

-3 gün sonra -
Ablam ve Kamran geleli 3 gün olmuştu ve ben kocamla aynı yatakta yatamıyorum.. 3 gündür hemde ! Onun kokusu olmadan uyanmak nedir bilemezsiniz.. Ablam ve Kamran bana çok kızmıştı helede resmi nikah olmadan aynı evde bulunmaya.. Resmi olmasada Allah katında onun eşiydim. Haksızlık bu!
Bu arada Kamran kimseye ihtiyacı olmadan yürüyebiliyordu. Bu iyi haberdi kötü haber ise.. Gülsüm Kamrandan ayrılmış Mehmet diye biriyle evlenmişti. Evet, evlenmiş. Duyunca 10 dakika boyunca boşluğa baktığım doğrudur. Denizim kayınbiraderi oluyor sanırım onunla oturuyordu yani benim ikizimle. Onları sevmişti fakat aynı yatakta yatırmadıkları için kızıyordu. Benim ailem olduğu halde kızıyorum onu ne yapıcaz?
" Anladım aşıksın hülyalar daldın yine." diye söyleyince Efsun ona dönüp baktım. Ne diyorsun be, bakışı attım.
" Denizi seviyorsun anladık da yeter ara ver bakmaya diyorum. " ona dil çıkarıp tekrar kocama döndüm. " Çok seviyorum, kocam benim o. Beni ayırdığınız kocam. "
" Benim düştüğüm hataya düşme diye. " dedi sinirle soludu. " Belkide düştün, bana bişeyini anlatmadığına göre."
" Of abla yeter gerçekten, ben kafeye gidiyorum. Uzun süredir sadece Pınar ilgileniyor. Ona yardım edeyim. " yanağına öpücük kondurup kocacıma seslendim. " Hayatım ben kafeye gidiyorum, görüşürüz akşam. " oh yemeği de ablama bırakmıştım. " Bende geleyim hayatım bekle beni. " diye yeltensede Kamranın gazabına yakalamıştı. " Biz çocukları parka götürelim enişte. " dedi kesin bir şekilde. Deniz'de bana saygısızlık olmasın diye bişey diyemiyordu canım benim yaa.
Kafeden önce Makbuşun yanına uğramak istiyorum. o yüzden yolumun tam zıttına gitme gereksinimi duydum.. Aslında ona soracaktım uzun süredir nerdeydi niye artık bizimle iletişimi geçmiyor diye hesap sormam gerekiyordu.
Apartmanın önüne gelince yukarı baktım, düşündüm. Neden bizi kendinden uzaklaştırmıştı? Hızlı adımlarla 1 kata çıktım . Derin nefes alıp üzerimi düzelttim, tam kapıya tıklayacakken kapı açıldı. İçeriden birisi çıktı. " Afedersin? " dedi kapıdan çıkarken. " Ben Makbule Yaşar bakmıştım. "
Diyince beni baştan aşağı süzdü " Nesi oluyorsunuz? "
" Gelini. " dedim gururla. " AA siz Gece hanım olmalısınız geçin içeri, bende çıkıyorum zaten. " dedi ayakkabıları giyer giymez gitti. Ayakkabılarımı çıkarınca içeri yavaş bir adım attım. İçerisi çok boştu, halı dahi yoktu. " Ne unuttun hemşire kızım? " diye seslendi. Sesi yorgun ve kısık çıkmıştı. Hastaydı ve bize çağırmıyor muydu?
İçeri girince gördüğüm manzarayla küçük dilim yutmuştum. " Ge-ce " diye kekeledi. " Makbuş sana ne oldu? "
" Yalnız mısın? " başımı olumlu bir şekilde salladım. " Niye geldin güzel kızım?" sinirli olsada pek belli olmuyordu çok yorgundu. Yüzü çökmüş ve fazlasıyla zayıflamıştı.
" Makbuş sana ne oldu? "
" Anlatıcam ama sakin ol ve bundan Deniz'e bahsetme olur mu? "
" Niye? Neyin var? "
Yanına yavaş bir şekilde oturdum. O kadar narin gözüküyordu ki ona birşey olmasından korktum. Kalbim acıyla atmaya başladı.. Anne şefkatini gördüğüm kadın şuan ne haldeydi... Halime şükrettim.
" Beynimde tümör var. " dedi sakin bir şekilde. Elim ağzıma gitti istem dışı .. Güneşim batmış ve karanlık çökmüştü bir anda.
" Makbuş " dedim elini tutundum. Hafif tombul olan ellerinde geriye kemik torbası kalmıştı.
Ağlamayacaktım karşında olmazdı. Ona moral vermem gerekiyordu moralini bozmam değil. " İyi olursun hadi kalk doktora gidelim. " dedim. Burnum sızım sızlarken ağlamamak en berbat şeydi. " Sana bişey olmasına izin vermem. " dedim kendinden emin bir şekilde. " İyileşiyorum ben merak etme. " dedi elimi kendine çekti öpücük kondurdu. " Nasıl ameliyat mı olacaksın?"
" İlaç ile tedavi oluyorum, düzelme var merak etme. Seni evlendirmeden torunlarımı görmeden gitmem daha. " diyince gözlerimden yaş akarken gülümsedim. " Biz Deniz ile imam nikahı kıydık, düğünümüz 1 ay sonra. " dedim bende onun elini öptüm başımı karnına koyunca saçlarımı okşadı. Bir anne şefkati ile.
Evlatları onu nasıl sevmezdi? Aklım almıyordu böyle melek gibi bir kadını nasıl bırakmışlardı? Hiç bir fikrim yoktu fakat hepsi bir avuç gerizekalı olduğunu adımın Gece olduğu kadar emindim. " Biliyorum kızım telefonda demişti Deniz. " dedi saçlarımı okşarken duraksadı.
" Gecem ya şu çekmecede bir evraklar var, yakınlarım imzaladı hani aniden ameliyat olmam gerekirse diye. " dedi çekmeceyi çektim içindeki bir tomar dolusu kağıdı aldım. On sayfaya yakın kağıt vardı. " Okumanı gerektirecek bişey yok güzelim onları imzala hemen bana sıcak bişeyler hazır olur mu? " sadece imza yerine ve adım olan kısma imzalarla doldurdum. " Bitti oldu mu? "
" Teşekkür ederim güzelim. "
" Ama sorum var " yerine koyarken kağıtları duraksadım. " Benim seni hayatına karışmam için akraba olmam gerekmiyormu? "
" İş yerimde çalışıyorsun ya kızım gibi gördüğümü anlattım onlarda sen ve Deniz den imza almamı şöylediler. Denizden çaktırmadan imza aldım onun haberi olmasın kızım. Eski sağlıklı halime dönmeden karşısına çıkamam. "
Yanaklarımı silip elini tuttum. " Tamam o zaman çorba yapayım ben sana, özel istediğin çorba var mı? "
" Tarhana vardı dolapta valla canım çok çekti azıcık acılı olsa fena olmaz hani. " diyince güldüm. Çorbasını yaparken başka istediği var mı diye sormadan edemedim.
Evi temizdi, dolabı doluydu fakat az eşya vardı. Hatta o kadar az ki yok diyecek kadar.
Çorbayı dumanı tüterken kaseye koydum, yanına ekmek koydum. Kokusu beni bile açıktırmıştı.
" Nefis koktu kızım. "
" Bana kızım demen hoşuma gidiyor. " dedim birden. " Sana kızım demek benimde hoşuma gidiyor. " dedi cevaben.
" Geçen izmire gittiğim zamanı hatırlıyor musun? " başını olumlu bir şekilde sallayıp çorbadan bir kaşık aldı. " O zamann Bursayada uğradım, babam pek hoş karşılamadı. " dedim ellerimi sıktım gözlerim dolmuştu. " Babam Denizin önünde bile tokat attı biliyor musun? Ne kadar utanmıştım. . Sessizce ağladım. Ona neden bunu anlattığım hakkında küçük bir fikrim bile yoktu. Ama anlatmak istemiştim. Sadece anlatmak. İçimdeki dikişi patlamış yaralara belki pansuman yapardı? Yoksa patlayan dikiş enfeksiyon kapıp beni zehirleyecekti.
" Ben o kadar küçük görüldüğümü bilmiyordum. " diyince hıçkırıklarım çığlık atmaya başladı. Makbuş beni kendine çekip saçlarımı öptü. başımı salladım. Onları affetmek istedikçe kendileri çıkmaz sokağa sokuyorlar. " ve benim onları affetmeyi gücüm kalmamıştı. Tükenmiştim yavaş yavaş yok oluyordum.
" Hepsi geçecek güzelim, her acı geçer, her mutluluk geçer. Her şey unutulur. İnsan her şeye alışıyor güzelim hatta ölüme bile. " kendimi geri çektim. Parmağımla Makbuşun dudaklarını kapattım. " Ölüm senin güzel dudaklarına yakışmıyor. "
" Herkes bir gün ölecek güzelim. Nefret etmeye çalıştığın ailen bile. " haklıydı herkes ölecekti. Ama şuanlık yakınını kaybetmeye niyetim yoktu.
" Tamam Makbuş kapatalım bu konuyu. " dedim kendimi geri çektim. Tsunamiye maruz kalan yanaklarımı elimin tersiyle sildim..
" Ben 1 Ay sonra evleniyorum ve şahidim sensin, iyileşmeye bak. " dedim net bir şekilde.
" Sizin lafınız benim için emirdir. " dedi gülümsedi. Ama gözlerinde ki acıyı gizlemeye yetecek bir gülümseme değildi. " Canın yanıyor mu? " diyince başını olumsuz bir şekilde salladı. " Sen çorbayı iç bende evi toplayım, sen hastayken sana iş yaptıramam. " Sen mükemmelsin ve Deniz çok şanslı. " gel bide onu bana sor Makbuş. Ben daha çok şanslıyım ondan mükemmel koca ve baba olur.
O günlerin gelmesini iple çekiyorum.
" O senin kalbinin güzelliği canım. " dedim yanağına öpücük kondurdum. Kalkıp etrafı silip süpürmeye başladım sonra sildim en sonunda da toz aldım.
Saat geç olunca Makbuş'dan izim alıp kendimi sokağa attım. Yürürken akan yaşlarıma hakim olamadım. Sahile gitmek istiyorum. Oraya gidip ağlamak istiyorum. Yönümü değiştirip sahil yoluna doğru gittim. Hava kararmıştı ama umurumda değildi. İlaç ile tedavi olacak mıydı? Bu pek bana inandırıcı gelmiyordu.
Ama ona inanmak istiyorum inanıp güçlü olması için bu gerekiyordu. Sahile gelince banka oturup bacaklarımı bağdaş kurdum. Başımı geri yaslayıp gökyüzüne baktım. İşıltılı yıldızlarla göz göze gelince yanağıma bir damla daha süzüldü. " Sana birşey olmayacak Makbuş, sen çok güçlüsün. " diye fısıldadım yıldızlara. " Efser! " sesiyle başım sesin olduğu yöne çevirdim. Deniz koşmuş ve nefes nefese kalmıştı. " Burdayım aşkım. " diyince yanımda bitti. Ayağa kalktım oda koşup bana sarıldı. " Sana birşey oldu sandım. Allahım canımdan can gitti. " sımsıkı sarıldı ve kemiklerim acıdı. " Niye haber vermedin? "
" Ben -"
" Kafeye gitmemişsin. Ortalıkta olmayınca çok korktum. "
" Hiç sadece nefes aldım. " boynuna sımsıkı sarıldım kendimi geri çekip dudağına öpücük kondurdum. " İyiyim merak etme. "
" Bir daha telefonu evde unutma olur mu? "
" Ne oldu bu kadar? "
" Hiç işte artık o telefon ayrılmayacak. Eğer bir şey olursa ilk beni ara. "
" Neler oluyor Deniz? "
" Sadece biliyorsun güvende olmanı istiyorum. "
" İyiyim bak gördün mü? " başını olumlu bir şekilde salladı. " Ama ben iyii değilim senin ikiz fena." diyince kıkırdadım. " Biraz kıskançtır."
" Biraz mı? Herif karıma sarılmama izin vermiyor. "
Karım mı dedi o? Ay karnımda geberen kelebekler baş kaldırmıştı.
" Hadi gidelim. "
" Biraz daha kalsak? Karımı öpsem koklasam? Malum evdeki bir diktatör var. " diyince dudaklarına yapıştım.
" İkizime laf yok. " diyince gözlerini devirip dudaklarıma bir daha yapıştı. Ona ait olmak çok güzeldi sonra ona ait olacak akraba istilasına uğramasaydık daha güzel olacaktı, neyse. " Bence biz otele gidelim. " dedi muzipçe sırttı. " Yok olmaz ayıp olur. "
" Olmadı Canı evden kovarım, derim ulan karımla yanyana duramıyorum. " gözlerimi dışarı çıkardım. " Oha! Saçmala Can ve Nur'un diline düşeceğime " dedim denize bakıp, " denizde boğulmayı yeğlerim. " durdu, güldü etrafa bakındı birden burnuma eğilip ısırdı. " aaaa acıdı ama ya. " dedim kendimi geri çekerken. Gülmekle yetindi. " Burnuna öldüğüm kadın. " diye fısılda. Ah bu sıcaklığın gözü kör olsun!
" Kocacım yapma şöyle. " dedim ellerimi onun göğsüne koyup.
" Duyamadım, ne dedin? "
" Kocacım dedim. "
" Bida desene ya." diyince güldüm. Gülerken dudaklarıma yapıştı çoğunlukla dudak ve diş arası bir yeri öptü. " Gülüşünden öpmek buna denilir sanırım. " dedi kendi çekti ve dudağını ısırdı. Isırma be dudağına valla! Ay herife doyamıyorum! Hoş bir gecede nasıl doyacaksam.. Acaba teklfi kabul edip otele mi gitsek?
Lan ne diyorum ben tövbe tövbe ya! Bu hormonlarım iyice saçmaladı!
" Eve gidelim iyice geciktik ikizim kuduracak."
" Kudursun anasını satayım sanki o hiç sevmedi, hey Allahım! " ovv haşin erkeğim benim çok kızmış. Elim eline kayınca yürümeye başladım, Bir iki adım atınca Denizin eli gelmek bilmedi. Bir gıdım hareket ettirememiştim herifi.
" Deniz çocukluğun sırası değil. "
" Tek bir şartla. "
" Neymiş? "
" Gece yanıma geleceksin. " gülümsedim başımı olumlu bir şekilde salladım. " Yakalanmadan gelirim merak etme sen. "
Eve kadar Kamran'a ne kadar uyuz olduğunu anlamıştı ve Miray ve Miraçla nasıl oyun oyanadıklarını .. He bide küçük versiyon üstüne kusmuş ve eşemişti. Nasıl çiş yaptığını anlatmasa da nefessiz kalacak kadar gülememe yetmişti.
Eve geldiğimde tabi ki azar işitmiştim. Nerdeymişim niye haber vermemişim falan filan.
Lan kocam var siz ne karışırsınız, diyemedim. Yemedi çünkü.
*
Herkes uyuduğuna emin olduktan sonra tuvalete kalkma bahanesiyle odadan çıktım. Parmak uçlarında yürüyerek Deniz'in odasına gittim. Kapıyı yavaş bir şekilde açtım.
Deniz uyumamış tavanı seyrederken şarkı dinliyordu. Yanına yatınca birden irkildi, kulaklığı çıkarıp telefonu komodinin üzerine koydu.
" Kaçak sevgilim gelmiş. " dedi bana doğru döndü. " Geldim. " diye fısıldadım.
" Seni çok özledim. " nedenini anlamadan oda fısıldamaya başladı. " Bende hemde çook. " dudakları dudaklarımı buldu. Sonra dudakları boynuma kaydı. Duraksadı bana baktı. " Eşeği sağlam kazığa bağlamak lazım. " dedi yataktan kalktı. Kapıya koştu ve yavaşça kitledi. Saat sabahın 4.düydü Kamran top patlasa uyanmazdı ablam bebişi emzirmişti 2 saat rahattım. Deniz yatağa yaklaşırken tişörtü tek hamlede çıkardı.
Bir herif nasıl bu kadar güzel olabilirdi?
" Allahım sana geliyorum. " diye fısıldadım. Çünkü nefes almakta güçlük çekiyordum. Deniz ellerini yatağa koyup üzerine eğildi. " Seni istiyorum. " diye kulağıma fısıldadı bende alta kalmayıp elimi çıplak omzuna koydum.
" İstemekle kalmamalısın bence almalısın. " dedim onu üzerime çektim. Yediğim yürekleri gösterme vaktiydi.
*
" Bana bakmaya devam edersen senin gözlerini oyacağım. " havlu üstümde dururken kıyafetlerimi arıyordum. " Havlu ile seksi olan tek hatunsun vesselam. " burada kan basıncı artıyor.
" Birdaha kine kıyafetleri bu kadar uzağa atma! " diye sitem ettim. " Bilmiyorum o sıra kıyafetleri düşünmüyorum. " arsız ya cidden arsız. Pis arsız.
Kıyafetleri alıp onu tam göremediği kısımda giyindim ona doğru döndüğümde yataktan salkmış bir şekilde bana baktığını gördüm..
Giyinirken beni izlemişti.. Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum!
" Bunu ödeyeceksin. "
" Zevkle. " dedi dudağını ısırdı. Kapının kilidini açarken güldüm ve sessiz bir şekilde odadan çıktım. Yattığımız odaya gelince herkesin mışıl mışıl uyuduğunu farkettim. Yavaşca yatağıma uzandım. Derin bir nefes alıp güldüm.
Sırf kocamla birlikte olmak için ablamdan kaçtığıma inanamıyorum! Sırıtışımı duymasın diye elimi ağzımla kapattım. Saçlarımı da açtım sabaha kadar kururdu.
**
Nisanın son haftasındaydık ve benim haftaya düğünüm vardı. Resmen evleniyorduk!
Deniz doğum günümde yemeğe çıkarmıştı hediye olarak kolye ve bileklik almıştı. Kolyem EfserGeceDeniz yazılıydı artı olarak kocaman bir ayı almıştı. Denizle uyumadığım ona sarılıp yatıyordum.
Bir daha öyle kaçışlar yapamadım çünkü ablam anlamıştı. Ben sohbet ettik falan desende inanmadı. Kurnaz çünkü o.
Doğum günüm geçtikten sonra Deniz ile kavgalarımız artmıştı. Birden bire ya telefon çalıyordu ya mesajlaşıyordu. Elinden telefonu alınca her şeyi silmiş olarak buluyordum.
Sabah son gelinlik provası için gitmeden kavga etmiştik. Telefonda konuşmasını yakalamıştım.
Sürekli arama müsait değilim demişti. Kırılmıştım ama bilmiyorum ona olan güvenim sonsuzdu. Beni aldatmayacağına emindim.Herkes gelinliğin son haline bakıyordu. Nur kendine yakışanı yapıp derin dekolte bir gelinlik seçmişti. Pınar fazlasıyla taşlı bir gelinlik seçmişti. Benim gelinliğim ise abartısız bir güzelliği sahipti.
Gelinleri çıkardıktan sonra bir kafede oturmaya karşılaştırmıştık.. Ciddi anlamada çok açtım içimde bir kurt vardı mideme inmeden bütün yemeği yiyor gibiydi. Gelinlikçi abla umarım hafta kadar kilo almazsın demişti. Ne yapayım aç mı kalayım? Doymuyorum yediklerimle.
Masamıza gelince Nur söylene söylene oturdu. " Karnımdaki varya bana 3 kilo aldırmış. Ellerimi yüzüme koyup şaşırmış gibi yaptım. " İnanamıyorum sen sabit kilodan yukarı mı çıktın! Aman Allahım kıyamet alameti! " diyerek onunla dalga geçtim. Gerçek şuydu ki kızın boyu 175 fakat kilosu 55'di. Hiç mi yemek yemiyorsun insafsız?
" Ay canım Adana kebap çekti. " dedi Nur birden. Dudaklarımı yaladım, ay benim canımda İskender çekmişti.
" Valla çok kötü oldum benim kebap yemem lazım. " dedi garsonu yanına çağırdı.
" Bir porsiyon Adana kebap " dedi sonra duraksadı. " 2 porsiyon olsun. " dedi yutkundu.. Allahım midem yırtılıyor gibi oluyodu. Sanki biri midemi tırnaklıyor gibiydi. ' İskender ye ' diye fısıldıyordu midem. Garson Pınara ne alırsınız diye sordu. Pınar kısaca salata dedi. Bana sorunca düşündüm. " Salata... Ve İskender " diyince ikisi de bana baktı . Omuz silkip " Acıktım. " dedim gözlerimi kısarak ona baktım. Pınarda ki hava Nur'da bile yoktu. Ben salata yicem siz kilo alın der gibi.
Pis Pınar. Umarım kilo alırsın.
İç sesim bu ara baya fesatlaştı cidden artık ne dediği mi bile anlamıyorum.
Yemeklerimiz gelince yutkunma gereksimi duydum. " Ya yanına acı turşuda alsam süper olur. " dedim garsona. " Yemeğeme karışmayın! " diye ikaz ettim onlar birşey demeden.
Bir insan yemekle aşk yaşar mı? Ben yaşıyorum işte. Ama bunlar çok enfes. Aşklarım benim! Pınar yemeğime göz dikince bıçağımı gösterdim. " O yılan mavi gözlerini al yoksa pıçaklarım onlar benim! "
Karnım doyunca benden mutlusu yoktu. Keyfim bir yerine gelmişti anlatamam. Ne sinir kalmıştı ne dert. Tabi ki eve gidene kadar.
Deniz sabah çıkmış hala eve gelememişti çünkü. Damatlık seçmişlerdi işim var diyip çıkmıştı.
Kocacım aranıyor...
" Abla eminsin dimi gelmedi eve? " yok telefon açılmıyor! Ay çıldırtacak bu adam beni!
Akşam ezanına kadar neredeyse yüz kere aramıştım. Ne Can görmüştü nede Tunç kalbim sıkışmaya başlamıştı. Son kez yine denedim.
Hayır yine cevap yoktu! Bu adam beni deli etmeye meyilliydi! Cidden onu elimi geçirince çok kötü yapacaktım! Nasıl beni habersiz bırakırdı? Birde bana diyordu o telefon ilk arayışda açılacak diye!
Telefonumu elime vururken bir sağa yürüyordum bir sola. Kafayı yememe az kalmıştı. Ne Kamranı duyuyordum ne ablamı. Deniz ortalıkta yoktu ve bu çok can sıkıcıydı. Titreyen telefonumla kalbimde titredi. Mesaj ondandı
" Bu kadar uzattığım için özür dilerim. Ben yapamıyorum Efser. Anladım ki seni gerçekten sevmiyormuşum. Aile olmak bana göre değilmiş.. Son zamanlarda bunu anladım. bu durum beni boğuyor belki de son zamanlarda fark etmişsindir. Ben seni unutacağım sende beni unut. Hoşçakal. "
Yutkunamadım.
Gözlerimden yaşlar akarken neredeyse aynı mesajı 10 okumuş ve ezberlemiştim. Onu aradığımda telefon kapanmıştı. Can'ın beni sarsmasıyla kendime geldim. " Kızım sana seslendim duymadın mı! " diye bana bağırdı. Can neden ağlamıştı? Neler oluyordu!
" Makbuş.. Evinde ölü bulundu. " diyince dona kaldım.
Gözyaşımı silerken Can'ın gözlerine baktım. " Şaka bana şaka olduğunu söyle! Bana gecikmeli 1 nisan şakası de! " derken bana sarıldı. Kollarını göğsüne yumruk atmaya başladım. Elimden telefonum düştü. Bağıra bağıra ağlamaya başladı. " Can nolur, nolur şaka de. "
" Efser, kardeşim.. Yapma.. " ondan kendimi itmeye çalıştım. " Bıraaak! Bıraaak! Ona bakacağım. Nolur bırak! "
**
Ciğerlerimden alev çıkarana kadar koşmaya başladım. Düşünemiyorum puslu zihnim buna izin vermiyordu. Sadece koşuyordum. Olanları anlamak istemiyordum.. Bunlar kabusdu gerçek olması çok anlamsız olurdu. Biz Deniz ile haftaya evleniyorduk her şey hazırdı! Bana bunu yapamazdı, Makbuş ise bana iyileşeceğim dedi! O bana yalan söylemezdi ki! Niye yalan söylesin? Ben onun kızıyım! Yalan söylemezdi o bana. Şakaydı bu , biliyorum şaka.
Kapıya gelince duraksadım ciğerlerim patlayacak gibiydi. Şuan aldığım oksijen ciğerlerime neşter görevi görüyordu. Canım yanıyordu.. Diyebileceğim tek şey buydu. İçimde büyüyen yangını bu şekilde dinlendirdim.
Aralık olan kapıya girip girmemek arasında kaldım.. Bu kapının ardında gerçekler vardı, yüzleşmek istemediğim. Yüzleşmekten korktuğum. Çıplak ayağıma geçirdiğim terlikleri tek hamlede çıkarıp içeri geçtim.. Yavaş sakin bir şekilde yürüyordum.. İlk gözüme çarpan Tunç oldu. İlk defa neşesizdi. İlk defa soğuk espiri yapmayacak durumdaydı. Pınar başını onun omzuna koyup bir yöne bakıyordu. Kapıdan içeri girince beyaz çarşafla üstü örtülen bendene baktım.. . Ben neden yaşıyordum ki? Yaşamamın anlamı neydi? Annem gibi sevdiğim kadın ölmüş sevdiğim adam ise çekip gitmişti.
Neden? Bu soru ancak aklıma geldi. Ama isyan edemezdim bu bana yakışacak bişey değildi. Sanırım mutluluk kapsüllerimin son tarihi artık geçerli değildi. Buda demek oluyor ki hoşçakal mutluluk! Merhaba yalnızlık!
" Onunla son kez vedalaşmak istiyorum. " kelimelerim toparlamış sonunda cümle olarak dudaklarımdan çıkarmıştı.
" Ama hızlı olmanız gerekiyor Gece hanım, Onu hastane götüreceğiz. Yarın defin işleri için gelirsiniz. " dedi ama dediklerinden tek kelime anlamadım. Yanına oturup, çarşafın altından eli çıkarıp tuttum. Buz gibiydi.
Onu canlıyken hatırlamak istiyorum, o yüzden yüzünü açmak istemedim.
" Makbuş.. Üşümüşsün. " dedim sadece. Mantıksızdı dediklerim biliyordum fakat şuan kafayı sıyırmadığım için şükrettim. " Senin ölüm haberini almadan önce Deniz'den mesaj aldım anne. " diyebildim. " oğlun beni bıraktı. Sevmiyormuş beni, unutmuş. " gözlerim yanaklarımı yaktığı için başımı geri attım.. Tavanla bir süre bakıştıktan sonra kendime gelmiştim. " Canım çok yanıyor. " dedim titreyen sesimle. Elimle boynumu işaret ettim. " Burada bişey var, gitmiyor. Canım yanıyor. Canımı yakıyor. "
. " Sadece bir hafta önce düğünüme geleceğini söyledin, Deniz gitti, sen öldün. " sonra hıçkırıklarım konuştu. Tek kelime edemedim ciğerlerim alev alırken dudaklarım buz tutmuştu.
Hayat garip gelmeye başlamıştı yaşamak birden anlamsızlaşmıştı. Yanaklarımı silince komidinin üzerindeki kağıt dikkatimi çekti. " Yeşil gözlü güzel kızıma "
Kağıdı alıp ayağa kalktım. " Merak etme Makbuş yarın yalnız bırakmayacağım seni. " diye fısıldadım. Kimseye bakmadan çıktım kapıdan. pınar arkamdan bağırsada umursamadım. Ben bütün seslere sağır olmuşken onları nasıl duyabilirdim?
Ayaklarım beni sahile getirmişti sadece üzerimde incecik bir hırka ve bacaklarımı saran eşofman vardı. Ayaklarım ise çıplaktı.. Soğuk içimden geçerken titretmeyi eksik etmiyordu.
" Bu gece çok hırçınsın deniz. " diyerek baktım İstanbul'un gözdesi olan denize. " Seni görkemli yapan ne biliyor musun İstanbul? Ne kız kulesi nede galata kulesi nede köprü. Seni görkemli yapan deniz İstanbul! Beni de ben yapan Deniz'di. Ama gitti. " yutkunurken boğazım acıdı. " Söylesene İstanbul boğazın olmasa ne işe yarar güzeliğin? Bu hırçın denizin olmasa ne anlamı kalır? " delirmekten zirve yapıyordum. Ayağa kalktım yavaş adımlarla denize yaklaştım. " Bizi tanıştıran benim sakarlığımdı beni bu dünyadan alanda o olsun. " diğer adım ise boşluktu. Sonra kulaklarıma Makbuşun sesi çınladı. " Rabbinin sana verdiği cana nasıl kıyarsın?! " geri adım atarken düştüm. Sırtım acırken yüzümü buruşturdum. Sonra kasıklarıma giren sancı 'ahh' çekmeme neden oldu. Biraz durup kalkmaya yeltendim. Banka otururken yağmur yağmaya başladı. " Sırtın bu kadar acırken katlanamıyorsun? Azrail ensene soluduğu zaman ne yapacaksın Gece? " dedim kendime. Can kıymetliydi fakat insanlar aptaldı.
Mesela ben.
Yağmur asit görevini üstlenirken tanıdık bir ses duydum. " İkiz manyak mısın! " diye bağırmış kolumdan tutup çekmişti. Pek başarılı olmayınca kolumu ondan kurtardım. " Hasta olacaksın! " diye bağırdı.
Ayağa aniden kalkınca başım döndü. Ama hemen kendimi toparladım. " Umrumda mı sanıyorsun? " ellerimi tutmaya çalışırken kendime çektim ellerimi. " Defol! Yalnız kalmak istiyorum, anlamıyor musun? "
" Ne için yakını kaybettiğin için mi? Yoksa kocan seni nikaha yakın bıraktı diye mi? " bağırarak söylemişti bende ona tokat atmıştım!

Sonra pişman olmuştum ama geç kalmıştım. " Babamınkilerin yanında senin ki sanırım iğne acısı. " dedi elimi tutup sürüklemeye başladı.
Her şey yalandı sadece benim acım gerçekti.. Gerçek ve can yakıcı.
Eve geldiğimizde ablamın kızarık gözlerini gördüm. Bana bişey diyordu bişeyler söylüyordu ama anlamıyordum. Hemen yanıma diğerleride gelmiş. " Hasta olacaksın hemen odaya gidelim. " diye emirde bulundu Esra. " Destan Hiraya bak, Sende bebeğinle ilgilen Efsun. " dedi kolumdan tutarak beni merdivenlerden çıkarıyordu. Diğer koluma Nur ne zaman girmişti hiç bir fikrim yoktu.
Bizim yatak odasının kapısının önünde durunca kalakaldım. " Oraya girmek istemiyorum. " dedim kollarımı çekip ablamla kaldığım odaya gittim. " Nur sen suyu hazırla bende kıyafet bulayım, hastalanacak yoksa. " beni önemsemeleri, beni düşünmeleri umurumda değildi. Yatağın üzerine ıslak ıslak oturdum. " Ayakların dudakların mosmor olmuş soğuktan manyak mısın? "
" Hayır değilim, keşke manyak olsam. " dedim. Ne demek istediğimi anlamasamda umrumda değildi kısaca. Belimden tutarak kaldırdı beni, " Banyoya. " diyerek beni yönlendirdi. Katladığım kağıtı hala sımsıkı tutuyordum. Bana Makbuştan kalan son hatıraydı.. Oda gitmişti tıpkı Deniz gibi.
" Su hazır, Şu üstündekileri çıkart, Esra Hıra kıyamet koparıyor sen kızına bak. " dedi Nur sert bir şekilde. Küvetin kenarına oturup ona Nur'a doğru baktım. " Sende çık. " dedim soğukça.
" Seni yalnız bırakamam. " dedi kıyafetlerimi çıkarırken. " Neden? Ya neden birisi benim istediğimi yapmıyor? Niye bir Allah'ın kulu bu kızı yalnız bırakayım demiyor? " karnından zorda edilse pantolonumu da çıkarmıştı. Sadece siyah iç çamaşırlarımla kalmıştım.
" Şimdi kendini toplamazsan bir dahakine çok zor olur. " dedi elini çeneme koyup.
" Bırak dağınık kalsın o zaman. Şimdi çık dışarı! " dedim donuk gözlerle. Sinirli bi şekilde banyodan çıkınca elimde azcık ıslanmış olan not kağıdı baktım. Dolaplada kurutma makinası aradım sonra notu azda olsa kurutmaya çalıştım.
Kızım,
Bunu okuyorsan benim ruhumun terkettiği bedeni bulmuş olmalısın. Bir kaç aylık ömrümün kaldığını biliyordum bu yüzden sizden uzaklaştım.. Üzülme çünkü ben mutluyum. Çünkü huzurluyum.. Evlatlarım yabancı bir ülke de beni evlerinden kovunca kendimi muhabbet kuşu gibi hissettim. Dışarıda fazla yaşayamazdım. Sonra İstanbul'a geldim, oğlum canım Deniz'le karşılaştım. Sonrada seninle.. Benim mükemmel evlatlarım oldu sayenizde.. Ama ölüm Allahın emri. Arkamdan sakın ağlama!Deniz seni çok seviyor. Eğer bir eşeklik yaptıysa nedeni vardır. Onu adam eden sendin çünkü. Güzel gözlü kızım benim.. Seni çok ama çok seviyorum bunu sakın unutma olur mu? Sen annen yerine koydun ben evlat.. Sakın çocuklarına adımı falan koyma, sadece beni anlat. Artık veda vakti güzel kızım.. Rabbime emanetsin..
Annen...
Gözlerimi kapattığımda akan gözyaşlarıma hakim olamadım. Üstümdekileri çıkarmadan hala sıcak olan suya kendimi bıraktım. Düşüncelerime ara vermek için suyun dibine soktum kafamı.. Sızlayan kasıklarım bana sinyal veriyordu. Bu ay geçikmişti zaten şimdi acısını çıkarıyordu.
Duşumu alıp kendimi banyodan dışarı çıkardım. Herşeyi çıkarıp kirli sepete sıkıştırdım. Bedenimi saran havlu diken görevi yapıyordu ve art arda gelen hapşırıklar can yakıyordu. Odaya girince ablam çorbayla beni bekliyordu.
" Konuşmak istemiyorum. " diye söylendim , benim için ayrılan kıyafetlere doğru yöneldim. Ablan dönünce bir çırpıda kıyafetlerimi giydim... Bütün kemiklerim sızlıyordu. Eklemlerime iğne sokup çıkarıyorlardı..
Elindeki tepsiyi yanıma koydu, " Sıcak bişeyler iç. "
" Canım istemiyor. "
" Aynaya baktın mı? " gözlerimi devirdim. Aslında midem guruldamadı diye sevindim. Çünkü fazlasıyla açtım. Çorbadan bir kaşık alınca sıcaklığı bütün vücuduma yayıldı. Çorbayı sesiz sedasız bitirip ablama baktım. Acaba daha fazla var mıydı?
Benim durumda olanlar hayata küser yemek yemezdi. Acaba onların karnına benim karnım kadar aç mıydı?
Ne diyorum ben ya! " ben uyumaya gidiyorum. " dedim duvardan destek alarak ayağa kalktım. " Nereye odana mı? "
" Hayır. Orayı kitler misin? " yatağımdan yorgan ve yastığımı alıp odadan çıktım. Makbuşun odasına doğru ilerledim. Kapıyı açınca burnuma lavanta kokusu doldu. Onun kokusuydu. Oda bomboştu sadece yerse bir halı vardı ve perde. Onun odasında balkonda varmış.. Bunuda yeni öğrenmiş bulunmaktayım. Yaslandığım duvarın karşında bir perde vardı. Nedeni anlamadığım bir perde. Neden duvarı örtmek istemişdi ki?
Bir süre etrafa boş boş baktıktan sonra gözlerim ağırlaştı.. Yarın gömülecek bir cenaze vardı..
**
Şalımı düzeltip toprağı sevdim.. " Burada rahat olursun dimi Makbuş? Artık acı yok değil mi? Rahat uyu sen.. " dedim toprağı avuçladım..
Can ve Tunç kollarımdan tutup ayağa kaldırdı beni.. Ben hariç herkes ağlamıştı. Makbuş bana ağlama demişti. Sakın ağlama! Dedi hem de. Ben onun sözüne nasıl çiğnerim?
" İyisin? " dedi Can yüzüme bakarken. " Harikayım . " dedim gülerek o sıra gözlerim dolmuştu. " Kimse ben kadar harika olmaz hemde. Kocam terketti, Anne diye sevdiğim kadın öldü. Kim harika olmaz ki? " dedim kendimi onlardan çektim. Cidden kasıklarım fena sızlıyordu. Mezarlıktan koşar adım çıktım ilk taksiyi binip eve gittim.. Kapıyı Miray açtı. Ablam hayatta izin vermezdi acaba uyumuş muydu?
" Anne biliyorum senin için zor ama gel Efser iyi değil. "
" .... " karşı tarafı dinledi.
" Babamın sözümden çıkamam ne demek? Kızının sana ihtiyacı var. Ben 1 buçuk aydır buradayım artık kocam bekliyor. 3 çocuğum var hemde. "
"... "
" Seni arayan suç! " dedi telefonu kapattı. " Beni ailem bile sevmezken elin adamı beni sevsin diye uğraştım. Git abla sen yuvanı bu fazlalık için sakın bozma. " dedim koşar adım merdivenlerden çıktım. Dün akşam içtiğim bir kase çorbayla duruyordum canım hiç birşey istemiyordu.
Açtım ama yemek yemek istemiyorum.. Makbuşun odasına gidince kapımı kitlendim. Yerdeki yorgan yastığım duruyordu. Ölene kadar uyumak istiyorum. Uyuyup rüyalarım da mutlu olmak istiyorum. Başımdaki şalı çıkardım, üzerimdeki hırkayı çıkaracakken karşıda ki perde gözüm takıldı. Küçük bir perde de değildi. Ağlayamak gözlerimi acıtmaya başlamıştı.
Boydan boya perdeyi çektim.
" Aman Allahım! " demekten başka bişey gelmemişti aklıma.
Deniz ile benim yüzlerce fotoğrafım vardı hatta bu fotoğraflardan fotoğrafımız yapılmıştı.. Kusursuz bir tabloydu karşımdaki...

Yakına yaklaştıkça kare kare bizim olduğumuz fotoğraflar gün yüzüne çıktı.. Her fotoğrafımızı nasıl bulmuştu? Bulmayı bırak bunlarla tekrar bizim fotoğrafımız nasıl olmuştu? " İnanamıyorum sana Makbuş. " diye fısıldadım. Daha da yaklaşınca duvara yapışık bir kağıt gördüm. Onu elime alınca tebessüm oluştu.. Ah be Makbuş arkanda mutlu biri bıraktı sanıyor.. Arkada koskoca bir enkaz bıraktın haberi yok..
Notu alıp geri geri gidip duvara yaslanarak oturdum. Bağdaş kurup yastığımı kucağıma aldım.
Güzel kızım! Sürprizimi beğendin mi? Çoğu senin haberin olmadan çekilen fotoğraflar. Sözde Deniz ile arkadaşken.. Sizi ilk yalnız bıraktığımda anladım aranızdaki küçük kıvılcımı.. O kıvılcım sonra büyük bir yangın olacağını.. Velhasıl kelam seni geldin oğlum yaşamaya başladı. Sen geldin uyuşturucu tedavisi olmaya karar verdi.. Sen geldin Denizim ölümün kıyısında döndü. Ve sen geldin iyi ki geldin... Kızım oldun, Canım oldun, sana bir anne tavsiyesi kimseye kin besleme. Sevdiğin yanındaysa tut sarıl. Belki yarın göremeyeceksin? Seni çok seviyorum
Sonra gözyaşlarımım şelale gibi yanaklarımdan boynuma boynundan üstümdeki tişörte bulaştı.. Saatlerce düşündüm, ağladım.. Yüreğimin çığlıklarını bastırmaya çalıştım.. Ama onun istediği şeyi biliyordum.. Beni terk eden adamı..
İsmi geçtiği an midemde karıncalanmaya başlayan herifi.
Kaburgalarımın altındaki yeri.. Herşeyim onu özlüyordu. Gideli sadece 2 gün olmuştu. 48 saat neden bana bu kadar uzun gelmişti? Acımı anlatamıyordum, içimdeki yangına isim veremiyordum.. Sadece özlüyorum diye biliyordum... O kadar özlüyordum kii iliklerim sızlıyor. O kadar hasret kaldım ki yüreğim can çekişiyor. . Ben sevdiğim adamı sonsuza kadar kaybetmiş gibi hissediyorum.. Beni seven, bana sahip olan adamı özlüyorum..
Neden bıraktığını çok merak ediyorum, çok mu çirkinim? Yoksa onu çok mu bunalttım? Benimle evlenmeyi düşünen, benim için ölüme kafa adam nerdeydi! Ben son nefesimi onun için verebilecek kadar bağlıyken o bir mesajla hayatımdan çıkıp gitti. Hiç var olmamış gibi.. Acısı olmasa , bu ev olmasa belki..
Başımı geri yaslayıp tavana baktım. " Gördün mü tavan? Yine yalnızım.. " kasıklarımdaki sancı yine baş gösterdi. Yüzümü buruşturup tekrar tavana baktım. " Ben alışkınım yalnızlığa, karanlığa, acı çekmeye.. Huy edindim artık bu kadar mutlu olduktan sonra bir bedeli olmalı değil mi? Bedeli mutsuz olmak sonsuza dek.. Ama bunada şükür ya Deniz hayatıma hiç girmemiş olsaydı? Ben aşkın var olduğuna nasıl inanacaktım? İlk görüşte solumu hareketlenmesinden belliydi bir aşkın içine gireceğimin ama niye bedeli bu? Niye mutsuzluk? Aşk iyi hoşta acısı kötü be. " dedim yutkundum. Birden bulanan midem yüzünden kendimi Makbuşun ebeveyn banyosunda buldum. Çıkarabildiğim tek şey mide öz suyum.. Canım fena halde çikolata çekmişti, dolaptaa bir kavanoz olması gerekiyordu. Ağzımı çarkaladıktan sonra kendimi bu odadan çıkardım. Çünkü gözüm karşıda mi mutluluk tablosuna kayıyordu. Merdivenlerden inerken herkesin bizim evde topladığını farkettim . İner inmez herkes ismimi söylesede onları duymazdan geldim.
Benim tek amacım o çikolatayı alıp yemekti.. Ah sanırım dayanamıcam.. Dolaptan çıkardığım çikolata kavanozu ve çilek reçeli kavanozun tepsiye koydum. Bir kaşık ve bir ekmek alıp merdivenlere doğru yöneliyordum ki Nur önüme çıktı. " Efser iyi misin ne yapacaksın onlarla? "
" Tatlı krizim geldi izninle yiyeceğim. "
" Hepsini mi? "
" Sanırım. "
" Ablan yarın gidiyormuş haberin var mı? "
" Şuan oldu , Lütfen giderken beni rahatsız etmesin. Kimse kalmayabilir ben rahatım. Tek olmaya alışkınım zaten. " dedim cevap vermesini beklemeden yukarı doğru koşar adım çıktım.
Karnımı güzel iştahla doyurduktan sonra uzandım. Bir süre ağladım.. Geçmişi anımsayıp gözlerimden art arda akan yaşlara engel olmadım. Anılar sonradan can yakmayı çok iyi biliyorlardı.. Nefret yoktu içimde yada başka bir duygu.. Sevilmemiştim işte. Babası bile sevmeyen bir kızı elin oğlu niye sevsin?
Düğün günümüze kadar sadece karşımdaki fotoğrafla bakıştım.. Hayallere daldım, kabuslarla gerçeğin kucağına düştüm.. Ben 0'dım. Etkisiz eleman.. Ne kimseye faydam vardı ne zararım olan bana olmuştu.. Acılarıma birlikte içimden geçmişlerdi. Sonra kendi acılarını da bama bırakıp gitmişlerdi.. Çünkü ben acıyı çekerdim ve bunu kimse bilmezdi. Niye mi? Çok gülerdim insanlarda ' bu az canı yanmış biraz daha yakalım' diyorlar.
İçimdeki boşluk daha da büyüyordu. Bunun çaresi yoktu bununla yaşamayı öğrenmem gerekiyordu. Son zamanlarda yediğim çikolata midemi bulandırdığı için bende salatalık turşusu sarmıştı. Ekmekle onu yemiştim ve bol bol su içmiştim tabi.. Canım acayip bişeyler çekiyordu mesela çikolata ile turşuyu bir arada yemek gibi. Salatalık turşusunu çikolata batırıp yiyecekken içeri bodoslama ikizim girdi. Yüzünü buruşturarak bana baktı. Ona aldırmayıp ağzıma aldığım zaman direk hedefim lavabo olmuştu.. Ne iğrenç midem var ya! İnanmıyorum kendime!
" Cidden doktora gitmem gerekiyor. "
" iyiyim ben. " dedim soğukça.
" İki haftadır buradasın.. Çikolata reçel ve turşuyla duruyorsun. "
" Canım bunları yemek istiyor. Kapa çeneni. "
" Biliyorum yaşadıklarım zor fakat böyle olarak bir yere varamazsın. "
" İnan bana umurumda değil. " sinirlendiği yüzündeki kaslardan belliydi. Dediğim gibi umurumda değildi.
" Aşağıda avukat var seni bekliyor. " dedi kapıyı sertçe vurdu. Üzerinde ayıcıklı geceliklerim ve hırkam vardı bunlarla inecektim. Bu arada Deniz ile evlenmedik ki bu avukat neyin nesiydi?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 13.01k Okunma |
1.15k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |