42. Bölüm

Hajah

Verb Art
verbart

Hajah, gözlerini fal taşı gibi kocaman açmış, yerde yatan bedenlere bakıyordu. Yavaş adımlarla ilerledi. Elini, yerdeki bedenin üzerine koydu. Buz gibiydi. Hızlıca elini geri çekti. Muhtemelen birkaç gün önce ölmüşlerdi. Dehşete kapıldı. Günlerdir alt katındaki ölülerle yaşamış fakat haberi olmamıştı.

Belki de tüm apartman ölmüştü. Bu düşünce Hajah'ın beyninden çıkıp saliseler içerisinde tüm vücudunu dolanmıştı. Siyah kalın telli saçları havaya dikilmişti. Koltuğun üzerindeki battaniyeyi alıp yerde yatan cesetlerin üzerine koydu. Açık kapıdan içeri, apartmandan tık diye bir ses duyuldu.

Hajah korkuyla arkasını döndü fakat hiçbir şey göremedi. Her yer kararmıştı. Hajah, bir kabusun ortasında kaldığını düşünüyordu. Hayatı boyunca birden fazla ölüm haberi almış, artık ölüme karşı soğuk duruyordu. Ölümün de, doğum kadar normal ve hayatın bir gerçeği olduğunu kabul etmişti. Bir tek, kız kardeşi Brima'nın ölümünü kabul etmekte zorlanıyordu. Hâlâ hayatta olduğunu varsayıyordu. Belki de Hajah'ın hayata tutunabilmesinin tek yolu buydu.

Cebinden çıkardığı telefonunun ışığını yakarak etrafına bakındı. Sessiz adımlarla daireden çıktı. Kapıyı kapatmadan önce, daireye bakıp ölenlerin ruhu için dua etti ve kapıyı kapattı. Merdiven tırabzanlarına dayandı. Titriyordu. Ağır ağır basamakları çıkararak, dairesine geldi. Açık bıraktığı kapıdan içeri girmeden önce durdu. Geçenlerde onu kurtaran komşusunun kapısına baktı. Belki hâlâ evdeydi. Topuğunun üzerinde sola dönerek komşusunun kapısının önüne gitti. Elini yumruk yapıp kaldırdı. Birkaç kere kapıya vurduktan sonra sırtını dikleştirerek beklemeye başladı. Açan olmamıştı.

Bir kez daha kapıya vurdu. Yine bir şey olmamıştı. Sol tarafına dönerek diğer dairenin kapısını çaldı. Açan yoktu. Saatin ilerlemiş olduğunu, insanların uyuduğunu varsayıyordu. Fakat duramıyordu, üst kata çıktı. Dairelerin kapılarını tıklattı, daha sonra hızlıca çalmaya başladı. Ses yoktu.

Bir üst kata daha çıktı. Artık kapılara yumrukla vuruyor, bağırıyordu. Koca apartmanın içinde hayatta tek kalanın kendisinin olması düşüncesi onu yiyip bitiriyordu. Çığlıklar ve göz yaşları eşliğinde kapıya vurmaya devam ederken, umudunu yitirmişti. Sırtını kapıya yasladı ve yavaşça yere çökerek ağladı. Apartman boşluğunda yankılanan sesi apartmanı dolaşıp, kulaklarının içine doluyordu. Karanlığın içerisinde bir başına kalmıştı. Kafasını ellerinin arasına aldı. Karoları sarılaşmış, soğuk zeminin üzerine yatıp cenin pozisyonu aldı.

"Neden kimse kapıyı açmıyor?" diye düşündü. Karanlıkta parlayan gözyaşları zemine düşürken, içini çekti. Yavaşça ayağa kalktı. Kapıya doğru durdu. Gözyaşlarını üzerindeki haki yeşil kazağın koluna sildikten sonra olan gücüyle kapıya bir tekme attı. Geniş tahta kapı birazcık esnediyse de açılmadı. Gücünü toplayıp bir kez daha tekme attı, kapı hafif sallanarak açıldı.

Hajah, içeri girdiğinde yüzüne vuran ölüm kokusunu duymamak için, eliyle burnunu kapattı. Diğer eliyle tuttuğu telefonu sağa sola çevirerek etrafa bakındı. Neredeyse her gün gördüğü bu insanların hepsi ölmüştü. Sessizce, kimsenin haberi olmadan öylece gitmişlerdi dünyadan. Sadece iki alt katında oturmasına rağmen, Hajah bile günlerdir haberdar olmamıştı. İnsanlar birbirine nasıl bu kadar yabancılaşmıştı? Çaresizlik içerisinde daireden çıkıp, kendi dairesine doğru yöneldi.

Burada daha fazla kalamazdı artık. Gitmeliydi. Nereye olduğunu bilmiyordu. Pencereden içeri vuran ay ışığında, yatağının altından çıkardığı çantasının içine birkaç parça kıyafet, yiyecek bir şeyler koydu. El yordamıyla kalemlerini toplayıp bir araya getirdi. Pencerenin önündeki resim defterini de aldıktan sonra, pencereden Freetown'a baktı. Kapkaranlıktı. Ay ışığının, denizin üzerinde aheste aheste dolanışını izliyordu. Bu şehir hiç bu kadar depresif olmamıştı.

Telefonuna baktı. Sinyal yoktu. Dairesine son bir kez baktı. Nereye gideceğini bilmeden, kapıyı çekip çıktı.

 

Bölüm : 05.01.2025 15:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...