
Ron bara coşkuyla bakarak, "Farkında mısınız?" dedi. "Burada ne istersek ısmarlayabiliriz. İddiaya girerim ki Bay Dumbledore bize ne satarsa satsın umurunda bile olmaz. Hep Ateşviskisi'ni denemek istemişimdir -"
"Sen daha bir sınıf başkanısın!" diye hırladı Hermione. "Öf," dedi Ron, yüzündeki gülümseme silindi. "Evet..." "Peki, bizimle burada kim buluşacak demiştin?" diye sordu Harry, Kaymakbirası'nın tozlu kapağını açıp bir yudum alarak. "Birkaç kişi," diye tekrarladı Hermione. Saatini kontrol etti ve endişeyle kapıya doğru baktı. "Onlara şu sıralarda gelmelerini söylemiştim, eminim hepsi yerini biliyorlar - ah, işte, bunlar onlar olabilir." Birahanenin kapısı açıldı.
İçeri sızıp odayı ikiye bölen kalın ve tozlu ışık huzmesi, aceleyle içeri giren bir kalabalığın önünü kesmesiyle, yok oldu. Önce, yanında Dean ve Lavender'la Neville girdi, hemen arkalarından Parvati ve Padma Patil ve Cho ile genellikle kıkırdayan kız arkadaşlarından biri geliyordu, sonra de sanki kazayla içeri girmiş gibi hülyalı bir ifadeyle Luna Lovegood ve yanında Rolf Scamander vardı; derken Katie Bell, Alicia Spinnet ve Angelina Johnson, Colin ve Dennis Creevey, Ernie Macmillan, Justin Finch-Fletchley, Hannah Abbott, uzun örgüsü sırtına uzanan ve adını bile bilmediğim, Hufflepuff tan bir kız; Anthony Goldstein, Michael Corner ve Terry Boot, Ravenclaw'dan üç çocuk; Ginny, onun arkasından, Hufflepuff Quidditch takımının bir üyesi olarak şöyle böyle tanıdığım uzun boylu, sıska, kalkık burunlu sarışın bir çocuk geliyordu; en arkada ise, üçü de ellerinde Zonko mallarıyla ağzına kadar dolu büyük kesekağıtları taşıyan Fred ve George Weasley ile arkadaşları Lee Jordan vardı. "Birkaç kişi mi?" dedik Harry ile aynı anda kısık sesle Hermione'ye. Hermione mutlulukla, "Evet, yani, bu fikir birçok kişinin hoşuna gitti," dedi.
"Ron, birkaç iskemle daha çekmek ister misin?" Su yüzü görmemişe benzeyen çok kirli bir bezle bardak silmekte olan Dumbledore donup kaldı. Belki de birahanesini daha önce hiç bu kadar kalabalık görmemişti. Onun bu haline kıkırdamaktan kendimi geri alamadım
. "Selam," dedi bara ilk ulaşan Fred. Arkadaşlarını çabucak saydı. "Lütfen bize... yirmi beş tane Kaymakbirası verir misiniz?" Dumbledore bir an ona dik dik baktı, sonra elindeki bezi sanki çok önemli bir iş yapıyormuş da yarıda kesilmiş gibi fırlatarak, barın altından tozlu Kaymakbiraları'nı çıkarıp vermeye başladı. "Eyvallah," dedi Fred, şişeleri dağıtarak.
"Hadi bakalım, pamuk eller cebe, bunların hepsine yetecek kadar altın yok bende..." Gevezelik eden kalabalık grup, biralarını Fred'den alıp, bozukluk bulmak için cüppelerinin ceplerini karıştırırken, solumda ki Harry yerine mıhlanmış gibi onları gözledi. "Ben hallederim "diyerek bir kaö galleon bıraktım, herkes'ten minnettar dolu bakışlarla yerime geçtim o sırada harry,Sanırım bütün bu insanların niye geldiğini hayal dahi edemiyordu.
Bir anda Harry hınçla Hermione'ye döndü hemen. Alçak sesle, "Sen ne dedin bu insanlara?" diye sordu. "Ne bekliyorlar?" "Söyledim ya, sizin neler diyeceğinizi duymak istiyorlar," dedi Hermione, yatıştıran bir edayla. Ama Harry ona öyle bir öfkeyle bakıyordu ki, hemen, "Şu anda bir şey yapmanıza gerek yok, onlarla önce ben konuşurum," diye ekledi. "Selam, Harry ve Lily," dedi Neville, yüzünde koca bir tebessümle bizim karşımıza oturarak.
Cho chang denilen kız Harry'e aptal gibi gülümseyerek Ron'un karşısına oturdu. Kızılması sarı, kıvırcık saçları olan arkadaşı gülümsemedi, bize öylesine güvenmez bir bakış attı ki, kızın kendisine kalsa hayatta burada olmayacağı açıkça anlaşılıyordu. "Sana neden gülümsüyor?" dedim Harry'e kısık bir sesle tıslayarak. "bilmem," diye kekeledi Harry . Ona oldukça sinirli bir bakış attım ki hemen kafasını çevirdi.
Bu sırada yeni gelenler ikili üçlü gruplar halinde benim, Harry, Ron ve Hermione'nin çevresine yerleşti; kimi heyecanlı, kimi meraklı görünüyordu, Luna Lovegood hülyalı hülyalı boşluğa bakıyordu, Herkes bir iskemle çekince, konuşmalar da dindi. Hepsinin gözü bizdeydi.
"Eee," dedi Hermione, heyecandan sesi her zamankinden biraz daha tiz çıkıyordu. "Yani... şey... selam." Grup dikkatini ona çevirdi, ama gözleri hâlâ ikide bir Harry ve bana kayıyordu. Harry ile bakıştık.
"Şey... eee... şey, niye burada olduğumuzu biliyorsunuz. Eee... şey, Harry ve Lily'nin aklına bir fikir geldi ...yani," Harry ve benim sert bakışlarımı gördü. "- daha doğrusu benim aklıma geldi, iyi olur dedim, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma çalışmak isteyen insanlar... gerçekten çalışmak demek istiyorum, anlıyorsunuz ya, Umbridge'in bizimle yaptığı türden bir saçmalık değil -" Hermione'nin sesi birden çok daha kuvvetli ve kendinden emin bir hal aldı. "- çünkü kimse buna Karanlık Sanatlara Karşı Savunma diyemez -" "Çok doğru," dedi Sarı saçlı bir çocuk. Hermione biraz daha açılmış göründü.
"- Eh, dedim ki iyi olurdu yani, işleri kendi elimize alsak." Durdu, yandan Harry'ye ve bana baktı, sonra devam etti: "Bununla, kendimizi doğru dürüst savunmayı öğrenmekten söz ediyorum, sadece kuramsal olarak değil, gerçek büyüleri yaparak- " Michael Corner, "Ama iddiaya girerim ki, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma S.B.D.'sinden de geçmek istiyorsundur," dedi.
"Elbette istiyorum," dedi Hermione hemen. "Ama onun da ötesinde, savunma konusunda doğru dürüst eğitilmek istiyorum, çünkü... çünkü..." derin bir nefes alıp bitirdi, "Çünkü Lord Voldemort geri döndü." Tepki ani ve tahmin edilen cinsten oldu. Chang'ın arkadaşı haykırdı ve üzerine Kaymakbirası döktü; Terry Boot istemsiz bir şekilde sarsıldı; Padma Patil titredi, Neville ise havlamaya benzer garip, kesik kesik bir ses çıkardı, ama bunu bir öksürüğe dönüştürmeyi becerdi. Ancak hepsi sabit gözlerle, ve hevesle, Harry'ye ve bana bakıyordu.
"Eh... en azından plan bu," dedi Hermione. "Eğer bize katılmak istiyorsanız, nasıl yapacağımıza karar vermemiz gerekiyor ki -" "Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'in geri döndüğünün kanıtı nerede?" diye sordu sarışın Hufflepuff oyuncusu, hayli saldırgan bir sesle. "Eh, Dumbledore buna inanıyor -" diye başladı Hermione. "Yani Dumbledore ona inanıyor demek istiyorsun," dedi sarışın oğlan, başıyla Harry'yi işaret ederek.
"Sen kimsin?" dedim , hayli kaba bir tavırla. "Zacharias Smith," dedi oğlan, "Ve sanırım sizin Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'in geri döndüğünü neye dayanarak söylediğini bilmeye hakkımız var." "Bak," dedi Hermione, hemen araya girerek, "Aslında bu toplantının konusu pek de bu olmayacaktı -" "Mesele yok, Hermione," dedi Harry. "Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'in geri döndüğünü neye dayanarak mı söyledim?" diye sordu, dosdoğru Zacharias'ın yüzüne bakarak.
"Onu gördüm. Ama Dumbledore geçen yıl olanları bütün okula anlattı zaten, ona inanmıyorsanız bana da inanmıyorsunuz demektir; ben de bütün öğleden sonrayı şunu bunu ikna etmeye çalışarak geçirecek değilim." Harry konuşurken bütün grup nefesini tutmuştu sanki.
Zacharias onun dediklerine önem vermez bir edayla, "Geçen yıl Dumbledore'un bize tek söylediği, Cedric Diggory'nin Öldürüldüğü.- "Eğer buraya Voldemort'un birini öldürmesinin nasıl bir şey olduğunu ya da
ne yaşadığımı duymak için geldiyseniz, size bir faydam dokunmaz," dedi harrybüyük bir öfkeyle.
"Cedric Diggory hakkında hakkında konuşmak istemiyorum, tamam mı? Eğer bunun için geldiyseniz, gitseniz iyi olur." "Harry, haklı," dedi Ron .benim kadar öfkeli gözlerini Zacharias'in yüzüne dikerek. "Buraya oturup hikayelermiş, ondanmış, bundanmış, neler yaşamışız, orada ne oldu ve daha fazlasını size anlatmaya gelmedik. Eğer bunun için geldiyseniz, kapı orada!" Ama hiçbiri yerinden kalkmadı, Harry'ye dikkatle bakmayı sürdüren Zacharias Smith bile.
"Öyleyse," dedi Hermione, sesi yine pek tizleşmişti, "Öyleyse... dediğim gibi... eğer savunma öğrenmek istiyorsanız, o zaman bunu nasıl yapacağımızı belirlememiz gerekir; ne sıklıkta buluşacağız, nereye gideceğiz -" Uzun örgüsü sırtına inen kız, "Senin," diye araya girdi, Harr'e bakarak, "Patronus yapabildiğin doğru mu?" Bu soru, gruptan meraklı bir mırıltı yükselmesine yol açtı. "Evet," dedi sakinleşmiş bir sesle. "Cismani bir Patronus mu?" dedi, bu Susan Bones'tu. "Ee... doğru mu gerçekten? Çatalboynuzlu geyik Patronus'u mu yapıyorsun, Potter?" "Evet," dedi Harry. "Vay canına, Harry!" dedi Lee, çok etkilenmiş görünüyordu.
"Ben bunu hiç bilmiyordum!" "Annem Ron'a bunu etrafa yaymamasını tembih etti," dedi Fred, Harry'ye sırıtarak. "Senin zaten yeterince ilgi çektiğini söyledi." "Yanılmıyor," diye mırıldandı Harry. Birkaç kişi güldü. Terry Boot, "Peki Dumbledore'un odasındaki o kılıçla bir Basilisk öldürdün mü?" diye sordu. "Geçen yıl ben oradayken, duvardaki portrelerden biri bana öyle dedi..." "Şey... evet, öldürdüm, evet," dedi Harry. Justin Finch-Fletchley ıslık çaldı; Creevey kardeşler birbirlerine hem hayranlık hem de korku dolu bakışlar attılar; Lavender Brown ise alçak sesle, "Ooo!" dedi. "Ve ilk yılımızda," dedi Neville bütün gruba, "Şu Filoloji Taşı'nı kurtardı -" "Felsefe," diye tısladı Hermione. "Evet, onu kurtardı, Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'den," diye sözünü bitirdi Neville.
Hannah Abbott'ın gözleri Galleon kadar irileşmişti. "Tabii geçen yıl," dedi "Uçbüyücü Turnuvası'nda yerine getirdiği bütün o görevlerden söz etmedik bile... ejderhaları, denizhalkını, Akromantula'yı ve daha bir sürü engeli aştı..."
Masada herkesin hemfikir olduğunu gösteren bir mırıltı dolaştı, belli ki hepsi çok etkilenmişti. "Bakın," dedi Harry ve herkes bir anda sessizleşti. "Ben... ben alçakgönüllü falan görünmeye çalışmıyorum, ama... hepsinde de çok yardım aldım..." Michael Corner hemen, "Ejderhada almadın ama," dedi. "Gerçekten de süper bir uçuştu..." "Evet ama bana bu fikri veren Lily 'idi. Ve ben- " dedi Harry, sözleri George tarafından kesildi. "Ve ikinci görevde bir denizadama dönüştün dostum ve ayrıca Fleur Delacour'un kız kardeşini de kurtardın." "Eh, ikinci görev için fikri verende Dobby ve lily'ydi-" diyen Harry'i Susan kesti bu sefer.
"Ve duyduğumuza göre bu yaz Ruh Emiciler ile karşı karşıya gelmişsin ve kimseden yardım almadın." dedi Susan Bones. Harry'nin gözleri hızla yüz kızaran Hermione'ye döndü. Bu bakışı, neden bunu Susan biliyor gibiydi. Belli ki Hermione ağzından kaçırmıştı. "Evet," dedi Harry, "Evet, tamam, bir kısmını yardımsız yaptığımı biliyorum ve inanın bana, neredeyse," "Yoksa bize bunların herhangi birini göstermekten kaytarıp böyle vızır vızır vızıldanmayı mı düşünüyorsun?" dedi Zacharias Smith. Daha Harry ağzını açamadan Ron yüksek sesle, "Bak aklıma ne geldi," dedi
, "Niye çeneni kapamıyorsun?" Belki de "vızır" kelimesi Ron'a dokunmuştu. Öyle ya da böyle, şimdi Zacharias'a, sanki dünyada en çok istediği şey ona bir tane patlatmakmış gibi bakıyordu. Zacharias kıpkırmızı oldu. "Ee, hepimiz ondan bir şeyler öğrenmek için geldik, ama şimdi kalkmış bize aslında hiçbirini yapamadığını söylüyor," dedi Zacharias. "Öyle demiyor," diye hırladı Fred.
"Senin için kulaklarını temizlememizi ister misin?" diye sordu George, Zonko'nun kesekâğıtlarından birinden, öldürücü görünen uzun bir madeni alet çıkararak. "Ya da vücudunun herhangi bir yanını, hakikaten, nereye batırsak diye ince eleyip sık dokuyacak değiliz," dedi Fred. "Şey, evet," dedi Hermione telaşla, "Devam edelim... mesele şu, Harry ve Lily'den ders almak istediğimiz konusunda fikir birliği içinde miyiz?" Masadan bir onaylama mırıltısı yükseldi.
Zacharias kollarını kavuşturdu ve hiçbir şey söylemedi, ama belki de bunun nedeni, gözünü Fred'in elindeki aletten ayıramayışıydı.
"Neden sadece madam black'ten değil de harry' den de ders alıyoruz. Sonuçta madam dah bilgeli" dedi zacharias çapkın bir edayla.
Harry tam bir şey söyleyecekti ki,
"Şöyle ki, çoğu zaman derslere katılamayabilirim, ben sadece hogwarst'a ders gören bir öğrenci değilim. Harry de oldukça bilgili biri, birlikte yapmaya karar verdik. Sorunu olan çıkabilir." Dedi lily . Kimseden ses çıkmadı.
"Tamam o zaman," dedi Hermione konuyu hemencecik değiştirerek. "Bu durumda bir sonraki konu da, ne sıklıkta buluşacağımız. Bence haftada birden az buluşmanın hiçbir anlamı yok -" "Dur bakalım," dedi Angelina, "Quidditch antrenmanımızla çakışmayacağından emin olmamız gerek." "Tabii," dedi Cho, "Bizimkiyle de." "Bizimkiyle de," dedi Zacharias Smith. "Eminim ki herkese uyan bir gece bulabiliriz," dedi Hermione, biraz sabırsızlanarak, "Ama biliyorsunuz, bu bayağı önemli, kendimizi V-Voldemort'un Ölüm Yiyen'lerine karşı nasıl koruyacağımızı öğrenmekten söz ediyoruz -" "İyi dedin!" diye bağırdı Ernie Macmillan.
"Ben şahsen bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum, belki de bu yıl yapacağımız her şeyden daha önemli, hem de önümüzde S.B.D.'lerimiz olduğu halde!" Takdir peşindeymiş gibi etrafa baktı, sanki insanların "Elbette!" diye bağırmasını bekler gibiydi. Kimse konuşmayınca, devam etti: "Ben, şahsen, Bakanlık'ın bu can alıcı dönemde niye bize böyle hiçbir işe yaramayan bir öğretmen kakaladığını anlamıyorum. Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'in döndüğünü inkâr ediyorlar, orası belli, ama kalkıp da savunma büyülerini kullanmamızı resmen engellemeye çalışan bir öğretmen vermeleri -"
"Bizce Umbridge'in Karanlık Sanatlara Karşı Savunma konusunda eğitilmemizi istememesinin nedeni," dedi lily dikkati üzerine toplayarak. "Dumbledore'un okuldaki çocuklardan bir tür özel ordu gibi yararlanabileceği şeklinde çılgınca bir düşünceye kapılmış olması. Onun bizi Bakanlık'a karşı seferber edeceğini sanıyor." Hemen hemen herkes bu haber karşısında afallamıştı; düdük gibi bir sesle konuşan Luna Lovegood dışında herkes.
"Eh, bu da akla yakın. Ne de olsa, Cornelius Fudge'ın kendi özel ordusu var." "Ne?" dedi Harry bu beklenmedik bilgi karşısında tamamen şaşkına dönmüştü. "Evet, onun bir Yalazgan ordusu var," dedi Luna, ciddi ciddi. Hermione, "Hayır, yok," diye cevabı yapıştırdı. "Evet, var," dedi Luna. Boş boş bakan Neville, "Yalazgan da ne?" dedi. "Ateş ruhu," dedi. "Kocaman, uzun, alev saçan yaratıklar, dörtnala gider, karşılarına çıkan her şeyi yakarlar -"
"Böyle bir şey yok, Neville," dedi Hermione sertçe. "Ah, evet, var!" dedi Luna öfkeyle. "Pardon ama, bunun kanıtı nerede?" diye tersledi Hermione. Luna, "Bir sürü görgü tanığı var. Sırf sen dar görüşlüsün diye ille de her şeyin burnunun dibine sokulması mı -" demişti ki sözünü kesti lily.
"Sakin olur musunuz? Evet hermione öyle bir ordu vardı, su an hala var mı bilemiyorum." dedi . " ayrıca, Ne sıklıkta buluşacağımıza ve savunma dersi alacağımıza karar vermeye çalışmıyor muyduk?" "Evet," dedi Hermione hemen, "Evet, ona çalışıyorduk, haklısın, Lily." "Eh, haftada bir süper olur," dedi Lee Jordan. Angelina, "Ama dikkat etmemiz -" diye başladı. Hermione gergin bir tavırla, "Evet, evet, Quidditch meselesini biliyoruz," dedi. "Eh, karar vermemiz gereken öbür şey de, nerede buluşacağımız..." Bu daha zordu; bütün grubun üstüne bir sessizliktir çöktü. Katie Bell, biraz düşündükten sonra, "Kütüphane olmaz mı?" dedi. "Kütüphanede uğursuzluk büyüsü yapmamızın Madam Pince'in pek hoşuna gideceğini sanmıyorum," dedi Harry.
Dean, "Peki, kullanılmayan bir sınıf olabilir mi?" diye sordu. "Evet," dedi Ron, "McGonagall kendi sınıfını kullanmamıza izin verir, Harry Üçbüyücü Turnuvası'na hazırlanırken vermişti." "Peki öyleyse, biz bir yer bulmaya çalışırız," dedi Hermione. "İlk toplantı için yer ve zaman saptayınca, herkese mesaj yollarız."
Çantasını karıştırarak parşömenle tüy kalem çıkardı, bir an tereddüt etti; sanki bir şey söylemek için cesaret toplar gibiydi. "Bence... bence herkes adını yazmalı, ki burada kimlerin olduğunu bilelim. Ayrıca ben," derin bir soluk aldı, "Ne yaptığımızı herkese ilan etmemek konusunda da anlaşmaya varmamız gerektiğini düşünüyorum. Onun için, eğer imza atarsanız, neler yaptığımızı Umbridge'e ya da başka birine söylememeyi de kabul ediyorsunuz demektir." Fred elini uzatıp parşömeni aldı ve neşeyle imzasını attı, ama Harry kimilerinin listeye adlarını yazma konusunda hiç de hevesli görünmediklerini hemen fark etti. "Eee..." dedi Zacharias ağır ağır, George'un ona vermeye çalıştığı parşömeni almadan, "Şey diyorum... yani eminim ki Ernie bana toplantının ne zaman olduğunu söyler." Ama Ernie de imzalama konusunda tereddüt ediyordu.
Hermione Onlara bakıp kaşını kaldırdığında, "Ben... şey... biz sınıf başkanıyız," diye patladı Ernie. "Eğer bu liste bulunursa... yani, demek istiyorum ki... sen kendin söyledin, Umbridge bulacak olursa -" "Bu grubun, bu yıl yapacağın en önemli şey olduğunu söylemiştin demin," diye ona hatırlattı Harry. "Ben... evet," dedi Ernie, "Evet, buna inanıyorum, sadece -" "Fark ettiniz mi bilmiyorum," dedi lily yüksek sesle.
"Ernie, hermione'nin bu listeyi ortada bırakacağını mı sanıyor musun sahiden?" "Hayır. Elbette hayır," dedi Ernie. Artık o kadar endişeli görünmüyordu. "Ben... evet, tabii ki imzalayacağım." Ernie'den sonra kimse itiraz etmedi. Son kişi de -Zacharias- imzaladıktan sonra, Hermione parşömeni geri aldı, özenle çantasına koydu.
2227 kelime😱
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 7.32k Okunma |
625 Oy |
0 Takip |
62 Bölümlü Kitap |