2. Bölüm

Vindemiatrix

Vindamiatrix black
vindamiatrix

Lily sabah kalktı duşuna girdi ve hazırlanmaya başladı hafif bir makyajdan sonra odasından çıktı ve ortak salonda kendisini bekleyen draco ile kahvaltıya doğru yol aldılar.

"Heyecanlı mısın kızıl?" dedi draco lily ise göz devirip "elbette hayır dray." demekle yetindi sadece.büyük salona geldiklerinde ise hermione'yi(draconun değimiyle bulanık ya da kesinlikle weasley ikzlerinin süpürgesi gibi saçları olan gryffindorlu) gördüler hermione tam bir şey diyecekken yanındaki malfoy'u görüp sadece lily'e baş selamı verip gülümsemeyle yetindi.

"umarım o bulanık sana sadece saygıdan o şekilde selam vermiştir" lily sessiz kaldı. "öyle değil mi güzelim?"kız başını hayır anlamında sallayınca, "bu da ne demek oluyor şimdi?" dedi.

kız dracoya baktı ve ardından "arkadaşım" dedi sadece. draco hiç bir şey demedi ve masaya doğru ilerlediler çünkü lily insan içinde iken draco ile kavga etmek istemezdi bu ikisinin de itibarı için sorun olurdu.

masaya oturur oturmaz lily önünde bir el gördü ve hemen ardından.
"madam black, ben blaise zabini."dedi. kız yavaşça uzattığı eli tuttu ve zarif bir şekilde "lily.
kızıl cadı o an aklına gelen şey ile gülmemek için büyük bir çaba gösterdi asilliği ile övünen zabini'nin annesinin zengin koca avcısı olduğunu bilmeyen yoktur herhalde? kzıl cadı bunları düşünürken draconun kendisine olan bakışlarını gördü.

"neden öyle bakıyorsun dray?"
"potter'ın sana olan bakışlarını görmüyor musun lily?"

draconun dediği şey ile gözlerimi gryffindor masasına çevirdim ve gerçekten de bana olan bakışlarını gördüm ama oldukça garip bakıyordu planım bu kadar kolay mı işleyecekti yani?

"Gördüğüm üzere james'in bana olan bakışlarında pek bir sorun yok draco."

pekala bu gerçekten bardağı taşıran son damlaydı potter'a ismiyle hitap etmiştim.üstelik ikinci adı ile, draconun düşmanına...

draco sinirle ayağa kalktı ve" bu ne demek oluyor şimdi?! " dedi. sakinliğimi korudum ve "draco sakin ol ve yemeğini ye sonra konuşuruz" dedim elbette hocalar dahil su an herkes bize bakıyordu.

"ne yaptığının farkına var." dedi derin bir nefes aldım büyük salondan çıkmak için ayaklandım çünkü kalırsam kendime hakim olamayacaktım. fakat draco her zamanki gibi çenesini tutamadı ve,

"bana bunu açıklamak zorundasın vindemiatrix!"dedi.

 

arkamı döndüm albus ve severus anladılar ve ayağa kalktılar " sen bana az önce ne dedin?" dedim. dracoya hatasını anlamış olacak ki yanıma yaklaşmaya çalıştı fakat elimle durdurdum ve "uzak dur" diyerek ordan ayrıldım ama tabi ki arkamdan gelen potter'dan habersizdim.

Kestirme bir yol olmalı," dedim kendimce soluk soluğa. Yedinci defa upuzun bir merdiven çıkarak, hiç tanıdık görünmeyen bir sahanlığa gelmiştim. Etrafla, taş duvara asılmış boş bir çimenlik peyzajı dışında hiçbir şey yoktu...

Sonunda gelmiştim ama elbette ki gecikmiştim ama bu fazla sorun olmadı lakin bir sorun vardı, lanet olsun ki tek yer draco ve potter'ın yanı idi dün olanlardan sonra ikisiyle de konuşmuyorum biraz tartışmış olabiliriz..

 

Flashback.
Lily söylenerek yürüyordu bir el onu duvarla arasına alana kadar
"Sakin olmalısın lily" " ah öyle mi az önce draco ile kavga ettik ve sakin mi olmam gerekiyor? Siktir git potter sana patlamak istemiyorum." Kızıldan bu tavırı beklemiyordu çocuk ama yine de pes etmedi. hadi ama o bir potterdı. "farkındayım sadece merak ediyorum acaba neden vindemiatrix dedi ve sen buna neden bu kadar yükseldin?" Sinirle güldü kızıl ve "seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum potter beni sorgulamak sana düşmez" hızla göğsünden itti ve yanından ayrıldı.
Flashback son.

 

Evet genç kız bunları hatırlayınca yüzünü buruşturmadan edemedi. Sahiden ona neydi ki? düşüncelerinden ayrılıp hızla draconun yanına gitti bu hareketi onu da şaşırttı. dün yaşanılan olaydan sonra konuşmamışlardı.

 

"adım Profesör Trelawney. Beni daha önce görmemiş olabilirsiniz. Okulun hayhuyuna sıkça katılmak İç Göz'ümü puslandırıyor." Kimse bu sıra dışı açıklamaya cevaben bir şey söylemedi.

 

Profesör Trelawney şalını zarifçe düzeltip devam etti: "Demek sihir sanatlarının en zoru olan Kehanet'i öğrenmeyi seçtiniz. Sizi baştan uyarmalıyım ki, eğer sizde Görü yoksa, benim size öğretebileceğim pek az şey var demektir. Kitaplar insanı bu alanda ancak bir yere kadar götürüyor..." Birçok cadı ve büyücü, gürültülü patlamalar, kokular ve aniden kaybolmalar konusunda her ne kadar yetenekli olsa da, geleceğin üzerini örten peçenin ardındaki gizemleri kavrayamaz," diye devam etti Profesör Trelawney.

 

Kocaman, ışıldayan gözleri bir tedirgin yüzden diğerine geçerek dolaşıyordu. "Bu, pek azına bahşedilmiş bir Lütuf tur. Sen, çocuk," dedi aniden, Neville az daha pufuyla birlikte devriliyordu, "Ninen iyi mi?" "Sanırım," dedi Neville ürkekçe. "Senin yerinde olsam o kadar emin olmazdım, yavrum," dedi Profesör Trelawney.

 

"Bu yıl Kehanet'in temel yöntemlerini işleyeceğiz. Birinci sömestr çay yapraklarını okumaya ayrılacak. Sonraki sömestrdeyse el falına geçeceğiz. Bu arada, yavrum," dedi birden Parvati Patil'e bakarak, "Kızıl saçlı bir adama karşı tetikte ol."

 

Herkes fincanındaki çaydan
kalan tomurcuklara bakıyordu bir şeyler görme umudu ile lily o kadar dalmıştı ki (çatlak profesörün) " SENDE ECEL VAR YAVRUM!" demesiyle sıçradı . " köpek şeklinde görülür en karanlık alamettir, ölüm alametidir."

 

Bunun üzerine lily ayağa kalktı ve "izninizle profesör bir de ben bakabilir miyim acaba?"
"Tabi yavrucuğum" lily aldığı cevapla potter in yanına gidip fincanı eline aldı " evet bir ölüm alametine benziyor lakin bu enerjiyi vermiyor bana daha çok bir animagus gibi geldi, eğer ecel olsaydı kötü bir enerji alacağıma eminim, merak etme potter ölmeyeceksin, yani en azından şimdilik." Bu sözler üzerine profesör bir kaç şey mırıldanıp dersi sonlandırdı.

 

 

Lütfeennn oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın 🃏

 

 

Bölüm : 26.11.2024 22:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...