20. Bölüm

20. Bölüm

Ümran Demir
umrandemir99

Merih gelmişti…

 

Kapıyı kapattım, sonra tekrar geri açtım. Yoo doğru görmüşüm, gelen Merihmiş. Sanki çekiniyormuş gibi yüzüme baktı. Kapıyı üzerimize kapı kapanmayacak şekilde kapatmıştım.

 

-Sen şaka mısın be adam, çağırırım gelmezsin, haberim olmaz kapıda bitersin.

 

-Kusura bakma, kendimi bir anda burada buldum. Eğer gelmezsem geç kalmışım hissedecektim o yüzden geldim.

 

Alaycı bir gülümsemeyle baktım yüzüne:

 

-Canım sen geç kaldın ya zaten. Ben sana gelmedin diye bağırdım sonra kavga ettik. Sen iyice yaşlandın haberin olsun, bir doktora görün.

 

Bezgin ve yorgun bir yüz ifadesiyle bakıyordu bana. Kafasını taşıyamıyordu sanki.

 

-Afra gerçekten şaka kaldıracak kafam yok şuanda. Eğer izin verirsen çocuklarla tanışmaya geldim.

 

Ama ben tam formumdaydım. Bu ne ya istiyorlar ki ben kırk altılık raporu alayım.

 

-Şimdi seni içeri davet etmek ve ananın eteklerine kovmak arasında kaldım. Müsaade et iki saniye düşüneyim.

 

Derin bir nefes aldım ve devam ettim cümlelerime:

 

-Sen çocukların buraya geleceğinden haberi olmadığını biliyorsun değil mi? Yani sen de çağırırım gelmezsin, çağırmam kapıda bitersin, dalgaya alıyorum ama yaptığın hiç hoş bir davranış değil farkındasındır umarım.

 

 

-Haklısın… ama lütfen geri çevirme beni.

 

Daha fazla çocukları bekletmek istemedim zaten’ buluşacaksınız’ dediğim günün üzerinden kaç günün geçmişti. Bana güvenlerini kaybetmelerini istemiyordum açıkçası.

 

-Tamam sen iki saniye bekle burada ben çocuklara senin geleceğini haber vereyim. Sen de o arada biraz daha hazırlarsın kendini.

 

Yüzünde oluşan hafif gülümsemeyle cevapladı beni:

 

-Tamam, anlayışın için teşekkür ederim.

 

Yüzümde oluşan şaşkınlıkla cevap verdim ona:

 

-Sen ne içtin gelmeden Merih, bu ne nezaket, bu ne anlayış, şaşırtıyorsun beni.

 

-Afra istersen diğer halimle devam edelim ha , ne dersin ?

 

-Ay aman be sende hiç şakadan anlamıyorsun. Onlar vejetaryen diyorum cevabın hıır, gel konuşalım diyorum cevabın hııır, nasıl iletişim bu?

 

Duyduklarından emin olmak ister gibi yüzüme bakıyordu. Ne var canım, ben bu kadar derdi kederi işi deliliğe vurarak hallediyorum arkadaşlar, bana bunu çok göremezsiniz.

 

Yüzüme boş boş bakmaya devam ederken :

 

-Tamam be tamam gidiyorum çocukların yanına.

 

Kapıyı yüzüne kapattım ve çocukların yanına geçtim. Beni görür görmez merakını konuşturan küçük prensesim oldu:

 

-Tim delmiş aynişim?

 

-Adresi karıştırmışlar çiçeğim.

 

-Hımm. Aynadım ayniş.

 

-Çocuklar, size bir şey soracağım. O gün babanızla yapamadığımız buluşmadan sonra hiç sormadınız babanızı. Neden?

 

Cümlem bitince birbirleri ile mahzun bir şekilde bakıştılar. Söze giren Alparslan oldu.

 

-Şeyyy… Ayniş biş şen üşülürşün diye şormadık.

 

Ben çocuklar halimi tavrımı üzülmediğimi anlamasınlar diye çaba verirken acaba nerede yanlış yapıyordum. Ben çocukların yanında gözümün dolmasına bile izin vermezdim ki. Biliyorum çünkü anneler ağlarsa çocuklar üzülür, ben çok üzülmüştüm. Çocuklarımın sadece çocuk olması için o kadar uğraşırken ben bunu başaramamış mıydım?

 

-Size zarar gelmediği sürece sizden gelen hiçbir soru, hiçbir hareket beni üzmez bebeklerim benim. Bana istediğinizi sorabilirsiniz, anlaştık mı?

 

İkisi de koşarak kucağıma gelmişlerdi.

 

-Aynaştık ayneşim.

 

-Şimdi size tekrar soruyorum bebeklerim. Babanız buraya gelsin ister misiniz? Gelemediği gün için sizden özür dilemek ve sizinle tanışmak istiyormuş ne dersiniz?

 

Tekrar birbirleriyle bakıştıktan sonra bu kez konuşan süslümdü.

 

-Yadem o tadar istiyoymuş delebilir.

 

Cümlenin sonuna doğru kafasını yukarı doğru kaldırmış duruşunu ellerini de olaya katarak desteklemişti.

 

Kız durum biraz ciddi olmasa ısıra ısıra yerdim ben seni de babanız bekliyor.

 

-Oğluşum sen bir şey söyleyecek misin?

 

Yüzüme baktı önce. Biraz daha baktı sonra hiç beklemediğim bir şey oldu:

 

-Ayne babam tapıda dii mi?

 

Hızlı hızlı açıp kapanan göz kapaklarımla ve şaşkın bir yüz ifadem ile:

 

-Oğlum o nerden çıktı?

 

Yüzünde oluşan bilmiş bir ifade ile:

 

-Ayniş bizde dün doomadık nani anlıyoyuz bisiler.

 

Ağzım şaşkınlıktan bir karış açılmış şekilde cevap verdim ona:

 

-Oğlum senin internet kullanımına ciddi sınırlama getiriyoruz, bu nasıl konuşmak.

 

-Ama ayneeee….

 

-Aması yok oğlum. Evet kapıdaki babanız. Gelsin mi?

 

Kızım heyecanını bastırmaya çalışır bir halde atıldı hemen.

 

-Delsin bence..delsin dimi alpi?

 

-Alpi diil benim adım alpi diiil. Bence de delsin ayne.

 

Hızlı bir şekilde konu değiştirip cevap vermesi de beni şoklardan şoka soktu.

 

-Tamam o zaman açıyorum ben kapıyı.

 

İkisi aynı anda bağırdılar.

 

-Aç aytık.

 

-Aaa bağırmayın be bana. Konuşacağız bu bağırma olayını da.

 

Sırıtarak bana bakmaya başladılar.

 

Kapıya yönelmiş giderken tekrar bana çağırdı çocuklar:

 

-Ayne yapalım bis babama?

 

Babalarına nasıl davranmaları gerektiğini bilmiyordular. Bu kalbime hançer acısı bıraksa da yüzümde oluşan minik bir tebessümle yanıtladım sorularını:

 

-İçinizden nasıl geliyorsa o şekilde davranın bebeğim.

 

 

Aklımdan geçense ‘Kazamız mübarek olsun’ du.

 

Kapının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve açtım kapıyı.

 

-Söyledin mi geleceğimi, ne dediler?

 

- Söyledim ,seni bekliyorlar.

 

Cümlem bitince elimle birlikte gitmesi gereken yönü gösterdim. Tam ilerleyip giderken aklıma gelenle birlikte koluna yapıştım. Dönüp önce elime sonra yüzüme ’ne oldu’ der gibi bakmaya başladı.

 

-Kızımın adı ‘Ömür’, oğlumun adı ‘Alparslan. En azından bunları biliyormuş gibi yap.

 

Yüzüme dumura uğramış bi’ bakış attıktan sonra söylediklerimi onaylar şekilde kafasını salladı.

 

Sonunda birlikte çocukların karşısına çıkmıştık. Alparslan hafif çatık kaşlarla ama baktığında beğendiği hatta hayran olduğu belli olan parlak gözlerle bakıyordu babasına. Ömürse ellerini çenesinin altında birleştirmiş nerdeyse gözlerinden kalp çıkacak şekilde bakıyordu babasına. Resmen ilk görüşte aşık olmuştu. Bir kez daha çocuklara babaları hakkında kötü bir şey söylemediğim için gurur duydum kendimle. Ne yapalım anacım biz kendimizle gurur duymayınca kimse duymuyor. Bundan sonra biz buradan devam.

 

Ortamda oluşan sessizliği bozmak adına konuşmaya ben başladım:

 

-Aşklarım babanıza hoş geldin demeyecek misiniz?

 

Komut almış gibi ikisi birlikte karşıladılar babalarını:

 

-Hos deldin.

 

-Hoş buldum.

 

Önce Ömür ilerledi babasının yanına. Alparslan daha temkinliydi. Ellerini önünde birleştirmiş, minicik adımlarla tatlı tatlı yaklaştı babasına prensesim.

 

Merih büyülenmiş bir şekilde bakıyordu kızına. Ömür yanına ulaşınca önünde dizlerinin üstüne çökerek aynı boya geldiler.

 

-Meyaba ben ömüy , çenin tızınım.

 

Kurduğu cümleyle yüzümdeki tedirginlik biraz daha kırılarak kocaman bir gülümseme oluştu. Aynı gülümseme Merih’e de bulaştı.

 

-Merhaba ben de Merih, senin babanım.

 

Kıkırdayarak cevapladı babasını:

 

-Biliyoyum ki.

 

Aşık Aşık bakıyordu Merih Ömür’e, konuştukça da daha çok hayran oluyordu minik prensesime. Belki evrenin sırrını anlatmıyordu ama gülüşü bile ömür uzatıyordu çocuklarımın. Tabii Prensesim fazlasıyla cilveli bir hanımefendi de olduğu için bunu daha kolay başarıyordu. Alparslan’sa hala izlemedeydi.

 

  

Merih sanki daha fazla dayanamayacakmışçasına bir ses tonuyla:

 

-Peki sen yakışıklı tanışmak istemez misin benimle?

 

Daha tereddütlü adımlarla yaklaştı Alparslan babasına. Ve sanki koca bir adam edesıyla elini tokalaşmak için uzatarak tanıttı kendini.

 

-Meyaba Alpaşlan ben.

 

Merih de onu gayet ciddiye alarak tokalaştı onunla. Gözleri dolmaya başlamıştı:

 

-Ben çok mutlu oldum sizinle tanıştığıma.

 

Prensesim atıldı hemen.

 

-Ay bişde mudlu olduk. Dimi aypaşlan?

 

Alparslan sadece kafasını sallayarak onayladı ikizini.

 

-Ben size kocaman sarılmak istiyorum sizde benimle sarılmak ister misiniz?

 

-Ay şoru mu işterim tabii.

 

Diyerek babasına atılanın kim olduğunu söylememe gerek yok sanırım.

 

-Şarılalım madem.

 

Diyense benim ağır abi rollerinde bürünmeye çalışan oğlumdu.

 

İkisi de kocaman sarıldı babalarına. Onu yadırgamamalarını anlıyordum. Çünkü hep anlatmıştım babalarını. Eminimim ki tanıyormuş gibi hissediyorlar.

 

 

Sonrası ise çok hızlı gelişti. Saatlerce muhabbet edip birlerini tanımaya çalışıp, oyun oynadılar. Bense izledim onları. Ve söylemekle de ne kadar doğru bir karar verdiğimi bir kez daha anladım.

 

 

Çocuklar artık gözlerini açık tutmakta zorlandıkları noktada her ne kadar babalarından ayrılmak istemeseler de yatmak zorunda kaldılar.

 

Merih’i kapıya geçirmiştim.

 

-Bana bu şansı verdiğin için gerçekten çok teşekkür ederim. Bu duygunun tarifi yokmuş meğer.

 

-Sadece senin için değil bu çocuklar için de olması gereken bir şeydi. Ve onların mutluluğu için her şeyi yaparım ben.

 

Yüzünde oluşan sahici bir tebessümle baktı bana.

 

-Görebiliyorum. Senden bir şey daha isteyebilir miyim?

 

-Duymam gerek.

 

-Çocukları annemlerle de tanıştırmak istiyorum.

 

Kulaklarım duyduklarını birkaç kez daha tekrar etti.

 

Annemlerle de tanıştırmak istiyorum…..

 

 

 

 

Biraz geç kaldım farkındayım affınıza sığınıyorum umuyorum ki daha sık görüşeceğiz.

Yorum ve beğenilerinizle destek olursanız çok sevinirim.

Görüşmek üzere<3

Bölüm : 26.12.2024 13:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...