"Bir gördüm aşık oldum. Gözlerine vuruldum. Alem ne derse desin, kız ben sana tutuldum." Gülmemeliyim. Gülmemeliyim. Gülmemeliydim.
"Susun Allah aşkına ya." Dönüp kızgın kızgın baktığımda yaramaz çocuklar gibi suçlarını bilseler de durmamışlardı. Şaşırmadım açıkçası.
"Abi tamam da her şey. Abin nasıl kabul etti ya?" Selen meraklı meraklı bakarken gözlerimi kıstım. "Bu bilgi niye bu kadar merağını cezbetti?" Selen umursamazca davranmaya çalışırken "Hiç, sadece abinin kabul etmesine şaşırdım." diye mırıldandı.
"Zor oldu birazcık ama minicik." Kendi kendime gülerken kızlar da gülüyordu. Karnıma ağrılar girdi sanırım. İşin ciddi olması gereksiz bir ciddiyet vermişti ve tuhaftı.
Dün gece abimin yanıma gelip okulun bitmeden çocuk yapamazsın demesi kadar tuhaftı.1
Birden uykumdan uyandırdığı yetmiyormuş gibi söylediği cümle ile mala dönmüştüm.
Kafamı sallayarak kafamdakileri uzaklaştırmaya çalışırken geri yaslanıp "Ee sizin nikah işi ne alemde?" diye Miray'a doğru sordum. Miray büyük bir ciddiyet ile oturduğu sandalyeye bağdaş kurarken "Bizim nikahı niye Bekir kıyamıyor diye Bekir'e sordum ve üç saat vaaz dinledim." demesi ile şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırarak ona baktım.
"Miray nolur bunu sormadım de bize." Berra'nın hayret dolu olan sesi ile Miray tüm ciddiyeti ile ona dönüp "Sordum ama." dedi. Bu kız cidden hayret vericiydi.
"Ya abi benim nikahımı ben Bekir kıysın istiyorum belki." diye haklıymış gibi mızmızlanması ile Selen gülerek "O zaman abim ile değil başkası ile evlenmen gerek kanka." diyince Miray yüzünü buruşturdu. "Iy. Bu Bekir'in vaazından daha etkiliydi."
Hepimiz gülünce Miray da güldü. Bana cidden birileri bunların yaşanacağını söylese inanmazdım. Şuan da pek inandığım söylenemez ya.
Telefonumun çalması ile telefonu açarak kulağıma götürdüm. Levent arıyordu.
Kızlar gülüşürken sessiz sessiz bana doğru "Bu sefer nereye gidiyoruz gelin hanım?" diye fısıldayınca onlara sinirli sinirli baksam da sonra gülüp "Efendim?" dedim.
"Sesini özlemişim. Bir daha desene."
"Ay Levent. Daha dün bizdeydin."
Evet şuan gram romantik değildim, olur öyle.
"Olsun çok özledim. Hem abin başımdan iki saniye ayrılmadı ki. Ya biz sözlü değil miyiz? Daha rahat olmamız gerekmiyor mu?"
Sesi kelimelerindeki siteme tezat gayet mutluydu.
"Evden çıkamaz mısın hiç?" Sorduğu soru ile kaşlarımı çatarak "Nasıl çıkamaz mıyım?" dedim. Ses tonu gayet keyifli bir şekildeyken "Pencereden baksana." demesi ile kaşlarımı çatarak kızlara baktım. Onlar da bana dikkatle bakıyordu. "Anlamadım?" Kendi kendime toparlanıp ayağa kalkınca kafamda şal olmadığının bilinci ile masanın üstündeki penye şalıma uzanıp hızlı bir şekilde boynuma dolayarak pencereye doğru ilerledim.
Aşağıda elinde bir buket gül ile bekleyen Levent ile kaşlarımı çatarak "Ne yapıyorsun ya orada?" diye şaşkınca konuştum. Kızlar da peşimden gelip Levent'te pencerenin kenarından bakıp gülmüşlerdi.
"Seni bekliyorum." Elindeki buketi bana bakarken havaya kaldırıp gösterdi. Sonra kaşları ile kenarda duran sepeti işaret etti. "Öğle yemeği yememişsindir eminim. Piknik yapsak çok güzel olmaz mı? Hava gayet güzel." Ses tonundaki rica ile uyumlu bir şekilde telefonu kulağı ile omuzu arasında sabitleyip elleri ile yalvarır gibi bir işaret yaptı. "Çok sessiz bir şekilde bir şeyler yediğini izleyeceğim sadece."
Kendimi tutamadan gülerken dudaklarımı birbirine bastırdım. Telefonu elime alıp kapatmam ile ne yaptığımı anlamış gibi telefonunu alıp bana doğru gösterdi. Elim ile 'bir saniye' işareti yapıp kızlara döndüm. "Hadi git, git. Biz yengen ile zaten dizi izleyip çekirdek çitleyecektik." Selen göz kırpınca gülüp "Bir yere gitmeyin. Akşam yemeğine kalın." demem ile kafalarını salladılar.
Kızlar birazcık ama kesinlikle biraz olacak bir şekilde benimle dalga geçtikten sonra odadan çıkınca hemen dolaba ilerleyip gözüme çarpan keten beyaz geniş eteğim ile mavi gömleğimi aldım. Hızlıca giyinip şalı da hızla bağladıktan sonra evden çıktım. Merdivenlerin bitmesi ile kapının dışında bankın yanında ellerini önde bağlamış bekleyen Levent'e gözlerim kaydı. Daha yeni gözleri ile bana bakarken şimdi güneş gözlüğü takmıştı.
Gülümseyerek kapıyı ittirip çıkmam ile gözleri beni buldu. Gülümseyerek bana doğru ilerleyince bende hızlıca yanına gittim. "Çok mu uzun sürdü?" Benim soruma gülerken kafasını salladı. "Yaklaşık 19 sene sürdü." Gözlerimi devirip ilerlemem ile sepetini alıp peşimden yürümeye başladı. "19 sene önce muhtemelen fetüs gibi bir şeydin."
"Doğduğum andan itibaren sadece seni bekledim ben kalbimin ezanı." Evet 19 yaşına girmişti. Şuan kalbimin ezanı kelimesine takılmak istemiyordum. Kalbim yerinden zıplayacak gibiydi.
"İnan bana en yalın hâli bu." Ona döndüğümde gözlerindeki güneş gözlüğüne kaydı. Aklıma boğazlı bodysi gelmişti. Kim bilir kaç defa güneş gözlüklerini de gözlerini saklamak için takmıştı.
Bunu seviyordum. Artık sadece bir şeyleri canı istediği için yapmasını seviyordum. Bir şeyleri saklamak için değil, canı öyle istediği için...
"Ne oldu?" Bana sorarcasına bakması ile omuz silktim. "Hiç." Kaşlarını çatıp "Peki bakalım." diyince bu hâline gülümsedim. Benim yanımdayken sadece kendi olması hoşuma gidiyordu.
Eskiden hiç fark etmemiştim. Hep başkalarının yanındayken onların istediği biri gibi davranıyordu. Basketbol klübünde başarıya odaklı ve disiplinliydi. Okul başkanı olarak çalışkan ve her ihtiyaca koşan biriydi. Sınıf içinde herkese yardım eden ve yumuşak başlı biriydi. Genellikle bu yüzden göze çarpmıyordu. Çünkü bulunduğu ortama göre kendini kamufle ediyordu. Onunla tanıştıktan sonra benim yanımdayken olduğu hâlinin en saf hâli olduğunu fark etmiştim. Canı istediğinde suskundu, canı istediğinde konuşkan. Bazen sadece izliyordu, bazen ise kafasına esen her şeyi söylüyordu. Kahkaha atıyor, yüz ifadelerini saklamıyordu.
Onun her tepkisini seviyordum. Onu seviyordum.
"Nikah mı kıysak? Biraz daha böyle bakarsan aklıma güzel şeyler gelmeyecek." Levent gülerek dalga geçince yüzümü buruşturup önümde döndüm. "Abartmayı ne çok seviyorsun sen ya."
"Aklımı başımdan alıyorsan demek. Mantıklı düşünemiyorum." Otobüs durağına gelmemiz ile ona dönüp "Öyle diyorsun yani." dedim. Güneş gözlüğünü çıkarıp yakasına takarken "Tam olarak öyle diyorum." dedi.
Siyah bir gömlek giymişti. Altında da beyaz kumaş bir pantolon vardı. Kumaş pantolon cidden çok yakışıyordu ona.
Saçları uzamıştı baya bir. Sakalları da şuan kesmek zorunda olmadığı için hafiften çıkmıştı.
"Sakal sana daha çok yakışıyor." Kaşlarını çatıp yüzüme bakınca gülümseyip önüme döndüm. Acaba ne hazırlamıştı? Sabah kahvaltı yapmadığım için acıkmıştım.1
Abim beni dün akşam Levent isteyince tüm gece sözlediğimizi kaldıramamıştı ve uyumamıştı. Sağolsun onu yalnız bırakmamız için bizi de uyutmamıştı. Bekir abi geldiği için rahatça davranamamıştı. Bence Levent'in beni istemesinden çok rahat davranamadığı için üzgündü ama olsun.
Abim bizi uyutmayınca, en çok da beni, sabaha karşı anca uyuyabilmiştik. Hâliyle kahvaltı da otomatik iptal olmuştu.
Otobüsün gelmesi ile kafamı kaldırınca Levent'in bana yakın olduğunu yeni fark ettim. Ona döndüğümde gözlerinde derin bir ifade ile bana bakıyordu. "Otobüs geldi." Bir iki saniye sonra kaşlarını kaldırıp otobüse döndü. "Gidelim yavrum o zaman." Gözlerimi kırpıştırıp ona bakarken o ne dediğinin farkında değilmiş gibiydi.2
Yavrum kelimesinden etkilendiğimi şu an anlamıştım.
Ya da belki ses tonu yüzündendir. Hiç bilmiyorum ama etkilendiğim kısmı kesin.
Kaçarcasına otobüse doğru ilerlerken Levent de arkamdan gelmişti. Arka taraflarda boş ikili koltuk görmem ile gülümseyerek ilerledim. Levent de peşimden gelip yanıma oturmuştu. Sepeti ayak kısmına koymuştu.
Piknik yapmamıştım uzun süredir. O sepette neler olduğunu aşırı merak ediyordum doğrusu.
"Şarkı?" Bana doğru dönmesi ile gülümseyerek kafamı salladım. Cebinden bluetoothlu kulaklığını çıkarıp telefona bağladıktan sonra bana doğru hafifçe dönmesi ile avucumu açtım. Gülümseyerek avucuma bıraktığı kulaklığın tekini alıp dikkatle şalımdan içeri götürüp kulağıma yerleştirdim. O da aynısını yaptıktan sonra açacağı şarkıyı bekledim. Telefonunun ekranını kapatması ile kulağıma gelen nakarat bir olmuştu.
Mavi Gri-Aklımı Kaçırdım açmıştı.
Ona baktığımı fark edip bana dönünce şarkı akarken gülümsedi. Şarkı sözleri ile eş zamanlı bir şekilde mırıldandı.
Gülümseyip yüzümü buruşturunca beraber gülmüştük.1
...
Etrafa bakınırken Levent de bir yandan sofra sermişti yere. Bir kaç arkadaş grubu ve bir kaç ailenin olduğu bir yerdi. Denize kıyısı olduğu için çok güzel gözüküyordu. Bizim olduğumuz yer ne çok tenha ne de çok kalabalıktı. Sesleri bize gelmiyordu ama rahatça görünüyordu herkes. "Niye deniz kıyısı varken daha ormanlık yerde duruyorlar ki? Buranın manzarası daha güzel."
Levent sofranın üstüne oturduğunda bende ilerleyip ayakkabılarımı çıkararak sofraya oturdum. "Çünkü güzelim, çoğu kişi mangal yapmak için gelmiş ve deniz kenarında mangal yapmak pek konforlu değil. Ailelerin çocukları için ne olur ne olmaz hissi gibi bir şey. Arkadaş gruplarının ise eminim bir çoğu kendisi ile hamak getirmiştir. Burada ağaç çok az yani hamak ya da ortam kuramazlar. Muhtemelen akşam üstü yoğun olur deniz kenarı." Onu dinlerken kafamı sallayarak anladığımı belirtiyordum. Liseden kalma bir huydu artık bu benim için. Yapmazsam karşımdaki dinlemiyormuşum gibi hisseder sanıyorum galiba.
"Yani böyle söyleyince mantıklı geldi aslında." Levent sepeti açarken tüm dikkatim oraya kaymıştı. Açım.
İçinden çıkardığı saklama kapları ile bir ona bir kaplara baktım. Benim bakışlarımı fark edince "Çok mu açsın?" diye gülerek sormuştu. Kafamı düşünmeden sallayınca fark edip yandan güldü.
Son olarak çıkardığı termos ve meyve suyu ile sepete tekrar baktım. Bu kadar büyük olduğunu şuan fark etmiştim. Kapları açınca gözlerim üstlerinde gezindi. Sandiviç, çiğ köfte, kremalı makarna ve meyve. Midem şuan neler olduğunu anlamış gibi reaksiyona girmişti bile.
"Bunları kim yaptı?" Merakla ona dönünce "Ben." demesi ile tek kaşımı kaldırarak "Sen?" dedim. Gülümseyip arkasına doğru ellerini dayayıp yaslanmış ve "İnanmıyoruz galiba." demişti. Kafamı sallarken "Yemek yapmayı bildiğine pek inanasım gelmedi. Sen kafamda hep başkalarının yaptığı yemekleri yiyen biriydin." demem ile bunu böyle düşünmemi tuhaf buldum. "Böyle düşündüğümü şuan fark ettim."
Özel bir liseydi ve biz sınav sonucumuz sayesinde girmiştik. Ama Levent'in burslu olmadığını biliyordum. O yüzden bana hiç yemek yapmak içim mutfağa giren biri gibi gelmemişti galiba.
Dilini damağına vurarak 'nç' sesi çıkarıp keyifli bir ifade ile "Ön yargı demek. Size hiç yakıştıramadım Hasna hanım." demesi ile gülerek plastik bardaklardan birini çıkarıp ona doğru attım. "Dalga geçmesene ya."
Bardak yanına düşünce "Basketbolda seni geliştirmemiz lazım." diyerek daha da keyifli bir şekilde gülümsedi. "Pislik." Dudakları kahkahası ile aralanırken ne kadar mutlu olduğunu fark ederek daha da mutlu olmuştum. Levent içten bir şekilde gülerken sanki içimde küçük bir çocuk mutlu oluyormuş gibi hissediyordum.
Onun her duygusu bende baş gösteriyordu. Onun duygularını kalbim benimsemişti. Belki ondan bile çok hemde.
O mutluyken mutlu hissediyordum. Üzgün olduğunu hissettiğimde kalbim sıkışıyor gibi hissediyordum. Sinirli olduğunu pek göremesem de o gün okulda yanıma geldiğindeki hâlini hatırlıyordum, gergin hissetmiştim.
"Bakar mısınız?" Bize doğru seslenen bir kız ile kafamı kaldırdığımda "Buyrun." demem ile Levent de gülmesine ara vermiş bizi izliyordu. "Fotoğrafımızı çeker misiniz diye rica edecektik de?" Levent'e baktıktan sonra gülümseyerek "Tabii." demem ile kız heyecanla arkadaşlarına işaret yapmış ve arkadaş grubu bize doğru gelmişti. Daha yeni yanıma gelen kız ise fotoğraf makinesini bana uzatmıştı.
"Deniz kenarında olsa çok mutlu oluruz." Kafamı sallayarak onların poz verdiği yere ilerlemem ile Levent de ayaklanmış ve hafif arkamda olarak şekilde yanımda durmuştu.
Tuhaf bir şekilde sahiplenici bir duruş gibi hissettirmişti.1
"Çekiyorum." Elimdeki fotoğraf makinesini ayarlayarak dikkatle poza odaklandım. "1,2 ve 3. Çektim." Fotoğrafı çekmem ile kız hızla yanıma gelmişti. Yanında çocuklardan biri de gelmişti diğerleri de çok uzak olmayacak bir şekilde arkalarına gelmişti. Kız çıkan fotoğrafı alıp salladıktan sonra fotoğraf açılmıştı ve memnuniyetle kafasını kaldırmıştı. "Çok teşekkür ederiz cidden."
Daha sonra gözleri bizim üstümüzde gezince garip bir şekilde gülümseyerek "İzin verirseniz biz de sizi çekelim. Anı olarak kalsın fotoğraf sizde. Çok yakışıyorsunuz ve bence çok güzel bir fotoğraf olur." demesi ile kaşlarım havalanmışken Levent bana doğru eğilip "Fena fikir değil bence." diye fısıldadı. Kafamı kaldırıp ona bakınca çok yakın olduğumuzun farkındalığı ile hafiften ürkmüş gibi hissetsem de geri çekilmedim. Levent'in gözleri yana kaydıktan sonra gülümseyerek bana döndü. "Bugün söyleme fırsatım olmadı ama her zamanki gibi çok güzel olmuşsun kalbimin ezanı." Fısıldaması ile ben yutkunurken o gülümsüyordu. İstemsizce gülümsemem ile gözleri gözlerimde kalmıştı.1
"Çektim." Duyduğum ses ile geri çekilmeyi akıl ederek boğazımı temizledim. "Efendim?"1
Kız bize heyecanla bakarken makineden çıkan fotoğrafı salladı. Daha sonra durup fotoğrafa bakınca "Çok güzel oldu." diye heyecan ile bana uzattı. Fotoğrafı ondan alıp bakarken benim Levent'e gülüşüm ve onun bana hayran bakışları ile karşılaştım. Arkamızda deniz çıkmıştı. Cidden çok güzeldi.1
"Teşekkür ederiz gerçekten. Gerek yoktu." Kız gayet mutluyken yanındaki çocuk "Asıl biz teşekkür ederiz. Sevgilim fotoğraf çekmeyi çok sever ayrıca. Onun için bir zevk bu." diye kıza bakarak gülümsedi. Kız da büyük bir gülümseme ile kafasını sallayarak "Evet. Hem fotoğraf da çok güzel oldu. Bir ömür mutluluk dilerim. Allah ayırmasın hiç." diyerek sevecen bir şekilde konuşması ile mahçup bir şekilde tekrar teşekkür ettim. Onlar uzaklaşırken bende elimdeki fotoğraf ile Levent'e döndüm.
Gözlerimi kısarak "Çektiğini fark etmiştin değil mi?" demem ile omuzlarını silkti. "Belki." Gülerek kafamı sallayıp soframıza ilerlerken o da peşimden geliyordu. "Fena mı oldu kalbimin ezanı? Çocuklarımıza gösteririz işte."
Oturup bağdaş kurmam ile Levent de gelip oturmuş ve yemeklerin yanında getirdiği çatallardan birini önüme bırakmıştı.
"Babanız habersiz çekilelim diye çok uğraştı diye eklerim." Kalbimi hareketlendirdi. Gayet yeterli bir uğraş.
"Bende annenizin güzelliğini görmeniz için bir fedakarlık yaptım, derim. Fena mı?" Gülerek "Öyle mi?" demem ile o da kafasını salladı.
Gülümsemem durunca "Baba olmak istemediğini sanıyordum." dedim aklıma gelen şey ile.
O ise bana tezat bir şekilde farklı bir duygu ile yüzümde gezdirdi bakışlarını. Gözlerinde hüzün ile karışmış bir şefkat yer edinirken tebessüm etti.
"Bende öyle sanıyordum. Sen bana iyi bir baba olacağımı söyleyene kadar, bende öyle sanıyordum Hasna. Sen benim tüm korkularımın asılsız olduğunu bana hissettirene kadar, sen bana birini nasıl tertemiz sevebileceğimi öğretene kadar bende öyle sanıyordum. Sen bana beni öğretene kadar bende öyle sanıyordum."4
"Her şey çok güzel olacak masalı yerine, kötü şeyler de olacak ama yanında olacağım samimiyetini seviyorum."
John Maynard Keynes
Anca bitti ya dmsnmwndld şaka gibi. Çok uzun olmasa da çok uzun sürdü. Neyseeeee umarım beğenmişsinizdirrr.4
İnstagramı aktif kullanmaya çalışıyorum fark ettiyseniz :") Ama sadece çalışıyorum şwmdöwmxçsç1
Ben Hasna ile Levent'e ölüyorum bu arada döenwöndldmd canım çiftim.1
Ay neyse haydin ben kaçarotto çünkü zıbarotto. İyi geceler ve Allah'a emanettt.2
Okur Yorumları | Yorum Ekle |