27. Bölüm

***27***

Seher çalışkan
vahsikelebek

Eve gitmek için yola koyulduk, kafamın içindekiler artık beni tüketmek üzereydi. yaşadıklarımı kaldıramıyordum, ne günahım vardı da bu kadar ağır kayıplar verdim ben? Mir bana uzun süre sonra ilk defa hayal kurdurtmuştu, yanımda başkası varken kalbim ona aitti. belki yanlıştı ama bu elimde değildi, yanımdaki adam benim tercihim değildi... eve vardığımızda düşüncelerimi bir kenara atıp arabadan indim. Eve girdim ve çiçek abla karşıladı beni

' hoş geldin güzel kızım.'

sıcak bir gülümsemeyle karşılık verdim ona

' hoş buldum ablacım, ben odamdayım bir şey olursa ya da yardım gerekirse çağırırsın beni'

diyerek merdivenlerden çıkmaya başladım, Aram eve girince direk salona geçti beni yalnız bırakması gerektiğini zorda olsa öğrenmişti... Tek umudum annemin yanıma gelmesiydi ama o beni değil Berzan'ı seçti. ne diyebilirdim ki ona? neye kızıyordum ben? o Adam benim annemi vurmuştu, az kalsın kimsesiz kalıyordum ama annem beni burada bırakmayı seçti. Artık kızacak kimseyi bulamıyordum ki ben. kendime bile kızmıyordum artık, bu seçimler bize sunulmadı ve yaşadıklarımızı biz seçmedik. şimdilik bu hayata mecburduk. mecburiyet neydi bilir misiniz? sevmediğiniz bir adamla yaşamak, istemediğiniz bir yerde okumak, istemediğiniz bir evlilik... tüm bunları yaşıyorsunuz ve nefes alamıyorsunuz ama yine de hayır diyemiyorsunuz...

insanlar istedikleri gibi at koştururken siz sadece kendinizi korumaya çalışıyorsunuz, sevdiklerinizi korumaya çalışıyorsunuz, etrafınızdaki leş kargaları da sizin açığınızı kolluyor. kaçmayı denedim, bağırmayı denedim, yardım almayı denedim... yoktu işte, ne bana yardım edebilecek birileri ne de ADALET yoktu.! ben debelendikçe etrafımda yaşamak için neden saydığım bir kaç kişi de zarar görüyordu. Ah Berzan, herkesten çok sana kızgınım. Sen benim abimdin, babama söz vermiştin beni koruyacaktın... pencereyi açtım, içeriye dolan çim ve toprak kokusunu soludum uzunca, derin derin nefesler aldım. bir gün düzelecekti, ben düzeltecektim. umudum hala var, asla pes etmiyorum... Odaya Aram girince kendimi banyoya attım suyu açtım duş alacaktım ve bir kaç saat çıkmak istemiyordum buradan. üzerimdekilerden bir an önce kurtulup suyun altına attım kendimi, yavaş yavaş yıkandım. bir saat olduğunu tahmin ediyordum çünkü artık bütün vücudum buruş buruş olmuştu, banyodan çıkıp giyinme odasına girdim. Aram odanın balkonunda oturmuş sigara içiyordu, beni görünce hiç oturuşunu bozmadı

' giyinip yanıma gel okulla alakalı söyleyeceklerim var!'

dediğinde kalbim ağzımda atıyordu, eğer vazgeçerse ona baş kaldıramazdım. Kendi emeğimle kazandığım o okul bu pisliğin iki dudağının arasındaydı. hemen giyinip saçlarıma havlu sardım hızlıca yanına gidip oturdum merak ediyordum ama korkudan ayaklarım titriyordu, aram kaşlarını çattı

' saçlarını kurutmadan neden geldin? hasta olacaksın Dilvan!'

bana ilk defa çiçeğim ya da sevgilim dememişti, aslında güzeldi bu ama korkuyordum...

' sen söyle hemen girerim içeri ben'

dediğimde dudaklarını yaladı ve konuşmaya başladı

' haftaya okul açılıyor biliyorsun, okula her zaman ben bırakacağım ben olmadığımda da şoför bırakacak seni. telefonun hep yanında olacak sana mesaj attığımda hemen bana cevap vereceksin eğer seni merak edersem okula kadar gelirim Dilvan! bir kaç adamım o okuldaki bir kaç üst sınıfla görüştüler, gerekli olanları ben aldırdım eksikleri de sen bana söylersin beraber gider alırız. seni uyarıyorum beni sinirlendirip okulunu riske atmak istemezsin, bu yüzden uslu dur! '

dediğinde gülümsemiştim. o kadar korktum ki okula gitmeme izin vermeyecek diye. sesimi çıkarmadan başımla onaylayıp içeri girdim ve arkam ona dönükken gözümden bir damla yaş düştü, ve hemen arkasından bir kaç damla daha... saçımdaki havluyu çıkarmadan yatağıma girdim , gözlerimi sımsıkı kapattım. bu adam kimdi böyle korkutmuştu beni! hayattaki tek hayalimi gerçekleştirmek için bile onun iznine ihtiyacım vardı. şuan canımı alsa bu kadar zoruma gitmezdi, sevdiğim insanları koz olarak kullanıp beni kölesi yapmıştı... zihnimi boşaltmak için küçükken babamın bana öğrettiği yöntemi kullandım.

'elinde bir süpürge var dilvan, zihnin bembeyaz bir oda. içerideki tüm pislikleri süpür, zihnini boşalt. sana zarar veren tüm düşünceleri bir pislikmiş gibi süpür. Rahatla...'

gözlerimi açtığımda yöntemin her zaman işe yaradığı gibi yine işe yaradığını fark etmiştim. Aram'ın kolları yine beni kavramıştı ve saçlarımda aynı şeyi onun yüz hatlarına yapmıştı, hava aydınlanmak üzereydi tahminen 05.30 falandı saat. kollarından sıyrılmak için bir hamle yaptım midem bulanıyordu o bana yaklaşınca, onu uyandırmadan çıkmıştım kollarından. dolaptan biraz kalın bir şeyler alıp geçirdim üzerime elime gelen bol hırka Aram'ın olsa da üzerime giyip saçlarımı düzelttim ve odadan çıktım. Hava serindi, ben de biraz çimlerde oturmak istiyordum, çimlere oturup gözlerimi kapattım, derin bir nefes aldım. Tuhaftı ama konağı özlemiştim, benekliyi ve diğer tüm hayvanlarımı. Onlarla vakit geçirdiğimde bütün sorunlarım kısa bir süreliğine de olsa benden uzaklaşıyordu. Burnuma dolan çim kokusu bana evimi hatırlatmıştı, konak benim evim değildi ama babam vardı orda. onun hatıraları, çocukluğumun anıları... Belki de bu yüzden özlemiştim konağı, bana zehir etmediği anlar vardı orda. Hırkanın cebindeki telefonu aldım elime, saat 07.15 ti ve bence Birgül abla uyanıktı. onu ararsam biraz daha iyi hissedebilirdim belki de, hemen rehberimden bulup aradım

çalıyor.... çalıyor... çalıyor... çalıyor...

' alo, Dilvan gızım sen misin?'

dedi o tatlı sesiyle, onun görmediğini unutup gülümsedim içtenlikle

' evet ablam benim, nasılsın özledim seni ben'

dediğimde iç çektiğini duydum

' valla gızım bende çok özleyivedim seni, deden olacak yılanın gadişi seni verince hasret galdım sana'

dedi. tutamayıp kahkaha attım hala dedeme yılanın kardeşi diye hitap ediyordu.

' ah Birgül ablam ya valla en çok ben mağdurum bu konuda biliyorsun'

dediğimde ses tonu biraz endişeli çıktı

' ne oldu gızım? o gara oğlan seni üzmüyor deel mi?'

' yok ablam iyi davranıyor bana, 3 gün sonra okulum açılıyor zaten'

' afferim gız sana, ne yapıvedin edivedin okuluna gavuştun'

' zor oldu ama başardım ablam'

' senin bu gıt akıllı abinde anca yılanın gadişine hizmet etsin, gıt beyinli nolcek'

' annem nasıl abla iyi mi?'

' heç merak ediveme gızım ben annene mukayet oluveriyom , o gıt akıllı gadişin ezcik üzüyo emme düzelcek inşallah olur böyle arada, hem sen annenle gonuşmuyon mu yavrum'

' yok ablam biraz kızdım ona ben, gelmek istemedi yanıma'

Birgül abla derin bir nefes aldı sonra tekrar yatıştırıcı sesiyle konuşmaya devam etti

' onuda anlayıve gızım, gorkuyo o gıt akıllı gadişin yüzünden, yılanın gadişi onu pis işlerine gönderiyo e haliyle annen de gorkuyo yavrum. hem sen eyisin gızım o gara oğlan seni orda perişan edivemez , annen yokken sen kendi başının çaresine bakıverirsin, akıllısın sen. gıt akıllı öyle deel annen de ne yapsın garibim arada kalıvedi'

dedi. sakinleştim ve devam ettim

' belki de haklısın abla, sorumluluk sahibi olunca, aklı başında olunca yalnız kalıyor insan. hep mecburen ikinci planda oluyor benim gibiler.'

' akıllı olmak golay mı gız? sen üzüveme kendini aklım sende galıyo gızım. canın sıkılıverince ara beni böyle özletme gendini.'

' ararım ablam. kalmasın aklın bende iyim ben sizde iyi olun'

' afferim benim gızıma. iyi bak gendine'

' sende kendine iyi bak ablam, anneme de mukayyet ol seviyorum sizi . Allaha emanet olun'

diyerek kapattım telefonu. baya konuşmuştuk ve içeriden gelen seslere bakılırsa çiçek abla da gelmişti. içeriye girip ona yardım etmeye koyuldum . masa hazır olunca Aram belirdi merdivenlerde masaya doğru gelirken

' günaydın çiçeğim'

dedi. bir şey demedim sessizce oturdum masaya, çiçek abla fark edince mutfağa yöneldi ve içecekleri getirdi. sessiz bir kahvaltının ardından tam kendimi tekrar bahçeye atacakken Aram'ın sesi durdurdu beni

' odaya gel sevgilim'

içimden saydırırken aklımdakini düşünmeden pat diye söyledim

' sen bahçeye gel'

ve Aram'ın bakışlarından sonra hedefi değiştirip kendime saydırmaya başladım. aram kaşlarını çatıp

' odaya gel dedim, lafımı ikiletme benim Dilvan!'

dedi. lofomo okolotmo dolvon, sokayım sana da lafına da Allah'ın cezası. sessiz sessiz yürüdüm arkasından odaya doğru, kapıyı kapattı ve o sinirli olduğunu belli eden gözleriyle bana baktı

' sen neden ben uyanmadan yataktan çıkıp gidiyorsun?'

' onun içinde mi izin alıyorduk? pardon emir listesinde yoktu!'

' Dilvan sabah sabah delirtme beni! sende vukuatlar hiç bitmediği için yanımda görmeyince endişelendim!'

' kaçamam korkma! sevdiğim insanları koz olarak kullanan bir manyaktan kaçmak için kimsesiz kalmam gerekiyor!'

' şu saçma sapan konuşmama işini de artık bırak canımı sıkıyorsun!'

' ah özür dilerim Ağam! tasmam nerede?'

' böyle devam et sen çiçeğim! bir gün bunları dikkate almadığın için seni perişan edeceğim, o zaman karşımda zırlayıp yalvarma!'

kafamı kaldırdım, gözlerine baktım ve iyice yaklaştım ona

' beni sev diye yalvaran Aram ağa mı yalvarmaktan bahsediyor? yalvarmak sana mahsus bendeki mecburiyet!'

elini kaldırdı ama kafamı eğmedim, hızla yanımdaki duvara bir yumruk savurdu.

' ne oldu bana vurmak zor mu geldi? bu kadar aciz olma!'

Aram derin bir nefes aldı ve çıktı odadan. ne yalan söyleyeyim ödüm kopmuştu hızla tuttuğum nefesimi verdim, rahatlamaya çalıştım...

******************
Dilvan sınırlarını baya bir zorladı bu bölümde 😂
Sizi seviyorum 💜



























































































 

Bölüm : 16.08.2025 14:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...