27. Bölüm

2.6

Irmak
twirmakk


Bölüm şarkısı: Apolos Lermi- Gel göğsüme sığ yarim

❅❅❅


Levent: Sence kaçman ne kadar etikti?

Levent: Hanımefendi çok özür dileyerek soruyorum, önce kalbimi çileden çıkarıp sonra nasıl koşarak kaçabildiniz?

Levent: Lütfen biraz vicdan.

Levent: Zaten şoktaydım o an peşinden gelmeyi bile akıl edemiyordum ve sen bunu kullanarak kaçtın???

Levent: Parkta kalp krizi geçirseydim o an, sanırım herkes sadece cesedimi görecekti...

Hasna: Sus.

Hasna: Konuşma, çok utanıyorum.

Levent: Sen, utanıyorsun?

Levent: Ulan yemin ederim biri bana bunu dese rüyamda bile olmaz o iş derdim

Levent: Yok ben iyi değilim

Levent: Kalbim fazla hızlı şuan

Levent: Sanırım cidden kalp krizi geçireceğim

Hasna: Uzatmasana ya

Levent: Ya kalbimin ezanı, ne demek uzatma?

Levent: Ben hâlâ olayların gerçekliğini sorguluyorum

Levent: Sen gelmiş

Levent: Bir dakika ne

Levent yazıyor...
Levent çevrimiçi...
Levent yazıyor...
Levent çevrimiçi...
Levent yazıyor...
Levent çevrimiçi...

 

Hasna: Ne oldu?

 

Levent: Noktalama işareti kullanmadın?

 

Levent: Bende bu gerçek olamaz zaten diyordum, kesin içine cin girdi ya

 

Levent: Cine umutlandırıp ortada bırakmaktan dolayı beddua edeceğim

 

Hasna: Yuh abartma whwjdhwjwvsjwj

 

Levent: RANDOM ATTIN

 

Levent: SEN BANA RANDOM ATTIN

 

Hasna: Abartma.

 

Levent: Yine noktalama işaretlerine döndük...

 

Levent: Geçecek bu da geçecek...

 

Hasna: Ee ne yaptınız?

 

Levent: Can, Emir ve Emre burada. Bekir abi kendimizi yabancı bir ortamda hissetmeyelim diye çağırmış sanırım

 

Hasna: Yaa iyi düşünmüş bence.

 

Hasna: Asude nasıl tepki verdi?

 

Levent: Zaten dünden razıydı kdnxkeblx

 

Levent: Ama yük gibi hissediyorum böyle de

 

Levent: İş bulmaya çalışacağım, buradan ayrılsak daha iyi olacak

 

Hasna: Bekir abiler öyle görmez ki ama kendini niye zorluyorsun?

 

Levent: Bilmem, kötü hissediyorum galiba

 

Levent: İlk değil ama en büyük baş kaldırım bu oldu

 

Levent: Bekir abinin de başı belaya girsin istemiyorum

 

Levent: O adam bunu yapacak türden biri

 

Hasna: Çok çabuk vesveseleniyorsun.

 

Hasna: Bakarsın her şey daha güzel olur?

 

Levent: Sen varsın

 

Levent: İstersen kıyamet üzerime kopsun

 

Levent: Sen varsan her dert güzelleşir

 

Hasna: UTANDIRMA DİYORUM DÖVERİM SENİ!

 

Levent: Utanmış hâlini görmek... Çıksana beş dakika dışarı bir bakim :)

 

Hasna: İts haram bro.

 

Levent: Haftaya istemeye geliyoruz o zaman?

 

Hasna: Abartma tozu.1

 

Levent: Beş dakika göremiyorum bile

 

Levent: Günah diye sevgili de değiliz

 

Levent: Ağlamaya gidiyorum

 

Hasna: Abartma Allah aşkına ya.

 

Hasna: Zaten çok konuşmamız da doğru olmaz şimdi.

 

Hasna: Hem direkt isteme de olmaz.

 

Hasna: Önce niyetini dönüp annemle abime söylemelisin bu işlerde. Daha sonra evlilik görüşmeleri yapılır ve sonra eğer iki kişi de istiyorsa isteme yapılır. Süresi var yani bunun, öyle pat diye olmaz. Dinen doğru değil pat diye isteme, söz felan. Önce iki kişinin görüşüp birbirlerine uyuyorlar mı ona bakması gerekir. Nikah sonuçta bu, çocuk oyuncağı mı?

 

Levent: Yarın size geliyorum o zaman :)

 

Levent: Benim bir niyet belirtme işi var da :)

 

Hasna: Yaa sınava kadar bekle ya wkxvwjbxmwnw gelme diyoruz sanki.

 

Levent: Sınavdan sonra gelebilirim yani?

 

Hasna: :)

 

Levent: HADİ BE

 

Levent: 2 hafta sonra pazar günü çıkışta sizdeyim kalbimin ezanı

 

Levent: Hayırlı bir iş için :))))))

 

...

 

Selen: Kanka

 

Selen: Allah aşkına ne yazıyorsun bilmiyorum ama yazma

 

Selen: Annem tuhaf tuhaf bakıyor jevdjevxjhwkzmzmzjx

 

Selen: Salak salak telefona bakıp sırıtıyor????

 

Selen: Doğruyu söyle ne konuşuyorsunuz?

 

Hasna: Sırıtıyor mu cidden?

 

Selen: OHA YANİ GERÇEKTEN SİZ KONUŞUYORSUNUZ

 

Selen: ALLAH'IM NE KADAR ZEKİYİM MAŞAALLAH BANA

 

Hasna: Bugün herkesin abartma perileri gelmiş...

 

Hasna: Neyse sen bırak şimdi Levent'i de, buluşmamız lazım topluca.

 

Hasna: Bizim evde olun bir saate.

 

Hasna: Gruba da yaz gelsinler.

 

Selen: Yerim çok rahat siz gelin

 

Hasna: Yerin mi rahat yoksa Can mı sizin evde?

 

Selen yazıyor...
Selen çevrimiçi...
Selen yazıyor...
Selen çevrimiçi...
Selen yazıyor...
Selen çevrimdışı...

 

Hasna: Bende öyle düşünmüştüm.

 

Hasna: 1 saate bekliyorum canım arkadaşım, anlaşılan o ki tek anlatacak taraf ben değilim :)

 

...

 

Can'ın anlatımıyla:

 

Sırıtıp duran Levent'e gözlerimi devirip önümdeki çay ve tatlı tabağına döndüğümde Bekir abi ile Emir'in konuşmasını dinliyordum bir yandan.

 

Bekir abi bizi çağırmıştı ve koskocaman imam bey abo çağırdığı için de gelmek zorunda kalmıştık. Meğer bizim ponçik imam, Levent için çağırmış bizi.

 

Asude'nin geleceğini öğrenen Emre'nin buraya damlamasını yok sayarsak her şey mükkemeldi.

 

Bu it herif hiç de utanmıyordu cidden...

 

Oysa ben çaprazımda oturan güzel kıza bakmaya utanıyordum...

 

Abisi burada, bir zahmet utan Can.

 

Bekir abi rica etsem gider misin?

 

Göz ucuyla onlara baktığımda pek gidecek gibi bir hâlleri yoktu. Derin bir nefes alıp ayağa kalktığımda kimsenin dikkati bana dönmediği için rahatlıkla mutfağa geçmiştim. Boş mutfakta tezgaha yaslanırken kafamı geriye yaslayarak olanları düşünmeye başladım.

 

Sanki çok şey oldu ya bana. Kızla kaçamak bakışmalar ve birkaç sohbet...

 

Pardon dört beş cümlelik birkaç sohbet*

 

Hissettiğim yoksunluk ile gözlerimi kapattığımda cebimde duran paket bana pek de faydalı olmuyordu. Günde bir taneye alışmam gerekiyordu fakat sağolsun bünyem buna zorlanıyordu.

 

"Sigara içmeye geldiğini sanmıştım." Duyduğum ince ses ile kafamı kaldırdığımda gördüğüm kız ile sebepsiz bir gülümseme yayıldı dudaklarıma.

 

Zaten onun için geldim ama sen bilmesen de olur şimdilik.

 

"Bana güvenmiyor musun? Ne kadar ayıp." Güvenmemen gerek zaten, Selen vallaha çok doğru yoldasın.

 

Selen dudaklarını birbirine bastırarak gülüşüne engel olurken yanıma doğru ilerleyince kalp ritmim de bozukluklar meydana gelmişti.

 

Bu kızla yalnız olmak bana pek iyi gelmiyor...

 

Bir metre ötemde durup yukarı doğru ayak ucunda kalkınca bardak almak istediğini fark etmiştim. Gülümseyip ona doğru ilerlediğimde biraz ötesinde durarak almaya çalıştığı bardağı alarak tezgaha bıraktım. Gözleri anında bana dönünce bir anlığına sendelemişti.

 

Tam elimi atıp tutacakken ne yaptığımı fark edip geri elimi çektim. Muhtemelen ona dokunmamı istemezdi.

 

Geri çekildiğimde o da ayakta durup bardağa bakıyordu. Zaten düşecek gibi sendelememişti fakat refleks olarak tutmaya çalışacaktım.

 

Belki de tutmak istediğim için.

 

"Teşekkürler. Annemle abim uzun olunca beni pek önemsemiyorlar." Gülümseyerek dediği şeyle geri dönüp dolaba ilerlediğinde tekrar tezgaha yaslandım fakat bu sefer onu izlemeye başladım.

 

"Sen fazla kısasın." Dolaptan aldığı su ile dolabı ayağıyla kapatmış ve bardağa doğru ilerlemeye başlamıştı. "Allah boydan almış, güzellikten vermiş. Şikayet edemem."

 

İşte bu konuda cidden haklıydı...

 

157 santim olan boyunu hiç umursamıyor gibiydi fakat cidden kısaydı. Özellikle de benim 189 santim olduğumu varsayarsak. Olsun zaten ilişkide erkek daha uzun olmalıymış... Aynen çok bir ilişkimiz var ya çünkü.

 

"Mütevazilikten de bol bol vermiş. Kendine haksızlık etme." Kıkırdadığını duyduğumda bir an nefesim kesilecek gibi oldu. Cidden bende bu etkiyi yaratması normal değildi.

 

"Güzel olduğumu kabul ediyorsun yani?"

 

"Red edersem çarpılırım."

 

Gözleri bir an şaşkınlıkla beni bulduğunda yanakları hafiften pembeleşmişti. Doğal allık dedikleri buydu herhalde.

 

Gözlerini kaçırmasıyla sırıtarak ona bakmaya başladım. Utanmıştı ve ben bundan gayet mutluydum. Utanınca ayrı bir güzel olmuştu...

 

Gözlerimi çekip önüme dönünce istemsizce yutkundum. İmamın kardeşine aşık olmak tam benlik bir hareket gerçekten. Keşke Bekir abiye o saçma soruları sormasaydım...

 

"Bıraktın mı?" Sorduğu soru ile ona döndüğümde suyundan bir yudum alıyordu. "Deniyorum diyelim."

 

"Niye başlamıştın ki?" Gözleri bana döndüğünde sadece tebessüm ettim. "Stresten."

 

Kaşları çatıldığında benim stresli biri olmamı beklemediğini anlamıştım. Emir, Emre ve Levent'in durumu iyiydi fakat benim bakmam gereken annem ve kardeşlerim vardı.

 

"Stresli biri gibi durmuyorum değil mi?" Bana döndüğünde omzunu silkti. "Herkes olduğu biri gibi durmaz. Dışarı yansıtılan ile içte yaşanan hep farklıdır. Ama ne olursa olsun kendini zehirleyerek stresini atamazsın. Aksine Sigara dopamini salgıladıktan sonra dopaminin ayarlarını bozar. Normalde bir sigara ile tavan olan dopamin bir süre sonra bir paket sigarayla bile o seviyeye çıkamaz. O yüzden vücut daha çok stres olur. Yani stresini atmıyorsun aksine daha çok strese zemin hazırlıyorsun."

 

Biraz durup dudaklarını ıslatarak devam etti. "Bunun yerine huzur ve samimi duyguların hormonu olan Seratonin salgılamalısın. Mesela aşk dopamin salgılarken sevda seratonin salgılar. Çünkü geçici ve ya heves değil ömürlük ve içten bir duygu."

 

Başımı eğip gülümsediğinde elim cebimdeki pakete gitti. Paketi çıkarıp tezgaha tam önüne bırakıp geri çekildim.

 

"Paket sende kalsın. Seninle seratonin salgılayabilirim sanırım. Ama eğer sen seratonin salgılatamam diyorsan paketimi geri verirsin ve ben dopamine devam ederim."

 

Göz ucuyla baktığımda tezgahtaki pakete gülümseyerek baktığını fark ederek mutfaktan çıkmak için birkaç adım attım.

 

"Paketi sana geri vermeye niyetim yok."

 

Durup gülümsediğimde "Benim de senden geri istemeye niyetim yok." diyerek mutfaktan çıktım. Hemen mutfak kenarındaki duvara yaslandığımda yüzümde sadece gülümseme vardı.

 

❅❅❅

 

"Hayat bir uykudur, aşk onun rüyası..."
Alfred de Musset

Bölüm : 19.12.2024 21:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...