Gözüm içeride gezindi. Çok fazla beklemeden bağlanmış olan Mert'e ilerledim. Tam karşısına geçtim
"Roller değişti anlaşılan." Yüzüme bakıp gülümsedi.
"Şu anda öyle görünüyor ama sen her türlü benim avucumun içindesin unutma bebeğim." Hiç düşünmeden sert bir yumruğu yüzüne indirdim. Benim canımdan can koparmıştı. Bana yaptığı çoğu şeyi yaşamasını istiyordum.
"Yenilgini kabul edene kadar ölmene izin vermeyeceğim duydun mu?" Kafasını kaldırıp bana baktı.
"Ellerini çok iyi kullanabiliyorsun galiba." Bu sefer başka bir yumruk Poyraz'dan gelmişti.
"Ağzından kardeşim hakkında böyle bir ima daha çıkarsa yemin olsun o aklındaki bütün düşünceleri sana yaşatacak bir adam bulurum!" Mert'in birden gülüşü silinmişti.
"Bu şekilde biz konuş diyene kadar susacaksın. Canımı sıkarsan sana tecavüz edecek birini bulur ve bunu keyifle izlerim duydun mu?" Kurduğu cümleler gerilmeme sebep oldu. Hafifçe arkaya doğru adımlar attım. Sırtımın çarptığı beden irkilmeme sebep oldu.
"Sakin ol buradayım, kimsenin sana yaklaşmasına izin vermem." Kafamı hafifçe yana çevirip Yekta'ya baktım, gülümsedi.
"Şimdi nereden başlasak?" Poyraz Mert'in önünde volta atmaya başladı.
"Abiciğim ilk hamleyi sen yapmak ister misin?" Önüme uzatılan tabancaya baktım. Hiç düşünmeden avucumun içine aldım. Daha önce bir kere denemiştim yine sebebi Mertti tek fark ise şu an hedef kendisiydi.
"İsterim." Karnına hedef aldım. Benim en büyük kaybım oradan olmuştu. Hiç düşünmeden ateş ettim. İnilti ile karışık sesi kulağımı tırmaladı.
"Hıncımı aldıktan sonra seni onun eline bırakacağım. Ondan korkman gerekiyor biliyor musun?" Kulağına doğru yaklaştım.
"O kendi kardeşine bile kıymışken sana acımayacak." Geçmişimi elbette biliyordu buna emindim. Rahatça söylememin sebebi bu yüzdendi. Geri çekildiğimde acıdan kasılmış yüzüne dikkatlice baktım.
"Hmm bakalım başka ne yapabilirim?" Sertçe erkekliğine bir tekme attım.
"Artık onun keyfine göre hareket edemeyeceksin gördün mü tüh" ben böyle biri miydim? Yukarıdaki halim ne çabuk dağılmıştı, anlamıyordum. Beni bu hale sokan acım mıydı? İçimde bir gram acıma duygusu yoktu. Korkmuyordum. Ona işkence etmek bütün kanını kurutmak istiyordum. Fazla hastalıklı düşünceler aklımı esir almıştı.
"Bu sefer kaçış yok Mert" bir yumruk daha attım. Kan burnundan aşağı süzüldü. Acı ile inliyordu. Ben vücudumdaki kesiklere rağmen doğru düzgün sesimi çıkarmamıştım.
"Bağırma!" Ağzına geçirdiğim yumruk ile elim acıdı. Baktığım elimde gördüğüm diş ile sendeledim. Toparlanıp bir kaç adım geriledim. Ben ne halt ediyordum. Böyle biri değildim. Ne olursa olsun gözünü bu kadar kan bürüyecek biri değildim. Bu yüzden hep kaybettin. Kaybetmeden hiç bir şey kazanmazdım. Kazanmadın, hiç bir zaman kazanamadın hep kaybettin. Kendinide kaybedeceksin. Kafamı aşağı eğdim. Öyle bir şey olmazdı. Haline bak acınası birisin. Dişlerimi sıktım. Tekrar Mert'e yaklaştım.
"Öleceksin!" Bir yumruk daha attım. Böyle kaçmaya devam edersen sen öleceksin. Ben hiç bir zaman kaçmamıştım.
"Hiç kimse ölünü dahi bulamayacak!" Yaralı noktaya tekme attım. Eğitimlerde yaptığımız gibi durmadan tekmeler ve yumruklar atıyordum. Daha fazla can yak. Yaşamak için öldür. Katil değildim ben. Sen kendinin en büyük ihaneti ve katilisin.
"Ben katil değilim!" Ellerimi hissetmiyordum yinede durmadım vurmaya devam ettim. Gözlerini aç ve akıttığın kanı gör. Açmadım ama vurmayıda bırakmadım.
"Dur!" Yumruklar devam etti çığlığı bir melodi gibi gelmeye başladı.
"Kendine gel!" Belime sarılmış olan eller beni hızlıca geri çekti.
"Gözlerini aç ve bana bak." Nefeslerim sıklaştı. Yavaşça gözlerimi açıp arkama döndüm. Yekta beni sıkıca tutmuştu. Ne ara yere oturmuştuk? Poyraz dikkatlice yüzümü inceliyordu.
"İyi misin?" Önümde dizlerinin üstüne çöktü. Biraz önce yumruk attığım ellerimi avucunun içine aldı.
"Acıyor mu?" Hafifçe üflemesi ile nefesim kesildi.
"Pansuman yapalım mı? Yara olmuş mikrop kapmasın gel." Bir çocukla konuşur gibi benimle konuşması çok garip hissettirmişti.
"Damla duyuyor musun?" Kafamı Yekta'ya çevirip evet dercesine salladım. Beraber ayağa kalktık. Durdurmasalardı gerçek bir katil olacaktın. Kafamı omzuma yatırdım, susmalıydı.
💥
"Kafayı yiyeceğim nereye gitti bu kız!" Sinirle duvara bir yumruk attım. Günlerdir ulaşamıyorduk ona
"Bilmiyoruz hiç bir haber yok!" Dördümüzde sürekli olarak onun uğradığı yerlere gidiyor ve Damla'yı soruyorduk, yoktu. Yine onu koruyamamıştım. Sinirle dişlerimi sıktım. Etrafta dolaşmaya başladım. Sinir ve öfke ile bir yere varamazdım, farkındaydım. Ellerimle saçlarımı karıştırdım. Ne hiç bir şekilde bulamıyorduk. Birden karşımdaki duvara baktım. Gözüm üstünde asılı fotoğraflara takıldı. Çok eskiden kalma fotoğraflardı. Onunla tanıştığımız gün geldi aklıma.
~~~
"Topu bize ver Kerem!" Fazlası ile büyük ve tombul çocuk Kerem'in üstüne yürümeye başlamıştı. Kerem daha yeni aldığı basket topunu elinde parmağında döndürdü. Lise ne boktan bir yerdi anlamaya başlıyordu.
"Gelmeyin vermem. Hem sen tipine baksana top gibi yuvarlaksın seni kullansınlar işte." Arkadan gazlama amaçlı oo çeken öğrenciler ile tombul çocuk sinirlenmişti. Okul çıkışı bu çocuğu dövmesi gerekecekti.
"Topu veriyor musun çıkışta döveyim mi?" Kerem çocuğa bakıp gülümsedi. İlkokul laf dalaşı mıydı? Komiğine gitmişti.
"Top topu çekiyor anlıyorum ama veremem." Kendi kurduğu cümleye yüzünü ekşitti. Şakasına bile çok iticiydi. Bu aptalların zorbalık anlayışı niye bu kadar veletçeydi?
"Çıkışa gel oğlum seni top yapıp sektireceğim" Kerem aynen dermişçesine başını salladı. Sivri dili ve patavatsızlığı yüzünden hep başı belaya girerdi alışmıştı. Bilmediği şey ise bu sefer ki olayı her zaman ki gibi sonlanmayacaktı.
°°°
"Kerem!" Ona bağırılması ile Kerem karşıya baktı. Tombalak çocuk ona doğru koşuyordu. Elinde gördüğü bıçak ile Kerem kaşlarını çattı. Bir top için bıçak mı çekiyordu? Bu nasıl bir gırtlaksızlıktı?
"Aptal top!" İnadına bağırarak ettiği hakaret çocuğun daha hızlı koşmasına sebep oldu. Kerem birden ciddileşti. Anladığı bir şey vardı. Bu çocuk göz korkutmaya çalışmıyordu. Gerçekten bıçakla ona doğru geliyordu. Topuklamak için okul pantolonun paçalarını biraz yukarıya topladı. Arkasını dönüp son hız koşmaya başladı.
"Buraya gel lan!" Kerem köşeyi döndü. Aksiyona şu anda gerçekten gerek yoktu. Ne diye bela almıştı başına?
"Kaçma!" Arkaya baktı, çocuk yaklaşıyordu. Başka bir köşeyi daha geride bıraktı. Buraları çok bilmiyordu. Çocuğun geldiği yön gideceği yerdi. Onun yüzünden ters yöne koşmak zorunda kalmıştı.
"Ergen top siktir git bıçağa otur! Tazı gibi koşuyor bide ecdadını siktiğim!" Sinirlenmişti, zaten karnı açtı birde aç hali ile maratonda gibi koşuyordu. Bir köşeyi daha döndü.
"Hassiktir ordan be!" Döndüğü kısım çıkmaz sokaktı. Bir iki dakika sonra arkasından bir ses yükseldi
"Geldim işte!" Kerem duvarın dibine kadar girdi. Çocuk büyük adımlarla üstüne yürüdü. Normalde kafa göz dalardı ama bıçak sakat işti. Kendini karşısındaki yarım dünya yüzünden tehlikeye atamazdı.
"Kimmiş top tekrar söylesene!" Kerem ne olursa olsun çenesini tutamadı.
"Sensin hem korkak hemde topsun. Çok mu alındın? " Çocuk hırsla bıçağı kaldırdı, tam o an biri onu sertçe geri çekti. Kerem derin bir nefes verdi.
"Ne bok yiyorsun sen yine!" Kerem şokla karşıya baktı. Tombalağı biri kulağından yakalamıştı. Kerem onu kulağından tutan kıza döndü. Ne kadarda güzel biriydi. Acaba bizim okuldan mı diye düşünmeden edemedi. Dikkatlice baktı okuldan değil gibiydi. Eğer okuldan olsaydı kız Kerem'in dikkatini çoktan çekerdi.
"Abla kurbanın olayım bırak kulağımı ya! Sen niye her yerden çıkıyorsun?" Kız çocuğun kulağını daha çok çekti. Küçük yüzü fazlası ile sert bakışlar atıyordu.
"Az kaldı kopacak bu kulaklar. Millete karışma demedim mi? Kaç yaşına geldin beynin bir büyümedi! Ver şu bıçağı bana! Her şeyi aptal bir eğlence mi sanıyorsun? Zorbalık yapmak bıçak çekmek senin için havalı mı? Seni babana söyleyeyimde bir güzel dövsün! Bir halta yaramasa bile dövdüğün çocuklarla belki empati yaparsın." Kerem kıza hayran hayran bakıyordu. Ne kadarda ateşliydi. Bu düşüncenin terbiyesizliği ile kendini kınadı. Utanmıştı.
Kızın kokusu rüzgar estikçe ona geliyordu. Meyveli tatlı koku hoşuna gitmişti. Karşısındaki görüntüyü izledikçe gülümsedi. Şu anda bir aksiyon filminden kesit izliyormuş gibi hissetti.
"Abla yapma ya!" Kız sinir ile çocuğu itti. Ensesinede sağlam bir tokat atmıştı.
"Konuşacağım işte, senin gibilerin hakkından anca senin gibiler gelir!" Kız Kerem'e döndü ve ona yaklaştı.
"İyi misin canım?" Kerem 32 diş sırıtarak kafa salladı. Kız ona yaklaştıkça heyecanlandı. Nefesini toparlayıp konuşmak istedi.
"İyiyim, teşekkür ederim. Bu arada sen kimsiniz?" Kız küçük bir kahkaha atıp çocuğun koluna girdi. Giden çocuğun geri gelme ihtimaline karşı evine kadar eşlik edecekti.
"Ben Damla Efsun peki ya siz kimsin?" O gün Efsun çocuğu güvenli bir şekilde evine kadar bırakmıştı. Sonrasında ise ne olacağı kadere kalmıştı.
~~~
Neredeydi? Beni sürekli koruyup kollayan ablamı ben nasıl kaybetmiştim? Biz dört kişiydik, o gün bir kadını koruyamamıştık. O tek başına hepimizi korumaya çalışmıştı.
"Yine aynı şey oldu işte! Geçen sefer hastanede bulduk şimdi nerede bulacağız onu?" Seren kardeşine sarıldı.
"Ablacığım bulacağız sakinleş, polisede gittik, neredeyse çıkacak ortaya bir şekilde." Olamıyordum işte biz bu kızı ne zaman kaybetsek dahada darma duman bir şekilde buluyorduk. Daha toplayamamışken yine parçalanmıştı.
"Kimse bize neden bir şey söylemiyor? O gelenler kimdi? Damla niye oradaydı? Ya o neden o haldeydi!" Olmayacaktı böyle. Kapıya yöneldim. Askılıktan ceketimi alıp dışarı çıktım.
"Nereye!" Deren'e cevap vermeden yürümeye devam ettim. Gerekirse her yeri didik didik edecektim ama bu sefer beklemeyecektim. İlk önce evini son kez kontrol etmeye gidecektim. Sonrada onun dolaştığı her sokağı uğradığı her yeri tekrardan dolaşacaktım. O gelmeden ben ona gidecektim.
💗
Camdan dışarı izlemeye başladım. Bir şekilde oradan çıkmıştım. Ne olmuştu ne yapmıştım hiç bir fikrim yoktu. Sanki aklımı biri ele geçirmiş gibiydi. Ne yaptığımı ya da nasıl bir zarar verdiğimi hatırlamıyordum. Tek bildiğim oradan çıkıp bir taksi çağırdığımdı. Uzun bir süredir yolculuk yapıyordum. Uzaktan gördüğüm evim ile derin bir nefes verdim. Kapıya yaklaşmıştık, yavaşça taksiden indim. Para için önce eve girmem gerekiyordu. Her şeyimi kaybetmiştim.
"Bir saniye bekleyin." Adam kafa salladı. Kapının kenarındaki çıkıntıya sıkıştırılmış yedek anahtarı çıkardım. İçeri girdiğim an hiç dokumadığım Mehmet amcanın bıraktığı paradan bir miktar aldım. Kapıya dönmeden kapanma sesini duydum. Biri evime mi girmişti? Sehpadaki vazoyu avucumun içine aldım. Hızla arkamı dönüp fırlattım.
"Kim var içeride? Siktir ne oluyor!" Şokla gözlerim açıldı. Kerem ne ara gelmişti? Beni tam olarak gördüğü an bana doğru koştu. Sarılmak için bir hamle yapmıştı ama birden durdu. Kolları havada yüzüme baktı. Eskisi gibi olmamdan mı korkmuştu?
"Sarılayım mı bir kere?" Anında dolan gözlerini görünce sustum ve boynuna atladım. Hiç bir haber verememiştim. O günden beri iletişim kuramamıştık. Kafamı toparlıyamadığım için aklıma gelmemişti ki.
"Özür dilerim. Yemin ederim bir daha seni yalnız bırakmayacağım." Sıkıca boynunu sardım. Kolları belimi bir daha gitmemi istemez gibi daha çok sarmaladı.
"O sümüklerini omzuma akıtırsan döverim seni!" Gülmesini bekledim ama ağızından bir hıçkırık döküldü.
"Artık zarar görme olur mu? Yeter artık." Sıkıca gözlerimi kapattım. Benim canımı yaktıkları için bana ağlıyordu. Bir hıçkırık daha koptu dudaklarından. Ben yıllardır Kerem'in hıçkırarak ağladığını ilk defa görüyordum. Ondan ayrılmadan içeri doğru yürüdüm. Koltuğa doğru geçtik. Onu daha çok kendime çektim. Yüreğim sızlıyordu. Ağlamasa olmaz mıydı? Ağlayışı canımı yakıyordu.
"Burdayım ağlama bak tek parçayım işte." Kafasını kaldırdı ve göz göze geldik.
"Yetmedi mi artık?" Kısık sesi ile sorduğu soru kaşlarımı çatmama sebep oldu.
"Niye ağlamıyorsun? Neden sürekli şakalar yapıp bizi güldürmeye çalışıyorsun? Bunu yapması gereken sen değilsin. Acını yaşa, sana kendini dağıt demiyorum ama ağla." Ona bakmayı sürdürdüm. Ben sadece bunu yapmak istemiyordum. Nedenini bilmediğim bir şekilde içimden ağlamak gelmiyordu.
"Geçmişini anlatırken dalgaya alıyordun. Seni hastanede bulduğumuz gün şakalar yapıyordun, şimdide aynısını yapıyorsun." Elleri elimi alıp sıktı.
"Çok kere kendimi durdurdum. Tamam dedim Kerem hatırlatma, unutmak istiyor, iyi hissetmeye ihtiyacı var zorlama dedim. Kendime kaç kere hakim oldum ama artık olmaz Damla tamam mı? Sen aylardır ses çıkarmıyorsun, konuşmuyorsun. En sevdiğin elbiselere dokunmuyorsun sen yok oluyorsun ama anlatmıyorsun. Buna izin vermem. Senin bizden kayıp gitmene izin vermem." Gözünden akan yaşı sildi.
"Ağla artık. Sıkma bırak işte. Gerekirse günlerce ağla ama tutma artık. İyi değilsin biliyorum. Ben seni anlarım görürüm. Canın yanmasın diye susayım dedim daha çok yandın. Bak biz buradayız hepimiz senin için varız. Elinden dahada sıkı tutacağız artık." Aslında daha önce ağlamıştım ki sadece o görmemişti. O mezarda Yekta gelmeseydi saatlerce ağlayacaktımda.
"Poyraz gelmiş o kurtarmış bizi" Kerem'in buğulu gözleri şaşkınca bakıyordu.2
"Pişmanım dedi. Pişmansa niye bıraktı o zaman beni? Bana abilik yapacakmış biliyor musun?" Histerik bir kahkaha attım. Aslında hiç komik değildi.
"Yaralanmışım o bana doktor tutmuş falan anlarsın ya abilik işte" bir kahkaha daha
"Mert'i bir yere kapatmışlardı. Benim için yapmışlar. Ben gittim ona zarar verdim. Canını yaktım. Pişman olmadım hiç. Gözüm döndü. Biliyor musun bide Poyraz bana kardeşim dedi." Başka bir kahkaha her şeyi sırası ile dökecektim, belki iyi gelirdi. Zaten ben istemeden kelimeler dudaklarımdan dökülüyordu.
"Kerem ben hamileymişim." Anında dikleşti. Gözleri önce karnıma ardından yüzüme döndü. Gözünden binbir duygu geçti. Ses etmedi devam etmem için bekledi.
"Sahip çıkmamışım ona. Poyraz bebeği ister miydin dedi. Cevap veremedim ona ama istemezdim galiba hem o da beni istememiş sanırım. Gitmiş benden. Benim gibi birinden anne olmazdı zaten. Bak o kendi iyiliğini seçti ve gitti. Benim gibi yapmadı. Kerem niye böyle oldu? Ben olmayacağını kabullenmişken tekrar niye aynı acıyı yaşıyorum?" Kahkahalarım kesilmiş yerini hıçkırıklarım almıştı. Kerem'in göğüsüne iyice sindim. Hiç bir şeyi umursamadan ağlamaya başladım. İstediği ağlamam mıydı? Şu anda büyük bir ağlama krizinin eşiğindeydim.
"Artık yetmedi mi? Bence yetti değil mi? Çok yoruldum, nefes alacak gücüm kalmadı. Kerem yaşamak sadece canımı yakıyor benim. Ben nasıl toparlanacağım. Sana yemin ederim yaşamak için çok çabaladım. Kaç kere ölümden döndüm, kendimi tuttum yapmadım ama olmuyor. Belkide ben ölmediğim sürece devam edecek. Ben yıllardır yaşamak için bir amaç arıyorum, elime verilen ise ölmem için sebepler oluyor. Kerem bana orada unuttuğum geçmişimi hatırlattılar. Öyle bir hale gelmişim ki. Bu aklım var ya bu aklım o bile kaldıramamış." Parmağımla kafama vurdum.
"Öyle canım acıdı ki öleceğim sandım. Ben bundan korkmadım biliyor musun? Korktuğum şey Mert'in tekrar kaçma ihtimali oldu. Ben artık yapamıyorum ki. Kafamdaki sesleri nasıl susturacağım?" Ağladım çok fazla ağladım. Nefesim kesilene kadar susmadım.
"Sana söz bundan sonra gözünden akan yaş sadece mutluluktan olacak. Bir daha senin yanında ayrılmayacağım. Sülük gibi yapışacağım ulan istesende kurtulamayacaksın." Sardı sarmaladı. Sakinleşmem için bekledi. Ben o gün tekrar kardeşim dediğim insanın varlığına şükrettim. İyi ki dedim içimden o gün orada o çıkmaz sokağa girdim ve onu kurtardım.
🐿️
"Yaşıyor mu hala?" Sinirle burun kemerimi sıktım.
"Ondan uzak duracaksın. Ona yaklaşmayacaksın." Güldü.
"Bu yüzden mi onu artık yanında tutmaya çalışıyorsun? Ona benim yaşadığımı söyledin mi oğlum?" Volta atmaya başladım.
"Sakın onun karşısına çıkmak gibi bir hata yapma!" Tekrar güldü.
"Benim adımı alan kızımı görmek hakkım. Hem bakarsın belki o gerçek babasını görmek ister ne dersin?" Sert bir tekmeyi sandalyelere geçirdim.
"Senin değil ama onun babasıda annesi gibi hayatta bilmeye hakkı var." Telefon kapandı. Ben ne bok yiyecektim? Her şey yalandı. Benim babamın pisliği bana bulaşmıştı onun çocuğu olduğum için bunu yadırgamıyordum, peki ya kardeşimin suçu neydi? O onun çocuğu bile değilken böyle bir bedel ödemişti. Anne ve babası varken tek kalmış bir çocuktu. Damla'nın her şeyi vardı ama o hiç bir şey olmak zorunda kalmıştı. Bilmediği bir kalabalık bir ailesi vardı. Belkide onu sevmek ve benimsemek için bekleyen bir babası vardı ama benim kardeşim bunca yıldan sonra onları ne yapacaktı?
Yalan uğruna feda edilen bir can kurban gittiği aileyi sevebilir miydi? Onları sevmese bile bana abi der miydi? Her yeri dağıttım. Her şey boka sarmıştı. Bu sefer çözecek bir yol yoktu. İki seçenek vardı. Ya yalan ya da doğru seçmem gerekiyordu. Sonuç ne olursa olsun her türlü can yakacaktı.
Keremler ile nasıl tanıştığını anlatmak istiyordum uzun süredir bu bölüme denk geldiiii. Çok detaylı girmedim ama az çok anlaşılır gibi ilk Kerem ile tanıştılar bir kaç karşılaşma sonrası Beren Seren ve Deren ile tanışmış oldularrr bu arada küçük bir sır (Kerem'in ilk hoşlandığı kişi Efsundu🤭🤭) bu çok normal bu arada Kerem 15 yaşlarında bir çocuk Efsun ise 20li yaşlarda bir kadındıı.
Bu arada Poyraz ile bir yüzleşme yazacağım ama bunu hemen yapmak istemiyorum yazarsam bile zaman atlaması yaparak yazmayı planlıyorum. Hem benim hem Efsun'un hazmetmesi gereken olaylar var. Varlığının farkında olmadığı bebeğini en büyük hayalini bir kere daha kaybetti. Yıllardır unuttuğunu bile bilmediği geçmişini hatırladı. En büyük şoklarını yaşadığı gün abisi ile tanıştı. Kızımın kafası çorba gibi biraz toparlanınca herkese kök söktürücek eminim. Bu arada Mert'e yazdığım sahnede Efsun kendini kaybettiği için bu kadar çok zarar verdi. Onun haricinde o, o kadar vahşi bir yapıda değil ama bu saatten sonra ne olur hiçte bilemiyorummm. AY COK KONUŞTUM YİNE BAKİNN
🦊
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
56.29k Okunma |
2.86k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |