
Miray'ın anlatımıyla:
Sıkıla sıkıla edebiyat denemesini kontrol ederken son bir hafta kalmasının şükrü içindeydim. En azından edebiyatım iyiydi...
Acaba sadece edebiyat mı çözsem? Matematik netlerim eksiye düşebiliyor da bazen...
Denemeyi kontrol etmekten sıkılınca sonra devam ederim diyerek masanın üstüne tabiri caizse fırlatıp ayağa kalktım. Saat 1 olmuştu ama benim çalışma isteğim sıfırdı.
Abi acaba bu gerilme özelliğini kim nasıl kaldırdı ya? Bir hafta kalan sınav için sıfır stres ve istek normal değil yani.
Ağzımı balon şeklinde şişirip odadan çıkınca aklıma gelen şey ile mutfağın yolunu tuttum. Aslında mideme gelen şey demek daha normaldi. Regl olmuş bir birey olarak canım çikolata istiyordu ve çikolatalı kek yapmak için tam zamanıydı bence.
Mutfakta bulaşıkları yıkayan annemi görünce o fark etmeden hızla arkasına gidip ellerimi boynuna sardım. "Kimler buradaymış be! Benim hatun-u validem buradaymış. Ne kadar güzel kokuyorsun kız sen? Parfümün link gelir mi hocam?"
Annem gülerek "Eşek sıpası, iki dakika rahat dur." derken kafamı yana eğip yanağından sulu sulu öptüm. "Yalnız hayatımın anlamı, eğer ben eşeğin sıpasıysam bu durumda beni sen doğurduğun için eşek sen oluyorsun."
Annem bir an duraksasa da gülmesi artarken "Boşuna mı eşek sıpası diyorum? Anneye dediği lafa bak hele?" dediğinde tekrardan sulu bir öpücük koydum yanağına. "Kabul et aşıksın bana."
Annem kafasını iki yana sallarken muhtemelen hangi sevabına karşılık olarak geldiğimi sorguluyordu. Vallaha bence beni doğurduğu için şükretmeli her saat.
"Kızım sen niye ders çalışmıyorsun yine?" İşte o lanet konu. Ders demeyin abi bana. Tüylerim ürperiyor benim. Zaten devletim sağolsun öğretmen olmak artık işsiz olmak demek...
Neyse özel sektöre kaldı bizim iş...
Hayvan gibi çalıştırılıp beş kuruş para alacağım o gelecek, beni bekle.
"Deme şunu işte ya. Sevmiyorum artık seni." Annemden uzaklaşırken annem onaylamaz bir şekilde bana bakıyordu. "Kızım ben kolunda altın bileziğin olsun diye diyorum."
Anne altın bileziğim zengin bir koca adayı da olabilir aslında? Ama bunu sana dersem beni tahta kaşık ile kovalarsın. O yüzden susuyorum.
Yani 40 bin alan kocam olmasın mı????
Gerizekalı aklına hemen zaten belirli bir mesleğin maaşı gelsin.
Boğazımı temizlerken "O yüzden öğretmen olacağım ana." diyerek dalgaya vurdum.
Aklımdan mı çıkıyor sanki?
Tövbe ya. İmdat ya.
"Aferin benim güzel kızıma da senin ne işin var burada?" Anneme gözlerini kısıp gülümserken "Ha seni buradan kovup kendimde pasta yapacağum." diyerek ufak bir karadeniz ağızı taklit etmeye çalışsam da muhtemelen beceremedim. Babannem çok güzel yapıyordu da bana geçmemişti hiç...
Baba tarafı karadenizli olunca karadeniz ağızı yapamamak yük olurmuş insana.
"Ben giderim kızım da evde malzeme yok ki. En son dün gece tatlı krizin gelince bitirdin hepsini." Evet öyle şeyler yapmış olabilirim biraz...
"Ben mi? Ne münasebo." Ben yaptım oysa...
"Dışarıdan al istersen." Anneme dudaklarımı büzerken "Benim yapasım geldi ya. Gidip malzemeleri alırım şimdi." dedim.
An itibari ile annemin gözleri parlamıştı. "Hazır gitmişken..." Annemi keserek "Evet anneciğim. Gitmişken evdeki eksikleri de alırım. Sen bana mesaj olarak atarsın, bende alırım. Ve kartın odanda biliyorum. Gidip alayım." diyerek odasına koştum.
"Eşek sıpası! Ben kartı al demeyecektim." Annemi duymazdan gelerek odasından kartı alıp kendi odama geçtim.
Dolaptan lacivert etek-gömlek takımımı hızla giyip siyah penyemi taktım. Penye şal bir kültürdür. Sen seversin, sevmezsin. Ben penye kadınıyım.
Odamdan çıkıp kapıda ayakkabılarımı giyerken "Paranı bol bol harcayacağım anneciğim. Hadi Allah'a emanet!" diyerek hızla evden çıktım. Merdivenlerden inerek güneş ışığı ile karşılaşınca özgürlüğü hissetmiştim.
Özgürlük: Annemin kartı ile harcama yapmak.
Hızla marketin yolunu tuttuğumda bir yandan mutlu mutlu sırıtıyordum. Yoldan geçerken gördüğüm cemaat ile camiinin dağıldığını anlamıştım. Bekir abi de çıkmış mıdır acaba?
Kendi kendime göz devirip markete girdiğimde gördüğüm aburcubur reyonu ile resmen mutluluğa eriştim. Hızla bir sepet alıp aburcuburların yanına gittiğimde akşam film izleme planı yaparak çikolata doldurdum sepeti.
Örnek bir sınav öğrencisiyim gerçekten...
Neyse zaten bölümümün ataması yok.
Cips kısmına geçerken favorim olan mevsim yeşillikliyi de sepete aldım. İyi ki bunun muadili vardı ayol.
Karın ağrım tekrar sancı yoluyla kendini belli edince gözlerimi devirdim.
"Yemin ediyorum şu karım ağrısını iptal etmek istiyorum ya. Hayır milletin ilk gün ağrır. Benim niye ilk 3 gün ağrıyor karnım?" Mırıldanarak unların tarafına gittiğimde nasıl 5 kilo unu taşıyacağımı düşünüyordum.
"Hangisi?" İç çekerek "Allah'ım cezası olan 5 kiloluk un." diye tekrar mırıldanınca birden yerimden zıplayarak gayipten duyduğum sesi sorguluyordum. "Allah'ım semadan sesler geliyor bana. Ölecek miyim?"
Duyduğum gülme ile gözlerimi arkaya çevirince gülüşü kalbimi hızlandıran gözleri yerdeyken tatlı tatlı gülümseyen imam beye gitti gözlerim.
Gelmiş benim 40 bin.
Tövbe Allah'ım ne diyorum?
Yine rezil oldum, iyi mi? Markette elimdeki sepet ile nereye kaçacağım acaba? Hemen şuan kıyamet kopabilir mi please?
Bekir abi tekrar ciddi hâline bürünürken ilerleyip beş kiloluk unlardan birini aldı. "Sen alacaklarını söyle, ben taşırım."
Bak işte sonra gel de aşık olma. Allah'ım şu kuluna önce ümitlerimi gebertip sonra da aşık olunası hareketler yapmasının boş umut vermek olduğunu ve caiz olmadığını hatırlatır mısın?
"Gerek yoktu Bekir abi. Ben taşırdım yani. Sen şimdi yeni camiiden geliyorsundur. Yorgunsundur." Aklıma gelen şey ile tekrar "Doğru ibadet yormazdı. Ama olsun ben taşırım. Hem ben baya güçlüyümdür. Tamam minik felan duruyorum ama oldukça dayanıklı biriyim. Beş kilo ne ki? Ben elli kilo bile taşırım." dediğimde içten içe kendime yuh diyordum.
Biraz daha abart kanka.
Yedi kilo taşıyamayan bedenim bile şaşkındı şuan.
"Yapamazsın demedim." Bekir abi elinde unumla ilerlerken benim 41 kelimeme karşı söylediği kısa iki kelime sayesinde daha çok utanmıştım. Yerin içime girebilir miyim?
"Tatlı mı?" Ağzımdan şaşırma nidası çıkarken ona çok yaklaşmadan arkasından yürümeye başladım. "Ne tatlı mı? Ben mi?"
Bekir abi bir an gülümser gibi mi olmuştu yoksa ben bön bön baktığım için kafamda mı kurmuştum bilmiyorum ama dudakları kıvrılmış gibi olmuştu.
"Tatlı mı yapacaktın?" Ha öyleli. Allah beni ne etmesin? Ne diye ben mi dersin? He gerizekalı sen. O yüzden adam her seferinde sana 'Sindi binim için Selen gibisin.' diyor. Neyse şimdi iç sesimle de olsa kankamın adı ile dalga geçmeyeceğim.
"Aa evet. Ya beni biliyorsun abi. Çok severim tatlıları. Tabii yemek tercihim ama tatlı da çok severim. Ben sanırım direkt mideme giren şeyleri seviyorum." Boş boş konuşma huyumu yok edebilir miyiz? Allah'ım ben niye gerilince herkes gibi susamıyorum da saçmalıyorum?
"Bilirim." Ben evlenelim dedin diye yorumladım?
O değilde adamı zorla konuşturuyorum sanırım...
İyilik yapma sen Bekir abi!
En çok da kendi içinde bile haddini bilerek ismini tek söyleyememek acıtırmış insanın canını.
Zaten regl olduğum için hassas olan duygularım şu an bu düşünce ile daha da hassaslaşmıştı.
Bana defalarca sınır çizmişti. Şimdi kendi içimde bile geçemiyordum o sınırları.
Bekir abinin durduğunu görünce bende istemsizce durmuştum. "Pasta ürünleri bu tarafta." Bana yan tarafı gösterince ufak bir şaşırma ile oraya doğru ilerledim.
Aklıma gelen şey ile hızla kedi dili ve kakaoya uzanıp bileğime taktığım sepetin içine attım. "Tiramisu mu yapacaksın?"
"Evet."
En sevdiğin.
"Severim."
Bilmez miyim? Niye birden tiramisu yapma kararı aldım sence?
"Öyle mi? Selen'e getirecektim zaten abi. Fazladan koyarım."
Sana getirecektim. Her seferinde yaptığım gibi.
"Zahmet etmeseydin." Bana bakmayan adama dönerken içim burkulmuştu istemsizce. "Yok, zaten fazla fazla yapacaktım. Fark etmez."
Sadece bir tepsi yapacağım çünkü ben çok da sevmiyorum.
"Allah razı olsun." Gülümseyip diğer malzemeleri de aldığımda kendime çikolatalı pasta yapabileceğim şeyler de almıştım. Sessizce kasaya yürürken istemsiz bir gerilme oluşmuştu vücudumda.
Ben önde Bekir abi ise arkamda yürüyordu. Kasaya geldiğimizde kadın ürünleri geçirirken çok güzel olduğunu fark ettim. Ablacım senin güzellik halis midir?
Çaktırmadan yana doğru baktığımda Bekir abinin bakmaması ile sebepsiz bir galibiyet hissi oluşmuştu.
Sana da bakmıyor. Hatırlatırım.
Kaçıp gitmek istiyorum yemin ederim ya.
Ben tam poşetleri geçirmek için ilerlerken Bekir abinin çoktan poşetleri doldurmaya başladığını fark ettim. Acaba alışverişi ben mi yaptım yoksa Bekir abi mi?
"Abi ben taşırdım. Yani..." Tam birbirine çeşit laf söyleyecekken Bekir abi poşetleri doldururken bakmadan "Biliyorum taşırsın ve gayet güçlüsün. Ama yardım ederek kazanacağım sevaba da engel olmazsın diye düşünüyorum." dediğinde dudağımın içini ısırarak sustum.
Sesi oldukça mesafeliydi...
"Tamam abi." Ben bile kabullendiğime şaşırırken Bekir abi de şaşırmış olacak ki kaşlarını çatmıştı. Ben hızla temas yerine kartı okutup kasiyerden fişi alarak marketten çıktığımda derin bir nefes aldım.
"Kaçamıyorum da Allah'ım ya." Mırıldanarak iç çekince marketten çıkan Bekir abi ile yürümeye başladım. "Kırmak istemedim." Adımlarım durunca şaşkınlıkla ona döndüğümde yere bakıyordu. "Kalbini yani, kırmak istemedim. Sadece sana yük olmasın diye yardım edeyim dedim."
Kalbimi kırdığını mı düşünmüştü? İyi de ben sadece kaçacak yer bulamadığım için susup kabul etmiştim.
"Cidden kırmak istemedim. Özür dilerim." Ben sessiz kaldıkça devam ettiği açıklaması ile konuşmak istesem de şuan gözüme fena tatlı gelmesi gerçeği ile gözlerimi kaçırdım. "Kırılmadım."
Dudaklarımı ısırırken bir an önce eve gitmenin derdindeydim. Yoksa biraz daha bu şekilde durursak muhtemelen kendime verdiğim sözü kalbim tutamayacaktı.
"Kırılmışsın." Kendi kendine düşünceli bir seste dediği şey ile iç çekti. Gözleri etrafta gezerken bana bakmamak için çaba sarf ediyormuş gibiydi. "Cidden bilerek olmadı."
Gerizekalı çocuğa kısa cevap verdikçe çocuk mahçup oluyor!
"Ya Bekir abi vallaha kırılmadım. O şeyden oldu ya... Heh, çok sıcaktı içerisi ondan oldu. Yoksa ben niye kırılayım? Hem zaten abi ben bilmiyor muyum senin birini kırmak istemeyeceğini? Yok abi yani kırılmam ben. Yani kırılırım ama şimdi kırılmadım. Ay ben cam mıyım hem? Öyle her küçük şeye kırılayım? Abi yanlış anlama ben kırılacak küçük bir şey var demek istediğimden değil de yani kırılmam diye şey ediyorum. Ya ben ne diyorum?"
Son cümleyi dıştan söylediğimin bilincine varmam ile gözlerim sonuna kadar açıldığında Bekir abinin rahatlamış tebessümü gözüme çarptı. "Öyle olsun."
Yutkunup kaçacak bahane ararken "Aaa abi, benim ocakta kekim vardı. Bir koşu bakayım hızla." diyerek eve doğru koşmaya başladım.
Allah'ım vallahi koşmaktan da çok utanıyorum ama Bekir abiden daha çok utanıyorum. Niye hep böyle oluyor ya?
Evin kapısına gelmem ile tek elimi duvara götürüp soluklanmaya başladım. Sanırım maraton koşusu yapabilirmişim ben...
İçeri girip merdivenlerden çıktığımda cebimdeki anahtar ile kapıyı açarak içeri girdim. Sessizce odama gittiğimde kendimi yatağa atarak kafamı yastığa gömüp bağırmaya başladım.
"Başlamış bizim delinin seansı." Annemin sesini duymazdan gelip bağırma işlemime itina ile devam ederken aklıma sürekli yaptığım rezillikler geliyordu.
"Allah'ım ben neden sürekli kendimi rezil ediyorum Ya Rabbi?" Boğuk boğuk bağırmalarım eşliğinde kulağıma dolan zil sesi ile içeriye kulak kesildim. "Bekir oğlum? Hayırdır inşaAllah?"
Allah! Niye geldi ki? Kızınız çok rezil demeyeceksin değil mi Bekir abi? Demeyeceksin değil mi? Demeyeceğim desene!
Yataktan kalkıp odanın kapısını aralayıp kapıyı görünmeden gözetlerken Bekir abinin anneme tebessüm ederek "Miray koşarak gelirken poşetlerini unuttu. Onları getireyim dedim." demesi ile gözüm elindeki poşetlere kaydı.
Allah'ım tam beni yok etmenin zamanı bence...
Rezillik üstüne rezillik, pot kırma üstüne pot kırma itinayla yapılır.
"Aklı havada kızım benim. Allah razı olsun oğlum. İyi yapmışsın. Gel içeriye istersen bir çay iç." Gözlerim tekrar poşetlerden ona doğru çıkarken sanki bir an bana bakıyormuş gibime gelmişti ama gözleri hızla anneme gitmişti.
Beni buradan görmek için özellikle buraya bakmalıydı. Gözlerini anneme çıkarırken bana öyle gelmiştir muhtemelen. Öyle gelmiştir yani değil mi?
"Yok ben zahmet vermeyeyim. Zaten evde birkaç işim vardı. Hayırlı günler dileyerek gideyim. Allah'a emanet olun inşaAllah."
Geledebilirdi bence. Yani gelse de olurdu ya.
Cüneyt efendi, annem babam yok evde.
Tövbe Ya Rabbim. Ne diyorum ben?
Yok dizi izlemeyeceğim ben artık.
"Tamam evladım. Sağolasın, sende Allah'a emanetsin inşaAllah." Bekir abi içeri poşetleri koyup baş selamı vererek çıktığında kendimi gerisin geri yatağıma attım. Tekrar kafamı yastığa koyup kendimi boğmaya çalışırken kapım tamamen açıldı.
"Kızım poşetlerini unutmak ne?" Anne susup gider misin sadece? Dizilerde niye anneler hiç böyle şeyler sormuyor? Niye ya niye?
"Unutmuşum." Yastıktan dolayı boğuk çıkan sesimle annemin tövbe çektiğini duyabilmiştim. "Hadi kalk tatlını. Sonra kendini boğarsın yavrum." Allah razı olsun ya. Gerçekten o kadar iyisin ki...
"Tamam." Kafamı yastıktan kaldırıp derin bir nefes aldığımda annemin çoktan gittiğini fark ettim. Elimi semaya açarak "Allah'ım ne olur daha fazla rezil olmayayım bari." diye hüzünlü hüzünlü dua edip kalktığımda. Üstümdekileri çıkarıp mutfağa gidince masada gördüğüm poşetler ile yüzümde aptal bir sırıtma oluştu.
Kendi kendime öksürüp ifademi düzeltirken hızla tiramisu malzemelerini çıkarıp tezgaha koydum. Dolaptan kahve çıkarıp bir yandan içine su koyup diğer yandan da kremayı hazırlamaya başladım.
...
"Çok şükür Ya Rabbelalemin!" Derin bir nefes verip şaheserimi dolaptan çıkarınca memnun bir ifade vardı yüzümde. Yetenekli kadınım vesselam. Tam evlenmeliğim!
Maalesef görücüde seçicilik var ama. Bir kişi hariç kimseyi istemiyoruz. Seçiciliğin de böylesi yani!
Gerçi o kişi de beni istemiyor ama olsundu.
Yine de hâlâ tam evlenmeliğim!
Tiramisuyu özenle çıkarıp büyükçe bir poşete geçirirken daha yeni gitmek için giydiğim elbise ve şalın verdiği rahatlık ile kapıya ilerledim. "Annelerin biriciği ben Selen'lere gidiyorum!"
Seslendikten sonra duraksayıp annemin zaten evde olmadığı aklıma geldi. Kapının arkasından anahtarı alıp ayakkabılarımı giydim ve kapıyı kapatıp hızla aşağı indim.
Hızlı adımlarla Selen'lere vardığımda gereksiz bir heyecanla önce boğazımı temizleyip daha sonra üstümü kontrol ederek zile bastım.
Ne olur evde olmasın. Ne olur evde olmasın.
Kapının açılmasıyla yukarı doğru çıktığımda Selen'lerin kapısının açık olduğunu ve kapıda Bekir abinin gelen kişiye baktığını görmesem iyiydi aslında.
"Kim gelmiş oğlum?" Arkadan duyduğum ses ile tebessüm ederken Bekir abinin gözleri önce elimdeki poşette daha sonra ise üstümde gezdiğini fark ettim. Tam karşısına ilerlediğimde sessizce "Selamunaleyküm abi." diye mırıldandım.
Acaba kıyafetim çok mu saçmaydı? Ya da çok mu kötüydü? Niye öyle elbisemi baktı ki? "Aleykümselam Miray."
"Kusura bakma bu arada abi. Öğlen yüzünden yani."
"Kusura bakılacak birşey olmadı."
Tam poşeti uzatıp kaçacaktım ki arkadan gelen Selen ile şansıma beddualar okumayı tercih ettim.
"Ayyyy Miray'ım gelmiş anne!" Selen'e kaş göz yaparken Bekir abi kapıdan çekilip içeri geçmişti. "Al şunu gideyim." Selen şeytani bir gülümseme ile "Hayatta almam. İçeri geleceksin yavrum." dediğinde gülerek "Hayatta gelmem." dedim.
"Ay evladım hoş geldin. Gel çay iç. Bak gelmezsen darılırım Miray kızım. Ne zamandır gelmiyorsun zaten bize." Duygu teyzem hızlı girişi ile bana söz bırakmazken Selen gülerek elimden poşeti almış ve diğer eli ile beni içeri çekmişti.
"Hiç zahmet vermeseydim." Sanki çok işe yaramış gibi yaptığım itiraz ile Duygu teyzem gülümseyip "Aman kızım sende! Ne rahatsızlığı Allah için?" diyince boynumu eğerek kaderime razı geldim.
"Ay ne getirdin bana!" Selen hızla poşeti açarken gördüğü tiramisu ile kaşları havaya kalktı. "Yine mi tiramisu yaptın? Abim de çok sever." Ben boğazımı temizlerken Duygu teyzem Selen'in elinden tiramisu kabını alarak gülümsüyordu. "Canım tatlı çekmişti. Elimin ayarı da yok biliyorsun zaten. Fazla yapınca bir borcam getireyim dedim."
Yemin ederim bir gün yalandan çarpılıp Kur'an'ı yırtan kıza dönmezsem iyidir.
"İyi yapmışsın evladım. Sağolasın." Duygu teyzem mutfağa ilerleyince otomatik olarak Selen ile biz de mutfağa geçtik. Mutfakta çay dolduran Bekir abiye bakmamaya çalışırken Duygu teyzem "Miray kızım tiramisu getirmiş oğlum." diyerek bu çabamı yok etmişti.
Gözlerim tepkisini ölçmek için Bekir abiye kayarken poşete bakıp tebessüm ettiğini fark edince kalbim ağrır gibi olmuştu. "Severim." Markette yaptığı gibi bir cevap verince bende gülümseyerek "Fazla fazla getirdim zaten." dedim.
"Cidden fazla fazla hemde." Selen gülerek konuştuğunda ona dönüp gözlerimi kıstım. "Sen yeme yoksa kahrımdan geberirim. Duygu teyzem verme sen bu kızına."
Duygu teyzem gülerek "Bekir'den ona kalacağını sanmam zaten." diyince sebepsizce mutlu olmuştum.
Amaç oydu be teyzem.
"Ağla Selen'ciğim." Sahte bir gülümseme yaparken Bekir abi elinde çay tepsisi ile mutfaktan çıkmaya yeltendi. "Abi o iki çay kimin?"
Dönüp Selen'e bakarken "Sizin abiciğim. İyi gelir boğazınıza, için." diyerek geri dönüp gitmişti.
"İyi gelirmiş boğazımıza. İçelim." Selen gülerek çayları aldığında "Taşı köle." diyerek odasına uçtum.
Derin nefes alıp verirken istemsiz bir gülümseme yayıldı yüzüme.
Salak salak gülüp durma. Zaten adamın niyeti biriyle evlenmek. Sen gelmiş gülüyorsun. Başka birini istiyor belli ki. Yoksa Selen niye öyle desin? Dememiş miydi sonuçta biri var diye?
Ya bence biri var yani. Yoksa abim bir şey dediğinden değil. Yani biri var da değil de birini düşünüyor olabilir diye dedim.
Birini seven adam için gülümsemek de varmış kaderde...
Şuan hıçkıra hıçkıra ağlayasım geldi yine...
"İşte şerefsiz insan... Şerefsiz insan..." Selen replik taklit ederek gelince yere oturup gülerek bıraktığı çayıma uzandım.
Ufak bir sohbet ile yksnin gelmesini hiç istemediğimiz hakkında konuşurken çalan kapı ile dikkatimiz oraya döndü.
"Selen bir bakar mısın abiciğim?" Selen gözlerini kısarak hızla dışarı çıktığında ben sadece sessiz sessiz geçmeyen karın ağrım ile çayımı içiyordum. On dakika boyunca gelmemesi ile tam kalkacaktım ki içeri girdi.
Kapıyı kapatırken yüzünde gülümseme ile bir elinde çikolata bir elinde su torbası vardı. Kaşlarım çatıldığında yanıma gelip çikolatalar ile su torbasını bana uzattı.
"Bu niye?" Aslında tam karnımın ağrısının ihtiyacı olan şeydi ama olsun üzümü ye ve bağını sor.
"Abim verdi. Senin içinmiş."
❅❅❅
"Mesele; senin yüreğine dokunan dert benim derdimdir, diyebilmekte."
Cahit Zarifoğlu
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |