
10.BÖLÜM
Öylesine güzel bir gökyüzünün altında bu kadar kötü insanlar nasıl yaşayabiliyordu?
-Dostoyeski
🕯️⚖️🪄🐚✨🦪☄️
Çilen lise birdeyken, okulun ilk günü...
Alarm sesiyle gözlerimi açtım, tam homurdanacakken bir şeyi hatırladım.
BU GÜN OKULUN İLK GÜNÜ, YANİ LİSENİN İLK GÜNÜ!
Çok heyecanlıydım!
Hemen odamdaki banyoya girip önce elimi yüzümü yıkadım. tekrar içeri girip okulun üniforması olan, lacivert pileli etek, üstüne yakaları lacivert kurdele ile birleştirilmiş beyaz gömleği ve lacivert ceketi giyerken yüzümde kocaman bir gülümseme vardı.
Makyaj masama geçip, doğal bir makyaj yaptım, kızıl ve turuncu renginin karışımı olan saçlarımı da düzleştirip beyaz bir bandana taktım fakat heyecandan elim ayağım dolanıyordu.
Ayağa kalkıp boy aynasına baktım, gözüme çarpan kötü bir şey yoktu. Kötü bir şey olmaması yüzümü güldürürken odamın kapısı çaldı, "Gelebilirsiniz." dediğimde içeri giren kişi bütün moralimi bozmaya yetmişti.
İçeri giren kişi, evimizin hizmetlisi Begüm ablaydı, elinde de bir kahvaltı tepsisi vardı. Yani kısacası, annem bu gün yüzünüzü görmek istemiyorum, beni uğraştırmayın ve odanızda yiyin demek istiyordu.
Bu gün bile mi?
Ama neden? bu gün lisenin ilk günüydü, o kadar mı sevmiyordu?
Hayır, Çilen seviyor sadece biraz işi olabilir.
Yine de bütün modum düşmüş, gülümsemem yavaş yavaş sönmüştü.
Begüm abla tepsiyi masama bırakırken bana üzülerek ve acıyarak bakıyordu. Eminim o da içinden nasıl bir annem olduğunu sorguluyordur.
Begüm abla kapıyı açmış çıkacakken, "Begüm abla." dediğimde tekrar bana döndü fakat sonradan fark ettiğim şey, tek bana dönen kişi Begüm abla değildi.
Kapının önünden geçen annemde bunu duyup kızgın gözlerle bana döndü.
Hayır, şu an burda olup bunu duymamalıydı.
Sinirli adımlarla içeri girip bir bana bir Begüm ablaya bakıyordu, en son tekrar bana bakarak, "Sana daha kaç kere söyleyeceğim Çilen? Sana kaç kez şu hizmetçilerle konuşma muhatap olma dedim! Abla ne ya? Abla ne? Onlar mı bizim hizmetçimiz yoksa biz mi onların hizmetçisiyiz belli değil! Şunların seviyesine inme!" dedi.
Daha çalışanının ismini bile bilmiyordu.
"Ama-"
"Kes o sesini Çilen. Sen hangi aileden geldiğinin farkında mısın? Bir kez daha böyle bir şey olursa onu kovarım. Duydun mu beni!"
Bengü ablanın kocası ölmüştü ve hasta çocuğuna bakmak için bu işe girmişti, eğer onu kovarsa başka bir iş bulması nerdeyse imkansız hale gelirdi çünkü annem kovduğu kişileri işinden ettiği yetmiyormuş gibi birde başka yerde çalışmasına engel olurdu. bir keresinde bunu sorduğumda cevabı 'hata yapmaktan korkarlar yani bana daha iyi hizmet ederler' olmuştu.
O gerçekten iğrenç birisi...
Bengü abla için maalesef bunu yapmak zorundaydım...
"Özür dilerim haklısın." dedim.
Ben annesine bile karşı gelemeyen iğrenç bir insanım...
Son kez ikimize baktı odadan çıkıp kapıyı kapattı. Begüm abla da odadan çıkacakken fısıldayarak, "Özür dilerim Begüm abla, bunlara maruz kaldığın için gerçekten özür dilerim." dedim üzgün bir sesle.
Gülümsedi, o da fısıldayarak, "Sorun değil ve çok güzel olmuşsun. Umarım ilk günün çok güzel geçer. Tabağın altına gizlice jelibon koydum yerken annene dikkat etmeye ve yakalanmamaya çalış, biliyorsun annen izin vermiyor. Umarım şans getirir." deyip odadan çıktı.
O gerçekten iyi biriydi...
Annemin neden böyle davrandığını hep merak etmiştim ama hiçbir şey bilmiyordum, aslında onun hakkında doğru düzgün hiçbir şey bilmiyordum çünkü o sadece göstermek isteği kadarıyla ve görünmek istediği kişi gibi gösteriyordu kendinil.
Sesiz ve üzgün bir şekile getirdiklerini yiyip okula gitmek için aşağı indim.
Kapının önünde beni bekleyen şöför Tarık abi beni görünce, "Hoş geldiniz Çilen hanım araba şu tarafta." deyip beni bir arabaya yönlendirdi.
Beni üzen ve rahatsız eden şeylerden biride, benden büyük birinin bana bu şekilde fazla ve gereksiz düzeyde saygı duymasıydı. Bu gerçekten çok rahatsız ediciydi... Evdeki bütün çalışanlar bu şekildeydi, çünkü böyle olmasalar annem tarafından kovulurlardı... Yani ücret karşılığında ve yapmacık bir saygıydı bu saygı.
İlerde anneme veya babama benzememek için her şeyi yapmalıydım. Onlar kadar kalpsiz olmamamlaydım. Umarım öyle olmazdım... Lütfen onlara benzemeyeyim lütfen...
Çok uzun sürmeyen bir yolculuğun ardından okul bahçesinin önünde durmuştu araba.
Arabadan inip okul binasına doğru yürürken gözün yandaki arabanın yanındaki aileye kaydı, benim yaşlarımdaki bir kız ve yanında babası olduğunu düşündüğüm takım elbiseli bir adam, annesi olduğunu düşündüğüm bir kadın vardı. Babası kızına sarılıp bir şeyler söylerken annesi kızın elini tutmuş yanağını öpüyordu.
Ve garip olan şey kız bu ilgiden bunalmış gibiydi...
İçimde bir şeylerin paramparça olduğunu hissettim... Ben beni sevsinler diye istedikleri kız gibi olmaya çalışıyordum ama...
Benim muhtaç olduğum, herşeyi yapabilecek olduğum o sevgiden bunalmıştı...
Çok mu zordu anne? Çok mu zordu baba? Çok mu zordu gerçekten o kadar merak ediyordum ki, biraz olsun kafa okşamak biraz olsun sarılmak, çok mu zordu?
Daha fazla bakamayacağımı anlayınca, hızlı adımlarla binaya giderken kulaklığımı takıp rasgele bir şarkı açtım.
Şarkının gitar melodisinden bile hangi şarkı olduğunu anladım.
Kalben- Kalp Hanım çalıyordu.
"Ayıp etmişim, kayıp etmişim
Her güzel şeyi kırp dökmüşüm
Ben çöpmüşüm, ben çökmüşüm..." diye girdi şarkıya Kalben.
Kendi sınıfımı bulup içeri girdim, sınıfta tepişen birkaç erkek gurubu, arka sırada makyaj yapan gıcık oldukları her hallerinden belli olan bir kız gurubu ve tek tük birkaç kişi vardı. İçeri girdiğimde herkesin gözü kısa bir anlığına bana dönmüştü. Umursamadan boş sıra var mı diye baktım.
Özel okul olduğu için çok kişi yoktu. Cam kenarındaki boş ikili sırayı görünce oraya oturdum. Kafamı kolumun üstünden sıraya koyup çalan şarkıyı dinledim.
"Kalp hanım nasılsınız?
Ah ne çok kırıksınız!
Kim dedi her şey yoluna girecek diye?
Kim dedi? Kim dedi?"
Kim demişti gerçekten herşey yoluna girecek diye?
Kendim boş boş bir hevese girmiştim işte yine.
Bütün heyecanım yok olmuştu.
Gözlerimi kapatıp bu gün yine anneme karşı gelemeyişimi düşündüm.
Annem belki de ben doğduktan sonra böyle olmuştu. Ama... Ama... Çilay'a öyle davranmıyordu...
Kendimden nefret ediyorum... Hepsi benim suçumdu...
Yanımda bir hareketlilik hissedince gözümü açtım.
Yanıma bir kız oturmuştu fakat içeri girdiğimde olanlardan biri olmadığına eminim.
Koyu kahverengi dümdüz saçları, dolgun kırmızımsı dudakları, biçimli bir burnu ve yeşil gözleriyle çok güzeldi, üstünde okulun üniforması olmayan siyah pileli etek, siyah askılı bir buluz ve kısa bir deri ceket vardı ve sayamayacak kadar takısı vardı ama bu ona ayrı bir hava katmıştı. Yüzünde hafif sert ve biraz sinirli bir ifade vardı.
Mutsuz ve egois bir sesle, "Başka yer yoktu, yoksa yanına oturmazdım." dedi.
Gelip benim sırama oturmuş ve ukula ukala konuşuyordu.
Bende aynı ses tonuyla, "Sanki ben sana meraklıyım." deyip göz devirdim. Kafamı onun olmadığını tarafa yani cam kenarına çevirdim.
Salak, sanki onun hayranıydım. Egois, zengin, şımarık bir kızın tekiydi işte. Onun farklı olduğunu düşünmüştüm...
"Hey! Üzgünüm biraz sinirliydim ve sarjım bitti, hem bu saçma okul ve o saçma sistemin köleleri olduğumuza göre bir süre aynı sınıftayız gibi duruyor. Tanışalım mı?" dedi.
Dinlediğim müziğin içine etmişti.
Tamam Çilen biraz sosyalleşmek iyi gelebilir yoksa annenin bulduğu iğrenç şımarık kızlarla arkadaşlık etmek zorunda kalacaksın.
Şarkıyı kapatıp ona döndüm, "Ben Çilen." dedim.
"Memnun oldum Çilen. Ben Ay." dedi.
"Bende memnun oldum Ay." dedim.
Kaşlarını çattı, "Hayır ismim ay değil Ben Ay." dedi.
"Tamam ben de öyle dedim Ay?" dedim.
"Anlama kıtlığın mı var? İsmim BENAY, BENAY" dedi.
Ne saçmalıyordu bu ucube?
"Saçma sapan bir ismin varsa ben ne yapabilirim gerizekalı aptal!" dedim.
"Diyene bak! Kızım senin ismin Çilen farkında mısın? Sence çok normal bir isim mi?" dedi.
Ben bütün yıl bu aptalla uğraşmazdım.
"Beğenmiyorsan defol git başka yere otur. Uğraşamam seninle." dedim.
İçeri ne zaman girdiğini bilmediğim ve galiba hoca olan kişi bize, "Kızlar sakin olun. Çilencim başka boş yer yok şu an sınıfta hem biraz kaynaşmaya çalışın olmazsa yerinizi ben değiştiririm." dedi.
Hoca ismimi nerden biliyor diye düşünürken okulun müdürünün annemin arkadaşı olduğu ve annem sırf burda okuduğum için ve beni daha rahat kontrolü altına almak için okulun ortaklarından olduğu geldi aklıma.
Okulda bile gereksiz bir saygı vardı...
İsminin BENAY olduğunu öğrendiğim aptal kızla göz göze gelince göz devirip farklı bir yere baktım.
❤️🩹🫂🚬
Saçma sapan geçen tanışma derslerinden sonra sonunda okulun bitmesine beş dakikaya yakın bir süre vardı.
Sınıf öğretmenimiz olan Gamze hoca, "Son olarak, yarın anne veya babalarınızla tanışmak için bir toplantı yapılacak. Guruplara da artacağız ama siz yine de hatırlatın çocuklar." dedi. Konuşması yeni bitmişken zil çaldı.
Sonunda!
Vakit kaybetmeden cantamı alıp bahçeye şoförün olduğu yere doğru ilerlerken, Benay denden kız, "İyi akşamlar Çil ." dedi.
Dengesiz mıydı bu kız hem o ne demişti 'Çil' mi?
Gerizekalı.
Umursamayıp arabaya bindim.
Kısa bir yolculuktan sonra evin bahçesine girmiştik.
Umursamazca bahçeye bakarken gördüğüm kişiyle dudaklarım nerdeyse kulaklarıma kadar çıkmıştı.
Babam gelmişti. Yaklaşık bir aydır görevdeydi, gelmişti. Üstünde koyu yeşil askeri üniforması vardı. Aklıma ona aldığım hediye geldi, ne alabilirim diye bir haftadan fazladır düşünüyordum çünkü ne sevdiğini bilinmiyordum, belki gelir diye yanımda taşıyordum, cebimden çıkarttım.
Araba durduğu an hızlıca arabadan indip koşarak babamın yanına gittim, "Baba gelmişsin! İyi misin? Yaralanmadın değil mi?" Elimdaki hediyeyi uzatıp, "Bunu sana aldım biraz küçük ama sevdiceğini düşünüyorum." dedim.
Göz ucuyla bana bakıp umursamazca "İyiyim sen nasılsın?" dedi hediyeyi alıp açarken.
Babam nasıl olduğumu sormuştu!
BENİ MERAK ETMİŞTİ.
Biliyorudum beni sevdiğini!
Haycanla, "İyiyim bu gün okulun ilk günüydü." Hocanın dediği şey aklıma gelince konu açılsın ve biraz daha onunla konuşmak için diye, "Sınıf öğretmenimiz tanışmak için bir toplantı düzenleyecekmiş yarın için. Burda olduğuna göre gelir misin? Lütfen." dedim.
"Gelmem." dedi umursamazca. Aldığım hediyeyi yani zibboyu incelerken.
"On dakika bile ugras-" derken lafımı kestip asla unutmayacağım o cümleleri söyledi, "Sana ayıracak on dakikam yok Çilen!" aldığım hediyeyi gösterip, "Böyle saçma sapan şeylere zaman ayırmayı kes!" dedi ve...
Ve... Elindeki zibboyu çimlerin arasına fırlattı. Konuşmama fırsat bile vermeden içeri geçti.
Gözlerim dolmuştu, boğazımda düğüm düğüm bir his vardı.
Gözümden bir damla yaş düştü ama kimse görmeden sildim. Yerdeki zibboyu alıp inceledim.
Beğenmemiş miydi?
Ama ben onun ne sevdiğini bilmiyordum...
Benim yüzümdendi düzgün bir hediye almalıdım.
İzlenme hissiyle kafamı eve doğru kaldırdım ama kimse yoktu.
Koşarak odama doğru çıkmaya başladım. Ağlamamak için kendimi o kadar sıkmıştım ki gözlerim çok acıyordu.
Odama girdim, yatağıma doğru ilerlerken ayağım bir şeye takılınce yere düştüm ve bir anda düştüğüm yerden kendimi tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Canım acıyordu beni neden sevmiyorlardı ne yapmam gerekiyordu daha? Kendimi öldürmem mi gerekiyordu? Ne yapmalıydım? Karşılarına geçip 'Neden beni sevmiyorsunuz?' demem mi gerekiyordu?
Ne kadar süre ağladım bilmiyorum ama kapı açılma sesi gelince göz yaşlarımı silip yüzümü gösteremeden gelen kişiye baktım, Atlas elinde bir kutuyala gelmişti.
Atlas benden üç yaş küçük kardeşimdi. "Çilen ağlıyor musun? Niye ağlıyorsun?" dedi elindeki kuyuyu yere bırakıp hızlıca yanıma geldi.
"Ağlamıyorum yere düştüm düşerken gözüme toz girdi." dedim aklıma nasıl geldiğini bilmediğim yalanı söylerken.
"Yoksa babam mı bir şey dedi? Öyleyse gider döverim onu. Kimse benim Çilen ablama karışamaz " dedi olmayan kaslarını göstererek.
Kahkaha attım, "Atlas senin kasın yok bu acı ama gerçekle yüzleş." dedim.
"Yoo var sen görmüyorsun. Bütün kızlar bana hasta bu gün kaç tane çıkma teklifi aldım biliyor musun?" Yine olmayan kaslarını göstererek, " Hepsi bunlar sayesinde." dedi. Kafamı dağıtmaya çalışıyordu.
"Salak." dedim.
"Mükemmel kaslarımı kıskanıyorsun. Kiraz diye bir kız var çok tatlı bir şey böyle görmen lazım altın sarısı saçları kırmızı yanakları-" derken lafını kestim. Yere bıraktığı kutuyu gösterip, " O ne?" dedim.
"Buraya gelirken amcamı gördüm sana hediye almış işi çıktığı için bana getirmemi söyledi, ama biraz üzgün ve sinirliydi işle ilgilidir her halde. Neyse ben sana Kiraz'ı anlatayım çok tatlı bir kız işte bir o benim hayranım değildi ama ben onun hayranı oldum gidip biraz onu sinir ettim ama sinirlenince nasıl tatlı oluyor..." derken Atlas'ı dinleyemiyordum çünkü aklım amcamda kalmıştı.
🕯️⚖️🪄🐚✨🦪☄️❤️🩹
Günümüz, Çilen'in ağzından...
Sorgu odasından çıkıp odama doğru yürürken kafam allak bullaktı.
Anlamıyordum sırf intikam almak için, nasıl bir insanı yıllarca kandırıp üstüne birde o kişinin sevgilisiyle yatmıştı? her şeyi geçmiştim ama bu konu hakkında hiç bir suçu olmayan, masum bir kadını nasıl öldürebilmişti?
Ölüm o kadar kolay bir şey miydi?
Belki Aleyna'nın hayalleri vardı... Belki umutları vardı... O sadece eski sevgilisi ile barışmak istemişti... Belki en azından konuşup geceleri vicdanını rahatlatmak istemişti...
Aleyna'nın Baran'ı aldatması onun çok masum yapmıyordu ama ölme sebebi de olmamalıydı...
Telefonuma gelen bildirm sesiyle telefonuma baktım. Haber sitesinden gelen bir bildirimdi. Merak edip tıkaldım. Beni bir siteye yönlendirdi. Başlığa baktım.
Onu aldatan eski sevgilisi Aleyna Çelik'i öldüren B**** A****'ın mahkemesi iki gün sonra. Aleyna için adalet istiyoruz...
Haberin devamı için tıklayın...
Ve bu haberler, daha asıl katili bilmedikleri, hiç bir kanıtı bile bilmedikleri hale insanlar Baran'ı katil kabul etmişti, bu olay büyümüştü yoldan geçen insanlar, sosyal medya hatta bazen karargahta bile Baran'ın katil olduğunu konuşuyorlardı.
Üstüne üstlük bir de beni işimi yapamadığımı düşünenler de vardı. Bu kişileri şikayet etsem ve şikayet ettiğim kişi ceza alsa, 'tabi savcı torpil yaptı.', 'kendi fikrimizi belirtmek bile suç oldu' gibi şeyler söylerdi çoğu kişi. Bu cahillik gerçekten sıkmıştı...
Odamdan içeri girdim ama duvarlar üstüme üstüme geliyordu. Galiba biraz bahçede dolaşmak iyi gelebilirdi. Elimdeki dosyaları masama bıraktım sadece telefonumu alıp odadan çıktım. Aşağı indim, bahçenin arka tarafına doğru nereye gittiğini bilmeden yürüdüm. Barın beni gezdirdiği günden beri zamanım olmadığı için hiç gezememiştim.
Maalesef biraz yağmur yağıyordu. Yağmurdan hiç hoşlanmıyordum bana o günü hatırlatıyordu.
Hayır baba ölmedi. Baba ölmedi de nolur yalvarırım... O beni bırakıp gitmez, beni üzemez. Nolur... Baba...
Aklıma gelen düşüncelerle, gitmesi için gözlerimi kapatıp kafamın salladım.
Ama geçmiyordu... Geçemiyordu... Onun burada olması, bana sarılıp her şeyin geçeceğini söylemesi için her şeyimi verirdim.
Ama o ölmüştü... Gelip bana sarılamazdı... Gelip beni öpemezdi... Gelip beni sakinleştiremezdi... bunların hiçbirini yapazdı çünkü o... o... o ölmüştü...
Bu cümle, geceleri uyuyamama sebebimdi...
Bu cümle, onunla birlikle beni öldüren cümleydi...
O ölmüştü... İçimde bile ismini söyleyecek cesaretim yoktu...
Ne kadar yürüdüm bilmiyorum ama ana binadan baya uzaklaşmış hatta karargahın diğer ucuna gelmiştim. Yağmurdan dolayı sırlı sıklam olmuştum ve yağmur baya hızlı ve şiddetli yağıyordu. Biraz daha kalsam kesin hasta olurdum.
Etrafa baktıp beni yağmurdan koruyacak yer var mı diye baktım, Barın'ın beni gezdirirken gösterdiği spor salonunu gördüm.
Barın bana, askerlerin genelde buradan daha büyük olan ve yeni yapılan spor salonunda ya da dövüş yapılması için ayrılan yerleri kullandıkları ve bu spor salonunun ana binaya uzak olmasından dolayı kullanılmadığını söylemişti. Yağmur dinene kadar orada kalabilirdim.
İnşallah kapı kilitli değildir diye düşünerek oraya doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım.
Kapıyı biraz itince açılmıştı. İçeri girdim kapıya yaslanıp derin bir nefes almışken koridorlarda yankılanan sesle irkildim.
O ses neydi?
🕯️⚖️🪄🐚✨🦪☄️
Bölüm sonu ballarımmm🪄🤍
🕯️✨Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
🌕Benay hakkında ne düşünüyorsunuz?
🕯️Çilen'in ailesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
🌕Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.💗
Seviliyorsunuzzz Ballarımmm 🪄🤍
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |