37. Bölüm

Yeni Düzen

Userimkuserim2006
userimkuserim2006

"Ne yapayım ablama?" Mutfak masasına doğru yürüdüm.

‎"Sar bakayım bana 250 gram hamsi" sandalyeye geçip geri yaslandım.

‎"Ula hamsiyi napacasun?" Kerem'in anında değiştirdiği şivesi ile gülümsedim.

‎"Fişku yiyeceğim ver işte!" Elindeki top şeklini verdiği çiğköfteyi bana doğru attı. Yuvarlak çiğköftenin alnıma çarpması ile ağızım açıldı.

‎"Hasiktir gerçekten yapışıyormuş lan!" Bana yaklaşan Kerem'e ağzım açık bir şekilde bakmaya devam ettim. Alnımda kalmış olan çiğköfte parçasını parmağı ile almış ve ağzına atmıştı.

‎"Senin elinin volümünü sikeyim bu ne? Ulan bide yiyor!" Alnımda kalan dışında bir kısım kayıp düşmüş elime denk gelmişti. Hiç düşünmeden karşımda duran Kerem'in yüzüne yapıştırdım.

‎"Ya iki dakika yalnız bıraktık ne oluyor!" Bağıran Seren ile kafamız aynı anda mutfak kapısına döndü.

‎"Oynamaktan yemeye bırakmayacaksınız yaaa!" Üzgünüzce yanımıza koşan Beren iki eli ile çiğköfteyi avuçladı. Elleri dolduktan sonra yeşilliklere yaklaşıp ağızı ile marulu almış ve bizden en uzaktaki sandalyeye yönelmişti.

‎"Allah'ım niye herkes bu kadar geri zekalı bu evde?" Deren'de konuya dahil olmuştu. bize hakaret ederek dahil oluşu hiç etik değildi.

‎"Ben bir şey yapmadım bu tek hücreli kafama çiğköfte fırlattı." Deren bana yaklaştı. Masadaki peçeteden eline alıp alnımı sildi.

‎"Kerem nar ekşisi döksene bana" Beren'i görünce gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Avuçladığı çiğköftenin üstüne marul tıkıştırmıştı. O eli Kerem'e doğru uzatmıştı.

‎"Gel yavrum" Beren biraz daha elini uzattı. Kerem önce nar ekşisini sıkmış ardından Beren'in avuç içindeki çiğköfteye tek atmıştı.

‎"Gırtlağına sokayım! Önünde koca tepsi var benimkini bana bırak!" Dalaşmaya başlamışlardı. Gülümseyerek onları izliyordum. Deren arkadan sıkıca bana sarıldı.

‎"Çok seviyorum şu hallerimizi. Hep böyle kalalım." Gülümsedim. Karnımın üstündeki elleri ellerimle sardım.

‎"Teşekkür ederim varlığınız için." Yanağımı öptü.

‎"Teşekkür ederiz karşımıza çıktığın için." Arkamı dönüp boynuna sıkıca sarıldım.

‎Kerem'le konuştuğumuz günden sonra hayatımızda bize göre büyük değişiklikler olmuştu. 2 yıla yakın bir süredir birlikte yaşıyorduk. Seren eşinden dolayı bizden ayır yaşıyor ama sık sık kalmaya geliyordu. Eski evlerimizden çıkmıştık. Ortaklaşa bu evi tutmuştuk. Uzun süredir psikolojik destek alıyordum. İşimi değiştirmiştim. Daha iyi hissediyordum. Yine bir şekilde onlar sayesinde toplanmıştım. O günden beri ne Poyraz'la bir daha görüşmüştüm ne de Yekta ile iletişime geçmiştim. Yekta'nın bana söylediği yalan ister istemez beni ondan uzaklaştırmıştı. Numaram, ev adresim, iş yerim her şey değiştiği için bana kolayca ulaşamıyorlardı. Ben yine kendi dünyamın içinde beş kişilik ailemle mutluydum. Yeniliklere uzun süre kapalıydım. Değişim ya da yeni insanlar istemiyordum.

‎"Benide alsanıza aranıza bok gibi kaldım burda." Seren'e gülümseyerek baktım. Bir kolumuda ona doğru uzattım. Üçümüz sıkıca sarılıyorduk.

‎"Bensiz romantizm mi yaşanır yer açın." Eldivenlerini çıkarıp bize doğru yönelen Kerem ile biraz daha alan açtık.

‎"Ben kaldım durun!" Kerem koşan Beren'e çelme takmış ardından onun için açılan yere sırnaşmıştı.

‎"Kusura bakma ablacım ama saçımda ya da yüzümde nar ekşisi istemiyorum." Uzun saçların varmış gibi savurdu. Gülerek yanağını öptüm.

‎"Çüş bu kız ırzıma geçecek!" Dehşetle bana bakıyordu. Bir eli ile tişörtünün zaten kapalı olan yakasını kapatmaya çalışıyordu. Şaşkınca ağzımı açtım.

‎"Şerefsiz köpek!" Bağırarak gelen Beren elindeki kocaman çiğköfte parçasını Kerem'e fırlattı. Kafasını eğen Kerem'den dolayı o parça benim açık olan ağzıma girmişti.

‎"Harika bir basket daha!" Kerem alkış tutarak kaçtı. Ne yapacaktım ki o da böyle bir yavşaktı.

‎Böyleydi işte daha sakin ve huzurluydum. Onlar varken en çokta mutluydum. Artık gözüm başka şeyler aramıyordu. Bana verilen ile yetinirsem canım yanmazdı, biliyordum. İntikam işlerini rafa kaldırmıştım. Mert'e gereken şeyler yapılmıştı. Mete hakkında iki hafta önce bir şeyler duymuştum. Bir şekilde görevden alınmıştı. Nasıl ve neden olduğunu çok umursamıyordum. Öğrendiğim diğer şey ise geçen hafta nikahı olduğuydu. Bana -nasıl yaptığını bilmediğim bir şekilde- davetiye göndermişti. Adını gördüğüm an davetiyeyi çöpe atmak istemiştim fakat Kerem zorla davetiyeyi benden alıp Mete'nin nikahını basmıştı. Aldığı davetiyeyi ona yedirmeye çalıştığını öğrenmiş ve onu ordan çıkarmak için nikaha gitmek zorunda kalmıştım. En azından davetiyeyi birazda olsa yedirebilmişti.4

‎👾

‎Geriye yaslanarak televizyonu açtım. Hızlıca bir müzik açıp sesi son ayara aldım.

‎Hiç kimse uyanmamıştı çok sıkılıyordum. Elime aldığım kulak tıkacını taktım. Onlar uyansın diye kendi kulak sağlığımdan olacak değildim.

‎Birden boynuma dolanan kolla ağzımdan bir çığlık kaçtı. Kerem beni kilide almıştı. Elimle kulağımda tıkaçları çıkardım.

‎"Nefes alamıyorum." Kısıkça mırıldandım. Endişeyle geri çekilmişti. Koltuğun üstünde atlayıp yanıma oturdu. Elleri yüzümü kavradı.

‎"Yavrum iyi misin?" Yüzümü gördüğü an küfür edip geri çekildi.

‎"Her seferinde yiyorsun." Diyerek kıkırdadım. Yutkunarak geriye yaslandı.

‎"Bunu bu kadar sık yapma." Gözlerimi kırpıştırıp ona sırnaştım.

‎"Sen benim için mi endişeleniyorsun oy" yüzüne vura vura sevmeye başlamıştım. Bunun tadı bir başkaydı.

‎"Ya kızım dur yapma tipim kayıyor!" Devam ettim.

‎"Bak canını sıkarım." Ağzına vurdum.

‎"Sen kaşındın." Birden beni ters çevirip karşı koltuğa attı. Ardından gelip üstüme eğilmesi ile şokla ona baktım. Çocuk çanta gibi beni fırlatmıştı.

‎"E ne olacak şimdi?" Yüzüme yaklaştı.

‎"Hayır sakın bak kalkar döverim seni!" İyice yaklaştı.

‎"Kalkmana izin verir miyim bir düşün." Sinirle sağa ve sola sallandım.

‎"Boşa uğraşma" Hart diye burnumu ısırması ile çığlık attım.

‎"Yamyam puşt bırak burnumu!" Seren'in onu çekip kenara atması ile dikleştim.

‎"Ya bu nedir ya?" Burnumu ovdum.

‎"Açsan söyle niye milleti ısırıyorsun sabah sabah?" Deren'e hak verircesine başımı salladım.

‎"Kulağınıza sokayım bu nasıl bir müziktir?" Beren bu cümlesinden sonra merdivenlerin üç basamağını kayarak inmişti. Bozuntuya vermeden sakince ayağa kalktı.

‎"Narin bedenim müziğe dayanamadı yanlış anlaşılma olmasın." Aynen dermişçesine başımı salladım. Ayrıca müzikte ne vardı ki? Gayet güzeldi.

‎"Cidden sabah sabah biz neden delilo diye bir şey dinliyoruz?" Güzel bir seçimdi. Zevkli bir insandım.

‎"Kalkmanız için, sıkıldım ya! On saattir uyuyorsunuz." Kerem elini ağzına kapattı. Koca karılar gibi beni kınadı ve konuşmaya devam etti.

‎"3'te yattık ve şu anda saat sabahın 7'si" uykum kaçmıştı ben ne yapsaydım?

‎"Ya hafta içi alıştım erken kalkmaya ne var!" Kafama yediğim şaplak ile kafam öne düştü. Elimi arkaya atıp orayı ovdum.

‎"Kalk git kahvaltı hazırla madem kalktın." Seren'e bakıp hüzünle kafa salladım. Başımı aşağı eğerek mutfağa yöneldim. Haketmiştim.

‎"Gariban köpek gibi durma. Bende geliyorum yardıma acıdım." Kerem beni omzuna atıp yürümeye başladı, kıkırdadım. Görüş alanımdaki saçlarını avuçladım.

‎"Çalışın köleler!" İkimiz harici kimsenin mutfağa gelmediğini görünce kaşlarım çatıldı. İçeri oturup müziği kapatmış yerine dün izlediğimiz diziyi açmışlardı.

‎"Ben hazırlayayım bu sefer hadi sana kıyağım olsun. Dünün hatrına," dün onlara afilli bir sofra kurmuştum. Kerem beni tezgaha oturttu. Yüzüme bakıp sırıttı.3

‎"Gülme öyle eşek gibi ne var?" Kollarından birini yanıma yasladı.

‎"Boyun kaç lan senin yer elması?" Kaşlarımı çattım. Karnına yumruğumu geçirdim. İki büklüm olmuştu. Yer elması hiç hoş bir tabir değildi.

‎"Bak aynı boydayız şimdi." Derin bir nefes aldı ve duruşunu düzeltti.

‎"Şaka yaptım niye vurdun ki?" Gülmemek için dudağımı dişledim.

‎"Şakasına vurdum niye alındın ki?" Bana kötü bakışlar gönderirken sofrayı hazırlamaya başladı.

‎O hazırladı ben izledim. Ara sıra gözüm içeride ve diğerlerinin üstünde gezindi. Bu ev kalbimin içini ısıtıyordu. Her akşam iş dönüşü beni bekleyen birilerinin olduğunu bilmek çok güzel bir histi. Kapımı açan biri vardı. Sürekli yanımda olan, her halimi anlayan, beni sarıp sarmalayan, benimle saçmalayan birileri vardı hayatımda. Benim gerçekten küçük mutlu ve tatlı bir ailem vardı. İliklerime kadar şefkatlerini hissettiğim mükemmel bir aile..

‎🌞

Poyraz'dan

‎"Bana daha ne kadar engel olabileceksin?" Elimdeki viskiyi tek yudumda bitirdim.

‎"Kendi düzenini kurmuş işte, hepimizi geride bırakmış hala ondan ne istiyorsun? Kaç yıl geçti bırak artık!"

‎"Gerçekleri öğrensin istiyorum." Bardağı masaya bıraktım.

‎"Onu sevmiyorsun, görmek istemiyorsun. Sen benim kardeşimin varlığından rahatsız oluyorsun niye bu ısrarın?" Güldü.

‎"Güzel oğlum beni nasılda iyi tanıyorsun. Belkide benimde onun yaptığı gibi intikama ihtiyacım vardır."

‎"Bunu ona dokunarak yapamazsın. Gelir seni öldürürüm biliyorsun değil mi? Onu korumak için yemediğim bok kalmadı benim. Ben senin ona yaklaşmana izin verir miyim sence? Onun başına bu olayları zaten sen açmışken hala ne intikamından bahsediyorsun?"

‎"Benim oğlumsun sen! yerini bil Poyraz. O senin kardeşin değil bunu anla onu bu kadar koruma."

‎"O benim kardeşim senin kızın değilse bile bu böyle aklına sok!" Kahkaha attı.

‎"Sen benim oğlumsun ama o kızım değil. Seninde bir kardeşin yok." Telefon yüzüme kapandı. Sertçe duvara fırlattım. Aniden açılan kapı ile oraya baktım.

‎"Kardeşim ne oluyor?" Masadaki bardakta artık yerdeydi.

‎"Durmuyor lan durmuyor. Kendi kızına dahi merhamet etmiyor, umursamıyor!" Bana yaklaştı.

‎"Kaç yıldır durdurmaya çalışıyorum. Olmuyor işte inat etmiş canını yakmadan bırakmayacak peşini!" Oturduğum sandalye kırıldı.

‎"Ben sırf iyi olsun diye geri duruyorum ondan lan! Yanına yanaşmıyorum, kendimi hatırlatmamaya çalışıyorum. Beni geçmişi silip atsın yeter ki iyi olsun diye uğraşıyorum. O kadın gelmiş gerçekleri öğrensin diyor!" Halıyı tekmeledim.1

‎"Bu kıza mutluluk haram mı?" Yekta beni tutup koltuğa oturtu.

‎"Böyle gidemez onunla gidip konuşmam durumu izah etmen doğrusu olur. Annen giderse senide yakar. Elindeyken gidip anlat seni anlayacak biliyorum ben. Belki kendini affettirmek için bir yol bulursun bu şekilde"

‎"Kaç yıl oldu? Belkide beni unuttu bilmiyorum. Ne diyeceğim karşısına geçip? Ya kızar benden daha çok uzaklaşırsa? Ben ona yanında olmak seni korumak istiyorum dedim onu yalanlarla koruyamam ki. Benden nefret ediyor mudur Yekta? Beni sence sevmeye çalışabilir mi? Onu zorlamak istemiyorum." Omzumu destek vermek istercesine sıktı.

‎"Bende geleyim birlikte konuşalım onunla ne dersin? Onun iyiliği için konuşacağız." Yüzüne baktım.

‎"Görmek ister mi bizi?" Yekta kısa bir süre sessiz kaldı.

‎"Görüşmek zorundayız. Bu bir istek değil zorunluluk bir şekilde görüşeceğiz. Kendimiz için değil onun için istiyoruz bunu biliyorsun." Kafa salladım. Artık işler rayından çıkıyordu. Tekrar düzeni mahvolsun istemiyordum. Ben ona yaklaşmaya kıyamıyorken annem öz kızına zarar vermeyecekti. Bunu uzun süredir yaptığım gibi yine tüm gücümle engelleyecektim.

‎💞

Yekta'dan

‎Dolaştığım sokağı baştan aşağı süzdüm. Hiç bir yerde onu görememiştim. Bugün evden çıkmayacak mıydı? Hep buradan geçerdi.

‎Dakikalardır beklediğim yerden ayrılmaya karar verdim. Anlaşılan bu hafta onu göremeyecektim. Arkamı dönüp aşağı doğru ilerledim. Aniden bir beden bana çarptı.

‎"Abicim önüne bak Allah için ya!" Duyduğum sesle kafamı önüme eğdim. Aşağıdaki minik kafa yere saçılan eşyalarını topluyordu. Çok mu erken çıkmıştı bugün evden? Onunla beraber bende yere eğildim, eşyalarını toplaması için yardım ettim.

‎"Bir santim bile uzamamışsın. Görmemek benim suçum mu?" Elleri dondu. Sahi ne kadar olmuştu biz görüşmeyeli? Tatlı sesini, bana çemkirişini özlemiştim. O dört ayı tekrar yaşamak ve ona daha iyi gelmek için yapabileceğim çok şey vardı. O ayların bütün günlerini birlikte ve dolu dolu geçirmiştik. Yıllar sonra ilk defa bir kadın bir şekilde dikkatimi çekmişti. Bunu bir çaba harcamadan yapmıştı. Nedenini, nasıl olduğunu bende anlamıyordum. Belkide anlamak istemiyordum. Tek bildiğim onu gereğinden fazla özlemiş olmamdı.

‎"Ne halt ediyorsun burada?" Eşyalarını hızlıca omzundaki çantaya tıktı. Ayağa kalkıp aynı hızla yürümeye başlamıştı. Böyle bir tepkiyi elbette ki bekliyordum.

‎"Yolum düştü geldim işte. Sen nasılsın Damla? Neler yapıyorsun?" O önde ben arkada hızlıca yürüyorduk.

‎"İyi o zaman yolun neden ve kimin için düştü ise onunla ilgilen. Bana soru sorma."

‎"Aslında ilgileniyorum ama bana biraz sinirli gibi." Adımları durdu.

‎"Yine bir derdiniz mi var? Şimdi onun söylediği gibi seni korumak istiyorum zırvalıklarını dinleyecek vaktimde yok zaten git başımdan." İlerlemeye başladı. Kolunu kavradım.

‎"Bir kere dinlesen olmaz mı?" Kafasını iki yana sallayarak reddetti.

‎"Bu iki yılda neler değişti, ne oldu hiç merak etmiyor musun?" Kolunu çekip yürümeye devam etti. Bu sefer önüne geçtim.

‎"Sen bunları umursamasanda ben senin hakkında çok fazla şey merak ediyorum." Yüzüme baktı. Net bir şekilde gördüğüm suratı ile istemsizce gülümsedim. Ne kadarda güzelleşmişti. Yaz ayı geldiği için çilleri dahada belirginleşmiş, sıcaktan yanakları kızarmıştı. Hafifçe esen rüzgar tatlı kokusunun burnuma ulaşmasını sağlıyordu. Dalgalı saçları yaptığı topuzdan fırlamış her esintide sallanıyordu.

‎"Ne bakıyorsun öyle?" Yutkunarak bakmaya devam ettim. Nasıl bakıyordum ki?

‎"Ne varmış bakışımda?" Sabır çekti. Gitmek için sağ tarafıma yöneldi. Oraya geçip yine önünü kapattım.

‎"Uzun zaman oldu artık yüzleşmenin vakti gelmedi mi?" Yüzüme bakmıyordu. Dudağını dişlemeye başlamıştı. Gözlerim yüzünü taradı. Şu küçücük suratı nasıl bu kadar çok özleyebilirdim? Bana abi gözü ile bakan bir kıza bir şeyler hissetmek çok aptalcaydı. Bunun ne olduğunu bilmemek, emin olmamakta saçmaydı. Birde bu kız arkadaşımın kardeşi iken benim yaptığım şey mantıklı mıydı? 4

‎"Poyraz ile mi yüzleşeceğim? Bu saatten sonra ne gerek var? Benim gibi o da bir düzen kurmuştur diye düşünüyorum. Bunu bozmaya gerek yok." Bu sefer gitmedi bir cevap bekledi. Onu ikna etmek için gerçekten dikkatini çekecek bir şey söylemeliydim.

‎"Annen hakkında yüzleşmen gereken şeyler var. Bunu abin yolu ile yapacaksın." Annesinden bahsettiğim anda bana bakan gözlerinden bir ışıltı geçmişti. Yumruk yaptığım ellerimi arkama sakladım. Annesi hakkında hiç bir şey bilmiyordu değil mi? Belkide onun yüzünü dahi görmemişti.

‎"Anneni merak ediyor musun?" Parmakları ile oynamaya başlamıştı. Gözüm ellerinde gezindi. Artık eskisi gibi yara bere içinde değildi. Yüzümde bir tebessüm oluştu. Önceden parmaklarının kenarı hep yaralarla dolu olurdu. Stresten yapardı. Eskisi gibi değildi. Daha mutlu ve canlı duruyordu. O huzurlu hayatın bir parçası olmak istemem yanlıştı değil mi?

‎"Umarım bu benimle konuşmak için bir oyun değildir. Eğer öyle bir şey ise hoş şeyler olmaz." Sırıtmamak için kendimi tuttum. Biliyordum aslında istese ağzımıza sıçardı. Ona rağmen gözüme sinirli küçük bir çocuk gibi görünüyordu. Kollarıma çekip sevmek isteyeceğim kadar tatlı bir çocuktu.

‎Boğazımı temizledim.

‎"Yalan yok annen hakkında merak ettiğin çoğu şeyi öğrenebilirsin." Bir şeyi ölçüp tartıyor gibi bana bakıyordu. Kahvenin en masum hali gözlerinde yer edinmiş gibiydi.

‎"Telefonunu ver." Sorgulamadan telefonumu uzattım. Rehbere girdi. Büyük ihtimalle numarasını kaydedecekti. Tahmin ettiğim gibi yaptı. Kendini aradı.

‎"Al. Ben müsait olunca yazarım." Tamam dercesine kafamı salladım.

‎"Hal hatır içinde ara sıra yazayım mı?" Sert bakışlarını gözlerime kenetledi.

‎"Hayır." Uzatmaya gerek yoktu. Fazlası ile netti.

‎"Tamam yazacağım. Her sabah günaydın ve her gece iyi geceler" sabır çekercesine gökyüzüne baktı.

‎"Siktir git." Kafa salladım ve arkamı döndüm. Yüzümdeki sırıtış ile tüm yol boyunca yürüdüm. En azından telefonumu götüme sokmamıştı. Yapmamıştı.

‎Elimdeki telefondan rehbere gittim. Efsun Kartal yazısını sildim. Yazdığım şeyi kaydedip telefonu cebime attım.

‎"Mahperi" kişisi rehberinize kaydedildi.2

‎Evet efenim bir bölüm daha sonuna geldik.

‎Aklıma gelmişken açıklayayım. Kitabın başrol erkeği hiç bir zaman Mete değildi. Şu ana gelmemiz için Mete'nin bir şekilde Damla'nın hayatına dahil olması gerekiyordu ve benim tercihim bu şekilde oldu. Onların bazı sahnelerini çok detaylı bir şekilde yazdım çünkü sonrasında bunların Damla'yı nasıl etkilediğini ne gibi pişmanlıklara sebep olduğunu göstermek, hissettirmek istedim. Zaten kitap aslında tam olarak bir aşk kitabı değil. Asıl başrol Damla'ydı en başından beri. Hikaye onlar ile başlasada onlar ile bitmeyecek. 2

‎Elimdeki bütün stok bölümleri atmaya karar verdim. Bu bölüm dahilinde dört bölüm atacağım ve uzun bir süre -finali yazıp tamamlayana kadar- bölüm atmayacağım.

‎Yine çok fazla konuştum. Hadi ben kacarotti sizede iyi okumalarrrrrr🩷

‎🦊

Bölüm : 27.01.2025 17:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...