19. Bölüm

19. Bölüm

Özlem Uğurlu Aydın
ugurluay

19.BÖLÜM

“Biliyorum sol yanımın yarınlarında bir tek sen varsın,

Bir tek senin adın gizli, senin adın yazılı orada…”

Genç adamın, Yaren’in yanına gelmeden önce aklından geçen tek bir şey vardı. O da onu alıp sadece hayal ettiği yere götürmek… Bunu nasıl yapacağını bilmiyordu. Ama şans öyle bir yerde karşısına çıkmıştı ki, işte şimdi mutluluk denen şey adeta içinden dolup taşıyordu. Yaren’in iş arkadaşının onun saçlarına dokunması adamı deliye döndürüp öyle bir gözünü karartı ki, kendisi bile hâlâ o an vermiş olduğu tepkiye şaşırıyordu. Ama onu deliye döndüren o anın, aslında nasıl da bir hayra vesile olduğunu bilemezdi. Yaren’i kolundan tutup tam da istediği gibi çıkarmayı başardı. Ve yine hiç ihtimal vermediği halde, genç kız kendisine sunulan teklifi kabul etmiş ve onunla gelmeye onay vermişti. Ah bir kibar davranmış olsaydı bu kadarını asla başaramayacağını biliyordu.

Hayalini kurduğu yere varmak üzereydiler. Yanı başında sessizce oturan kız, yol boyunca hiç konuşmadı. Tahminlerinde yanılmıyorsa bu yolun sonunun nereye çıkacağını düşünüyordu. Ağva tabelasını görür görmez genç kız şaşkınlıkla adama döndü.

“Ağva da ne işimiz var?” dediğinde gözleri de aynı anda kocaman açtı.

“Çok işimiz var.” diye karşılık veren adamın keyifli olduğu dudaklarının yukarıya doğru kıvrılmasından belli oluyordu.

“Yine başladık. Erdem adam akıllı cevaplar versen ölür müsün? Bir de doktor olacaksın, o dilinde süslü püslü kelimeler olması lazımken ağzından kerpeten ile laf alıyorum.”

“Seninle konuşmak istiyorum Yaren ve bana gerçekten inanana kadar da bu yol senin için geri dönüş yolu olmayacak. Beni sonuna kadar dinleyeceksin.”

“Ya inanmazsam, o zaman ne olacak?”

“İnanacaksın Yaren, inanacaksın, ben buna adım gibi eminim.”

“Çok güveniyorsun kendine.”

“Kendime değil, hissettiklerime güveniyorum,” diyen adamın ağzının arasından mırıltı halinde söylediklerini duymadı ya da duymazlıktan geldi. Başını cama çevirip yolu izlerken ona olan tüm ilgi ve alakasını aynı hızda kesip attı. Az önce adamın canına okumaya çalışan kız bir anda sanki toz olup uçup gitti. Yok oldu. Varlığı ışık hızı ile yanı başından silindi, yüzünü görmese gerçekten yok olduğuna inanacaktı. Bedeni her ne kadar arabanın koltuğunda olsa da, zihni kuş gibi uçup gitmişti. Adam ona ulaşmaya çalıştıkça sert duvarlarına çarpıyor, umursamazlığı ile adeta dibe batıyordu. O kendini Erdem’den esirgerken adam can acısı ile adeta onun yokluğunda kıvranıyordu. Görecek miydi? Onun ulaşılmazlarına varıp yüreğine yüreğinin değdiği o anı gerçekten görebilecek miydi? Kim bilebilirdi ki? Yalnızca kader…

***

Yaren kaç saattir yolda olduklarının farkında bile değildi. Erdem’in yanında olduğunda adeta zaman kavramını yitirmeye başladı. Bu kötü, hem de çok kötüydü. Ağzından belli belirsiz çıkan kelimeler korkusunun boyutunu daha da arttırdı. O tüm bunları duymamalıydı. Onun gözünün değebildiği en uç noktadan dahi uzaklaşması lazımdı. Hissettiklerinin çaresizliği içinde kıvranırken gözlerini cama çevirdi. Yola bakarken sadece kaybolmak istedi. Korkular doluyordu yüreğine, onun her bir adım yaklaşma çabasında etrafına kat be kat duvarlar örüyordu. Yüreğine ulaşsın istemiyordu. Yarasına, kırık kanadına dokunsun istemiyordu.

Yaren’in kendine bile faydası dokunmazken, bir başkasını mutlu edecek gücü yoktu. Bunu anlatsa karşısındaki anlayacak bir adam değildi. Kendi sesini duymaktan acizken… Genç kız ağzından dökülenlerin ardında söyleyemediklerini anlayan Erdem’e sadece hayret ile bakıyordu. Derdi sözünü dinlememesi değil, sözünün ardındaki gizi çözüp tüm çıplaklığı ile önüne sermesiydi. Çırpınıyordu, o duvarları onun karşısında sağlam durdurabilmek için var gücüyle çabalıyordu.

Derin düşüncelerinin onu alıp götürdüğü o anlarda, adamın sesiyle yerinden panikle sıçrayıp irkildi.

“Yaren, geldik…”

Yaren öyle dalmıştı ki geldiklerinin farkında bile değildi. Erdem arabayı durdurup ona seslendiğinde şaşkınlıkla yüzüne baktı. Geldiklerini söylemesine rağmen tek bir kelime dahi etmeden arabadan indi. Erdem en başından beri onu buraya getirmek istiyordu. Hafta sonunun olmasıysa tamamen şanstı. Burası kafasını dinlemek için kaçtığı bir sığınağıydı. Bu evi ilk yaptırmaya başladığı zamanlarda, her bir ayrıntısını tek tek düşündü. Göksu nehrinin kıyısında insanların ayak basmadığı bir yer olsun istiyordu. Kendine özel olan bu yer, onun için özel olacak insana kucağını açsın istiyordu. Belki sıra dışı bir şekilde gelişiyordu her şey ama adam şikâyetçi değildi. Sonuçta Erdem buraya gerçekten de kendisi için özel olan bir kadınla ilk defa geldi. Hayallerinde yer eden her şeyi gerçekleştirmek için geriye küçük adımlar kaldı ve bunlar için de sadece zaman gerekliydi.

Adamın cümlesiyle şaşkınlık içinde çöküp kaldı. Ona bakarken gözünün dalıp gittiği yolun bittiğini ve arabanın durduğunu yeni fark ediyordu. Bu da zaman gibi mekân kavramını da yitirdiğini acı bir şekilde ona gösteriyordu. Yaren bu adam ile ne yapacaktı böyle? Kaşları çatılı ona bakarken nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Etrafına bakarken ilk gözüne çarpan, gölün kenarında yer alan ahşaptan bir evdi. Geniş bir bahçeye sahip ev uzaktan bile gayet bakımlı görünüyordu. Etrafın sakinliği içini ürpertse de indiği arabadan sert adımlarla evin kapısına doğru yürüdü. Madem bu konuşmayı yapmayı Erdem istiyordu. Öyle olsun, o derdini anlatana kadar Yaren de konuşmayacaktı. Adam konuşacak ve kız asla onun söylediklerini kabul etmeyecekti. Nasıl olsa akşama doğru geri döneceklerdi. O istediği kadar konuşabilir kız istediği kadar onu dinleyebilirdi. Sorun yoktu.

Yaren bir hışımla vardığı kapının önünde dikilip, kollarını göğsünün altında birleştirdi. Bir ayağını öne doğru çıkarıp aşağıya yukarıya sertçe vuruyordu. Onun dilinin sessiz ama bedeninin öfkeden haykırdığı halini gördükçe gülmemek için kendini zor tutuyordu adam.

“Anlaşıldı. Konuşmayı bana bırakıyorsun. Ama hiç üzülme, benim de niyetim o yöndeydi zaten. Sana sözüm olsun, hiç yormayacağım seni.”

Kapının önüne geldi ve cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtı. Onun geçmesi için kapının önünden kenara doğru çekilip, “ Buyursunlar küçükhanım,” dedi. O tam içeriye doğru bir adım atmıştı ki, “Hoş geldin en özelime, benim gizli mabedime, hoş geldin can olabilmeyi dilediğim,” dedi etkileyici ve kadifemsi ses tonuyla.

Erdem’in ağzından çıkan her bir kelimede Yaren adeta alev aldı. Tek bir adım dahi atamadığı kapının girişinde arkası ona dönüktü. Adam vereceği tepkiyi beklerken, büyük bir umutla ve bir adımda onun arkasından yaklaşıp omuzlarından tuttu. Kulağına doğru eğilip sıcacık nefesini boynunda misafir ederken, burnuna dolan çekici kokusu ile başı çoktan dönmeye başlamıştı.

“Hoş geldin yüreğime, hoş geldim hayatının zincirlerle kilitlenmiş kapısına.” Sesi fısıltıya dönüşürken elleri titriyor, tepkisizliği adamın ruhunu süründürüyordu. Gözleri istemsizce kapanırken, onun da gözlerinin nefes alabilmek adına kapandığını hissediyordu. Şimdi çıkmazlarda kaybolma vaktiydi. Elinin altında yüreğinin hızlı çırpınışlarını hissettiği kadın deli gibi kaçmaya çalışırken, adamın onu bırakmaya hiç niyeti yoktu. Her şey olmasa da bazı şeyler netleşecekti. Aralarında adı konulmayan bu duygu normal ya da sıradan bir şey değildi. Ve çözüm bulmadıkları her bir an onları tüketecekti. Ne kendini o hallere sokmaya ne de onun gözünün önünden yitip gitmesine asla izin vermeyecekti Erdem. Onlar tükenmeyeceklerdi. Biz kavramını yitirmeyecek, kazanacaklardı.

Dememeliydi. Böyle kelimeler kullanmamalıydı.

“Hoş geldin yüreğime, hoş geldim hayatının zincirlerle kilitlenmiş kapısına,” dedi aynı cümleyi tekrar eden adam.

Yapma Erdem, gücüm yok, yaralıyım ben. Konuşma, tüketme, bitirme beni. Ne kalabilirim ne de gidebilirim. Her bir adım, her bir dokunuş, her bir kelimen ruhumu alevlendiriyordu. Ben böyle planlamadım. Böyle olmamalıydı. Senin benden uzak durman gerekirdi. Bu yakınlık çok fazlaydı. Ağır geldi yaşadıklarım, ne bir an önce, ne bir an sonra, kaldım nefes alabildiğim tek o anda…

Erdem’in elleri omuzlarında, nefesi ensesinde, sıcaklığı ruhunda, ateşi yüreğinde…

Yangın dedikleri bu olsa gerek, gönül yangını hayatlarını yakmaya, kül etmeye çoktan başlamıştı bile. Dayanabilecek dermanı var mıydı? Her şeyden emin olan Yaren, netlik insanı olan o kız, her şeye bir cevabı olan kız, işte bununc evabını artık bilmiyordu.

Bölüm : 25.09.2024 09:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...