Görevden bir gün öncesi başkanlar banyosu.
"Lily çiçeğim benim olmak istediğini burda söylemek zorunda değildi-". " merlin! Kes sesini potter. Şu suya gir ve suyun altında aç o yumurtayı." Dedi ve gitti lily. Harry arkasından dudak büzdü. " Hadi ama sevgilim!"
***
"Harry Potter acele etmeli!" diye ciyakladı Dobby. "İkinci görev on dakika içinde başlıyor ve Harry Potter-" "On dakika mı?" dedi Harry çatlak bir sesle. "On-on dakika mı?" Saatine baktı, Dobby haklıydı. Saat dokuzu yirmi geçiyordu. Harry o an öleceğini anladı.
Dobby, Harry'nin kol ağzını tutup çekiştirerek, "Çabuk , Harry Potter!" diye ciyakladı. "Diğerleriyle birlikte gölde olmanız gerekiyor, efendim!" Harry umutsuzca, "Çok geç, Dobby." dedi. "Görevi yerine getirmiyorum, nasıl yapılacağını bilmiyorum-"
"Harry Potter görevi yapacak!" diye cikledi Dobby. "Madam black, Harry Potter'ın doğru kitabı bulamadığını biliyordu, onun için de dobby' e söyledi ve Dobby onun yerine buldu!"
"Ne?" dedi Harry. "Ama sen ikinci görevin ne olduğunu bilmiyorsun ki-" "Dobby biliyor, efendim! Madam black onu da söyledi!Harry Potter göle inip hazinesi bulacak ve hazinesini deniz halkından geri alacak! Bunu yemeniz gerek, efendim." Elini şortunun cebine sokarak top gibi bir şey çıkardı. Yapışkan, grimsi yeşil sıçan kuyrukları gibi bir şeydi bu.
"Göle girmeden önce efendim, Galsamotu!" "Ne işe yarar?" dedi Harry gözlerini dikip Galsamotu'na bakarak. "Harry Potter'a su altında nefes aldırır, efendim!"
"Dobby!" dedi Harry çılgıncasına bir endişeyle. "Dinle, emin misin bundan?" Dobby'nin son kez ona "yardım" etmeye çalışmasını pek unutamamıştı, sonunda sağ kolu kemiksiz kalmıştı çünkü. Dobby samimiyetle, "Dobby çok emin, efendim!" dedi. "Dobby'e madam black söyledi! Dobby, Harry Potter'ın hazinesini kaybetmesine izin vermez!"
Harry'nin bütün kuşkuları gitti. İkinci görevde Galsamotu'nu kullanacaktı. Eh, başka da şansı yoktu zaten.
***
"Evet, şampiyonlarımız ikinci göreve hazır, görev ben düdük çalınca başlayacak. Onlardan alınanı geri almak için tam bir saatleri var. Öyleyse üç deyince başlayın. Bir... İki... Üç!" Düdük soğuk ve durgun havada tiz bir yankı yaptı.
Tribünler alkış ve tezahüratla canlandı. Harry diğer şampiyonların ne yaptığına bakmadan cebinden bir avuç Galsamotu aldı, ağzına tıktı ve moody'nin onu itmesiyle birlikte göle daldı.
Göl öyle soğuktu ki, bacaklarının derisinin, sanki bu buzlu su değil de ateşmiş gibi dağlandığını hissetti. Daha derine doğru yürüdükçe ıslanan cübbesi onu aşağı çekmeye başladı; su şimdi dizlerine kadar gelmişti, uyuşan ayakları balçıkta ve kaygan taşlarda kayıyordu.
Galsamotu'nu çiğneyebildiği hızla hatır hutur çiğniyordu. Otun pis bir kayganlığı vardı, lastik gibiydi, ahtapot dokunacına benziyordu. Dondurucu su beline geldiğinde Harry durdu, yutkundu ve bir şeylerin olmasını bekledi. Sonra adeta bir anda, Harry ağzına ve burnuna görünmez bir yastık bastırılıyormuş duygusuna kapıldı.
Soluk almaya çalıştı ama başı döndü. Ciğerleri boşalmıştı, birden boynunun iki yanında yakıcı bir ağrı hissetti- Harry ellerini boğazına götürdü, kulaklarının hemen altına, soğuk havada çırpınan iki büyük yarık hissetti... Solungaçları vardı. Durup düşünmeden ona mantıklı gelen tek şeyi yaptı- kendini suya attı. Buz gibi göl suyunun ilk yudumu ona hayat soluğu gibi geldi.
Başının dönmesi durmuştu. Su artık ona buz gibi gelmiyordu aksine hoş bir serinliği vardı ve çok hafifti... Tuhaf karanlık, sisli bir panaromanın üzerinde yüzerken kulaklarını mutlak bir sessizlik sardı. Gitgide daha derinlere yüzdü, gölün ortasına doğru açıldı. Gözlerini açmış tekinsiz bir gri ışıkla aydınlanmış suyun ötelerine, suyun saydamlığını yitirdiği yerdeki gölgelere bakıyordu. Çevresinde göz alabildiğine açık yeşil otlar uzanıyordu.
Bir metreden az derinlikteydiler, çimleri fazla büyümüş bir çayırı andırıyorlardı. Harry gözlerini kırpmadan önüne bakarak bu loşluktaki ışıkları ayırt etmeye çalışıyordu. Ve sonra ansızın, bir şey ayak bileğini yakaladı. Harry gövdesini geri çevirdi ve otların içinden bakan bir Garkanez gördü; küçük boynuzlu bir su cini. Asasını ona doğrultup, "Relashio!" diye bağırdı ama hiç ses çıkmadı. Ağzından büyük bir kabarcık fırladı ve asası Garkanez'e kıvılcımlar göndereceğine bir şey püskürttü. Herhalde kaynar suydu bu çünkü Garkanez'in neresine değse yeşil derisinde kırmızı lekeler meydana getirdi.
Harry ayak bileğini Garkanez'den kurtardı ve zaman zaman omzunun üstünden biraz daha sıcak su püskürterek elinden geldiğince hızlı yüzdü. Ona yirmi dakika gibi gelen bir süre boyunca yüzmeye devam etti. O suları yardıkça karanlık anaforların oluştuğu muazzam, kara çamur alanlarından geçiyordu artık. Nihayet akıllara durgunluk veren deniz şarkısından bölümler duydu. "Bir saatin var onu aramak için. Ve bizdekini geri almak için..."
Harry daha da hızlı yüzmeye başladı ve çok geçmeden ileride çamurlu suların arasında yükselen kocaman bir kaya gördü. Üzerinde deniz halkının resimleri vardı; ellerinde mızraklarla dev mürekkep balığına benzeyen bir şeyi kovalıyorlardı. Harry deniz şarkısını izleyerek kayanın yanından yüzüp geçti. "Süren yarıya indi, oyalanma artık. Yoksa aradığın burada kalır, çürür, yazık..."
Birden her yanı saran koyu karanlığın içinden, su yosunlarıyla lekelenmiş kaba taştan bir tapınak yığını ortaya çıktı. Harry orada burada, karanlık pencerelerde yüzler gördü. Deniz halkının grimsi renkte ciltleri ve uzun, dağınık koyu yeşil saçları vardı. Gözleri de tıpkı kırık dişleri gibi sarıydı ve boyunlarına iplere dizili çakıl taşları takmışlardı.
Yanlarından geçerken Harry'ye bakıp alaycı alaycı güldüler; bir iki tanesi onu daha iyi görmek için
mağaralarından çıktı. Balıklarınkine benzeyen güçlü, gümüş rengi kuyrukları suyu dövüyordu, ellerinde mızraklarını sımsıkı tutmuşlardı. Harry bir köşeyi döndü ve çok tuhaf bir manzarayla karşılaştı. Büyük bir deniz halkı kalabalığı, suyun altındaki bir köy meydanını çevreleyen evlerin önünde yüzüyordu.
Ortada bir deniz halkı korosu durmuş, şarkı söyleyerek şampiyonları kendilerine doğru çağırıyordu. Arkalarında ise kabaca yapılmış bir tür heykel vardı. Bir kayadan yontulmuş, dev gibi bir su insanı.
Dört kişi taştan su insanının kuyruğuna sıkı sıkıya bağlanmıştı. Lily, Hermione ile fleur,un kardeşinin ortasına bağlanmıştı. Dördü de derin derin uyuyorlarmış gibi görünüyorlardı. Başları omuzlarına düşmüştü ve ağızlarından birbiri ardınca kabarcıklar çıkıyordu.
Harry hızla rehinelere doğru yüzdü. Deniz halkı mızraklarını indirip ona hücum eder mi diye bir endişesi de vardı ama hiçbir şey yapmadılar. Rehineleri heykele bağlayan ottan ipler kalın, kaygan ve çok sağlamdı. Bir an için aklından Sirius'un ona Noel'de aldığı çakı geçti- dört yüz metre uzakta, şatodaki sandığında kilitliydi, ona hiç faydası yoktu. Harry hızla dönerek çevresine bakındı. Sivri bir şey... ne olursa... Gölün dibinde büyük taşlar vardı. Harry daldı ve en çentikli görüneni kapıp yeniden heykele döndü. Lily 'i bağlayan ipleri kesmeye başladı.
Birkaç dakikalık zahmetli bir çalışmanın ardından, ipler koptu. Harry yeniden çevresine bakındı. Öbür şampiyonlardan eser yoktu. Nerede oyalanıyorlar? Niye acele etmiyorlardı? Hermione'ye döndü, çentikli taşı kaldırıp onun iplerini de çözmeye koyuldu. Birden birçok kuvvetli gri el onu yakaladı. Beş altı deniz erkeği onu Hermione'den uzaklaştırdı, yeşil saçlı başlarını sallıyor ve gülüyorlardı.
"Ama o benim arkadaşım!" diye haykırdı Harry, Hermione'yi işaret ederek. Ağzından sessiz muazzam bir gümüş kabarcık çıktı. "Sadece bir!" diye tısladılar aynı anda ve Harry kalbinin sıkıştığını hissetti. Hermione'yi burada bırakamazdı ama Lily 'i de bir an önce suyun üzerine çıkarması gerekiyordu. Yüzü öylesine solgundu ki...
Derken çevresindeki deniz halkı heyecanla başının üstünde bir şeyi işaret etti. Harry başını kaldırıp bakınca Cedric'in onlara doğru yüzdüğünü gördü. Başının çevresinde muazzam bir kabarcık vardı, yüz hatlarını haddinden fazla geniş ve yayık gösteriyordu. Paniğe kapılmış bir halde ağzını oynatarak, "Kayboldum!" dedi. "Fleur ve Krum'da geliyorlar!" Cedric cebinden bir bıçak çıkarıp Cho'nun iplerini kesti, onu yukarı taşıyarak gözden kayboldu. Ardından deniz halkı heyecana kapılarak bağrışmaya başladı.
Harry'i tutan ellerini gevşettiler, dönüp arkalarına baktılar. Harry de döndü ve suda onlara doğru canavarımsı bir şeyin geldiğini gördü: köpekbalığı başlı, mayolu bir insan... Krum'du bu. Biçim Değiştirmişe benziyordu- ama başarısız bir şekilde. Köpekbalığı-adam dosdoğru Hermione'ye yüzdü ve ipleri ısırıp koparmaya çalıştı. Birkaç saniye de işini bitirmişti.
Hermione'yi belinden yakaladı ve geriye bakmadan onunla birlikte süratle yüzeye doğru yükseldi. Harry hâlâ Fleur'den bir iz olmadığı için çabucak Krum'un düşürdüğü taşı kaptı ve deniz halkının dikkatlerinin dağılmasından faydalanıp küçük kızı bağlayan ipi de kopardı. Sonra da ikisinin koluna girip yüzeye doğru yükselmeye başladı.
Yüzgeçleriyle suyu kuvvetlice dövdü ve onların artık yüzgeç değil, ayak olduklarını fark etti. Ağzından ciğerlerine su doluyordu. Başı dönmeye başlamıştı ama ışık ve havanın sadece üç metre yukarıda olduğunu biliyordu. Oraya varmalıydı... varmalıydı... Harry ayaklarını öyle kuvvetle ve süratle çırptı ki kasları protesto çığlıkları attı sanki.
Beyni bile suyla dolmuştu adeta, soluk alamıyordu; oksijene ihtiyacı vardı, devam etmesi gerekiyordu, duramazdı... Ve sonra başının gölün yüzeyinden çıktığını hissetti; harika, soğuk, temiz hava ıslak yüzünü yakıyordu; havayı yutarcasına, sanki daha önce hiç solumamış gibi soludu ve Lily ile küçük kızı da yukarı çekti. Soluk soluğa kalmıştı. Her tarafındaki dağınık, yeşil saçlı başlar da onunla birlikte sudan çıkıyordu ama ona gülümsüyorlardı. Tribünlerdeki kalabalık büyük gürültü çıkarıyordu; bağırıp haykırıyorlardı, hepsi ayakta gibiydi.
"Sen gel bakalım buraya." dedi Madam Pomfrey ve Harry'i yakaladığı gibi yukarı çekti. Sonra da elindeki battaniyeyle onu sıkı sıkı sardı. Madam Pomfrey onun boğazından aşağı çok sıcak bir iksir boşalttı. Harry'nin kulaklarından dumanlar çıktı. "Gabrielle! Gabrielle! Yaşıyoğ mu?" Fleur Delacour isteri krizi geçiriyor gibi görünüyor, Madam Maxime ise suya dönmek için var gücüyle mücadele eden Fleur'u tutmaya çalışıyordu.
Fleur kardeşini gördüğünde Madam Maxime'in ellerinden kurtulup hızla kardeşine sarıldı. "Ga'kenes'ler... bana saldı'dılar... ah, Gabrielle... Sandım ki... Sandım ki..." Fleur'un bakışları kardeşini yüzeye çıkaran Harry'e kaydı ve yanına gelip iki yanağından da ikişer kez öptü. "James, başardın!" dedi Lily sessizce. Taraf tuttuğu belli olmamalıydı yoksa sıkıntı çıkardı. Fakat tek sıkıntı bu değildi.
Harry'nin hazinesi olması babasını kesinlikte yürüyen bombaya çevirecekti.1
***
Nasıl buldunuzzz?
Benim minik jily'm
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
4.25k Okunma |
456 Oy |
0 Takip |
62 Bölümlü Kitap |