"Oldu da bitti maşaAllah!" Selen ayakta dans ederken bu hâline gülmeye başladık. "Ya bu kız ne erkek tarafı ile geldi, ne erkek tarafı ile gitti. Yemin ederim kendi kendini aforoz etmiş." Berra Selen'e takılırken Selen hiç oralı bile değildi.
"Yengem de yengem." Selen Miray duysun diye bağırırken Miray onu umursamıyordu bile. Kendisi misafirler gittiğinden beri kendini banyoya kapatmıştı ve çıkmıyordu. Pardon erkek tarafı gittiğinden beri...
"Tüm mahalle dedikoduya başlamıştır bile." Kızlar benim dediğimi onaylarken Selen hiç umrunda değilmiş gibi "Aman, ne güzel işte. Dillere destan bir aşk olacak." diye dalga geçti.
Ona gülerken gelen bildirim sesi ile yanımda duran telefonumu alıp sohbet kısmına girdim.
Levent: Bu gece gelsene restorana
Levent: Kızlarla birlikte yani
Levent: Ben bir saate oraya geçiyorum
Levent: Sende çok güzeldin bugün az biraz göreyim nolur ya :")
Levent: Hayır izin de vermiyorsun imam ile gelmeme
Levent: Yazık değil mi bana zalimin kızı
Hasna: Canın engel istiyor diye yorumladım?
Hasna: Ayrıca çok geç saate kadar çalıyorsun
Hasna: Ben o ara 15.rüyamı felan görüyor olurum
Levent: Kızım ben geç saate kadar çalmıyorum
Levent: Sen saat 10 olunca uyuyorsun
Levent: Yemin ederim çok hasret kaldım
Levent: Hayır anlamadığım sabah da uyuyorsun
Levent: Belki işe giderken görürüm diyorum ama hanımefendi günde 30 kez uyuyor
Levent: Nolur artık evlenelim ya ben böyle sensizlikten kafayı yiyebilirmişim
Hasna: Abartma tozu JEBXJWVJXVW
Levent: Dertliyim arkadaş, çok dertliyim
Hasna: Derde güzel diyeni de ilk defa görüyorum
Hasna: 3 saat güzel diye övüyorsun ya
Levent: Kalbimin ezanı, derde düşüren güzel :)
Dudaklarımı gülümsememek için birbirine bastırıp bilmemezlikten gelmeye devam etmek için kendimi ikna etmeye başladım.
Hasna: Öyle mi kimmiş bu derde düşüren?
Levent: Böyle pıtı pıtı yürüyor, güzel mi güzel, gönlü yüzünden güzel, tam diyorsun ki daha güzel olabilir mi acaba bu kız her geçen saniye kat kat güzelleşiyor1
Levent: Bazen o bakışlarını kaldırıyor, kaçamak bir bakış atıyor
Levent: Diyorsun ki aha bu sefer kalp krizi geçirip öleceğim ya da rüyadan uyanacağım
Levent: O güzel gözleri öyle bir saniyeliğine parlıyor ki aklını şaşırıyorsun
Levent: Elbise fark etmez her kıyafetin içinde prenses gibi duruyor
Levent: Bu kız bana niye baksın diyorsun sonra
Levent: Ben onu hak edecek ne yaptım şu kısa ömrümde diyorsun
Levent: Sonra anlıyorsun ki nimetlerin en güzelini Allah senin için ayırmış
Levent: Dünya da uğruna herşeyini vereceğin bir nimet vermiş sana
Levent: Gerekirse kendimi mahvederim de ona hüzün değmesin dedirtiyor insana
Levent: Bir de utanınca sus diyor işte kwvwjwhwkel
Telefonu kapatıp yana koyarken oldukça keyifliydim ve bunu gizleyemediğim kızların bana olan bakışlarından belliydi.
Hoşumuza gidiyor kardeşim, yalan mı söyleyelim?1
Öksürüp imâlı bakışlarından kurtulmaya çalışırken "Akşam bir yerlere mi gitsek ya?" diye bir teklif attım ortaya. Berra ile Selen birbiri ile bakışıp gülüşünce anladıklarını fark etsem de çaktırmadım.
"Bu bir yerin ismi "Lodos Restorant" olabilir mi?" Berra imâlı bir biçimde konuştuktan sonra Selen de aynı tonlama ile "Ve canlı müzik olan bir yer hemde." dediğinde pes eder gibi ellerimi kaldırdım.
"Davet edildim. Ben suçsuzum." Kızlar gülerken bende onlara katılıp güldüm. "Kanka fena fikir değil aslında. Zaten sınav açıklanacak stresi yüzünden kafamız dolu. En azından gidip biraz kafa dinleriz." Berra'nın mantıklı ve tamamen onayladığım konuşmasına Selen de hak vermiş olacak ki kafasını salladı.
"Kız aşk kuşu! Akşam Hasna'nınkinin çalıştığı yere gidiyoruz. Geliyor musun?" Selen tekrar bağırınca cümlesine göz devirsem de Miray'ın "Gelmiyorum!" diye bağırması ile güldüm.
"Sen bilirsin abim bırakacaktı oysa!"
"Abin mi bırakacaktı? Abinin bundan haberi var mı?" Berra'nın sorusuna kafa sallarken Selen göz kırptı. "Pislik! Geliyorum!"
Biz Miray'a gülerken Selen telefonunu çıkartıp birini arayarak kulağına koydu. Dikkatlice onu izlerken açılmasıyla "Aleykümselam damat bey." demesi ile merakla dinlemeye başladık.
"Akşam bir yerlere gidelim diyoruz kızlarla."
"Kızların içinde Miray da var evet."
"9 da hazır oluruz kardeşinin birtanesi!"
Selen'in telefonu kapatması ile hayretle ona bakmaya başladım. Berra da aynı şekilde bakarken Selen omzunu silkip göz kırptı. "Yengeyi kullanmak adettendir."
Bu dediğine biz gülerken Berra birden durup "9 olmasına iki saat var arkadaşlar!" diye heyecanlanınca dik dik ona bakmaya başladım.
"Eee?" Berra bayık bayık bana bakarken "Kıyfat, duş ve makyaj. Total 2 saat. Ve daha başlamadık bile?" diye sorgulayarak konuşunca hiç oralı olmadım. 10 dakikaya duş alır, 5 dakikaya giyinir çıkardım ben evden.
"Ay Hasna! Kalk hadi bizim evden makyaj malzemelerim ile birkaç kıyafet getirelim. Selen de Miray'ı çıkarsın banyodan. Zaten Adem abi ile Hanım abla Bekir abilere oturmaya gittiler. 12 den erken dönmezler. Bugün stilistiniz benim!"
...
"Hasna bu sana çok yakışır ama." Berra eline aldığı askılığı bana uzatırken "Bana fark etmez." dedim. Her ne kadar bunu 40 kez dediğim için beni öldürecek gibi baksa da cidden bana fark etmezdi.
Berra'nin birkaç kıyafetten kastının bize tüm dolabı taşıtması olduğunu nasıl anlayamadım diye kendime kızıyordum.
Şimdiyse bana siyah etek ve lacivert saten gömlek olarak bir takım uzatmıştı. Fikri yine değişmesin diye hızla elindekileri alıp "Ben diğer odada giyinirken lütfen sizde artık karar verin." diyerek odadan çıktım.
Saat olmuş 8 biz kim ne giyecek yeni karar veriyoruz...
Kendi kendime gülerek salonda Berra'nın verdiklerini giyip kıyafetlerimi yanımda getirdiğim poşete koyup kızların yanına geri döndüm.
Kapıyı açmam ile üçüncü dünya savaşından hallice olan ortamı gözlerimi kısarak izlemeye başladım.
"Susun ben makyaj yapacağım diyorum ya." Selen oldukça yüksek bir tonda konuştuğu pardon bağırdığı için sesi evin dışından bile duyuluyordur muhtemelen.
"Kanka ne olur kim yapıyorsa yapsın da bitsin bu çile." Huysuz huysuz söylenerek arkamdan kapıyı kapattım.
Berra ayna karşısında makyajını yaparken kimseyi dinlemiyordu. Onun bu ciddi hâline gülerek yatağa oturdum. Selen büyük ciddiyetle bana dönerken "Yengelik taslıyor ilk günden. Yemin ederim bayılabilirim her an." dediğinde Miray kafasını iki yana sallayarak "Kendi makyajımı kendim yapmak istemem yengelik mi oluyor ya?" diyip iç çekti.
Selen büyük ciddiyetle kafasını aşağı yukarı sallayarak "Tabii ki öyle oluyor otur ve kendini bana bırak." diyince Miray kahkaha atarak dediği gibi oturmuştu. "İlk ve son." Onların bu hâline gülerken Miray'ın üstüne giydiği yeşil elbise ve siyah şal dikkatimi çekmişti. Düğüne bile gitsek tuhaf karşılanmayacak kadar zarif duruyordu.
"Hasna sana da biraz allık sürelim. Zaten kilo verdin baya yüzüne renk gelsin biraz." Berra'nın konuşmasıyla kafamı ona doğru çevirdiğimde cidden yüzümün renksiz mi durduğunu merak ederek önünde durduğu aynaya doğru ilerledim.
Göz altlarım ve solgun yüzüm ile çok da haksız sayılmazdı aslında. "Eğil hadi ben hallederim. O kadar sade olacak ki yokmuş gibi duracak hatta." Berra gülerek bana laf attığında bende gülümseyerek kafamı salladım. Önünde oturmam ile tüm ciddiyetiyle makyaj çantasını karıştırmaya başladı.
...
"Güzel olmuş ama kabul et." Berra bana göz kırpıp cilve yaptığında bu hâline gülerek ona döndüm. Söylediğine göre sadece kapatıcı allık ve hafif renk veren bir nemlendirici sürmüştü ama gözle görülür bir şekilde yüzüme renk geldiğini red edemezdim.
"Rahatsız hissettirmiyor." Selen çantası ile uğraşırken "Hasna bunu dediyse sevmiştir kankacığım." diyerek güldü. Kafamı olumsuz anlamda sallayarak gülüp mutfağa Miray'ın yanına doğru ilerleyerek onları odada bıraktım.
Mutfak tezgahına arkasını yaslamış dudağını ısırarak camdan dışarıya bakan Miray'ı görünce bu hâline gülmeden duramadım. "Sözlünü mü düşünüyorsun?"
Miray aniden daldığı düşüncelerinden çıkıp elini kalbine koyarak "Yuh, insan öyle sessizce gelir mi? Kalbime mi kastınız var ya?" dediğinde olabilir dercesine dudağımı büzerek ona ilerledim. "Başka kimin kastı var kalbine?"
"Hıh?" Miray biraz düşündükten sonra kendi kendine gülümseyerek gözlerini indirdi. "Yemin ederim biri bana gelip Miray aşık olacak ve sessizce kendi kendine gülümseyecek dese inanmazdım."
Miray suçlu bir çocuk gibi haylaz bir ifadede bana bakarken "Sevmek sünnet diye yani çok da şey yapma." dediğinde kendisi bile inanmadığı için kahkaha attım.
"Tabii, evet." Miray iç çekerken "Garip bir heyecan var içimde. Saatlerce yastığa kafamı bastırıp çığlık atabilirim galiba." diye mırıldanınca bu hâline gülümsemeden edemedim. "Bizden çok iyi gizledin ama kalbinden ne kadar çok aşık olduğunu gizleyememişsin."
Miray gözlerini gözlerime çıkardığında gözlerinin parıldadığına yemin edebilirdim. "Onun beni seviyor olması... Bilmiyorum Hasna. Ben kendimden bile sakladım sevgimi ama şimdi bunu yaşayacak olmak, beni sevdiğini duymak hatta benimle evlenmek istediğini bilmek çok garip. Sanki bir oyuncak varmış da çocukken çok istemişim ama kimse bana vermemiş. Şimdi ise o oyuncağı alabiliyorum ve eskiden alamadığım için çok büyük bir hasret duyuyorum gibi. Cidden garip Hasna, çok garip."
Sessizce onu dinlerken gözlerinin dolduğunu fark ettim. Biraz sustuktan sonra yüzüne kondurduğu hafif bir tebessüm ile devam etti.
"Hep sevdim biliyor musun? Çocuktum onu sevdim, asi bir ergendim onu sevdim ve sandım ki büyürsem geçer. Geçmedi. Her geçen gün daha çok sevdim. Kalbim yandı onu severken çünkü hep korktum Hasna. Ya birini severse diye korktum. Beni sevmediğini bile bile sevdim. Benim tek bildiğim onu sevmek oldu hep. Her dizide her filmde kalbimin gizli bir arzusu olarak gözlerimin önüne geldi. Her şarkı onu anımsattı bana."2
Kafamı eğip gülümseyecekken kapının oradaki siluetler dikkatimi çekti. Bekir abi kapının önünde durmuş gülümseyerek Miray'a bakıyordu. Kızlar da yanındaydı ama Miray bunu fark etmemişti. Kafamı tekrar ona çevirdiğimde tekrar gözlerini cama çevirdiğini gördüm.
"Korktum. Kendime söylemekten bile korka korka sevdim. Benim en deli hâllerim bile korktu onu sevdiğimi dile getirmekten. Tek becerdiğim yemek lahmacun. Niye biliyor musun? Çünkü Bekir en çok onu seviyor. Çocukken öğrenmiştim yapmayı. Diğer yemekleri beceremesem de lahmacunu güzel yaparım. En sevdiğim çiçek papatya. Çünkü çocukken bana yerden koparıp vermişti. Nasıl söyleseydim? Ben kendim bile kaçmaya çalışırken dile getirmek beni mahvederdi. Ben çocukluğumdan beri onun beni sevmeyeceğini kabul ederek sevdim. Şimdi her şey bana o kadar tuhaf geliyor ki... İnanmak bile ne kadar zor biliyor musun bunların gerçek olduğuna?"
Miray gözlerini camdan ayırmadan gülümsediğinde Bekir abi boğazını temizleyerek varlığını belli etti. Miray şok ile döndüğünde gözleri onu bulur bulmaz kocaman açılmıştı. Bu hâline gülümseyerek kapıya doğru ilerlediğimde Bekir abi yüzünde tebessüm ile mutfağa girdi.
Yeni fark etmiştim. Elinde papatya vardı. Bir buket papatya getirmişti.
Miray şaşkınlıkla gözlerini bize sonra tekrar Bekir abiye çevirdiğinde eli ayağı birbirine dolaşmış gibiydi.
"Ben..." Heyecanla konuşurken yutkunup devam etti. "Ocakta yemeğim vardı ben gideyim."
Biz gülerken Bekir abinin sesli bir şekilde gülmesi ile susmuştuk. Kabul edeyim ilk defa kahkaha attığını görüyorum.
Kafasını ocağa doğru çevirip "Yemek yok gibi gözüküyor oysa." dedi. Miray dediği şeyi yeni fark ediyor gibi gözlerini sıkıca kapattığında kendine içinden beddua ettiğine yemin edebilirdim.
"Ben yaparım." Bekir abinin sözü ile gözlerini açtığında kaşları şaşkınlıktan çatılmıştı. "Yemekleri ben yaparım. Senin lahmacunun çok güzel oluyor ama onu sen yaparsın."
Miray gözlerini kırpıştırdığında gülümseyip devam etti. "Lahmacunu çok sevme nedenim de sendin. Çocukken hep lahmacunlarını yemeyip bana verirdin. Annen sana kızmasın diye yerdim. Sevdiğim için değil."2
Şaşkınlıkla onları izlerken kızlar oldukça keyif alıyor gibiydi. "Sonra sen kendin yapıp getirmiştin bir gün. Çok kötü olmuştu."
Miray şaşkınlıkla "Çok sevdim diyip hepsini yemiştin." diyince Bekir abi "İlk defa yemek yapmıştın ve kimsenin kötü olduğunu söylemesini istememiştim." dedi.
"Sonra sen getirdikçe çok sevdim. En sevdiğim yemekti çünkü sen sürekli yapıyordun."
Miray şaşkınlıkla ona bakarken Bekir abi elindeki papatyaları ona uzattı.
"Sen sadece bana inan. Ben ise sana her şeyin gerçek olduğunu gösteririm. Sen sadece yanımda dur. Ben yıllardır senin sevdanı kalbimde taşıdığımı hissettiririm. Her şeye inandırırım seni."
Miray ellerini uzatıp papatyaları aldığında ne diyeceğini bilemez gibiydi.
"Sana duyduğum sevgiye de, bana da ama en çok bize... Ben seni bize inandırırım Miray."1
"Ben kâfirler şehrinde, yalnız bir Müslümanım. Sen, sesini özlediğim ezansın."
Anonim
Okur Yorumları | Yorum Ekle |