59. Bölüm

Savaş

Vindamiatrix black
vindamiatrix

Lilith hortklukları yok etmesi için harry'e vermişti ve karanlık lordun yanına gitmişti. Plan hazırdı. Karanlık lordu hogwarts'a getirmeyi başarmıştı.

***

 

Bir patırtı ve bir fısıltı Pelerinin altında durmuş olan, etrafı dikkatle izleyen ve dinleyen Harry'ye doğru harekete geçti. "Orada biri mi var?" diye bir fısıltı geldi yakından. "Onun bir Görünmezlik Pelerini vardı. Acaba...?" İki silüet yakındaki bir ağacın arkasında belirdi.

 

Asalarından ışık çıkıyordu ve Harry karanlığın içinde tam da kendisinin, Ama anlaşıldığı kadarıyla onlar hiçbir şey görememişlerdi.

 

"Kesinlikle bir şey duydum." dedi Yaxley. "Hayvan mı sence?" "O kafadan sakat Hagrid buraya bir kucak dolusu malzeme saklamıştı." dedi Dolohov omzunun üstünden bakarak.

 

Yaxley saatine baktı. "Zaman neredeyse doldu. Potter bir saatini tüketti. Gelmiyor." "Ve o, Potter'ın geleceğinden emindi! Mutlu olmayacak." "Gidelim en iyisi." dedi Yaxley.

 

"Şimdiki planın ne olduğuna bakalım." O ve Dolohov döndüler ve ormanın derinliklerine doğru ilerlediler.

 

Harry onların kendisini tam olarak istediği yere götüreceklerini bildiğinden onları takip etti. Harry ışığı gördü. Yaxley ile Dolohov, Harry'nin devasa Aragog'un bir zamanlar yaşamış olduğunu bildiği bir açıklığa adım attılar.

 

Geniş ağın kalıntıları orada hâlâ duruyordu, ama onun yumurtladığı çocukları Ölüm Yiyenler tarafından kendi amaçları uğruna savaşmak için kovulmuşlardı. Açıklığın ortasında bir ateş yandı ve onun titreşen bir parıltısı tamamıyla sessiz ve dikkatli bir Ölüm Yiyen kalabalığının üstüne düştü.

 

Bazıları hâlâ maskeli ve kukuletalıydı; diğerleri ise yüzlerini göstermişlerdi. İki dev onların yakınlarında bir yerde oturmuştu, sahneye devasa gölgeler düşürüyorlardı, yüzleri acımasız ve bir kaya gibi pürüzlüydü.

Daha sonra ise o tanıdık maskeyi.

Alexsandra, ya da lily?

 

Harry sinsi sinsi dolaşan ve uzun tırnakların kemiren Fenrir'i gördü; koca sarışın Rowle kanayan dudağına hafifçe dokunuyordu. Bozguna uğramış ve dehşete düşmüş Lucius Malfoy'u ve içe göçmüş gözleri endişe dolu olan Narcissa'yı gördü.

 

Her göz, beyaz elleri önündeki Yüce Asa'nın üstünde gezinen ve başı eğik bir şekilde ayakta dikilen Voldemort'a kilitlenmişti. Voldemort'un arkasında, hâlâ kıvrılan ve dolanan koca yılan Nagini bulunmaktaydı, devasa bir ışık halkasını andıran, parıltılı ve gösterişli kafesinin içinde dolaşıyordu.

 

Dolohov ve Yaxley gruba katıldıklarında Voldemort onlara baktı. "Ondan hiçbir iz yok, Lordum." dedi Dolohov. Voldemort'un yüz ifadesi değişmedi. Kırmızı gözleri adeta bir ateş ışığında yanıyordu. Yavaşça Yüce Asa'yı uzun parmakları arasında gezdirdi. "Lordum..." Bellatrix konuşmuştu; Voldemort'a en yakın oturan oydu, perişan bir hali vardı, yüzü biraz kanlıydı, fakat diğer yandan zarar görmemişti.

 

Voldemort, Bellatrix'i susturmak için elini kaldırdı ve Bellatrix başka bir söz söylemedi ama gözleri hala onun üzerindeydi.

 

"Geleceğini düşünmüştüm." dedi Voldemort, yüksek, berrak sesiyle, gözlerinden alevler yükseliyordu. "Geleceğini ummuştum." Kimse konuşmadı. Görünmezlik Pelerini'ni üstünden çekerken elleri sayıp sövdü. Harry Pelerini asasıyla birlikte cüppesinin içine yerleştirdi. Savaşmak için teşvik edilmeyi istemiyordu. "Görünen o ki... Yanılmışım." dedi Voldemort.

 

"Hayır, yanılmadın." Harry bunu toplayabildiği tüm gücüyle, çıkarabildiği kadar yüksek sesle söyledi. Sesinin korkmuş gibi çıkmasını istemiyordu. Diritme Taşı uyuşmuş parmaklarının arasından kayıp gitti ve Harry göz ucuyla ailesinin o ateş ışığına adım atar atmaz kaybolduklarını gördü. O anda Harry'nin gözü Voldemort'tan başka hiç kimseyi görmüyordu. Sadece o ikisi vardı. İllüzyon onu sarmış olduğu hızla kayboldu. Devler, Ölüm Yiyenler bir araya toplanırken gürledi ve birçok haykırış, hayret nidası, hatta kahkaha meydanı sardı.

 

Voldemort dikildiği yerde donup kalmıştı, ama kırmızı gözleri Harry'yi bulmuştu ve ona yaklaşan Harry'ye dikilmişti. Derken bir ses haykırdı. "Harry, hayır!" Harry döndü: Hagrid yakınlarındaki bir ağaca sıkıca bağlanmıştı. Ümitsizce çırpındıkça devasa bedeni kafasının üstündeki dalları sallıyordu. "Hayır! Hayır! Harry ne yaptığını-" "Sessiz ol!" diye bağırdı Rowle ve asasının bir hareketiyle Hagrid'i susturdu. Ayağa sıçramış olan Bellatrix sabırsızlıkla bir Harry'ye bir Voldemort'a bakıyor, göğsü inip kalkıyordu.

 

Harry göğsüne değen asasını hissedebiliyordu, ama onu çekmek için bir girişimde bulunmadı. Yılanın çok iyi korunduğunu ve eğer asasını Nagini'ye doğrultursa elli tane lanetin onu daha önce vuracağını biliyordu.

 

Voldemort ile Harry birbirlerine bakmaya devam ettiler, en sonunda Voldemort kafasını yana eğerek karşısında duran Harry'yi ölçüp biçmeye başladı ve tek bir neşesiz gülümseyiş dudaksız ağzında kıvrıldı. "Harry Potter." dedi çok yumuşak bir ses tonuyla. Sesi aralarında duran ateşin bir parçası olabilirdi. "Sağ Kalan Çocuk." "Ölmeye gel.."

 

Yeşil bir ışık, sonra ise;

 

Narcissa öldü mü diye kontrol etmeye gitti harry'i.

 

"Darco hala hayatta mı? O şaşıyor mu?"

Harry kafasını yavaşça olumlu anlamda hareket ettirdi.

 

"Ölmüş"

 

***

 

"Sessizlik!" diye bağırdı Voldemort ve bir patlama oldu, parlak bir ışık çaktı ve hepsine sessizlik çöktü. "Buraya kadar! Onu indir Hagrid, ayağımın altına, ait olduğu yere!" Hagrid hıçkırıkları arasında Harry'nin bedenini çimenlere bıraktı.

 

"Görüyor musunuz?" dedi Voldemort. "Harry Potter öldü! Anlıyor musunuz, yollarından saptırılanlar? O kendi uğruna başkalarının kurban olmasına güvenen bir çocuktan başka bir şey değildi!" "Seni alt etti!" diye bağırdı Ron ve büyü bozuldu ve Hogwarts'ın direnişçileri bir kez daha sesleri, daha gürültülü bir patlamayla susturulana dek bağırmaya ve çığlık atmaya başladılar.

 

"Şato arazisinde kaçmaya çalışırken öldürüldü!" dedi Voldemort, yalanından ötürü sesi zevk doluydu. "Kendisini kurtarmaya çalışırken öldürüldü-" Ama Voldemort'un sesi kesilmişti. Bir karmaşa ve bağrış oldu. Sonra başka bir patlama, parlak bir ışık ve acı bir inilti. Birisi kalabalıktan kopup Voldemort'a saldırmıştı.

 

"Ve bu da kim?" dedi Voldemort yılanın hafif tıslamasına eşlik ederken. "Şato ele geçirilmişken savaşmaya devam edenlere ne olacağını göstermeye gönüllü olan da kim?" Bellatrix keyif dolu bir kakhaka koydu. "Bu Neville Longbottom, Lordum! Carrow'lara o kadar sorun yaratan çocuk. Seherbazların oğlu, hatırladınız mı?"

 

"Ah, evet hatırlıyorum." dedi Voldemort, yere geri ayağa kalkan Neville'e bakarken. "Ama safkansın, değil mi, benim cesur evladım?"

 

"Eğer öyleysem ne olmuş?" dedi Neville yüksek sesle. "Asil ırktan gelmenin verdiği o cesareti gösterdin. Çok değerli bir Ölüm Yiyen olacaksın. Senin yeteneğine ihtiyacımız var, Neville Longbottom." "Sana ancak cehennem tamamen buz tuttuğunda katılırım." dedi Neville.

 

"Dumbledore'un Ordusu!" diye haykırdı ve Voldemort'un Susturma Büyüsü'nün engel olamadığı sevinç çığlıkları geldi.

 

"Ah yani beni dumbledore'un ordusu adını verdiğiniz bir grup çocuk mu yenecek?"

"Evet!"

 

"Peki ya onu? " dedi ve alexsandra'yı gösterdi.

Bir kaç fısıldaşma duyuldu. Elini tutup yaklaşması için alexsandra'ya uzattı.

O da tutup yaklaştı.

 

"Leydimizi tanıyorsunuzdur, Alexsandra.. peki ya onu gerçekten tanıyor musunuz?"

 

 

 

Yavaşça maskesini çıkardı alex- lilith.

Hogwarts büyük bir şok altındaydı.

Kimseden ses gelmiyordu.

 

________________________________

Finale son bir bölüm.2

Alternatif finaller yazacağım yani 3 final olacak toplamda.2

Ana final, okuyuculara hitap edecek 2. Ve 3. Final.1

Bölüm : 26.05.2025 18:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...