
“Emin misin moya krasavitsa? bundan sonra gitmek istesen bile seni asla bırakmam.” boğuk sesiyle beni asla bırakmayacağının teminatını veren adama olan güvenim sonsuzdu.
“Eminin Dmitri bunu senin için o kuşunun önüne atladığımda zaten kararımı vermiştim.”
Gergin çehresi hala oradayken onun için kurşunların önüne atladığıma hala öfkeliydi. Çenemdeki eli boynuma indi. Onun soyadını taşıyan dövmemde gezinen parmakları beni bırakmak istemediğini niteler gibi yavaşça okşadı. Gri gözlerindeki parıltılar dans ederken üzerime eğildi.
“Bir daha asla yanımdayken zarar görmeyeceksin moya krasivatsa” bana biraz daha yaklaşınca burunlarımız birbirine değdi. Ondan gelen kehribarları derin bir nefesle çekerken konuşmaya devam etti.
“Bazı gerçeklerden ölesiye korktuğunu söylemiştin bana malyshka. Korktuğun ne varsa onları tek tek yok ederim. Sen yeter ki bana güvenip gerçekleri anlat. Ben her zaman yanında olacağım.”
Dmitri’nin boğuk ve kalın sesinden dökülen kelimelere inanamadım. Benim ona pansuman yaptığım zaman bana gerçekleri anlatmadığın hiçbir bahane umurumda değil demişti ama şimdi Dmitri benim ondan sakladıklarımı ona anlatmamı ve korktuğum gerçeklere birlikte karşı durmamızı istiyordu. Kerem öldüğünden beri omuzlarımdaki yük o kadar fazlaydı ki şimdi birinin gelip herkese, her şeye birlikte karşı durmayı ve bana yardım etmeyi teklif ediyordu.
Parmaklarım onun kirli sakallarının arasında hafifçe titrerken burnum sızladı. Gri gözleri benim ıslak gözlerimde gezinirken yutkunamadım.
“Tamam” dedim umutla.
“Her şeyi anlatacağım en başından ama seninle ilk karşılaştığım kulübene döndüğümüzde” dedim. Boğazımdaki yanma artarken bir çıkış yolu bulabilmenin umutlu ışığı her yerimi sardı. Dmitri’ye güveniyordum. Ona her şeyi anlattığımda çipi birlikte bulmayı teklif edecektim ve çipi bulmak için onlara ne gibi bilgiler gerekiyorsa verecektim. İlerisini sonra düşünmek istiyordum o zamana kadar belki onu, çipi albaya vermemesi konusunda ikna edebilirdim.
İçimde büyüyen fikir bize bir umut olurken Dmitri dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Dudaklarımdaki baskısı beni incitmekten korkar gibi nazik ve yumuşaktı. Alt dudağımı kavrayan dudakları benim içimde bir ateş yakarken boynumdaki elinin baskısı arttı. Sert olmamaya çalışıyordu ama kendini kontrol etmekte oldukça zorlanıyordu. Kesik kesik nefeslerimin arasından onun dudaklarına inlemem ile Dmitri dudaklarımdan ayrıldı. Burunlarımız hala birbirine değerken gri gözleri neredeyse simsiyahtı.
“Hakimiyetimi hiçbir şey bu nefis dudakların kadar zorlamadı malen’kaya devochka” küçük kız kalın sesinin boğuk tınısından çıkan sert Rusçası midemi altından sıcak bir lavın dökülmesine neden oldu. Dmitri’nin eli boynumdan çeneme çıkıp başparmağı öptüğü alt dudağımda gezindi. Bu sanki onun imzası gibiydi. Beni neredeyse her öptüğünde o parmağını alt dudağıma sertçe sürtüyordu. Dmitri’nin dudaklarıma karşı bir zafiyeti vardı. Bunu daha kulübeye yeni geldiğim zamanlarda fark etmiştim ama zafiyetinin bir adam öldürmeye gidecek kadar büyük olduğunu bilmiyordum.
Dmitri bir süre daha dudaklarıma bakıp kaşlarını çatınca içindeki kontrolü zor sağladığına emin oldum. Dudaklarım onun bu zafiyeti ile kıvrılırken gözlerini üzerimden zor çekti ve arabadan hızlıca çıkarak benim tarafıma geldi. Beni kucağına alarak evine taşıyan adama bakışlarım büyük bir aşklaydı. Sanki aramızdaki tüm problemler çözülmüş gibiydi. Sanki o beni yana yakıla aramayan Dmitri’ydi bende ona yalan söylemeyen masum Katre’ydim.
Beni üst katta bir odaya getirdi ve geniş yatağın üzerine bıraktı. Arabadan diğer eşyaları almak için beni kısa süreliğine yalnız bıraktı. Evin planı kendi kulübesiyle aynıydı. Yine odada küçük bir şömine vardı ve yanında üç katlı küçük bir kitaplık vardı. Sol taraftaki ahşap kapı sanırım banyoydu.
Dmitri elinde küçük bir bavulla geri geldi.
“Kızlar senin için hazırladı. Umarım seçimleri bu sefer düzgündür” dedi sitemkar bir sesle. Dmitri’nin söyledikleri ile dudağımın bir ucu kıvrıldı bence beni Anna’nın partisinde de kıskanmıştı ve o zaman benim elbiseme idare eder diyerek bir şeyler gevelemişti. Lena’nın benim için her kıyafet seçişi olaylı bitiyordu. Düşündüklerimle dudaklarımdan küçük bir kıkırtı çıktı. Bakışları dudaklarımdayken gri gözleri parladı.
“Sen buradan kıpırdama ben hemen geliyorum.” diyerek elindeki küçük bavulu bırakıp alt kata indi. Kaç gündür hastanede yatmaktan sıkıldığım için hemen yataktan kalkıp odadaki küçük terasa çıktım. Doktor ne kadar hareket edersem o kadar iyi demişti ama Dmitri sanki iyileştiğime inanmıyor benim hala narin küçük bir kız olduğumu düşünüyordu. Bense çocukluğumdan beri neredeyse bir savaşçı gibi yetişiyordum. Herkese her şeye savaşmaya yeten minik yüreğim Dmitri’ye denk gelince anında bocalamış ve o gri gözlerin esiri olmuştum.
Esirlik hiçbir zaman bu kadar özgürlüğümü ele geçirip beni amansız bir aşka sürüklememişti. İçinde ben ve Dmitri’nin olduğu geleceği düşünürken aradan ne kadar zaman geçtiğini anlayamamıştım ama Dmitri hala üst kata gelmemişti. Onun bana dediklerini umursamadan yavaşça merdivenleri indim ve onu mutfakta gördüğüm an şaşkınlıktan dudaklarım açıldı.
Dmitri ada tezgahına yaklaşık on tane çay bardağını koymuş ve tek tek onların tadına bakıyordu. Benim şaşkın nefesimi duymasıyla elindeki ince belli bardağı dudaklarına götürecekken durdu ve dikkatlice yaptığı işten ara vererek gözleri benim üzerimde gezindi.
“Beni bekle demiştim bu kadar hareket yaranı zorlayabilir” Dmitri’nin doktorluğa soyunan kimliğine şaşıracak zamanım olmadı. Çünkü gözlerim ocakta fokur fokur kaynayan üç adet birbirinden farklı çaydanlıklarda gezindi.
“Ne yapıyorsun?” mutfağa yaklaşırken gözlerim kırpıştı. Çay demleyen Rusya’nın acımasız hayalet yüzbaşısı şu an gerçek değildi. Sanırım ben üst katta uyuya kalmıştım ve tüm bunlar bir hayaldi ama çayın o bergamot aroması burnuma sızarken hayale yer bırakmayan bir gerçeklikle ciğerlerime giriyordu.
“Kahvaltıyı çaysız yapmadığınızı sanıyordum.” dedi kaşının birini kaldırırken devam etti.
“Bunu nasıl kaynattığınızı bilemediğimden bende birkaç çeşit usulle yaptım. Hayır. Siz buna demlemek diyorsunuz değil mi? ” dedi çok normal bir şey söylüyormuş gibi hala önündeki çaylardan minik minik yudum alıyor hepsinin tadına bakıyordu.
“Bana çay mı demledin?” dedim sesimdeki sevinci saklama gereği duymadan. Adımlarım onun yanına giderken oldukça aceleciydi. Kollarımı onun uzun boynuna dolarken sağ göğsümdeki yara sızlamıştı ama umurumda değildi. Dmitri beni ve benim sevdiğim şeyleri önemserken hiçbir şey umurumda değildi.
“Teşekkür ederim” boynuna sulu bir öpücük bırakırken Dmitri kollarımı boynundan çözdü ve benden bir adım uzaklaştı. Kaşlarım hafifçe çatıldı. Neden benden uzaklaşmıştı.
“Senin için her şeyi yaparım moya krasavitsa. Buna canını yanmasına sebep bensem bile” dedi gözleri kurşun yaramda gezindi. Onu kucaklamak için uzandığımda muhtemelen yüzümdeki hafif buruşmayı görmüştü ve benim canım yanmasın diye benden uzaklaşmıştı ama ben ondan uzak durmak istemiyordum kaç gündür onun göğsünde uyumuyordum ve onun kadife gibi yumuşak ama bir kaya gibi de sert olan göğsü benden benim için uzak tutacaktı öyle mi?
Bende uzaklaşmıyordum hadi bakalım
Dudaklarım büzülürken gözlerim onun geniş göğsünde gezindi benim gözlerim bir kedi gibi irileşip dolarken Dmitri’nin gözleri dudaklarımda kaydı. Aramızdaki bir adımlık mesafeyi kapatırken sert çenesi gergindi.
“Çok oyunbazsın kotyonok” yavru kedi
Dmitri benim büzülen dudaklarıma kıyamamış beni o hasretini çektiğim geniş göğsüne dikkatlice kucaklamıştı. Ben huzurla onun kehribarlarını solurken bulunduğumuz kulübenin kapısı yavaşça tıklatıldı. Dmitri derin bir nefes alırken gür kaşları hafifçe çatıldı.
“Ona gelmemesini söylemiştim” diyerek kapıyı açmaya gitti. Bende merak ettiğim için Dmitri’nin arkasından onu takip ettim. Kapı açılınca Caterina’yı endişeli bir şekilde beklerken gördüm. Yeşil gözleri beni görünce minnettarlıkla kapandı ve dudaklarında hüzünlü bir gülümseme ile bana yaklaştı. Dmitri’nin gelmemesini söylediği kişi annesi miydi yani.
Caterina’nın gözleri üzerimi taramış ve sağ göğsümün altında bakışları durmuştu. Benim dudaklarımdaki sıcak gülümsemeyi gördüğü an bana yaklaşarak dikkatlice sarıldı. Her anne gibi o da oğlunun ölmediğine seviniyordu. Sıcak eli yüzümü kavrayınca şaşırdım.
“Sana hem minnettarım hem de kızgınım” dedi naif sesi bunu niteler gibi sert çıkmıştı. Bana neden kızgın olduğunu anlayamadım. Sonuçta onun oğlunun hayatını kurtarmıştım. Caterina yüzümdeki elini saçlarıma getirip okşayınca içimdeki tüm kırık camlar eriyerek birleşti. Dokunuşu annemim şefkatini bana sunarken gözlerim doldu.
“Oğlumu kurtardın ama az daha seni kaybediyorduk kızım bir daha kimse için kurşunların önüne atlama bu oğlum dahi olsa” eli hala saçlarımda dolaşırken boğazımdaki yumru büyüdükçe büyüdü. Sadece oğlunu düşünmeyip beni de düşündüğü için sol gözümden bir yaş yanağıma yuvarlandı.
Dmitri’nin annesi tarafından böylesine sahiplenmek böylesine kabullenilmek içimdeki aile özlemini biraz olsun giderirken karşımdaki kadına daha fazla kayıtsız kalamadım ve ona sıkıca sarıldım. Benim sıkıca sarılmama karşılık veren Caterina’nın eli yavaşça saçlarımda gezindi. Benimse nemli gözlerim bize bakan Dmitri’deydi. Gri gözlerinden geçen gölgelenmeyi anlayamamıştım.
Caterina benden dikkatlice ayrılırken Dmitri araya girdi
“Katre’nin dinlenmesi gerekiyor sana gelme demiştim” Dmitri’nin sesi oldukça soğuk çıkmıştı. Aralarında bir problem olduğu belliydi. Caterina yeşil gözlerini benden hiç ayırmadı.
“Elimde değil seni iyi görmeden içim rahat etmedi kızım” dedi onun benim için endişelenen melodik sesi dudaklarımda sıcak bir gülümseme bıraktı.
“Şimdi seni sapasağlam gördüğüme göre gidebilirim” bakışları oğluna sadece bir kez uğradı. Dmitri gözlerini benim üzerimden ayırmadığı için Caterina’nın kapıdan üzgünce çıkışını görmedi. Caterina’nın çıkıp gitmesinden sonra bir süre birbirimize baktık. Yavaşça ona yürüdüm elim onun siyah tişörtünde gezerken başımı kaldırarak ona baktım.
“Anlatmak istersen dinlerim” elim usulca onun göğsünde gezerken derin bir nefes aldı.
“Annem bu mesleği yapmamı hiç istemedi. Babam defalarca eve yaralı gelmesinden dolayı benim asker veya babam gibi bir KGB ajanı olmamı hiç istemedi ama ben kendimi bildim bileli hep asker olup vatanımı korumak istemişimdir.”
Elleri nazikçe belimi kavrayarak beni kendine çekti.
“En son sırtımdan vurulupta kendime geldiğim zaman büyük bir kavga ettik ama ben yine de mesleğimi bırakmadım ve aramızdaki sorun yıllar içinde unutuldu. Ta ki sen ameliyatta ölüm kalım savaşı verirken tüm gerçekleri o koridorda öfkeyle kusana kadar.
“Gözlerinde sana aşkla bakan kadın, senin yaptığın bu iş yüzünden ölüm kalım savaşı veriyor bu sözler beynimde yankılanırken nefes alamadım moya krasavitsa. Kendine geldiğin ilk an sana seçim şansı sunmak oldu.”
İri elleri belimi okşarken gözlerinde gördüğüm acı karanlık gerçekti. Çenesini sertçe sıkmasıyla göğsündeki gezen ellerimi sırtına getirerek ona tüm teslimiyetimle sarıldım. Gergin kolları yarama dikkat ederek beni sıkıca sardı.
“Ben hayattayım ve şu an olduğum yerden çok memnunum” sert göğsüne minik bir öpücük bıraktım. Başımı kaldırıp çenemi göğsüne yasladım. Onun muhteşem grilerine bakarken elleri belimde küçük bir gezintiye çıktı.
“Bak ne diyeceğim şu an ihtiyacın ne biliyor musun?” dedim dudaklarım kıvrılırken gri gözleri parlayarak dudaklarıma indi. Yanaklarım hızla kızarırken elimi onun iri koluna vurdum.
“Öyle değil” sahte bir kızgınlıkla devam ettim.
“Demli bir çay tüm dertleri alır” Dmitri’nin dudaklarından erkeksi bir kıkırtı dökülürken elim onun elini kavradı ve onu, tam üç demlik çay demlediği mutfağa sürükledim. Kulaklarımda hala onun gülerken çıkardığı o hoş tını varken dudaklarımdaki gülümseme uzun bir süre varlığını korudu.
***
Dmitri ile uzak bir ormanda geçirdiğim şu iki gün bana o kadar iyi gelmişti ki resmen ruhumda çiçekler açmıştı. Dmitri gerçekten de benden uzak durmaya çalışmıştı hatta gece yanımda yatmak istememiş benim üzgünce büzülen dudaklarımı görünce yine kıyamamıştı. Neymiş yaram daha hassasmış ve dikişlerimi onunla yatarsam açılırmış sadece onun göğsüne sokulup yatmam dikişlerime hiçte sorun çıkarmamıştı.
Dmitri elinde pansuman malzemeleri ile yatağa yaklaşınca yarama pansuman yapacağını anladım ve nedense heyecanlanmaya başladım. Üzerimde sadece alt iç çamaşırım ve onun tişörtü vardı. Vücuduma ısı dalgası yayılırken gri gözleri kızaran yanaklarımda gezindi ve yüzünde çapkın bir gülümseme oluştu.
“Aslında ben yaparım” dedim elim tişörtün eteklerini kavrarken. Dmitri bir dizini kırıp yatağa otururken boşta kalan eli yanağımı kavradı. Gözlerim onun yakışıklı çehresinde dolaştı. O da yeni uyandığı için siyah asi tutamlar dağılmıştı. Gözlerinde hafif şişlik bile sabah sabah onun muhteşem görüntüsüne ayrı bir hava katmıştı.
“Benden sakın utanma güzelim sadece yarana odaklanacağım merak etme” sözleri içimdeki tüm hücreleri harekete geçirirken nefeslerim hızlanmaya başlamıştı bile. O pansuman malzemelerini açarken bende yatakta dizlerimin üzerine oturup siyah tişörtü karnımdan göğsüme kadar yavaşça yukarı sıyırdım.
Dmitri başını elindeki pansuman malzemelerinden kaldırıp bana çevirince kısık, sert bir homurtu kulaklarıma geldi. Bana biraz yaklaşıp sağ göğsümün altındaki bandajı dikkatlice sökmeye çalıştı. Gözlerim sıkıca kapanırken yapışkan kağıdın son bağlantısı derimden birden çekilmesiyle göğsümün üzerindeki elim biraz yukarı çıktı ve göğüslerimi örten minik kumaş parçası da elimle birlikte yukarı kalkınca iç çamaşırsız göğüslerim ortalığa açıldı.
“Siktir Katre” gözlerim şaşkınlıkla açılırken zaten ürperen bedenimdeki göğüs uçlarım hızla sertleşerek bir nohut tanesi gibi belirginleşti. Dmitri’nin gri gözleri avına odaklanan bir avcı gibi göğüslerime bakarken dudaklarımdan kaçan küçük bir çığlıkla göğüslerimi kapatmaya çalıştım. Kurşun yarası hızla sızladı ve dudaklarımdan bu seferde acı bir inleme döküldü.
“Güzelim dur sakin ol görmedim bir şey” Dmitri benim üzerimi örtmeye çalıştığım kolumu tuttu ve benim hareketimi kesti.
“Dikkat et malyshka. Canını yakıyorsun görmedim dedim” boğuk sesinden dökülen kelimelere hiç inanmadım. Yüzüm kıpkırmızı olurken onun gözlerinin göğüslerime bakarken nasıl koyulaştığını görmüştüm.
“Yalan söylüyorsun gördün” dedim yüzümü ondan çekerek. Dmitri pansumana devam ederken oldukça gerilmiş ve utanmıştım. En son yapışkan bandı tekrar yapıştırınca üzerimi dikkatle örttü.
“Evet yalan söyledim” dedi elleri benim yüzümü kavrayıp yüzümü kendine çevirdi.
“Ve hayatta gördüğüm en muhteşem kıvrımlardı” Dmitri gözlerimin en derinine bakarken yüzüm alev gibi yanmaya başladı. Onun bu açık itirafına söyleyecek bir söz bulamadım. Dmitri hiçbir şey olmamış gibi dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu.
“Hadi hazırlan kahvaltıyı dışarıda yapalım.” Dmitri’nin bana gösterdiği ilgiyle beni pembe bulutların üzerine çıkarırken içimdeki sevgi gün geçtikçe büyüyor tüm benliğimi ele geçiriyordu.
***
Bu bir hafta öyle güzel geçiyordu ki Dmitri bir bebek gibi üzerime titriyor bana ilgiyle bakan grileri farklı bir renge bürünüyordu. Gündüzleri birlikte onun şehrini geziyor akşama kadar iki sevgili gibi dolaşıp eğleniyorduk. Akşam olunca da Dmitri benim çok yorulduğumu bahane ediyor bana sadece kısa bir öpücükten fazlasını vermeyip hemen benden uzaklaşıyordu.
Hala iyileştiğime inanmıyordu ama pansuman işi bitmiş dikişlerim bile erimişti. Hareketlerim şu an rahattı ve hiç sızı yoktu. Benden daha ne kadar uzak durabileceğini merak ediyor aklıma türlü türlü planlar geliyordu.
Şimdiyse kulübenin arkasındaydık Dmitri benim kendimi korumam için bana silah kullanmayı öğretecekti. Her ne kadar bunu istemediğimi söylesem de onu ikna edememiştim. Kendi silahını belinden çıkarıp yanıma geldi. Siyah gömleği rüzgarda dalgalanırken benimde saçlarım aramızda savruldu. Silahı bana uzattı.
“Bunu yapmak istemiyorum” dedim tekrar sızlanır gibi.
“Güzelim ben yanında olmadığım zaman kendini koruman gerekiyor” ısrarla çelik silahı bana uzatıyordu. Çehresi gerilmiş ifadesi sertti.
“Sen her zaman benim yanımdasın istemiyorum” o silahı almamak için tüm bahaneleri sıralıyordum. Saçlarımı yavaşça kulaklarımın arkasına sıkıştırdım. Dmitri’nin vazgeçmeye niyeti yoktu ve silahı almazsam bunu akşama kadar devam edeceğinden emindim. O yüzden derin bir nefes alıp elindeki ağır silahı aldım. Ona arkamı dönüp önümdeki metal masaya dayandım.
Dudakları zaferle kıvrılırken yavaşça arkama geçip beni yönlendirdi.
“İki elinle tut ve hedefe doğrult” ben sırayla onun dediklerini yaparken rüzgar tekrar uzun saçlarımı savurdu. Dmitri bir eliyle ensemdeki saçlarımı toplarken boynumda aşağı bir ürperti bedenimi sardı.
“Dirseklerini kıvırma düz olsun” diğer elini, kumaş mavi çiçekleri olan elbisemin açıkta bıraktığı sağ bacağıma getirdi.
“Bacaklarını biraz aç” boğuk sesi sağ kulağımı okşarken zihnim onun o kalın ve boğuk tınısıyla bulanmaya başladı.
“Hedefe odaklanıp tetiği çek moya krasavitsa” onun emriyle hedefe odaklanmaya çalıştım ama onun sırtıma değen sıcak göğsü ve ondan gelen yumuşak kehribarlar bunu yapmamı güçleştiriyordu. Ben güç bela hedefe odaklanırken daha fazla beklemedim ve tetiği çektim.
Kısa bir şokun ardından Dmitri’nin beni takdir eden homurtularını duyduğumda hedefi vurduğumu sandım ama kurşun hedeften çok uzak bir yerdeydi. Sanırım sadece tetiği çekmem onun takdirini almam için yetmişti.
“Şimdi tüm şarjörü boşalt malyshka” boğuk sesi sağ boynumu karıncalandırırken iri elleri belimin her iki yanına koydu. Dmitri ensemden derin bir nefes alırken tüm bedenim titredi.
“Bu adil değil dikkatimi dağıtıyorsun” boğuk nefesimin arasından nasıl konuşabilmiştim bilmiyorum ama kulağım onun erkeksi kıkırtıyla dolup taştı.
“Odaklan moya krasavitsa” onun da boğuk sesi içimdeki külleri yeniden alevlendirirken sen görürsün diye düşünmeden edemedim ve kaşımdaki camdan hedeflere tüm şarjörü onun istediği gibi boşalttım. Elim kaskatı olurken nefeslerim titredi. Sekiz tane hedeften tam üç tanesini vurmuştum ve bu benim için sanırım rekordu.
“molodest, moya malen’kaya devochka.” Aferin küçük kızıma. Dmitri’nin kulağımı okşayan gururlu sesi içimdeki aç olan bin bir duyguyu doyururken derin bir nefes alarak onun kollarında arkamı döndüm ve arkamdaki masaya oturarak onun benimle gurur duyan memnun çehresine baktım. Elimdeki silahı ona uzatırken dudağımın bir ucu kıvrıldı.
“Sıra sende” dedim ona misilleme yaparken. Gür kaşları alayla havaya kalkarken bacaklarımı açarak ona yaklaşması için izin verdim. Gri gözleri koyulaşırken ne yapmak istediğimi anladı ve çenesi gerilirken dudakları düz bir hal almaya başladı.
“Ateşle oynuyorsun moya krasavitsa.” Sert ve boğuk sesiyle silahı elimden aldı ve bacaklarımın arasına girdi. Onun kotunun sert dokusunu çıplak bacaklarımda hissederken titrek bir nefes verdim. Gözlerime karanlık bir ifadeyle bakarken yedek şarjörü dikkatle yerine yerleştirdi ve karşıdaki hedefe doğru silahını doğrulttu. O bunları yaparken bende bacaklarımı biraz kapatıp Dmitri’yi bir kıskaç gibi sardım. Bacaklarımdaki elbise bu hareketimle uyluklarıma kadar açıldı. Dmitri’nin sert bir nefes verirken ağzının içinde kabaca homurdandı.
O ilk hedefe nişan alırken ellerimi onun siyah gömleğinin sardığı geniş göğsüne koydum. Temasımla sertleşen kasları elimin altında dalgalanırken parmaklarım yukarı doğru yavaşça ona sürterek çıktı. Dmitri homurdanırken ilk hedefi vuran kurşunun cam ile buluşma sesi geldi.
Vurmuştu.
Demek ki birazda onun dikkatini dağıtmam gerekiyordu.
Dmitri ikinci hedefe geçerken parmaklarım onun gömleğinin ilk düğmesine ulaşıp açınca bacaklarımın arasındaki kasları da gerilmeye başladı ama Dmitri istikrarla ikinci hedefide tam on ikiden vurunca yüzümü onun gergin çehresine çıkardım. Çenesi sertçe kasılıydı, boynundaki damarlar hafifçe belirginleşmeye başlamıştı. O üçüncü hedefe nişan alırken parmaklarım siyah gömleğin her iki tarafını tuttu ve kumaş parçasını tüm gücümle ikiye ayırdım.
Dmitri üçüncü hedefi zordan tuttururken gömleğin kopan düğmeleri de aramızda dağıldı. Sert çehresi bana dönerken gri gözleri artık simsiyahtı benimse ona bakan gözlerimde hafif şaşkınlık vardı. Dmitri sırf hedefi vuramasın diye onun gömleğini parçalamıştım resmen. Hızlı soluklarım onun çıplak göğsüne akarken Dmitri seslice yutkundu.
“Ne yaptığını sanıyorsun malyshka.” Boğuk sesi bacaklarımın arasına bir sızı gönderirken titrek bir nefes almaya çalıştım.
“Ne oldu yoksa dikkatin mi dağıldı? Sadece hedefe odaklanmalısın ” dudaklarımdaki zafer kıvrılmasıyla yeşil gözlerim en parlak halini aldı.
Dmitri’nin bana eğik yüzü sözlerimle bozguna uğrarken beyaz dişlerini alt dudağına geçirdi. Kısaca başını sallarken bakışlarını benden çekip dördüncü camı hedef aldı. Parmaklarım hemen karşımdaki sıralı ve pürüzsüz kaslarda bir gezintiye çıkarken her dokunduğum kas sırasıyla dalgalandı ve Dmitri yoğun küfürlerin arasında dördüncü ve beşinci hedefi aynı anda vurdu.
Zamanınım hızla daralmasıyla aklıma gelen ilk şeyi hiç düşünmeden yaptım. Ellerim onun çıplak bedeninde gezerken dudaklarımı sert göğsüne bastırdım. Sıcak nefesim onun kaslarını sararken ateş gibi yanan dilimle yukarıya doğru kısa ıslak bir yol çizdim. Bu harekimle Dmitri’nin silahı tutan gerildi ve tüm şarjörü karşısındaki hedefe boşalttı.
“Siktir malyshka” Dmitri’nin boğuk sesi kulaklarıma gelince sıcak dilim hala onun göğsündeyken bakışlarımı yukarı kaldırdım. Elindeki silahı sertçe oturduğum masaya koyarken asi siyah saçları rüzgarla dağıldı. Elini çenemin altına getirerek dudaklarım ve dilimi göğsünden uzaklaştırarak başımı biraz daha yukarı kaldırdı. Üzerime eğilen karanlık gri gözler arzuya bulanırken aramızdaki elektrik akımı gerildikçe geriliyor aramızdaki iyonlar kesik nefeslerimizin arasından birbiriyle dans ediyordu.
“Kazandın malen’kaya devochka (küçük kız) sıcak dilin tenime değdiği an ıskaladım.”
Onun tutkudan boğuklaşan kaba sesi beni karanlık bir şehvete davet ederken gözlerindeki ateş ikimizi de kül edecek derecede cayır cayır yanıyordu. Ben titrek bir nefes alırken kalın dudakları birden dudaklarıma kapandı. Dudaklarımdaki sert hükümdarlığı artarken bir eli belime gelip beni kendine bastırdı. Sıcak dili dudaklarımdan içeri sızarken yüksek sesle çıkan inlememi durduramadım.
Dmitri onun ağzına inlemem ile boynumdaki elinin baskını biraz daha artırdı. Ellerim onun parçalayarak açtığım siyah gömleğinin içinden hareket etti. Parmaklarım ateş gibi yanan bedeninde hızla yukarıya çıkarak gerilen omuzlarında soluklandı.
Bacaklarım sıkıca onun belini sararken Dmitri’nin dudaklarımdaki ıslak ve sert hareketleri hızlandı. Boğazından derin bir hırıltı çıkarken tırnaklarım ait olduğu yerde; geniş omuzlarında bugünün ilk izlerini bıraktı. Dmitri alt dudağıma geçip onu sertçe emerken inleyerek tırnaklarımı daha derine gömdüm. Bacaklarımın arasında bana kendini bastırması ile ona ait olan sert uzvunu hissetmemle nefes alamadım. Dmitri dudaklarıma boğuk bir inleme bırakırken ellerimle onu daha çok kendime çekmeye çalıştım.
Dmitri güç bela dudaklarının baskısını dudaklarımdan çekti ama yüzünü benden bir milim uzaklaştırmadı hala birbirimize çok yakındık kesik nefeslerimiz birbirine çarpıyor kıvılcımlar gözlerimizde tutuşuyordu. Gri gözleri kara bir elmas gibi parlarken bakışları arzudan gerilmiş çehremde dolaştı ve tekrar baygın yeşil gözlerimde durdu.
“Şimdi beni durdurmazsan asla durmam malyshka”
kalın ve boğuk sesi onu durdurmam için adeta yalvarırken boynumdaki elini yavaşça çeneme çıkardı. Başparmağı alt dudağımda sertçe gezerken çıplak kaslı göğsü hızla kalkıp iniyordu. Benimde ondan kalır bir yanım yoktu. Elbisenin açıkta bıraktı gerdanım ve tüm bedenim onun başlattığı ateşle yanıyor bu ateşin tek çaresi sadece oymuş gibi tüm bedenim ona muhtaç gibi sızlıyordu.
“O zaman durma”
boğuk fısıltımdan çıkan kelimelerle Dmitri’nin gözlerinde adeta cehennem ateşi yandı. Ateşi ikimizi de tutuştururken önceyi ve sonrayı düşünmeyi bıraktık. Bizim için yazılan olmuşu ve olacağı değiştiremezdik ama ben ezelden beri bu gri karanlık gözleri olan adama aittim ve daima ona ait olacaktım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.3k Okunma |
2.83k Oy |
0 Takip |
32 Bölümlü Kitap |