5. Bölüm

5. BÖLÜM

Vespera
vesperaa__

Önümde duran kağıtları dikkatlice okudum. Çocuklara ufak bir sınav yapmıştım, çok kolay sorduğumdan kaynaklı hepsi yüz almıştı. İyi bir öğretmendim vesselam. Yapamazsın diyenler utanır mıydı sanmazdım. İşimi hallettikten sonra yukarı katta kendi sınıfında veli toplantısında olan Yazel'in yanına gittim. Hâlâ toplantıdaydı bu yüzden kapının önünde beklemeye karar verdim.

Toplantının bittiğini kapının açılıp velilerin dağılması ile anlayınca olduğum yerde toparlandım. İçeri girecekken birinin Yazel ile konuştuğunu duyunca duraksadım.

"Dediğim gibi Leyla biraz fazla hiperaktif bir kız. Çocuk olduğuna vermek istiyorum ama derste bile yerinde durmuyor. Bu konu hakkında siz de ailesini bilgilendirirseniz çok sevinirim." dedi kibar bir ses ve duruşla.

"Tabiki, bilgilendiririm." diye cevap verdi karşısında ki adam. Oldukça heybetli ve dik duruyordu. Asker olma ihtimalini düşünmeden edemedim. Buradaki askerlerin çoğu böyleydi çünkü.

"Bu arada isminizi öğrenebilir miyim? Gelen velilerin ismini almam lazım."

Karşıdaki adam gülümsedi. "Alper. Alper Kaya." diye cevap verdi.

Sanırım Yazel'den oldukça hoşlanmıştı ki biliyorsunuz bu konular benden kaçmaz. Ayrıca adının Alper olduğunu öğrendiğim bu adam çok fazla sırıtıyordu. Sırıtmasında bile çapkınlık vardı adamın. Yazel tam söze girecekken onu gözleri ile yiyip bitiren adamı durdurmak için ortama şaşalı bir giriş yaptım.

"İşin bittiyse gidelim mi artık?"

Yazel şaşkınca bana döndü. "Meyra! Gitmedin mi sen?"

"İşim bitince yanına geleyim dedim." Alper denen adama döndüm. "Bölmüyorum umarım." Biraz sert bakarak konuşmuştum.

"Yok hayır bölmediniz." diyerek gayet rahat bir cevap verdi.

"Merakmı maruz görün fakat siz kimsiniz?" Fazlasıyla kibar yaklaşıyordum.

"Ben, oldukça yakışıklı bir beyim." Saçma sapan sırıtmaya devam etti.

Kardeşim neydi senin derdin. Hayırdır bakışı attım. Gülüşü soldu, bir anda ciddileşti. Ne bu, şimdi de dövüşecekmiydik.

"Alper Bey" dedi Yazel. "Leyla'nın babasının arkadaşı." diye devam etti.

Aydınlanmış bir bakış attım. "Anladım." derken gözüm hâlâ Alper'deydi.

Yazel'e dönerek, "Gidelim mi artık?" diye sordum.

Kafasıyla onaylayan bir işaret yaptı. Alper'e tebessüm ederek yanından ayrıldı.

Okuldan çıkarken arkamızdan Leyla'nın, karşıdan gelen çok zarif bir kadına ve yanında askeri üniformalı olan bir adama koşarken gördüm. Büyük ihtimalle annesi ve babasıydı. Yavaş adımlarla ilerlerken onlarda bize doğru geliyordu.

"Merhaba hocam nasılsınız?" diyerek lafa girdi karşımdaki kadın.

Gülümsedi Yazel. "Merhaba Gamze Hanım. İyiyim teşekkür ederim, siz nasılsınız?"

"İyi olmaya çalışıyoruz." derken göz ucuyla babasına sarılmakla meşgul olan kızını gösterdi.

Hiperaktif olduğu kadar babacı olduğu belli olan bir kız çocuğuydu ki zaten hangi kız babasına düşkün değildi? Hele bir de babası asker ise.

"Siz de Meyra olmalısınız." diyerek yanında ki adam lafa girince daldığım noktadan gözümü çekerek ona odaklandım.

"Evet. İsmimi nerden biliyorsunuz?"

Yanında duran Alper ile göz göze geldi. Sanki söylememesi gerekiyormuş gibi bakıyordu Alper karşısında ki adama.

Geri bana döndü. "Komutanımızın tanıdığısınız herhalde? Ordan biliyorum." diyerek tek nefeste söylemişti hepsini.

Başta anlam veremedim. Kim sizin komutanınız deme isteğimi geri yutmadan sordum. "Kim sizin komutanınız?"

"Ömer komutanımız. Karıştırdık sanırım." dedi.

"Yok Gökhan abi karıştırmadık, o işte." deyince Alper, kafam iyice karışmıştı. Ayrıca karşımdaki adamın isminin Gökhan olduğunu öğrenmiştim. Çok makbule geçmişti Alper sağol.

"Lan oğlum mal mısın?" derken dişlerini sıkıyordu Gökhan. "Şuan da üniforma içindeyiz dikkatini çekerim." diyerek devam etti. Oldukça ciddiydi.

"Pardon komutanım. Ben en iyisi gideyim. Siz sonra gelirsiniz." Yazel'e dönüp gülümsedi.

Ne ayaktı bu Alper. Neyse onunla sonra ilgilenirdim şuan daha önemli meselelerimiz vardı. Bu adam benim Ömer ile bağlantım olduğunu nerden biliyordu? Koca askeriye de ben mi konuşuluyordum? Tövbeler olsun daha neler kızım. Milletin işi gücü yok oturup seni mi konuşacaklar.

"Hayır karıştırmadınız." diyerek Alper'in dediğini de onaylamış oldum. Sonra devam ettim. "Bana sizden mi bahsetti?"

"Bir arkadaşımız görmüş sanırım sizi. O bahsetti." dedi Gökhan.

"Pek bir önemi yok ama değil mi?" diyerek araya girdi Gamze. Bir bana bir kocasına bakıyordu.

Çok haklısın Gamze hanım ablacım.

"Sizinle de tanıştığımız için çok memnun olduk Meyra hocam. Biz sizi daha fazla tutmayalım iyi günler."

Çok makbule geçer yoksa birazdan okulun bahçesine yatıp uyuyacaktım. Memnun olduğumu dile getiren bir gülümseme kondurdum yüzüme. Yanlarıdan ayrılıp arabaya binecekken yanımıza aniden başka bir araba durdu. "Tabakhaneye bok mu yetiştiriyorsun?" derler ya adama tam olarak öyle bir hızla gelip durdu. Fakat okul bunun için pek uygun bir yer değildi. Aniden arabadan inen kişiyi görmemle ayrı bir şok yaşadım. Ömer'in ne işi vardı burda? Yoksa iyi insan lafın üstüne gelir dedikleri tam olarak bu muydu?

Sert ve bir o kadar da emin adımlarla yanıma geldi. "Meyra seninle biraz konuşabilir miyiz?" derken oldukça da ciddiydi.

"Bir şey mi oldu? Ayrıca okul yolunda ne bu hız!"

"Bırak hızı falan konuşmak için gelecek misin?"

Yazel'e döndüm, dünden razı gibi git işareti yaptı kafasıyla.

Gitmemek için direndim fakat Yazel'in kaş göz işaretlerineçok maaruz kalmıştım. "Sen git ben on dakikaya gelirim." diyerek Ömer'in arabasına bindim.

Oldukça heyecanlı ve tedirgindim. Ne diyecekti acaba. Arabaya bindim. Ya aşkını ilan ederse. Kemerimi bağladım. Saçmalama be kızım aşık olan sensin. Ayrıca yeni geldim ne ara aşık olmuş olabilir ki? Bu duyguyu tek taraflı yaşamak oldukça zor değilmiş gibi bir de uğraştığım şeylere bak.

Ömer'de arabaya binip kemerini bağladı. Fazla hızlı gidiyordu. Sanki biran önce konuşmak ister gibi.

Kış ayında olduğumuz için bir parka oturmak yerine kafeye getirmişti bizi. Arabayı park ettikten sonra yavaşça kapımı açıp indim, yine aynı yavaşlıktakta kapıyı kapattım. Güzel bir arabaydı zarar vermek istemezdim.

"Olmadı." dedi Ömer.

Boş boş yüzüne baktım.

"Kapı diyorum, olmadı." diyerek gözleriyle arabanın kapısını gösterdi.

Aydınlanmış bir şekilde bakınca kapıyı açıp geri kapattım. Önden geçmem için işaret yaptı. Centilmen falan mı olmuştu bu şimdi ne bu hareketler. Üstüne bir de sandalyemi çekti. Sanırım bayılacaktım. Hemen kendimi toparlayıp kibar kız modumu açtım.

"Teşekkür ederim. Ne konusacaktın benimle." Fazla kibar olamamıştım sanırım.

"Ben de iyiyim sağol." dedi ters ters.

"Nasılsın, iyi misin faslını geçelim bence gördüğüm kadarıyla iyisin." diyerek yalandan güldüm. Dünyanın en gıcık pick me girl gülümsemesini yapmış olabilirdim.

"Ne işin var burda?" diye oldukça düz ve ani bir soru yöneltti.

Soruyu ilk önce idrak edemedim. "Nasıl yani?"

Derin bir nefes verdi. Yaslandığı sandalyeden öne doğru eğildi. Ellerini birbirine kenetleyerek masanın üstüne koydu. Çağatay Ulusoy gibi "bak kızım ben zarttu zurttu anlamam" diye lafa girecek sandım ama öyle olmadı.

"Neden teröristlerin cirit attığı yere geldin? Öğretmenlik yapacak başka şehir mi kalmadı!" Biraz sinirliydi sanırım ama bu siniri bana işlemezdi. Herkes haddini bilecekti.

Ters bir bakış attım. "Pardonda sanane! İstediğim yerde mesleğimi yaparım. Bu seni neden bu kadar rahatsız etti."

Gözlerini devirdi. "Neyse, seni düşünmekle hata etmişiz. Afedersin." diyerek geri sandalyeye yaslandı.

Beni mi düşünüyormuş? Yemezler. Seda ablamında dedigi gibi "aşk yok iş var work work work."

"Sana beni düşün diyen olmadı zaten. Ben kendi başımın çaresine bakarım." diyerek saçımı geriye savurdum. Bu hareketime uzunca baktı. E tabi buda benden kaçmadı. Gözlerim açık kahve gözleri ile anlık bir buluştu. Benden gizlediği bir şeyler olduğu çok aşikardı. Daha dikkatli bakarsam bunu öğrenebilirdim ama böyle bir şey yapmadım tabiki. Anında gözlerimi gözlerinden ayırıp etrafa bakmaya başladım.

Daha fazla konuşacak bir şeyimiz kalmadığı için kafeyi terk etme fikrini ortaya atmıştım sağolsun kabul etti. Yol boyunca asla konuşmadık. Gözlerinde ki o saklı olan sırları ya da benim sır sandığım şeyleri göstermemek için muazzam bir çaba göstermişti. Başarmıştıda. Ben de Meyra'ysam eninde sonunda o baklayı ağızdan çıkartırdım.

                                ****

Elindeki poşette yaptığı sarma ve çikolatalı kurabiyeyi taşırken heyecanlı ve neşeyle yürüyordu Umay. Hedefi belliydi askeriyeye gidiyordu. Kapıda ki askerlere Gökhay'ı görmek için geldiğini söyleyip içeri girdi. Askeriyenin bahçesinde duran bir banka oturup beklemeye başladı. Normalde her gelen sivil rahatlıkla giremezdi ama abisinin asker olması işine yarıyordu.

Gökay askeriye de oldukları için ciddi bir yüz ifadesi ile Umay'ın yanına ilerledi. Üstündeki çiçekli kazağı, kot pantolonu, at kuyruğu bağladığı kahverengi saçı ile yine oldukça tatlı ve güzel görünüyordu.

Umay Gökay'ın geldiğini görünce hemen üstüne başına çeki düzen verdi. Yanına yaklaşınca, "Selam." diyerek gülümsedi.

"Hoş geldin bu ne güzel bir sürpriz." dedi Gökay alttan alttan sırıtırken.

"Öyle bir şeyler yaptım sana da getirmek istedim." dedi çekinerek.

Gökay poşette ne olduğunu merak ettiği için içine bakmaya başlamıştı bile. "Benim için sarma ve çikolatalı kurabiye mi yaptın?"

Umay utanarak parmaklarını çekiştirdi. "Evet. Sen seviyorsun diye yaptım." dedi.

Gönül isterdi ki şuan sarılsınlar ama Gökhan yüzünden bu pek mümkün olmuyordu. Hatta o bile bu ikilinin aralarında neler olup bittiğini bilmiyordu.

Gökay sarmaları tek tek götürürken ensesinde hissettiği el ile yediği sarmalar boğazında kalmıştı.

"Afiyet olsun koçum." derken sırtına vurdu Gökhan. "Yarasın kardeşime." Bir daha vurdu. "Et olsun but olsun." Tekrar vurdu.

"Abi napıyorsun boğulacak çocuk." diyerek abisinin eline yapıştı Umay.

"Asker adama bir şey olmaz." derken daha çok vuruyordu ki kardeşinin çekistirmesi sonucu bir adım geriye çekildi Gökhan. Sonra Umay'a döndü. "Senin burda ne işin var."

"Şey abi açıklayabilirim."

"Açıkla o zaman."

"Biz birbirimizi seviyoruz Komutanım." diye lafa girdi Gökay.

Umay bu söze karşı bir Gökay'a bir abisinin tepkisine baktı. Oldukça sinirliydi Gökhan."Ulan ne aşkı be." diye çıkışıverdi Pargalı İbrahim gibi. Tam Gökay'ın yakasına yapışacekken Alper ve Ömer zoraki tuttu.

"Aman abi dur napıyorsun." dedi Alper.

"Bırakın ulan beni döveyim şunu bi." diyerek öne atılmaya çalıştı Gökhan. Yine tuttular. Olum sen görürsün der gibi parmağını Gökay'a doğru salladı. Bunu dile de getirdi. "Yedim olum seni bittin sen."

"Tamam abi sakin ol." dedi Ömer. Dönüp kafasıyla Gökay'a içeri git işareti yaptı. Bu emre uyarak içeri gitti.

"Bacım sende git artık." diyerek Umay'a döndü Ömer. Getirdiği kapları toplayıp poşete koyduktan sonra askeriyeden çıktı.

Sakinleşmesi için Gökhan'ı banka oturttular. "Abi noldu da bu kadar sinirlendin?" diye sordu Alper.

Aklına gelince daha da sinirlendi. "Umay'dan hoşlanıyorum dedi hayvan herif."

"Yok tam olarak öyle demedi abi. Biz birbirimizi seviyoruz dedi." diyerek ortama giriş yaptı Atakan.

"Lan olum siz salak mısınız? Çok ciddi soruyorum." dedi Ömer.

"Yok komutanım." dedi Atakan.

Alper, Atakan'ın kulağına eğildi. Sessizce, "Hacım öyle denir mi? Harbiden salak olabilir misin?" dedi.

"Kırılıyorum ama birader." diyerek dudak büzdü Atakan.

"Yeter be susun artık." derken oldukça ciddiydi Gökhan. Başında duran Ömer'e döndü. "Pardon komutanım sesimi yükselttim." Yaş olarak Ömer'den büyük olsa da şuan rütbe içinde oldukları için saygı önemliydi.

"Sorun değil abi ama sen bu çocuklara niye bu kadar yükseldin."

"Katılıyorum. Gökay çokta efendi çocuk aslında." diyerek ortama girdi Cihan.

Onun arkasından Bora ve Mert'te gelip kafaları ile Cihan'ı onayladılar.

"Onu bırakın da Gökhan abi bizim miniğin öğretmeni neydi öyle ya." dedi çok başka alemlerde olan Alper.

"Lan gene kime aşık oldun." diyerek ensesine şamarı yapıştırdı Bora.

"Ayıp oluyor komutanım. Hem hoş kadın Yazel hanım bir görseniz bana hak verirsiniz. Hele Meyra hanım maşallah Ömer komutanıma da yakışır." diyerek alttan sırıttı.

"Alper belanı mı arıyorsun kardeşim." diyerek arkadaşını dürttü Atakan.

"Doğruları söylüyorum hacım. Ne desek suç." diyerek ortamı terk etti.

Ömer kimsenin tek kelime etmesini istemediği için etrafe alev atan bakışlar ile baktı. İşe de yaramış gibiydi kimsenin sesi çıkmıyordu. Gökhan hariç.

"Olum ben bu Gökay'ı dövücem ya." diyerek yerinden ayaklanıyordu ki Ömer omzuna bastırarak geri oturttu.

"Komutanım abartmıyor musunuz biraz?" dedi Cihan.

Hiçte abartmıyordu. Babasız büyüdükleri için hem abi hem baba sevgisini Umay'a, Gökhan göstermişti. Kardeşinin başkalarında sevgi aramasını istemiyordu. Onun içinde en önemli varlıklarından biriydi kardeşi. Biri ile olma ihtimali bile çok kıskandırıyordu onu. Bu yüzden bu kadar büyük bir tepki vermişti. Ama elinde sonunda bu ikili ile baş edemeyeceğini o da başında bekleyen tim arkadaşları da gayet iyi biliyordu.2

Sevgi her zaman kazanırdı.

Bölüm : 08.11.2024 16:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...