Bölümde tetikleyici unsurlar bulunmaktadır. Bunu dikkate alarak okuyunuz.
•••
Sırıtarak bana bakan Yekta ile bende güldüm. İlk öpüşmemiz çok garip bir an içinde olmuştu ama hoşuma gitmişti. İnkar edemezdim.
"HAZIR MIYIZ GENÇLER!" Kerem'in heyecanına hepimiz ortak olduk.1
"Şaka maka adam öldüreceğiz." Yeni farkına varıyormuş gibi mırıldandı.
"Çok heyecanlandım. Çocukluk hayalimi gerçekleştireceğim!" Gülen yüzüm soldu. Dehşetle yüzüne baktım.
"O nasıl bir çocukluk hayali lan?" Yüzünde güller açıyordu.
"Harbi sakat mısın piç? Nasıl bir fantezi var kafanda?" Abimin cümlesine katılmak için kafa salladım.
"Ben size dedim. Bunu almayalım kafasında sıkıntı var dedim. Tabi Yekta kim ki? Kim dinlesin şu garibanı?" Gülümseyerek ona yaklaştım.
"Ben dinlerim ağlama." Gülerek o da bana yanaştı.
"Aferin benim cüceme!" Kafamı öptü. Niye öptü? Neden öptü? Yekta mal mıydı?
"Canım kardeşim bir sen anlıyorsun." Son cümlesi ile rahat bir nefes verdim. Abimin dik bakışları üstümüzdeydi. Sorgular gibi bizi izliyordu.
"Biliyorum Yekta abiciğim." Bastıra bastıra abi demiştim. Abime baktığımda önüne dönerek üstünü düzelttiğini fark ettim. O belki inanmış belki de görmezden gelmek istemişti. Fakat şu anda bize mala bakar gibi bakan Kerem her şeyin farkında gibiydi.
"Senin kafanı sikeyim." Kerem sessizce mırıldandı.
"Ulan köpek madem böyle olacaktı ne diye köşe kapmaca oynadın?" Kötü bakışları üstümdeydi. Onu kaale almadım.
"Şu halimize bak amına koyayım." Yakarışımla herkes üstüne baktı. Üstümüzde saçma sapan kostümler vardı. Aralarına bir parti vasıtası ile sızacaktık. Partide üst tabakada ve alt tabaka adı altında iki grup vardı. Abim üst tabakadan herkesi tanıdıklarından bahsetmişti. Bu yüzden alt tabakadakilerin giyeceği kostümleri giymiştik.
"Tema Krallar ve soytarılar mı bu ne şimdi? Ne bok bok fantezileri var şu kadının." Annemden bahsettiğim an abim beni göz hapsine aldı. Gülümseyerek ona baktım.
Ben ihaneti saçımı okşayan adamdan yemiştim. Önceden onun bile sonu için planlar kurmaya çalışmıştım. Şimdi tanımadığım bir kadına mı acıyacaktım? Bana yaşam verirken onu elimden almak için her şeyi yapmış birine ne diye özlem duyup, ağlardım? O kadar aptal değildim. Hissetmediğim, alamadığım sevgiyi dilenecek biri hiç değildim.
"İntikam vaktimiz geldi." Çınlayan kulağım ile gözlerimi kapattım. Yine başlamıştı.
"Aileni tek tek parçalıyorsun aptal kız çocuğu." Biz hiç aile olmamıştık. Ortada var olmayan bir şey parçalanamazdı.
"Kendini kandırma. Girdiğin her yere zehrini yayan bir yılan gibisin." Benim girdiğim yerde zehir yaymam, mutluluk getirirdim.
"Sona geldin. Sonun kötü. Sonun çok kötü aptal. Herkesi öldürdün. Sende öleceksin. Bu sona mahkumsun." Yeni açtığım gözlerim ile hepsine baktım. Uzun süre kapalı olan gözlerimden dolayı bana bakıyorlardı.
Yakın zamanda tedavilerime geri dönmem gerekecekti.
Üstümü süzerek "Tüm çekiçliğim gitti. Hiç güzel bir kostüm değil." Diye mırıldandım. Hepsi kendi üstünü süzdü.
"Hadi siz neyse ama ben," Dudak büzdüm.
Kostümler kadın ve erkek olarak iki türlü kıyafet vardı. Kadınlar iki kesimdede elbise giyiyordu. Erkeklerin ise alt kesimden olan kısmı kıyafet konusunda biraz şanssızdı. Abimler un çuvalından yapılmış şort ve tişört giymişlerdi. Üstlerinde ise rezalet bir hırka vardı.
Ben üstümü bir kere daha süzdüm. Elbisem ayak bileklerine kadar geliyordu. Her yeri kapalıydi. Bazı kısımlarda yama vardı. Saçıma ise değişik bir kumaştan bandana tarzı bir şey takmıştım.
"Ya çok mu muhteşem yüzyıl izlediler acaba? Diğer kıyafetleri gördünüz değil mi? Salona taht koysalar sırıtmaz." Üst tabakanın kostümü gerçekten muhteşem yüzyıldan çalınmış gibiydi.
"Sahiden ne sikik işler. Ya kardeşim biz niye onları tenhada yakalayıp sikm-" Yekta'nın kesilen nefesi ile dudağımı dişledim. Abim karın boşluğuna vurmuştu.
"Kardeşimin yanında sikli küfürler yok demiştim ya abisi. Duydun mu?" Abim şu anda çok korkunç göründüğünün farkında mıydı?
"Ortamın ağzına sıçacağız!" Dikkatlerini dağıtmak için bağırdım. Kerem yanıma gelip etrafımda dolandı.
"Allah için şu halde sus. Kibritçi kız olup gelmişsin. Kim ciddiye alır seni?" Gülmemek için zor duruyordu. Ne vardı halimde götelek şort giymişti. Benim elbiseme ne diye laf ediyordu.
"Bak bana haksız yere vuruyorsun. Kızın beş cümlesi varsa dördü küfürlü. Biride küfüre yazıyor." Abim Yekta'yı pat patladı.
"Sus kardeşim. Kendini biriciğim ile aynı kefeye koyma."
"Sana koyacağım şimdi puşt! Bu kız geldiğinden beri beni ne kadar çok ihmal ettiğinin farkında mısın?" Olmayan göz yaşlarını silmeye çalıştı. Bu çocuk gerçekten abime mi yanlıyordu?
"Her neyse. Maskeleri alın gidelim artık. Bitsin istiyorum. Ben yeğenimi görmek istiyorum artık." Sonlara doğru kırılan sesim ile kurduğum cümle Kerim'in de yüzünü düşürmüştü.
İkimizde uzun süredir Serenleri görmüyorduk. Elbette ara sıra görüntülü konuşuyorduk. Bir şey olup olmadığını öğrenmeye çalışyorduk. Ne olursa olsun yeterli gelmiyordu.
Abimle yaşamayı, onun varlığını bu kadar yakından hissetmeyi seviyordum ama kurulu düzenime her halükarda bir özlem besliyordum. Bu işler bittiğinde en büyük hayallerimden biri herkesin toplandığı koca bir yemek masasıydı. Orda Yekta ile sevgili olduğumuzu herkese açıkladığımız, abimin ise onu dövdüğü bir hayaldi. Gerçekçi bir hayal olduğu kesindi. Sırıtarak harekete geçen abimlerin peşinden yürümeye başladım.
🩻
"Buyrun efendim." Aralanan kapı ile içeri girdik. Etrafa baktıkça hiç bir şeyin boşa olmadığı anladım. Karınca sürüsü gibi her yerde adam vardı.
Bok gibi ortamdı. Hiç sevmemiştim.
"Krokinin güncel olduğuna emin misiniz?" Baktığım yönde normalde gri çift kapılı bir oda olmalıydı. Şu an ise kapısı açık içi siyaha bürünmüş bir yer gözüküyordu. Net bir görüntü yoktu.
"Yavrum rahat ol sen. Ben yanlış yapacak adam mıyım?" Abimin kafasını ısırmak ve ona sarılmak istiyordum. Adeta minik bir bebek tatlığı ile konuşuyordu. İçimdeki annelik duygusu ona ve Kerem'e baktıkça kabarıyordu.
"Abi bakma öyle kuzu gibi. Gelir ısırırım yanaklarını bak." Gülmemek için kendini zor tutuyordu.
"Tamam. Ayrıca abi yok. Kod adı kullan kızım." Kafamı tamam dercesine salladım. Yerlerine geçtiğimiz kişilerin adlarını kullanmamız gerekiyordu.
Şanş bizden yanaydı. Çünkü yerilerine geçtiğimiz insalara fazlaca benziyorduk.
"Karım yanıma gel." Yekta'ya uyup, ona yanaştım. Bana uzattığı koluna girdim.
"Rolü fazla abartma kardeşim dalağını sökerim." Abimin sessiz ve sakin uyarısı ile yutkundum. Normalde abim ile karı koca rolü yapacaktık ama benim kocam olacak adama bedenen abim değil Yekta uyuyordu. Özellikle de üst vücut ve boy olarak.
"Kıskanma köpek. Sende kendi kocanın yanına git." Kafamı eğip gülüşümü sakladım. Fiyaskolardan biri abim ve Kerem'in gay bir çifti oynamasıydı. Yurtdışından gelen evli bir çift. Abim kendi planında kendi götünü yakmıştı. Büyük ihtimalle normalde böyle bir şey olmayacaktı ama sonradan dahil olan Kerem planda değişikliklere gidilmesine sebep olmuş olabilirdi.
Abim Yekta'ya gözleri ile küfretti. Ardından ona şırnaşan Kerem'i mutsuzca kendine çekti. Kerem ellerinden birini abimin beline sarmıştı.
"Her şeyi siktir edip patlayacağım şimdi." Belime sarılan kol bedenimi kendine yapıştırdı.
"Yanımdan ayrılma. Bana ayak uydur anladın mı balım?" Dilimi dudağımın üzerinde gezdirdim.
"Emrine amadeyim kocacığım." Balım demişti. Balım dediyse akan sular dururdu.
"Kocacığım diyen dilini var ya," Gülümsedim.
"Evet. Devam et. Ne yaparsın?" Belimdeki parmaklarını daha çok bastırdı.
"Öğrenmek ister misin?" Ellerimden birini koluna koyup sıktım.
"Neden olmasın? Uygulamalı mı anlatacaksın?" Gözleri hareket eden dudaklarımdaydı.
"Eve gittiğimizde yanıma gel. Sana zevkle gösteririm. Hem sözüm vardı onuda tutmuş olurum abisi." Alt dudağımı dişledim. Gözlerimi ondan kaçırarak önümüzdeki abimlere döndüm. Biz yan yana gelince Mart ayına girmiş kediler gibi oluyorduk.
"Şimdi kulaklığını aç." Yekta'nın dediğini yaptım. Anında kulaklıktan ses geldi.
"Elma yerinde." Sonra başka bir ses.
"Karpuz ve kavun yerinde." Bu sefer bir kadın sesi.
"Çilek ve kivi yerinde." Ardından başka sesler.
"Kiraz, vişne, üzüm ve mandalina yerinde." Başka seslerde geliyordu fakat onları duymazdan geldim.
"Manav mı açacaksınız amına koyayım? Bunlar nasıl isimler. Kodunuza koyayım." Abimin bedeni önümde hafifçe sallandı.
"Yerinde edilen küfür gerçekten şiir gibiymiş." Abim mest olmuş gibi konuşmuştu. Anlaşılan o da kod adlarını ilk defa duymuştu.
Bir kaç dakikadır farklı koridorlardan geçiyorduk. Her adımınızda kulağıma bir kurşun sesi ilişiyordu. Adamlar gittikçe azalıyordu.
"Efendim hedefler salonda. İlk danslarını yapmaya başlamışlar. Salondakileri indirelim mi? Beklemek ister misiniz?" Abim kafasını arkaya çevirip bana baktı. Parmağımı kulaklığın düğmesine yaslayarak konuşmaya başladım.
"Yaptığınız gibi adamları öldürmeye devam edin. Başka bir komut almadığınız sürece içerideki kimseye dokunmayın." Hep bir ağızdan emredersiniz komutanı alınca sırıttım. Hoşuma gitmişti.
