23. Bölüm

Ateş

Userimkuserim2006
userimkuserim2006

Komutan: Yavrum beş dakikaya ordayım bir şey lazım mı?

 

Siz: Sen lazımsın sadece çabuk ol çok özledim çocukk1

 

Komutan: :)

 

Sırıtarak baktığım telefonla ayağa kalktım. İlişkimizin 4. Ayını doldurmak üzereydik. Zaman su gibi akıp geçmişti. Daha dün onu ilk defa öpmüşüm gibi hissediyordum ama şaka maka dört ayı devirmiştik. 1

Heyecanla bir kaç adım attım. Bugün Mete ile evde buluşacaktık. Bu dört ay içinde bazı minik değişiklikler olmuştu. Mesela askeriyeye sık sık yemek götürmüyordum artık. Oraya sürekli olarak gitmek çok yanlış geliyordu. İşinden alıkoyuyormuş gibi hissediyordum. Onun buraya gelmesinin daha iyi bir fikir olduğunun kanısına varmıştık. Ayrıca burası daha güzeldi. Sadece bize ait bir alandı. Bizi rahatsız edecek biri olmayacaktı. Her an yakalama endişe ile gerilememe gerek kalmayacaktı.

Hazırladığım masada gözlerimi gezdirdim. Tamamıyla doluydu. en sevdiği şeyleri yapmak istemiştim. Mum yakmayıda düşünmüştüm ama bu sofraya mum değil anca türkü yakılırdı. Fazla geleneksel mi gitmiştim? Öyle olmuş gibiydi ama sonuçta önemli olan lezzetti ve doyuruculuğuydu.

Çalan zille yüzümdeki gülüş büyümüştü. Sık sık görüşmüyorduk çok fazla özlemiştim. İşlerden vakit buldukça buluşuyorduk ve bolca özlem gideriyorduk. Müsait olduğumuz günler çok denk gelmediği için uzun süre birbirimizin sesini dahi duymadığımız anlar oluyordu ama onların acısını sağlam çıkarıyorduk. Her buluşmamızda ikimizde salak liseliler gibi gülüşüp göz kaçırıyorduk. Bu hiç bir şekilde değişmiyordu. Şikayetçi değildim. Mutlu ve huzurluydum.

​​Adımlarımı hızlandırıp salondan çıktım. Elimi uzatıp hemen kapıyı açtım. Karşımda gördüğüm heybetli bedenle gülüşüm iyice büyüdü. "Hoş geldin bey" dalgasına mırıldandım. Ardından parmak uçlarımda yükselerek boynuna sarılmıştım. Kokusunu dahi özlemiştim. Bağımlılık gibiydi ve ben bunu çok sevmiştim. Saçlarıma karışan nefesi ile güldüğünü anlamıştım. Kollarını belime sıkıca sarmalayarak kulağıma yaklaştı.

"Hoş bulduk hanım" Bana ayak uydurması hoşuma gitmişti. Kurduğu cümlenin ardından kulağımın altına bir öpücük kondurmuştu. İçim titremişti sanki. Ben benden ayrılmasını beklerden o bu sefer saçıma ve boynuma aynı öpücükleri bırakmıştı. Olmuyordu böyle, zaten genel olarak libidosu yüksek bir kadındım. Beni zaten fazlasıyla etkileyen biriydi. O böyle yapınca zaten zar zor tuttuğum iplerim elimden kayıp gidiyordu.

"Yemekten önce tatlı olmaz komutan bas geri." Yemekten önce yatağa atacaktım bu gidişle az kalmıştı. Komutuma uyarak anında uzaklaşması ile göz göze geldik. Yüzündeki kocaman sırıtışla bana bakıyordu. Heyecanlanıyor ve utanıyordum. Napabilirdim?

"İçeri geçelim tabakalar soğumasın" kurduğum cümlenin saçmalığıyla dudağımı ısırdım. Salak mıydım? Bu adam ne zaman bana yaklaşsa mala bağlıyordum. Buna bir çare bulmak lazımdı. Küçücük temaslarda bu hale gelecek kadın değildim ben.

"Yemektir o tabak olsa yerinde duramazsın." Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. Anlaşılan fazlasıyla zevk alıyordu bu halimden. Birde utanmadan dalga geçiyordu.1

​​​​​​"Geç içeri ben göstereceğim sana tabağı kaşığı" sinirli çıkartmaya çalıştığım sesimle konuştum. Yüzüne baktığımda gülmemek için kendini tuttuğunu farketsemde görmezden geldim. hızlı hareketlerle masanın başına gelmiştik. O sandalyesine yerleşmiş ben ise çorbaları koymaya başlamıştım.

"Kokun çok garip" birden kurduğu cümle ile yeni düzelen kaşlarım tekrar çatıldı. Elimde tuttuğum kepçe durdu. Bugün yemek yapacağım için parfüm sıkmamıştım. Üstüme yemek ya da baharat kokusu sinmiş olabilirdi bilmiyordum. Yavaşça omzumu koklayarak anlamaya çalıştım.

"Senin yanında çiçeklerle kaplı bir bahçedeymişim gibi hissediyorum. Parfüm sıktığın zaman bile bu kokuyu bastıramıyorsun. Saçlarında bu kokuyu daha yoğun alıyorum hatta." Sarfettiği cümlelerle derince yutkunmuştum. Saçımı sürekli öpmesi bu yüzdendi belkide. İçimde tekrardan bir şeyler kaynamaya başlamıştı. Barda çalıştığım zamanlarda üzerime sinen alkol kokularını bastırmak için bolca parfüm kullanırdım. O yüzden parfümüme iltifat almaya alışkındım ama bu şekilde ilk defa bir iltifat almıştım. Çiçek bahçesi demişti. Tenimin kokusuna iltifat etmişti. Bir iki cümlesi ile beni kolayca mest ettiğinin farkında mıydı?

"Ney ney?" Şaşkınlığıma güldü. Komikti belki ama ilk defa duyduğum bu şey ve hissettiğim duygular çoğunlukla aklımın varlığını unutmama sebep oluyordu. Bu etkiye bazen ben bile şaşırıyordum. O ise konuyu değiştirip tekrar konuştu.

"Yavrum yanaş yamacıma boşver yemeği şimdi sen" elimdeki kepçeye almış tencerenin içine geri atmıştı. Bir iki damla masa örtüsüne dökülmüştü. Kaseyide alıp masaya bırakmış ve elimi tutup ani bir hareketle kendine doğru çekmişti. Aslında işime gelirdi.

"Ama yemek yaptım yemez misin? Aç değil misin?" Avel gibi suratıma bakıyordu. Gülmemek için dudağımı hafifçe dişledim. O söylediklerimi duymamış gibi tuttuğu elimi biraz daha çekerek beni kucağına oturtu. En konforlu alanlardan biriydi.

"Yemeği hep yapıyorsun bebeğim ben seni özledim. Kaç gündür yüzünü göremedim doğru düzgün." Kollarımı boynuna dolayarak kucağına iyice yerleşmiştim. Haklıydı ben de özlemiştim her şeyini. Vücudunun sıcaklığı daha çok ona sokulmama sebep oldu. Sığınacak bir yuva gibiydi.

"Öpsene beni" gözlerimiz denk düştüğünde belki kurduğum cümleden utanmam gerekirdi ama utanç duygusu niyeyse bedenimi terk edecekmiş gibi hissediyordum. Çünkü bu bugün kuracağım en masum cümle olacak gibiydi

"Damla" nefes alır gibi kurduğu cümle ile yüzüne daha çok yaklaştım. Benden bu cümleyi beklemediği açıktı. Vücudumu biraz daha döndürmem gerektiği için hareket etmem gerekmişti. Kalçalarımı hafifçe sürtmek zorunda kalmıştım. Onun ise varla yok arası bir nefes daha verdiğini duydum.

"Efendim komutan?" Gözlerini kırpmadan gözlerime bakıyordu. Belimdeki elleri sıkılaşmıştı. Nefesi direkt olarak dudaklarıma vuruyor ve benim onu öpmem için zorluyordu. Dudakları bu kadar güzel dururken öpmesem olmazdı. İki dakika içinde bu kadar fazla sıcaklamam normal miydi? Bu adam beni çok feci etkiliyordu.

"Sonu gelmez" biraz daha yaklaştım. Burnu burnuma alnı alnıma değiyordu. Küçük bir hareketle dudaklarımızı birbirine mühürleyebilirdim. Yapmak için can atıyordum ama yinede ilk adımı onun atmasını istiyordum.

"Biraz daha açık ol bebeğim" Konuşmamla gözleri gözlerimden kopup hareket eden dudaklarıma kaymıştı. Tam o anda kuruyan dudaklarımı yalamıştım. Kirpikleri titremişti sanki.

"Bir kere başlarsam bu sefer duramam sevgilim" heyecanla nefesimi verdim. Sevgilim kelimesini ilk defa ağzından bu kadar net ve güzel duymuştum. Kurduğu cümleye yükselmiştim. Zaten şu anda nefes alışına bile yükselecek bir haldeydim. İlk defa birini arzuladığımı hissediyordum.

"Durmanı isteyen kim ki?" Hafifçe dudağımı dudağına sürttüm. Onunla oynamak istiyordum. Belime baskı uygulayan parmakları ile içimdeki sıcaklık daha çok büyüyordu. 2

"Ani kararlar verme Efsun" söylediği cümleyi umursamadan tekrardan dudaklarımı sürttüm. Yakmak ve yanmak istiyordum. Onun sıcaklığını ve şefkatini sonuna kadar almak nefesini tenimde hissetmek istiyordum. Bedeni altında ezilmek ve varlığını sonuna kadar hissetmek en çokta onu öpmek istiyordum.

"Pişman olacağım şeylere en başından girişmem ben komutan." Aldığı cevaptan memmun olmuşçasına bu sefer o dudaklarıma uzandı ama o benim gibi sürtmek yerine sertçe öpmeye başlamıştı. İstediğim yanıtı almanın verdiği heyecanla kollarımı daha sıkı dolayarak karşılık vermeye başladım. Karnım heyecandan ağrımaya başlamıştı. Bir süre sonra nefeslenmek için yavaşça dudaklarımız ayrıldı.

"Eğer şimdi dur demezsen seni tüketene kadar durduramazsın beni" her bir cümlesi vücudumdaki ateşi harlarken ona nasıl dur dememi beklerdi? Onu tüm benliğimle isterken vazgeçme ihtimalimi düşünmesi bile komikti. Ateşime barut olmasını istiyordum. Yakmaktan beter etsin istiyordum.

"Sakın durma komutan. Ben dur desem bile devam et. İster yak ister yok et." Cümlemin bitmesi ile tekrardan dudaklarıma kapanması bir olmuştu. Bir kolunu kalçamın altından geçirmiş diğerini ise belime iyice sarmalamıştı. Dikkatlice kalktı ve merdivenlerin olduğu kısma doğru yöneldi. Öpüşmemiz gittikçe alevlendi. Alt dudağımı alıp emmesi inlememe sebep olmuştu. Adımlarının yavaşlaması ile odaya geldiğimizi anlamıştım. Nefeslenmek için hafifçe kafamı geri çektim.

"Ateşten bir farkın yok" nefes nefese mırıldanışı sırıtmama sebep oldu. Ellerinden birini belimden çekerek kapıyı açtı. Odaya girmemiz ile sırtımın yatağı bulması bir olmuştu. O ise yarım bıraktığı cümleyi tamamladı.

"Ve ben o ateşi büyük bir yangına çevireceğim" ardından elleri yüzümü dudakları ise ait olduğu yeri buldu. Günümüz daha yeni başlıyordu ve kolay kolay bitecek bir gün değildi. Hisler ve arzular karanlık ile beraber ortaya döküldü. Tenler birbirine sığınmak için geceyi bekledi. Dudaklar ateş parçalarını paylaştı.

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu bölümün devamını burda yayınlamayı deneyeceğim ama eğer kalkarsa Wattpaddende ulaşabilirsinizz💓4

🦊

Bölüm : 17.12.2024 16:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...