37. Bölüm

3.6

Irmak
twirmakk

Bölüm Şarkısı: Duman-Gazze'de

❅❅❅


"Niye geldik buraya?" Gözlerim Bekir'e çıkınca bana dönmeden gülümsedi. Ay Bekir diyorum, aşırı güzelmiş be!

"Acıktım demedin mi?" Ay evet acıkmıştım. Önümdeki restoranta büyük zevk ile baktıktan sonra ilerlemeye başladım.

"Hadi yiyelim o zaman." Bekir'i beklemeden hızlıca dükkana girmem ile arkamdan geldiğini gördüm. Açıkçası acıktım dediğimde beni Beşiktaş'a yemek için getireceğini düşünmemiştim. Ben yine hazırlık şeysi için geldik sanıyordum.

Evet hazırlık yapıyorduk. Aşırı tuhaf abi. Dün platonik takıldığım elemanın yüzüğü parmağımdaydı... Ay acaba imama eleman demek günah olmuş mudur ya?

Gözüme kestirdiğim bir masaya ilerlemem ile Bekir de peşimden gelip oturmuştu. "Bu arada burası ne restorantı?" Girerken bakmamıştım...

Hafifçe tebessüm etmesi ile gözüm gamzesine kaydı.

Allah'ım bir imam kuluna çok yükseliyorum, sen günah yazma.

"Kebapçı, girerken görmedin mi?"

Ay kebap. Ay lahmacunlar pideler... Bu adam benim kocammmmmm.

"Ay görmemişim." Heyecanla dediğim şey ile acaba çok mu saçma davranıyorum şuan diye kendimi sorgulamaya başladım. "Etrafına bakmak yerine bana bakıyordun, normal." He baktım, nolmuşkine? Kocam değil misin abiciğim? Gerçi daha değil ama orası minik detay.

"Geldim." Gözlerim resmi evladımız olan Selen'e kaydığında "Gelmeyedebilirdin ama sen bilirsin." diye mırıldandım.

Selen sabahtan beri o takım bu takım diye kafamın etini yemişti. Şahsen keşke gelmeseymiş demiştim.

"Şakacı yengem."

"Şaka değildi."

"Pek de çok sever görümcesini."

"Gün itibari ile sevmiyorum."

"Sevmek zorundasın ben kız tarafıyım hem. Görümce de neymiş?"

Kendi dediğini kendisi çürütünce gülmemek için zor tutsam bile kendimi gülmüştüm. "Kebapçı ne ya?" Gözlerimi kısıp yanıma oturuşunu izlerken "Ben seviyorum." dedim. O da bana bakıp gülerek "Zaten eminim sen seviyorsun diye geldik buraya." dedi.

"Öyle."

Ay canım kocam. "Ağlayarak günlüğüne yaz Selen." Kendi kendime gülecekken birden durup cidden sorguladım. Ben bu adamın yanında niye bu kadar rahat takılmaya başladım ve niye şuan kendimi rezil ediyormuşum gibi hissediyorum.

"Birazdan dayım doğurmuş bahanesi ile masadan kalkacak gibi bakıyorsun." Bekir'e gözlerim döndüğünde gözlerimi kırpıştırdım. "Anlamadım." Bana doğru gülümserken menüyü önüme uzattı. "Benden kaçmak için hep öyle yapıyordun."

Düşsem mi yoksa utansam mı asla bilemediğim bir andı. Elleri ile menüyü döndürüp benim önüme getirmişti. Onun elleri hep bu kadar güzel miydi ya?

Tövbe Ya Rabbim vallaha sadece meraktan Allah'ım.

"Hı." Sesimi yutmuş gibi cevap vermem ile duraksadığını fark ettim. "Yanlış bir şey mi söyledim?" Sesi korkuyormuş gibi çıkınca gülümsedim. "Yok hayır. Sadece bu kadar belli ettiğimi fark etmemiştim."

Yok gerizekalı anlamayacaktı! Yok yani bende bir mallık var. Çocuğa her seferinde uzaydan bahaneler getirip sunmuyormuşum gibi bir de belli olmayacak mıydı? Ay olmamasını tercih ederdim, aşırı rezilce.

Rahatlamış gibi gülümsediğinde "Çok tatlı görünüyordun o an." dedi. Derin bir nefes almıştı. Yok eriyorum ben şuan. Buz getirir misiniz? Ustam kebaplar felan yandı yani bu ne sıcak?

"Siz birbirinize yürüyecekseniz ben gideyim." Selen'e dönüp ters ters baktım.

"Git Selen."
"Öyle değil abiciğim."

Aynı anda konuşmamız ile ona doğru döndüğümde kaşlarımı çattım. Öyle değil ne ya?

"Gitsin mi?" Bekir'in tek kaşı havadayken ne dediğimi yeni idrak etmiştim. "He yok o anlamda şey değil yani. Şey yapsın tabii ama öyle değil yani o anlamda şey yapsın demedim yoksa şey yapacağımdan değil. Of ne saçmalıyorum ben." Keşke sonuncu cümleyi sesli söylemeseydim...

Utançla kafamı masaya gömdüğümde güldüklerini duydum. Bu imam bozuntusu bu aralar fazla mı gülüyor?

Allah'ım imama bozuntu demek günah mı?

"Sipariş verecek misiniz?" Bir adamın sesini duyduğumda başımı masadan kaldırmadan utanmaya devam ediyordum. Bu şekilde sipariş versem acaba anlaşılır mı? Aç kalmayalım sonuçta.

"Kardeşim için bir porsiyon tavuk kanat. Bana etli pide ve eşim için bir porsiyon lahmacun ile Adana kebap." Oha bende onları isteyecektim. "Bir de hepimize ayran lütfen."

Bir dakika eşim mi?

Kafamı kaldırıp Bekir'e bakınca ses tonunda olduğu gibi bir ciddiyet ile adama baktığını gördüm. Camiideyken de sesi böyleydi. Sanırım bir tek ailesi ve benim yanımdayken sesi fazla yumuşaktı. Daha önce fark etmemiştim.

Adamın gittiğini anladım çünkü Bekir'in gözleri bana döndü. Kafamı yarım kaldırmış gözlerimi kırpıştırarak "Eşime mi?" diye mırıldanırcasına sordum. "Yanlış mı söyledim?" Siparişi kastetmiyordu aksine onları isteyeveğimden çok emindi. Bunu korkarak ya da merak ederek de sormamıştı. Kinik bir tonda sormuştu.

Eşim olmayacak mısın?

Tam olarak buydu.

Eşim değil misin?

Of. Sıcak bastı. Ustam ateşi söndür nolur.

"Hayır." Utana sıkıla verdiğim cevap ile gözlerim tüm dükkanda gezinmeye başladı.

Eşinim demiştim daha yeni.

Dükkan normal bir kebapçıya göre daha elit duruyordu. Yani daha pahalı. Beşiktaş'ta olunca tabii. Acaba buranın aylık masrafı ne kadardır? Yeni açılmışa benziyor. Geliri felan ne kadardır acaba?

Ay bana sıcak bastı.

Acaba burada kaç pencere vardı? Baya da pahalı duruyor ya kebapçı pahalı kokar mı arkadaşım ya? Burası ben pahalıyım diyor gibi kokuyordu. Ay gitti kocacığımın paraları.

"Miray iyi misin?"

"Burası cidden sıcak." İçli içli dediğim şey ile dışımdan dediğimi fark edince öksürerek önüme döndüm. "Efendim?"

"Abi efendin değil kölenim demen gereken yerdeyiz." Selen'i yandan cimciklerken ona doğru tehtidkar bir suret ile gülümsüyordum.

Bu kız beni utançtan gebertmeye çalışıyor cidden.

"Oha acıdı." Genişce gülümserken "Acısın da belki susarsın diye yaptım." diyerek önüme döndüm. "Efendim kocacığım."

YA DEMEDİM HAYIR, DEMEDİM!

"Neyin?" Bekir'in gülerken sorduğu soru ile olmayan küçük dilimi yutmuştum.

"Ben size küçük dilimi pipet yüzünden kesip yuttuğumu anlatmış mıydım?" Nolur konu değişsin. Nolur değişsin.

"Ne?" Bekir üst üste şaşırınca ustaca bir konu değiştirme çabası ile "Cidden. Ne oldu biliyor musun? Ben pipet ile kola içiyordum. Sonra plastik pipetten yudum alayım derken yutak hizzana kadar gelir ya hani fazla çekince öyle oldu işte. Ondan sonra ben fark etmemiştim de sonradan fark ettim. Hasna oraya halk dilinde küçük dil diyorlar, o deyim de oradan geliyor demişti. Aşırı şaşırmıştım." derken ne kadar saçmaladığımın farkındalığı ile kendime sövüyordum.

(Barış hocama saygılar.)

"Oha." Selen kahkaha atarken dudaklarımı birbirine bastırdım. Kaçamıyor muyum ya buradan ben?

"Önemli bir şey mi orası?" Bekir büyük ciddiyetle bana bakarken benim saçmalığıma ciddi olmasına şaşırdım. "Yok değilmiş herhalde. Olsa galiba şuana kadar anlardım."

Niye ciddiydik ya şuan?

"Emin misin?"

"Eminim herhalde."

"Herhalde mi?"

"Sen böyle ciddi ciddi sorunca ismimin Miray olduğundan bile emin değilim şuan."

Bekir önce ciddi ciddi baksa da sonra tebessüm etti. "Anladım."

"Ya sen imamsın gülmesene."

Yok ben pot kırmayı çok seviyorum.

"Tamam." Gülümserken dediği şey ile kendimi yerin dibine sokma isteğim geldi. "Ya gülme." Kafasını sallarken hâlâ gülümsüyordu. "Ya ama ya."

İmam dövmek günah mıdır acaba? Şuan dövesim geldi.

"Sus." Kendi kendime konuşurken asla konuşmaması ile daha çok sinirim bozuldu. Konuşmayan adama sus dedim resmen. "Peki susayım." İnsan konuşuyor musun ben salak der ama imam olunca demiyor demek ki.

"Ya." Kafamı tekrar masaya gömecekken Selen'in yanımda olmadığını fark ettim. Gözlerim etrafı ararken Bekir'in "Bir süre önce dışarı çıktı." diyince şaşkınlık nidası çıktı ağzımdan. "Fark etmedim hiç." Çok şaşırtıcı gerçekten. Sabahtan beri saçmaladığım için fark etmemiş olabilir miyim acaba?

"Nereyi yazmak istiyorsun?" Bekir'in sorusu ile şaşkınlıkla "Burası tabiki." dedim. Yani Hasna gibi şov yapamasam da istediğim yer geliyordu. "Eğer başka şehiri yazmak istersen söyle Miray. Ben asla seni bir şeyin zorundaymışsın gibi hissettirmek istemiyorum." Uzun süredir hissetmediğim huzur sanki daha yeni yaşanan rezillikler hiç yaşanmamışcasına beni bulduğunda sakince gülümsedim.

Ben bu adama sürekli aşık oluyordum.

"Burayı yazmak istediğim için burayı yazıyorum. Zaten hep niyetim burayı yazmaktı." Bana şüphe ile baktığında içini rahatlatmak için kafamı hafifçe salladım. "Gerçekten."

Bir süre durduktan sonra kendi kendime gülümseyerek devam ettim. "Çocukken demiştim benimle evlen o zaman diye. Sanırım ne kadar büyümüş olsam da çocukken olduğu gibi senden ayrılmak istemiyorum. Çocukken hep senin yanına gelirdim çünkü bir tek senin yanında olmak isterdim. Diğer çocuklar gibi değildin benim için. Büyüsem de aynısı oldu. Ne kadar kaçsam da tekrar tekrar tutuldum. O yüzden sanırım ruhum zaten bu şehirden başka bir yeri kabul etmezdi. Sen bana uzak olsaydın bile ben yine burada kalırdım."

Çok sevmiştim, fazla sevmiştim. İlk görüşte aşk değildi çünkü ilk ne zaman gördüğümü bile hatırlamayacak kadar uzun zamandır onu seviyordum. Tek bildiğim şey, kendimi bildim bileli ben hep onu sevmiştim. Kendimden de hislerimden kaçmayı onları görmezden gelmeyi hiç denenilmeyecek kadar çok denedim. Ama başaramadım.

"Sen beni seviyor muydun? Büyüyünce yani. Ben hiç öyle hissetmedim." Bekir'e gözlerim dönünce gözlerinin parladığını fark ettim. "Kaçmıştım. Senden değil kendimden. Üzülmekten çok korktum. Senin beni üzmenden değil benim kendimi üzmemden. Eğer seni sevdiğimi kendime bile söylersem paramparça olacakmış gibi hissettim hep. Abi dedim, abi ol istedim. Beni sevmediğini biliyordum yani sanıyordum. Bu yüzden kendime seni yasaklamıştım."

Ruhum sana karşı arzu ile çırpınırken ben sana bakmayı bile kendime çok gördüm hep. İsmin dudaklarımdan çıkamazdı, yasaklı bir kelimeydi. O kelime beni yakardı. Ben sana isminle hitap etseydim ben yanardım. Seni sevmeyi bile severken en çok seni sevmekten korktum. En sevilecek olmana rağmen en sevmemem gerekenmişsin gibi hissettim. Yasaklıydın, yasağımdın.

Sen canımı en çok yakan ama yüzümü en çok güldüren yasaktın, Bekir.

"16 yaşındaydın sanırım." Gözlerim şaşkınlık ile ona döndüğünde o bana değil kendi ellerine mahçupmuş gibi bakıyordu. "Selen bizde kalman için ısrar etmişti. O kadar uzun süredir görünüyordum ki seni, o gün eve geldiğimde seni görmeyi beklememiştim. Büyümüştün."

Dudağını bir süre birbirine bastırdıktan sonra devam etti. "Sen mutfakta Selen ile gülüşürken aklıma çocukken bana söylediğin her kelime sanki orada bekliyormuş gibi gelmişti. Üstünde çok durmamıştım o zaman. Eski bir arkadaşına duyduğun özlem gibidir sanmıştım." O zamanlar ben lisede o ise üniversitedeydi. Üstünde durmaması kadar normal bir şey yoktu.

"Sonra seni her gördüğümde tekrar tekrar aynı hisler bana hücum ediyormuş gibi hissettim. Ben senden hiçbir günahtan korkmadığım kadar çok korktum, sen 17 yaşındayken. 17 yaşına geldiğinde daha çok mahalleye çıkıyordun ve seni daha çok görüyordum. Senden istesem de kaçamıyordum." Ellerini birleştirip gözlerini ellerinden ayırmazken dilinden dökülenler günahmış gibi bir utanç vardı üstünde.

"Seni sevdiğimi o zaman anlamıştım. Kendime sen en azından 18 olana kadar bunu söylemeyi yasakladım. Kafamın karışmış olmasını dileyerek bekledim. Sonra 18. yaş gününde size gelmiştik. Annem anlamış o zamanlar, saklayamamışım. Beni biraz hain bir plana düşürerek getirmişti. Sen kocaman bir gülümseme ile bembeyaz bir elbisenin içindeydin. Tesettüre girmiştin. O kadar şaşırmıştım ki. Su gibi tabiri en çok sana uyardı. Öyle bir duru güzellik vardı ki üstünde, ben kendime söylediğim her yalanı unutmuştum o an. Üniversitede bile kaldırmadığım gözlerimi senden alamamıştım. Çok güzeldin, su gibiydin. Sadece sana bakmak bile bana çok farklı hissettiriyordu. O kadar çok gece rüyama girdin ki, sanki seni sevdiğimi kabullenmemi beklemişti beynim. Her rüyamda gülümsüyordun bana. Gerçek hayattayken öyle gülümsemiyordun bana. Bir tek bana gülümsemiyordun. Uyumaktan korkar olmuştum. Uyumayı iple çeker olmuştum."

Şok içinde ona bakarken yutkundum. Hiç fark etmemiştim.

"Sen bana o kadar uzaktın ki, ben hep bencilce beni seviyor olmanı istiyordum içten içe ama hiç bunu hissedemiyordum. Benden hep kaçıyordun. Sana yaklaşmamak benim için o kadar zor oldu ki. En azından kalbim kırılacaksa bile, sen sevgimi red edeceksen bile bu sınavından sonra olsun istedim. O zamana kadar kafan karışmasın, kendini hiçbir şey için suçlu hissetme istedim. Mahalleliler sağolsun bana pek yardımcı olmasalar da elimden geldiğince senin sınava kadar kafanın karışmamasını sağlamaya çalıştım."

Gözleri bir yanıt istermiş gibi yavaşça bana doğru kayarken sanki göz ucuyla bakmak istiyormuş gibiydi. Aklıma gelen şey işe şaşkınlıkla dondum.

"Bana gelen her görücüyü vazgeçiren sen miydin?" Dudağının kenarı hafifçe kırılırken yüzünde memnun bir ifade olmuştu. Bu durumdan gayet mutluymuş gibi olan gülümsemesi ile bana "Belki." dedi yavaşça.

Önce şaşkın şaşkın baksam da sonra güldüm.

Şapşal imam.

Şapşal ben.

Şapşal biz.

❅❅❅

 

"Her fırtına hayatınızı bozmak için gelmez. Bazıları yolunuzu temizlemek içindir."
Paulo Coelho

Bölüm : 19.12.2024 21:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...