35. Bölüm

Yirmi Dokuz

vic
vic___

 

keyifli okumalarr💞💞

 

 

‧͙⁺˚*・༓☾ ☽༓・*˚⁺‧͙

 

 

Tüm gün Beren'in yatağında yatmıştım. Battaniyenin altına saklanmak istiyordum, sanki gerçekler beni bulamazmış gibi. Kalbimde ki ağrı geçmiyordu hâlâ. İlk başta herkes yanımda durup beni teselli etmeye çalışmıştı ama sonunda Doğu yalnız kalmam gerektiğini söylemiş odayı boşaltmıştı.

 

Elimde buruşturduğum peçeteyle bilmem kaçıncı kez gözyaşlarımı sildim ve saate baktım. On buçuk olmak üzereydi. Hava çoktan kararmıştı ama bu kadar geç olabileceğini düşünmemiştim.

 

Babam eve gelmiş olmalıydı. Beni göremeyince ne tepki vermişti acaba? Eve gittiğimde kızar mıydı?

 

Fark etmiş miydi ki ya da umurunda mıydı hâlâ eve geçmemiş olmam? Hiç sanmıyorum. Beni sevmeyen biri beni neden umursasın ki?

 

Oğuz'un o soğuk sesi tekrardan kulaklarıma doldu. "Söylesene Beste, babasının bile sevmediği birini kim sever ki?"

 

Babam bile beni sevmiyordu. Babam bile. Oğuz mu sevecekti beni?

 

Gözlerim yeniden doldu. Ağlamamak için kendimi ne kadar zorlasamda bedenim buna karşı koymakta zorlanıyordu. Tekrar ağlamamak için yataktan kalktım. Saatlerdir yatmamdan olsa gerek her yerim uyuşmuştu.

 

Adımlarımı zorlayarak kapının önüne ilerledim. Tam kapıyı açıp odadan çıkacağım sırada kapının önünde konuşan iki kişisinin sesini duydum. Kısık ama net bir şekilde konuşuyorlardı.

 

"Sana gerek yok, ben bırakırım."

 

"Kaan, taksiyle bırakırım işte. Motorla uğraşmayın."

 

"Duru gerek yok diyorum. Beste'yi bıraktıktan sonra gelir seni de alırım."

 

Duru bir süre sessiz kaldı, cevap vermedi.

 

"Üf tamam ya. Ben gece burada kalacağım. Bir daha geri dönmene gerek yok.

 

Kapıyı açıp odanın dışına adım attım. Gözlerim ışığa alışmaya çalışırken ikisi de sustu. Bana baktılar.

 

Acıyorlardı bana değil mi? Evet, acıyorlardı. Acınacak haldeydim.

 

“Beste?” dedi Kaan, sesi yumuşaktı.

 

Cevap vermedim. Veremezdim. İçimdeki o boşluk, kelimeleri boğazıma düğümlüyordu.

 

"Kaan seni eve bırakacak." dedi Duru. Sesi az önceki inatçılığından uzak, onun da yumuşaktı.

 

"Gerek yok." Sesim o kadar kısık çıktı ki, duyup duymadıklarından bile emin değildim.

 

"Beste-"

 

"Yürürüm." dedim. Ayaklarım hala uyuşuktu ama bir an önce gitmek istiyordum. Buranın havası bile üstüme geliyordu.

 

"Bu saatte olmaz." dedi Kaan. Sesi hâlâ yumuşaktı ama itiraz kabul etmeyeceğini de belli ediyordu.

 

Bir süre sessiz kaldık.

 

“Tamam,” dedim sonunda.

 

Kaan sessizce başını salladı. Duru’ya kısa bir bakış atıp anahtarlığını cebinden çıkardı. Ben ise gözlerimi yere dikmiş, oradan bir an önce kurtulmak istiyordum.

 

Merdivenlere doğru adım attığım sırada Duru'nun fısıltısını duydum.

 

"Kaan, dikkat edersin."

 

Kaan sadece kafasını salladı ve kolunu omzuma atıp beni merdivenlere yönlerdirdi.

 

 

.・。.・゜✭・

 

 

Dışarı çıktığımda yüzüme çarpan soğuk hava, biraz olsun beni kendime getirdi. Ama içimdeki o derin boşluk hâlâ oradaydı. Hiçbir şey, o boşluğu dolduramazmış gibi.

 

Kaan motoruna doğru yürüdü, ben de peşinden gittim. Hiç konuşmadık.

 

Aslında Oğuz'a ne yaptıklarını merak ediyordum. Arkadaşlarımı biraz olsun tanıyorsam hiçbir şey demeden onları evden yollamazlardı. Sormak istedim ama sormadım. Konuşmak bile istemiyordum.

 

Motorun arkasına bindim. Kaan kaskını bana uzattı. Hiçbir şey söylemeden taktım.

 

Başımı, sırtına yasladım ve kollarımı gevşekçe beline sardım.

 

Motorun sesi geceyi delip geçerken ben sadece gözümden düşen birkaç damlayla yolu izledim. Sokak lambalarının ışıkları hızla yanımızdan geçiyordu.

 

Kaan'da konuşmadı. Yolda konuşur sanmıştım ama sessiz kaldı her zaman ki halinin aksine. Belki de en çok buna ihtiyacım vardı. Sessiz birine.

 

Acaba Oğuz'un bu yaptığı onu nasıl hissettirmişti? Sonuçta en yakın arkadaşlarından biriydi. En güvendiklerinde biriydi. Ama biliyordum ki bende onun için çok değerliydim. Oğuz'un yaptığını asla kabul etmezdi.

 

Eve yaklaştığımızda, motorun hızı yavaşladı. Sonunda durduğumuzda motordan indik. Elaları üzerimde gezdi.

 

"Beste..." dedi ama devam etmedi. Sanki kelimeler boğazında düğümlenmişti.

 

Kaskı çıkarıp ona uzattım.

 

"Teşekkür ederim." dedim. Sesim hâlâ kısıktı, hâlâ kırık.

 

Sadece başını salladı ve burukça gülümsedi. "Bir şeye ihtiyacın olursa, kendini kötü hissedersen veya baban herhangi bir şey yaparsa hemen ara."

 

Başımı sallayıp bende aynı şekilde burukça gülümsedim.

 

Yanından ayrılıp evin kapısına doğru yürüdüm. Kaan hala oradaydı, eve girmemi bekliyordu.

 

Kapıyı anahtarımla açarken arkamı döndüm. Hala aynı yerde duruyordu. Göz göze geldik.

 

Ve o an, tekrardan yalnız olmadığımı hissettim.

 

Ama bu his, kapıyı kapattığım an yine kayboldu.

 

Ayakkabılarımı çıkarıp sessizce içeriye adım attım. Salonun ışığı yanıyordu ve televizyonun sesi koridora kadar ulaşıyordu. Babamın orada olduğunu anladım. Kalbim sıkıştı.

 

Bir adım daha atmadan önce derin bir nefes aldım. Belki beni fark etmez, sessizce odama geçebilirim diye düşündüm. Ama daha ikinci adımımda o tanıdık, sert sesi duydum.

 

“Neredeydin?”

 

Başımı yavaşça kaldırıp salonun kapısında beliren siluetine baktım.

 

"Berenlerin doğum günündeydim."

 

"Bu saatte mi? Telefonunu niye açmıyorsun?"

 

Cevap vermedim. Aradığını bilmiyordum. Telefonumu elime bile almamıştım.

 

Babam bir adım daha attı. Işık yüzüne vurduğunda kaşlarının çatıldığını gördüm. "Saatin kaç olduğunun farkında mısın sen?"

 

Baktım ama yine hiçbir şey söylemedim. Konuşacak gücüm yoktu. Tartışmaya ne enerjim vardı ne de isteğim.

 

“Bana cevap ver!” diye bağırdı, sesi duvarlarda yankılandı.

 

“Biliyorum.” dedim sadece.

 

Bu kadar. Ne bir açıklama ne bir savunma. Gözlerim yanıyordu ama ağlamayacaktım. Ağlarsam daha da üstüme gelecekti. Güçsüzlüğümü kullanacaktı.

 

"Sevgilinle miydin? Oğuzla yani." dedi alayla.

 

Bu soru beni olduğum yere çiviledi. "Hayır."

 

Oğuz'u nereden biliyordu bilmiyordum ama artık Oğuz benim sevgilim değildi.

 

"Yalan söyleme."

 

“Hayır dedim!” Sesim istemsizce yükseldi. Gözlerimde biriken yaşlar yanaklarıma akmaya hazırdı ama izin vermedim.

 

Bir anlık sessizlik oldu. Babam nefesini tuttu, ben de. Sonra başını iki yana salladı ve koltukta duran montunu eline aldı.

 

"Nereye gidiyorsun?" diye sordum sesim titrerken.

 

"Dışarı."

 

Kapıyı çarpıp çıktığında sanki evin duvarları bile sarsıldı. Ben ise olduğum yerde çakılı kaldım. Birkaç dakika boyunca hiçbir şey yapamadım.

 

Sonra kendimi toparlayıp ağır adımlarla merdivenlere yöneldim. Yatağıma ulaşana kadar güçlükle tuttum kendimi ama kapıyı kapattığım an, her şey çözüldü.

 

Gözyaşlarım sessizce akarken battaniyemi üzerime çektim. Her şey zihnimde yankılandı. Dedikleri, umursamazlığı, acımasızlığı...

 

Ve o an kenara koyduğum telefonum titredi.

 

Ekrana baktım, doğum günü grubundan gelmişti.

 

 

Beren: Beste

 

Eve geçtin mi?

 

İyi misin?

 

 

Parmaklarım ekrana dokunamadı. Hiçbir şey yazamadım. Sadece mesajı okudum ve telefonu kendimden uzaklaştırdım.

 

 

‧͙⁺˚*・༓☾ ☽༓・*˚⁺‧͙

 

 

bölüm biraz sıkıcı oldu ama sizi de daha fazla bekletmek istemedim

 

umarım beğenmişsinizdirr

 

Bölüm : 26.02.2025 21:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...