Komutan Mete: Beş gündür yazmıyorsun başımıza taşlar yağacak
Damla: Taş bilmemde kurşun yağıyor genelde
Komutan Mete: O hep yağıyor zaten
Komutan Mete: Niye yazmıyorsun kaç gündür
Komutan Mete: Çok uzun bir işmiş herhalde
🎃
Elimde salladığım telefonla koltuğa iyice yaslandım. Gerilmiştim boşu boşuna "Efsun bugün kereme ziyarete gideceğiz sen gelecek misin?" Kafamı Beren'e çevirip düşünmeye başladım.
"Ben sonra giderim. Bir şeyler hazırlarım ordakilerede şimdi yetişmez" Beren kafasını sallayarak ayakkabılarını giymeye başlamıştı. üstüne beyaz uzun bir elbise giymişti. saçlarını omzuna doğru salmış kuğu gibi süzülüyordu ister istemez gülümsemiştim. "Bebeğim sen en son komutana trip atıyordun ne oldu o iş?"
Merdivenden eteklerini toplayarak inen Seren'e gözüm kaydı. Beren'e zıt bir şekilde simsiyah giyinmiş ve siyah bir şal takmıştı. Beyaz teni parlıyor gülüşü ile enerji saçıyordu.
"Bilmem konuşmadık iki gündür. Boşa uğraşmaya gerek yok belki de. Ya adam arkadaşıma göz dikmiş saçmalığa bak! Ben ona diyorum seni kocam yapıcam bana gelmiş arkadaşını bana ayarla diyor!" Sinirle ayağa kalkmamla ikisininde bakışları bana döndü.1
"Neyse ne ya bana asker mi yok?" tekrardan oturdum. İkisininde aynı anda gülmeye başlamasıyla kaşlarımı çattım. Sinirlenmem bile ciddiye alınmıyordu. Cık cık çok yazık.
"Gidin evimden kovuyorum sizi" Kahkahaları iyice artarken veda ederek dışarı çıkmışlardı. Duyduğum araba sesiyle Deren'in geldiğin anlamıştım.
🫠
Üstüme aynadan son bir kere daha baktım ve gülümsedim. "Her türlü meteor gibiyim bi kolumda komutan eksik" yavaşça elbiseden dolayı açıkta kalan omzuna bir öpücük kondurdum. Üstüme kalın askılı, kırmızı dizimin yarısına gelen bir elbise giymiştim. Saçlarımı sıkı bir atkuyruğu yapmış ve perçemlerimi şekillendirmiştim. Yüzüme çok dokunmamış rimel ve hafif renkli bir gloss sürmüştüm.
"Ya kızım duyuyor musun sen beni aloo!" Birden gözlerimi hoparlöre aldığım telefona çevirdim. Sena ile konuşuyordum fakat kendimi incelerken onu unutmuştum.
"Ay kusura bakma hayatım dalmışım öyle" koluma siyah çantamı takmış ve telefonu alarak yavaşça aşağı kata inmeye başlamıştım.
"Komutanlara mı daldın yavrum" dilimin ucunu ısırdım. Onu unutup kendi kendime konuşmuştum salak gibi
"Sena canım ben tünele giriyorum şimdi aaa çok karanlık" yavaşça telefonun sesini kapatıp açtım, kesik kesik duymasını sağlamıştım.
"Biliyoruz biz o tünelleri Efsun" Bir kaç kere daha aynı şeyi tekrarladım.
"Aaa noluyor öyle ışığa gidiyorum." Kesik kesik söylediğim cümleden sonra telefonu şak diye kapatmıştım. Mutfağa geçip Kereme önceden söz verdiğim börek ve sarmaları aldım. Sadece ona değil askeriyedekilerede yapmaya çalışmıştım. Yettiği kadardı artık.
"Hadi bakalım şans benden yana olsun" Ayağıma siyah günlük bir topuklu ayakkabı geçirdim. Bütün poşetleri sırayla kapıya çağırdığım taksiye taşıdım.
"Kızım yine yüklenmişsin yemekleri oraya mı gidiyoruz?" Gülümseyen taksici abiye aynı gülüşle kafa salladım. "Evet abi, hızlı gidelim lütfen"1
🦊
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
55.88k Okunma |
2.82k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |