
Hayat... Sürüklüyor seni, sende sürükleniyorsun işte. O kadar dalıyoruz ki hayatımıza, problemlere bir kere olsun zamanı akışına bırakamıyoruz...Gözlerimi kapımın çalınmasıyla araladım. Alya'nın ince ve dinlendirici ses tonunu duymamla yataktan doğruldum
" Dilvan... Gelebilir miyim?"
Dediğinde abisine oranla bu kadar kibar oluşu hoşuma gitti. Ayılmaya çalışırken
" gel tabi Alya.."
Dedim. Yavaşça açtı kapıyı ve girdi içeriye. Hafifçe gülümsedi bana
" yıkık görünüyorsun!"
Diyerek hafifçe gülümsedi... Belki kardeşini hatta annesini bile sevebilirdim o adamın ama onu sevme ihtimalim 0'dı...bende hafifçe gülümseyip gözlerimi ovaladım
" hadi ya o kadar belli oluyor mu?"
Dalga geçiyorduk en saçma sapan halimizle... Sanki ortada çok dalga geçilecek şey varmış gibi. Alya elimden tutup yataktan kaldırdı
" yarım saat daha uyu diye geç geldim biraz. Haydi hazırlan da alışverişe çıkalım!"
Dedi. Bu inceliğine teşekkür etmek istesem de bir anda vazgeçtim. Sanki bana üzülüyor da uyumama İZİN veriyordu. Buna hiç gerek yoktu ki zaten ailecek hayatımı mahvettiler...
" tabi, sen aşağı in istersen bende hazırlanıp geliyorum "
Dedim. Gülümsedi başımdan attığımı biliyordu kesinlikle... Ama elimde değil buna engel olamıyorum. Bu alış verişi yapmak istemiyorum çünkü çok gereksiz olacaktı. Ama bu alışverişe çıkıyorsam o şirketi batıracaktım, her şeyin en pahalısı çirkin bile olsa alacaktım...
Alya yavaşça odamdan çıkarken bende dolabıma yöneldim ve havanın biraz soğuk olduğunu camdan görünce kırmızı boğazlı kazağımı ve siyah pantolonumu elime aldım, hızla giyinip çantamı da alıp odadan çıktım...
Aşağıda kahvaltıda masası hazırdı, hayret doğrusu... Dedem bana özel asla kahvaltı hazırlatmazdı hatta geç kalıyorum diye sabah aç kalırdım. Masaya oturmadan annemin odasına yöneldim, onu görürsem içim rahatladı, yavaşça araladım odasının kapısını içeri girdim... Uyuyordu, tıpkı bana özel eşsiz bir şey gibiydi.Oturdum yanına nefes alış verişini kontrol ettim, normal bir şekilde uyuyordu. Eğilip kokladım derince güzelde bir öpücük bıraktım alnına... Onu uyandırmadan yavaş yavaş çıktım odadan kahvaltı masasında beni bekleyen Alya'yla oturduk masaya. Birgül ve Fatma abla ayakta bize hizmet etmek için bekliyordu, kaşlarımı çatı
" ablalarım neyi bekliyorsunuz?"
Dediğimde ikisi de anlamayan bakışlarını dikti üzerime. Hafifçe gülümsedim
" ben İlyas TİMURAĞAOĞLU değilim. Hadi gelin birlikte yapalım kahvaltımızı"
Dedim. Birgül abla beni biliyordu sevmezdim böyle patron işçi ilişkisini, hemen oturdu karşıma sevimli sevimli konuşmaya başladı
" gızz sen emme tuhaf bi gızsın yahu. Emme de acıkmışım hee, koca gonak iki gişi emme zor oluveriyo! "
Dedi. Kahkaha attım birden bu kadının konuşması beni benden alıyordu. Üzgünken konuşsa bile aniden gülünce bana küsüp 'anlatmayom gız acım var deyom sen gülüyon' diyordu. Alya rahatsız olur gibi kıpırdandı ama umursamadım. Zengin olunca insanlık bitiyor galiba buralarda... Güzel güzel sohbet edip kahvaltımızı yaptık. Birgül abla hiç susmazdı hatta öyle güzel konuşurdu ki akşama kadar dinlerdim onu. Kahvaltımızı yaptıktan sonra yavaşça kalktık masadan
" Birgül ablam anneme göz kulak ol olur mu? ayrılma yanından. Ben fazla geç kalmam zaten"
Dediğimde kapının önüne gelmiştik. Birgül abla bana sıkıca sarılıp
" gızım sen heç merak ediveme ananı, ben ona bakçem"
Dediğinde ona içten bir şekilde gülümsedim. Ve Alya'yla kapının önünde bizi bekleyen arabaya bindik...
" benim gelmeme ne gerek vardı ki Alya? Sen yapsan olmaz mı?"
Dedim sitemle. Gitmek istemiyordum çünkü, ne gerek vardı ki bu kadar şeye... Zaten benim isteğimle olmayan bir düğüne benim istediğim şeyleri almak çok saçmaydı. Ama yine de gittiğime değecekti, kesinlikle...
" saçmalama Dilvan, senin düğün alışverişini bana yapmak düşmez! Hem böyle içine de siner.."
Şimdi bu kızın dediğinden iyi niyet mi? Kötü niyet mi çıkarayım ben? Ya bu insanlar söylemek istedikleri şeyi niye direk söyleyemiyorlar?
" sanki herşey içime siniyor Alya! Güldürme beni... "
Aha. Tıpkı onun gibi konuşmuştum, şimdi o düşünsün iyi mi niyetim yoksa kötü mü? Uzun ve beni sinir etmeye yeten bir yolculuktan sonra büyük bir alış veriş merkezine geldik ve araba durunca hızlıca indik. Kapıda bizi karşılayan herkese samimiyetten çok uzakta buz gibi bir gülüşle karşılık verdim.
Selamlaşma faslından sonra hemen bir gelinlikçiye girdik. Gelinlikçi diyorum çünkü şuan oranın ne kadar lüks ve taktığım isimden daha fazlasına layık oluşunu umursamıyorum.
Alya etrafta koşuştururken birden aklıma neden Aram'ın bir kere bile olsa aramayışını düşünmeye başladım, ha yok canım...! O canavarı özlediğimden değil de plan yapıyor mu yine diye düşünmekten beynimi yiyeceğim! Alya eline aldığı kabarık ve sadelikten çok uzakta taşlı bir gelinlikle geldi
" ya Dilvan! Şundaki asalete bakar mısın? Çok güzel dener misin? Ben çok beğendim..."
Dedi 32 dişinin hepsini gösterirken. Bu gelinlik o kadar şatafatlıydı ki beni öldürseler giymem hatta denemeyi bile aklımdan geçiremem... Bende nazik olduğunu düşündüğüm ses tonumla
" istersen sen giy bunu Alyacığım pek bir beğendin! bu çok abartılı, Bana göre bir şey değil bu... "
Dediğimde Alya'nın suratı düştü, kimseye çaktırmamaya özen göstererek gelinliğin fiyatına baktım...
25.565.00 tl... Bu parayı bu gelinliğe verirsem içim kan ağlardı. O kadar abartılı bir şey ki ne gerek var buna? Alya yanımdan ayrılıp başka modeller bakmaya devam ederken bende boş boş etrafa bakındım... Gözüme çarpan bir gelinlikle olduğum yerde durdum. Elimi yavaşça gelinliğe sürttüm, sadeydi ve istenmeyen bir düğün için normaldi ama tek fark oldukça pahalıydı...
Alya bana zevksiz olduğumu söyleyen gözlerle bakmaya başladı, hafifçe gülümsedim
" bunu istiyorum."
Dedim. Bizimle ilgilenen kadın yavaşça yanımıza geldi ve dokunduğum gelinliği eline aldı
" mükemmel bir seçim hanım efendi... Bu gelinlik çok ünlü bir modacının ve yeni geldi mağazamıza, ha tabi biraz pahalıdır ama eminim damat bey bir miktar parayı gözden çıkarmıştır..."
Diyerek göz kırptı. Alya bize tuhaf tuhaf bakarken ben kabine girdim ve ilgilenen kadının giyinmem için yardımcı olmasına izin verdim...
Gelinliği almıştık... Hem de tam 30.852.00 tl ödemiştik bu gelinliğe... Ne olursa olsun Aram'a baya masraf yükleyecektim. gerçi ne alırsam alayım bu varyemez Aram'ı batırmaya gücüm yetmezdi! Bugün o kadar çok gezmiştik ki gece kendimi anca saat 20.30 da eve atabildim... Ayaklarım, belim her yerim sızım sızım sızlıyordu, böyle saçma sapan şeylerle ilgilenmekten uyuşmuştum resmen. Bu alışverişi her zaman zevkle yapmayı hayal etmiştim ve belki Mir olsaydı her şey daha farklı olurdu... Kimsenin yüzüne bile bakmadan yemeğimi yedim mutfakta ve koşarak annemin odasına çıktım. Annem doğrulmuştu yatakta bana bakıyordu, usulca yanına yaklaşıp yanaklarından öptüm
" annem nasılsın bugün?"
Dedim gülümseyerek... Annemde benim avuçlarımdan öpüp
" çok şükür kızım daha iyim. Senin rengin gitmiş çok mu yoruldun güzel kızım..."
Dediğinde ses tonu içimi burkmuştu... En az benim kadar üzgündü annemde. Ona sıkıca sarıldım
" ne bu surat annecim? Kızın evleniyor senin böyle mi uğurlayacaksın onu?"
Dedim. Annem hafifçe gülümsedi
" ah benim bahtsız yavrum.! Nasıl güleyim? İstemediğin biriyle evleneceksin sen, üstelik düğün alışverişine bile gelemedim... Suratının rengi gitmiş yorgunluktan.Ben gelseydim böyle mi olurdu a yavrum? "
Dedi. Haklıydı, hem istemediğim bir evlilik yapacaktım hem de yalnızdım...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 7.83k Okunma |
450 Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |