17. Bölüm

10. BÖLÜM Zehirli Dudaklar Part 2

Zehra Sezgin
valekizi

Adımlarımı merdivenlere yönlendirip koşar adımlarla kızları en son bıraktığım mağazanın önüne geldim. Kızlar etrafa bakınıp telaşla beni aramaya başladıklarını görünce hemen onların yanına gittim. Lena elindeki telefonu ben gelince hemen indirip benim beyazlamış yüzüme baktı.

“İyi misin Katre? Gecikince endişelendik” dedi Lena. Anna’ya baktığımda mavi gözleri benim kaçmamdan endişelendiğini gizleyememişti.

“Evet iyiyim” dedim pürüzlü bir sesle. Hala aşağıdaki olanlar yüzünden ellerim titriyordu.

Sergei beni ikinci kere kurtarmıştı.

“Birkaç şey daha bakmak istiyorum sanırım ve bikini almayı” dedim lena’ya gülümseyerek bakarken onların dikkatini üzerimden çekmiştim. Mağazada ne baktığımı ve ne aldığımı kesinlikle hatırlamıyordum çoğu şeyi Lena halletmişti.

İki saat daha üst katlarda vakit geçirince artık gitmeye karar vermiştik. Mağazadan çıkarken etrafa bakınmaya ve Sergei veya Vladimir’den bir iz olup olmadığını anlamaya çalışmıştım ama onlara dair hiçbir şey görememiştim. Dalgın bakışlarımla nasıl arabaya bindiğimi veya nasıl Dmitri ile kaldığım odaya geldiğimi hatırlamıyordum. Elimdekileri yatağın kenarına bırakıp geniş yatağa kendimi attığımda hala yaşadıklarıma inanamıyordum.

Lena bir saat sonra en alt kattaki havuzda buluşmak için benden söz bile almıştı. Onlarla ne konuştuğumu hatırlamıyordum bile. Anna ve Lena ne söylemişse hepsine tamam demiştim.

Dudaklarımı dişlerimin arasına alıp Sergei ile hala nasıl karşılaştığımızı düşünüyordum. Bacağı için üzülmüştüm. Aksaklığı kalıcı gibiydi ama Vladimir’in ona bir şey yapmamış olmasına da sevinmiştim. Ya Sergei’yle değilde Vladimir ile karşılaşsaydım o zaman ne olurdu. Gözlerim kısaca kapanırken titremeden edemedim.

Sergei, akşamki Mr. Vasiliev ve Vladimir görüşmesinden haberdar mıydı acaba? Ben derin düşüncelere dalmış boş tavana bakarken aradan bir buçuk saat geçmişti. Lena beni aşağıda ki havuzda bekliyordu biraz daha yanına gitmezsem biliyordum ki beni almak için yukarı çıkardı.

Yataktan kalkıp düşüncelerime kısa bir ara verdim. Aldığım kutularda üzerime geçirecek bir mayo aradım. Sonra aklıma gelen şey ile elimi alınıma vurmam bir oldu.

“Kahretsin” dudaklarımın arasından çıkan fısıltımla mayo yerine Lena’nın benim için seçtiği leoparlı bikini takımını hatırladım. Oflayarak paketten çıkardığım bikini ve üzerine transparan siyah elbiseyi giymek için banyoya girdim. Üzerimdeki beyaz boğazlı beyaz kazağı çıkardığım anda boynumdaki hafif morlukla gözlerimi sıkıca kapatıp aptal Dmitri’yi düşündüm. Beni odasında bırakıp başka bir kadına giden Dmitri’yi.

Başımı her iki yanıma sallayıp üzerime hiç istemediğim leoparlı bikini takımını geçirdim. Aynada kendime baktığımda bikinin tam üzerime göre olduğunu gördüm. Düz göbeğimde minicik ayva göbeğim şekillendiğini görünce Dmitri’nin evinde iyi beslendiğimi fark ettim. Boynumdan sarkan kolyeyi çıkarıp çıkarmamak arasında tereddüt ederken onu çıkarmadım.

Üzerime Lena’nın aldığı transparan kısa elbiseyi geçirince bulunduğum banyodan çıkıp odaya girdiğimde kapı yavaşça tıklatıldı. Adımlarımı kapıya çevirip çalan kapıyı açtım. Gelen kişinin Lena olduğunu görmemle kısaca gözlerimi devirerek gülümsedim.

“Çok yakışmış fiziğin bu bikini için yaratılmış sanki” dedi Lena melodik bir sesle.

“Hadi seni almaya geldim” dedi kolumdan tutup beni dışarı çıkarınca bende ona eşlik etmek zorunda kalmıştım. Onun üzerinde de benimkisinin siyahı vardı ve üzerine hiçbir şey giymeden yanıma gelmişti. Asansörle en kata giderken Lena,

“Bugün alışverişte seni göremeyince kaçtığını düşündüm” dedi dan diye.

Ne diyeceğimi bilememiştim. Derin bir nefes alarak,

“Sadece lavaboya gittim” dedim yutkunurken gözlerimi onun minyon yüzünden kaçırdım. Biz konuşurken en kata gelmiştik. Lena beni geniş bir kapının önüne getirip kapıyı açınca büyük havuzları görmem bir oldu. Ağzım bir miktar açık kalmıştı Dmitri otelinde kendi ve ekibinin rahatını fazlasıyla önemsiyordu.

İki tane büyük havuz vardı bir tanesinden buharlar çıkıyordu diğeri ise sanırım soğuk suydu. Etrafa bakınca tüm Gazap ekibinin burada olduğunu gördüm. Lena yanımda bana söyleniyordu.

“Dmitri yüzünden dün Viktor’la yatamadım” dedi sinirle. Ona dönen bakışlarım onun anlamaz gibi yüzünde dolandı. Lena bana bakıca benim anladığımı fark etti.

“Dmitri dün gece Viktor’u çağırdı ve sabaha kadar dönmediler. O yüzden seninkine biraz sinirliyim” dedi Lena. Benimse aklım karışmıştı.

Dün o Viktoria ile birlikte değil miydi yani değilse neden Viktoria ona teşekkür etmişti ki sabah kahvaltıda.

Lena bana mavimsi gözlerini irileştirip bakınca dışımdan söylendiğimi fark ettim.

“Biliyordum” dedi Lena dudaklarını muzipçe kıvırıp.

“Neyi biliyordun” dedim yanaklarım yakalanmamın verdiği rahatsızlıkla kızarmaya başladı.

“Dmitri’den hoşlanıyorsun” dedi birden. Havuza yaklaşan adımlarım durdu. Birinin bunu sesli söylemesi kalbimin şiddetle çarpmasına neden oldu. Boğazım kurumuş, ellerim terlemişti.

“Tabi ki de hayır” diyerek homurdandım. Lena beni duymuş muydu bilmiyorum ama o karşısında Viktor’u yarı çıplak görünce hemen koşturup onun boynuna atlamıştı. Viktor hiç düşünmeden onu kucaklayıp derin ve tok kahkahalarının arasından ona sımsıkı sarıldı. Lena’yı da kendisiyle birlikte arkasındaki soğuk havuza atlamasıyla Lena’nın dudaklarından tiz bir çığlık yükselmişti. Soğuk havuzun ilerisinde de Alex ve ısrarla ona yaklaşmayan gece mavisi bikinisiyle Anna vardı.

Bende yarısı sıcak, yarısı soğuk havuzdaki Gazap ekibine baktım ama Dmitri’yi görememiştim. Sanırım burada değildi. Dmitri, Viktoria ile geceyi geçirmemişti. Sırf ben öyle düşüneyim diye Viktoria öyle konuşmuştu.

Karşımdaki soğuk havuzda dolanan Viktoria’yı görünce dudaklarım soğukça kıvrıldı. Benim soğuk gülümseme ince kaşlarını çatan sarışına gözlerimi devirerek üzerimdeki transparan siyah elbiseyi tek hamlede çıkardım.

Saçlarımdan çıkardığım elbisemle önümdeki sıcak havuzdan çıkan Dmitri ile olduğum yerde kaldım. Geniş omuzlarından buhar çıkarak karşımda yarı çıplak dikilen Dmitri’yi görmeyi beklemiyordum. Onun da beni beklemediği yüzünün şaşkın halinden belli oluyordu. Siyah saçlarını arkaya doğru atıp gri gözleri kısaca beni baştan aşağı süzdü. Üzerimde gezinen gözlerle her bir hücrem harekete geçip beni hafifçe titretti.

Çatılan kaşları gördüklerinden sanırım pek memnun değildi. Gri gözleri karnımdaki minik ayva göbeğime gitti. Kirli sakallı boynundan aşağı yuvarlanan ademelması benimde içimde hezeyanlara neden oldu. Bacaklarımı titreten karanlık bakışlarına maruz kalmak beni derin bir nefes almaya itti. Bakışlarımı ondan kaçırmadan onun ıslak yüzüne bakarak onun yanına gittim.

Karşısına geldiğimde ayağım ıslak zeminde kayınca ellerim onun ıslak iri kollarını buldu, onunsa sıcak elleri hemen ince belime gelip beni tuttu. Bana dokunmasıyla ürperen bedenim kıvılcımlar tutuşup alevleri her bir hücremi sarmaya başladı. Onun kucağına ısrarla çekilen bedenim dur durak bilmeden direkt ona gidiyordu. Ağzımdan çıkan minik çığlık onun ıslak geniş göğsünde kayboldu.

“Her zaman yanındayım demiştim” dedi güven verici bir sesle. Gözlerimi, onun hala suları damlayan yüzüne çıkardım.

“Ama dün gece yoktun” dedim ona bakarak kırgın bir sesle. Ona neden kırıldığımı bilmeden söylemiştim bunu. Sesimdeki kırgınlığı hissetmiş gibi belimdeki tutuşu sertleşti.

“Ben her zaman yanındayım Katre sadece bana güven” dedi boğuk bir sesle. Ona daha önce,

güvendiğim adam beni saatler sonra sattı demiştim.

O da bunu bilerek bana güven demişti. Aslında o söylemeden ben zaten ona güvenmeye başlamıştım. Onun güven veren kollarında olmak bana başka hiçbir şeyi düşündürmüyordu. Daha içimden bile söylemeye cesaret edemediğim birçok duyguyu yaşıyordum. Onunla öğreniyorum her şeyi.

Dmitri biraz daha eğilip saçlarımdan derin bir nefes aldığında siyah gür kaşları çatıldı.

“Nereye gittin bugün?” dedi kalın sesindeki kızgın tınıyı anlamlandırmadım. Kızlarla çıkmama mı kızmıştı ama alışveriş yapmamı kendi istemişti. Yani kızlar bana öyle söylemişti.

“Kızlarla dışarı çıktık.” Dedim kararsız bir sesle “Onlar geldi yanıma tek başıma çıkmam yasaktı onlarla değil, değil mi?” dedim sabırsız bir sesle. Sağ kaşımı kaldırıp ona baktım. Gözlerini kapayıp saçlarıma biraz daha yaklaştı ve derin bir nefes çekip gri gözlerini kısarak gözlerime baktı.

“Sadece kızlar mı vardı?” dedi gözlerime koyulaşan bir öfkeyle bakıp. O an ne olduğunu kavrayan bedenim ellerinin altında gerildi.

Alışveriş merkezinde Sergei ile sarıldığımda muhtemelen onun parfümü üstüme başıma sinmişti. Dmitri üzerimdeki yabancı bir erkeğe ait parfüm kokusunu alınca şüphelenmeye başlamıştı. Gözlerimi ondan kaçırarak bedenimi onun ellerinde kurtarmak için bir adım geriye gittim.

“Başka kim olabilir Ki Volkov. Beni hapsettiğin bu yerde sadece Lena ve Anna bana arkadaşlık ediyor onlardan başkasıyla konuştuğumu gördün mü?” dedim üste çıkmak için sesim biraz yüksek çıkmıştı. Arkadaki birkaç askerin bize baktığını fark ettim. Ona son kez baktığımda; çenesini sertçe sıktığını gördüm.

Önüme dönüp hiç düşünmeden kendimi sıcak suyun içine bıraktım. Suya girmek konusunda tereddüt ediyordum ama daldığım havuzdaki sıcak su her bir kasıma iyi gelmişti. Hem üzerimdeki Sergei’nin parfümünü de alıp götüreceğini umuyordum. Havuzun sonuna kadar yüzeye hiç çıkmadım. Havuzun duvarına geldiğimi anladığımdan yüzeye çıkıp derin bir nefes aldım. Sırtımı duvara dayayarak yoğun buharın arasından Dmitri’ye baktım ama onu göremedim ekipten bir kaçı hala arada bir bana bakıyordu.

Dmitri anlaşılan gitmişti. O olmayınca kendimi neden yalnız hissettiğimi anlayamıyordum. Sanki o yanımda olunca tamamlanan bir yapbozdum. Eksik parçamı bir tek o tamamlıyordu. Bu ne Kerem’le ne de hayatıma girmeye çalışan diğer adamlarla böyle olmuştu. Sadece bir tek o içimdeki küçük kıza dokunmayı başarmıştı.

Bacaklarımda hissettiğim ılık dokunuşla başımı aşağıya çevirmiştim ki Dmitri iri bedeniyle sudan çıkıp tam karşıma dikildi. Gri gözlerini saran siyahlık genişlemiş kalın dudakları dümdüz olmuştu. Her iki elini de arkamdaki havuzun kenarına koyunca yakın olan bendeni bana biraz daha yaklaşıp beni küçük hapishanesinin içine aldı. Aldığım nefese çam kokusunun arasından kehribarlar eşlik etti.

Her gece o iri kolların arasında olduğumu bilmek derince yutkunmama neden oldu. O ne yaparsa yapsın yine de o kollarının arasına olup sert göğsüne sokulmak istiyordum. Beni sarmalayan o iri kolları hemen şimdi yanı başımdaydı. Yüzümü onu görmek için biraz yukarı kaldırdım. Kirli sakallı çenesi sert ve kasılıydı. Gür siyah kaşları her zamanki gibi çatılıydı. Sular, geriye attığı koyu saçlarının arasından sızıp şakaklarından aşağı yavaşça damlıyordu. Karşımda ki yenilmez askerin kollarının arasında olmak ona istemsiz çekilmeme neden oluyordu.

Gri gözlerinin hedefi direkt ıslak dudaklarımdı. Bakışları uzun bir müddet dudaklarımda oyalanınca kalın dudağımın bir ucu alayla kıvrıldı. Gözleri bu hareketimle benim gözlerimi buldu.

“Dokunduğun anda pişman olduğum dudaklarım şu an cazip mi geldi?” Dedim kısıkça. Ekipten birkaç kişi gitmişti ama çoğu hala buradaydı ve Dmitri onları hiçte umursuyor gibi değildi. Bakışlarını yüzümden çekip sağ boynuma indirdi. Dün geceye ait izlerini kurt dövmemin üzerinde görmesiyle dudakları aralandı. Gözleri grinin en koyu tonuna büründü.

Üzerime biraz eğilince mentollü nefesi ıslak boynumda yakıcı bir soğukluk bıraktı. Göğüslerim ağırlaşırken uçları bikinimin altında hızla belirdi. Titrek bir nefes çekince kehribarlar içimde dans etti.

“Hiçbir halt bildiğin yok Katre” dedi boynumdaki sesi boğuktu. Her konuşmasıyla nefesi boynuma küçük bir işkence yapıyor beni sıcak suda adeta erime noktasına getiriyordu. Ellerimi ona dokunmamak için suyun altında yumruk yapmak zorunda kalmıştım. Tırnaklarım avucuma öyle bir batıyor ki parmaklarım onun sert ve ıslak göğsünde gezinmeyi istiyordu. Derin bir nefes aldım.

“Zehirli dudaklarında hissettiğim en son duygu bile pişmanlık değildi.” dedi kalın ve boğuk sesi boynuma gömülürken kalbim sanki dörtnala koşuyordu. Göğüs kafesim onun söyledikleri ile hızla inip kalkmaya başladı.

“Üzerindekini ben parçalamadan değiştirmen için on dakikan var Katre” dedi soluklandığı boynumdan kafasını kaldırırken. Ben hala beş saniye önce söylediklerini düşünürken gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

Ne demişti o? parçalamadan derken

Kirli sakallı çehresi gayet ciddiydi. Etrafta gözlerimi gezdirdiğimde kızların neredeyse çoğu zaten bikiniliydi. Neden benim kıyafetime takmıştı ki.

Onun beni kıskandığını düşünmek küçük bir ihtimaldi ama o ihtimal bile dudaklarımın zevkle kıvrılmasına engel olamadı. Onun sert çehresine baktım bir süre.

“Kıskanıyor musun Volkov? Yoksa şov yapmamam gereken adamlarının dikkati mi dağıttım” dedim. Bu kadar açık konuşmamı beklememişti. Duydukları ile beyaz dişlerini alt dudağına geçirip başını eğerek hafifçe salladı.

Bende onun bu boşluğundan faydalanıp sıcak havuzdan; onun iri kollarının arasından hemen çıktım. Ben üzerimden sular damlayarak onun karşısında ayakta kalırken o ayaklarımın dibinde başını bana kaldırıp bana bakınca yutkunamadım. Beyaz dişleri hala alt dudağında elleri ise benim çıktığım havuzun kenarındaydı. Buradan bakınca onun kusursuz görüntüsüne iç geçirmeden edemedim.

Daha fazla burada kalırsak sonumuz muhtemelen iyi olmayacaktı. O yüzden soğuk ve sıcak havuzu ayıran geniş yerden gidip buradan çıkmayı planlamıştım. Ben yavaşça yürürken soğuk havuzdaki Lena’nın şen sesleri gelmeye başladı. Viktor onu kucaklayıp sürekli soğuk suyun dibine atıyordu.

Gözlerim Anna ve Alex’e takılınca adımlarım biraz yavaşladı. Alex, Anna’yı bir köşeye sıkıştırmış bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Anna’nın ise buz mavisi bakışları tamamen başka bir yerdeydi. En son elleri ile Alex’i ittirip gidince Alex, suya bir yumruk atıp geniş omuzları kasılmıştı.

Ben onlara bakarken ayaklarıma takılan soğuk bir şey yüzünden dengemi kaybedip kendimi soğuk suyun içine düşerken bulunca çığlığım dudaklarımdan istemsiz firar etti. Bedenim soğuk havuzun dibine düşerken her bir hücrem kasılmıştı. Sanki bedenimin her bir noktasına iğne batırılıyor gibi acı içinde soğuk suyun altında kasılmıştım.

Görüşüm kararmış kulaklarımda Vladimir’in çipi soran uğultusu yankılanmıştı. Bedenimi onun esaretinden kurtarmak için direndiğimde sanki dibe daha fazla batmıştım. Kollarımı sıkıca tutup beni çekiştirmesiyle kapalı olan dudaklarım açılmış son oksijenimi de soğuk suya bırakmıştım. Başımın arkasında bir el hissetmemle dudaklarımdaki sıcak baskıyı hissetmem bir oldu.

Bu kadar soğuğun arasında dudaklarımda hissettiğim sıcaklıkla kapalı gözlerimi açtım. Suyun altındaki gri gözlerin telaşı beni bir an duraksattı. Ben hareket etmeyi bırakınca onun dudaklarından benim dudaklarıma akan yaşamı bana son damlasına kadar verdi.

Ensemdeki elini belime indirip beni kendine çekti. Bacaklarım onun beline dolanırken ellerimde onun boynuna dolandı. Onun sıcak dudaklarındaki yaşam beni soğuk suyun içinde yaktı. Buz gibi suda yanmaya başlayan ateş, vücudumun merkezinden başlayıp tüm bedenimi ele geçirdi. Yüzeye çıktığımızı anlayınca ateş gibi dudaklarından hiç ayrılmak istemesem de ayrıldım.

Yüzeye çıkan bedenlerimiz bir yapboz gibi birbirine geçmişti. Kimseyi görmek istemediğim için başımı onun sert göğsüne gömdüm. Gözlerim yarı açıktı. O açıklıkta bize sinirle bakan Viktoria’yı görmeyi başarmıştım. Dudakları dümdüz olmuş, ince kaşları çatılmıştı. Çehresindeki amansız öfke tanıdıktı.

Dmitri’ye daha fazla sokulup gözlerimi kapadım. Bu hareketime iri kolları beni sıkıca sarmaladı. Buz gibi sudan çıkar çıkmaz üzerime hemen bir havlu attı. Beni asansöre sokunca kaldığımız odaya götürdüğünü anladım. Sular onun üzerinden benim yüzüme yavaşça damlıyordu. Asansörün sessizliğinde onun sıcak nefesini yüzümde hissettim.

“Bu soğukla ilgili derdin, öldürdüğüm adamla mı ilgili” dedi karanlık sesi bedenimin gerilmesine neden oldu. Ona cevap vermedim ama o zaten gerilen bedenimden cevabını çoktan almıştı. Beni göğsüne daha fazla çekip odanın kapısını açtı. Islak bedenimi yumuşak yatağa koyunca gitmesini istemediğim için ona daha fazla sokuldum. Tam kurulanmadığımız için biraz üşümüştüm. Onun çıplak göğsünden buram buram gelen kehribar beni çoktan mayıştırmaya başlamıştı.

“Seni uyutmadan bir yere gitmem merak etme küçük tilki” dedi göğsünden gelen muzip bir sesle ve beni o çok sevdiğim ve güvendiğim kollarına alıp, elini ıslak saçlarımda gezdirdi.

Üzerimize örtülen saten örtüyle onun göğsünde yine en huzurlu uykuma daldım.

 

 

                                                           ***

 

 

Uzaktan gelen kapının vurulması ile gözlerimi yavaşça açtım. Geniş yatakta onun olmadığını; beni sarmalayan sıcaklık olmayınca fark etmiştim. Elim onun tarafında gezince buz gibi soğuk olduğunu anlamamla Dmitri’nin çoktan gittiğini anladım. Gözlerimi, çoktan kararan cama çevirdiğimde akşam olduğunu anladım.

Kapı bir kez daha tıklatılınca yataktan kalkıp ağrıyan başımı tuttum. Ayağa kalktığımda üzerimde Dmitri’nin siyah bir tişörtü olduğunu fark ettim. Yatarken bunu giydiğimi hatırlamıyordum sanırım Dmitri bir ara üzerime bunu geçirmişti. Islak saçlarımla yattığım için başım ağrımış, saçlarımın dalgaları karışmıştı.

Kapıya gidene kadar kapı birkaç kez daha vurulmuştu. Kapıyı açtığımda; Anna ve Lena ikilisi ellerinde birer kadeh ve şarapla kapımda gecelikleri ile bekliyorlardı.

“Dmitri ve diğerleri gideli çok oldu sen hala uyuyor musun?” dedi Lena içeriye girerken.

“Nereye gittiler?” dedim sesim yeni uyandığım için biraz pürüzlü çıkmıştı.

“Vladimir’le görüşmeye” dedi Anna üzerimdeki tişörte ve dağınık saçlarıma bakıp. Aklından geçenleri tahmin etmek hiç te zor değildi. Buz gibi suyun derinliklerinde dudaklarımız birken onlara ne diyeceğimi bilememiştim.

Vladimir görüşmesine beni götürmediği için şanslıydım. Bu görüşme akşam yapılacaktı yani şu an. Bu demektir ki biz akşama kadar uyumuş muyduk? Ben düşüncelerimden sıyrılırken Lena ve Anna odadaki küçük oturma alanına geçip şarapları katmaya başlamıştı bile.

“Kızlar gecesine hoş geldin Katre” dedi Lena şen sesiyle. Üzerinde bana verdiği pembe ayıcıklı geceliğin bebek mavisini giymiş mavimsi gözleri irice açılmıştı. Anna ise saten önden bağlamalı uzun, siyah bir gecelik tercih edip sanki çoktan sarhoş olmuş gibiydi. Kızıl saçları her zamanki gibi beline kadar geniş dalgalar halinde uzanmıştı.

Lena kadehe kırmızı şarabı doldurup bana uzatınca onların yanına gidip Lena’nın verdiği kadehi aldım. Çok içmeyi düşünmüyordum. Sarhoş olmak bana göre değildi. Hele ki dün içkiden zehirlenmişken. Şu an sadece biraz rahatlayıp gevşemek istiyordum.

Dmitri ve Vladimir görüşmesini bugünlük aklımdan çıkarmak istiyordum. Geleceğim bu kadar belirsizken gözlerim Lena’nın üzerinde dolaştı. Bileklerinde yine aynı siyah bileklikleri görünce yeşil bakışlarım bir müddet bileklerinde takılı kaldı.

Lena sanki onlara baktığımı anlamış gibi yavaşça elindeki kadehi orta sehpaya koyup bileklikleri yavaşça çözmeye başlayınca minyon yüzü hüzünle kaplandı. İç kısımlarındaki derin iki çizgiyi görünce nefes almayı kestim.

“Neden yaptığımı merak ediyorsun değil mi?” dedi Lena ilk defa üzgün bir sesle. Melodik sesi kaybolmuş hatırladıkları ile sesi kırgın çıkmıştı.

“Anlatmak zorunda değilsin” Onun, daha fazla bir şeyler hatırlayıp üzülmesini istemedim. Benim aksime Anna bu hikayeyi biliyor gibi mavi gözleri direkt camdan dışarı dalıp geceye karışmıştı. Art arda içtiği kadehten onun başka bir sorunu olduğunu anladım ama şu an karşımdaki kırgın ve yaralı kızdan başka hiçbir şeye odaklanamadım.

Lena derin bir nefes alıp derin çizikli bileği ile kadehe uzandı. Anlatacakları onun için oldukça zor gibiydi.

“Annem ben küçükken öldü. Babamsa hep kendi halindeydi. Annemin ölümünden sonra babam çok değişti. Geceleri sürekli eve gelmiyor casinolarda sabahlıyordu. Bu yıllarca böyle devam etti. İtalya’da ne bir evimiz kaldı ne de arabamız. Babamın ortaya koyacak bir şeyi olmayınca borcuna karşılık İtalyan mafyası bir gün beni almaya geldi.” Sesi o melodik sesinden uzak buz gibi soğuktu. Kadehinden büyük bir yudum alıp devam etti.

“Babam ne yaptığını sonradan anlayıp pişman olmuştu ama artık çok geçti onlara karşı gelince gözlerimin önünde onu öldürdüler” İri gözlerinden bir damla yaş damlayınca oturduğum tekli alandan onun yanına gittim. Kimsesiz bir kız çocuğu olmanın zorluklarını bilecek kadar kimsesiz kalmıştım. İnce parmaklarım onun boşta kalan bileğindeki derin yaraya gidip onun yavaşça okşadım.

“İtalyan mafyasının başındaki adam beni, yerde kanlar içinde yatan babamın yanından alıp doğruca kendi malikanesine götürdü. Aylarımı; onun, her gece odama gelip saatlerce bana dokunmasına sessizce ağlayarak geçirdim. Günün birinde benden sıkılıp beni adamlarına sunmasıyla akıl sağlığımı neredeyse kaybediyordum. Çok geçmeden hamile olduğumu anladığımda artık kendimde değildim.” Lena’nın mavi gözlerindeki bomboş bakışları içimdeki yaraları teker teker kanattı.

“Ben üst katta bulduğum ilk kesici aletle bileklerimi kestiğimde aşağı kattan silah sesleri geliyordu. Sanırım baskın vardı. Üst kata çıkan ilk kişi Dmitri’ydi. Beni görünce ağız dolusu küfürlerini şu an bile hatırlıyorum” dedi dudaklarından saliselik bir gülümseme geçti tekrar kadehi dudaklarına götürüp devam etti.

“Onun arkasından gördüğüm iri bedendeki ela gözler ise bir yangın varmışçasına ateş almıştı. Dmitri beni kucaklamak için gelecekken geriye doğru zor sürünmüştüm ama Viktor ondan önce davranıp benim yanıma gelmişti. Benim ölü gibi bakan gözlerime bakıp sana asla zarar vermem diyerek beni güçlü kollarına almasına izin verdim.”

Lena, Dmitri’den bahsederken neden bir kahraman gibi bahsettiğini şimdi anladım. Eğer Dmitri tam vaktinde gelmemiş olsaydı karşımdaki kız şuan yaşamıyor olurdu.

“Beni hastaneye yetiştirmeye çalışan Viktor’un kucağında onu istemiyorum diye bağırarak ağlamamı pek anlayamamıştı en son bebeği istemiyorum diyerek bağırınca yüzündeki öfkeyi hala hatırlıyorum. Sonrası benim için koca bir karanlıktı. Uyandığımda bileklerimde her zaman hatırlayacağım bu derin çizikler kaldı. Karnımdaki bebeğin daha kalp atışları olmamıştı yani doktor öyle demişti ve ben istemediğim için birbirimizden koparıldık.” Gözlerinden bir damla yaş yanağıyla buluştu. Yaşamak zorunda kaldığı şeyler için ona çok üzülmüştüm.

“Şimdi sanki bunun cezasını çekiyorum” dedi Lena yanaklarından süzülen yaşları silerken. İri gözleri bana çevrildi.

“Viktor’la iki yıldır bir bebek istiyoruz ama benim acımasız davranışım yüzümden olmuyor sanki”

“Lena kendini suçlama hayatım” dedi Anna, Lena’nın kolunu okşayıp,

“Bu senin hatan değil biliyorsun kaç kere konuştuk bunu”

Ona destek olmak için oturduğu yerden kalkıp Lena’nın diğer yanına geçti. Lena’nın gözleri hala bendeydi.

“Katre daha önce hamile kaldın mı?” dedi birden. Ağzımda yudum yudum içtiğim içki neredeyse boğazıma kaçıyordu. Ben derince öksürürken Anna’nın şüpheci gözleri üstümde gezindi.

“Hayır bu da nerden çıktı” dedim derin nefeslerimin arasından.

“Yani sen evli değil miydin daha önce hiç bebek düşünmediniz mi?” Lena’nın masume sorusuna ne diyeceğimi bilemedim. Evliliğim bir anlaşma üzerine kurulmuştu. Zaten Kerem’le o tür bir birlikteliğimizde yoktu. Evliliğimde bir sorun olduğunu her ikisi de anlıyordu ama üstüme bununla ilgili fazla gelmiyorlardı. Belki de çoktan sahte kocamın öldüğünü biliyorlardı.

“Hayır hiç düşünmedim.” Dedim derince yutkunarak ve yeşil gözlerimi bana üzgün bakan minyon yüzüne çevirdim ve devam ettim.

“Sen çok güzel bir anne olacaksın Lena sadece o küçük kalbin sana gelmesini beklemen gerekiyor” dedim yumuşacık bir sesle. Lena gözlerime bakıp,

“Aynı onun gibi konuştun” dedi dudakları burukça iki yanına kıvrıldı.

“Kimin gibi?” dedim Lena’ya bakarak ama cevabı yanında oturan Anna verdi.

“Caterina gibi” dedi Anna bir eli kızıl saçlarının ucunda gezindi. Gözlerimi Anna’ya çevirdiğimde onun kim olduğunu bilmediğimi anladı.

“Dmitri’nin annesi, Caterina o da Lena gibi İtalyan” dedi Anna gülümseyerek.

“Dmitri İtalyan mı o zaman?” dedim şaşkınca anlamayarak. Elimdeki kadeh muhabbetle çoktan bitmişti. Anna elimdeki kadehe uzanıp tekrar onu doldurdu. Vücudum biraz gevşemiş, tıpkı Anna gibi yanaklarım kızarmaya başlamıştı.

“Yarı İtalyan yarı Rus. Dmitri’nin babası Boris Volkov emekli bir KGB ajanı eskiden görevde olduğu zamanlar yolu bir gün İtalya’ya düşüyor ve Caterina’yı görüyor ve neredeyse yıldırım hızıyla evlenip Boris’in evine yani St. Petersburg’a geliyorlar.

Dmitri, St.Petersburg’a her göreve gittiğimizde bizi evinde ağırlar ve Caterina’dan bu muhteşem aşk hikayesini dinleriz” dedi Anna gözlerimin en derinine bakıp. Dmitri’nin annesinin İtalyan olduğunu hiç düşünmemiştim.

“Bir de kız kardeşi var Eleni. Sanırım seninle aynı yaşlarda ama o tamamen bir fırlama çok aykırı ve inatçı bir kız” dedi Anna bu sefer içtiği içkiden sanırım kahkaha atarak.

Anna’da bir farklılık vardı bugün. Mavi gözleri hüzünlüydü. Ve çok içmişti. Alex yüzünden bu halde olduğunu düşünmeden edemedim.

“Marina nasıl bir kadındı” dedim dan diye. Düşünlerimin arasında bile olmayan bu soru dilimin ucuna nasıl gelmişti bilmiyorum. Anna’nın kahkahası bir bıçak gibi kesildi. Lena’nın mavimsi iri gözleri direkt benim yüzüme çıktı. Sanırım içtiğim içkiden cesaret bulmuştum.

Derin bir nefes alan Anna önce boynumdaki alyanslara bakıp sonra yeşil gözlerime baktı.

“Güzel, masum bir kız gibi görünüyordu. Kuzguni siyah saçları masmavi gözleri vardı. İnce ve uzun bir bedeni ile direkt dikkat çeken bir kadındı.” Anna anlattıkça içimde kabaran öfkeyi bastırmak için elimdeki kadehi sıkabildiğim kadar sıktım. Soruyu sormuştum ama Dmitri’nin önceki ilişkisini dinlemeye hazır olmadığımı fark etmiştim.

“Gözleri sürekli Dmitri’nin üstündeydi. Öyle çaresiz ve yardıma muhtaç gibi görünüyordu ki Dmitri bir müddet sonra ona dayanamadı ve onu hayatına alıp ona tüm imkanları sundu. Aylar sonra Gazap ekibiyle tanıştırıp tüm görevlerimize onu da dahil etti. Her görevde onların birbirine değen gözlerini ve birlikte takılmalarını izlerdik.” Dedi konuşan bu sefer Lena’ydı. Bir an geçmişe gidip sanki olayları tekrar yaşıyor gibi derin bir nefes aldı.

“Yani sadece ona acıdığı için mi onu hayatına almıştı” dedim bir umut. Dmitri’nin onu zamanında çok sevmiş olması neden benim umurumda olup içimdeki volkanı harekete geçirmişti bilmiyordum.

Hayır biliyordum.

Anna gözlerime başını biraz eğerek baktı ve konuşmayı Lena’dan devir aldı.

“Bende öyle düşünmüştüm ama bir gün onları mutfakta gördüm. Dmitri, Marina’yı kucaklayıp götürürken baba olmak istiyorum artık cümlesini duyana kadar” dedi yavaşça elindeki son kalan kadehi kafasına dikerek. İçimdeki volkan son cümlesiyle patlayıp sıcak lavlar hızlıca mideme aktı. Kanıma sızan ateş neredeyse canımı yakacak derecede gerçekti.

“Dmitri eğer baba olmak istemişse, eminin ki Marina’yı çok sevmiştir.” Dedi Anna yeşil gözlerimdeki yangına benzin dökmek istiyor gibi kelimeleri gözlerimin içine bakarak söyledi. Ortam o kadar sessiz olmuştu ki Anna’nın telefonunu gelen mesaj sesinin duyunca bir an elimdeki kadeh yere düşüyordu.

Anna hemen masanın üzerindeki telefona baktı. Mesajı gördüğünde mavi gözlerinde öfkeyle karışık özlem geçti.

“Kızlar Alex gelmiş. Benimle görüşmek istiyor ben gidiyorum” dedi ayaklanarak elindeki kadehi masaya koymadan, adımları kapıya varmıştı bile. Onu görmek için çok aceleciydi. Sanki saatlerdir bu anı beklemiş gibiydi.

Daha o kapıya gitmeden Lena’da oturduğu yerden kalktı.

“Bizimkiler gelmiş olmalı Viktor’u çok özledim bende gidiyordum Katre yarın görüşmek üzere” dedi bana en son sarılarak. Oturduğu yerden siyah bileklikleri almayı unutmadan o da Anna’nın çıktığı kapıdan hızlıca çıkıp beni odada yalnız bıraktılar. Şaşkın bakışlarım kapatılan kapıda oyalandı biraz. Onun hemen gelmeyeceğini anladığımda adımlarım yatağın karşısındaki boydan camı buldu.

Dmitri ve adamları, Vladmir’le olan görüşmelerinden dönmüşlerdi ama Dmitri aradan iki saat geçmesine rağmen bulunduğum odaya gelmemişti. İçtiğim içkiden kaynaklı gevşeyen bedenimi geniş camdan çekip onun yatağına çevirdim. Yumuşak zemine değen sırtımla bir müddet boş tavanı izledim aklımdaki tek bir şey vardı; siyah saçlı Marina ve baba olmak isteyen Dmitri’ydi.

Gözlerim dolmuş, kalbimin orasında koca bir boşluk oluşmuştu. Sanki göğsümde koca bir yük varmışçasına ağırlaşmıştı. Derin bir nefes alıp bir müddet daha boş tavana baktım. Gözlerim halsizce kapandı. Kimsesiz bedenim geniş yatakta huzursuz bir uykuya daldı.

Gecenin yalnızlığına kucak açan bedenimi saran sıcak kolları hissedemeyecek kadar uykunun esiri olmuştum.

                       

***

 

Yanağımın altındaki ritmik ses beni derin uykunun kollarından sıyırıp kehribar kokusuna uyandırdı. Elimin altındaki yumuşak pürüzsüz teni hissetmemle gözlerim aniden açıldı.

İlk gördüğüm Dmitri’nin sert ama bir o kadar rahat olan kaslı, çıplak göğsüydü. Geniş kolu ince belimi sarmış sanki beni hiç bırakmayacak gibi kendine çekmişti. Başımı yavaşça göğsünden kaldırıp onun huzurla uyuyan çehresine baktım. Kirli sakalları onu gördüğümden beri en uzun formundaydı. Çatılı kaşları dümdüzdü. Uzun kirpikleri yanaklarına değercesine kapalı gözlerine teslim olmuştu.

Ona bakmak bile iç çekmeme neden olurken kalbimdeki amansız çırpınışa derin bir nefes alarak susturmayı denedim ama ondan bana gelen o erkeksi kehribarlar bana hiç yardımcı olmadı. Elimi göğsünden kaldırıp ince parmaklarımı kirli sakallarının üzerinde gezdirdim. Parmaklarımın bir sonraki adresi, ona çok yakışan hafif devili burnunun kemeriydi. dokunuşum o kadar hafifti ki derin uykudaki Dmitri muhtemelen yüzünde gezen parmaklarımdan habersizdi. İnce parmağım onun sus çizgisinde gezinirken midem kasıldı. Karnımda ılık bir his dolanırken dudaklarım karıncalanmaya başladı.

Parmaklarımın rotası beni dün iki kere öpmüş olan kalın dudaklarına gelince belimdeki eli sıkılaştı ve sağ bileğimi onun sol eli tarafından sertçe tutuldu. İri parmakları ince bileğimi bir mengene gibi kavradı. Gözlerim onun çehresine çıkınca, ona çok yakışan uzun kirpikler aralanıp gri gözleri gözlerime değdi. Nefes alamadım. Hala bedenimin bir yarısı onun göğsünde uzanıyordu.

Beni aniden kendine çekip yatakta çevirmesiyle dudaklarımdan aniden bir çığlık yükseldi. Şimdi geniş yatakta iri eli her iki bileğimi başımın üstünde kavramıştı. Onun güçlü bedeninin altındaydım. İki dizinin arasında sıkışıp kalan bedenim gerilmişti. Sert çehresi hemen burnumun dibindeydi. Gri gözleri şüpheyle karardı. Kalbim göğsümü şiddetle döverken karanlık sesi kulaklarıma ulaştı.

“Sana bir kez soracağım Katre” dedi uykudan uyandığı için sesi boğuktu. Gözleri, benim şaşkınlıkla çevrelenmiş yüzümü arşınlayıp yeşil gözlerimde durdu.

“Sergei” dedi dişlerinin arasından.

Kısa bir es verip devam etti.

“Sergei’yi tanıyor musun?” dedi gözlerimin en derinine bakıp.

 

evett bir bölümün daha sonuna geldik

yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın

haftaya uzun bir bölümle görüşmek üzere

Bölüm : 17.04.2025 10:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...