
Bölüm şarkısı: Dedublüman-Sana Güvenmiyorum
❅❅❅
"Şimdi siz bana ne diyorsunuz?"
Biri sela mı dedi? Evet muhtemelen o sela bana ait.
"Ben böyle bir niyetimin olduğunu söylüyorum efendim."
Bu kötü bir fikirmiş. Yapana kadar bunun bu kadar gerici olduğunu anlamamıştım.
Biri bir mezar açsın ve beni içine koysun, en acilinden.
"Yaşınızın ne kadar küçük olduğunun farkında mısınız siz?" Sinirle kaşlarımı çatınca "Sen evlenirken yaşın küçük değil miydi?" diye bir hırsla konuşmam ile abimin tek kaşını kaldırması ile susmam bir olmuştu. "Gerizekalı bu öyle bir şey mi?"
Niye geri zekalı dedin ki abiciğim oysa ben derece yapmıştım.
Şu gün mutlu biterse 12 rekat şükür namazı kılacağım.
Ya da vazgeçtim Allah'ım 30 rekat kılacağım, yeter ki mutlu bitsin.
"Kadir çocuklar haklı." Yengemin sesi ile kafamı sallarken abime çaktırmadan bakıyordum. Sinirden alnındaki damarları çıkmıştı.
"Sen geçen gün evlen de kurtulayım dememiş miydin ya?" Mırıldanmam ile abim sinirden gülmeye başlamıştı. "Lan ciddi miydim sence?"
"Kadir!" Yengemin sesi ile abim ona dönerken "Sen bu işe karışma, lütfen." dedi. Yengemin sözü düştüyse benim ruhuma es selaaaaaa.
"Ne demek karışma ya? Kız bilekliğini çekiştirmekten kopartacak, çocuk da kaderini bekleyen idam mahkumları gibi bakıyor." Konuş yengem.
"Tamam bir hata yapmışlar." Sus yengem.
"Gelip senden anlayış beklemişler. Cidden büyük bir hata." Yenge karar ver ya.
Abim sinirle gülerken "Benim kardeşim 18 yaşında ulan. Ne anlayışı?" diye hışımla sordu.
Yani aslında reşitim abi ama sen bilirsin.
"Oğlum sen sevdalandığında kaç yaşındaydın?" Annemin araya girmesi ile stresten mideme giren krampları hissediyordum. Berbattı.
"Anne aynı şey mi?" Abim anneme döndüğünde annem onun sesine zıt bir şekilde sakince "Aynı şey oğlum. Senin ne kadar aşık olmaya hakkın varsa kardeşinin de var." demesi ile abim sinirden ayağa fırladı.
"Yok ulan. Yok hakkı felan, o benin kardeşim!" Bağırması ile gözlerimin yanmaya başladığını hissediyordum. Yavaşça dolan gözlerim ile etraf buğulanmaya başlamıştı.
"Bir şey yok. Hasna bir şey yok, bence sen odana git." Levent'in sesi ile kafamı iki yana sallayarak ayağa kalktım. Gözlerimdeki yaşları tutmaya çalışırken abimin karşısında ona baktım. Gözleri hemen dolan gözlerime gittiğinde yuktundu. "Ben senin kardeşinim diye kimseyi sevemez miyim? Yasak mı bu? Sen başka birinin kardeşini sevmedin mi abi?"
Abim ile ilk defa böyle ciddi bir konuşma yapıyorduk. Bu beni tabiri caiz ise parçalanmış hissettirmişti. Korkuyordum. Her şey eskiye dönmez diye korkuyordum.
"Ulan aynı şey değil, çıldırtmayın beni." Abime bakarken onun sesindeki sinir benim sesime geçmiş gibi bağırdım. "Niye aynı şey olmuyor!" Abim bir ileri bir geri giderken kendini tutmaya çalışıyor gibiydi. En son karşımda durdu. "Niye aynı şey değil söyleyeyim mi?" Hırsla kafamı salladım. "Çünkü yarın bir gün bu dangalak seni üzerse ve pişman olursab arkanda bir babanın olmadığını bilerek üstüne gelecek. Ben sana babamın yokluğunu sen kimseyi seviyorken hissettirmeyebilirim. Ama eğer, Hasna eğer birini seversen ben sana bunu sağlayamam. Yarın bir gün bu kararından pişman olursan ne olacağını düşündün mü? Baba evine döneceğini bile söyleyemezsin Hasna. Her zaman benim yanıma gelebilirsin ama aynı güveni hissetmeyeceksin. İtin teki senin bu zaafını seni sindirmek için kullanırsa ve biz bunu fark etmezsek ne olacağını düşündün mü Hasna?"
Sustum. İlk defa babam ile ilgili konuşmuştu. Lafının bitmesini bekledim. Gözümden bir damla yaş düşmüştü. Diğerleri düşmesin diye kendim ile savaş veriyordum.
"Hasna o güzel gözlerinden yaş aksın hiç istemedim. Bir başkası o gözlere acımazsa düşüncesi ile yaşayamam duyuyor musun?"
Boğazımın düğümünü hissediyordum. "Efendim ben-" Levent'in sözünü keserken boğazımın düğümüne rağmen var gücüm ile bağırarak konuştum. "Ben babamdan bahsetmeyince onun eksikliğini hissetmemiş olmuyorum! Hissetmedim mi sanıyorsun? Şuan bana bunu en çok hissettiren Levent değil, sensin." Gözlerimden yaşlar akarken kendime engel olamıyordum artık. "Senin yerinde babam olsa bana emin olup olmadığımı sorardı. Daha sonra Levent ve benimle ciddi bir konuşma yapıp kararımızı destekleyeceğini söylerdi. Bana ne olursa olsun her zaman benim arkamda bir duvar gibi duracağını söylerdi. Sen ne yapıyorsun? Sen benim tüm duvarlarını şuan yıkmak dışında ne yapıyorsun abi? Sordun mu ya? Ne hissediyorsun diye sordun mu? Ben sana söyleyeyim, sen böyle yapınca ben kendimi kimsesiz hissettim abi. Ben bugün babamın yanında ona dediğim şeyi belki sana yaparım demiştim. Belki sen bana sorduğunda ben sana her şeyi anlatırım demiştim. Sen hiç bir halt bilmiyorsun."
Gözleri dolmuştu. Sadece bana bakıyordu. Gözlerimin içine bakarken pişmanlığını görebiliyordum.
"Sen benim ne hissettiğime dair hiç bir halt bilmiyorsun. Sen istediğin kadar kimseyi sevemezsin de. Seviyorum duydun mu? Seviyorum diyorum duyuyor musun? Ben sana geldim çünkü ben haram bir yolla değil helal bir yolla sevmek istiyorum çünkü ben sevdiğime hediye olarak cehennemi veremeyecek kadar kıyamayarak seviyorum. Sen bana cehennemi verecek kadar sevmiyor musun beni?"
Susmadım. Susmayacaktım. Eğer şimdi susarsam bir daha bunların hiç birini söyleyemezdim.
"Onu her gördüğümde tek istediğim ona sarılmak. Gözleri nasıl bir hüzün ile bakıyor biliyor musun? Sanki gözlerinin ardında büyük bir hüznü var gibi bakarken ben ne yapıyorum? Babası ona..." Dilimi ısırdım. Haddimi aşmadan konuşmam lazımdı. Belli sınırlar içinde konuşmazsam bundan en çok zararı Levent alır diye korktum. Sesli bir şekilde bunu dile getirirsem bana kırılır diye korktum.
"Babam bana vurduğunda ya da dövdüğünde demek istiyor." Dediği şey ile gözlerim yanıma gelen bedenine döndü. Sadece gülümseyerek bana destek veriyordu. Ne demek istersen diyebilirsin diyordu bakışları ile. Gözümü ondan ayırmadım.
"Babası onu dövdükten sonra bana geldiğinde, ben ona nasıl sarılmak istedim bilmiyorsun. Hiç hissetmediği kadar çok şefkate boğmak istedim. Geçecek, geçireceğim hepsini demek istedim. Her yarasını öpersem belki geçerdi. Ama öpemezdim ki." Gözlerimi ondan ayırmazken daha fazla yaş düştü gözümden. Nefes verdim.
"Sen ona hangi sıfatı verirsen ver ben ona sadece yurt olmak istiyorum. Onun ise bana kimsenin hissettirmeyeceği kadar kıymetli hissettireceğini biliyorum. Ben senden izin almaya gelmedim abi. Ben senden rızanı istemeye geldim. Kendini babam sanma çünkü asla olamazsın ki ben olmanı da istemiyorum." Gözlerim ona döndü. "Ben çocuk değilim. Dört ay sonra 19 oluyorum. Benim bir babaya olan ihtiyacım yerine şuan bir abiye ihtiyacım var. Benim bir babaya olan ihtiyacımı babam hariç kimse gidermedi, gideremez de. Ama sen eğer bundan sonra sadece bir baban değil bir abin de yok diyorsan, sen bilirsin abi. Ben kararımda kesinim duyuyor musun? Onu herkes terk edebilir, görmezden gelebilir. Ben yapmam. Ben Allah'tan korkuyorum abi, ben bana ihtiyacı olan birini bırakmayacağım duyuyor musun? Tüm dünya onu bir köşeye atacaksa onun köşesi ben olacağım. Sen ister iste, ister isteme."
Boğazım ağrıyordu. Bugün hemen bitmeliydi. Gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Titrek bir nefes verdim. Levent annesi tarafından görmezden gelinmişti. Babası tarafından oradan oraya atılmıştı. Kardeşi için kendini ortaya atmıştı. Ben onlar gibi olmayacaktım. Ne Levent'in abim karşısında benim için kendini ortaya atmasına izin verecektim, ne onu görmezden gelecektim ne de bana ihtiyacı olduğunu bile bile ondan uzaklaşacaktım. Eğer kimsesi yoksa ona herkes olacaktım. Eğer insanlar benim için kimsesiz diyorsa benim herkesim o olacaktı.
"Hasna." Abim adımı söyleyip sustuğunda gözlerimi açmadan sadece durdum. "Babam eğer onun evine dönmezsem beni her şeyden men edeceğini söyledi. Kardeşimi almasın diye ona karşı kullanabileceğim her kanıtı belki de şantaj olarak ona karşı kullandım. Yani şuan resmi olarak kimsesizim çünkü geçen gün beni mahkemeye vererek red etti." Gözlerim şaşkınlık ile açılınca Levent'e bakıyordum sadece. O ise abime bakıyordu. Saygısını bozmuyordu. Ona ithafen denilen onca şeye rağmen bir an bile sesinde saygı eksik değildi.
"Hasna'ya bunları anlatmadım ve şuan bana şaşkınca baktığını biliyorum. O üzülmesin istemiştim. Benim için yeterince üzülüyor zaten. Eğer ona kimsesizmiş gibi davranacağımı düşünüyorsanız asıl kimsesiz olan benim. Neyine güvenerek buraya geldin o zaman derseniz ise kendime güvenerek geldim. Ona duyduğum sevgi için her şeyi göze alarak geldim. Kardeşime bakamazsın derseniz eğer üniversiteye gitmeden sadece bir işte çalışırım diyecek kadar her şeyden vazgeçerek geldim. Beni döverseniz sizi anlarım, bana vurursanız sizi yine anlarım. Ama yalvarırım onun daha fazla üzülmesine izin vermeyin çünkü onun kalbi kırılıyor. Hasna sizin tahmin ettiğinizden daha hassas. O kristal bir vazo ve siz onu parçalarına ayırabilecek kadar sevdiği abisisiniz. Kardeşinizi seviyorum ve ondan vazgeçmeye niyetim yok. Onun için sonuna kadar savaşmak gerekirse savaşırım. Onun için gözümü kırpamadan tüm hayatımdan vazgeçerim. Onun kimsesiz olduğunu düşünüyorsanız eğer..." Gözleri bana döndü. Sanki içimden dediğim her şeyi duymuş gibi fısıldadı. "Ben ona herkes olurum. Çünkü o çoktan benim herkesim oldu."
Oda sessizken sadece birbirimize baktık. Levent'in bakışları daha yeni yanağımdan süzülen yaşların bıraktığı ıslaklıktaydı. İçi acıyormuş gibi baktı. Kendini suçluyormuş gibi baktı. Gözyaşı döken ben olmama rağmen sanki kendisi ağlamışcasına baktı. Sanki benim acımı da kendi acısına eklemişti ve benden çok acı çekiyordu.
"Özür dilerim." Abime şaşkınlık ile döndüğümde onun pencereye baktığını gördüm. Sanki bana bakamadığı için gözlerini çevirmişti.
"Biliyorum sadece kabul edemiyorum be kızım." Sesli bir nefes verdi. "Çok korkuyorum biri seni eksik hissettirirse diye. Büyüdüğünü kabul edemiyorum." Gözleri dolu doluyken gözlerini kırpıştırdı. "Ben özür dilerim. Benim niyetim seni kötü hissettirmek değildi ben sadece, ben sadece korkuyorum güzelim." Burnum sızlarken burnumu çektim.
Ona doğru ilerleyip kollarımı beline sararken başımı göğsüne bastırdım. "Öyle konuşmamalıydım seninle." Mırıldanırcasına dediğim şey ile dudaklarını başıma bastırdığını hissettim. "Haklıydın."
Huysuzca burnumu çekerken "Sen bana hak verir miydin hiç?" diye mırıldandım. Güldüğünü duyduğumda "Bozuk saat de günde iki defa doğruyu gösterirmiş. Ama çok sevinme, sen bozuk saat değilsin. Hayatın boyunca ilk haklı olduğun anı yaşadın yani 18 buçuk yılda bir haklı olabiliyormuşsun." demesi ile geri çekildim ellerimi belimde tutarken "Pislik yapmasan ölürsün değil mi?" diye sormam ile "Pislik yapmasam değil ama biraz daha sümüğünü tshirtüme bulaştırsaydın pislikten ölebilirdim sümüklü böcek." demesi bir oldu.
Sinirli sinirli bakarken "Ne sümüğü ya? Yalan söylemesene!" diye tısladım. "Biri kendi çocuk, çocuğu olacak. Diğeri kendi çocuk, evlenecek. Ben bir yerde hata yaptım ama nerede?" Annemin konuşması ile aynı anda anneme dönerek "Hepsi onun suçu." dedik. Birbirimize bakınca gelen gülme ile aynı anda güldük. "Affedildim mi?" Abimin masumca sorduğu sorusu ile kafamı salladım. "Affedildin."
"Levent bu aileye damat gelmek istemiyorum dersen kimse seni yargılamaz." Yengemin sorusu ile gözlerimi kırpıştırarak oraya doğru döndüm.
Ailece dengesiz gibi görünüyorduk muhtemelen. Oysa tek dengesiz abimdir.
Levent bize gülümseyerek bakarken "Eğer bu mümkünse sadece zevk duyacağım." dedi. Abim boğazını temizlerken yengem "Ben uyarımı yaptım." diye söylenerek mutfağa doğru ilerledi. "Bu arada Kadir, sen karışma dediğin için bundan sonra hiç bir şeye karışmayacağım haberin olsun. Çocuğu da ben karışmadan kendi kendine doğur."
Annemle birlikte biz gülerken abimin beti benzi atmıştı. Levent ise gülmemeye çalışıyordu. "Hay dilimi eşşek arıları soksaydı." Çaresizliği aşırı komik gelse bile boğazını temizleyerek bize döndü. "Sen dua et kanarya yenildi de keyfim yerinde yoksa cidden döverdim." Abimi direğim ile dürtmem ile "Neyse ne." diye mırıldandı.
"Madem benim aptal kardeşim bu kadar kararlı. O zaman yarın gel adam akıllı iste. Okulu bırakıp işe girme lafını bir kez duydum bir daha da duymayacağım. İkiniz de gözümün önünden ayrılmıyorsunuz. Burada annem ile yaşayacaksınız okullarınız bitene kadar. Bizde ölmedik herhalde. Şimdiye kadar nasıl gayet düzenimiz yerinde idare ettiysek şu saatten sonra da ederiz."
Abime gözlerim parlayarak baktığımda bana bakması ile göz devirmesi bir oldu. Levent'e doğru "Sende kusura bakma. Benim bir tane kardeşim var ve bu yüzden konu o olunca ne dediğimi kulağım duymuyor. Ama eğer kardeşimi üz, yemin ederim kendi ellerimle boğarım seni." demesi ile Levent heyecanlı bir ifade ile "Ölürüm de üzmem." diye hızlıca konuştu.
"Aferin." Abim bir ona bir bana baktıktan sonra iç çekti. "Seni ilk gördüğümde o çift kelimesini duyduktan sonra soru sormadan dövseydim keşke."
Benim bir şey demem gerek kalmadan abim "Benim işim başımdan aştı zaten. Gir yarın gel oğlum sende." dedikten sonra hızlıca yengemin peşinden mutfağa ilerledi. Annem ise bize bir şey demeden kendi odasına giderken sadece bana göz kırptı. Bu kadın fenaydı.
"O kadar kötü değildi galiba." Levent'in sorusu ile gülerek ona döndüm. "Faciaydı. Az önce hayatımın en uzun 1 saatini yaşadım ve galiba 10 yaş yaşlandım." Bana gülerken "Bir an bende bitmeyecek diye korkmadım değil cidden." dedi.
Sanki ikimiz de hiç bir şey olmamış gibi gülerken aklıma gelen şey ile durdum. "Benim 30 rekat borcum var." Bir an 100 diyesim gelmişti de kendimi tutup 30 demiştim Allah'tan.
"Ne?" Levent şaşkınlık ile bana bakarken "30 rekat demeyecektim işte 12 iyiydi ya!" diye mırıldandım.
O ne olduğunu anlamaya çalışırken ben kılacağım namazın hesabını yapıyordum. Sanırım önümüzdeki bir saat ben yokum.
❅❅❅
"Bu karmaşık dünyada benim tek pusulam vicdandır..."
Zülfü Livaneli
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |