28. Bölüm

Son Kez

Userimkuserim2006
userimkuserim2006

Karşımda volta atan Mert'e baktım. Mete gideli çok olmamıştı. O gittiğinden beri durmadan ileri geri yürüyordu. Depoda yankılanan telefon sesi ile yürümeyi bıraktı. Cebinden çıkardığı benim telefonuma baktım. Ekrana eğilmiş okuyup tekrar cebine atmıştı.

"Kurtulduğum ilk an senin o kafanı zevkle parçalayacağım." Bunu çok olağan bir şekilde söylemiştim. Bu tepkiyi bekliyormuş gibi bana yöneldi. Büyük adımları ile hızla bana ulaştı.

"Sonunda baş başa kaldığımıza göre rahat rahat sohbet edebiliriz bebeğim ne dersin?" Boynunu çıtlattı. Elini cebine attı. Çıkardığı anahtarı boynumdaki demire soktu. Duyduğum küçük sesle boynum hafiflemiş kısa süre sonra ise demirin ağırlığı gitmişti.

"Mete'den senin hakkında çok şey öğrendim. Sana ne kadar üzüldüm bilemezsin!" Boynumu hafifçe çevirmeye çalıştım. Duyduğum cümleler ile kaşlarım çatıldı. Anlamsızca gözlerimi yüzüne diktim.

"Aa yoksa senin haberin yok mu onun bildiklerinden? Ben anlatayım mı sana? Senin haberin yokken senin hayatını nasıl öğrendiğini, bunları bana nasıl anlattığını, her şeyi öğrenmek ister misin?" Ellerim yumruk oldu. Sinirim ve kırgınlığım daha çok belli etti kendini. Ne demişti Mete? Neler biliyordu? Niye anlatmıştı bunları bu adama?

"Uzatma! Ne biliyorsun? Ne öğrendin? Anlat her şeyi!" Büyük bir kahkaha atıp ellerini birbirine vurdu. Kafasını geriye atıp derin bir nefes aldı. Cebinden çıkardığı sigarayı yakıp konuşmaya başlamıştı.

"Damla Efsun Kartal 1999 yılında doğan annesinin ölümüne sebep olan bir kız çocuğusun." Gülümsedi sigaradan bir duman çekip yüzüme üfledi. Öksürdüm. Tekrar volta atmaya başladı.

"Abisi kayıp babası ölü. Babasının bıraktığı borçları ödeyemediği için canı yanan bir kadın. Ne olmuştu sana? Hmm hatırladım. Babanın belaları peşine düştü. Tecavüz etmelerine izin vermediğin için vurmuş ve oyuncak gibi kesmişlerdi seni değil mi? Bak neyi unutuyordum! Yarım bir kadınsın. Anne olma imkanı elinden alınan bir kadın. Ne kadarda acıklı!" Koca bir kahkaha attı. Sigarayı bitirmek üzereydi. Gözlerim sadece parmağında külü düşmek üzere olan sigardaydı.2

"Doğru ya daha bitmemişti dur bakalım. Sende buna sebep olan adamı öldürmeye çalışmışsın değil mi? Çok yazık ama onuda becerememişsin!" Zar zor yutkundum. Nefes alamıyordum. Ağlayamadığım her dakika boğazıma takıldı. Mete madem bunları biliyordu neden bana hiç söylememişti? Nefretle baktığı adama anlamıştı her şeyi. Peki ya bana bildiğini söylemeyi niye çok görmüştü?

"Ne bok bildiğin umrumda değil! Anlıyor musun beni! Geçmişim zaten her daim önümde! Tekrar anlatmanın amacı ne? Canımı yakmak mı? Beni parçalamak için çabalama. O adam burdan çıkıp gittiği an ben kırılıp döküldüm zaten. Başka bir şeye gerek kalmadı!" Boğazım hala kuruydu. Acısı yüzümü ekşitmeme sebep oldu.

"Asıl zevk verende o. Baksana yüzüne bakmadan bırakıp gitti seni. Ne bekliyordun Efsun? Kendi canını 5 aylık bir kadına değişmez benim kardeşim. Mete konu kendi olunca bencildir. Sen kimsin? Aptal bir heves. Onun ihtiyaçlarını karşılayacak bir kadın. Daha fazlası olmamışsın, olamayacaksında anlaşılan!" Aklımdan dolanan düşünceleri susturmak istedim. Mert bunları söylerken cebinden bir çakı çıkarmıştı. Avcunun içine aniden kesik atması ile anlamsızca ona baktım. Ne oluyordu? Kanlı elini birden karnıma bastırdı.

"Kanım senin vücudunda can bulsun istiyorum. Seni bana ait kılacak bir şey tenine değsin. Sen benim varlığımı bil ve hisset istiyorum." Elini boydan boya karnıma sürttü. Mide bulantısı ile nefesimi tuttum. Bu kadar kolay gözden çıkarılmak canımı yakıyordu. Düşüncelerimin yoğunluğu ve ağırlığı başımı döndürüyordu. Kendimi toparlamak için gözlerimi kapattım. Karnımdaki eli unutmaya ve derin nefesler almaya çalıştım. Kan kokusu yoğundu. Yok saymaya çalıştım. O ise elinin değdiği yere dudaklarını değdiriyor, kanı ile kirlettiği her parçamı dudakları ile dahada siyaha boyuyordu.

🫀

Yazar'dan

Havaya birden kış soğuğu çökmüştü. Alınan her soluk buz parçası gibi genize batıyor verilen her nefes duman olarak havaya karışıyordu. Adımlar eş değer atılıyor etraf dikkatle kontrol ediliyordu. Tim gerginlikle geldiği ormanda dolaşıyordu. Kamera kayıtlarına belli bir yere kadar ulaşmışlardı. Burda olma ihtimalleri kesin değildi ama başka seçenek olmadığı için tim buraya bakmaktan başka çare bulamamıştı. Bir ipucu veya herhangi bir iz bulabileceklerini düşünüyor ümitle ilerliyorlardı.

"Bir şey bulmadan dönmek yok her yeri karış karış arayın Tim!" Herkes bir ağızdan Sinan komutanı onaylamış ve işine geri dönmüştü. Her yer didik didik edilecekti. Her taşın altına her ağaç kovuğunun içine bakılacaktı. Onlar için Mete komutanı almadan dönmek yoktu. Karşılarında kimin olduğunu çok iyi biliyorlardı. Neler yapabileceğini nasıl saklayıp yok edebileceğini görmüşlerdi. Onun için temkinli ve dikkatli davranıyorlardı.

Dakikalar sonra bir ağacın üstünde bulunan zincirler göze çarptı. Düşman bunu bilerek bulunmak isteyerek buraya bırakmıştı. Tim mantık yürütmeliydi. Ezbere bildikleri bu ormanda sona, komutanlarına giden yolu bulmaları lazımdı. Çaba ve akıl işe karıştı. Düşünceleri olabilecek ihtimallere kaymamaya çalıştı. Komutanlarını ne halde değil nasıl bulacaklarını düşünmek lazımdı.

🩸

Ellerim buz gibiydi. Bacaklarım hala uyuşuktu. Gözlerim kapanmak için çabalıyordu ama kendime hakim olmam gerekiyordu. Hazmedemediğim gerçekler hala canımı sıkıyordu. Ne kadar zaman geçmişti bilmiyordum. İçimdeki ümit deponun kapısını gözlememe sebep oluyordu. Mete'nin hala bir planı olduğuna ve beni kurtaracağına inanmak istiyordum.

Aniden depoyu dolduran ışıkla gözlerim kısıldı. Karşımda koca bir feneri yüzüme tutan Mert duruyordu. Birden önüme fırlatılan adamla çığlık attım. Mert'in adamlarından biri fırlatmıştı yerdeki adamı. Bir çanta misali yerde sürünen kişiye baktım. Mert görmemi istermiş gibi feneri ona doğrulttu. Karşımda gördüğüm adamla ağzım hafifçe açıldı.

"Sana böyle bol bol sürpriz yapacağım canım! Bunun adı Akın'dı sanırım değil mi? Birden yolda önüme düştü. Onu sana yaptıklarından dolayı cezalandırmam için bana geldi sanki!" Hep yaptığı gibi yine iğrenç bir kahkaha attı. Yerdeki Akın'a döndüm. Yüzü kanla kaplanmıştı. Gözlerimi kaçırdım. Beni kan tutardı. Görmek midemin bulanması için yeterliyken kokusunu almak kısa sürede daha beter hale gelmemi sağlamıştı.

"Al onu burdan. Deli piç!" Konuşmam ile sanki kan boğazıma yapışmış beni tıkamıştı. Sakinleşmek için nefes almak istiyordum ama kan kokusu bunu imkansız hale getiriyordu. Hızlı ve sert adımlar duydum. Birden beklenmedik bir şekilde yanağıma çarpan elle kafam sola düştü. Anında ağzıma dolan demir tadı ile yüzüm ekşidi. Yanağımın sızısı kendini hissettirdi.

"Bana öyle bir kelime kullanmaya cüret etme. Kimin elinde ve nasıl durumda olduğunun farkına var. Benim canımı sıkma!" Art arda kurulan cümleler kulağıma yankı gibi geldi. Başım dönüyor midem bulanıyordu. Ağzıma dolan kanı biraz önce tükürmeme rağmen kan durmamıştı. Kendimi tutamadım ve kusmaya başladım. Mide suyum gelmişti. Açlık ve susuzluk kendini halsizlik olarak belli etmişti. Vücudumu taşımıyordum. Tamamıyla kendimi demirlere bırakmış aşağı sarkıyordum.

"Duydun mu beni? Cevap ver!" Saçıma asılan elle kendime geldim. Nefesimi tutmuştum. Yeni fark etmem ile hemen soluklanmaya başladım. Saçımı daha çok arkaya çekti. Önceden takılı olan demirin yeri sızladı. Zincirler neden Mete gittikten sonra daha çok acıtmaya başlamıştı? Zar zor soluklanıyordum. Saçlarımdaki eller gözümün dolmasına sebep oldu.

Yaşadığım 25 yılı düşündüm. Bunca yıl boyunca saçıma uzanan her el koparmak ve acıtmak içindi. Sonra o gelmişti. Bir tek o bendeki acıyı silip almak ister gibi yaralarımı sarmak beni sevmek ister gibi uzanmıştı. Saçımı okşarken döktüğü saçlarımı saklayan kıyamayan adam gerçekten sevdiğini bu hale getirecek birine mi bırakmış beni? Avucuna belkide onlarca saç telim düştü. Mete'nin öptüğü teller onun kanlı eline değdi. Artık saçlarımda kirlenmişti.

"Bu anı ve bugünü unutma olur mu Efsun? Çünkü ben bugün senin geçmişini sana hatırlatmak ve seni onu sevmeye mecbur bırakmak için burdayım." Saçımı çektiği için arkaya düşen boynum açıkta kalmıştı. Bilerek yapmıştı. Dudakları bana yaklaştığı sıra bağırarak küfürler ettim ve saç diplerimin acısını umursamadan kafamı çektim. Elini saçıma daha çok doladı. Beni asmış olduğu demir çubuğun kenarına kafamı sertçe çarptı. Yüzümün yanı değdiği demirle yandı. Kaşımdan sıcak bir şeyin aktığını hissettim.

"Beni seni erkenden öldürmem için zorluyorsun! Söylesene hiç mi yaşamak istemiyorsun?" Dakikalardır belkide saatlerdir soluduğum ve gördüğüm kana daha fazla dayanamıyordum. Kaşımdaki kan çeneme doğru yol çizdi. Bana bağırıp duran Mert'e cevaplar vermek bütün kinimi kusmak istiyordum. Vücudum bana karşı gelmiş gibi son kalan gücümüde çekip almış gibiydi. O an umut kalmadığına emin oldum. Ne olursa olsun gözlerimi çekmediğim depo kapısına bakmayı kestim. Gözlerimi yere atılan fenere diktim. Akın'ın yerden kaldırıldığını yeni fark etmiştim.

"Burdan nasıl olursa olsun çıkacağım. Bana ne yaşattıysan ve yaşatacaksan hepsi için seni bin parçaya ayıracağım. Canını sıkan her şeyi en yakından görüp yaşayacaksın. Deli orospu çocuğu!" Son gücümle bütün tehditlerimi savurmuştum. Saçlarımdaki eli çözüldü. Bıraktığını düşündüm. Çenemi kavradı bu sefer direkt olarak kafamı tam arkaya sertçe çarptı. Bünyemin zayıflığı ile gözlerim ağırlaştı. Kaşımda olduğu gibi kafamda bir sıcaklık yükseldi. Bu sefer aşağı akan kan ile eş zamanlı gözlerimde kapandı.

☠️

Yazar'dan

Mete hızlı adımlarla geldikleri yolu geri dönüyordu. O depodan çıktığından beri kendine zar zor hakim olmuştu. Dönmemişti. Sevdiği kadını umursamadan, düşünmeden bir kere arkasını dönmeden ardında bırakmıştı. Bir planı ve çözüm yolu yoktu. Mantıklı olanı seçmeye çalışmıştı. Bir seçenek sunulmuştu ona. Onun aklına ilk karşısında duran kadın değil ailesi ne halde olduğunu bilmediği kardeşi, timi gelmişti. Seçimi yapmazsa gidemeyecekti biliyordu. Arkasında bırakacakları çoktu, bırakamazdı. Damla için öyle değildi işte onun kimsesi yoktu. Ona ağlamazlardı.10

"Doğrusunu yaptım. Benden hayatını gizleyen kadına güvenip ailemi ardımda bırakamam." Kendi kendine anlatmak ve inanmak istedi. Kendini suçlu hissediyordu. Aşık olduğunu söyleyip yaralarını sarmaya çalıştığı kadına en büyük kesiği attığını biliyordu. Bu kesik ölüme bile sebep olabilirdi emindi. Düşünmek istemedi. Yüreğinin bir kısmı depoda parçalanıp yok olmuş gibiydi. Bencillik mi etmişti? Yanlış bir şey mi seçmişti? Bir yere ulaşması timine haber uçurması gerekiyordu. Kendini kurtarmıştı. Damlayıda kurtarması lazımdı.5

"Abicim önüne baksana!" Çalınan korna ile gözlerini arabaya dikti. Ne ara anayola çıkmıştı hatırlamıyordu bile. Sürücüye yaklaştı. Bir şeyler uydurarak araca binmişti. Önce kardeşinin güvenliğinden emin olacak ona iyi olduğunu gösterecek sonra ise ardında bıraktığı kadını kurtarmak için harekete geçecekti.

Mete farkında değildi. Belkide bilerek görmezden gelmek istemişti ama o depodan çıkarken içeride bıraktığı kadın Damla iken kurtarmaya gideceği kadın Efsun olacaktı. Mete bunu bilmese bile Efsun bir daha kimseye Damla olmayacak hatta belkide intikam için prensiplerini ve sevdiği herkesi hiçe sayacaktı. O kadın o depoda son kez sevgisinin nasıl parçaladığını ve onu nasıl kestiğini görmüştü. Son kezdi. Her şey o gün son kez olmuş ve sonsuza dek bitmişti. 7

nav haftam yaklaştığı için belli bir süre bölüm atmayacağım gibii. İyi okumalarrrrr 💓8

🦊

Bölüm : 21.12.2024 19:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...