
Gözleri yavaş yavaş açılmaya başladığında, altındaki soğuk zemini hissetti. Etrafı bulanık görüyordu. Etraftaki koku gitmişti sanki. Gözleri tekrardan kapandı. Açmak için direniyordu. Burnuna keskin bir koku geldi. Bu kendi kusmuğunun kokusuydu. Tekrardan midesi ekşidi. Bir ses duydu. Zeminden süzülüp kulağına kadar geliyordu.
Bağırmak, yardım istemek istedi ama sesini çıkaramadı. Yutkundu. Susamıştı. Kızıl saçları, beyaz zeminin üzerinde karşıtlık oluşturuyordu. Sesin gitgide yakınlaştığını hissetti. Güvende olduğunu biliyordu artık. İyice bıraktı kendini. Uzaklardan aşina olduğu melodik bir ses geldi kulağına.
Belki de bir çocukluk anısı nüksetmişti. Bir el omzundan kavradı. Daha sonra diğer omzundan. Şimdi sırt üstü döndürüldüğünü hissediyordu. Sarsılmaya başladı. Yanağında bir sızı. Git gide derinleşen bir acı. Gözleri hafifçe aralandı tekrardan. Bu koku, çok tanıdık gelmişti ona. Güven vermişti.
Güven duygusu, acıya eşlik ederken gözlerini açtı yavaşça. Sesler yavaş yavaş kulaklarından içeri girerken kendi adını duydu. "Veronika! Veronika!" Gözleri açıldı. Boş gözlerle onu sarsan adama bakıyordu. "Çok şükür, çok şükür seni buldum!" diyip sarıldı gözyaşları mutluluğa karışırken.
Çok geçmedi, Veronika kendine sarılanın Matic olduğunu anladı. Tüm gücünü kullanarak, ellerini havaya kaldırıp Matic'e sarıldı. "Ben.." dedi kekeleyerek. "Ben özür dilerim." dedi son hecede derin bir nefes verirken boynu Matic'in omzuna düşmüştü. Matic saçlarını okşarken ona sakin olmasını söylüyordu.
Matic, Veronika'yı kasanın duvarına dayadı ve yerdeki cesetlere basmamaya çalışarak bir kaç reyon ileride bulunan su şişelerinin yanına gitti. Bir şişe su alıp geri geldi. Hızlıca kapağını açıp avucuna biraz su döküp Veronika'nın yüzünü yıkadı. Alnına yapışan saçlarını geri attı.
Veronika'nın dudakları kurumuştu. Matic, bir eliyle Veronika'nın başını kaldırırken diğer eliyle de şişeyi dudaklarını götürüp su içmesine yardım etti. Veronika biraz olsun kendine gelmişti. Kısık seslerle bir şeyler söylemeye çalışsa da Matic yanıt vermemişti. Yavaşça bir kolunu boynunun etrafına doladıktan sonra Veronika'yı dikkatli bir şekilde ayağa kaldırdı.
Tüm ağırlığını Matic'in üzerine veren Veronika sendeleyerek yürüyordu. Matic'in kollarında güvende olmanın verdiği duyguyla beraber marketten çıkarken, güneş çekiliyordu, gökyüzü koyu maviye boyanmak üzereydi.
Eve geldiklerinde ikisi de berbat bir haldeydiler. Matic terlemiş, kesik kesik nefesler alıyordu. Veronika ise yolda biraz daha toparlanmıştı. Ayakkabılarını çıkarmasına yardım ettikten sonra, Matic, Veronika'nın üzerini çıkarıp banyoya soktu.
Su damlacıkları vücuduna değdiğinde Veronika ürperdi. Soğuk su onu kendine getirmişti. Matic, suyun ılınmasını bekliyordu. Aradan geçen süre zarfında su ılınmamıştı. Matic daha fazla vakit kaybetmeden Veronika'yı yıkadı ve giydirip odaya kadar eşlik etti.
Veronika yatakta uzanırken, banyodan gelen su seslerini duyuyordu. Matic günah çıkarırcasını kendini yıkıyordu. Veronika acıktığını hissetti. Ayağa kalktı. Başı dönmüştü. Duvara tutundu. Eliyle elektrik düğmesini aradı. Bir iki kere bastıysa da elektrik yoktu. Kafasını kaldırıp ampüle baktı. Patlamış olmalı diye düşündü.
Duvara tutuna tutuna odadan çıktı ve koridora geldi. Koridorun ışığına bastığında ise yine yanmamıştı. O sırada banyonun kapısı açıldı. Matic, temizlenmenin verdiği mutlulukla gülümsüyordu. "Işıklar yanmıyor." dedi Veronika. Matic tek kaşını kaldırdı. "Ampül patlamıştır." dedi Matic. Veronika kafasını iki yana salladı. Matic, az önce söndürdüğü banyonun ışığını yaktı. Yanmamıştı. "Sigortalar atmış olabilir" dedi.
Hızlıca sigorta kutusunun bulunduğu yere gitti. Şalterleri ve düğmeleri tek tek indirip kaldırdı ama nafile. "İşe yaramıyor." dedi. Karanlık iyice çöküyordu. Veronika ellerini nemli saçlarından geçirirken Matic bornozuna iyice sarılmıştı.
Bir anda evin içini saran soğuk hava dalgası tüylerini ürpertmişti. Matic, telefonunun ışığıyla salondaki dolabın çekmecelerini karıştırdı. Dolaptan çıkardığı mumu yaktı. Veronika, tekli koltuğa kendini bıraktı.
Oturmasıyla beraber hızlıca kalkarak salon penceresinin panjurlarını açtı. Ljubljana karanlığa gömülmüştü.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 613 Okunma |
172 Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |