13. Bölüm

***13***

Seher çalışkan
vahsikelebek

Çaresizlik bitirdi beni... İliklerime kadar yayıldı çaresizliğimin çığlıkları. Ben bu hayata mecbur bırakıldım, ben yaşadıklarıma mecbur bırakıldım. Her ne kadar asi bir kız olsam da çaresizlik beni yok etti. İçimdeki o asi kız yerin yedi kat dibine girdi... Söz konusu annemdi, babamın bana emanetiydi söz konusu olan şey...

Çırpındıkça en dibe vurdum. Benim dibe vuruşum o canavarların silahı oldu... Kendi hayatım için uğraştım ben ama olmadı, benim hayatımı, umutlarımı, hayallerimi çok gördüler bana... Ama benim adım Dilvan'dı ne yaparlarsa yapsınlar ben o yerin yedi kat dibinden çıkacağım! Hele annem ayağa bir kalksın, bana zorla ne yaptırırlarsa yaptırsınlar ayaklarına dolanacaktım.Gözlerimi hafifçe araladım celladım yoktu yanımda... Yavaşça doğruldum etrafıma baktım, burası neresi? Ben dün hastanedeydim! Kim getirdi beni bu odaya!? Hızla ahşap kapıya koşup var gücümle yumrukladım

" çıkarın beni buradan!! Kimsiniz! Yardım edin! İmdat!!"

Durmadan yumrukladım kapıyı, gücüm tükenene Kadar bağırdım ve kapının kilidi açıldı, içeriye Aram girdi elinde yemek olduğunu anladığım tepsiyle

" annem nerde? Niye beni buraya getirdin sen ha!! Burası neresi? Çabuk anneme götür beni! "

Dediğimde Aram yavaşça tepsiyi masaya indirdi, her adımını, her hareketini izledim. Yavaşça bana doğru yaklaştı ve duyulması çok zor olan ses tonuyla

" Annen yok! Benim sözümden çıkmadığın güne kadar yok! "

Dedi. Söyledikleri buz etkisi yaratırken hırsla kalktım ayağa, dikildim karşısına

" sen adam değilsin! Beni anneme götür dedim sana!"

Sesim oldukça yükselmişti. Aram belimden kavrayıp vücutlarımızı birleştirdi ve kıpırdamama olanak sağlamadan konuştu.

" sabret ufaklık! Önce o şerefsizin ölümünü görmen lazım! Sonra annene bakarız!"

Dediğinde başıma yıkılan duvarların sızısı vücuduma yayıldı. Enkazdım artık... Onu iteklemeye çalışırken

" ruh hastası!! Senden nefret ediyorum! İğreniyorum!"

Şuan ona ne desem soğumazdı içim. Bu adam için bir ara durumlar farklı olsaydı sevebilirdim dedim ben, bu adam asla sevilmezdi! Aram alnımdan öpüp uzaklaştı

" yemeğini ye yarım saat sonra güce ihtiyacın olacak ufaklık! "

Dedi ve kapıyı üzerime kilitleyip gitti... Ben de Dilvansam yedireceğim ona bu yaptıklarını! Sinirle ayağımı yere vurdum, kapıya koşup yumruklamaya başladım

" çıkar beni buradan! Canavar!! Anneme götür beni! Mire dokunursan seni öldürürüm duydun mu beni!!"

Bağırmaktan kısılan sesimle kapının önüne çöktüm.

Yazardan...

Genç adam ulaşmıştı kadınına... Ne pahasına olursa olsun onunla evlenecekti. Biraz üzecekti onu ama olsundu, sonu güzel bitecekti... Önce Mir planını devreye sokacaktı, sonra da kadınının annesini... Her şey planladığı gibi kusursuz gidiyordu genç adamın...

O kadar seviyordu ki genç kadını, gözü görmüyordu hiç bir şeyi ve hiç kimseyi... Ona zarar veremezdi ama akıllanması lazımdı kadınının bu yüzden de sevdikleriyle sınayacaktı onu. Hele o Mir'e gülüşü her aklına geldiğinde gidip o adamı ölene kadar dövmek istiyordu, bir kere öyle gülmemişti kadını ona.

Herkesten kıskanıyordu genç adam onu, Sadece kendisine gülsün, konuşsun, baksın istiyordu... Ama o kadar asiydi ki bu kadın, inadı bir türlü bitmiyordu. Hele de sinirlenince o minnacık özenle inşa edilmiş burnunu dikiyordu ve asla sakınmıyordu ya kelimelerini, genç adam eriyordu...

Kimse için bu kadar uğraşmamıştı genç adam, onu istiyordu ve alacaktı... Bedel ödetecek ve alıp gidecekti kadınını buradan...

Genç kadınsa yıkılmıştı... Direnmeye çalışıyordu etrafındaki canavarlara. Ama güveniyordu kendine, ne olursa olsun sevdiklerine zarar vermesini engelleyecekti o canavarın... Hem hayallerini yaşayacak hem sevdiklerini kurtaracaktı. Aklına birden Mirin gülüşü geldi, kısılan gözleri, uzun kirpikleri, gamzeleri...

Hemen ardından da annesi geldi... Mis gibi kokan teni, şefkatli kolları, uzun siyah saçları... Özlemişti genç kadın annesini, o kadar korkuyordu ki onu bir daha görememekten... Allah korusun eğer ona bir şey olur da ona son kez sarılıp öpemezse asla affetmezdi kimseyi...

Kaçmayacaktı artık genç kadın... Burada o canavarın karşısında ona direnecekti... Bedel gerekiyorsa onu bile ödeyecekti ama zehir edecekti hayatı genç adama...

Dilvan'dan

Ağlamaktan kızaran gözlerimi açılan kapıya diktim. Aram bana doğru yaklaştı ve yanıma diz çöktü

" neden yemek yemedin dilvan?"

Diye sordu şefkatli sesiyle. İnanmıyordum ona, ben onun için sadece takıntıyım, elde edemedikçe hırslandığı bir takıntı... Sinirle ayağa kalktım

" ben anneme gitmek istiyorum! Mir nerde? Ne yaptın ona!?"

Diye sordum. Sinirle kaşları çatıldı, rahatsız oldu beyefendi.!! Bileğimi tutup çekiştirmeye başladı, bir yandan direnirken bir yandan da laf yetiştirmeye başladım

" benim bileğim her istediğinde peşinden sürükleyeceğin bir adamın değil! Kolumu bırak be! Sen canavarsın!"

Ben bağırırken o sesini çıkarmadan merdivenlerden indirdi, ev o kadar eskiydi ki ahşap merdivenlerden garip sesler geliyordu her adımda... Aram hırsla bir kapıyı itekledi ve beni önüne geçirip belimi sıkıca kavradı, kafasını boynuma koydu. Ben ne yaptığını anlayamadan karşımda sandalyeye bağlı, gözleri siyah bir bezle bağlı olan Mir'i fark ettim.

Aram'ın belime sarılı olan ellerini iteklemeye çalıştım ama oynatamadım bile. Mire gitmek istiyorum...

" mir!!! İyi misin mir!?"

Diye bağırdım. Mir yorgun sesiyle kafasını oynattı, beni arıyordu, sesimi anlamaya çalışıyordu...

" Dilvan! Sen misin? Geldin mi? O herif nerde!? Sana zarar verdi mi?"

Diye sordu. Ağlayışımı durduramadığım için kendimden nefret etmeye başladım, ne Aramın kollarından ne de bu aptal yaşlardan kurtulamıyorum...

" benim mir! Özür dilerim lütfen affet beni!! "

Dediğimde Aram girdi araya

" onu affet mir! Ölümüne sebep olacak az sonra!"

Dediğinde paramparça olan ruhumun sızısı tarif edilemezdi... Mir kahkaha atıp

" evet belki öleceğim! Ama Dilvan asla buna sebep olmaz! Senin gibi iğrenç biri onu hak etmiyor!"

Dedi. Aram belimi daha sıkı kavrayıp, başıyla adamlara işaret verdi ve anında Mirin gözlerini açtılar. Mir ansızın gelen ışıkla gözlerini kırpıştırsa da beni görünce gülümsedi

" sen her geçen gün güzelleşiyorsun kaçak! "

Dediğinde Aram belimi şiddetli sıkınca hafif bir inilti kaçtı dudaklarımdan, mir kaşlarını çatıp

"gücün masum bir kıza yetiyor değil mi Aram MİRANOĞLU!"

dediğinde Aram boynuma yaklaşıp derince kokladı, o kadar çırpınıyordum ki can çekişiyorum sanırdı gören...

" o benim karım olacak Mir! Senin canın ancak bu şekilde kurtulur çünkü!"

Dediğinde ani şok dalgasıyla sarsıldım. Bu kadar adiydi işte... Sevdiklerimle şantaj yapacak kadar iğrenç biriydi ARAM MİRANOĞLU!!! En iyi o bilirdi çünkü sevdiklerime canımı bile vereceğimi... Mir sinirle kurtulamaya çalışırken

" ben gerekirse canımdan olurum ama yine de Dilvan senin olmaz Aram ağa!!"

Diye bağırdı. Ben sadece izliyordum, ağzımı bile açamıyorum, Mirin hayatına karşılık hayatımı istiyordu... Aram kahkaha atıp

" kes sesini de buna Dilvan karar versin!"

Dedi. Konuşamadım, benim yüzümden bir masum canından olacaktı, mirin gözünden akan yaşlar içimi burktu

'Dilvan bırak öldürsün beni! Ne olur evlenme onunla! Kabul etme ne olur Dilvan!! "

Bu ne güzel bir adamdı böyle... Canı değildi umurunda olan, bendim... Allah nasip etmedi o güzel adamı bana. Ciğerim yanıyordu. Annem bir yandan canıyla uğraşırken bir yandan da mir...

Hiç kimse beni canından çok sevmedi annemden ve babamdan sonra... Ve beni canından çok seven herkes canından oluyordu...

Ve evet yine karar verme sırası bendeydi... Bir karar verecektim ve her şey bitecekti...

Bölüm : 05.01.2025 17:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...