
Dakikalardır okulun tuvaletinde kendimi kilitlemiş ağlıyordum.
Onun beni unutup başka birisine geçmesine değil, bunların hepsinin sorumlusu ben olduğum için ağlıyordum.
Aşk, insanların anlattığı gibi mutluluk kaynağı değildi. Aşk, hayatımızı kökünden değiştirebilecek kadar boktan bir duyguydu.
Ben onu bu derece sevmeseydim bunların hiçbiri yaşanmayacaktı.
Kafamdaki düşünceleri ancak yazarak atabiliyordum ve şu an yazmaya çok ihtiyacım vardı. Tunç'u defterime yazacak kadar değer veremezdim bu yüzden Tekin için yazacaktım.
Sırt çantamdan not defterimi ve kalemimi çıkarıp yazmaya başladım.
Tekin, seni çok özledim. Şimdi aklımda olduğun gibi hep aklımdasın. Hayatımın en büyük hatası seni terk edip gitmemdi. Seni seviyorum koca ayı, biliyorum bu lakabı sevmiyorsun ama sen benim koca ayımsın. Uyuşturucuyu bırakamıyorum. Keşke bu yazdıklarımı görsen ve bana yardımcı olsan.
Tekin, korkuyorum. Zihnimi uyuşturamazsam yaşayacaklarımdan korkuyorum. Senden başkasına bunu söyleyemem. Acaba şu an yanına gelsem beni kovar mısın?
Biliyorum Tekin, beni kovacağını biliyorum. Benimle konuşmak istemeyeceğini biliyorum çünkü seni tanıyorum.
Seni seviyorum, seni kendimden bile fazla seviyorum.
Yazmayı bırakıp defterimi ve kalemimi geri çantama koydum. Klozetten kalkıp kabinin kilidini açtım. Kabinden çıkıp yüzümü yıkamak için tezgaha doğru ilerledim.
Birkaç kez yüzüme su vurdum ve peçete alıp yüzümü kuruladım. Her şeyden kaçabilirdim ama kendimden kaçamazdım.
Bu cümleyi kendime hatırlatarak yavaşça kafamı kaldırdım.
Yüzüm bembeyaz kesilmişti, göz altlarım mosmor olmuştu ve gözlerim kıpkırmızıydı. Korkunç görünüyordum ama yapabileceğim hiçbir şey oldu.
Vücudum hapı içmediğim için hafiften titremeye başlamıştı. Birkaç dakika içinde içmezsem krize giricektim.
Tuvalette biri olmadığına emin olmak için tek tek kabinlere bakmaya başladım.Kimsenin olmadığını netleştirdiğimde sırt çantamdan kalem kutumu çıkarttım.
Kalem kutunun gizli bölgesine koyduğum haplardan aynı anda ikisini ağzıma atıp emmeye başladım.Tezgahın yanındaki boşluğa oturup sakinleşmemi bekledim.
Birkaç dakika sonra vücudum titremeyi bırakmıştı. Kaç gündür doğru düzgün uyumadığım için bir adım atmaya bile halim yoktu.
Hem bedensel hem de psikolojik olarak şu an iyi durumda olmadığım için derslere katılmamın hiçbir faydası olmayacaktı o yüzden eve gitmeye karar verdim.
Teneffüs zilinin çalmasıyla tuvaleti terketme zamanım gelmişti.Duvardan destek alarak ayağa kalktım ve son kere aynaya bakıp tuvaletten çıktım.
Koridor git gide kalabalıklaşırken insanları ittire ittire merdivene ulaşmıştım.Birçok kişi arkamdan bana küfür ederken takmadan hızlı adımlarla merdivenleri indim.
Kimsenin yüzümü görmesini istemediğim için kafamı öne doğru eğmiştim fakat bu önümü görmemde bana sıkıntı yaratıyordu ama kaldırırsan insanların birşeyleri anlayacağından korkuyordum.
Bahçeye çıktığım zaman adımlarımı yavaşlattım. İçime derince bir oksijen çekip bıraktım, bunaldığım zamanlar bu taktik bana iyi geliyordu.
Okulun bahçesinden çıkmama çok az kalmışken biriyle sert bir şekilde çarpıştım.Çarpışmanın sorumlusu önüme bakamadığım için bendim, bir özür borçlu olduğum için mecburiyetle kafamı kaldırdım.
Karşımda sıradan biri yoktu, karşımda Balca vardı. Onun burada olması beni şaşırtmıştı.Tunçun da dahil olduğu ayrılmaz bir grupları vardı. Nedenini bilmediğim bir şekilde Balca bi anda gruptan çıkıp hepsiyle iletişimi kesmişti ve bende o zamandan beri onu hiç görmemiştim.Tunçun sayesinde tanışmıştık, pek bir samimiyetimiz yoktu ancak aralarında en nazik ve dürüst oydu ve bu yüzdende onunla hiç problem yaşamamıştım.
“Deva? Cidden sen misin?”
Beni karşısında bir anda görmek onu büyük bir şoka uğratmıştı.
“Merhaba Balca, sana çarptım kusura bakma daha dikkatli olmalıydım.”
“Hayır sorun yok Deva, sadece uzun bir süre sonra seni burada görmek beni çok şaşırttı.”
Kafamı sallayarak anladığımı belirttim.
Gözlerini gözlerimden çekip yüzümde gezdirmeye başlayınca yüzündeki şaşkınlık ifadesi acımaya dönüştü.
Duygular insana yaşadıklarını hissettirirdi fakat acıma duygusu insanları küçümsemekten başka bir işe yarayan bir duygu değildi. Kimseye göre böyle olmasa da bana göre öyleydi. Bana acıyan bakışlar atan insanlardan nefret ederdim. Ben acınılacak durumda değildim, ben sadece kötü bir yoldan gitmiştim ve o yolu geri aşmaya çalışıyordum.
“Deva sen iyi misin, biri sana bir şey mi yaptı bu halin ne böyle?”
İyi misin, benim için hiçliği ifade eden bir kelime. Kimse kimseyi önemsemez. Bunlar sadece insanların onları önemsediklerini sansınlar diye söylenen laflardı.
“Ben iyiyim ve şu an acelem var, sonra görüşürüz Balca.”
Cevabını beklemeden hızlıca okulun büyük ana kapısına ilerledim.
Bana uzattıkları izin formuna ismimi, soy ismimi ve imza attıktan sonra güvenliğe teslim ettim ve okulun kutsal topraklarından çıktım.
Gelmeden önce yaptığım araştırmaya göre okulun aşağı kısımlarında çok güzel bir sahil vardı.
Tam konumunu hatırlamazsam da orayı bulmama yardımcı olacak şeyleri hatırlıyordum.
Yolu çevreye ve insanları izleyerek bitirmiştim.Arada aklımın karıştığı yerlerde yolda yürüyen insanları durdurup onlara sormuştum.
Her durdurduğum insan bana şokla bakmıştı, yüzümü dikkatli inceleyip cevaplarını verdikten sonra hızlıca yanımdan ayrılmışlardı.
İnternette gördüğüm sahil görüş açıma girince köşede gördüğüm markete bir şeyler almak için girdim.
Marketin en arkadaki raflarından bir tane viski aldım ve kasaya geçtim.
Viskiyi tezgaha bıraktım.
Kasacı abi onu geçtikten sonra “Başka bir şey var mı?” Diye sordu.
“3 paket sigara ve çakmak.” Cevabımla arkasındaki dolaba dönüp rastgele 3 paket aldı ve poşete koydu.
“592TL fakat 590 versen yeterli.”
Kartımı çantamdan çıkartıp temassız ödeme yaptım. Poşetimi alıp marketten çıktım.
Sahile adımımı attığım gibi kumlar ayakkabımın içine doluştular. Umursamadan sol taraftaki kayalığa ilerledim. Dikkatli bir şekilde kayalıkları tırmanıp denize en yakın kayalığa geçip oturdum.
Poşetten viskiyi çıkarıp açtım ve kayanın üzerine bıraktım. Poşetten bir paket sigarayı ve çakmağı çıkarttım.
Sigara paketini açıp bir dalı dudaklarıma yerleştirdim ve çakmakla ucunu ateşledim.
İçime derin bir nefes çekip üfledim. Kokusunu, tadını, verdiği huzuru çok özlemiştim.
Açtığım viskiden birkaç yudum aldım. Eskiden çok içmeme rağmen şu an bana sigaranın verdiği mutluluğu verememişti.
Gözlerimi bu zamanlar en çok huzuru bulduğum yere doğru çevirdim, denize.
Bugün deniz hiç olmadığı kadar hırçındı, o açık masmavi deniz şimdi lacivert rengine bürünmüştü.
Mavi rengini sevmiyordum fakat lacivert gine de bana huzur veriyordu.
Sigaramın ilk dalı bitince hemen ikinci dalımıda yaktım.
Zaman su gibi hızlı geçerken havanın ne zaman karardığını anlamamıştım bile. Çantamdaki telefonu çıkartıp saati kontrol ettim.
Saat yediye gelmek üzereydi. Annem birkaç kez arayıp ona acil dönmem gerektiğini belirten mesajlar atmıştı.
Başka hiçbir bildirimin olmaması beni hiç şaşırtmamıştı.
Telefonu aldığım yere geri bıraktım. Elimde tuttuğum viski şişesi tamamen boştu ve sigaradan da üç paketi bitirmiştim.
“Senin kadar uzun bir süre denizi izleyen görmemiştim.”
Arkadan gelen sesle olduğum yerde irkildim. Denizi izlemeye o kadar dalmıştım ki arkama birinin gelip oturduğunu bile anlayamamıştım. Ona doğru dönerek beni korkuttuğu için sinirle söylenmeye başladım.
“Sessiz sessiz dibime girip birde beni mi korkutuyorsun.”
Bu tavrıma sırıtarak cevap verdi. “Brincisi dibine felan girmedim ikincisi dalıp giden sensin ben seni korkutmayı amaçlamadım.”
Söylediklerini boşverip gözlerimi yüzünde gezdirmeye başladım. Gözerinin rengi ve saçlarının rengi simsiyahtı. Kusursuz bir burna ve kusursuz bir çeneye sahipti. Sol gözünün altından başlayıp yanağına kadar bir bıçak izi vardı. Aynı bıçak izinden sağ gözündede vardı, kaşının üzerinden başlayıp göze kapağına doğruydu.
Gözlerimi vücuda çevirince üstünün çıplak olduğunu o an anlamıştım.Yan uzandığı için vücudu komple ortadaydı. Kollarında, göğsünde boğazında birçok dövme vardı.Teni dövmelerden çok az görünüyordu.
Cüssesiyle ve kollarındaki kaslara bakılacaksa spor yaptığı çok barizdi. Uzanmasına rağmen boyunun çok uzun olduğu belliydi.
Bu çocuk birden nereden çıkmıştı?
“Beni süzmen bittiyse sorduğum soruya cevap ver.”
Onu süzdüğümü farketmesi birçok kızı utandıracakken beni utandırmamıştı.Karşısında üstü çıplak bir yakışıklı kim görse hayran hayran bakardı.
“Fiziğin iyimiş beğendim.”
Söylediğim cümleyle gülmeye başladı. Neye güldüğünü anlamadığım için ona tuhaf bakışlar atmaya devam ettim.
“Çok cesur bir kızsın, senin yerinde başka bir kız olsa çoktan yanakları kızarmıştı.”
Dediği cümleyle bu sefer ben gülmeye başladım ve oda demin benim ona baktığım gibi bana bakmaya başladı.
“Ben o utangaç kız kalıbına girecek biri değilim. Ayrıca denizi izlemeyi sevdiğim için saatlerdir izliyorum.”
Verdiğim cevapla oda beni incelemeye başladı.Gözlerindeki duygu değişimleri anlamak çok zordu. Yüzümü dikkatlice inceledi sonra da vücudumu. En sonunda bitirdiğim viski şişesine ve sigara paketlerine bir bakış atıp gine bana döndü.
“Madde mi kullanıyorsun?”
Sorduğu soru karşısında donup kalmıştım. Bunu nasıl anlamıştı?
“Nerden çıkardın bunu?”
“Uykusuz bir insanın gözleri bu kadar kızarık olamaz, göz altları da bu kadar mosmor olamaz.”
Teşhisleri karşısında hiçbir şey diyememiştim, dediklerinin hepsi doğruydu. Bu konuyu acilen dağıtmam gerekiyordu.
“Sen burada bu halde napıyorsun?”Bu halde derken parmağımla üst bölümünü göstermiştim.
Soruma cevap vermek yerine bana bir bakış atıp cebinden sigara paketini çıkarttı.Bir dal alıp ateşledi ve dumanı çekip havaya doğru üfledi.
Soruma cevap vermemesi beni gıcık etmişti. “Sorduğum soruya cevap versene.”
Gözlerini gökyüzünden çekip bana doğru çevirdi. “Bazı soruların cevapları olmaz bu da cevabı olmayan bir soruydu.”
Üstüne gitmekten vazgeçip sürdürdüğü sessizliği devam ettirdim.
Bu sessizlikte onu daha iyi inceleme fırsatı bulmuştum. Çok yakışıklı biriydi, hiçbir yerinde kusur yoktu. Bıçak izleri onu daha çekici kılıyordu. Dövmeleri sıradan yapılmış dövmelere benzemiyordu. Hepsi çok iyi bir dövmecinin eseri olduğu belliydi.
Kalbinin üzerindeki kuru kafa dövmesi benim en çok beğendiğim dövme olmuştu.Kalbinin üzerine yaptırdığına göre onun için büyük bir anlamı vardı.
Ben onu incelerken oda boş durmayıp beni incelemişti. Dövmelerime, fiziğime, yüzümün her noktası onun bakışları altında kasılıyordu.
Tanımadığım bir insana karşı vücudumun böyle tepki vermesi beni şaşkına uğratmıştı.
Sonunda dayanamayarak sessizliği ben bozdum.
“Burda böyle oturup dakikalarca birbirimizi mi inceleyeceğiz?”
Sorum ona sanki ulaşmamış gibi kolumdaki yılan dövmeme bakıyordu.
“Bu dövmeyi biriyle ortak mı yaptırdın?”
Sorusu beni strese sokmuştu. Bu ne demekti şimdi? Dövmemim başka birinde olduğu kanısına nerden varmıştı? Yoksa Tunç'u tanıyor mu? Kaybedecek bir şeyim yok, eğer ki Tunçu tanıyorsa bir daha konuşmayız olur biter.
“Bunu nerden biliyorsun?”
“Tunç denen şerefsizde de gördüm çünkü bu dövmeyi.”
Tunçun ismini söylerken bile ondan nefret ettiği ortadaydı.Yalan söylememin bir anlamı yoktu, Tunçu da sevmiyorsa bu da benim işime yarardı.
“Evet onunla ortak dövmemiz fakat uzun bir süredir onunla konuşmuyorum ve konuşmayı da düşünmüyorum. Sen nerden tanıyorsun Tunçu?”
Sorduğum soruyla cevap vermekte terettüt etmesine rağmen söyledi.
“Okuldan tanışıyoruz, adi piskopatın tekidir. Rakiplikte bile adam olamıyor."
“Rakip derken?”
“Seni o konular ilgilendirmez.”
Bi anda sert çıkışmasını beklemediğim için hem irkilmiş hem de kırılmıştım. Kafamı sallayıp vücudumu döndürerek yüzümü denize sırtımı ona çevirdim.
Bu hareketime hiçbir karşılık vermeyip sessizliğe büründü. Telefonumun çalma sesiyle çantama uzanıp kimin aradığına baktım.
Annemin aradığını görmemle bekletmeyip hemen telefonu açtım.
“Alo, Deva?”
“Efendim anne”
“Bugün baban seni aramış neden telefonlarını açmıyorsun?”
Annemle sakin bir şekilde konuşmazdık, o her zaman bana bağırır ve kızar bende ona karşılık veremez telefonu yüzüne kapatırdım.Birazdan bu döngünün tekrarlanacağını biliyordum.
“İşlerim vardı müsait olamadım”
“Baban seni arıyor ve sen müsait değilim bahanesiyle telefonları mı açmıyorsun”
“Anne bak zaten pek iyi değilim tartışacak halim yok uzatma lütfen”
“Senin gibi bir kızım olduğu için kendime acıyorum, şimdi ne bok yersen ye sakin beni arama”
Bu dediklerinden sonra telefonun kapanma sesi keldi.
Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başlamıştı fakat ağlamamalıydım, arkamda tanımadığım bir yabancı vardı ve ben onun gözü önünde ağlarsam kendimi küçük düşürmüş olurdum.
Sakın ağlama Deva sakın ağlama, sen bunu başarabilirsin.
“Kendini sıkmana gerek yok ağlayabilirsin.”
Arkadaki yabancının sesiyle zorla tuttuğum gözyaşlarım akmaya başladı.
Yavaş yavaş ağlamalarım şiddetlenirken onun da arkada hareketlendiğini hissettim.Yavaş adımlarla yanıma gelip oturdu.
Üstüne siyah bir tshirt giymişti.
Beni sakinleştirmek için elini sırtıma koyup yavaş yavaş sırtımda gezdirmeye başladı.
Vücudum artık yorgun düşmüştü, dik durmakta zorlanıyordum.
Bunu anlamış olacakki bana doğru yaklaşıp sırtımı göğsüne yasladı.
Ağlamalarım dinlerken şu anda ona yaslı olmak beni çok huzurlu hissettirmişti.
Bu tanımadığım yabancı şu anda bana kimsenin sunamayacağı en büyük şeyi sunmuştu, bana huzuru sunmuştu.
Kokusu hayatımda kokladığım en güzel kokuydu. Yağmur toprakla birleşince harika bir koku ortaya çıkıyordu, kokusu ona benziyordu.
Sım sıcacık sırtı ve kokusu uykumu getirmişti. Sırtımı biraz daha kaydırıp kafamı da boynuna yasladım.
Dışardan bakan bir insan bizi sevgili zannederdi fakat biz daha birbirimizin adını bilmeyen 1 saat önce tanışan yabancılardık.
Şu anda bu umurumda bile değildi, birkaç dakikalığına doğrulardan şaşsam hiçbir şey olmayacaktı.
Gözlerim kaç gündür uykusuzluğumun verdiği sebeple kapanmaya başladılar. Ne kadar dirensem de en sonunda kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |