
Konuşmuyordu... Gözlerime baktı Berzan ve sadece sustu. Hışımla kalktım yanından
" kime neyi soruyorsam bende? Haklı bir sebebin tabi ki yok! Zaten seni de hiç bir sebep haklı çıkaramaz!"
Yüzü düştü, ve sessizce çekip gittim yanından. Mahvetmişti bu Aram ailemi... Güya seviyordu kendince ama bitirmişti hayatımı. Sevgi değildi bu, sevgi acıtmazdı...
Odama girip uzandım yatağıma yarın büyük gündü, söz kesilecekti ve ben artık MİRANOĞLU gelini olacaktım! Her ne kadar iğrençte olsa bu şekilde olacaktı. Eğitim hayatım, özel hayatım ve geriye kalan her şey MİRANOĞLU soyadı altında ağır olacaktı. Bu zamana kadar hep bir şeyleri başarmıştım ben, dişimle tırnağımla bir şekilde kazanmıştım! Yine öyle olacaktı belki bazı mecburiyetlerim vardı ama yine de hayatta en çok istediğim şeyi başaracaktım! Okulumu bitirecektim ve Aram asla beni hiç bir şeye zorlamayacaktı...
Her ne kadar duşa girmek istesem de halim kalmamıştı, direk yatağa girip gözlerimi kapattım. Kafamdaki düşünceleri unutmak ümidiyle sessizce nefes alıp verdim...
Sabah kurduğum alarmla uyandım. Saat 7.30du... Ve maalesef dedemin sabah kahvaltısı faslına yetişmem gerekiyordu! Yataktan kalkıp banyoya girdim elimi yüzümü yıkayıp iyice ayıldım. Odama geçip dolabımdan sarı V yaka gömlek, siyah bir pantolon aldım. Bugün etek giymeyecektim, pantolonlarımda o kadar dar değildi üstelik iyice de zayıflamıştım.
Üzerimi giyinip aynanın karşısına geçtim, bir rimel ve birazda dudak parlatıcısıyla hazırdım. Asla güçsüz ve moralsiz olmayacaktım, çünkü canavarlar beni yıkık ve pes etmiş görmek istiyorlardı. Odamdan çıktığımda saat 7.55di... Annemin odasına gittim ama anlaşılan yine bensiz gitmişti hanım efendi...
Merdivenlerden indiğimde herkes masadaydı, hatta fazlalık bile vardı Aram beyde gelmişti! Herkese günaydın diyerek oturdum masaya annemin yanına. Aram bana bakıyordu ama ben bakmamak için anneme döndüm
" maşallah annecim sende ayaklanır ayaklanmaz beni beklemeden iniyorsun aşağıya, üzülüyorum bak!"
Dedim şakayla karışık sitem ederek. Annem tam cevap verecekken dedemin sesiyle ona döndüm
" bu akşam sözün vardır dilvan gızım! Kapıda Aram oğlumun şoförü bekliyordur. Kahvaltıdan sonra gidip hazırlanasan! "
Dedi. Bir karışmadığı o kalmıştı çünkü! Dedemin gözlerine kilitledim gözlerimi ve kararlı çıkmasına özen gösterdiğim ses tonumla
" gerek yok dede! Ben hallederim evde her şeyi. "
Dedim. Dedem kaşlarını çattı aniden
" dilvan gızım! Ne dediysem odur, ikiletmeyesen lafımı!"
Dedi. Ve evet yine son noktayı o koydu! Sesimi çıkarmadan kahvaltıma devam ettim, iştah falan kalmamıştı ama açlıktan bayılmak falan istemiyordum en azından bugün olmazdı! Kahvaltım bitince afiyet olsun diyerek kalktım masadan annemi öpüp odama yönelecekken dedemin sesiyle olduğum yerde durdum.
" dedigimi duymamışsan gızım? Haydi sözlün sana eşlik etsin arabaya kadar!"
Dişlerimi kırılacak kadar sıktığımı annemin kolumu tutmasıyla anladım. Baktım gözlerine, hep o hüzün vardı yüzünde. Ne yapalım madem evlenecektim katlanmak zorundaydım! En azından şimdilik...
Yavaşça çıktım konağın kapısından bahçeye, arkamdan gelen ayak seslerinin küfür suratlı Aram'a ait olduğu belliydi. Bahçe kapısından da çıkınca birden koluma yapıştı ve kendisine çevirdi yüzümü
" Dilvan daha ne kadar devam edeceksin buna?"
Dedi. Başımı kaldırıp gözlerine baktım
" sen benim hayatımı elimden aldın! Seni mutlu etmek için şekilden şekle girmeyeceğim Aram ağa!"
Sinirlenmişti sözlerime. Oh olsun ona az bile yapıyorum! Kaşlarını çatıp
" şunun şurasında en fazla bir ay sonra karım olacaksın! Soyadımı alacaksın, beni el aleme rezil mi etmek istiyorsun Dilvan? "
Dediği şeye her ne kadar kahkaha atmak istesem de tuttum kendimi ve ondan kolumu kurtarıp
" asıl senin yaptığın rezillik Aram ağa! El alem benim hareketlerime bakıp yargılayacağına senin olmayan karakterine bakıp yargılasın, şimdi rezillik deme ağzımı açarsam yüzün kalmaz!"
Kıpkırmızı olmuştu suratı. İçim öyle güzel soğudu ki böyle yanan beynime buz etkisi gibi. Gidip sessizce bindim arabaya, arabada sevgili görümcem de vardı. Anlaşılan bu gün en azından biraz çekilir olabilirdi...
Kısa bir yolculuğun ardından kuaföre gelmiştik. İndik arabadan girdik kuaföre, büyük bir ilgiyle ve çok gereksiz bir samimiyetle karşıladılar bizi. Bende hafifçe gülümsedim karşımdaki insanlara, Allahtan fazla sürmedi bu gereksiz samimiyet ve Alya'yla beraber oturduk. Eğlenceli ama buruk dakikalar başlamış oldu böylece.
Giyeceğim elbiseye kadar alınmıştı ama ben kendi seçtiğimi giyecektim. Alya ile sohbet ederken etrafımdaki insanlarda işlerine koyuldular... Gözlerim fazla belirgin olmuştu ama çok yakışmıştı, dudağıma şeftali tonunda bi ruj sürülmüştü. Saçlarım fazla uzun olduğu için biraz uzun sürmüştü ama en sonunda hazırdım. Elbisemi giyip kabinden çıkınca Alya'nın gözleri irileşti ve ağzı hafif bir "o" şeklini aldı. Diğer insanlar da beni büyük bir beğeniyle süzüyorlardı... İşimiz bitince teşekkür edip ayrıldık kuaförden, ve bizim için kapıda bekleyen arabaya bindik. Alya çok güzel olmuştu, ilgi çekici bi kızdı hatta fazla ilgi çekici bir kızdı...
Eve vardığımızda Birgül abla dahil herkes beni çok beğenmişti ne var ki Aram'ın olmayışı beni sevindirmişti. Annemin yanına giderken etraftaki telaşeden geçmek zor oldu, bahçede kazanlar kaynıyordu, büyük salonda her taraf süslenmişti, herkes bir yere koşturuyordu. Hemen annemin odasına koştum ama yoktu. Neredeydi bu kadın?
Merdivenlerden indim ve annemi mutfakta buldum, herkese bir şey tarif ediyordu ve eşsiz şekilde güzel olmuştu. Beni görünce gözleri doldu ve gelip sarıldı. Beni beğenmişti hem de çok... Gözlerini sildi
" çok güzel olmuşsun yavrum! Bakmaya doyamayacaklar sana"
Dedi. Gülümsedim anneme o beğenmişti ya hiç kimse umurumda değildi...Söz saati yaklaşırken içimden ağlamak geliyordu, hele şu söz bitsin akşam hüngür hüngür ağlayacaktım...
Mir'den...
Genç adam, yokluğuna dayanamıyordu genç kadının, çok ağırdı... Nasıl olmuştu da böylesine yer edinmişti onda. Tiyatrosuna, öğrencilerine dönmüştü ama hiç bir şey onun kafasını dağıtmasına yetmiyordu. İşine odaklanamıyordu, ne bir haber ne de başka bir şey yoktu. Acaba nasıldı şimdi?
O adam onu üzüyordu ve üzmeye devam edecekti. İstemsizce aklına gelen hatıralara acı bir şekilde gülümsedi genç adam. Eşsiz bir güzelliği vardı, hele kalbi... Anlatılmazdı genç kadın, yürüyüşü, gülüşü, şaşırışı... Ona nasıl yardım edebilirdi? Onu nasıl kurtarabilirdi bu esaretten?
Aklından çıkmıyordu genç kadının çaresizliği, annesi ve sevdikleri için katlanıyordu bütün bunlara. Ne o kalpsiz dedesi ne de abisi ona el uzatmıyor arkasında durmuyorlardı... Genç kadının o adamın elinde çürümesine izin veremezdi. Bir şey yapmalıydı, onu kurtarmalıydı...
Öğrencilerinin seslenişiyle daldığı düşüncelerden sıyrılıp onlara döndü. Yapmaları gereken bir oyunları vardı ve artık birazda olsa öğrencilerine odaklanmak zorundaydı. Öğrencilerinin yanına gidip onlara anlatmaya başladı. Bir oyun yazmıştı genç adam, eşsiz bir kadını ve imkansız bir aşkı konu alan...
Dilvan'dan...
Söz Saatin gelmesiyle Aram konağın kapısında belirdi, her ne kadar istemesem de kapıyı açmak zorundaydım. Kapıyı açar açmaz Aram dondu. Gözlerime bakıyordu, hafifçe gülümsedi. Kapının önünden çekilip
" hoş geldiniz, buyurun!"
Dedim. İçeri geçerken herkes Aram durdu ve elindeki gülleri bana uzattı. Bunlar simsiyah güllerdi, çok güzel kokuyorlardı. Bana iyice yaklaşıp
" bu kadar eşsiz olmak zorunda değildin! Çok güzel olmuşsun çiçeğim!"
Dedi. Yüzümü buruşturup ittirdim onu
" bir an önce bitsin bu gece!"
Dedim. Aram sadece gülümsedi, yüzsüzdü bu adam! Herkesle hoş geldin faslı bittikten sonra mutfağa gittim. Duymak istemiyordum konuşulanları, yarım saat geçtikten sonra Birgül abla yanıma geldi
" haydi gızım, gak bakem kayfeleri yapman lazım içerden bekliyiveriyolar!"
Çaresizce kalktım ayağa başladım kahveleri yapmaya, işimi bitirdim tepsiyi aldım elime tam gidecekken Birgül abla durdurdu beni
" gızım tuz koyuvemedin kayfeye"
Dedi. Gülmeye başladım, sinirim bozuldu
" ne gerek var abla? Hayatım çok normalmiş gibi mutlu gelin taklidi yapamam ben!"
Dedim. Birgül abla sustu, bende kahveleri dağıtmak için büyük salona gittim. Kahveleri verip benim için konulan sandalyeye oturdum. Kahvelerde verilince söze girdi Aram'ın amcası
" sebebi ziyaretimiz malum Aram oğlum gızınız Dilvan'a vurgundur. Gençler bir birini seviyorsa bize de aracı olmak düşer."
Kahvesinden bir yudum alıp devam etti sözlerine
" Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Dilvan'ı oğlumuz Aram'a istiyoruz..."
Dedi. Gözümden düşen yaşa engel olamadım... Dedem kısa bir bakış attı bana, eğdi başını. Yaktınız beni dede! Aram göz yaşımı görünce kaşlarını çattı... Sessizce sildim gözlerimi derince bir nefes aldım. Dedem başladı sözüne
" madem öyle diyisen bize de aracı olmak düşer ağalar... Verdik gitti hayırlı olsun inşallah!"
Dedi. Gözlerimi sımsıkı kapattım, dedemin sesiyle ayağa kalktım ve Aram'ın yanında durdum yüzükler takılacaktı...
Dedem aldı eline yüzükleri, birini bana birini Aram'a taktı. Eline makası aldı
" Allah bir ömür mutlu mesut etsin inşallah ağalar, hiç bozulmasın ailemizin dostluğu emi, hayırlı uğurlu olsun!"
Diyerek kesti kurdeleyi... Sustum sesim çıkmadı, önce Aram'ın elini sonra da ailene büyüklerinin elini öpmeye başladık, ardından getirilen bilezikler, setler, hediyeler verildi...
Kendimi bahçeye atana kadar nefes alamadım! Girdim sessizce merdivenin altına, kurdeleyle oynayarak ağlamaya başladım...
Misafirleri uğurladıktan sonra direk odama gittim kendimi banyoya attım... Artık bitmişti, bu Allah'ın belası yüzükler takılmıştı..!
********
Merhaba kafes okurlarımmm💜
Yeni bölüm geldi inşallah beğenirsiniz, fikirlerinizi bekliyorum 😍😍😍😍
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 7.83k Okunma |
450 Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |