Zilin çalmasıyla zar zor gözlerimi araladım. Telefonu elime alarak saate baktım.
"Sabahın beşinde hangi it zilimle çiftleşiyor ulan?" Sinirle yataktan çıkıp üstüme bir hırka geçirdim. Merdivenleri hızlıca inmeye başladım. Gerçekten ya zili kıracaktım ya da çalıp duranın kafasını. Zaten zar zor uykuya dalıyordum. Küfürü basarak açtığım kapıyla gözlerim hafifçe açıldı. Gördüğüm kişiden çok elinde gördüğüm şeyler şaşırtıyordu.
Mete elinde bir kutu çikolata ve çiçek buketiyle kapıdaydı. Üstünde ilk defa askeri forma harici bir kıyafet görmüştüm. Bunun siyah bir takım olmasa beklenmedik ve şaşırtıcıydı. Hele ki sabahın beşinde bu halde kapımda olması olayı daha garipleştiriyordu. 2
"Saat beş ya beş!" İsyan edercesine kurduğum cümleyle karşı onayla kafasını salladı.
"Ben farklı bir şey söylemiyorum ki zaten" masumca söylediği şeye sinirimi unutup gülmek istesem bile kendimi tuttum. Yüzüne baktığımda beni süzdüğünü gördüm. Hızlıca kapıyı kapatmak için hareketlendim. Ayağını araya koyması ile kapıyı tuttum. İstesem iterdim ama canının acıma ihtimalini düşündüğüm için bundan vazgeçtim.
🫀
"Neden buradasın?" Sorduğum soruyla bana baktı. Bir kaç atışmadan sonra onu içeriye almıştım. Yarım saattir sadece evimi ya da beni inceliyordu. Artık konuşmalıydı yoksa gerçekten tatsız şeyler olacaktı.
"Özür dilerim. Eşeklik ettim. Sinirle bir şeyler söyledim sonrasını düşünmedim. Kırıldığının farkındayım. Daha önce kimsenin gönlünü almaya çalışmadım. Ne yapılır bilmiyorum. Aklıma ilk gelen çiçekti. Laleri sevdiğini düşündüm. Yani sosyal medya hesabında öyle gördüm. Çikolatada genelde sevilen bir şey o yüzden alayım dedim." Nefes bile almadan konuşmasıyla içimde çoktan bir şeyler hareketlenmişti. Daha önce kimsenin gönlünü almaya çalışmadım. Bu cümle neden benim bu kadar hoşuma gitmişti? Salak mıydım? Aslında biliyorsun sadece itiraf etmek istemiyorsun diye mırıldanan sesle gözlerimi kırpıştırdım. Kafayı yiyordum en sonunda. Ardından gözlerimle onu süzüp soru sordum.
"Peki neden böyle giyindin? Ayrıca sabahın beşinde zilimle derdin neydi?" Benim yaptığım gibi kendini süzmüş ve oflamıştı.
"Nedenini bilmiyorum genelde forma dışında giyinmem ve neyin uygun olduğunu bilemedim. Bunu giydim işte." Bir soluk vermiş ve bana bakmıştı. cümlesine devam edip etmemekte kararsız gibiydi.
"Normalde gelmeyecektim. Senin evden çıkmanı beklemeliydim ama dayanamadım. Neden bende bilmiyorum." Gömleğin bir kaç düğmesini bıkkınca açması ile gözlerim oraya kaydı. Sağ köprücük kemiğinin üstünde minik bir dövme vardı "Ne te cache pas dans l'ombre du silence, cherche le bonheur dans la lumière" minimal şekilde kemiğin tam üzerine yazılmıştı. Böyle şeyler askerler için sorun teşkil ediyor diye biliyordum. Bunun hakkında başka bir zaman sorular sorardım. 5
"Neden özür diliyorsun? Yakandan düştüm. Mutlu olman lazım." Kafasını onaylamazca iki yana salladı.
"Bunu istemiyorum. Varlığın bir bela değil. Beni boğmuyor ya da bunaltmıyorsun. Aksine tam tersini yapıyorsun. Çabalamak istiyorum çünkü," Susmasıyla inatla kaçırdığım bakışlarımı tereddüt etmeden gözlerine diktim.
"Çünkü?" Konuşsana bakacağını diye devam etmek yerine sustum.
"Çünkü bunu istiyorum ve istediğim şeyi yapmaya devam edeceğim." Verdiği cevap tatmin etmemişti.
"Bu mantıkla değil. Her neyse ikimizinde işi var uyumalıyız." Kafasını salladı. Ayağa kalktı. Ben ne olduğunu anlamadan bir kaç adımla dibime girmişti.
"O gün orda napıyordun Damla?" Kastettiği şeyi anlayıp konuştum.
"Artık orada çalışıyorum." Bir adım daha atıp aramızdaki mesafeyi kapattı. Yüzü biraz daha yaklaşsa burnu burnuma değecekti.
"Ne yapıyorsun?" Sesimi kendim bile zor duymuştum. Elini saçıma uzattı.
"Sadece hiç bir şey" saçıma dokunan eli rastgele tutturulmuş lastik tokayı çıkarıp aldı. Eli saçımı yavaşça okşamış ve uzaklamıştı 1
"Fazla yakın" endişeyle geri adımladı. "Özür dilerim daldım." Vedalaşmıştık ve gitmişti.1
🤎
Masadaki çikolata ve lalelere gözlerim takıldı. O gittikten sonra koltukta uykuya dalmıştım. Şimdi ise uyanalı 10 dakika olmuştu ve onları izliyordum.
Elim saçlarıma gitti. Aklımda dönen garip anla yutkundum. Yukarı çıkıp hazırlanmaya karar verdim. Yarım saatt sonra aşağı iniyordum. Üstüme beyaz düz gündelik bir elbise giymiştim. Saçlarımı at kuyruğu yapmış ve perçemlerimi şekillendirmiştim. Dudağıma kırmızı bir gloss sürmüştüm maskara ve parfümle ise hazırlığımı tamamlamış odadan çıkmıştım. Elimde tuttuğum telefonla saatte baktım. Yarım saatt vardı. Çantamı alıp içine gerekli bir kaç şey attım. Ayakkabımı giyip evden çıktım. Hızlıca telefondan mesajlar kısmına girip attığım engelleri iki numaradanda kaldırdım. Anında bir mesaj düştü.
Mesajı görüldüde bırakıp yürümeye devam ettim. Ardından bir bildirim daha geldi.
Mete Komutan: Bugün hayırlı olsun ziyaretine geleceğim
Mete Komutan: Ekibimle, Kerem'de gelecek
Mete Komutan: Umarım bizi güzel ağırlarsın
Boynumu çıtlattım. Bilerek mi yapıyordu sinirleniyordum.
Mete Komutan: Geleceğim3
🫧
Akşam olmuştu. Gergin bir şekilde Metelerin gelmesini bekliyordum. Kerem'in nasıl bu kadar kolay ve rahat bir şekilde gezdiğini anlamıyordum. Komutanıda gevşek bir şeydi aslında saşırmamak lazımdı. Kapının çalan ziliyle oraya döndüm. Onlar değildi fakat kapı hala kapanmamıştı. Hemen ardından onların girmesiyle sıkıntılı bir nefes verdim. Tam onlar geldiği an garson olarak sadece ben kalmıştım. Yeter yeter yoruldum ulan yeter. İsyan ede ede onlara yaklaştım. 1
"Hoş geldiniz şurda boş bir masamız var sizi oraya alalım." Beni gören Kerem ağzını beş karış açmıştı. Onun yanında ise sırıtan Mete ağzına çakmam için adeta beni zorluyordu. 1
"Efsun burda mı çalışıyorsun!" Heyecanla kurduğu cümleden sonra üstüme çıkarcasına bana sarılmıştı. Kollarımı ona dolayıp yavaşça kulağına yaklaşıp ebesine iltifatlar etmiştim. Ardından askerlerden birinden beklemediğim bir soru sormasıyla gözlerim açılmıştı.
"Lan Kerem sevgilin mi vardı senin?" Bakışlarım önce soruyu soran çocuğa sonra ise kaşları çatılmaktan göz kapakları ile bütünleşmek üzere olan Mete'ye kaydı. 4
En sevdiğim en sevdiğim 5
🦊
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
55.28k Okunma |
2.81k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |