6. Bölüm

4. BÖLÜM

User-D1218
userd1218

13 Aralık 2023 ( 2 yıl önce)

Gine her zamanki gibi kutsal cuma akşamı olarak Tekinle bara gitmek için hazırlanmıştık. Ben siyah renginde askılı bir mini elbise giymişken o ise her zamanki gibi siyah eşofman altı ve siyah tshirtleydi.

Son olarak bordo mat rujumun üstünden bir kez daha geçip son bir kontrol için odamdaki boy aynasının önüne geçtim.

Lacivert gözlerimi ön plana çıkartacak bir makyaj yapmıştım. Göz rengim bana her zaman fırtınalı bir akşamdaki dalgalı denizi anımsatırdı.

Göğüs hızama gelen siyah saçlarımı açık bırakmıştım. Aynanın yanında bulunan louboutin topuklu ayakkabılarımı giyinip yatağımın üzerinden siyah çantamı alarak odadan çıktım.

Merdivene ilerleyip inmeye başladı. Merdivenin sonuna gelmişken Tekinde sesleri duymuş olmalı ki salonun kapısında belirdi.

"Her zamanki gibi çok şıksınız hanımefendi." Elimden tutup beni kendine etrafımda bir kere döndürdü.

"Teşekkürler beyefendi ama aynı şeyi sizin için söyleyemeyeceğim."

Bu söylediğimle büyük bir kahkaha atıp kollarını ona sarılmam için iki yana açtı.Kollarının arasına girip sıkıca ona sarıldım, oda kollarını belime doladı.

"Bu gece hangi mekana gidiyoruz?" Bir kaç dakikanın geçmesiyle sorduğum soruyla sarılmayı bıraktık.

"Moon night diye yeni bir mekan açılmış orayı denemeye ne dersin?"

Farklılıkları seven biri olarak bu teklifi reddetmem imkansızdı.

"Cevabını bildiğin sorular sormayı ne zaman bırakacaksın acaba?"

Cümlemle hiç bir zaman bakışları atıp kapıya doğru ilerledi, bende peşinden ilerledim. Askılıktan kendi deri ceketini alırken bana da kabanımı uzattı. Uzattığı kabanımı üzerime geçirip kapıyı açarak evden çıktım. Oda deri ceketini giyip kapıyı çekerek peşimden geldi.

Villada oturduğumdan dolayı direk bahçeye çıkmıştık. Motorumun yanındaki Tekine ait spor araba olan siyah BMW'ye bindik.

Tekin telefonundan mekanın konumunu aratırken bende koltukta geriye yaslanıp kafamı yukarı doğru kaldırdım. Arabanın üstü camla kaplı olduğundan dolayı gökyüzü gözüküyordu.

Gece olunca gökyüzü bana huzur bahşeden nadir şeylerden biriydi. Bu yüzden geceleri gökyüzünü izlemeye bayılırdım.

Arabanın hareket etmesiyle gözlerimi konuma çevirdim. Mekana varmamıza kırk iki dakika kaldığını gösteriyordu.Gözlerimi gökyüzüne çevirip varana kadar gökyüzünü izlemeye koyuldum.

Arabanın durmasıyla geldiğimizi anlayarak gözlerimi gökyüzünden sağıma doğru çevirdim. Büyük bir kapı vardı, üzerinde beyaz ışıklarla Moon night yazısını görmemle burasının mekanın girişi olduğunu anladım.

Kapının yanlarında toplam dört adam olması biraz beni şaşırtsa da takılmama kararı alıp kapımı açarak indim. Tekinde benle beraber inip yanıma doğru adımladı. Bana doğru dönüp elini belime yerleştirdi.

" Girelim mi?"

Kafamı sallamamla girişe doğru ilerledik. Giriş kapısına varmamızla kimliğimi göstermek için çantamı açtım. Tekin eliyle beni durdurup korumalara ismini söylemesiyle kapıda dikilen korumalar yana çekilip kapıyı açtılar.

İlk defa böyle bir sistemle karşılaştığım için iyice tuhafıma gitmişti. Buranın sahibi kimse kesinlikle kendine has bir şey yapmaya çalıştığı aşikardı.

Tekin elini ilerlemem için belime hafiften bastırdığında hala girişte dikildiğimizi farkettim.

Mekana giriş yapmamızla bizi uzun bir koridor karşıladı. Koridorun bitimi koskocaman bir alana açılıyordu. Mekanın içi genel olarak siyah rengiyle dizayn edilmişti ve bu mekana asillik katmıştı.

Mekanın ortası büyük bir pisti, sol tarafta koskocaman bir bar vardı ve hemen sağa doğru beş adet loca bulunuyordu.

Diğer bir köşede ise büyük bir ses sistemi vardı. Dans pistinin ön tarafında tahminen yirmi masadan oluşan bir oturma bölümü vardı.

Kafamı kaldırmamla tavanın siyah boyayla kaplandığını ve üzerine ay ve yıldız figürlerinin çizildiğini görmemle sevinçten Tekinin boynuna atladım.

Ona sıkıca sarılırken oda aynı şekilde bana karşılık vermişti. Bugün benim doğun günümdü ve bu mekanı bana doğun günü hediyem olarak yaptırmıştı. Bunu anlamam biraz geç olsa da o söylemeden anladığım için ginede mutluydum.

O kadar sıkıca sarılmıştım ki onu boğduğumu bile anlayamamıştım.

" Kendini koruman için ben sana boks öğrettim beni boğman için değil"

Bunu söylerken bile gülmesi kalbimi sıcacık yapmıştı.

Tekin hayatımdaki tek dayanağımdı, o bir gün giderse diye ödüm kopuyordu.

Bu düşünce bile gözlerimi doldurmuştu. Tekin neyi düşündüğümü anlamış olacak ki bana o içten gülümsemelerinden birini gösterdi.

İki elini yanaklarıma yerleştirip hafiften sıktı.

" Böyle saçma sapan şeyler düşünüp de kendini üzme Ay kızı"

Kafamı onaylarcasına sallayıp yanaklarımı sıktığı için iki eline de hafiften vurdum.Bu davranışıma gülüp bi anda bileğimden tutup beni loca tarafına yürütmeye başladı. Aynı şekilde ona ayak uydurup rezerve yazan ilk locaya geçtik.

Garson bizi görmesiyle direk yanımıza geldi. Tekin on iki tane shot bardağı söyleyip yanında tuz ve limon da istedi.Garson siparişi almasıyla koşar adımlarla yanımızdan ayrıldı. Adamın sırf buranın sahibi olduğumuz için böyle davranması pekte hoş değildi.

" Mekanı beğendiğini düşünüyorum."

Tekinin cümlesiyle on doğru döndüm. "Hayallerimdeki yerin tıpatıp aynısını yapmışsın, beğenmeyi geçtim büyülendim resmen."

Cümlemle gülümsedi fakat birkaç saniye sonra gözleri girişe doğru çevrildi ve ne gördüyse gülümsemesi solup onun yerine gözlerini nefret esir aldı.

Ne olduğunu anlamak için arkama dönmemle onunla göz göze gelmem bir olmuştu. Kalbimin atış hızını hızlandığını hissederken ne yapmam gerektiğine karar vermem gerekiyordu. Tunçla aramızda tam adını koyamasak da bir ilişki vardı ve bu Tekini çok sinirlendiriyordu çünkü Tekin Tunç'un çok tehlikeli biri olduğunu düşünüyordu. Doğru düşünüyordu fakat bende kalbime laf geçiremiyordum.

Tunç kafasını hafiften eğip selam verirken karşılık vermedim.Gözlerimi gözlerinden çekip yanındaki arkadaşlarına çevirdim.

Akay,Miraç,Barçın,Balca,Yasmina ve Tunç. Hiç şaşmayan altılı grupları. Onlar da bizi farketmiş olmalılar ki hepsinin gözleri üzerimize döndü.

Tesadüflere bazen inanırdım fakat şu andaki durumumuz tesadüf felan değildi. Tunç bilerek bu mekanı seçmişti.Doğun günümde onunla buluşmadığım için tartışmıştık ve oda sırf bu anı batırmak için gelmişti.

Bu yaptığı saçmalıktı, onu değil Tekini seçmemi kendine yedirememişti.Tunç'un ne kadar hastalıklı bir zihni olduğu açıkça ortadaydı ve ben bunu her gördüğümde aklım ve kalbimin arasında sıkışıp kalıyordum.

Vücudumu Tekine doğru döndürüp elimi bacağına koydum.

" Biliyorum çok sinirlendin fakat lütfen bir sorun çıkmasın. Bugün doğun günüm ve bu güzel günü huzurla sonlandırmak istiyorum, lütfen Tekin."

Oda gözlerini onlardan çekip bana doğru döndü ve kafasını onaylar bir şekilde salladı.

" Sırf senin için kendimi tutacağım ve bugünü güzel bir şekilde bitireceğiz."

Cümlesiyle gülümseyip sıkıca ona sarıldım.

"Sevgi pıtırcığımı oldun bugün nedir bu anlık sarılmalar böyle."

Cümlesiyle büyük bir kahkaha atıp geriye çekildim.

" Bence bu halimden memnun olmalısın, o duygusuz kıza mı dönüşeyim?"

Cümlemle oda gülmeye başladı.

"Aman aman almayayım ben o duygusuz ay kızını."

Arkamızdaki locadan sesler gelmesiyle oraya doğru döndüm. Onların yan locamıza oturduklarını görmemle sıkıntıyla nefes aldım. Tekinde görmüş olmalıki aynı şekilde nefesini verdi.

Sipariş verdiğimiz içeceklerin masaya bırakılmasıyla bu gergin ortamdan kurtulmak için hemen bir shot attım. Elime biraz tuz döküp yaladım ve limonu ısırdım.

Tekin hızıma gülüp oda shot yaptı.Bu gece sarhoş olmak istemediğim için bir taneyle yetinip koltuğa yaslandım. Tekinde anlamış olacak ki oda iki shot yapıp benim gibi geriye yaslandı.

Yandan büyük bir kahkaha sesi gelmesiyle dayanamayarak gözlerimi o tarafa çevirdim. Yasmina çok mutlu bir şekilde bir şeyler anlatıyordu ve buna sadece gülen kişi Tunçtu.Sanki ona baktığımı hissetmiş gibi oda bana doğru baktı ve göz göze geldik. Bunu bir fırsat görmüş olmalı ki kolunu Yasminanın omzuna atıp kendine doğru çekti.

Nasıl tepki vereceğimi merak ettiğinden gözlerini bir saniye bile benden çekmemişti, sinirden ellerim uyuşurken ona belli etmemek için dalga geçermiş gibi bir gülümseme takındım. Duygularımı iyi saklayan biri olduğumdan bu durumdan asla zorlanmamıştım.

Gözlerimi ondan çekip Tekine doğru döndüm, telefonuyla biriyle mesajlaşıyordu.

"Canım çok sıkıldı biraz dans edelim miii?" Tekin dans etmekten nefret ederdi. Onu ikna etmek için şirin olduğunu düşündüğüm bir yüz ifadesiyle soruyu sormuştum.

İlk sorduğumda kararsız kalmış bir yüz ifadesiyle bana bakarken birkaç dakika geçmesinin sonunda karar vermiş olmalı ki elini kaldırıp garsonu çağırdı.

" Bugün ay kızının doğun günü ve onu kırmak olmaz fakat sadece vals yaparım."

Vals en sevdiğim dans dalı olduğundan hevesle kafamı salladım. Garson geldiği zaman Tekin çocuğun kulağına bir şeyler söyleyip geri yolladı.

Ayağa kalkıp deri ceketini çıkarttıktan sonra elini bana doğru uzattı. O kadar dalmıştık ki montları çıkarmayı bile unutmuştuk. Elinden tutup kalktım, kabanımı çıkarıp koltuğun üzerine bıraktım.

Bizim ayaklanmamızla Tunçun grubu sessizleşmişti. Hepsinin bakışlarının üzerimizde olduğunu bilmek beni daha da cesaretlendirdi ve iki elimi de Tekinin koluna sardım.Oda durumu anlamış olacak ki bana ayak uydurdu.

Locanın merdivenlerinden indik ve dans pistine doğru ilerledik. Tam o an mekanda en sevdiğim şarkılardan biri olan "Like a Tattoo" çalmaya başladı.

Tekinin bu ince düşünceleri beni çok mutlu ediyordu. Dans pistinin ortasına gelmemizle hemen ona gene ve gene sıkıca sarıldım.

" Sen benim için bir dost değil bir abisin biliyorsun dimi?"

Sorumla gülümseyip oda bana sarıldı.

"Bilmez olur muyum ay kızı fakat senin için endişeleniyorum."

Cümlesiyle gülümsemem solarken ondan ayrıldım ve bir adım geri çıktım.

" Hangi konuda endişeleniyorsun?" O bu cümlemle büyük bir kahkaha atarken ben hala olayı kavramaya çalışıyordum.

"Bugünden beri bana hayatında sarılmadığın kadar sarıldığın için kafanı biryerlere çarptığını düşünüyorum."

Cümlesiyle bende gülmeye başarken kolunu cimcikledim. Gülmesi cimciklememle acı dolu bir sese dönüştü. Bu haline daha fazla gülmeye başladım. Kafasını sinirle bana çevirince güldüğümü görmesiyle o sinirli yüzü anında yumuşadı.

Şarkının ortalara geldiğini farketmemle dans etmek için kollarımı kaldırdım.Bir elimi omzuna koyarken diğerini tutması için havada tuttum. Oda bir elini belime yerleştirirken diğer eliyle havadaki elimi tuttu.

Dans etmeye başladığımız andan beri kendimi ortamdan soyutlamış, dansın huzurlu kollarına teslim etmiştim.

"Gidelim mi?" Tekinin kulağıma yaklaşarak söylediği cümleyle kendime gelmiştim. Dans etmeyi bırakıp benden birkaç adım uzaklaştı. Neden diye soramadan arkadan hiçte yabancı olmayan bir ses duyuldu.

"Sen kimsin de onunla bu yakınlıkla dans ediyorsun o.çocuğu."

Cümlesi biter bitmez hızla yanımdan geçip Tekine kafa atması bir oldu. Bu görüntüyle sarsılırken onları ayırmak için aralarına girmeye çalıştım. Tekin de karşılık olarak ona bir yumruk geçirdi.

Bağırıp çığlık atmama rağmen ikisinin de umrunda değildim, birbirlerine ardı kesilmeyen yumruklar savurup küfürler ediyorlardı.

Korkudan ağlamaya başlarken Tunçun arkadaşları onları ayırmaya çalışıyorlardı. Mekandaki insanların hepsi korkuyla kaçıp gitmişlerdi. Ayaklarım artık beni taşıyamayacak duruma geldiğinde kendimi yere doğru bıraktım.

Başıma şiddetli bir ağrı girerken gözlerim netliğini kaybetmişti. Vücudum titremeye başlarken birinin bana doğru eğilip beni kucağına aldığını hissetsemde kim olduğunu anlayamamıştım. Gözlerimi kapatmamak için ne kadar dirensem de bana ihanet ederek kapanmışlardı. Bedenim direnmeye çalışsada ruhum kendini karanlığa teslim etti.

(6 saat sonra)

Gözlerimi zorlukla açarken nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum. Son olanları yavaş yavaş hatırlamaya başlayınca uzandığım yerden seri bir şekilde doğruldum.

Gözlerimi etrafa çevirince acilde olduğumu anladım. Bi anda kalkmamla kolumdaki serumun iğnesi etime iyice geçmiş ve kanatmıştı. Hızlı bir şekilde kolumdaki serumu çektim ve sedyeden kalktım.

Acilden çıkıp danışma bölümünü ararken karşıma bir hemşire çıkmasıyla ona sorma kararı aldım.

"Pardon, beni danışma bölümüne götürebilirmisiniz?"

Kadın cümlemle olduğu yerde durup bana doğru döndü. " Tabi, beni takip edin."

Geldiği yolu geri yürümeye başlamasıyla bende onu takip ettim.

Birkaç dakikanın sonunda danışmaya varmamızla kadına kısaca teşekkür edip danışmaya ilerledim. Danışmaya varamadan bir elin bileğimi kavrayıp kendine doğru çekmesiyle hiç beklemediğim biri olan Tunçla karşılaştım.

Yüzünün birçok yerinde morluklar vardı, tam gözünün altından başlayıp boğazına doğru büyük bir bant yapıştırmışlardı.Gözlerimi vücuduna çevirince bir kolunu bandajla sardıklarını farkettim. Vücudunda pek bir hasar olmamasına rağmen kusursuz olan yüzünde birçok yara vardı.

"Atak geçirdikten sonra hangi akla hizmet ayaktasın?" Atak kelimesini duymamla aslında durumumun ciddi olduğunu anladım. Tıpı sevmesem bile ginede araştırmayı seviyordum. Atakların çeşitleri vardı, bazıları hafif düzeyde atlatılabilir bazıları ise sizi uzun bir süre hastanede yatıracak düzeye getirebilirdi.

Şu an atağımı düşünmek yerine Tekini bulmalıydım.

"Tekin nerede?" Sorumla birlikte gözlerinin tonu koyulaşmıştı.Ona nasıl olduğunu sormamam ve kendimi önemsemem onu sinirlendirmişti.

"Şu anda gerçekten kendini ve beni umursamayıp Tekin denen piçi mi görmek istiyorsun?"

"Evet onu görmek istiyorum ayrıca bir daha Tekine piç dersen bu kadar sakin kalmam."

" Ay kızı" Arkamdan onun sesini duymamla bileğimi Tunçtan kurtarıp arkama döndüm. Göz göze gelmemizle gözlerimi vücudunda gezdirip nesi olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Tunç kadar oda hasar almıştı fakat yüzündeki gülümsemesiyle bana hiçbirşeyim yok imajı vermeye çalışıyordu.

Hızlı adımlarla ona doğru ilerleyip kollarımı boynuna sardım. Oda sarılmama karşılık verirken gülmeye başladı.

"Bugün hayatımda yaşamadığım kadar duygu değişimi yaşadım."

Bende bu tepkisine gülmeye başladım.Yaralı olduğundan canını acıtmaktan korktuğum için sarılmayı kısa keserek geri çekildim.

Tekin ise arkama bir bakış atıp gene bana döndü. Arkaya bakmasıyla yüzündeki gülümseme gitmiş onun yerine nadir kullandığı ciddiyeti gelmişti.

"Önemli bir şey konuşmamız gerekiyor." Cümlesiyle benim de gülümsemem solmuştu. Tekinin ciddiliği beni her zaman gererdi ve bugün yaşadıklarımızı düşünürsek söyleyeceği şeyin iyi bir şey olmayacağına emindim.

"Sonra konuşsak olmaz mı?" Duyacaklarımdan korktuğum zaman kaçmayı seçerdim. Bu özelliğimi hiç bir zaman yıkamamıştım.

Tekin böyle bir tepki vereceğimi bildiğinden ben cümlemi bitirmeden kolumdan tutup beni bir yere doğru çekiştirmeye başlamıştı.

"Bu işin sonrası yok şimdi konuşacağız ve senin seçeceğin kararla hayatımızı belirleyeceğiz." Dedikleriyle gerginliğimin yanına korku ve endişe de eklenmişti.

Sakin ol Deva sakin ol ve sakin panik yapma.

Birkaç dakikanın sonunda bir kapının önünde durmuştuk. Elini kolumdan çekip kapıyı açtı ve içeriye geçti, bende peşinden gidip kapıyı arkamızdan kapattım.

Oda normal bir hasta odasıydı. Ben yatağa otururken o ise tam karşımda ayakta kaldı.

"Deva, konuyu uzatmak istemiyorum. Senden bir seçim yapmanı isteyeceğim ve bu seçime göre hayatımız değişecek ya da aynı kalacak."

Korkuyla olduğum yerden kalkıp ona doğru adımladım.

"Sen ne saçmalıyorsun, ne seçiminden bahsediyorsun. Ayrıca benim adım Deva değil ay kızı."

Dediklerimi duymamazlıktan gelip aynı ciddiyetle konuşmaya devam etti.

" Ben ya da Tunç, eğer ki onu seçersen bu şehirden defolup gidicem ve bir daha asla seninle konuşmayacağım ama eğer ki beni seçersen birlikte her şeyi yaparız fakat hayatımızda Tunç diye biri olmaz."

Ağlamaya başlarken aynı zamanda bağırıyordum." Hayır hayır hayır sen böyle biri değilsin ,sen benden vazgeçmezsin Tekin. Ne acılar çektiğimi sen biliyorsun beni böylece terk edip gidemezsin."

Ayakta durmakta zorlanmaya başlayınca geri yatağa oturdum. Tekin benden vazgeçmeye hazırdı ve ben bunu kendime yediremiyordum.

"İkimiz aynı anda olamayız Deva, seçimini bir an önce yap."

Sayamayacağım kadar ruhum ve vücudumda yara izlerim vardı. Tekin hepsini iyileştirmiş sadece görünen yaralar olarak kalmışlardı fakat şu an eğerki Tunçu seçersem o yara izlerinin eskisi gibi olacağını biliyordum.

Benden vazgeçmeyi göze almıştı, beni arkasında bırakıp bir daha konuşmamak üzere gitmeyi göze almıştı. Tekin, ay kızını terketmeye hazırdı.

Bu düşünceyle sinirim üzüntümü geçmişti. O beni terk etmeye hazırsa bende onun yokluğuna hazır olmam gerekiyordu.

Sinirle yataktan kalkıp ona doğru ilerledim ve aramızda bir adım kala durdum.

Ağlamalarımı dindirmeye çalışırken gözlerine bakarak bende ne büyük bir enkaz yarattığını görmesini istiyordum fakat o aynı duygusuzlukla bana bakıyordu.

Yeni bir sayfa açacaktım, Tekin olmayacak onun yerine Tunç olacaktı. Eski anılar değil yeni anılarla yaşayacaktım. Onu unutamayacağımı emindim fakat gine de deneyecektim.

Kararımı birkaç dakika önce almıştım ama hala kendimde söyleyebilecek cesaret bulamamıştım. Seçim yapmak istemiyordum ama yapacaksam da Tunçu seçecektim.

"Beni bırakmayı göze almış biriyle bu saatten sonra bir işim olmaz."

Cümlemde gözlerindeki duygusuzluk silinip yerine büyük bir hayal kırıklığı yerleşmişti. Onu seçeceğimden eminken böyle bir yanıt duyması onu paramparça etmişti.

Elini cebine atıp katlanmış bir kağıt çıkardı ve bunu bana uzattı. Uzanıp elinden kağıdı aldım.

"Burda bir telefon numarası yazıyor başın derde girerse ya da kendini çok kötü hissedersen yazabilirsin. Onun dışındaki hiçbir şeye cevap vermeyeceğim."

Gine de beni düşünmesi zorla durdurduğum ağlamamı tekrar başlatmıştı.

"Kendine dikkat et ay kızı." Cümlesiyle bana arkasını dönüp kapıya doğru ilerledi.Odadan çıkıp arkasından kapıyı kapattı.

Uzun bir sürenin sonunda onu son görmem olacağı aklıma gelince ona yetişmek için koşmaya başladım. Odadan çıktığımda koridorda onu göremeyince ağlamam şiddetlenmişti.

Onu yakalayabileceğim son yerin hastane çıkış kapısı olduğunu farketmemle çıkış tabelalarını takip edip aynı zamanda koşmaya başlamıştım.

Çıkış kapısına geldiğimde onu göremememle kapıdan geçip bahçeye çıktım.

Onu Tunçla konuşurken görmeyi beklemediğimden olduğum yerde donup kalmıştım. Birbirlerinden nefret etmelerine rağmen bu derece sakin bir şekilde konuşmaları beni şaşırtmıştı.

Konuşmaları bitmiş olacak ki Tekin arkasını dönüp ilerlemeye başlarken Tunç da bana doğru dönmüştü. Onunla göz göze gelince bana güven veren bir gülümsemeyle bakmaya başladı.

Şu an Tunçla bakışma zamanımın olmadığını bildiğimden bakışmamızı kısa kesip Tekine baktım.

"Akal" Soyadını severdim ve yalnız olduğumuzda ona bu şekilde hitap ederdim fakat şu an yalnız olmasak da son olarak ona böyle seslenmek istemiştim.

Seslenmemle olduğu yerde durup bana doğru döndü. Kendimi tutamayıp ona doğru koşmaya başladım. Tunç ve arkadaşlarının bizi izlediğine emindim fakat şu an umurumda bile değillerdi.

Tam önünde durduğumda zıplayarak boynuna sarıldım ve bacaklarımı beline sardım. Deli gibi ağlıyordum, konuşmak istesem bile sesim boğuk çıktığından hiçbir şey anlaşılmıyordu.

Birkaç saniye sonra oda bana aynı sıkılıkta sarıldı.Kafasını boynuma gömüp derin bir nefes aldı.

"Benim yerime onu tercih etmiş bile olsan seni hep çok seveceğim ay kızı."

Cümlesiyle ağlamama hıçkırık da eklenmişti.

Uzun bir sürenin sonunda benden ayrılarak yere indirdi. Yüzüme bile bakmadan arkasını dönüp yürümeye başladı.

Onu durdurmak istedim ama yapamadım çünkü onu aslında terk edip giden bendim. Bencildim, benim hayatımı kurtaran kişiye sırtını dönebilecek kadar bencil biriydim.

Kapattığı yaralar tek tek açılırken kanamaya başlamıştı. Ya bu yaralarımı Tunç kapatacaktı ya da bu yaralarda ölene kadar acı içinde yaşayacaktım

Bölüm : 08.12.2024 23:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...