsun sandığımdan öyle söyledim. Yanlış mı anlamışım?"
"Bilmem yani bana o kadar yardım edip durdun o yüzden sadece yarışma için mi çantamı taşıyıp yengeme karpuz seçtin onu merak ettim." Sıvamakta da ben.
Göz kenarıyla ona baktığımda yüzünde daha önce hiç şahit olmadığım büyük bir gülümseme vardı.
"Neyse ben çorbaları götüreyim." Bana cevap vermemesi ile çorbaları bir tepsiye dizerek yengemin keyifli ifadesini görmezden gelerek mutfaktan çıkacaktım ki "Sadece yarışma için değildi." dediğini işittim.
"Sana yardım etmek istediğim için yardım ettim. Farkında olmadan yanlış bir cümle kurmuşum içeride." Kalbim tekler gibi olduğunda "Anladım." diye mırıldanarak koşar adımlarla içeri gittim.
Abimin masaya muhtemelen annemin getirdiği çatal kaşık ve tabakları dizdiğini görünce kendimi toplayarak ona doğru ilerledim. Tepsiyi masaya koyunca gözleri bana dönmüştü.
"Hasna hanım?" Abime gülerek "Kadir bey?" diyince ne kadar belli etmemeye çalışsa bile o da gülümsedi. "Neden kızardığınızı sorabilir miyim, Hasna hanım?"
"Kızardım mı? Hava yüzünden mi oldu acaba?" Ellerim yanaklarımı bulunca yüzümün sıcak olduğunu fark ettim. "Hasta felan mı oluyorum ki?" Abim yanıma gelip avucunu alnıma götürdüğünde "Cidden kız. Ateşin felan mı var acaba? Sıcaksın sen." dedi.
Bir dakika ben utançtan mı hem kızardım hem de yüzüm ısındı?
"Ateş parçası gibi çocuk doğurdum onandır yanması Kadir." Annem gülerek geldiğinde abim yüzünü buruşturup geri çekildi. "Ne demezsin anne? Ateş olsa cürmü kadar yer yakar bu yerden bitme."
İşte gıcık insan. Gıcık insan...
Abime dil çıkarınca annem gelip alnıma dudaklarını bastırdı. Geri çekilince küçük bir öpücük koydu. "Mutfak sıcak ya, o yüzden sıcaklamışsındır. Ateşinin çıktığını sanmıyorum. O kadar sıcak değil ama ne olur ne olmaz yemekten sonra bir soğuk algınlığı ilacı iç."
Şimdi gel de utançtan bu hâle geldiğimi anlat...
"Tamam anneciğim." Abime gözlerim döndüğünde gülen suratına gözlerimi kıstım. "Anne oğlunu da hasta etsem mi? Belki o da benim cürmüm kadar yerin içindedir?"
"Ha ha, çok komiksin sen." Annem gülünce bir elimi annemin omzuna atarak "Biliyorum abiciğim. Alkışa gerek yok." dedim.
"Kadir uğraşma kızla." Tam abim gözlerini kısmışken konuşan yengem ile arkamı dönünce yengemin yanında elinde tencere ile duran Levent gözüme çarptı. Gülüyordu.
Bu günde rezil olduk, elhamdülillah.
"Ama hayatım-" Abimin konuşmasına kalmadan yengem "Kadir uğraşma işte." diyince abim sakin bir tonda "Uğraşmaktan değil birtanem. Sen sakin ol, gel otur." diyerek yengeme ilerleyerek belinden tutmuş ve sandalyeye oturtmuştu.
Bana da gıcıklık yapsın. Gıcık.
"Anne senin bu oğlun olmamış. Karısına miyav bana hırr." Abim gözlerini bana çıkartıp tam bir şey diyecekti ki yengem yanında olduğu için gülümseyerek "Haklısın abiciğim. Geç sende otur." demişti.
Meali: Biz seninle sonra görüşürüz elbet.
"Neyse hadi oğlum git sende fırından tepsiyi getir de yemeğe başlayalım." Annemin araya girmesiyle abim bir şey demeden mutfağa gitmişti. Levent'te içecekleri almak için gittiğinde ben rahat rahat sandalyeye kurulmuştum.
"Sizde var bir haller." Annem bir bana bir yengeme bakarak konuştuğunda gözleri en son bende durmuş ve sırıtmıştı. "Levent evladım da pek efendiymiş."
Biri bana mezar kazabilir mi? İçine balıklama dalmak istiyorum da.
"Öyledir." Mırıldanarak Rus salatasından tabağıma aldığımda aklıma bir an anonim ile olan konuşmamız gelmişti.
"Amerikan salatasından bana da versene." Yengemin konuşması ile gözlerim bana uzattığı tabağa gidince gülerek bir şey diyecektim ki arkamdan gelen ses ile duraksadım.
"Rus salatasıymış ismi aslında. Amerikan değilmiş."2
"Seni uzaktan seviyorum. Yaklaşmadan, anlatmadan, anlatılmadan..."
Elif Şafak
Okur Yorumları | Yorum Ekle |