28. Bölüm

16. Bölüm Kanlı Oyun Part 1

Zehra Sezgin
valekizi

Mecburiyet damarlarıma sızıyor zehri beni değiştirerek onun gri gözlerindeki masum kızı yok ediyordu. Bu yıkım o kadar güçlüydü ki savrulduğumuz fırtınada bir daha o gri gözlerinde aşkı görmeyeceğimi bilmek beni tüketiyor, yok ediyor, ıssız bir karanlığa gömüyordu.

 

Korku tüm bedenimi ele geçirirken yüreğimin üstünde koca bir çomak oluştu. Onun yeşil gözlerinde gördüğüm zafer naraları bu sefer işte şimdi avucuma düştün der gibi bakıyor, kalın parmakları kollarımı sıkı sıkı sarıyordu. İri cüssesi yüzünden onun elleri altında bir yaprak gibi titrememe engel olamadım. Kalbim Dmitri’nin ekip şefi yüzünden sıkıntıyla dolup taştı.

İvan’nın dudaklarında, benim şaşkın ve korkmuş yüzümü görmesiyle soğuk bir gülümseme geçti. Korsha aramıza girip İvan’a şiddetle uluyup hırlayınca İvan gür kaşlarını çattı ve kirli sakallı çehresi kararırken dudaklarından bir homurtu döküldü. Korsha tekrar hırıltılı bir şekilde uluyunca iri parmakları beni bırakıp bir adım geri gitmek zorunda kaldı.

“Gerçekten iyi oyuncusun Bayan Koroleva” kaba sesi kulaklarıma dolarken yeşil gözlerinde bir pırıltı geçti ve devam etti.

“Az daha ben bile inanıyordum o masum yüzüne” ukala çehresine yoğun bir memnuniyet yayıldı. Ben boğazımdaki düğümle ne yapacağımı bilemez halde karşısında dururken İvan kendinden fazlasıyla emin bir şekilde ellerini kamuflaj pantolonun ceplerine sokarak sağ kaşını kaldırıp bana baktı.

İvan bu bilgiyi nasıl bulmuştu bilmiyorum ama benim Bayan Koroleva olduğumu gizlemek ister gibi bir hali yoktu, gözlerinde farklı bir şey vardı. Benim gerçek kimliğimi öğrenmenin dışından başka şeyler vardı. Ukala çehresine bakarken midem şiddetle bulandı ama kendimi toparlamam lazımdı.

“Nasıl öğrendin?” sonunda kendimi toparlayıp titreyen parmaklarımı yumruk yaparak ondan ve olacaklardan korktuğumu gizlemeye çalıştım. Korsha, hemen yanımda; İvan’dan gözlerini bir türlü almıyor arada derin hırıltılar çıkarırken en küçük ters bir hareketinde iri bedeni tetikte bekliyordu.

“Tatlım daha neler bildiğimi bir bilsen” kendini beğenmiş çehresindeki dudağının bir ucu zevkle yukarı kalktı ve gözleri parladı. Onun bu sözleriyle çok fazla şey bildiğini anladım, kalbim göğsümün içinde şiddetle çarpmaya başladı ama ona bu zevki yaşatmayacaktım zaten ben Dmitri’ye her şeyi söyleyecektim. Gözlerimi kısıp çenemi yukarı kaldırdım. Ondan korktuğumu ve boyun eğeceğimi düşünmesine engel olmak istedim.

“Kim olduğumu Dmitri’ye söylemeyeceğimi mi sanıyorsun?” alaylı sesimin titrememesiyle gurur duydum. Kollarımı göğsümde birleştirerek İvan’ın Vikingleri andıran sert ve kaba yüzüne baktım ama onda farklı bir şeyler vardı. Bu misillememe bile gözlerindeki pırıltıları hiç söndürmedi. Aksine dudaklarından soğuk, samimiyetsiz bir kahkaha dökülürken bana bir adım yaklaştı.

Korsha anında hareketlenip yüksek sesli uludu. İvan ellerini kaldırarak zararsız olduğunu gösterir gibi Korsha’nın buz mavisi gözlerine baktı.

İvan’ın hangi cesaretle bana yaklaştığını düşünürken zevkle parlayan gözleri yavaşça bana döndü. Göğsümün ve midemin üstündeki ağırlık o kadar fazlaydı ki onun hiçbir şeyden korkmayan yeşil gözleri omurgamdan aşağı soğuk ürpertiler gönderiyordu.

“Yeni dünya düzeni için en çok aranan kadınsın tatlım” yüzünü biraz benim yüzüme eğdi.

“O çok sevdiğin adam inan bu listenin sonunda bile değil” soğuk nefesi yüzümde parçalara ayrılırken kalbim kulaklarımda uğuldamaya başladı. Tüylerim diken diken olurken işte şimdi ağzındaki baklayı çıkarmıştı. Yeşil gözlerindeki pırıltıların niye sönmediği belliydi.

Beni Dmitri’ye vermeyecekti. Onun kiminle anlaşma yaptığını bilmiyordum ama nefeslerim hızlanmış, midem dehşetle bulanmaya başlamıştı. Sanki tüm uzuvlarım uyuşmuş, canım birazdan bedenimden çıkacak gibi soğuk bir ürperti her yerimde gezinmeye başlamıştı. Kendimi nefes almaya itip omuzlarımı dikleştirdim. Böyle bitmeyecekti. Beni en çok arayan insana kendimi bir hediye paketi gibi sundum.

“Albay’ın beni aradığını biliyorum ve çok sevgili amcan burada; güvenli evde Dmitri ile toplantı yapıyor.” Yeşil gözlerinde kara bir gölge geçti ve sert çenesi kasıldı.

“ Eğer istersem oraya gitmek on dakikamı almaz” Niko ve Alex’e benim Bayan Koroleva olduğumu söylediğim an beni güvenli eve götürmek zorunda olduklarını bilecek kadar onlarla kalmıştım. Görevleri her şeyden üstün olduklarını Dmitri neredeyse her gün, her saat onlara hatırlatıyordu. Kendimi Albaya teslim etmek uğruna İvan ve anlaştığı o kişiyi saf dışı bırakmak istiyordum.

Bu sözlerimle İvan’ın gözbebeğinde bir titreme oldu ve sakallı yüzü gerildi. Çenesini sertçe sıkarken kalın sesi ormanda yankılandı.

“Amcam Hector burada mı!” burnundan sert bir nefes verince Korsha bana yanaşıp tekrar hırladı.

“O adam amcam olmasına rağmen Gazap Birliği’ni bana vermedi. Her zaman onun için Dmitri vardı. Bir kere olsun ona baktığı gibi benim gözlerime bakmadı!”

İvan’ın kalın ve kaba sesiyle, Korsha tekrar aramıza girip onun bir adım gerilemesine neden oldu. İvan’ın ne kadar hırslı olduğunu o an fark ettim. Amcasına ve Dmitri’ye olan öfkesi küçümsenmeyecek kadar fazlaydı. Amcası Hector’a olan bağlılığı pamuk ipliğindeydi ve beni aradığını bildiği halde benim ona gideceğim tehdidimi umursamamıştı bile

“Ne var biliyor musun tatlım? Amcama seni teslim etsem bile bu başarı benim olmayacak. Dmitri’nin ekibi bu işi başardı deyip yine Rusya’nın hayalet Yüzbaşısının başarısı konuşulacak. Benim adım bile geçmeyecek”

İvan’ın hırsı üzerimde soğuk duş etkisi bırakırken kalbim boğazımda atmaya başladı. Beni aradığını bildiği halde amcası Albay Hector’a vermeyecekti. Kucağımdaki ellerim sıktıkça tırnaklarım avuçlarıma batıyor acı benim gerçeğe odaklanmamı sağlıyordu.

Birliğine ihanet edecek kadar kiminle anlaşma yaptığını merak etmiştim. İvan hiç vakit kaybetmeden elini cebine atıp bir kart çıkardı ve bana uzattı. Yeşil gözlerindeki pırıltılar geri gelirken dudakları ukalaca kıvrıldı. Bir süre bakışlarımı onun hırsından kararmış gözlerinden çekemedim.

Sonra derin bir nefes alıp sardığım kollarımı çözdüm. Beklemek çare değildi. Kiminle anlaştığını merak ederek karta uzandım ama cesaretim parmaklarımın titremesine engel olamadı. İvan’ın yüzüne son bir kez bakıp boğazımdaki düğümü yutmaya çalışarak kartı açtım. Kartı açtığım an nefes alamadım, kalbim boğazımda atarken kulaklarım uğuldadı ve tarih yeniden tekerrür etti.

 

Sevgili Koroleva

Görüşmeyeli uzun bir zaman oldu kotyonok(kedicik) istediklerimi yaparsan çok sevdiğin Dmitri ve Gazap Birliği’nin yaşamasına izin veririm, buna arkadaşının karnındaki minik kalpte dahil özellikle güzelim, lena ve bebeğinin yaşamasını istiyorsan içerideki adamımım söylediklerini harfiyen yap küçük kız, bugün seni almaya geleceğim; çünkü sen bana aitsin…

Vladimir Orlov

Kart parmaklarımın ucunda titrerken midem kasıldı. Sanki birisi karnıma vurmuşçasına nefesim kesilmişti. Gözlerim şaşkınlık ve korkuyla büyürken tekrar Vladimir’in adını okumamla boğazımda oluşan yumru büyüdükçe büyüdü.

Şu an kör olmayı diledim kartın sonundaki ismi tekrar tekrar okurken parmak uçlarım karıncalandı. Nasıl olurdu? İvan, Gazap Birliği’ni resmen Vladimir’e satmıştı. Onların nasıl bir bağlantıyla birbirine ulaştıklarını düşündükçe damarlarımdaki kan buz gibi oluyor, parmak uçlarıma kadar uyuşuyordum.

Bana olacaklar umurumda bile değildi ama Lena, İvan’ın da arkadaşı bunu ona nasıl yapardı. Öfke tüm vücudumu ele geçirirken parmaklarımın arasındaki kart yere düştü ve sol yumruğumu hiç düşünmede İvan’ın suratının ortasına indirdim. Kırılan ince bir kemiğin sesi ve İvan’ın böğürtüyü andıran kalın hırıltısı karlı ormandan yankılandı, sol elimin üstü şiddetle acırken gözlerim bu isabetli vuruşa şaşkınca açıldılar.

Korsha bile bu isabetli vuruşuma buz mavisi gözlerini kırpıp şaşkın bir ses çıkardı.

Dmitri’nin sol yumruğun daha iyi sözleri kulaklarımda yankılanırken İvan kanayan burnunu tutmaya çalışıyordu ve dengesi şaşmıştı, benden böylesine güçlü bir atak beklemediği yeşil gözlerinin genişlemesinden ve yüzündeki ukala sırıtışı silinmesinden belliydi.

Onun üzerindeki silahı fark edince bu küçük boşluğundan yararlanmak beynime şiddetle sızdı ve hareketlerime yön verdi. Hiç düşünmeden İvan’ın kemerine taktığı silaha uzandım, ağır metali yerinden çıkarırken Korsha’da onun üzerine pençelerini çıkarınca İvan bu hamleme yetişmekte geç kaldı.

Silahı titreyen ellerimle ona doğrulttum. Onun ukala suratı artık ciddi bir hale bürünmüş zevkle yukarı kıvrılan dudakları düz bir hal almıştı. Dmitri’nin hiç istemesem de dün bana silah kullanmasını öğretmesine şu an şükrediyordum.

“Kullanmayı biliyor musun güzelim? ” İvan’ın alaycı sorusuyla damarlarımdaki kan hızlandı ve kalbim dörtnala koşmaya başladı. Adrenalin tüm vücuduma yayılırken ondan korktuğum geçeğini saklamaya çalıştım. O yüzden içimdeki fırtınaları dizginleyerek elimdeki silahın ağırlığına güvendim ve cesaret hızla kanıma sızdı.

Sağ kaşımı kaldırıp silahının emniyet kilidini onun gözlerine bakarak açtım.

“Sence denemeyelim ister misin?” Onu öldürmek istemiyordum ama zorda kalırsam ne yapardım bilmiyordum Lena ve daha kimsenin bilmediği bebeğini hiç düşünmeden tehlikeye atıp onların ölüm fermanını vermişti. Bu bile benim gözümde ölümü hak ediyordu.

Benim bu hareketimle gür kaşları çatıldı ve yeşil gözleri gölgelendi. Sonunda benim ciddi olduğumu anladığında derin bir nefes alıp gözlerime baktı.

“Beni vurmayacaksın” dedi emin bir sesle. Sakallı çehresini yine ukala bir gülümseme ele geçirirken onun hala nasıl bu kadar cesaretli olabileceğini anlamıyordum. Silahı ona doğrultmuşken bu neyin egosuydu.

“Lena senin de arkadaşındı İvan! Eğer onun ve bebeğinin kılına bile zarar gelirse” dedim silahı tam göğsüne nişan alarak devam ettim.

“Karşımda kimse duramaz Dmitri’nin ekip şefi olman umurumda olmaz” sözlerim dudaklarımdan tiksinerek çıktı. Dmitri’nin kendi adamı onlara ihanet ediyordu.

“O küçük kız ve karnındaki umurumda değil güzelim umurumda olan tek şey başarı” gözlerindeki hırs ateşiyle şu an oldukça tehlikeli görünüyordu. Bana doğru bir adım atacağı zaman elimdeki silahı gösterip bağırdım.

“Yaklaşma! Sen aşağılık adamın tekisin!” yüksek çıkan sesime Korsha boğazından derin bir hırıltı kopararak beni destekledi. Yüzümdeki tiksinmiş ifadeyi saklamadım. Onun gibi bir ekip şefinin tüm Gazap Birliği’ni satmış olması midemdeki her şeyin şu an burada kusma isteği doğuruyordu.

Onun gibi bir adamın yaşaması oldukça gereksizdi. Lena ve karnındaki masum bebeği düşünmeyen bir adam için sanırım tekrar ellerim kana bulanacaktı. İlki beyaz bir gecede beni öldürmek üzere olan İgor’du ve ikinci kendi hırsı için arkadaşlarını ve küçücük bir bebeği ölüme yollayan İvan olacaktı.

İvan benim gözlerimdeki kararlı ifadeyi görünce panikle ellerini kaldırıp bağırdı.

“Bekle beni öldüremezsin!” dedi boğazından gelen hırıltı bir sesle. Parmaklarım silahı sıkıca kavradı ve işaret parmağım tetiğin üzerine gitti. Sözleri artık önemli değildi ama kararan gözlerine pırıltılar hızla yayılırken devam etti.

“Vladimir’in içerideki adamının sadece ben olduğumu mu düşünüyorsun?” sözlerini yüzüne soğuk bir gülümseme ekleyerek bitirdi. Duyduklarımla tetiğin üstüne giden parmağım kasıldı. Ne diyordu bu? Kaşlarım çatılırken gözlerim kısıldı. Nefesim sıklaşmış, cesaretime şüphe hızla sızmıştı. İçeride başka hain mi vardı?

Gözlerim kararsızlıkla parlarken İvan konuşmaya devam etti.

“Eğer beni öldürürsen güzelim Vladimir’in içerideki adamı da Lena’yı öldürür deneyelim ister misin?”

Biraz önce benim ona tehdit etmek için söylediğim kelimeleri o da bana söyleyerek beni köşeye sıkıştırdığının farkındaydı. İşte şimdi tüm yüzsüzlüğü ve aptal cesareti nereden geldiği belli oluyordu. Tek başına bir işi yapamayacağı belli olan İvan’ın bir de içeride başka ortağı vardı ama kimdi?

Dmitri’nin ekibine bu kadar hain nasıl girmişti nasıl cesaret etmişlerdi bilmiyorum ama şu an Lena ve bebeğini tehlikeye atamazdım. Lena’nın yıllardır beklediği o bebeği şu an riske atamazdım. O da bunun farkındaydı, yüzünde koca bir sırıtışla bana doğru bir adım attı. Korsha yine araya gireceği zaman onu elimle durdurdum. Buz mavisi gözleri bana anlamadığını bildirir gibi baktı ve sonunda bir adım geri çekilerek yanıma geldi.

İvan ona doğrulttuğum silahı benden alır almaz beni kendine çekerek yüzüme sert bir tokat attı. Çığlığım bu hareketini beklemediğim için zamansızca dudaklarımdan firar etti. Saçlarım onun kucağında savrulurken başım döndü ve ağzıma metalik bir tat geldi. Şoktan kulaklarım uğuldarken nefesim kesildi.

Korsha’nın hırıltılı bir uluyuşla dişlerini İvan’ın bacağına geçirdiğini zar zor görmüştüm. İvan’ın karlı ormandaki böğürmesi dudaklarımda bir zafer gülümsemesi oluşturdu ama bu zafer kısa sürdü. İvan benden aldığı kendi silahını Dmitri’nin sadık kurduna doğrulttu.

Sağ yanağımda uyuşma devam ederken hemen Korsha’nın önüne geçip namlunun önüne atladım. İvan çatılı kaşlarının arasından ecel terleri döküyordu. Sanırım canı fazlasıyla yanmıştı ve Dmitri’nin sadık kurdunu öldürmek üzereydi.

“Çekil önümden” dişlerinin arasından çıkan sesi bile acı doluydu. Bir eliyle beni asılmaya çalışırken bir elinde Korsha’ya doğrulttuğu silah vardı.

“Onu senden uzaklaştırırım lütfen ona zarar verme” yalvaran sesime bir süre çatılı kaşları ile baktı. Dmitri’nin kurdunu şu an öldürmek ona da akıllıca gelmemiş olacak ki iri parmaklarını kolumdan sertçe çekerek beni Korsha’ya ittirdi.

“Çabuk bacağımı bıraksın yoksa onu burada gebertirim” İvan’ın nasıl ikna olduğunu hala anlamamıştım ama Dmitri şu an kurdunun öldüğünü öğrenirse bu işin peşini bırakmayacağını sanırım o da anlamıştı ama yine de bir şeyler yapmazsam Korsha’ya zarar verecekti. Ellerimi hemen siyah postuna koyup sakin bir sesle konuşmaya çalıştım.

“Oğlum bırak ben iyiyim” sesimi olabildiğince sakin ve neşeli tutmaya çalıştım ama ne kadar başarabildiğim aşikardı. Korsha’nın derin hırıltıları kesilirken İvan’ın bacağını yavaşça bırakıp buz mavisi gözlerini yüzümün sağına getirdi, bakışları dudağımdaki minik yaraya gelince tekrar hırıldayacaktı ki titreyen ellerimle dudağımın kenarından akan kanı hızlıca sildim.

“İyiyim.. Bak geçti” dedim tekrar gözlerine bakarak Korsha sonunda ikna olmuş gibi bakışlarını İvan’a çevirdi ama gözlerinde soğuk ifadeyi hiç kesmedi.

İvan sonunda bağırmayı kesmiş pantolonundan çıkardığı kumaş parçasını bacağına sarmaya başlamıştı. Korsha’nın dişleri tahmin ettiğimden de derine gömülmüş, kan damlaları beyaz zemine izlerini bırakmıştı. Sonunda işini bitiren İvan, Korsha’ya büyük bir öfkeyle bakıp sertçe homurdandı.

“Aynı sahibin gibisin. Senden nefret ediyorum” İvan’ın sözlerine tekrar derin bir şekilde hırlarken elim siyah postunda gezindi. Onu sakinleştirmezsem gerçekten de ivan’ın tekrar üzerine atlayacak, onu burada parçalayacaktı. Bu görüntüyü ne kadar izlemek istediğimi fark edince içimdeki asi kıza engel oldum. Yanlış tek hareketimde Lena ve bebeği ölebilirdi.

İvan sonunda karşıma geçip aramızdaki bir adımı kapattı ve üst cebinden minik bir cihaz çıkardı. Ben daha onun ne olduğunu anlamdan parmakları saçlarıma sızıp onu sol kulağıma yerleştirdi.

“İşte şimdi güzelim yeni sahibin senin titreyen nefeslerini bile duyuyor tıpkı benim gibi tıpkı içerideki diğer adamımız gibi” sözleri kalbimde bir ağırlık oluştururken bu olanlara hala inanamıyordum. Onun dokunuşundan kaçınmak için bir adım geriye giderek ona öfkeyle baktım.

Kulağımdaki kulaklık sanki binlerce ağırlıktaydı ve beni yıkmaya ant içmiş gibi kısık cızırtısı kulağımda çığlık atıyordu. Birden derin bir nefes sesi kulağıma geldi, nefesi sanki cehennemden gelen soğuk bir esintiydi, tüm tüylerim diken diken olurken onun buz gibi Rusça konuşan sesini duydum.

“Beni özledim mi Bayan Koroleva?” onun kalın sesini duymamla anılar hızla zihnimi işgal etti. O soğuk depo ve yaşadıklarım bir bir gözümün önünden geçerken dudaklarımı titrememeleri için birbirine bastırdım. İvan dikkatle bana bakıyor gözlerindeki hırs büyüdükçe büyüyordu. Muhtemelen o da uğruna ekibine ihanet ettiği adamın sesini duyuyordu.

Vladimir’in yaralı yüzü gözümün önüne gelince yüzümü buruşturmadan edemedim. Artık köşeye sıkışmış, onların avucunun içinde bir kukladan farksızdım. Derin bir nefes alıp kendimi toplamaya çalıştım. Korsha bacaklarımın arasında kalın postuyla dolanınca yalnız olmadığımı bilmek beni bir nebze iyi hissettirmişti.

“Ne istiyorsun?” dedim bende, bakışlarım bomboş karlı ormanda dolandı. Sesim bu sefer titrememişti. Lena bu bebeği yıllardır bekliyordu ve benim yüzümden bir şeylerin mahvolması en son isteyeceğim şeydi. Kulağıma derin bir nefesle karışık soğuk bir gülümseme sesi geldi.

“Seni kotyonok” kedicik kalın sesi her hücremde fırtınaya neden olacak kadar soğuktu.

“Eğer kendi rızanla sevdiğin adama ihanet ederek gelmezsen o çok sevdiğin arkadaşın Lena ve onun dört gözle beklediği bebeğini gözümü kırpmadan öldürürüm” duyduğum sözlerle dizlerimin bağları çözülmüşçesine karlı zemine yığıldım. Sanki nefesim kesilmiş gibi soluklarım cansızlaştı.

Korsha ıslak burnuyla yüzüme ve boynuma yaklaşmaya çabaladı. İvan ise benim diz çökmüş halime kısaca baktı ve görevini yerine getirmenin gururuyla sessizce oradan topallayarak uzaklaşmaya başladı.

Onun gitmesi ile burnum sızlayarak akmaya hazır gözyaşlarım serbest kaldı. Parmaklarım karlı zemindeki karları sıkıca sararken çığlığım ormanda yayıldı. Hıçkırıklarım serbest kalırken onun kulaklığımdan beni duyuyor olmasını umursayacak halde değildim.

Şu an gözyaşlarımın sahibi zaten bir kere sevdiği kadın tarafından ihanete uğramış Dmitri içindi. Kalbim acıyla kasılırken Korsha ne olduğunu anlamaya çalışır gibi etrafımda hızlıca dönmeye başladı. Onun kulaklığıma gelen nefesini ve soğuk kıkırtısını duydukça midem kasılıyor kendimi kusmamak için zor tutuyordum.

Vladimir’in benden istediği ölümdü. Bizim ölümümüzdü. Dmitri ve Katre’nin ölümüydü. Ne Gazap Birliği ne Lena ne de bebeği ölmeyecekti ama biz ölecektik. Ben, Dmitri’nin bana olan aşkını ona ihanet etmek zorunda kalarak öldürecektim.

Ruhum bedenimde tepiniyor, Dmitri’ye gidip ona sığınmak için büyük bir istek duyarken dudaklarımdan bir hıçkırık daha kaçtı. Parmaklarım karlı zeminde mosmor oluncaya kadar dudaklarımdan hıçkırık, gözlerimden yaş eksik olmadı.

Korsha ne yapacağını bilemez bir şekilde tekrar ıslak dilini İvan’ın vurduğu yanağımda gezdirince kendime gelmem gerektiğini anladım. Parmaklarımı karlı zeminden çıkarıp onun kalın postuna sıkıca sardım. O Dmitri’nin kurduydu bana şu an güç veren yegane şeydi.

“Neden bunu yapmak zorundayım? Neden ona ihanet ederek gitmek zorundayım” sesim ağlamaktan pürüzlü ve kısık çıkmıştı. Kulaklığıma tekrar onun nefesi ve kalın umursamaz sesi geldi.

“Bu Moskova görevinde beni oyuna getirmenin bedeli kotyonok.” Onun sözleri ile asansörde Vladmir’le karşılaştığımız an geldi. Ben onun Mr. Vasiliev olarak bildiği Dmitri’nin kucağındaydım ama yüzüm ona sığındığım için görünmüyordu yine de Vladimir’in soğuk bakışları tüm bedenimde gezinmişti. Şimdi olduğu gibi…

Kısaca etrafa bakıp ondan bir iz aradım Vladimir’in içeride bir adamı varsa mutlaka dışarı da gözcüleri vardı. Islak gözlerimden etrafı bulanık görüyor, hiçbir şeye odaklanamıyordum ama onun buz gibi bakışlarını her yerimde hissediyordum.

Benim her sözümü duyan Vladimir’le nasıl baş edeceğimi bilmemek kalbimin üstünün bir buzla kaplanmasını neden oluyordu. Soğuk, kimsesiz, yalnız.

Bugün tüm ekip Dmitri’nin kulübesinde toplanacaktı. İçlerinden bir kişi daha haindi ama hangisi? Kime güveneceğim yine muamma olmuştu.

“Bunu yaparsam” dedim sesim titreyerek. Derin bir nefes alıp devam ettim. Parmaklarım yine Korsha’nın siyah postunda gezindi.

“Dmitri’ye ihanet edersem kimseye zarar vermeyeceğine nasıl emin olacağım” Kimsenin zarar görmemesi için onunla gitmek zorundaydım ama geride benim yüzümden zarar gören birileri olmasına dayanamazdım. Onun cevabını beklerken yavaşça parmaklarımı Korsha’nın postundan çekip ayağa kalkmaya çalıştım. Karlı orman gözlerimde, ruhumun öldüğü yer olarak yer edinirken onun soğuk sesi kulaklığıma geldi.

“Emin olmazsın kotyonok. Volkov’un seni öylece bana vermeyeceğinden eminim. O yüzden sana sadece Lena ve bebeğinin garantisini verebilirim” onun sözleri hiç inandırıcı değildi ama denemekten başka çaremde yoktu. Bu şeytanla yapılan bir anlaşma gibiydi. Vadettiği cennet bile tehlikeliydi. Onun cenneti ateşlerle çevrili, ışıktan yoksundu. Orada Lena ve bebeği olmasa hiç düşünmeden onun cehennemine girmeye razıydım çünkü ben onun cehennemine bir kere tanık olmuştum ve Dmitri için her şeye katlanırdım. Vladimir’in soğuk cehennemine bile…

Üstüme başıma biraz çeki düzen verip adımlamaya başladım. Bacaklarım titrerken sol elimin üstündeki yaraya baktım. İvan’a güçlü bir yumruk atarken benimde bedenimde izleri kalmıştı. Sağ yanağımdaki yangı geçmişti ama dudağımın orası ve çevresi hala sızlıyordu.

Umarım Dmitri beni bu halde görmezdi ona nasıl bir açıklama yapardım hiç bilmiyordum. Aradan dakikalar geçerken kulübenin ahşap yapısı görünmeye başladı. Akşam olmasına az kalmıştı ama kulübenin önünde Dmitri’nin askerleri çoktan gelmiş, sigara içerek birbirleriyle konuşuyorlardı.

Adımlarım hızlanırken Korsha benden önce koşarak kulübenin karlı yoluna girdi ve şiddetle uluyarak kendince Dmitri’yi çağırmaya başladı. Bende onun arkasından kulübenin yoluna girerken askerleri beni görmüş, sohbetlerine kısa bir ara vermişlerdi. Aralarında gördüğüm kadarıyla Ha-jun’da vardı ve bana bakarken gözleri kısıldı. Elindeki sigaraya atıp bana doğru gelmek için hareketlendi.

Tam bu sırada ahşap terasta Dmitri’nin heybetli bedeni göründü. Albayla görüşmesi çoktan bitmiş yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı. Kamuflajlarının içinde yenilmez bir duruşla hemen Korsha’ya baktı ve bakışları aceleyle bana dönerken Korsha tekrar uludu. Dmitri hızla merdivenleri inerken asi siyah saçları dağıldı ve omuzları gerildi, ters bir şeylerin olduğunu anında sezmişti. Benim olduğum yere hızla gelirken siyah gür kaşları çatılıydı.

Bende ona birkaç adım atarken kulaklığıma Vladimir’in soğuk sesi yankılandı ve bedenim onun sesiyle kasıldı.

“Lena görüş açımda Kotyonok eğer sevgili Dmitri senden şüphelenirse kız ve bebeği ölür” dudaklarım gerilirken Dmitri sert çehresiyle beni baştan aşağı süzüp karanlık gri gözleri dudağımın sağındaki küçük yarada durdu. Çenesi kasılırken bende birkaç adım atıp kendimi onun güvenli göğsüne sokulurken buldum. Kollarım beline sarılırken burnum onun kehribar kokusuyla sızladı. İri eli yüzüme gelip çenemi kavradı ve başımı yukarıya doğru kaldırdı. Gözleri tekrar dudağımdaki yaraya gelince yüzümü çevirmeye çalıştım. Dmitri’nin şüphelenmemesi için kendimi hemen toplamam gerekti.

“Kim yaptı bunu?” başparmağı dudağımdaki yaraya gelirken sesindeki tını titrememe neden olacak kadar soğuktu. Onun sert sesine inat gözlerimi yüzüne çıkararak baktım. Gri gözleri karanlık bir gece gibi olmuş kirli sakallı çehresi oldukça gergin görünüyordu.

Dudaklarıma zoraki bir gülümse oturtup gri gözlerinin en derinine baktım. Lütfen beni gör diye yalvaran iç sesime inat sakince konuşmaya çalıştım.

“Kim yapabilir ki? Korsa ile yürüyüşteydik ve ayağım takılınca fena bir şekilde düştüm. Bak elimde biraz yaralandı.” Diye sol elimin üstündeki yarayı ona gösterirken Korsha hırıltı bir şekilde uludu. Zeki kurt Dmitri’ye yalan söylediğimi anlamış gibi tekrar uluyunca kulaklığıma yine onun sesi geldi.

“Dmitri daha fazla şüphelenmeden lanet kurdunu sakinleştir” Vladimir’in sesi omurgamdan aşağı bir ürperti gönderirken diğer elimi Korsha’nın başına koyarak onu sakinleştirmek için siyah postunu usulca okşadım. Dmitri’nin koyu bakışları sol elimdeki yaradan yüzüme çıktı ve gri gözleri kısılarak yüzümün her noktasını incelemeye başladı.

Hiç beklemediğim anda askerlerine sert bir emir verirken gri gözleri gözlerimden hiç ayrılmadı.

“Ha-jun ve Felix ormanı tarayın hemen” şüphe onunda damarlarına sızarken derince yutkundum. Onun ne kadar başarılı ve yetenekli bir asker olduğunu göz ardı etmek imkansızdı. Kulaklığıma yine onun keyifli sesi geldi.

“Tarayın bakalım ormanı kim ne bulacak merak ediyorum.” Vladimir’in de kendince aldığı önlemler bu işin uzun bir süredir planlandığını gösteriyordu.

Kollarının arasından titrememek için kendimi öyle bir sıkmıştım ki nefes almakta bile zorlanıyordum ama dışarı ona gösterdiğim oyunculuk oldukça takdire şayandı. Dmitri önce sol elimin üstündeki yarayı usulca öptü, sonra arkasında bizi merakla izleyen askerlerine aldırmadan sıcak dudakları benim dudağımdaki küçük yarayı usulca bir öpücük bıraktı.

Kolları bedenimi sararken ona son defa sarılmanın acısı kalbime hançerlerin sokulması gibiydi; Acı veren bir güven, beni yakan bir huzur, ölüm kadar soğuk bir şefkati tattım son defa onun bana her daim açık kollarında.

Bu öyle bir şeydi ki boğazımdaki yumru büyüdükçe büyüdü. Sonunda beni yutan büyük bir ihanet yumağına döndü. Başımı onun göğsünde kaldırıp onun gri parlak gözlerine baktım.

Saatler sonra ihaneti tekrar tattıracağım adamın gözlerine baktım.

İçim kan ağlarken onun çapkın bir gülümsemeyle konuşan sesini duydum.

“Bedeninde sadece benim izlerim olabilir moya krasavitsa kendine dikkat et, sen benimsin ve benim olana sen bile zarar veremezsin malen’kaya devochka” küçük kız

Onun kolları arasında bulduğum güven canımı yakarken Vladimir’in soğuk kahkahası kulaklarımı tırmaladı.

“Aferin kotyonok umarım benim kollarımın arasında da aynı oyunculuğu sergilersin” midem dehşetle bulanırken gözlerimi sıkıca kapadım. Derin bir nefes alıp onun cehennemden gelen sesini duymamaya çalıştım. Parmaklarım Dmitri’nin kamuflajını sıkarken beni tek hamlede kucağına aldı.

“Güzelim iyi misin?” kolları bedenimi sıkarken başımı onun göğsüne yasladım.

“Evet sadece biraz uzanmak istiyorum” dedim. Vladimir’in uygunsuz teklifiyle midem bulanmış, kulaklarım uğuldamıştı. Daha fazla onun gözlerine bakarak yalan söylemek istemeyen beynim resmen kendine reset atmıştı. Onun kehribar kokusunu solurken burnum sızladı.

“Sen biraz dinlen güzelim bende ekibimle konuşup hemen yanına gelirim” beni ahşap merdivenlerden yukarı çıkarıp odasındaki yumuşak yatağa nazikçe koydu. Gözlerimi açtığım anda Dmitri hayranlıkla bana bakıyor, gri gözleri bir elmas gibi parlıyordu. Onun bana olan bakışları canımı yakarken ona birazdan nasıl ihanet edeceğimi düşündüm. Gözlerimin ardı sızlarken usulca dudağıma yaklaşıp bana son bir defa tutku dolu bir öpücük bıraktı.

Dudaklarımdan ayrılan sıcaklık geride ılık bir his bırakırken onsuz nasıl nefes alacağımın düşünceleri kalbimin her odasını karanlığa gömdü. Başımın üstüne konan küçük bir buse ile Dmitri yataktan kalkıp kamuflaj ceketini berjere koyarak odasındaki dış kapıya gitti ve son bir kez bakışları üzerimde gezinirken dudaklarında özlem dolu bir gülümseme geçti.

O gittiği an gözlerimden akmaya hazır gözyaşları beni karşılarken ağlamamak için derin bir nefes alıp parmaklarımı avucuma gömdüm. Hemen ayağa kalkıp dışarı baktım askerleri yavaş yavaş geliyor ikinci hainin kim olabileceğini düşüncelerimde bir savaş veriyordu.

Görüş açıma tekrar İvan’ın girmesi ile bedenim buz keserken İvan yavaş ve hafif topallayan adımlarla durdu ve direk benim pencereme bakarak soğuk ukala bir gülümseme gönderdi.

“Aşağılık adam” fısıltım kulaklığımdan onlara yayılırken İvan’ın bakışları aniden benim penceremden başka bir yöne kaydı ve adımları bir iki adım geri gitti. Ben merakla eğilip bakacağım zaman Korsha hırlayarak İvan’ın üstüne gelmeye başladı. Onu uzaktan Dmitri’nin sert sesi durdurdu. Kendisini göremedim ama sert ve buyurgan sesini duymak bana şimdi yapacağım şey için güç vermişti.

Vladimir sadece sesimi duyuyordu ve uzaktan beni izliyordu. Onun için kendimi hemen odadaki banyoya atıp üzerine iki kere kilitledim. Derin bir nefes alırken parmaklarım bir kağıt ve kalem bulmak için dolapları kurcaladı. Sonunda işime yarar bir şey bulduğumda içimdeki küçük umutla kalbim hızla atmaya başladı.

Lavabonun suyunu açıp fazladan ses oluştururken Vladimir’in hiçbir şeyden şüphe etmemesini sağladım. Titreyen kalemle başımdan geçenleri kağıda aktarmaya ve Dmitri’den af dilemeye başladım.

 

Sevgilim ve Her şeyim;

Yetim bir kız olarak büyümek beni ne kadar savaşçı bir kız yapsa da seni gördüğüm an tüm savaşları kaybettiğimi anladım. Amansızca sana çekilen yüreğim ve gri gözlerine esirliğim hayatımda tattığım en güzel yenilgiydi.

Amacım sana yalan söylemek değildi. Hele ki seni kandırmak hiç değildi. Şimdi söyleyeceğim şey için senden özür dilerim ama geçerli sebeplerim olduğunu bil.

Bayan Koroleva benim. Haftalardır aradığın Katre Koroleva benim.

Vladimir’in beni hapsettiği depodan kaçarken senin ve ekibinin onun babasıyla ortak iş yaptığınızı duymuştum ve çok korkuyordum. Buradan kaçarken senin kulübenin yakınında bir kaza yaptık ve ben peşimdeki adamlardan kaçarken tesadüfen senin kulübene denk geldim ve amacım senden yardım isteyip ülkeme dönmekti ama senin Volkov olduğunu öğrendiğim an çok korktum tekrar beni Vladimir ve adamlarına geri göndermenden korktuğum için sana gerçekleri bir türlü söylemedim.

Ta ki bugüne kadar sana tüm gerçekleri anlatmaya yemin ettiğim gün ekibindeki iki hain tarafından tehdit edildim. Hem de Lena ve daha kimsenin bilmediği bebeği üzerinden. Sana ihanet etmeye zorlandım sevgilim. Hainin birisi İvan, üzerime dinleyici yerleştirdikleri için tüm bunları yüzüne söyleyemedim konuştuğum an sen ve ekibini öldürecekti.

Ben senden sadece soyadımı sakladım sevgilim. Beni Albaya teslim etmen uğruna bile sana gerçekleri bugün söyleyecektim. Bana öyle demiştin gerçekleri bana anlatabilirsin demiştin. İşte tüm gerçekler bunlar sevgilim.

Seni seviyorum ve daima seveceğim Dmitri hoşça kal.

Sadece senin Katren

Yazdıklarımı bir kez daha okurken nefesim hızlandı ona büyük bir yalan söylemiştim ama zorunda kaldığım sebepler yüzünden ona gerçekleri söyleme fırsatım olmamıştı. Ona yazdığım bu mektupla beni affetmesini beklemiyordum. Sadece ona ihanet etmek zorunda kaldığımı bilsin istiyorum. Tekrar sevdiği kadın tarafından ihanete uğramak biliyordum ki onu fazlasıyla canını yakacaktı ama bu yazdığım mektup hiç olmazsa onu sevdiğimi, onu bir amaç uğruna kullanmadığımı ona sırılsıklam aşıkken neden ihanet etmek zorunda kaldığımı gösterecekti.

Banyonun su sesini kapatıp yavaşça odamıza girdim. Şöminenin önündeki berjere koyduğu kamuflaj ceketini alıp onu derince koklayınca burnum sızlayarak tüm kehribarları soludum ve titreyen parmaklarımdaki mektubu onun sol iç cebine koydum. Parmaklarım iç cebindeki kadife sert bir şeye değince ince kaşlarım çatıldı ve parmaklarım kare kutuyu kavradı. Kalbim sıkışırken onu bulduğum yerden çıkardım. Elime aldığım kadife küçük kutuyla ceket elimden yere düşerken nefesim kesildi.

Bu bir yüzük kutusuydu. Dmitri’nin ceketinde böyle bir şey bulmayı ummadığım için şaşkın bir nefes verip tam konuşacağım zaman kulağımdaki derin hırıltılı bir nefes geldi. Elim, şaşkınlıkla açılan dudaklarımı kaparken gözlerim doldu. Siyah kadife kutuyu açtığım an kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Zarif taşlardan yapılmış oval bir tektaştı. Gözyaşlarım yanaklarıma sızarken verdiğim nefesim titredi.

Dmitri bana evlenme teklifi edecekti ve ben ondan bu kelimeleri duymadan ona ihanet edecektim. Kalbim acıyla doldu. Midem kasılırken dudaklarım titredi. Sonunda kendi hayatıma yön vereceğim zaman yine Vladimir devreye girip o hayallerimi baltalamıştı. Kapının dışında duyduğum narin adım sesleri ile yüzüğü hızlıca kapattım ve yere düşen kamuflaj ceketini alıp onu mektubumun yanına koydum. Tam bu anda kapım narince tıklatılıp içeriye cıvıltılı bir sesle Lena girdi.

“Katre senden bir şey istesem.” Şen sesi kulağıma gelirken hemen gözyaşlarını silerek ona döndüm. Dudaklarındaki şen gülümseme donarken yüzü ciddileşti ve hızlı adımlarla karşıma geçti

“Katre iyi misin?” dedi dudağımdaki yaraya ve ıslak gözlerime bakarak

“Dmitri senin düştüğünü söyledi ama bunun için ağladığını söylememişti.” Onu sesini duydukça içimdeki ağırlık arttı ve gözlerim onun daha canlı duran yüzünde ve düz karnında dolaştı.

“Ağlamıyordum hem boş ver şimdi beni asıl sen nasılsın? Sabaha göre daha iyi gördüm seni tıpkı eskiden olduğu gibi neşelisin”

Kısa bir duraksamanın ardından onunla neden ağladığımı konuşmak istemediğimi anlamış ve bana anlayışla bakmıştı. Dudakları her iki yanına kıvrılırken koluma giren kızın neşeyle kıkırdayarak bana yaklaştı. İri gözleri ışıldayarak parladı ve o özlediğim melodik sesiyle şakıdı.

Bölüm : 16.06.2025 20:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...