Döndüğümüz köşe karşımızdaki kapıda bekleyen adamlar tam gözümün önünde vurulmuştu. Birbirine çarparak yere yapışmışlardı.
"Bingo." Abim kapıyı açtı ve içeri geçtiler. Hızlı peşlerinden gittim. Adamların üstünden atlayıp içeri girdim.
"Nereye geldik?" Etrafta garip heykeller ve resimler vardı. Biraz daha ilerlediğimde değişik tipte mankenler gördüm. Bazılarının karnına bir kılıç sokulmuş, bazılarının belli noktaları yakılmış, bazılarının ise bazı yerleri eksikti.
İleriye adımlamaya devam ettik. Bu sefer bir kaç araba vardı. Arabaların içinde kıyafetler vardı. Kana benzer bir sıvıya bulanmışlardı. Bu nasıl sikten bir yerdi? Nasıl bir zihin ve plan ile düzenlenmişti?
Biraz daha ileriye gideceğim sıra önüm kapandı. Beni engelleyen Yekta'ya baktım.
"Ne halt ediyorsun?" Ellerini gözlerime kapatmaya çalıştı.
"Oraya bakma. Ben ilerleteceğim seni."
"Çekil vakit kaybediyoruz. Ne olacak görsem?" Ellerini ve onu hızlıca kenara ittim. Yekta küfür edip peşimden geldi. Ellerini tekrar gözüme siper etmeye çalıştı. Engelledim.
"Aptal herif etrafı kafama kazıyorum. Kes şunu iki oyuncak görürsem bir şey olmaz." Seks oyuncaklarının bulunduğu bir yerdi. Ben sadece eşyalara değil etrafa da bakmaya çalışıyordum. Ne olacağı belli olmazdı. Çıkabileceğimiz bir yer varsa gözden kaçırmak istemiyordum.
Etrafı iyice süzdüm. Hiç bir şeyin boşu boşuna burada olduğunu düşünmüyordum. Hepsi bir sebep uğruna burada toplanmıştı. Emindim. Zaten abim durduk yere bizi buraya sokmazdı.
"Adamlar tamam. Efendim şimdi ne yapacağız?" Abim susmuştu. Anlaşılan yine benim cevap vermemi istiyordu.
"Salon dışında kalan tüm davetlileri yok edin. Çocukların olduğu kısımlara sakın dokunmayın." İşin kötü yanı burada fazlaca çocuk olmasıydı. Bazıları bu bok çukuruna çocuklarını da sokmuştu.
"Bu şeyler neden burada abi?" Abim cevap vermeden bir koridoru daha döndü. Bizde peşinden gittik.
Girdiğimiz odaya baktım. Onların yatak odasıydı. Duvarda tam yataklarının üstünden ikisinin düğününden kalma olan fotoğraf bunu doğruluyordu. Nefret ile odayı süzdüm. Gözüm duvarın diğer köşesinde bulunan Mert'in fotoğrafına takıldı. İkisi onu kolları arasına almıştı. Hepsinin yüzünde sahte bir tebessüm vardı. Üstümdeki kostümün icine soktuğum silahı çıkardım. Hiç düşünmeden çiviye ateş ettim. Çerçeve yeri boylamış, parçalara ayrılmıştı.
"İhtiyacımız olan eşyalar burada mı?" Yaptığım hareketin şaşkınlığını yaşıyorlardı. Ses çıkarmadan soruma cevap bekledim.
"Evet abiciğim. Burada hazırlanacağız." Abim bir dolabın önüne geçti. Açtığı dolapta iki adet kasa vardı. Biri sonradan eklenen bir kasaydı. Bizim için getirilmişti. Abim onun şifresini girerken ben yanda olan kasaya yöneldim. Önüne geldiğimde kafamı şifre kısmına eğdim. Ezberimde üç kişinin doğum tarihi vardı. Hepsini denemeye kararlıydım.
"Ne yapıyorsun?" Kerem'e cevap vermedim. İlk deneme yanlıştı.
O kadının doğum tarihi değildi. Bu sefer Mert'in doğum tarihini girdim. Yeşil ışık yakarak açılan kasanın içine eğildim. Kendi kasasının şifresini üvey oğlunun doğum tarihi yapmıştı. Sinirle güldüm.
Kasanın içindekilere bakınca kaşlarım çatıldı. Mete'nin fotoğrafı burada ne arıyordu? Tam alnının ortasında bir delik vardı. Kağıdı çıkardım. Mücevherler ve paralar vardı. Onlarıda çıkarıp yere attım. Biraz daha dikkatli baktığımda bir dosya gördüm. Kendi resmimi gördüğüm an dosyayı alıp kasadan uzaklaştım.
Okuyacağım sıra kulaklığımdan yine ses geldi.
"Efendim hall-" Adamın cümlesini kestim.
"İçerideki çocukları çıkarmanın yolunu bulun. Ayrıca yatak odalarında, yerde olan bir miktar para ve değerli eşyalar var. Onları alın. Gerekli yerlere bağışlarsınız." Duruldum. Biraz soluklanıp tekrar konuştum.
"Çocukları korkutmayın. Zorluk çıkarsalar dahi canlarını acıtmayın. Ufacık bir şey dahi fark edersem hepinizin belasını sikerim."
"Emredersiniz efendim!" Gaza gelmiş olacak ki bağırmıştı. Kafamı tekrardan dosyaya eğdim. Abim o sırada eşyaları yatağın üstüne diziyordu.
"Ölmesi gereken tarih 27 Nisan." Gülerek kağıda baktım.
"Demek bugün buraya gelmesem bile o bana gelecekmiş. Kendi kızını bugün öldürtecekmiş." Abimin hareketleri dondu. Elim bulunan dosyanın bana ait olmasını beklemediği kesindi.
"Ağır işkenceler sonrası boğarak öldürün." Yüksek sesli bir kahkaha attım.
"İçeride benim ölümü mü kutluyor şimdi?" Başka bir kahkaha
"Bütün yaşamını sikip atacağımdan habersiz kocası ile dans ediyor ha?" İçimde yükselen hırs beni dahi bozguna uğratıyordu.
"Zamanında metreslik yaptığı adamın kollarında mutluca yaşam sürdürüyor öyle mi?" Abimin yatağa attığı şeylere yaklaştım. Diğerlerini umursamadan üstümü çıkardım. Kıyafeti ve çelik yeleğimi giydim. En iyi olduğum silah ve tabancaları aldım.
"Her şey plana göre gidiyor. Ben planın biraz dışına çıkacağım." Abim çelik yeleğimi düzeltirken beni kendine çevirdi.
"Kızım yanlış bir şey yapmanı istemiyorum." Gülümsedim.
"Ailemi parçalayan sözde benim ya abi. Şimdi gerçekten onları ben parçalayacağım. Bu sefer kaçmayacağım. Onları gerçekten ben öldüreceğim abi. Benden aldıkları vicdanın ve merhametin sonucu görecekler." Bileğimdeki toka ile saçımı sıkı bir topuz yaptım. Madem bu kadar çok ölüm ve işkence görmek istiyorlardı onlara istediklerini zevkle verecektim. Bir kere siyaha bulanmıştım. Tekrar yapmaktan kaçınmazdım.
"Neden sustunuz? Çok mu cani gözüktüm. Ailesini öldürmek isteyen bir kız." Kendi kurduğum cümle ile gülümsedim.
Biraz önce rastgele atmış olduğum Mete'nin resmini aldım.
"Bu neden burada abi?" Abim ona sormama şaşırmamıştı. Beklediği bir şey olduğu açıktı.
"Mete kimin yüzünden askerliği bırakmak zorunda kaldı sanıyorsun? Neden bu kadar apar topar evlendi?" Elimdeki kağıdı buruşturup yere attım.
"Onun için fazla basit bir bedelmiş. Keşke ölseymiş." Birden karşımda duran Yekta'ya baktım. Ne ara önüme gelmişti?
"Fazla sinir zarar. Sakin ol cep boy." Sert bir yumruğu karnına çaktım.
"Bir daha boyuma laf edersen ebeni sikerim. 1.71 boyundayım ben. Yaşadığımız yerin standartlarının zaten üzerindeyim." Yumruk olan elimi tuttu. Öpmek için yanıp tutuştuğunu fark ettim. Şu an değildi. Kendimi yavaşça geri çektim.
"Her neyse yanıt alınca gidelim." Hepsi kafa sallayarak beni onayladı. Sessiz kalan Kerem'e baktım. Yüzünde büyük bir ciddiyetle üstündekileri düzeltiyordu.
"Bütün çocuklar güvenli alana doğru yola çıktı efendim!" Gülümsedim.
"Ayarlattığım bombaları patlat. Görsel bir şölen olsun." Hepimiz hazır olunca kapıya yöneldim. Abim kolumu yakaladı.
"Burada bir çok alt geçit var abiciğim. Evin krosinde bir sürü şifre var aslında. O geçtiğimiz her oda başka bir çıkışa açılıyor. Hiç bir ihtimali yok sayamam. Sadece bir yer kalacak. Bize en yakın çıkış sağlam. Onun dışında her yer darma duman olacak." Kolumu çekip yürümeye devam ettim.
Yüksek bir patlama sesi her yere yayıldı. Hepimiz sessizleştik. Tam iştediğim gibi hepsi aynı anda patlamıştı. Sessizce yürümeyi sürdürdük. Şu anda iş gerçekten ciddiyete binmişti.
Gözüme kestirdiğim kapıyı kırdım. Takla atarak odanın içine girdim. Gördüğüm yüzler ile sırıttım.
Bu evin içinde çocuklar harici kimse masum değildi. Herkesi tanımıştım. Korumalar dahi sik gibi insanlardı. Burada bulunan herkesin geçmişi çok iğrençti. Çocuk istismarcıları, kadın pazarlayanlar, uyuşturucu ticareti yapanlar. Masum insanları öldüren suçlular. Hepsi bu çatı altında toplanmıştı. İşimiz bitince büyük bir temizlik yapmış olacaktık.
Odada iki büyük iş insanı vardı. Kadınları taciz eden gay iki iş adamı.
"Selam fıstıklar! Nabersiniz?" Korku ile üstlerini kapatmaya çalışıyorlardı.
Çok garip bir ruh halindeydim. Bedenimi ele geçiren duygular beni öyle şeylere sürüklüyordu ki, kendimden gittikçe daha çok korkuyordum.
"Üç saniye içinde ayağa kalkıp karşıma geçiyorsunuz." Hareket etmediler.
"Kafanızı koparırım. Kalkın lan!" Dediğimi yaptılar.
"Milletin evinde anadan üryan gezilir mi lan yavşaklar? Ay midem kalktı. Buruşuk pezevenkler." Karşımda titriyorlardı. Bu ölüm korkusu muydu yoksa yakalandıkları için miydi bilmiyordum. Açıkçası çok umrumda değildi.
Elime aldığım tabancamı süzdüm.
"Of kurşunuma nasıl kıyacağım şimdi?" Birden duyduğum su sesi ile gözlerim adamlara döndüm. Gördüğüm görüntü ile yüzümü ekşittim.
"Gerçekten altınıza mı işediniz? Bu çift couple işini abartmışsınız." Tabancayı onlara doğrulttum.
"Sidik kokunuzu çekemem." İkisinin kafasına birer kurşun sıkıp odadan çıktım. Hızlı adımlar ile ilerliyordum. Abimler diğer katlara dağılmıştı.
Duyduğum kavga sesinin kaynağına yöneldim. Kapı aralıktı. Dikkatlice baktığımda kavga değil bambaşka bir şey olduğunu anladım. Numara mı çekiyorlardı.
Kapıyı açıp hızla içeri girdim.
"Lan bu yolunu siktiğim malikanesinde düzgün biri yok mu?" Hayır yani homofobik değildim ama her girdiğim odada aynı görüntüyü görmek midemi bulandırıyordu. Zaten bunların ilişkileri o tarz bir şey değildi. Kadınlardan birinin diğer kadını yatağa bağlaması bunu kanıtlıyordu.
Elinde kırbaç tutan kadın hırslı gözlerle bana bakıyordu.
"Aramıza mı katılmak istiyorsun? Bunu silahsız yapabilirsin. Dikkatimi çektin." Sırıtarak yüzüne baktım.
"Hmm dikkatini çektim demek. Otur koltuğa." Dediğimi yaptı.
"Kucağıma mı geleceksin bebeğim. O güzel götünü buraya getir." Kendi çoktan göte gelmişti, haberi yoktu.
"Vazgeçtim ayağa kalk. Şunu çöz." Aptal yine dediğimi yaptı. Gerçekten hiç bir şey anlamıyor muydu?
"Evet ne yapacağız?" Gözlerim yüzünde gezindi. Bu kadını tam olarak şimdi hatırlamıştım. Çocuk istismarcılarından biriydi.
"Ağzın ile ilgili bir işim var. Peşimden gel." Kadın hemen ayak uydurdu. Üstünü umursamadan yanıma geldi. Onu koridora çıkardım. İçeride gergince bekleyen kıza güldüm.
"Sen şu odaya doğru geç geliyorum." O gitti. Gözden kaybolduğu an odada olan kadını öldürdüm.
Diğer kadının yanına gittim. Yerde gördüğü cesetlerden sonra kaçmaya yeltendi.
"Dur ve dizlerinin üzerine çök." İtaat etmek zorunda kaldı.
"O çocuklara kendi idrarlarını içiren sendin değil mi? Sana daha iğrenç şeyler yaptırırdım ama senin için o kadar günahın altına giremem. Şu yerdeki her şeyi yalayacaksın." Bir iki saniye bekledim. Sıkıldığım an kafasına kurşunu sıktım.
"Nerdesiniz? Katları temizlediniz mi?" Abimin sesi ile kendime geldim. Katımda olan diğer odaları gezdim. Çok vakit kaybetmeden geri kalan herkesi vurdum.
Atl kata indiğim an biri beni merdivenin köşesine çekti.
Vurmak için harekete geçeceğim sıra aşina olduğum sesi duydum.
"Benim karıcığım." Sakinleşerek derin nefesler aldım. Kendime birden çok yüklenmiştim. Bdenimde bulunan adrenalin canımı okuyordu.
"Biraz sakinleş. Dinlemek için vaktin var. Yaslan bana." Vücudumu iyice kendine yasladı. Çenesini saçlarımın arasına yerleştirdi. Toparlanmam için bana süre verdi. Nefesimi düzene soktum. Ona döndüğüm an dudaklarını alnıma bastırdı.
"Sakin ol bebeğim. Sonrayı düşün." Dediği gibi yapıyordum. O da alnıma bir öpücük daha kondurdu.
"Sen varsan her şey hallolur." Beni doğrulamak istercesine sarıldı.
"Biz varsak her şey hallolur."
"Pezevenk Yekta kulaklığı otomatiğe mi aldın? Kardeşime ne yapıyorsan hemen uzaklaş. Oraya gelip belanı sikerim." Işık hızı ile birbirimizden uzaklaştık. Kulaklığımın düğmesine bastım.
"Abi ben daha aşağı inmedim ki." Bir silah sesi ve tekrar abimin sesi.
"Abiciğim sus. Bari onurun, gururun ile enselen.
"Sustum." Derin bir sessizlik.
🛐
Her bir katı temkinle indik. En son asıl hedefimiz olan salona geldik. Herkes odalara dağılmış olduğu için çoktan ölmüştü. Bir iki kişi var ya da yoktu. Abimler susturucu takılı olan silahlarla onları da vurdu.
Müzik kesildi. Her şey sustu. Balkonda olan kadın ve adam içeri girdi.
Ne kadar saçmaydı. Anne ve baba diyememek, isimlerini dahi kullanmak istememek çok acı olmalıydı ama benim hiç canım yanmıyordu. Tek istediğim öldürmekti.
Gördüğüm kadın yüzü nefesimi kesti. Ben bu kadına nasıl bu kadar çok benzeyebilirdim? Aynı yüz, aynı isim çok farklı iki kader. Kızlar her zaman annelerinin kaderini yaşamıyordu. Bazı kızlar annelerinin ona çizdiği kaderi yaşamak zorunda kalıyordu.
Ben bu karşımda duran insanların çocuğu olamayacak kadar farklıydım.
İkisi de birden cebindeki silahları çıkardı. Gülümsedim. O kadının namlusu bana dönüktü. Kocası da ona uymak ister gibi namlusunu bana çevirmişti.
"Silahları bırakıp dövüşmeye var mısınız? Hem biraz sohbet ederiz canım! Birbirimizi tanıyalım değil mi babacığım?" Bastıra bastıra kurduğum cümle ile karşımda duran kadın kaskatı kesildi.
"E hadi silahları bırakın!" Abimler arkamda benden bir komut bekliyordu. Hepsi farkındaydı. Bu savaş en başından beri beni savaşımdı. Onlar sadece beni buna hazırlamıştı. Burda olmalarının sebebi arkamı toplamak olduğuna emindim.
"Ben size cesaret vereyim o zaman." Silahlarımı yere attım. Çelik yeleği de çıkarıp attım. İlk uyan o kadının, kocası oldu. Silahı yan tarafa fırlattı.
"Anne hadi. Sende bize ayak uydur." Dediğimi yaptı. Koşarak sert bir tekmeyi babamın kasıklarına geçirdim. O sırada bana yaklaşan anneme bir yumruk atmıştım.
"Ben Damla Efsun Kartal. Sizin ikinizin, yasak aşkınızın meyvesiyim. Bir nevi sizin gibi küflü, çürük şeylerden çıkan nadide bir elmas tanesiyim." Babama yumruk attım. Annem eline ne ara aldığını bilmediğim bıçağı bana batırmaya çalıştı. Elini ters çevirip çıplak omzuna bıçağı sertçe sapladım. Acı ile çığlık attı.
"Karının öldü dediği, doğurup kaçtığı çocuğunuzum. Yıllardır şu orospunun yediği bokun cezasını çekiyorum." Bıçağı annemin omzundan çektim. Babamın bacağına sapladım.
"Mert var ya. Ölen oğlunu biz öldürdük. Öz oğlun, öz kızına tecavüz etmek isteyen bir piçti. O bunu isterken ben, onun kardeşinin sevgilisiydim." Bıçağı onun bacağından çektim ve yan tarafa fırlattım.
"Bana yaptığınız gibi babamın ve abimin hayatını da mahvettiniz. Beni yıllarca aile kavramından mahrum ettiniz." Annemin saçını elime doladım. Onu sertçe çekerek kocasının bacağının üstüne fırlattım.
"Benden her şeyimi aldınız. Merhametim, vicdanım, hayallerim, çocukluğum, ailem bütün her şeyim gitti. Siz benim hayatımı sikip attınız lan!" Yere düşen bedenleri ayağım ile ezdim.
"Şu halime bak! Ben bu değildim. Kendimi tam bulmuşken tekrar kaybettim! Sizin yüzünüzden bir hiç oldum ben!" Hissediyordum. Aynı şey oluyordu. Kendimi kaybediyordum. Krizin eşiğindeydim. Vücudum zangır zangır titriyordu.
"Sizin ölümünüz kızınızın elinden olacak. Duydunuz mu? En büyük korkun senin katilin olacak anne!" Bir kaç adım geriledim. Nefesim kesiliyordu. Gelmeden içtiğim uyuşturucu etkisini kaybetmeye başlamıştı. Yakalanmamak için yanıma almamıştım. Şimdi ise her şey sallanmayı bırakmıştı. Halisünasyonlar gitmişti. Zihnimdeki ses ilacın etkisi bittiği an geri gelmişti. Tam tersi olmalıydı ama hiç olmuyordu.
Yaptığım şey aptalca ve yanlıştı. Bunu biliyordum ama eğer kendi aklım ile gitseydim vicdanım beni çok büyük yanlışlara itecekti.
"Biz bir bütünüz. Lanetin benim. Sonun ve ölümün benim." Anında başım ağrımaya başladı.
Arkaya gerilemeye devam ettim. Bir vücuda çarptım. Kim olduğuna bakmadan o vücuda sığındım.
"Abla iyi misin?" Kerem'in başta olan ciddiyeti gitmiş yerine ürkek bir erkek çocuğu gelmişti.
"İyi değilim. Götür beni. Nefes alamıyorum. Onlar ile sonra konuşacağım." Kerem beni kucakladı. Vücudumu sıkıca tutarak onlara gösterdiğim, sağlam olan tek çıkışa yöneldi.
"Kerem midem bulanıyor. Çok sıcak. Garip hissediyorum. Bütün gücüm çekilmiş gibi geliyor." Sokağa çıktığımız an soğuk hava yüzüme çarptı. Aldığım soluk daha çok midemi bulandırmıştı.
"Kusacağım indir beni." İndirmedi. Onun yerine bir kenara geçip beni hafifçe yana eğdi.
"Kerem indir. Görme." Onunda midesi bulanırdı.
"Ablamdan tiksinmem ki. Ayakta duracak halin yok." Cevap veremeden kusmaya başladım. Kan kusuyordum. Yüksek dozdan olduğuna emindim. Sadece bugün için bu tehlikeye girmiştim. Sağlam kafa ile beceremezdim.
Sonunda toparlandım. Nefeslerim yavaştan düzeliyordu.
"Su getirin." Aniden yüzüme doğru bir su uzatıldı. Adamlar bize bu kadar yakın mıydı?
"Aç ağzını hadi." Dudaklarımı araladım. Ağzıma aldığım minik su ile gargara yaptım. Ardından bir kaç yudum içtim.
"İyi misin şimdi? Bir yerine mi vurdular? Kan kustun." Arabalara doğru yöneldi. Abimler o sırada ikisini almış geliyorlardı. Yekta'nın endişeli gözleri ile karşılaştım. Yorgun olan bedenim kendini belli etti. Kafamı Kerem'in omzuna yasladım.
"İyiyim ablacığım. Sadece hazmetmem gerekiyor. Yine bir şeyleri normalleştirmem lazım." Açılan arabanın kapısı ile beni yavaşça içeri yerleştirdi. Kendi yanıma gelerek ona yaşlanmamı sağladı.
"Uyu sen. Ben seni uyandıracağım eve geçince." Reddedecek halim yoktu. Yaslandığım omzunda çoktan uyuklamaya başlamıştım.
🪭
Gözlerimi zar zor araladım. Anlaşılan beni uyandırmak yerine odama taşımışlardı. Tüm uzuvlarımın ağrıdığını hissediyordum.
Ayağa kalkarak banyoya yürüdüm. Sıcak su iyi gelirdi. Kuvete tıpacını taktım. Sıcak suyu açtım. O dolarken kendime kıyafet çıkaracaktım.
Göze uzanarak kendime acı kahve bir iç çamaşırı takımı çıkardım. Kıyafet olarak üstüme ince askılı bej bir badi, altıma ise kahverengi bir şort aldım. Hepsini yatağın üstüne atarak tekrar banyoma geçtim. Üstümdekilerden hızlıca kurtuldum. Kuvet hala tam dolmamıştı.
Uzun süre sonra ilk defa cesaret edip çıplak vücuduma aynadan baktım. Eskisine göre daha zayıftım. Tenim sanki daha çok açılmış gibiydi. Vücudumda bulunan izler neredeyse tüm bedenimi kaplayacaktı. Bembeyaz, yaralarla dolu bir cesete benziyordum. Elim karnıma gitti. Kolumu oraya sardım.
"Hiç mi olmayacak? Hep imkansız olarak mı kalacaksın benim için?" Kafamı aşağı eğdim. Bu kadar şeyden sonra ölmem gerekirdi belki ama ben yaşamayı seçtim. Ben gerçekten birileri yüzünden değil, zamanı gelince ölmek istedim.
Küvet dolmuştu. Suyu kapattım ve içine girdim.
"Hayat bana çok şey borçlu. Bu yüzden yaşayarak bütün kaybettiklerimin bedelini ödetmem lazım." Gülümsedim.
"Hem artık gerçekten ailem var. Benim ölmemi istemeyecek insanlar var. Yaşamam için kendini tehlikeye atan kardeşim ve sevgilim var. Beni kötülüklerden korumak için her şeyi yapabilecek bir abim var. Yaşanmamış hayallerim var." Birden kapımın açıldığını işittim. Banyonun kapısı açıktı.
"Yavrum uyandın mı?" Duyduğum Yekta'nın sesi ile kıpırdamayı bıraktım.
"Evet, banyodayım." Adım seslerinden yaklaştığını anlamıştım.
"Gireyim mi, müsait misin?" Gülüşüm daha çok büyüdü.
"Gel ve soyun." Bir süre cevap ve hareketlilik kesildi. Beklemediği bir cevaptı.
"Bak gizli gizli geldim. Poyraz götü yaklarsa sikecek belamı." Kahkaha attım.
"O zaman seni yakalamayacağı yere, yanıma gel." Beni mantıklı bulmuş olacak ki içeri girdi. Gözleri bana değmiyordu. Zemine bakarak kapıyı kapattı.
"Olmaz öyle. Deve kuşu gibi kafanı kuma gömmen lazım." Anlamadığı için kafasını kaldırdı. Anında pişman olmuş gibi bakmadan geri eğdi.
"Neden dedin öyle?" Gülümsedim. Onu bir kaç saat önce adam öldürken görmesem masum bir çocuk diyebilirdim.
"Hiçç." Kafasını kaldırmaması sinirimi bozuyordu.
"Normalde arsız olan taraf sendin. Ne oldu sana? Sevgili olunca mı utanasın tuttu." Yutkundu. Bir şeyler düşünüyor gibiydi.
"Bana neden söylemedin?" Ona gülerek bakmayı sürdürdüm.
"Ne söylemem gerekiyordu?" Kafasını kaldırdı. Sadece gözlerimin içine bakıyordu.
"Hap kullandığını neden bana söylemedin? Nasıl kendine yaparsın bunu?" Gülüşüm silindi.
"Nasıl?" Bir adım atmak istedi ama tereddüt ederek bundan vazgeçti.
"Belirtilerden tahmin ettim. Başta konduramadım ama bir şekilde öğrendim işte. Güzelim neden? Bedenin o dozu kaldırmasa ölecektin!" Hızlıca suyun içinden çıktım. O ise arkasını döndü.
"Bornoz." Kapının arkasından alıp uzattı. Üstüme geçirip kuşağını ağrıyan belimden dolayı hafifçe bağladım. İkimiz birlikte banyodan çıktık. Önce gidip kapıyı kilitledim. Sonra ise yatağıma oturdum.
"Yapamazdım. Onu kullanmadan kimseye zarar veremezdim. Ayrıca o dozun bana zarar vermeyeceğini biliyordum." Birden gözlerimiz birbirine tutundu. Son cümlemden sonra ela hareleri buz gibi bakıyordu.
"Efsun ne diyorsun? Yavrum yoksa sen," Onu susturdum.
"Bağımlı değilim. Mert sayesinde biliyorum." Yanıma oturdu. Beni göğüsüne çekti.
"O siktiğim iti sana ne yaptı? Hiç bir zaman soramadım. O sana ne yaptı? Sana nasıl uyuşturucu verdi?" Beni sıkıca sardı.
"Güzelim sen neden bunu yaptın? Hazır değilsen beklerdik. Kendini zehirlemezdin. Sadece beklerdik. Bu çok yanlış. Efsun bu çok kötü. Bunu lütfen yapma. Basit bir şey değil. Öylesine yapılacak bir şey değil Efsun. Canın ile kumar oynama. Daha fazla zarar alma. Yapma bir daha. Duydun mu beni? Bu batağa bir kere girersen çıkamazsın." Sesi titriyordu. Beni her saniye daha sıkı sarmalıyor ve saçlarıma art arda öpücükler konduruyordu.
Cevap veremedim. Bir bahane bulamadım. Titreysen sesi canımı okuyordu. Onun her iç çekişi benim içimi titriyordu.
"Benden özür dileme. Kendine bunu yapma sadece. Ben anlamadım. Ben özür dilerim. Bir daha aklından bile geçirme olur mu? Dönüşü olmaz güzelim benim. Yapma sadece." Bana sarıldığı gibi ona sarıldım. Üstüm başım umrumda değildi. Beni saran adamın üstüne titreyişi nefesimi kesiyordu.
"Sana sözüm olsun. Bir daha yapmayacağım. Yemin ederim aklımdan bile geçirmeyeceğim." Birbirimize sokulmuş kalmıştık. Ne abim ne Kerem gelmemişti. Nedenini bilmiyordum ama iyi ki gelmemişlerdi.
💕
Masanın üzerinde duran aletlere baktım. Hepsini özellikle istemiştim. Oğulları bana ne yapmaya çalıştı ise onlara aynılarını ya da benzerlerini yaşatacaktım. Bu sefer bunu sağlam bir kafa ile yapacak ve kolay kolay unutmayacaktım.
"Özlediniz mi beni?" Bağlı oldukları sedyelerden bana bakıyorlardı.
"Bugün abim ile size güzel bir bakım yapacağız. Hem biraz eskileri yad edelim." Eldivenlerin bir çiftini abime attım. Diğerini kendime aldım. Özellikle yavaş bir şekilde ellerime geçirmeye başladım.
"Siz içimdeki şeytanı uyandırıyorsunuz. Ben ise bundan çok fazla memnun olmaya başladım." Elim neşterlerden birine gitti.
"Çok hijyenik çalışırım merak etmeyin." Ağızları bağlı olduğu için konuşamıyorlardı.
"Açayım mı ağzınızı?" İkisinin arasına geçtim. Elimi ağızlarında olan bezlere uzattım. Hiç düşünmeden bezleri sertçe çektim.
"Sakın konuşmaya kalkışmayın. Sadece çığlıklarınızı rahatça duymak için açtım. Sinirimi bozarsanız dilinizi keserim." Korku dolu gözlerle bana bakıyorlardı. Oysa ki kendi evlerinde benden beter bir katili büyütmüş ve onakol kanat germişlerdi.
"Küçücük kız çocuğunu bir gecekonduya bile sığdıramamışsınız. Doğmayı seçen ben değilken bütün suçu bana yıkmışsınız. Kirlettiğiniz ve parçalandığınız 28 yılımın hepsinin bedelini ödeyeceksiniz. Susmak zorunda kaldığım her günün, acıdan kıvranırken yardım dahi bulamadığım her günün, güçsüz görüp incitirler diye ağlayamadığın her günün, şu canımın hiçe sayıldığı her günün cezasını çekeceksiniz. Ben nasıl yandıysam siz bunun misli ile sınanacaksınız. Sizin için kötü olan yanı ne olacak biliyor musunuz? Ben benden çalınan yılların telafisi için yaşayacak ve mutlu olacağım ama siz burada benim elimde öleceksiniz. Öldürmek için an kolladığın kızın gördüğün son yüz olacak anne." Çok sakin ve güler yüzlü bir şekilde konuşuyordum. Bu onları daha çok korkutuyor gibiydi.
Arkadan duyduğum konuşma ile tek korkanın onlar olmadığını anladım.
"Abi ben bu kızı tanıdığımda böyle değildi. Neşteri bizim götümüze sokmasın." Kerem'in sesi çok gergin geliyordu.
"Sırnaşma lan bana it! Ulan ben ne bileyim bu kızın bu kadar bozulmaya meyilli olduğunu. Allah'ım elimde küçük bir çaki büyüttüm sen affet." Bir patırtı duydum. Abim Kerem'i yere atmış olacak ki Kerem'in inleyişini işittim.
"Aptal mısınız? Ne kadar göz alıcı duruyor baksanıza. Soğuk kanlılığı, hareketleri, bakışı, gülüşü hepsi ayrı bir sek-" Güldüm.
"Lan bak ağzına sıçarım. Kaçtır sustum. Durmuyorsun. Kapat çeneni seni neşter ile sikerim!" Gülüşüm sekteye uğradı. Onları dinlemeyi bırakıp önümdekilere tekrar odaklandım.
"Her neyse. Ay nasılda evinizin içine sıçtım? Çok güzeldi değil mi? Ha bu arada ben evinizi yaktırdım. Haberiniz yoktu söyleyeyim bari." Anneme yaklaştım. Üstündeki elbiseyi elimdeki neşter ile kesmeye başladım.
"Harun bey sizin de kumarhaneler finito. Sizi daha fazla günahtan kurtardım. Gider ayak iyiliğim dokundu yine. Ay ama abimin hakkını yemeyelim. Her şey abim sayesinde oldu. Ne kadar güzel çalıştık bir bilseniz." Elbise tamamen kesildi. Babama geçtim.
"Anneciğim sana teşekkür etmeli miyim? Senin şerefsizliğin sayesinde abime kavuştum. Görüyor musun neye sebep oldun? Bak hırsın ve paragözlülüğün sonunu getiriyor." Babamın üstündekileri de çıkardım.
"Hmmm hadi karar verin. İlk hanginizden başlamalıyım? Korkmayın, konuşun izin verdim."
"Onu öldür. O ölsün. Ben seni tanımıyorum bile!" Zevkle kahkaha attım.
"Hayır. Babanın ölümüne o sebep oldu. Bizi dağıtan Harun. Git ona zarar ver!"
"Kesin sesinizi. Ben karar verdim." Anneme yaklaştım. Elimde olan neşteri tam karnının ortasını kesmek için kullandım. Kan hafifçe bana sıçradı. Elimim tersi ile yüzümü sildim.
"Sakın bağırma. Şu an senin çığlığını duymak istemiyorum." Neşteri derisine daha çok soktum. Çığlık attı. Hızlı bir tokatı yüzüne geçirdim. Dudağının kenarı kanamaya başlamıştı.
"Sana bağırma dedim!" Neşteri çıkardım. Başka bir yere batırdım. Yine çığlık attı. Önceden bıçak saplamış olduğum yere parmağımı bastırdım.
"Dilini koparacağım. Beni çileden çıkarma kadın!" Ses çıkarmamak için dudağını ısırıyordu.
Gözlerim Harun'a kaydı. Ona dokunmak dahi istemedim.
"Silahı verin. Bunu daha fazla yapmayacağım." Yapamayacağım diyemedim. Sesim kısıldı. Susup abimlerim bana tabancayı uzatmalarını bekledim.
Elime değen şey tabanca değil abimin eli oldu. Beni kendine çekti.
"Kızım iyi düşün. Kaldıramayacaksan yapma. Bu sona mahkum değilsin. Zehri senin yerine ben yayabilirim. Kendini zorlama. Bunu yapma abiciğim." Dudaklarım aralandı.
Abim kafamın içinde olan karmaşaya son verir gibi konuşuyordu. Aklımın içindeki bana zehir diyordu. Abim o zehri kendi kanında taşımak istiyordu. Aklımdaki bir sona mahkum ediyordu. Abim bana başka bir yol çizmeye çalışıyordu. Abim beni vicdan mahkemesinde yalnız bırakmak istemiyordu.
"Abi." Yüzümü elleri arasına aldı.
"Abim." Ellerinin üstüne ellerimi yerleştirdim.
"Teşekkür ederim." Alnımı öptü.
"Özür dilerim." Ben şimdi için teşkkür etmiştim. O benden geçmiş için özür dilemişti.
"Bırakın bizi ruh hastaları!" Abim cebindeki tabancayı hızlıca elime aldım. Sesin geldiği yöne bir saniye daha düşünmeden ateş ettim.
Ayyyy bu neydi böyle? Yazana kadar beş kere beynim düştü. Kaos seviyorum diyorum ama iş yazmaya gelince burda bir kal geliyor.
Neyse neyseee evet efenim finale çok az kaldı. Belki bir belki iki bölümmm
Bu arada Efsun hapı almasa değil birilerini öldürmek o evde o kadar rahat ddolaşamazdı bile. Biraz deli cesareti lazımdı. Yanlış bir yolla haletti.
Bu arada bölümlerin birinde biraz Yekta'dan bahsetmek istiyorum. Finalden önce Efsun sevgilisi hakkında bir şeyler öğrenmeli artık.
Ay bu arada 10k okunma ve 500 vote olmuş. Hatta geçmiş bile çok teşekkür ederimmmm💕💘💝💗😻💝💓
🦊
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
52.12k Okunma |
2.72k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |