
"seni piç kurusu!" Diye bağırıp Bora yumruğunu Parsa doğru salladı. Pars hızlı bir hareketle Boranın yumruğunu havada yakaladı.
"Sen kim oluyorsun da bana yumruk sallıyorsun lan it!"
"Kim mi oluyorum? Sen çok iyi biliyorsun, Pars kızıl kurşun!"
İkisinin de bakışları ateş saçıyordu. Birbirlerine nefret, kin ve öfkeyle bakıyorlardı. Tam o an içeriye bir sürü adam girdi ve hepsi aynı anda silahlarını Boraya doğrulttu. Bora etraftaki adamlara bakıp ağzının içinde bir şeyler mırıldandı. Bakışları tekrar parsı buldu. Parsın yüz ifadesini göremiyorum ama sırıttığına emindim. Avucundaki boranın elini iterek bıraktı.
"Şimdi burdan siktir olup git. Yoksa ben seni çok güzel bir yere gönderecğim!" Boranın bakışları kısa bir süreliğine bana değdi. Ardından hemen parsa geri döndü.
"Nişanlımı almaya geldim. Onu almadan hiç bir yere gitmiyorum." Boranın kendinden emin bir ifadesi vardı.
"Alabiliyor musun peki?" Diyen pars baya alaycıydı.
"Beni hiç tanımamışsın pars kızıl kurşun." Dedi Bora.
Kendinden emin olan sırıtmasını büyüttü ve bakışlarını açık kapıya çevirdi. Elini havaya kaldırdı ve bir kaç saniye bekledi. Bir şey olmayınca sinirle elini geri indirdi.
"Seni piç!"
"O küçük oyununa geleceğimi mi sandın?"
"Akçadan ne istiyorsun-"
"Ağabey!"
Bora konuşurken aniden atlasın gür sesi bahçede yankılandı. Ve saniyeler içinde hırsla içeriye daldı. Sinirden köpürüyordu. İçeriye girince hiç bir olanı umursamadan direk parsın karşısına geçti.
"Sen ne yaptığı sanıyorsun!? Orda bir işimiz vardı ve sen bu Karmen için o işi yarım bıraktın ve benim işi tamamlamama da izin-"
"Atlas! Kes seni!" Pars keskin bir sesle atlasın lafını böldü. Atkasın bakışları beni buldu. Ardından tekrar parsa döndü.
"Şu karmen için yıllardır beklediği-"
"Atlas sana kes sesini dedim!" Parsın aniden bağırmasıyla irkildim.
"Ağabey bak-" atlas sözlerini bitiremeden pars kolundan çekti ve kulağına eğildi. Bir şeyler söyledi. Söylediği her neyse atalsın dişlerini ve yumruklarını sıkmasına sebep oldu. Pars sözleri bitince atlasın kolunu iterek bıraktı.
"Sizin kavganızı izlemeye gelmedim ben buraya. Akçayı ver ve gideyim."
"Sen istediğin yere gidebilirsin." Dedi pars tane tane. Ardından parmağıyla beni işaret etti. "Ama o burda kalacak."
"Ne istiyorsun lan ondan?! Eğer istediğin paraysa-"
"Para mı? Ciddi misin? Ben ki pars kızıl kurşun, senden para mı isteyeceğim lan! Benim bir çöpüm bile senin holdinginden daha pahalı."
"Ne istiyorsun lan o zaman?"
"Seni hiç alakadar etmez bu! Şimdi burdan siktir olup git! Yoksa ben seni göndereceğim yeri biliyorum."
"Gitmiyorum! Nişanlımı almadan hiçbir yere gitmiyorum!"
"İyi o zaman ben gönderirim." Pars etraflarını saran adamlardan birinin silahını çekip aldı ve Bora'nın kafasına dayadı.
"Pars hayır dur!" Diyerek ileri atıldım.
"Ne o? Sevgiline bir şey olacak diye mi korktun?" Pars göz ucuyla bana bakarak konuştu.
"Pars, sakın yapma."
"İğrenç aşıklar." Diyerek bakışlarını tekrar Boraya çevirdi.
"Hayır hayır pars yapma."
"N'oluyor amına koyayım?" Atlas neyin içine düştüğünü anlamaya çalışıyordu. "N'oluyor burda?"
"Atlas akçayı götür burdan."
"Ben senin adamın değilim."
Pars ters bakışlarını atlasa çevirdi. Ölümcül bakışları resmen atlasın kafasına silah dayanmıştı.
"Atlas" dedi sakince. Sesi sakindi fakat o sakinliğin altında çok şey yatıyordu. Atlas bir şey demedi. Sadece derin bir nefes verdi ve bana doğru bir adım attı. Tam kolunda tutacağı sıra Bora araya girdi.
"Sakın!" Hiddetle bağırdı Bora. "Sakın ona elini sürme!"
"Atlas" Pars, Boranın sözlerini umursamadan tekrar Atlasa seslendiği de Atlas kolumdan tutup şiddetle beni geri çekti ve üst kata doğru sürüklemeye başladı.
"Hayır hayır" Atlasa karşı koymaya çalışırken bir yandan da Parsa bağırıyordum. "pars yapma." Kolumu tekrar tekrar Atlasın elinden kurtarmaya çalışıyordum. "Atlas lütfen bırak beni." Yalvararak Atlasın elinden kurtulmaya çalışıyordum.
"Bırak lan Akçayı." Bir yandan da Bora Atlasın beni bırakması için bağırıyordu. Fakat sadece bağırıyordu. Etrafında ona silah doğrultumuş onlarca adam ve tam kafasına silah dayan Pars yüzünden bir şey yapamıyordu.
"Bana bak Pars kızıl kurşun, ne istiyorsun veririm-"
Pars elindeki silahı boranın şakağına daha da bastırarak konuştu.
"Senden hiç bir şey istemiyorum. Ya burdan kendi isteğinle gidersin ya da ben cesedini yollarım."
Bora, Parsın sözlerini hiç umursamadan konuşmaya devam etti.
"Akçayı almadan hiç bir yere gitmiyorum." Bora'nın sözleri çok keskindi. Gözünde zerre korku yoktu.
"Fazla cesursun. Deli cesareti dedikleri bu olsa gerek."
Bora ve Pars bunları tartışırken ben Atlasın elinden kurtulmaya çalışıyordum.
Fırsatını bulduğum ilk an diz kapağımla kasıklarına tekmeyi geçirdim. Atlas inleyerek geri çekilirken Parsım bakışları bizi buldu.
"Beceriksiz" diye mırıldandı. "birisi gitsin şunu yukarı götürsün. Bunun bir bok becereceği yok." Parsın sözlerinden sonra etraftaki adamlardan biri bana doğru gelirken geri adımladım. Kendimi koruyabileceğim bir şey var mı diye etrafa bakınırken gözüme ilişen bir vazoyu hızla aldım. Tam bu sırada yanıma gelen adamın kafasına sertçe geçirdim. Vazo, adamın kafasında parçalara ayrıldı. Adam elini başına atıp inledi. Kafasından kan gelmeye başladı. Bir kaç adım geri attı.
O sırada pars, sinirden köpürüyordu. Gözleri resmen ateş saçıyordu. Sinirle üzerime doğru yürümeye başlayınca geriye doğru adımladım. Bir kaç saniye içinde hızla yanıma ulaştı ve kolumdan sertçe tutarak kendine doğru çekti.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun!? Sana gideceksin dediysem gideceksin!"
Pars yüzüme doğru kükrerken Bora da önündeki adamlardan kurtulmay çalışarak parsa bağırıyordu.
"Bırak lan nişanlımı!" Derken bir yandan da etrafindaki adamları iterek onlardan kurtulmaya çalışıyordu "Bırak lan sen de beni!"
"Pars bırak gidelim. Lütfen. Ne istiyorsun bizden bir türlü anlayamıyor." Ona, yalvaran gözlerle bakıyordum.
"Sen benim esirimsim ve ne diyorsam onu yapacaksın! Git diyorsam gideceksin, gel diyorsam geleceksin, otur diyorsam oturacaksın, kalk diyorsam kalkacaksın."
"Pars yapma... Lütfen." Ona yalvarıyordum fakat yüzünde hiç bir duygu değişimi olmuyordu. Sanki ona değilde bir taş parçasına yalvarmış gibi hissediyordum.
Bir yandan da arkada Bora adamlardan kurtulmaya çalışıyordu. Pars'ın elinde olan kolumu çekiştirip elinden kurtulmaya çalışıyordum fakat çok sıkı tutuyordu. Sıkı tutuyordu ama canımı yakmıyordu.
"Ne yapacaksın ona?"
"Neyi istersem onu." Derken sözleri de gözleri kadar korkutucuydu. Yanağımı ateş gibi yakıp geçen bir ıslaklık ile ağladığımın farkına vardım. Pars'ın da bakışları yanağımdan akan yaşa kaydı. Bir kaç saniye o şekilde kaldık.
Fakat bu uzun sürmedi. Pars kolundan çekerek beni merdivenlere doğru sürükledi.
"Pars bırak beni."
"Yürü."
Daha fazla bir şey söyleyemeden onun peşinden merdivenleri çıktım. Arkadan da Bora, parsın beni bırakması için sesleniyordu.
"Toprak hallet şunu sussun. Ben gelince icabına bakarım."
"Peki efendim."
"Hayır hayır Pars yapma. Onu öldürme. Lütfen öldürme."
Pars sözlerimin hiç birini umursamadan devam etti. Arkama dönüp Boraya bakmaya çalıştım. Ama pars o kadar hızlıydı ki onu bile yapamadım.
Üst kata geldiğimizde Parsın hızlı adımlarını takip ediyordum. Benim kaldığım odanın önüne geldiğimizde durdu.
"Şimdi burda uslu uslu duruyorsun. Sakın bir delilik yapmaya kalkışma."
Dedikten sonar odanın kapısını açtığı sırada onu durdurdum.
"Pars onu öldürme. Ne istersen yaparım ama onu öldürme."
Dedikten sonra Parsın yüzündeki sert ifade yerini boşluğa bıraktı. Şu an sadece ifadesizlik vardı gözlerinde.
"Ondan nefret ettiğini sanıyordum. Aşık mısın yoksa ona?"
"Hayır aşık falan değilim."
Aksine ondan iliklerime kadar nefret ediyordum.
"O zaman neden onu öldürmemem için bu kadar yalvarıyorsun?"
Çünkü beni burdan kurtarabikecek tek kişi o. Ama bunu parsa söyleyemem.
"Sadece sana olan nefretim ona olan nefretimden çok daha büyük."
"Yani ondan da nefret ediyorsun." Derken dudağı sol tarafa kıvrıldı.
Cevap vermedim. Sadece gözlerine baktım.
"Madem nefret ediyorsun o zaman neden öldürmemi istemiyorsun. Sonuçta ondan da nefret ediyorsun. Bırak ölsün. Hem sen de bunu istemiyor muydun? Ondan kurtulmayı."
Yine cevap vermedim. Ne diyeceğimi bilemedim.
"E tabi sen de haklısın. Sonuçta seni burdan çıkarabilecek tek kişinin o olduğunu düşünüyorsun."
Yine cevap vermedim. Pars üzerime doğru bir adım atarak beni duvarla arasında bıraktı. Yüzünü yüzüme doğru eğdi.
"Ama çok yanılıyorsun. Seni burdan hiç kimse çıkaramayacak." Diye fısıldadı
"Çıkıcam. Ben burdan kurtulacağım ve sen de hiç bir şey yapamayacaksın." Dedim. Sözlerim kendinden emin bir şekilde ağzımdan çıktı.
"Göreceğiz." Derken sözlerinde alay vardı.
"Göreceğiz." Derken sözlerimde kararlılık vardı.
Kapıyı açıp içeriye baktı. Ardından yüzümü buruşturdu.
"Ve çarşafları bağlayıp camdan kaçma olayı çok klişe. Senden daha iyisini beklerdim."
Hiç bir şey demedim. O da kolumdan tutup beni içeriye ittirdi.
"Sakın bir saçmalık yapma." Dedi ve ardından odanın kapısını kapattı. Ardından bir kilit sesi duydum.
"Sanki kaçacağım!" Diye bağırdım.
"Sana güveniyorum. Sen öyle şeyler yapmazsın. Ama yine de önlem almak iyidir." Derken benillmle alay ediyordu.
Hiç düşünmeden önceden camdan sarkıttığım çarşaflara doğru koştum.
Siktir ya!
Çarşaflar yok. Ne ara kaldırdılar? Başka bir şey var mı diye etrafa bakınırken perdeleri fakettim. Ama bunlar olmaz. Bunlar tül ve bunlarla inmeye kalkışırsam muhtemelen perdeler yırtılır ve direk yere çakılırım.
Bir şey yapamayacağını anlayınca yatağa oturdem ve burdan kurtulmak için ne yapabileceğimi düşünmeye başladım.
......
"Ağabey bu neydi?"
Çalısma odamın kapısını açıp içeri girdim. Atlas da arkamdan geliyordu.
"Karmenlerin damadı nişanlısını almaya gelmiş."
"Nişanlı mı? Akçayla bora nişanlı mı? İyi de akçanın parmağında yüzük yoktu."
"Akça borayı sevmiyor. Zorla olan bir evlilik."
Koltuğuma oturup arkama yaslandım. Atlas da masanın önündeki koltuklardan birine oturdu.
"İyi de madem akça onu sevmiyor o zaman neden onu öldürme diye yalvarıyordu?"
"Çünkü onu burdan kurtarabilecek hiç kimse yok. O da Boranın onu kurtarabileceğine inanıyor."
"Ağabey ben hala anlamıyorum. Sen bu kızdan ne istiyorsun? Tamam o bir Karmen evet ama onun bir suçu yok ki."
"Atlas çok safsın. Karmenler ve demir kollar bizim düşmanımız. Biz her ikisinden de çok daha güçlüyüz fakat ikisi ortak. Yani beraber daha da güçlüler."
"E yani?"
"Onların ortaklığı bozulursa güçsüz kalırlar."
"Ha yani sen ortaklığı bozmak için bu kızı kaçırdın."
"Doğru ama eksik."
"Başka ne var?"
"Emir, yani karmenlerin sorunlu çocuğu. Edirne'de ki büyük depoyu patlattı. Borcunu da ödeyemedi ve akçayı öne attı."
"Dur bir dakika, Emirin böyle bir şey yaptığını eğer öğrenirlerse..."
"Aynen öyle. İki tarafın arası bozulur ama ortaklığı bozmaya bu yetmez. Ortaklık tam yirmi yıllık. Bu mevzu için bu ortaklık bozulmaz."
"Aklında ne var?"
"Bu kızı kullanmaya devam edeceğiz."
"Ne yapacaksın?"
"Aslında onunla sadece oyun oynayacaktım ama artık oynamayacğım."
"Neden?"
"Kaçırmak ortaklığı bozmaya yeter diye düşünmüştüm. O yüzden sadece eğlenmek için onunla oyun oynadım. ama kaçırmak ortaklığı bozmaya yetmiyor. O yüzden başka adımlar atacağım."
"Ne adımı ağabey? Anlat artık."
"İkisi neden evlendirmek istiyorlar sence?"
"Bir varis ve akrabalık için."
"Evet. Ya peki ne olursa bora artık onunla evlenmek ve ona dokunmak istemez?"
Atlasın yüzünde büyük bir şaşkınlık belirdi.
"Sakın. Ağabey sakın bana böyle bir şey yapacağını söyleme."
"Ben öyle biri değilim Atlas. Ona dokunmam."
Evet her ne kadar sert, piskopat ve kötü biri olsam da ona o istemeden dokunmam.
"Aklında başka bir şey mi var?"
"Evet."
"Plan ne?"
"Bunu sonra öğreneceksin." Dedim ve oturduğum yerden ayaklandım. Tam kapıdan çıkmak üzereyken Atlas tekrar konuştu.
"Ağabey," derin bir nefes verdi ve sesini biraz daha alçaltarak devam etti. "Ben senin kardeşinim ve aynı zamanda ortağınım. Neden planlarını bana da anlatmıyorsun? Bazen kendimi üvey kardeş gibi hissediyorum. Bana değer vermiyormuşsun gibi hissediyorum."
Atlas benim tek zayıf noktamdı. Ona çok değer veriyordum ama bunu ona yansıtmıyordum. Benim çok fazla düşmanım var ve Atlasa verdiğin değeri fark ederlerse ona zarar verirler. Bunun olmaması için ona her zaman mesafeli ve sert davrandım. Bundan memnun değilim ama zorundayım.
"Saçma sapan konuşma Atlas. Sana tabiki değer veriyorum."
Tekrar kapıdan çıkacakiken daha yüksek bir sesle tekrar konuştu.
"O zaman bana bunu hissettir ağabey."
Ona dönüp tek kaşımı kaldırarak konuştum.
"Ne bu Atlas? Kız gibi tripleniyorsun."
Bir kaç saniye duraksadı. Sonra yüzü düştü ve neredeyse fısıltı diyebileceğim bir sesle konuştu
"Afedersin ağabey. Saçmaladım özür dilerim."
Bir şey demeden çalışma odamdan çıktım ve aşağıya indim tam kapıdan çıkacak iken yerdeki kana gözüm takıldı. Bora'nın kanı.
Yaklaşık bir saat önce burda onu bayılana kadar dövmüş ve adamlarla evine yollamıştım.
"Toprak!" Diye seslendim. Bir kaç saniye içinde toprak heme geldi.
"Buyrun efendim." Ceketinin önü ilikli, başı öne eğik, elleri karnının üstünde birleşmiş bir şekildeydi.
"Temizle şuraları."
"Hemen efendim."
Evden çıkıp bahçedeki arabama doğru ilerledim. Arabanın öne gelince şoför kapımı açtı.
"Anahtarı ver."
Adam anahtarı uzattı. Anahtarı alıp arabama bindim. Hızlıca arabayı çalıştırıp bahçeden çıktım.
.....
Aradan kaç saat geçti bilmiyorum ama uzun zamandır hiç bir ses yok. Artık endişelenmeye başladım. Pars, Borayı öldürmüş olabilir mi? Umarım bunu yapmamıştır.
Daha fazla dayanamayıp kapının öne geldim. Kilitli olduğunu biliyorum fakat yine de açmak için zorladım. Açılmadı. Son bir umut kapıya sertçe vurup seslendim.
"Pars aç şu kapıyı!" Hiç bir ses yoktu. Bir kaç saniye sonra tekrar kapıya vurdum.
"Pars yeter artık aç şu kapıyı."
"Pars yok." Birden Atlasın sesini duymamla içimde bir umut kıpırtısı oldu. Atlasın sözlerinden sonra kilit sesi duydum. O saniye direk kapının koluna asıldım ve açtım. Karşımda Atlas yüzü beş karış bir şekilde duruyordu.
"Al açtım kapıyı."
"Teşekkür ederim de," derken onu boydan süzdüm. Pek iyi gibi değildi. "sen iyi misin?" Diye sordum.
"Bilmem iyi miyim? Nasıl görünüyorum?" Sesi biraz alaylı gibiydi.
"Moralsiz gibisin."
"O zaman moralsizimdir."
"Peki neden böylesin?" Dilimi tutamadım ve neden böyle olduğunu sordum.
Senin dilini sikiyim! Sanane kızım!
"Merak mı ediyorsun bunu?"
"Hayır" dedim birden kendime gelerek.
"İyi" diyip arkasını döndü. Tam gidecekken tekrar seslendim.
"Atlas" durdu ve omzunun üzerinden bana baktı. "Boraya ne oldu?"
"Merak etme sadece bayılana kadar dövdük." Derken çok normal bir şeyi söylüyor gibi sakindi.
"Şimdi nerde?"
"Kapısının önüne attık. Soruların bittiyse gidiyorum." Dedi. Bir şey demeyince tekrar kafasını önüne çevirdi. Bir kaç adım attıktan sonra durdu. Bir kaç saniye o şekilde bekledi. Ardından bana döndü.
"Bir şey mi oldu?" Dedim. Ardından Atlas hızla yanıma gelip kolumdan tuttu.
"Gel benimle." Dedi ve peşinden sürüklemeye başladı.
"Ne!?"
"Gel dedim."
"Nereye?"
"Akça fazla vaktin yok."
Kolumu elinde çekip aldım. Fakat tekrar kolumu tutup ilerlemeye başladı.
"Bırak kolumu."
"Hızlı yürü."
"Nereye götürüyorsun beni!?"
"O odaya." Dedikten sonra durdu ve bana döndü.
"Ne?"
"O odanın yerini bana göstermen gerekiyor."
Nasıl yeni? Atlas odanın yerini bilmiyor mu?
"Bilmiyor musun sen?"
"Sence bilsem seninle uğraşır mıyım?"
"Sen bu odaya neden bu kadar taktın?"
"Ağabeyim benden gizliyor ve ben de öğrenmek istiyorum." Dedi ve tekrar kolumdan tutup ilerletmeye başladı.
"Hayır bırak beni." Diyip kolumu elinden kurtardım.
"O odayı sana göstermem."
"Ne demek göstermem!"
İşte benim için bir fırsat. Elime belki bir daha böyle bir fırsat geçmeyebilir. O yüzden bu fırsatı değerlendirmem gerekiyor. Pek fazla umudum olmasa da bu fırsatı değerlendirdim.
"Bir şartla gösteririm."
"Neymiş o?"
"Beni burdan çıkaracaksın."
Sözlerimden sonra afalladı. Bir kaç saniye öylece durdu. Sonra başını yere eğdi. Elini ensesine attı ve ensesini kaşıdı . Muhtemelen teklifimi değerlendiriyor. Aslında hiç bir beklentim yoktu bu teklifi sunarken. Ama Atlas teklifimi değerlendiriyor. İçinde bir umut tohumu yeşerdi.
Bir süre sonra Atlas bakışlarını bana çevirdi. Yüzünde bir sırıtma vardı. İçimdeki umut git gide büyüyordu.
.....
Selam canlarım
Öncelikle uzun zamandır bölüm atıyordum. Bunun için özür dilerim. Bölümler hem kısa hem geç geliyor. Hepsi için çok özür dilerim. Ama ben bir öğrenciyim ve elimden ancak bu geliyor.
Canlarım bir de kitabı artık vaveyladan da yayınlıyorum. Vaveylayı kullanan varsa ordan da oy verirseniz çok sevinirim.💖🌸
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |