16. Bölüm

16.Bölüm: Geçmişin Kırıkları Bugüne Saplanmadan Mutluluğu yakalamak...

Merve Şimşek
uykulupanda

Mete Çağın...

 

Sahi ya birde Burçak'ın babasının tekrardan hayatına dahil olma mevzusu vardı. Sahi neydi bizim ailelerimizden çektiklerimiz? Bu ıstırap ne zaman biterdi acaba? Onun babası, benim annem... Sahiden de bir gün ebediyen mutlu olabilir miydik?

 

Kalbimiz, ailelerimiz bir, çoluğa çocuğa karışmış, torunlarımız kucağımızda, karşımda sevdiğim kadın... Hayallerimizde dahi mutlu olamazken gerçekte mutlu olabilir miydik ki?

 

İçeri giren diğer bir hemşire Burçak'ın serum girişini çıkartmıştı. 'Canı acımıştır ki güzelimin...' herkes için onun canı yansa ben kül olurdum dediği biri vardı hayatında. Buna adım kadar emindim zira. Örneğin babam için bu kişi annemdi. Tabi doğal olarak benim içinde annemdi o zamanlar. Ta ki ona kadar. Basit bir serum girişi bile çıkarılırken içim acıyorsa yaşlandığımızda benden önce ölürse şayet nasıl dayanabilirdim ki onsuzluğa? Peşinden gitmeden üstelik.

 

Neyse ki şimdi benimleydi sağlıklıydı ve huzurumuza çok yakında kavuşmak üzereydik. Annemin yanına bıraktığım hemşirelerden biri hızla içeri girmişti. Doğal olarak annemden haber almak umuduyla hafifçe kendimi düzeltme eğiliminde bulunmuştum.

 

"Hocam yoğunbakım-2 deki hastamıza sakinleştirici ve ağrı kesici yapmamızı istemiştiniz. Hasta yeni yeni uyanıyor." dediklerinde kullandığı kelimelerin, cümleleriyle verdiği haberle beni dünyanın, hatta dünya ne ki? Evrenin en mutlu canlısı yaptığını nereden bilebilirdi ki? Annemin uyanışı haberini duyan ya da duyup beynime hadi yine iyisin mesajı kulaklarım ve verilen mesajı algılayan beynim hızla Burçak'a sarılmamı fısıldamıştı zihnimdeki toz bulutları arasına. Öyle de olmuştu zaten. Boğazımı güzelleştiren her soluğumu Burçak'ın saçları arasında almıştım bugüne kadar. Zira ondan öncem belirsizliklerle ve yaşanmamışlıklarla doluydu.

 

"Mete... Mete'm ebedi kurtuluşun için, ebedi kurtuluşumuz için sence de yeterince geç kalmadık mı? Hadi daha fazla zaman kaybetmeyelim. Sen annene ben de babama kavuşayım artık. Zaten çok zaman yitirmişken anılarımızı beklemenin anlamı yok sevgilim. On yılı aşkın zamandır babasızlıkla yanan yüreğimin dinlenmesine ihtiyacım var." cümlelerini kulağıma fısıldamıştı.

 

Cümleleri, dedikleri hep haklıydı. Her zamanki gibi hep olduğu gibi en temiz ve saf haliyle kalbimdeki en güzel yerde onun için kurulan salıncakta o kadar güzeldi ki. Fakat, ama, lakin gibi sıfatların anlamı o varken yok oluyordu adeta.

 

" Haklısın güzelim. Haklısın... ama henüz çıktığın bir ameliyat varken üstelik risklerini bile henüz tam anlamıyla atlatamamışken kendini incitmenden korkuyorum. Sende beni anla ve bana hak ver ama?" dediklerimle birlikte sona doğru büzdüğüm dudaklarım sevimlilik ve komiklik arasındaki ince çizgideydi. Sonuçta haklıydım ama. Önemli olan haklı olmamdı bence. Uysal savaşçım sözümü dinlemiş ve dediğimi yapmaya karar vermişti anlaşılan. Usul usul başını aşağı yukarı salladıktan sonra hafif hafif başını göğsüme yaslamış ve sanırım kendince 'Ben babama gitmiyorsam sen de annene gidemezsin.' demeye getirmişti. Olsundu ben onu kelimeleri ağzından çıkmasa dahi seviyordum.

 

Burçak Vatanoğlu...

 

Hayat... hep bizi birbirimize bağlayan inci bir çizginin üstündeki oyunlar gibiydi adeta. Kimi zaman tehlikeliydi. Kimi zaman yakıcı. Kimi zaman ölümcül. Kimi zaman ise aşık. Hayatım yani hayat denebilecek olan yaşamım bana hep üzüntü ve keder biçtirmişti. Onun olmadığı her anım hayatımdaki her yeni duygu anlamsız ve ek detay gibiydi. Elleri elimde oldukça tamamlanıyordum. Kimsenin bunu bozmasına izin vermemeye yemin ettim o gün. O hastane odasında kendime verdiğim en büyük söz buydu belki de.

 

Şuan neredesin ne yapıyorsun derseniz ise şuan karşımda Mete, yanımda Gonca, çaprazımda Oflaz'la beraber oturmuş ve Mete'nin babasıyla benim anneme gerçekleri nasıl anlatacağımızı düşünüyorduk. Biri elleriyle sevdiği adamı gömdüğünü sanıyordu on yıl önce. Biri ise daha geçtiğimiz aylarda veda ettiğini düşündüğü karısına olan duygularına dayanamadığı için memleketindeki evlerine dönmüş bir başına yaşıyordu.

 

Alphan Vatanoğlu ve Sevilay Çağın ise eşlerinin ve çocuklarının hasretiyle yanan iki masumdu sadece.

 

" Valla yenge sende ne bahtsızsın ya. Tam evleneceksiniz diye seviniyordum Sevilay Sultan son dakika golü attı. Sevilay Sultanım sahalara döndüğüne göre size karada nikah yok." cümlesi tabi ki de Oflaz Matem Ayyıldız' a aitti. Oflaz ve patavatsızlıkları...

 

"Karada nikah yoksa denizde gemide düğün yaparız kardeşim sıkma canını. Oynarsın şıkıdım şıkıdım. Seversin sen oynamayı." Mete'm bey cümleleriyle topu tekrar Oflaz'a attığında ise Oflaz oflayarak susmuştu.

 

Gonca ellerimi ellerinin arasına alarak konuşmaya başladı. " Burçak, biricik lise hatıram. Hani anlattığın bir hikaye vardı ya. Onu tekrar anlatsana. Yeğenin sesine çok alıştı. Onun için kaydedeyim. Yoksa her gece beni daraltıyor uyumamak için." Gözlerimin içine bakarak istediği şeyi nasıl reddedebilirdim ki?

 

Usul usul başımı salladım ve Gonca'nın Oflaz'a aşıkken yaşadığı hayal kırıklıklarında ona teselli olsun ya da belki de unutsun diye anlattığım hikayeyi anlatmaya başladım.

 

" Huzur, aşk ve sevgi birbirine düşmandır aslında her daim. Biliyor muydunuz?" Mete ve Oflaz başlarını sağa sola salladığında onların bu hikayeyi bilmemelerine şaşırmayarak çocukluğumda oluşturduğum hikayeye devam ettim.

 

"Sevgi dediğimiz şey aslında hoşlantı adlı duygular bütününün diğer bir adıdır. Her hangi birine her hangi bir şeye sevgi beslenebilir. Bu yüzden sevgi aslında aşkla düşmandır. Çünkü aşk, hayatın boyunca tek kişiye vurgun kalmakken sevgi, yıllar içerisinde nefrete ve dahi bir sürü kötü duyguya evrilebilen bir silahtır. Peki diyeceksiniz bu hikayede huzur ne alaka? Sevginizi sevdiğiniz kişiden gizleye gizleye aşık olursunuz. Ya da aşık olduğunuzu sanırsınız. Aşk beraberinde huzuru getirse bile temelinde sevgi olan aşk huzura düşmandır. Çünkü her an, her saniye hatta ve hatta her salise nefrete evrilebilecek en güçlü silah aşkın altında gizli saklı yara gibi olur zamanla. Bu yüzden huzur, hem aşka hem sevgiye düşmandır. Huzurun kaderi kişilerin arasındaki bağda, aşkın kaderi aşık olması ve mutlaka karşılaşması gereken iki kişide iken sevginin kaderi ise, insandadır. Bir canlı her şeye sevgi besleyebilir. Tıpkı genç bir kızın ya da erkeğin kitap okumaya olan sevgisi gibi. Ya da yaşlı bir çiftin evlerine olan sevgisi gibi. Bu dünya da kalacak her şey sevgidir. Bu yüzden üçü birbiriyle ölesiye düşmandır."

 

Mete'yle bizim hikayemizde ne sevgi vardı ne de huzur. Bizim hikayemiz tamamıyla saf aşktı. Belki birazda eksikliklerimiz. Ama asla üç büyük düşmanın üçünü de barındırmamıştık. Tabi onun kalbinde barındırılan huzur sadece benim eriştiğim bir hazineyse o farklıydı.

 

Gonca'nın esnemesiyle hanımcı Oflaz hemen lafa atladı. "Yengeciğim yengeciğim oğlumla karımı kendine aşık etme ya. Bak Mete'yi kendime aşık ederim vallahi bir daha yüzüne bakmaz. Uzak dur karımdan oğlumdan aa. Güzelliğimin uykusu gelmiş hem biz kaçalım yavaştan." Ayağa kalkıp Gonca'nın kolundan nazikçe tutarak bir kolunu beline dolamış ve hastane kantininden yavaş yavaş çıkmışlardı.

 

Yanımın boşalmasını fırsat bilen Mete yanıma gelmiş ve kalbime garezi olan birkaç cümle kurup koşarak kaçmıştı. "Ancak kalbim yanındayken hem huzurla dolu hem de aptal aşık. O halde söylesenize güzel hanımefendi, ne yapacağım bu iki düşmanla, tek kalbim olan kadınla?" bu aralar kalbimde bir sorun vardı sanırım. Sürekli yanaklarıma kan pompalayan kalbimi bir ara müsait bir durumda doktora götürmeliydim.

 

Hafif gülümseyerek konuşmaya en güzel sözcükleri katarak cümlelerimi yoğurarak başladım. "İlişkinizde şayet, huzur ve aşk bir aradaysa sonunuz güzel bir masala bağlanır. Benim tavsiyem sonunuzu erken yazmaya çalışmamanız. Zira huzur sandığınız şey nefretin bileşeni olan huzursuzluğun temeli olabilir." Ne anlardı, ne anlamıştı bilmiyordum. İlgilenmiyordum da. Tek ilgilendiğim kalbindeki yerimin hayaliydi.

 

Bir kadının bir erkeğe ya da bizim hikayemize göre, küçük bir kız çocuğunun küçük bir oğlan çocuğuyla yıllar sonra tekrar karşılaşmasında verebileceği en büyük hediye, aşkın olgunlaştırdığı çeşitli duyguların meyvesiyken, bir erkeğin bir kadına verebileceği dünya üzerindeki en büyük hediye kalbi ve kalbindeki kadına olan aşkıydı benim fikrimce. Yine benim düşünceme göre erkekler yaratıldıklarında sadece kadına adayacakları bir kalple doğarlardı. Zamanla büyür, büyür, büyür ve olgunlaştıklarında karşılarındaki kadının o saf yere layık olduğunu fark ettiğinde oraya alırlardı. Kadın ise, içindeki aşk ağacında olgunlaşan duygu meyvelerini tek tek sabırla kalbine işlerdi. Vereceğim örnek saçma olacak olsa bile bu ilişkiyi küçüklükten beri evinizde gördüğünüz annenin veya anne figürünün yaşadığı yeri güzelleştirme çabası olarak hayal etmek mümkündü. Tabi bir de yaşadığı yeri cehenneme çevirenler olurdu. Onlar bu ilişkinin kaybedenleri olmaya mahkumdu.

 

Mete bana yerimi öyle güzel hissettiriyordu ki onunlayken içimdeki aşk ağacı olgunlaşıyor ve meyvesi olan duyguları toplamama izin veriyordu. Tabi o da biliyordu topladığım meyveleri Mete'ye vereceğimi.

 

Mete'nin ellerini ellerimde hissettiğimde gülümseyerek kurduğum hayallerimden kısa süreliğine ayrılıp güzel toprak gözlerine odaklandım. Derin bir nefes almış ve ardından konuşmaya başlamıştı.

 

" Hayatımdaki en aceleci ve belki de en özensiz işim olacak ama daha fazla dayanamayacağım sanırım." Elini hastane önlüğüne attı ve yeşil zümrüt fakat çokta büyük olmayan taşlı, eskitilmiş gümüş işlemeli bir yüzük çıkardı. Zaman tam o anda donsun kalsın diye nelerimi vermezdim inanın. Ama her zamanki gibi zaman akmaya devam etti.

 

"Sen Burçak... Burçak Vatanoğlu. Kalbi taştan olan bu adamı yani Mete Çağın'ın kalbini eritip içeriye girdikten sonra kurtuluşun olmayacağını bilmen lazımdı güzelim. Şimdi senin önünde kalbini erittiğin adam olan ben dizlerimin üstüne çökmüş senden Burçak Çağın olmanı diliyorum umarsızca. Bu kalbinden başka hiçbir şeyi gözü görmeyen adamın yanında sonsuza kadar kalbindeki aşk bağına bağlı yaşamanı istersem kabul eder misin güzelim? Benim için Burçak Çağın olur musun? Mete Çağın'ın göz bebeği olur musun?"

 

 

Bölüm : 22.08.2024 02:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...