BEĞENMEYİ VE YORUM ATMAYI UNUTMAYIN
Yaşarken mutluluğu kaybetsek ölürken kazanır mıydık? Ölüm beni bu cehennem dünyadan kurtarır mıydı?
Kurtarırdı biliyordum fakat kendimi ölüme yakın hissetmiyordum. Kendi canımı almak gibi bir düşüncem hiç olmamıştı, yaşadığım zorluklara karşı yenilgiyi kabullenip kaçamazdım.
Korkak mıydım, kesinlikle hayır. Sadece beni yaralayan her şeyi yaşamamış olmayı eskiden isterdim. Şu anda ise tam tersiydi çünkü acıların insanları daha da güçlü tuttuğunu farketmiştim.
Yaşadığım onca şey tekrar yaşansa aynı şekilde tepkiler vermezdim, aslında dürüst olmak gerekirse acılar beni git gide daha da duygusuzlaştırmıştı ve hala da devam ediyordu.
Kimi insana göre bu kötü bir şeyken bana nefes oluyordu.
Acılar duygusuzlaştırır duygusuzlukta insanı ölmüş bir ruha çevirirdi.
Tunç’un Duman’a attığı kafayla kantin cehennem yerine dönmüştü. Duman Tunç’un kafasına karşı hafif geri sendelemişti.
Karşılık olarak Tunç’un yanağına sağlam bir yumruk geçirdi. “ Tunç Pertev sevgilisi olmasına rağmen dün gece yanında olduğu kızı kıskanıyor öyle mi?” Yüzündeki o serseri sırıtış durumun bu noktaya geldiğinden dolayı hoşnut olduğunu belli ediyordu.
Ortaya bomba gibi düşen cümlesi olduğum yerde bir put gibi kalmama sebep olmuştu. O demin ne demişti öyle? Dün gece Tunç’la olduğumu bu herif nereden bilebilirdi?
Sinir bütün vücudumu etkisi altına almıştı. Bu çocuk kimdi de böyle benim için saçma sapan imalarda bulunabiliyordu.
Tunç’un da kitlenip Duman’a baktığı görüyordum fakat herhangi bir harekette bulunmuyordu. Etraf öyle bir sessizdi ki kapı tarafından gelen bir hıçkırık sesi bütün kafeyi sardı.
Kafamı o tarafa döndürdüğümde Tunç’un sevgilisi olduğunu bildiğim kız kapının girişinde durmuş dolu gözlerle Tunç’a bakıyordu. Hayal kırıklığı yaşadığı her halinden belliydi. Yazık.
Kızı umursamadan geri gözlerimi Tunç’a çevirdiğimde hala Duman’a aynı şekilde bakmaya devam ettiğini gördüm. Duman’ın o yüzündeki sırıtış öyle bir hal almıştı ki içimdeki öfke iyice alev aldı.
Aklımdan geçen cümleyle onlara doğru adımlamaya başladım.
“Sen kimsin de benim hakkımda böyle bir ima yapıyorsun?” Bağırarak kurduğum bu cümle öfkemi yansıtacak kadar soğuktu. Herkesin gözlerini üzerimde hissetsem de durmadan ilerlemeye devam ettim.
Duman’ın gözleri benim üstümdeydi, yüzündeki sırıtış yok olmuş düz bir şekilde bana bakıyordu. Duygusuz yüzü ve bakışları hiç bir şeyi yansıtmasa da içimden bir ses tepkime şaşırdığını söylüyordu.
Uzun zaman sonra içimdeki şeytanın gün yüzüne çıktığını hissediyordum.
Tunç’un önüne geçerek Duman’ın tam karşısında durdum. Boyum 1.74 olmasına rağmen bu iki dev adamın ortasında cüce gibi kalmıştım.
Ateş saçan gözlerim onun zifiri karanlık gözleriyle bakışıyordu. İstifimi hiç bozmadan bakışmamızı devam ettirdim. Her ne kadar kötü şeyler yaşasam da şerefime hiçbir zaman el sürdürtmemiştim ve ölene kadar sürdürtmeyecektim.
Bir adım daha bana doğru bir attı ve konuşmaya başladı. “Sen sana laf etmediğimi çok iyi anladın küçük hanım. Bu meseleye de burnunu sokmayı deneme bile.”
İlk cümlesini sakince söylerken ikincisinde sesine netlik ve soğukluk bürünmüştü. Umurumda mıydı, kesinlikle hayır. Bu olayda bana da laf atmıştı ve ben bunu sineye çekecek bir kız değildim.
Bir adım ona doğru atım, kafamı hafifçe ona doğru kaldırdım. Bu daha çok yakınlaşmamızı sağlasa da umursamadan konuşmaya başladım.
“Bana bak bana sakın bir daha küçük hanım deme ayrıca da neye karışıp karışmayacağımı söyleyebilecek en son kişi bile olamazsın o yüzden beni kapsayan cümleler kurarsan üç kere düş-“
Cümlemi tamamlayamadan bir el bileğimden tutup beni masamın olduğu tarafa çekiştirmeye başladı. Elimi ona vurmak için yumruk yaptığım an yüzünü görmemle elim gevşeyerek gücünü kaybetti.
Hiç şaşırmamıştım çünkü sadece beni böyle durumların içinden çıkarıp çeken tek kişi o olurdu. Gene de ona karşı son olanlardan dolayı bir tepki göstermem gerekiyordu.
Elimi sertçe kendime çekerek bileğime sarılan elinden kurtuldum. Sinirle bana döndüğü an onun konuşmasına izin vermeden ben konuşmaya başladım.
“Tekin ne yapıyorsun ya?” Sesim hem sinirli hem de stemli çıkmıştı fakat asla o soğuk net tavrım yoktu. Çünkü karşımdaki kişi Tekin yani benim eski koca ayımdı.
Tamam belki şu anda bunun aklıma gelmesi pekte mantıklı olmasa da onu her gördüğümde küçüklüğündeki ayı kostümlü hali geliyordu. İster istemez yüzümde bir gülümseme oluşunca sinirli bakışları yok olup şaşkınlığa büründü.
“Sen gerçekten delirmişsin kızım. Demin adamı az daha boğacaktın şimdi gülümsüyorsun.”
İnsanlar öyle bir sessizdi ki bi anlık yalnız olduğumuzu düşündüm. Yalnız olsak harika cevaplarım olurdu fakat bu okulda onlarla bir bağ kurmak istemiyordum.
İnsanların bizi izlediğini kendime hatırlatarak yüzümdeki gülümsemeyi anında silip geri o sert ifademe büründüm. “Rahat bırak beni.”
Cümlem onu çok daha fazla şaşkına çevirse de hiçbir cevap vermedi. O sabit dururken bende çantamı bıraktığım masaya ilerledim.
Masanın üstündeki ilaç paketlerini çantama atıp kapıya doğru döndüm.
Gözlerim Tunç’a takıldığında hala bıraktığımdaki yerinde sabit durarak bana bakıyordu.
Bir zamanlar bakmaya kıyamadığım o buz mavisi gözleri artık fırtınanın eksik olmadığı bir okyanus rengine dönüşmüştü.
Uzun zaman sonra ilk defa onu böyle bir olayda bu kadar sakin kaldığını görüyordum. Bu manzarayı görebileceğimi ölsem bile inanmazdım fakat işte şimdi karşımdaydı.
Zaman gerçekten onu değiştirmiş olabilir miydi?
Bakışmamızı keserek kapıya doğru ilerlemeye başladım. O anda etrafı ilk dersin başladığını haber veren zil sesi esir aldı. Gözlerim Tunç’un sevgilisiyle kesişse bile umursamadan gözlerimi ondan çekip yoluma devam ettim.
Akta Koleji bir fransız tarafından kurulduğu için oradaki eğitim göre şekil almıştı. İki yıl dil eğitiminden sonra lise burada yedi sınıftı. Okuması uzun bir lise olsa da mezun olduktan sonra üniversiteyi daha hızlı bitirmemize ve kolayca iş avantajı sağlıyordu.
Ben dördüncü sınıftım. Tekin ve Tunç ise son sınıf yani yedinci sınıftı. Her kademenin bir katı vardı o yüzden de öğle teneffüsüne kadar ders aralarında hiçbiriyle karşılaşmadım.
Etrafa dedikodumuz yayılsa da odak noktamı derslerden hiç ayırmamış ve bolca notlar almıştım.
İkinci derse girerken de müdür beni çağırmış ve okulun ilk haftasından neden devamsızlık yaptığımı sormuştu. Ev işlerini bahane ederek geçiştirsem de dedemle konuştuğunu bana söylemişti.
Dedemin kulağına gittiyse artık kesinlikle işler yaydan şimdiden çıkmaya başlamıştı.
Öyle teneffüsü zili çalınca edebiyat kitaplarımı dolaba bırakıp yemekhaneye çıktım. Mercimek çorbası, makarna, tavuk sote ve salata vardı. Hepsi de en sevdiğim yemeklerdi fakat midem yemek alacak gibi değildi.
O yüzden kenarda duran pet şişe sulardan bir tanesini alarak yemekhanenin çıkışına doğru ilerledim.
“Deva” Arkamdan gelen kız sesiyle duraksayıp arkama doğru döndüm. Karşımda Tunç’un sevgilisini görmemle gergince içime büyük bir nefes çekip yavaşça geri verdim.
“Buyur?” Bıkkınlıkla kurduğum kelime karşısında sinirlense de belli etmemeye çalışarak konuşmaya devam etti.
“Bir beş dakikan varsa bahçede konuşabilir miyiz?” Teklifi karşısında pekte şaşırmamıştım. Onlarca soru sorup en sonunda sevgilimden uzak dur diyecek bir tip vardı bu kızda. Şu anda bunu hiç çekemeyeceğim için cevaplama gereksiminde bile bulunmayarak kafamı olumsuzca sallayıp geri yoluma ilerlemeye başladım.
“Tunç’la hikayenizi biliyorum.” Duyduğum şeyle yürümeyi keserek hızla ona doğru döndüm.Bu kız ne saçmalıyordu böyle?
Hırsla konuşmaya başladım.“Ne saçmalıyorsun sen?”
Yüzüne bürünen kin benden nefret ettiğini belli ediyordu fakat asla bana bunu yansıtmak istemiyordu.Büyük ihtimalle bu kinin sebebi Tunç tarafından benimle aldatıldığını düşünüyor olmasıydı.
İnsanlar böyleydi işte, karşısındakini dinlemeden kafasında binlerce senaryo kurar bunun sonucunda da o kişiye karşı tavır alırdı.
Benden istediği kadar nefret edebilirdi, tanımadığım insanlarlar tarafından sevilmemek umursadığım bir şey değildi.
“İstediğim sadece biraz konuşmak, merak etme seni yemeyeceğim.”
Gözlerimi devirerek; “ Bana dokunamazsın zaten.”
Bu tavrıma sinir olmuş olacak ki sinirle küçük bir kahkaha attı. Büyük ihtimalle daha farklı biriyle karşılaşmayı bekliyordu fakat ben buydum. Tanımadığım insanlara karşı soğuk ve anlayışsız.
Küçükken herkesi arkadaş beller hep onlarla oynamak isterdim fakat büyüdükçe aslında hayatın küçükken ki gibi temiz ve berrak olmadığını anlamıştım.
Yüzündeki gülümsemeyi silerek tekrar ciddi ifadesine büründü. “ Ne kadar egoist bir kızsın sen ya?” Dakikalardır bastırmaya çalıştığı sinirini artık patlak vermişti.
Açıkçası şu anda laf dalaşına girecek bile halim yoktu fakat nedenini bilmediğim bir şekilde bu kıza karşı içimde benimde bir kin oluşmuştu. Belki Tunç’un sevgilisi olmasındandı belki de bana karşı tavrındaydı.
İkinci seçeneğin olması benim için en iyisiydi. Yemekhanenin ortasında durmuş konuşuyorduk ve bu yüzden istemesem de gene de ilgiyi üstümü çekmiştim.
Birçok insanın gözlerini üzerimde hissediyordum ve bu olay artık canımı sıkmaya başlamıştı. Gözler önünde olmayı severdim fakat şu anda her olayın altında ben varmışım gibi bir algı oluşmuştu. Bir teneffüs önce bir kız gelip benim hakkımda birçok dedikodunun çıktığını söylemişti.
Söylemesine bile gerek yoktu, herkesin bana bakıp fısıldaşmalarından ben çok net bunu anlayabiliyordum.
Ne kadar buradan çıkıp gitmek istesem de sinirim ağır bastı. Birkaç adım ona doğru atıp ateş saçan bakışlarımı gözlerine çevirdim.
“ Seni bir kere uyarıyorum bana sakın bulaşma. Akıllıysan bu ikazımı sergiler ve uzak durursun fakat tam tersini yaparsan karşılaşacağın kız karşısında nutkun tutulur.” Sesim net ve tehditkardı. Fazla iddialı konuştuğum bilincindeydim fakat kurduğum cümlede hiçbir yalan yoktu.
Gerçekten bana karşı tavırı böyle sinir bozucu olursa bende ona karşı fazlasıyla böyle olurdum ve o bunu asla kaldıramazdı.
Kız birkaç dakika boyunca sadece gözlerime bakarak sessiz kaldı. Benim nasıl bir insan olduğumu çözmeye çalıştığını biliyordum ve elbette çözemeyeceğini de.
Dakikalar sonra bu sessizliği bozan kızın arkasından gelen Tekin’in sesi oldu.
Sesi çok yüksek çıkmıştı. Gözlerimi kızın arka tarafına çevirdiğimde gözlerim koyu yeşil gözleriyle kesişti. Hızlı adımlarıyla bize doğru geliyordu.
Bakışlarından sinirli olduğunu belli edercesine dikkatle gözlerime bakıyordu, sinirli olduğunda gözlerini gözlerime odaklar ve hiç kırpmazdı.
Onu bu kadar sinirlendiren şeyin karşımdaki kızla konuşmam olduğunu biliyordum çünkü beni sinir eden insanlara neler dediğimi ve yaptığımı en iyi o biliyordu.
Şu kızın adını artık öğrenmeliydim.
Gece böyle bir kızdı işte, sevmediği birini üzmekten zevk alan bir kızdı. Yaşadığı acıları çektirdiği acılarla kapatmaya çalışan bir kız. İçimdeki o kız gene kendini belli etmişti.
Gece’yi her ne kadar içimden söküp atmak istesem de onun her zaman ruhumda yaşadığını biliyordum. Ben hiç bir zaman Deva olmamıştım fakat artık Gece de olamazdım.
Gece’nin hayatında Tunç ve Tekin vardı fakat Deva’nın hayatında ikisi de yoktu ve doğru olan da ikisinin de olmamasıydı.
Gözlerimiz öyle birbirimize odaklanmıştı ki yolu ne zaman bitirdiğini anlayamamıştım. Kızın yanında durdu ve göz temasımızı keserek kafasını ona doğru çevirdi.
Sale. Günlerdir merak ettiğim ismi şimdi zihnimle kavuşmuştu, kesinlikle daha önce duymadığım bir isimdi.
Sale Tekin’i yanına geldiğinde gerilmişti fakat ona doğru konuştuğunda ise bir adım sola atarak ondan uzaklaştı. Beklemediğim bu hareketi sergilemesiyle Tekin’in ona karşı sert ve sınırlı davrandığını anlamıştım.
Tekin’i ilk tanıdığım zamanlar bende ondan korkuyordum çünkü çevresindeki insanlara karşı hep sert olan bir insandı ki bana da karşı öyleydi.
Zaman geçtikçe aramızdaki bağlar güçlenmişti ve aslında içindeki gerçek Tekin’i o zaman görmüştüm. O aslında içinde asla sert ve kaba biri değildi fakat çevresindekilere asla o iç yüzünü yansıtmıyordu.
O gerçek Tekin’i de bütün çıplaklığıyla gören bir insan olarak şimdi karşımda kıza kıza karşı sert olması asla bana işlemiyordu.
Aramızdaki olaya karışmasıyla zaten gergin olan sinirlerim iyice gerildi ve kendimi durduramadan kelimeler ağızımdan döküldü.
Sinirli bakışlarını Sale’den bana döndürdü. Karşılaştığım gözlerindeki fırtına böyle küçük bir olayın yaratabileceği bir şey değildi. Kesinlikle başka bir şey olmuştu.
Tekin bana bir bakış atıp cevap vermeden tekrar kıza doğru döndü.
“Sana git dedim duymuyor musun?” Buz gibi olan sesi kızı iyice korkutmuş olmalı ki hızlıca arkasını dönerek ilerlemeye başladı. O anda en arka masada oturan Duman’la göz göze geldim.
Simsiyah gözleri bana dipsiz bir kuyuyu anımsatıyordu, koca bir bilinmezliği. İçimde ona karşı çözemediğim bir merak oluşmuştu ve bunun hiç iyi şeyleri beraberinde getireceğini düşünmüyordum. Bu adamın tehlikeli olduğunu düşünüyordum.
Bana yardım eden adam hakkında zihnimde kötü şeylerin belirmesi doğru değildi fakat hareketleri ve o yüzündeki mimik değişimleri beni başka bir düşünceye sürükleyemiyordu.
Kara gözlerinden zorla gözlerimi çekerek oturduğu masada gezdirdim.
Kantinde gördüğüm arkadaş gruplarına iki erkek ve bir kız daha eklenmişti, hepsi bir masada oturmuş yemek yiyorlardı.
Solunda oturan kıza gözlerim takıldı. Koyu kahverengi saçlara ve gözlere sahipti. Esmer teni saçlarıyla ve gözleriyle bütünleşmiş güzel bir manzara yaratmıştı. Saçlarını tepesinde salaş bir topuz yapmış ve onu büyük bir kıskaç tokayla tutturmuştu. Uzerindeki bol beyaz tshirti esmer tenini yüzünden daha güzel görünmüştü.
Ben giysem bende ölü gibi görünüyor.
Uzun zamandır gördüğüm en güzel kızlardan biri olabilirdi, genel olarak İzmir’in kızlarında bir güzellik olduğunu düşünüyordum çünkü buraya geldim geleli hiç çirkin bir kıza rastlamamıştım.
Duman’ın bakışlarını üzerimde hissetsem de kızdan bakışlarımı ayırmadım. Kız bir anda yemeğine odaklamış olduğu bakışları Duman’a çevirerek elini omuzuna koyup bir şeyler demeye başkadı.
Duman’da ona dönmüş bana baktığı gibi ruhsuz bakışlarla onu dinlemeye koyulmuştu.
Gördüğüm görüntü karşısında zorlanarak onlardan gözlerimi çektim. Nedenini anlayamadığım bir şekilde kızın samimi tavırları hoşuma gitmemişti.
Deva saçma sapan duygulara bürünmeyi kes.
Kendime kızarak yanımda Tekin’e döndüğümde yüzündeki sinir daha da harlanmış bir vaziyette bir Duman’ların oturduğu kısma bir bana bakıyordu.
Oraya bakışlarımı görmüş ve nedenini sorguladığını biliyordum. Bu siniri de Duman’ı sevmediğini simgeliyordu.
Bir anda sertçe kolumu kavrayarak ne olduğunu anlayamadan beni çıkışa çekiştirmeye başladı.
Hızla kolumu ondan kurtarmaya çalışırken; “ Bırak beni nereye götürüyorsun,” dedim.
Boşa konuştuğumu ve çabaladığımı biliyordum çünkü hiçbir şekilde bana bakmıyor ve durmadan ilerliyordu.
Direnmemin yersiz olduğunu bildiğimden bırakarak hızlı adımlarına uyum sağladım. Konuşmak istediğini biliyordum fakat ben onunla geçenki yaşadığımız şeyden sonra yüz yüze bile gelmek istemiyordum.
Kantinden çıkıp bir kat aşağı indik ve üçe ayrılan yoldan sol tarafa doğru döndük. Diğer koridorlarda insanlar varken döndüğümüz bu koridorda kimse yoktu.
Biraz daha ilerledikten sonra sağdaki kapılardan birini açıp kendisiyle birlikte beni içeri soktu ve kapıyı kapattı.
Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde buranın bir temizlik deposu olduğunu fark ettim. Yedek birçok vilada, çamaşır suyu gibi malzemeler vardı. Ben etrafı incelerken Tekin arkamdan odanın ışığını açıp yanımdan geçerek tam karşıma geldi.
“ Bana bak Deva bu konuşmayı seninle bir kere yapacağım ve sonra sende buna harfiyen uyacaksın. O Duman denen şerefsizden uzak duracaksın ve onun adının bile geçtiği hiçbir olaya karışmayacaksın. Sale’den de uzak duracaksın çünkü o senin gibi bir kız değil. Bu okulda olan her kavgadan da uzak duracaksın çünkü hepsinin altı çok pis yerlere uzanıyor. Kısaca okula gel derslerini gör ve evine git hiçbir şeye burnunu sokma.”
Bağırarak sarf ettiği cümleler içimdeki ateşe benzin dökmüş ve ateşimi daha da harlamıştı. Resmen şu anda karşıma geçmiş bana ne yapacağımı söylüyordu!
İçimdeki o ruh hastası kızın yavaş yavaş ortaya çıktığını hissetsem de kendime hakim olmak için her zaman yaptığım gibi derin bir nefes alıp yavaşça geri verdim.
“Sen bana ne yapacağımı söyleyemezsin.” Sesim yavaştan kontrolden çıktığımın habercisiydi. Karşımdaki kişi bunu anlamasa bile durmadan üzerime gelmeye devam etti.
“ Bal gibi de söyledim ve sende buna uyacaksın.” Artık sesi daha da yükselmişti ve odanın içinde ileri geri yürümeye başlamıştı.
Oda çok sinirliydi farkındaydım fakat artık benimde duracak gücüm yoktu. Artık o kadar dolmuştum ki içimdeki o şeytana karşı duramıyordum.
Bir anda önüne adımlayarak yürümesini kestim. Gözlerimi o yeşil gözlerine dikip sinsice diktim.
“ Öyle bir yaparım ki bir bakmışsın düşmanının ilişkiye girdiği kız olmuşum. Sol gözümü kırparak arkamı döndüm ve çıkmak için kapıya doğru adımladım.
Sertçe beni tutarak beni kendisine doğru döndürdü. Onu iyice delirttiğimi siyah göz bebeklerinin artık görünemeyecek kadar küçülmesinden anlayabiliyordum.
Yavaşça sağ kulağıma doğru eğilip uzun zamandır duymadığım tehdit eden sesiyle; “sakın,” dedi.
Onu göğüsünden ittirerek kafasını sağ kulağımdan çekmesini sağladım fakat bedenini bir milim bile oynatamadım.
Kışkırtıcı bir şekilde gülümseyerek devam ettim. “Bu kadar sinirlenme gerek yok Akal, hayat bu ne yapacağı belli olmaz.”
Artık o yüzündeki ifade de donmuştu. İleri gittiğimin farkındaydım fakat o da bana karşı çok ileri gitmişti. İhanetten nefret eden adam bana ihanet etmişti ve bende ona bu ihtimali söylerken bile deliriyordu.
3 dakika boyunca derince nefes alıp vererek kendini sakinleştirmeye çalıştı. En sonunda sakinleştmiş olacak ki konuşmaya devam etti.
“ Gece bak biliyorum bana çok sinirlisin fakat bu dediklerim senin iyiliğini istediğim için. Benden nefret et, sikleme beni belkide artık yüzüme bile bakma fakat bırak da tehlikeden seni koruyayım.”
Bilerek beni yatıştırmak için gece dediğini biliyordum fakat bunu bilmeme rağmen tabiki de yatışmıştım fakat gene de onun dediği şeylere uyacak değildim, kendim düşünecek ve kendim karar verecektim.
Bakışları da iyice yumuşadığında benimde sinirimin geçtiğini hissediyordum. Daha fazla bu konuşmayı uzatmak istemedim çünkü beni ikna edecekti.
Bu hallerine dayanamadığımı bildiğinden bana bu şekilde oynuyordu.
“ Artık bana bu hallerin sökmez.”
Yalan söylediğimi bilmesine rağmen beni bozmadı ve arkamı dönüp giderken de asla bir hamlede bulunmadı.
Tekin Akal ya gerçekten beni korumak istiyor ya da başka bir şeyin peşindeydi.
Birinci ihtimali umut ederek odadan çıktım.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |