
9.Bölüm
Seni düşünmek güzel şey, Seni düşünmek ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey...
-Nazım Hikmet
🕯️⚖️🪄🐚✨🦪☄️
Barın'ın ağzından...
Onu tekrar görmüştüm...
Onu tekrar görmüştüm...
Hayır, beni tekrar bulmuştu...
Saatlerdir aklımdaki tek cümle buydu ve aklıma her gelişinde yüzümde bir gülümseme ile buluyordum kendimi.
Onu tekrar görmek, içimdeki tanıdık hisleri harmanlamıştı. Ama en önemlisi onu çok özlemiştim.
Daraldığımı hissedince bahçeye inmiş bir banka oturmuştum. Hissettiğim hareketlilikle kafamı kaldırıp gelen kişiye baktım, Haktan abi elinde iki karton bardakla yanıma geliyordu. Yanıma oturup bir elindeki çayı bana doğru uzattı, elindeki çayı alırken bir anda, "Sevgili misiniz?" dedi Çilen'i kastederek.
"Nerden çıkartın bunu?" dedim ve rahatça çayımdan bir yudum aldım.
Cevap vermeyince ona baktım, kamuflajımın sol tarafına bakıyordu.
Baktığı yere baktım, kızıl kızımın bende bıraktığı ruj lekesine bakıyordu. Sahte bir şaşkınlık ile, "Aaa ne tesadüf Çilen'de bu gün kırmızı ruj sürmüştü. Aaa bir tesadüf daha buldum, bu gün Cansu, Çilen'le aranızda bir şey olup olmadığını sorarken ona hakaret etti diye sinir küpüne dönüp herkesin içinde azarladın, normalde böyle bir şey olsa sadece sertçe uyaran, veya bağıracaksa gururu incinmesin diye dışarda kimsenin olmadığı yerde bağıran Barın bu gün kontrolünü kaybetti. Aaa bir tesadüf-" diyeceken sözünü kestim.
"Ne zamandan beri benim işlerime burnunu sokar oldun abi? O kız artık haddini fazlasıyla aşmıştı, hakaret ettiği kişi bir Cumhuriyet savcısı. Bir şeyleri anlaması ve akıllanması için bu gerekiyordu ve yaptım, bunun için kimseye hesap vermek zorunda değilim. O kızıl kafayla aramızda seni ilgilendiren bir şey yok." dedim sertçe.
Biraz ağır olmuştu biliyorum ama kızıl kızıma söylenen en ufak kötü bir şey fazlasıyla canımı sıkıyordu. Haktan abiyi severdim hep yanımda olan, derdim olursa dinlemeye hazır biriydi ama daha önce hiç bu kadar ısrar etmemişti ve bu konu onu aşardı.
"Öyle bir şey yapmazsın biliyorum ama umarım o kızla eğlenmiyorsundur Barın. Eğlenmek istiyorsan git başka kız bul. O kız Demir Albayın kızı." dedi.
Bana az önce Çilen'i kullanma kimi kullanıyorsan kullan mı demişti? Ne saçmalıyordu bu herif? Kadınları bu kadar küçümseme hakkını ona kim vermişti?
"Kadınlardan bir eşyaymış gibi bahsetmeyi kes! Ve bu işe de karışma abi, hiç bir şey bilmiyorsun." dedim.
Banktan kalktım, ağaçların arasından geçip binaya doğru yürürken, otoparkın kapısından çıkan Kaner pisliğini gördüm, telefonuna bakarak yürüyordu.
İt herif, bütün işleri bana bırakıp Almanya'ya gezmeye gitmişti 1 AY! Tabi arkasını toplayan vardı sonuçta şerefsizin.
Ona doğru yürüdüm, sonunda kafasını telefondan kaldırma girişiminde bulunmuştu, beni gördü. Gülecek gibi oldu ama kendini tuttu.
Bu herifi bir aydır görmüyordum, aslında biraz özlemiştim ama çaktırmadım.
Kaşlarımı çatıp, "Sonunda karargahın yolunu bulmuşsun, şaşırtıcı." dedim.
Güldü, "Maalesef buldum, biraz daha kalırdım da babamın işi çıkmış, bir de kardeşim geldi." dedi eğlenerek.
"Tabi sen Almanya'da keyif yaparken biz burada itle köpekle uğraştık. Hayırdır bir şey mi oldu Alya hanım niye erken gelmek istedi?" dedim, çünkü Alya istemişti Almanya'ya gitmek.
"Yok lan! Öyle değil diğer kardeşim, yani kuzenim de kardeşim işte, savcı kendisi tayini buraya çıktı hatta bu karargahta çalışacakmış ismi Çilen tanıştınız mı?" dedi meraklı Melahat.
Tanışmaz olur muyuz?
"Tanıştık." dedim.
Kaner bana garip bir şekilde, galiba özlemle bakıyordu. Tabi alışık olmayınca...
Kaner, "Gel lan özledim sarılacağım." dedi bana yaklaşıp.
"Iyy git sarılma, hiç özlemedim ben seni, hatta kafa dinledim biraz. " dedim. Biraz daha yaklaşınca geriye adım atıp, "Git karına sarıl lan! Sarılırsan valla Açelya'yı arar kocan gay derim." dedim.
Dinlemedi bir anda tutup sarıldı. "Iyy eve gidince çamaşır suyu ile yıkanacağım." dedim iğrendiğimi belli eden bir sesle.
Geri çekilirken gözleri kamuflajıma takılınca endişeyle, "Lan! Sen yaralandın mı? Niye dikkat etmedin kendine? Nasıl oldu bu-" derken daha dikkatli bir şekilde bakınca anlamış olacak ki imalı bir şekilde, "Ulan iyi ki bir ay yoktum, hiç sevgilisi olmayan sen sevgilin mi oldu? Kim o paçoz şanssız kız? Adı ne?" dedi.
Çilen'in ruj lekesi olduğunu söylesem muhtemelen burada evire çevire döverdi.
"Yok öyle bir şey çarpıştık kızın biriyle sildim sildim çıkmadı." dedim çaktırmadan.
"Anlatırken gözünün içi parlıyor. Kimle çarpıştın?" dedi ısrarla.
"Yok ben kimseyle çarpışmadım, hem sana ne lan kimle çarpıştıysam çarpıştım Allah Allah!" dedim.
"Söylesene niye söylemiyorsun?" derken binadan çıkan kızıl kızımı gördüm, bize anlamsızca bakıyordu. Kaner'i görünce, hızlı adımlarla yanımıza geldi. Kaner'e sarılırken, "Minik kelebeğim." dedi.
Ne minik kelebek mi? Kaner mi? Ondan olsa olsa ayı olurdu hatta ayı değil dağ ayısı olurdu.
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp farklı yere baktım.
Geri çekildiklerinde Kaner iti, "Bizde tam Barınla onun gizli sevgilisini konuşuyorduk." dedi.
Hayır yani ne alakaydı şimdi?
"Bak Kaner, benim - sevgilim- yok. Anladın mı?" dedim anlaması için tek tek söyleyerek.
"Yav he he kesin yok, kamuflajındaki ruj lekesi ne o zaman? Bizde bu yollardan geçtik olum, sevgili değilseniz de olma yolundasınız merak etme, güven sen abine." dedi elini omzuma koyarak.
İt herif, aramızda sadece bir yaş vardı.
Kızıl kızımın tatlı bir sesle, gerçi her zaman tatlı bir sesle konuşuyordu, "Kaner." demesiyle Kaner ona baktı, onu inceledi, sonra fark etmiş olacak ki, fırtına öncesi sakınliği ile, "Çilen, senin dudağındaki rujla, bu orangutan karışımlı itin üstündeki ruj lekesi niye aynı renk? Lütfen bana önceden aynı renk ojeleri gösterirken olduğu gibi 'Kaner salak mısın? Farklı renk bunlar' de." dedi.
Ayıp oluyordu ama...
"Oha Kaner sende bir renk tonu ilerlemesi görüyorum. Evet, dudağımdaki rujla Barın'ın üstündeki rujun tonları farklı. Dudağımdaki ruj, bordo alt tonlu ve kahverengi dudak kalemi ile çerçeveledim." dediğinde Kaner derin nefes aldı ama kızılım devam etti, " Ama Barın'ın üstündeki koyu kırmızı alt tonlu ve üstüne glos sürmüştüm. Aferin ilerleme var sende." dedi çocuğuna bir şeyler öğretmiş gururlu bir anne edasıyla.
"Lan! Yoksa siz yoksa siz... Babamın beni arayıp bir ton sövdüğü hıyar sevgilin Barın mı?" dedi.
"Ayıp oluyor ama hıyar falan." dedim.
Kaner bana dönüp, "Sana ne demeli?Beni beni Bihterini nasıl bu kızıl kafayla aldatırsın." dedi.
Ne!
Kızılım, "Off Kaner yok öyle bir şey ya amcam yine yanlış anld- Ne!" dedi.
Olaylar biraz karışmıştı...
"Kaner bilmiyorum bana aşıksın ama ben senden daha iyilerine layığım." dedim egoist bir tavırla.
Kızılım, "Siz... Siz ne yaşıyorsunuz?" derken telefonu çaldı, " Efendim Ayaz?" dedi, karşı tarafı dinledi, "Tamam geliyorum." dedi.
Yine şu herif... O adamda bir şeyler vardı hissediyordum.
Tehdit eder gibi, "Benim gitmem lazım ve bu konu kapanmadı Açelya'ya söyleyeceğim sizi." dedi uzaklaşmadan önce.
Kaner'e "Benim peşimi bırak sapık herif." dedim.
"Bırakmam bulmuşum senin gibi yakışuklu bir İstanbul beyefendisi bırakır mıyım hiç?" dedi.
'Ay sapık var!' diye bağırmamak için kendimi zor tutuyordum.
Biraz ciddileşerek, "Çilen'i mutlu edeceğine eminim o yüzden bir şey demiyorum ama hele bir üz hele bir üz o zaman s*kerim seni de belanı da." dedi.
"Kaner, aramızda hiçbir şey yok Eray amca yanlış anladı." dedim, keşke olsa...
Gözlerime baktı, "Emin misin aranızda bir şey olmadığına?" dedi.
Sevgilim demeyi her şeyden çok isterdim hatta her şeyimi verirdim ama yoktu işte...
"Benim işim var gidiyorum ben." dedim kaçmak için. Konuşmak istemediğini anladığı için bir şey demedi.
🕯️⚖️🪄🐚✨🦪☄️
Bir kaç saat sonra (Barın'ın ağzından...)
Karargahtaki işlerim bitmiş, eve gelmiştim. Eveden içeri girince ayağıma dolanan Karamelle biraz ilgilenip oynadım.
Karamel benim güzel kızımdı kendisi köpekti ama ona köpek deyince alınıp iki gün yüzüme bakmıyordu... Dünyadaki bütün kadın canlılar aynıydı galiba... Hepsinden trip yiyordum.
Odama girip üzerimi değiştirdim, kamuflajlarımı alıp banyodaki çamaşır makinesine atacaken ruj lekesini gördüm.
İstemsizce dudaklarım kıvrıldı.
"Aptal gülümsemeyi kes onu tekrar gördün diye bir şansınız olduğu anlamına gelmez." dedim gerçekleri kendime hatırlatarak.
Elimdekileri bırakıp odama geri döndüm, köşedeki dolabın önünde durup şifreyi girdiğimde açıldı. İçinden havuç kafayı alıp geri kapattım.
Elimdeki havuç kafayı kendime yaklaştırıp kokladım.
Hâlâ onun gibi kokuyordu...
Telefonumdan saate baktım.
21.16
Çoktan eve gelmiş olmalıydı.
Balkona geçip koltuğu oturdum, hava kararmıştı. Sehpanın üstündeki viskiyi biraz bardağa doldurup bir yudum aldım. Yan balkona yani, Ay kızımın balkonuna baktım bir haftadır her akşam olduğu gibi yine bu saate buradaydı, fakat ben bu bir haftadır yıllar önceki Ay kızım olduğunu bilmiyordum. Bu gün Haktan abi Demir albayın kızı olduğunu söylemese hâlâ bilmiyor olurdum.
Çok değişmişti fakat aşık olduğum o kızıl saçları ve inatçı karakteri hiç değişmemişti.
Balkonundaki bütün LED ve mumları yakmış ışıl ışıldı kendisi gibi, benim balkonumsa kapkaranlıktı zaten bu yüzden beni göremiyordu...
Oturmuş muhtemelen dava ile ilgili hâlâ bir şeyler bulmaya, araştırmaya çalışıyordu. Kızıl saçlarını dağınık bir topuzula toplamış, gözüne sürdüğü rimelini muhtemelen yine unutup gözünü kaşımışt stres olunca gözünü kasıyordu, gözlerine siyah gözlüğünü takmıştı.
Muhtemelen kendine göre paspal haliyleydi ama ben bu haliyle bile onu güzel buluyordum, nasıl oluyordu bu?
Telefonu çaldı, çok fazla odaklanmış olmalı ki sesle birlikte yerinde sıçradı. Telefondaki ismi okuyup bekletmeden heyecanla açtı, "Benay!" dedi.
Benay mı? Hâlâ arkadaşlar miydi? Gerçi Benay iyi kızdı ama bu kadar yıldır arkadaş kalmaları biraz şaşırtmıştı.
Benay bir şeyler anlatırken kaşlarını çattı, "Ne demek yapamıyormuş ya! Başkasına gelince yapıyor sana gelince mi tutuyor o hastalığı?" dedi sinirle. (...) "Kaç sen şimdi kaç bu iş en son yine patlayacak." dedi. (...) "Hangi adam?" dedi. (...) " Hee Barın mı?" (...) "Beni bir karargaha verdiler ve tahmin et kim orda yüzbaşı?" (...) "Evet ama o kadar kötü biri değil bence. " (...) "Off yok öyle bir şey saçmalama." (...) " Amcam ne dedi? Ne dedi?! Sana da mı söyledi onu oha. Amcam yine bütün ortalığı karıştırmış ya Kaner'de sordu bu gün." (...) " Off hayır Benay sevgilim falan yok olsa ilk sana söylerim zaten, dinle anlatacağım." deyip benim dedikodumu yapmaya başladı.
O beni anlattıkça her seferinde yüzümdeki gülümseme büyüyordu.
Bu günü düşündüm, bana çarpması, asansörde beni incelenmesi, sonra utanması, onu her sinir edişimde sıktığı çenesi... Hâlâ aynıydı ama bir o kadarda değişmişti beni korkutan da buydu belki de beni unutmuştur belki de eskisi gibi hissetmiyordu.
Sonuçta ölü birini kimse beklemezdi...
Korkuyorum onu tekrar kaybetmekten, hem de çok korkuyorum.
Bir kez daha olursa dayanamazdı...
Kaçıncı olduğunu bilmediğim kadehten bir yudum daha aldım ve ses çıkartmadan balkondan çıktım.
Salona geçip koltuğu oturdum, yanıma gelip oturan Karamel'in kafasını sevdim bardaktaki içkiyi içeceken bittiğini fark edip yenisini doldurmuştum ki cebimdeki telefonum titredi, çıkarıp arayan kişiye baktım.
Annemin kızı... Arıyor...
Ablam arıyordu, açtım, "Efendim?" dedim. "Oha! Sen efendim demeyi biliyor muydun?" dedi. "Abla uğraşacak halde değilim." dedim. "Sen iyi misin sesin kötü geliyor? Nerdesin evde misin? Geliyorum-" derken lafını kesip, "Yok bir şey abla." dedim. Sert bir sesle, " Sana nerdesin dedim." dedi.
Söylemezsem, telefonu kapatsam eve gelir sonra da ağzıma sıçardı o yüzden o yolu eledim ve kaderime razı gelerek, "Evdeyim ama yok bir şey valla sadece biraz yorgunum." dedim. Yalan değildi sonuçta gerçekten yorulmuştum.
"Sen içtin mi."
Müneccim misin be kadın!
Sustum yalan söylemek istemiyordum.
"Geliyorum beş - on dakikaya." deyip telefonu yüzüme kapattı.
En sevdiği hobisiydi yüzüme kapatmak.
(On dakika sonra...)
Kapının açılmasıyla gözüm oraya döndü.
Yedek anahtarımı ne zaman almıştı?
Salona gelirken ki yolların ışıklarını aça aça geliyordu.
Salak! Hâlâ karanlıktan korkuyordu.
Sonunda içeri girince salonunda ışığını yaktı. Gözlerim karanlığa alıştığı için ışığı açınca, gözüm kamaştı.
"Abla kapat şu ışığı ya." dedim.
"Piskopat mısın oğlum sen ne karanlıkta oturuyorsun?"
"He abla piskopatım."
Orta sehpaya baktı, ablam gelmeden biraz daha içmiş olabilirim.
"Oha! Kaç şişe var orda?" dedi.
Elimdaki bardaktan bir yudum daha alacaken elimden aldı ve yanıma oturdu.
Çocuk gibi, "Ya abla ver." dedim.
"Saçmalama kaç şişe içmişsin. Noluyor Barın, eğer Baran için böyleyse halledeceğim ben."
"Off hayır o salak yüzünden ne içeceğim zaten suçsuz o." dedim ağzımdan kaçırarak.
"Nasıl yani nerden biliyorsun."
"Off abla sorma kimseye de söyleme ağzımdan kaçtı zaten." harfleri yuta yuta konuşuyordum ama ablam anlıyordu, o hep anlamıştı zaten.
Ablam zorlanmadı, "Neden bu haldesin o zaman? Aşk acısı desem yıllar oldu? Hıı ne oldu?"
"Abla. Çilen..." dedim devamını getirmedim.
Beni dizine yatırıp saçlarımı okşadı. Bana biraz süre tanıyıp bekledi.
Kendimi hazır hissedince, "Abla, Beni tekrar buldu." dedim.
Şaşkın bir sesle, " Nasıl yani senin ölmediğini biliyor mu?" dedi.
"Hayır." gülümseyerek devam ettim, "İstediği gibi savcı olmuş, cübbesini görmen lazım, bir cübbe birine nasıl bu kadar yakışabilir? Tayini çıkmış buraya. İlk başta tanıyamadım, nasıl tanıyamadım? İnsan sevdiği kızı tanıyamaz mı?" dedim kendime kızarak.
"Nasıl tanıyabilirsin yıllar oldu." dedi.
"Beni unutmuş mudur? Değişmiş midir?"
"Unutmamıştır bence." dedi.
"İnsan tabi tranva sebebini unutmaz." dedim gözlerim dolarken.
" Saçmalama Barın, senin elinde olan bir şey değildi."
Hayır, benim suçumdu... Her şey benim suçumdu...
2 gün sonra (İlahi bakış açısı...)
Çilen, sorgu odasında karşısında oturan Akif'e hayır, gerçek ismiyle Anıl'a bakıyordu. İki gündür abisiyle birlikte kaçıyorlardı ama sonunda abisi onu ele vererek kaçmıştı. Abisini hâlâ bulamamışlardı.
Biraz tehdit ve küfürden sonra sonunda konuşmaya karar vermişti.
Çilen, " Neden yaptın?" dedi. Gerçekten merak ediyordu, nasıl bir insanı öldürmek bu kadar kolay olabildi anlamıyordu.
Anıl, içindeki bütün nefreti kusmak istermiş gibi, "O p*ç kurusu Barın yüzünden oldu her şey. Babamı öldürdü o or*sbu çocuğu Barın. İntikam için yaptım. Sırf babam bu ülkenin asıl sahibi olması gereken insanlara, bu ülkeyi almaları için silah satıp yardım etti diye, o bütün p*çlerin toplandığı timiyle birlikte öldürdü babamı!" dedi sinirle.
Camın arkasında, aralarında Arel ve Balca'nın da olduğu askerlerin çoğu ellerini yumruk haline getirip sorguyu izliyorlardı. Aralarında Barın yoktu çünkü Çilen girmesini istememişti.
Bilgisayardan Anıl'ın babasının fotoğrafını açtı görevli asker. Arel, kaşlarını çatıp fotoğrafı dikkatle inceledi, gittikleri o operasyonu Anıl'ın babasının fotoğrafını gördüğünde hatırlamıştı. Diğer odayla iletişim kurmasını sağlayan, duvara monte edilmiş telefonu alıp Çilen'in açmasını beklerdi.
Telefon çalınca Çilen ayağa kalktıp telefonu açtı ve karşıdaki kişinin konuşmasını bekledi, "Bu itin babası, teröristlere ülkeye silah ve patlayıcı sokmalarına yardım ediyordu. Bir operasyonda depolarını bastık, bu itin babası göt korkusuyla kendi kafasına sıktı yani biz öldürmedik."
Çilen duyduğu şeylere içinden, gel de sinirlenme, dedi.
Çilen, ellerini masaya koyarak hafifçe eğildi, "Ulan oros-" diyeceken küfür etmemesi gerektiğini kendine hatırlattı ve devam etti, "Senin baban teröristlere yardım ettiği için hatta kendisi de terörist olduğu için ölmüş hatta korkup kendini öldürmüş olabilir mi acaba?" dedi.
Anıl sessizliğini korudu.
Çilen yüksek sesle, "Çıldırma beni! Lafı da dolaştırma! Senin babanla, Aleyna'nın ne alakası var? Neden öldürdün Aleyna'yı?" dedi.
"Babam ölünce abimle canımız çok yandı. Bende Barın'ın canını yakmak istedim, hak ediyordu. Baranla yakın arkadaş oldum, ikisininde bana güvenmesini sağladım. Baran, Aleyna'nın onu aldattığını öğrendi ama kiminle olduğunu bilmedi," gülerek devam etti, " Benimle aldattı, o aptal hâlâ bilmiyor. Onu içmeye çağırdım ilk başta gelmek istemedi ama çok ısrar ettim. Her şeyi önceden planlanmıştım, planım tıkır tıkır da işledi, Aleyna'yı öldürmeden bir hafta önce iş yerinin çıkışında bir hafta sonra o inşaata saatiyle birlikte gelmesini söyledim, gelirse Baran'la ikisini barıştıracağımı söyledim, devamını biliyorsunuz zaten değil mi savcı hanım?" dedi gevşek bir tavırla. "Onu öldürmediğime dua etsin."
Anıl içinden, hiç biriniz çok yaşamayacaksınız merak etmeyin, diye geçirdi.
🕯️⚖️🪄🐚✨🦪☄️
Bölüm sonu ballarımmm 💫 💗
🕯️Bölüm hakkında (özellikle Barın'ınağzından olan kısımlar) yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.✨
🕯️Okullar açıldı (maalesef )bu yüzden belki her hafta bölüm atamayabilirim. Bu bölüm bile biraz gecikmeli geldi. O yüzden biraz geç gelise üzgünüm.❤️🩹
🌕🧚🏻Seviliyorsunuz kızıl pandalarımm🤍✨
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |