
Eve geldiğimizde o kadar çok acıkmıştım ki masayı hazır görünce mutluluktan uçuyordum az kalsın, üzerimi değiştirmeden ellerimi yıkayıp direk masaya oturdum. Aram bana gülerken odamıza yönelip üzerini değiştirdi ve ellerini yıkayıp karşıma oturdu. eskisi gibi azarlamıyordum ya da susarak oturmuyordum arkadaş gibi muhabbet edebiliyordum onunla, oda bana eskisi gibi kaba davranmıyordu bazen kıskandığı zamanlarda çok büyük kavgalar çıkarıyordu ama yine de ondan nefret etmemi gerektirecek kadar büyük değildi.
günümün nasıl geçtiğini ona anlatırken iştahla yemeğimi yiyordum, onu affetmemiştim ya da sevmiyordum ama bu onunla arkadaş olmama engel değildi en azından yıllarımı geçirirken zehir etmek yerine daha stressiz geçirebilirdim. aslında Buna olduğum yeri kabullenmek zorunda kalmak da diyebiliriz. burada uzun bir süre geçirmek zorunda kalmıştım bu yüzden en anızdan daha fazla düşünüp ya da kavga çıkararak kendimi psikolojik olarak rahatsız etmemeye karar verdim. yemek yedikten sonra çiçek abla gidince Aram başının ağrıdığını söyleyerek odasına gitti bende televizyonu açıp koltuklardan birine kuruldum.
Mir'den...
Tam 4 sene geçmişti o olayın üzerinden. senelerce uğraşmıştım belki Dilvan'nın neden böyle davrandığını bulabilme ümidiyle ama tüm çabalarım sonuçsuz kalmıştı. üniversiteye gitmiştim karşılaşmak için orada öyle bir öğrencinin olmadığını söylemişlerdi bana, o kadar acıyordu ki canım okulunu okuyamayacağı olasılığı aklıma gelince. Onun tek hayali okuluydu ve benim yüzünden okulundan olduysa kendimi asla affedemezdim. Belki de söyledikleri doğruydu, oda savaşmaktan bıkıp kabullenmişti yaşadıklarını, belki de Aram denen o adama bir şans vermek istemişti kendi içinde...
Bunları düşünmek bile ne kadar beni delirtse de gerçekler olabilirdi... bu şüpheyle 4 yıl boyunca ölecekmişim gibi hissediyordum. Ama içimden bir ses bunları bir türlü kabullenemiyordu, Dilvan öyle biri değildi tüm bu yaşadıklarını kabullenip hayatına devam etmezdi. Eğer gerçekten kabullendiyse bu asla onu tanıyamadığım anlamına gelirdi. yıllarda geçse asırlarda geçse onu beklemeyi asla bırakmayacağım, günün birinde çıkıp geldiğinde onu hep bekliyor olacağım. Belki şuan yanında olamıyorum, nerede nasıl bilmiyorum ama yine de bir gün çıkıp geleceğini ve tüm bu kötülüklerden sıyrılacağını biliyorum. Benim hayatım Dilvanı düşünmek ve şüpheden ölmeyi saymazsak iyiydi, İstanbul genelinde çok fazla izleyicim geliyordu. Tiyatrom, oyuncu kadrom, oyunlarım çok seviliyordu... Tufan'ın sesi düşüncelerimi dağıtmaya yetti
' kız artık bıktım ben bunlarla uğraşmaktan erkeğim!'
dediğinde bezmiş sesimle konuştum
' ne oldu yine tufan'
tufan ses tonuma alınmış olacak ki yine sırnaşır gibi konuşmaya başladı
' ama böyle olmuyor erkeğim, beni çok ihmal ediyorsun. Bu yarasa kılıklılar beni çok yoruyorlar!'
dediğinde ona hak verdim içten içe, kafam o kadar meşguldü ki onlarla ilgilenemiyordum bu yüzden tüm işler Tufan'a kalmıştı.
' haklısın Tufan, kusuruma bakma bu aralar kafam çok dolu!'
Tufan iç çekti
' o karadutu düşünüyorsun değil mi?'
Tufan ilk defa bağırmadan, cırlamadan, sakince konuşmuştu. hafifçe başımı onaylarca salladım
' inanır mısın bende o günden sonra çok korkuyorum Dilvan için ama o çok güçlü bir kız Mir, başının çaresine bakacak kadar güçlü...'
istemsizce gülümsedim, haklıydı...
' evet o çok güçlü...'
DİLVAN'DAN...
sabah gözlerimi araladığımda kendimi yatağımda buldum. Aram da sol tarafımda arkası dönük bir şekilde hala uyuyordu, telefonumu elime alıp saate baktım 10.30'du saat. Hafta sonu olduğu için güzelce uyumuştuk bugün, karnımdan gelen açlık sinyalleriyle yataktan usulca kalkmaya çalıştım ama ben kıpırdayınca Aram da uyandı. Uykulu sesiyle ve gülümseyerek
' günaydın karıcığım.'
dedi. bende dolaptan üzerime hırka alıp donuk bir şekilde
' günaydın Aram '
dedim. Kasım ayında olduğumuzdan biraz serindi hava, ev ne kadar sıcak olsa da zayıf olduğum için çabuk üşüyordum ve ne yalan söyleyeyim sıcağı çok seviyordum. banyoya yönelip elimi yüzümü yıkadım odadan çıkarken benden sonra duş almak için banyoya giren Aram'a seslendim
' karnım çok acıktı biraz çabuk ol olur musun Aram?'
Aram kapıyı kapatırken sırıtarak
' tamamdır çiçeğim hemen geliyorum!'
dedi. Aşağıya inip hazırlanan kahvaltıya baktığımda istemsizce kaşlarımı çattım çünkü çiçek ablaya beraber hazırlamak istediğimi söylememe rağmen benim yorulmamı istemediği için kendisi hazırlıyordu ben uyanmadan. Yanına gidip sıkıca sarıldım
' günaydın ablacım, yine beklememişsin beni'
çiçek abla hafifçe tebessüm etti
' günaydın benim güzel kızım, ben zevkle hazırlıyorum sana ve Aram oğluma. zaten okul, ev bide bu deli oğlan derken hayatın zaten zor, bir de böyle şeylerle mi uğraşacaksın?'
gülmüştüm bu söylediklerine, az da olsa yükümü almak istiyordu. şu yaşıma kadar çok az görmüştüm böyle insanları...
' olur mu ablam ya, ben seninle bir şeyler yapınca kendimi çok iyi hissediyorum.'
dediğimde ellerimden tutup hafifçe mutfağa iteledi beni
' madem öyle çayları koyda güzel bir kahvaltı yapalım.'
dedi. Bende içime dolan huzurla çayları koydum, masaya oturup Aram'ı bekledim. Kahvaltı yine sohbet eşliğinde bitince Aram'a bugün Belma'nın buraya geleceğini hatırlatma gereği duydum.
' Aram bugün Belma gelecek biliyorsun değil mi?'
dedim, Aram bardağında kalan son yudumu içip ağzını silerken
' biliyorum karıcığım, onu beraber karşılarız sonra ben dışarı çıkarım biraz işim var'
dedi ve hafifçe göz kırptı. Aramız bu şekilde sessiz olunca iyi hissediyordum çünkü artık kavga gürültü kaldıracak halim yoktu, hele de bugün Belma gelecekti moralsiz ve bunalıma girmiş görünmek istemiyordum. Aram'dan çekindiğim için 4 yıl boyunca Belma'yı ya da herhangi birini evime davet etmemiştim. Şuanda da etmezdim ama ağzımdan kaçmıştı ve geri alamamıştım e birde kız hemen tamam demişti. Aslında iyi bir arkadaştı ama tek kusuru çok meraklıydı, hayatımı ve ailemi çok merak ediyordu. Haklıydı da bunca yıl olmuştu tanışalı bir kere bile gelmemişti evime, ailemi bilmiyordu. İkili ilişkilerde belli bir süre sonra etraflarındaki insanları veya evlerini tanıyarak görerek güven duygusunu oluştururuz, kız bilmiyordu ki güvenmese de haksız sayılmazdı.
Belma'ya mesaj atmak için telefonumu elime aldım.
çiçek ablaya dünden haber verdiğim için biraz hazırlık yapmıştı, Belma'yı eve çağırmak beni mutlu etmişti. İlk defa bir arkadaşımı evime davet ederek vakit geçirecektim...
Çiçek ablaya yardım ederek masayı topladım, beraber evi toparladık Belma gelene kadar bu şekilde oyalanmıştım. Belma gelmeden odama çıkıp üzerime rahat olduğunu düşündüğüm elbisemi giydim, yaklaşık bir saat sonra kapı çalınca aşağıya inip kapıyı açtım. Belma kocaman gülümseyerek bana sarıldı
' hoş geldin gizemli evime meraklı Melahat!
diyerek kollarımı ona doladım. Belma kahkaha atıp içeri girerken
' hoş buldum kız, aşk olsun sırf merakımdan mı geldim ben?'
dedikten sonra sorusunu kendisi cevapladı
' yani evet bir diğer sebep de o olabilir!'
dediğinde ikimizde güldük buna, Belma'yı salona oturtup merdivenlerden inen Aram'ın yanına ilerledim. evcilik oyunu başlıyordu... Aram elimi tutup yanağımdan öptü ve Belma'ya elini uzatarak
' hoş geldin evimize, doğru düzgün tanışma fırsatımız olmamıştı hiç. Ben Aram MİRANOĞLU '
dedi. Belma da Aram'ın elini sıkarak
' hoş buldum enişte bey... şey yani Aram. ben de Belma'
dediğinde Aram'a çaktırmadan gülmeye başladım. Samimi bir kızdı Belma nereden bilsin bizim dangozun mesafeli ve agresif olduğunu. Ama yine de çok sevindim Aram'ın düzgünce tanışıp etrafımdaki insanları korkutmamasına...
Tanışma faslı bitince beraber bahçeye çıkıp kahvelerimizi içmeye başladık, Belma birden bire hiç beklemediğim bir soruyu sordu Aram'a
' Aram, siz Dilvan'la nasıl tanıştınız ve evlenmeye karar verdiniz?'
Aram'da en az benim kadar şaşırmıştı bu soruya ama konuşmaya başladı
' ben daha 15-16 yaşlarımda aşık olmuştum Dilvan'a... onun haberi yoktu uzun bir süre, 18 yaşına gelince ona söylediğimde önce istemedi. okumak istediğini evliliği düşünmediğini söyledi.'
ağzım açık dinliyordum bana kimseye bir şeyini anlatma diyen Aram ağa her şeyi anlatmaya başlıyordu...
' onu ikna etmek için az uğraşmadım ama sonunda başardım. okulu için İzmir'e taşınacağımın güvencesini verdim.'
Aram derin bir nefes aldı ve o yalandan cümleleri söylerken ne kadar zorlandığını fark eden bir tek bendim
' beni sevmesi için biraz bekledim, sonra sevdi... tıpkı benim ona baktığım gibi bakmaya başladı bana, onu sevdiğim gibi sevdi. Sonra evlendik işte ve çok mutluyuz, Allah bozmasın...'
dedi. Gözleri dolmuştu ama Belma bunu fark edememişti, yüzü solmuştu ve bakışları donuklaşmıştı... bende onu daha fazla üzmemek için Belma'ya dönerek
' merakınızı giderdiğinize ve kahveler de bittiğine göre artık ders çalışmak için çalışma odama gidebiliriz değil mi Belma?'
dedim. Belma önde biz arkada eve girince Belma'ya çalışma odasını tarif ederken
' sen geç odaya kuşum, Aram'ın işleri var onu geçirip geliyorum'
dedim. Aram ve Belma vedalaşınca kapıya doğru yürüdük, Aram kapıdan çıkmadan bana sarılıp saçlarımı öptü. Yüzümü ellerinin arasına alıp gözlerini gözlerime dikti
' Az önce anlattığım yalanın gerçek olması için canımı bile verirdim.'
dedi. diyecek bir şeyim yoktu ki, böyle zamanlarda ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Aram tekrar sarıldı ve giderken döndü bana
' çatma öyle kaşlarını, yorma kendini hiç ne diyeceğini düşünmek için. Beni aklınla düşünmeni değil kalbinle düşünmeni isterdim ben, seni çok seviyorum karıcığım.'
dedi. ona gülümseyerek
' görüşürüz Aram, Belma gittiğinde mesaj atarım'
dedim ve kapıyı kapatınca tuttuğum nefesi bırakıp kapıya yaslandım. düşecek gibi olduğumdan destek aldım kapıdan biraz dinlenip derince nefesler aldım, adımlarımı çalışma odasına doğru yönlendirip aklımdaki düşünceleri bir günlüğüne kenara bırakma umuduyla Belma'nın yanına gittim...
*********************************************
merhaba kafes okurlarım :)
sizde benim gibi üzülmeye başladınız mı Aram'a ?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 7.83k Okunma |
450 Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |