5. Bölüm

5. Bölüm

Kübraa
vanessa_y

 

 

5.Bölüm

 

 


Bir çift göze aşık olursun, sonra bütün gözlere kör.

 

 

-Cemal Süreya

 

 

 

🕯️⚖️🪄🐚✨🦪☄️

 

 


Ben bu kutup ayısından neden bir türlü kurtulamıyordum? Evren bana gerçekten götüyle gülüyordu.

 

 

 

Barın içeri elindeki dosyayla girip tekmil verdi. Benim aksime beni gördüğünde şaşırmamış gibiydi ya da öyle davranıyordu.

 

 

 

Gözleri kısa bir anlığına bana, hayır kızıl düz saçlarıma değdi.

 

 


Kesinlikle saçımla bir alıp veremediği vardı.

 

 

​​​​​

 

 

Amcam, "Gel oğlum gel."dedi, gülümseyerek.

 

 

 

Barın amcamın yanına gelip elindeki dosyayı amcama uzattı, amcam alıp okumaya başladı ve dosyayla alakalı olduğunu düşündüğüm bir konuşma yaptılar, konuşmaları bittikten sonra amcam beni gösterip "Barın, bu Çilen benim yeğenim ama gözümde kızım Alya'dan bir farkı yok ve artık Çilen bu karargahta savcı olarak çalışacak."dedi. Ben tam zaten tanıştığımızı söyleyeceken amcam bu sefer Barın'ı göstererek "Çilen, bu da Barın en sevdiğim askerlerinden biri Kaner'den bir farkı yok gözümde çok severim umarım siz de iyi anlaşırsınız."dedi.

 

 

 

Ya ya ne kesin iyi anlaşırdık!

 

 

 

Ben tam yine tanıştığımızı söyleyeceken Barın elini uzatıp "Tanıştığımız memnun oldum savcı hanım."dedi, 'savcı hanım'ı vurgulayarak. Tam gözlerimin içine bakıyordu ve bu biraz garip hissettirmişti...

 

 

 

Sonunda "Biz zaten tanışmıyor muyuz yüzbaşım?" dedim, ' yüzbaşım ' ı vurgulayarak ve böylece onu araştırdığımı anlamıştı, ben de zaten onu araştırdığımı anlasın diye söylemiştim.

 

 

 

Dudakları kıvrıldı "Tanışma karşılıklı yapılan bir şey, siz sadece isminizi ve mesleğinizi söylemiştiniz, gerçi siz beni araştırmışsiniz ama bence şimdi düzgün bir şekilde tanışalım."dedi uzattığı elini göstererek.

 

 

 

"Öyle olsun." diyip uzattığı elini tuttum, soğuk elimin, sıcak eline temas etmesiyle tüylerim diken diken oldu, bir kaç saniye sonra elimi elektrik çarpmış gibi çektim. Amcama bakıp "Ben sorguya gireyim artık." dedim.

 

 

 

Amcam, "Barınla gidin, normalde dışardan gelen sorulara bakmıyor ama bakan kişi izinde o yüzden Barınla gidin sonra da seni timlerle, diğer savcıyla falan tanıştırır karargahı gezdirir." dedi.

 

 

 

"Gezdirmesin işi falan vardır yüzbaşının."demiştim ki, Barın "Yoo işim yok gezdirdim."dedi, ona döndüğümde hafif hafif sırıtıyordu.

 

 


Pislik ayı, yine benimle uğraşıacaktı.

 

 

​​​​​​

 

 

İtiraz etmek için konuşacaken amacam anlayıp,"Tamam çıkın artık işim gücüm var." diyer resmen bizi odadan kovdu.

 

 

 

Somurta somurta odadan önce ben çıktım, Barın geliyor mu diye bakmak için arkamı dönmemle alnımı çok sert bir sesle bir bedene çarpınca alnımdaki acıyla istemsizce "Ah!" diye inleyip elimle alnımı tuttum.

 

 

 

Barın endişeli bir sesle "İyi misin? Çok sert çarptın." dediğini duydum.

 

 

 

Elimi alnımdan Biraz çekip ona bakacaken göğsüyle göz göze geldim kafamı kaldırınca, hafifçe eğilmiş endişeli bir şekilde bana bakıyordu.

 

 

 

Biraz fazla mı yakındık sanki?

 

 

Hem bu adam bu kadar uzun muydu?

 

 

Gerçi devrede boy vardı ama...

 

 

 

"İyiyim, sorun yok." dedim. Biraz geriye çekilmeye çalışınca belindeki elinin varlığını daha yeni fark etmiştim, elini çekti.

 

 

 

Gözlerim tekrardan kamuflajına çarpınca sol göğüsünün üstündeki kırmızı ruj lekemi görmemle gözlerim biraz açıldı, "Çok özür dilerim." diyip çantamdan ıslak mendil çıkarıp kamuflajındaki ruj lekesini silmeye çalıştım.

 

 


Bir saniye niye şu an bu kutup ayısının üstünü siliyorum?

 

 

​​​​​​

 

 

Elimdeki ıslak mendili eline tutuşturarak, "Sen sil istersen benim silmem çok doğru olmaz."dedim

 

 

 

Islak mendili aldı, kafasını eğip silmeye başladı.

 

 

 

Küçücük bir sorun vardı... Bu ruj su geçirmezdi.

 

 

 

Alt dudağımı dişlemeye başladım, neyse ki leke geçmişti yani en azından dikkatli bakıldığı sürece gözükmüyordu

 

 

 

Kafasını kaldırmadan bana baktı "En sevdiğim kamuflajımdı."dedi.

 

 

 

Mahcup bir sesle "Üzgünüm, yenisini alırım olur mu?"dedim.

 

 

 

Daha fazla geçmeyeceğini anlayınca silmeyi bırakıp kafasını kaldırdı "Böyle bir şey için üzülme, gerek yok hadi gidelim kızıl kafa." dedi.

 

 

 

Yürümeye başladı, onu takip ederken bana 'kızıl kafa' dememesini söyleyip kızacaken, "Bende özür dilemek yerine dün hayatını iki kere kurtardığım için bana teşekkür etmelisin."dedi.

 

 

 

Pislik.

 

 

 

"Bence sende bana teşekkür etmelisin."dedim. Asansörün önünde durduk, gelmesi için düğmeye basıp, "Neden?"diye sordu.

 

 

 

Asansör gelmişti "Seni dava etmediğim ve seni şu ana kadar kendimi tutup boğmadığım için." diyip asansöre bindim.

 

 

 

Arkamdan o da asansöre binerken gülme sesini duydum.

 

 

 

Aynanın yanında durdum o da benim çaprazımda yani kapının yanında durdu asansörün bir düğmesine basıp telefonuyla ilgilenmeye başladı. Bende çantamdan, dün akşam evde incelediğim Faruk ve Selim'in dosyasına göz gezdirdim, sorguda ne soracağımı kafamda az çok planlarken asansörün kapısı açıldı.

 

 

 

Barın kampının yanında olduğu için geçmesini bekledim fakat o sensörlü kapı kapanmasın diye elini kapıya uzatmış hala bekliyordu, dayanamayıp "Neyi bekliyorsun?"dedim.

 

 

 

Kafasını telefondan kaldırıp"Geçmeni bekliyorum, sen neyi bekliyorsun?" Dedi.

 

 

 

"Bende senin geçmeni bekliyordum."diyince uzatmayıp "Kadınlar önden."dedi.

 

 

 

Yanımdan geçip asansörden çıkarken güldüm, "Dünü hatırlamasam çok centilmen olduğunu söylerdim fakat hafızam gayet iyi."dedim.

 

 

 

O da asansörerden çıkıp yanımda yürümeye başladı, "Bunu sonra konuşuruz, önce Faruk'un sorusuna mı, Selim'in sorgusuna mı gireceksin?"dedi.

 

 

 

"Faruk."dedim.

 

 

 

Koridorda bir sürü kapı vardı, etrafı incelerken telefonum çaldı, çantamdan çıkartıp ekrandaki yazıya baktım.

 

 

 

Ayaz... Arıyor...

 

 

 

Telefonu açıp "Efendim Ayaz."dedim.

 

 

 

Ayaz, "Savcım, Aleyna Çelik'in cinayet dosyası için incelenen kamerayla ilgili bir şey olursa haber ver demiştiniz, kamerada ilerleme katledildi iki, iki buçuk saate açılacağını söylediler."

 

 

 

"Tamam Ayaz, teşekkür ederim. Bir gelişme olursa haber verirsin. Faruk'un, Selim'in akrabası, yakını, son günlerde kimlerle görüşmüş? Ne yapmış? Detaylı bir şekilde istiyorum, özellikle Faruk'un. Bir de ben sana söylemeyi unuttum, artık Ateş karargahına da bakacağız. Bu gün muhtemelen burdayım dosyalarla beraber gel beraber bakalım daha çabuk biter."dedim.

 

 

 

"Tamam savcım." Dedi, telefonu kapattık.

 

 

 

Barınla biraz daha yürüdükten sonra bir kapının önünde durdu "Burası." dedi.

 

 

 

Kapıyı açıp içeri girdik, küçük bir odaydı duvarda diğer odayı gösteren bir cam, camın yanında o odaya açılan kapı, camın önünde ise dikdörtgen bir masa, üzerinde bilgisayar ve bir kaç dosya vardı. Camdan içeri baktığımda içerde iki kolu, bacağı,ve burnu sargı bezi ile sarılıydı, yüzünde yer yer morluklar vardı.

 

 

 

Biz içeri girince içerdeki iki askerde ayağa kalktı. Askerlerden birinin, kısacık kahverengi saçları, saçlarıyla aynı renk gözleri vardı, çok sert bakıyordu, daha yeni kestiği belli olan sakalları yer yer çıkmaya başlamıştı, boyu gerçekten çok uzundu.

 

 

 

Yanındaki askere baktım, dalgalı kumral sacları vardı diğer asker kadar olmasa da o da uzundu.

 

 

 

Topuklu ayakkabı giydiğim halde yanlarında çok kısa kalıyordum.

 

 

 

Barın'ı görünce sırasıyla tekmil vermeye başladılar önce, diğerine göre daha uzun olan, "Üsteğmen Pars Öztaş, Van, emredin komutanım."dedi.

 

 

 

Yanındaki kumral asker, "Teğmen Aras Korkmaz, İzmir, emredin komutanım." Dedi.

 

 

 

Barın "Rahat."dedi, beni gösterip "Sorguya girecek savcı aynı zamanda artık karargahımızın yeni savcısı. Tanışın."dedi.

 

 

 

Ne bu kadar mıydı? Tanıştırmaycak mıydı?

 

 

 

Adının Pars olduğunu öğrendim kişi "Üsteğmen-" diye tekmil vermeye başlayacaken, hafifçe gülümseyip elimi biraz yukarı kaldırdım "Tekmile gerek yok düzgün bir şekilde tanışalım, tabi sizin için bir sorun yoksa."dedim ikisine bakarak.

 

 

 

Onlardan bir hareket gelmeyince elimi Parsa doğru uzatıp " Çilen Yamaç." dedim sıcak bir sesle.

 

 

 

İkisi de Barın'a bakıyordu, Barın "Sıksanıza oğum elini, ne bana bakıyorsunuz?"diyince Pars elimi tuttup "Pars Öztaş." Dedi.

 

 

 

Elimi çekip Aras'a uzattım "Aras Korkmaz, karargaha hoşgeldiniz savcım."dedi.

 

 

 

"Hoşbuldum."dedim

 

 

 

Barın, "Doktor ne dedi?"diye sordu.Tekrar Faruk'a baktım.

 

 

 

Aras, " Sağ kolunda kurşun kemiği sıyırmış, sol kolunda kemik tuz buz olmuş, burnunda kırık varmış, ayağında kurşun kemiğe gelmiş zor iyileşir dedi. Ha bir de artık malum yerine nasıl tekme attıysanız bir daha çocuğu olmayabilirmiş. Yani kısacası adamı temiz dönmüşsünüz komutanım." dedi.

 

 


Oha... Pestili çıkmış, ama hak etmişti pislik saçımı bozmuştu.

 

 

 

Barın "Ben dövmedim oğlum elimi bile sürmedim sadece iki tane masum kurşun sıktım. Savcı hanım dövdü." Dedi 'savcı hanım'ı bastırarak.

 

 

 

Hepsinin bana baktığını hissedince onlara döndüm, hepsi bana bakıyordu, "Ne ver yani adamın kolunu ve burnunu kırıp, bir daha çocuğu olmayacak hale getirdiysem öldürmedim sonuçta."dedim kendimi savunarak. Aras gülecek gibi oldu ama son anda kendini tuttu.

 

 

 

Öldürmemiştim sonuçta...

 

 

 

​​​​

 

 

"Her neyse giriyorum artık içeriye." dedim.

 

 

 

Odanın kapısını açıp içeri girdim. Faruk'un gözleri kapıya döndü beni görünce "Çıkarın bu karıyı!" Diye bağırmaya başladı, yanına yaklaştığımda kaçmaya çalıyordu fakat elleri kelepçeyle masaya bağlanmıştı.

 

 

 

"Tepinmeyi kes."dedim sert bir sesle. Kıpırdamayı bıraktı. Karşısındaki sandalyeye oturdum, elimdeki dosyayı masada kendi önüme koydum. "Aleyna Çelik'i tanıyor muydun?" Dedim.

 

 

 

Muhtemelen konuşmayacaktı para için her şeyi yapardı. İkisini de detaylı bir şekilde araştırmıştım, Faruk sert, para için her şeyi yapacak biriydi, konuşacağını sanmıyordum. Selim ise biraz saftı, ailesine düşkündü muhtelen onu ailesinden vurursam Selim konuşacaktı.

 

 

 

Bilerek önce Faruk'un yanına gelmiştim belki konuşur diye bir şans vermek istemiştim.

 

 

 

Tahmin ettiğim gibi "Konuşmayacağım."dedi.

 

 

 

Şansımı biraz daha denemek için "Hamile karın, yedi yaşındaki oğlun ve on sekiz yaşındaki kızın böyle bir şey yaptığını öğrenince ne yapacaklar, ne düşünecekler?" Dedim. Devam edip, "Ben sana söyleyeyim karın muhtemelen boşanmak isteyecek, belki ailesiyle problem yaşayacak, oğlun ve kızın iğrenç bir babaları olduğunu düşünecekler, doğmamış çocuğun babasız büyüyecek, zamanla senden nefret edicek diğerleri gibi, kısacası hepsi perişan olucak."dedim.

 

 

 

Sıktığı çenesinden sinirlendiğini anlamıştım " Sana ne lan sana ne konuşmayacağım sana ne!" Diye bağırdı.

 

 

 

"O sesini bana bir daha yüksektirsen ses tellerini kopartırım."dedim.

 

 

 

Artık nasıl bir ses tonuyla söylediysem, yutkunup, "Konuşmayacağım, avukatımı istiyorum." Dedi sessizce.

 

 

 

Konuşmayacağını anlayınca, " Peki bunu söylemek zorundayım eğer konuşursan cezan biraz olsun hafifleyecek, hala konuşmak istemiyor musun?" Dedim.

 

 

 

"Hayır."dedi.

 

 

 

Masadaki dosyalarımı alıp odadan çıkacaken durup omzunun üstünden Faruk'a dönüp "Aleyna Çelik," diyip devam ettim, " O gün öldürülen kadın, o kadının yerinde senin kızın da olabilirdi."diyip odadan çıktım.

 

 

 

Barın hala camdan Faruk'a bakıyordu "Gidelim." Dedim.

 

 

 

Odaya girdiğimiz kapıya yönelince gideceğimizi anlayınca odadakilere dönüp "Tanıştığımıza memnun oldum, bir sorun olursa çekinmeden yanıma gelebilirsiniz."dedim.

 

 

 

Aras, Parsı'ın konuşmayacağını anlayınca "Bizde memnun olduk savcım."dedi.

 

 

 

Barınla birlikte odadan çıkıp yan odaya girdik.

 

 

 

Bu oda da diğer odanın aynısıydı tek fark içerde Selim'in olmasıydı.

 

 

 

Odaya girdiğimizde odadaki biri kadın diğeri erkek, iki asker de ayağa kalktı.

 

 

 

Askerlerden kadın olan, kahverengi dalgalı saçlarını bağlamıştı, küçük burnu, açık kahverengi gözleri, muhtemelen benden bir kaç yaş küçüktü, boyu benim boyumdan da biraz kısaydı.

 

 

 

Sonunda benden kısa birisi.

 

 

 

Diyer askere baktım, koyu kahverengi saçları ve gözleri vardı, saçlarının arasına yer yer beyazlar çıkmıştı, yüzü hafif karışmaya başlamıştı, yaşı da otuz sekiz-otuz dokuz civarında olmalıydı, tanıdık bir yüzü vardı.

 

 

 

Önce adam temlik verdi, "Kıdemli üsteğmen Haktan Yenal, Kars"dedi.

 

 

 

Kadın,"Üsteğmen Balca Kılıç, Eskişehir, emret komutanım."dedi.

 

 

 

Barın beni gösterdi "Kendisi sorguya girecek savcı aynı zamanda karargahına da yeni savcısı adıda, "diyip bana bakıp devam etti, "Çimen Yamaç."dedi.

 

 

 

Bir saniye ne! Çimen mi?

 

 

 

Hızla kaşlarımı çatıp sinirle ona dönünce gülmemek için kendini zor tuttuğunu gördüm.

 

 


Bilerek yapmıştı pislik herif!

 

 

 

"Çilen, Çilen, Çilen adım Çilen Yamaç, çimen değil Çilen."dedim sinirle.

 

 

 

"Yanlışlıkla söyledim hem benziyor çok da bir farkı yok." Dedi ona sinirle baktım.

 

 

 

 

🕯️⚖️🪄🐚✨🦪☄️

 

 

Ballarr selam 💖 bölümü nasıl buldunuz özellikle ruj sahnesini 💋 yorumlarınızı merakla bekliyor olacağım, lütfen sadece yeni bölümü sormak için yazmayın yorumlarınızı gerçekten merak ediyorum. Kitabı yorumlarınıza göre de biraz yönlendirmek istiyorum✨, eğer yaptığınız yoruma kötü bir şey söylenir diye çekiniyorsanız, asla öğle bir şey benim açımdan olmayacak eğer başka biri yaparsa yorumu silip o kişiyi engellicem merak etmeyin.

 

 

 

🪄Oylarınızı bekliyorumm😽🌟💓

 

 

 

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere ballarımm 🪄 🤍🫶🏻

Bölüm : 05.01.2025 13:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...