
••••••••
Bölüm 56
Yüzünü gördüğü o ilk an gözlerinin önünde Berfu'nun hıçkırarak ağlayan görüntüsü vardı ve kulaklarında çınlayan sesi.. Nasıl olduğunu anlamadan asansör kapısına ulaşmış olan Aktan’ın yanında buldu kendisini.
Aktan Ayvaz'ı fark ettiğinde ise her şey için çok geçti artık.. Ayvaz tek eli ile Aktan’ın yakasından tutup sağ çenesine şiddetli bir yumruk vurdu. Yumruğun şiddeti ile duvara çarparak yere düşen Aktan koşarak yanlarına gelen güvenliğe eli ile durmasını işaret etti.
- “ Bir daha ” diye haykırdı Ayvaz.. “ Eğer bir daha değil Berfu'nun yanına yaklaşmak, O’ nun adını andığını duyarsam seni yaşatmam. Anladın mı beni? Berfu ismini sil aklından.. Berfu diye biri yok senin için. Çık hayatımızdan… ”
Aktan doğrulup ayağa kalktı.. Dudağının kenarındaki kanı siliyordu.. Etrafta toplanan insanlara baktı..
- “ Üzgünüm ” dedi pişmanlık dolu bir ifade ile...
- “ Üzgün müsün? ” dedi Ayvaz tükürür gibi.
- “ Üzgün falan değilsin, üzgün olman için insan olman gerekir.. Sen insan olamazsın. ”
Etraftakilerin şaşkın ve endişeli bakışlarına aldırmadan geldiği hızla terk etti binayı..
***
Parmaklarının ucuna basarak çıktı merdivenleri.. Gece lambasının rengarenk ışıklarının aydınlattığı odada kendi karanlığında kaybolmuş uyuyan genç kıza baktı.. Yatağın sağ tarafına dönmüş ellerini çenesinin hemen altında birleştirmişti. Yorganın aldığı şekile bakılırsa dizlerini karnına çekmiş, bir bebek gibi büzülmüştü.. Ayvaz ses çıkarmamaya gayret ederek yaklaştı yatağa.. Dizlerini bükerek eğildi. Şimdi Berfu'nun yüzünü görebiliyordu.. Yüzünün çizgilerinde yaşadıklarından iz aradı.. Sanki huzurlu bir günün ardından uyuyormuş gibi rahat ve güzel görünüyordu.. Şu anda görünmeyen ama yüzünün diğer yarısında varolduğunu bildiği şey aklına gelince, içine doluşan öfkeli kıvılcımları gözlerinden kendiliğinden akan iki damla yaş ile söndürmeye çalıştı. Korkarak, çekinerek uzattı parmaklarını... Berfu'nun yanaklarına dokundu hafifce...
- “ Özür dilerim birtanem... seni dinlemediğim için, kendimi kontrol edemediğim için, seni koruyamadığım için özür dilerim. ”
Berfu huzursuzca kıpırdayınca hemen çekti parmaklarını.. nefesini tuttu… Uyanmamıştı , gözleri kapalıydı... Yüzünü acıyla buruşturmuş belli belirsiz mırıldanıyordu...
- “ Yapma ” dedi başını diğer tarafa çevirirken. “ Ne olur dokunma ”
Ayvaz hâlâ havada duran parmaklarını yumruk yapıp dudağına bastırdı kanatana kadar. Berfu'nun dudaklarından dökülen sözler kocaman parçalar kopardı içinden, tek tek yuvarladı parçalar her değdiği yeri kanatarak… Kanı çılgın gibi dolaşmaya başladı bedeninde... “ Sakin olmalısın Ayvaz ” dedi kendi kendine “ Sakin olacaksın.. Bunu onun için yapacaksın ” Olan olmuş, yaşanan yaşanmıştı.. Herkes payına düşen acıyı çekecek, zaman ve sevgi elele verip Berfu’ya ilaç olacaktı.. yavaşça doğruldu..
Bir gölge gibi yatağa girdi… Değmemeye özen göstererek sokuldu Berfu'ya...
- “ Söz veriyorum Berfum... Söz veriyorum sana bunları unutturacağım ” diye fısıldadı saçlarının arasına.
***
–“ Ayvaz.. Ellerin berbat durumda... Yıkamayacak mısın? ”
- “ Madem öyle gel yardım et küçük hanım. ”
- “ Ellerini yıkamana mı yardım etmemi istiyorsun? ”
- “ İsteyemez miyim? ”
- “ İstersin tabii ” dedi neşeli ve itaatkar bir eda ile. Yerinden kalkıp
Ayvaz'ın peşi sıra yürümeye başladı.
Ayvaz musluğu işaret etti Berfu'ya
- “ E hadi.. açsana... Ne biçim asistansın? ”
- “ Beni buraya musluk açıp kapamaya getirdiğine inanamıyorum sana ya ”
- “ Sen neden getirdiğimi sanmıştın? ” diye sordu, ellerini kurularken..
- “ Hiiiiç ” diye kıkırdadı.
Başına gelecekleri anlayıp kaçmaya çalıştı.. Ama başaramadı. Henüz ikinci adımını atamadan Ayvaz'ın kollarına yakalandı.
Önce minik öpücüklerle buluşup, uzun uzun hasret giderdiler.. Berfu nerede olduklarını hatırlayıp Ayvaz'ın kollarından kurtulmaya çalıştıkça Ayvaz onu daha fazla kendine çekiyor yüzüne küçücük öpücükler bırakıyordu..
- “ Ayvaz… Neden yapıyorsun bunu bana? ”
- “ Neyi? ”
- “ Bunu işte... Şimdi yaptığını… ”
- “ Ha anladım... Devam etmemi istiyorsun sen. Hay hay edelim güzelim ”
- “ Hayır ” dedi Berfu gülerek “ Hayır istemiyorum… Neden böyle olmadık zamanlarda aklımı başımdan alıyorsun? ”
- “ Orada mı diye bakıyorum. ”
- “ Ne orada mı? ”
- “ Kim diye soracaksın birtanem... Kim orada mı? ”
- “ Kim o zaman… Kim orada mı? ”
- “ Işık… Sadece benim görebildiğim, sadece benim için yanan, o eşsiz ışık ”
- “ Orada mıymış peki? ”
Utangaç bakışlarını kaçırabilmek için Ayvaz'ın gömleğinin yakasını düzeltmeye başladı. Parmakları boynunda kayarak ensesindeki saçların arasına karıştı. Ayvaz, içi ürpererek kollarının arasındaki bedeni iyice kendine çekti, o çok sevilen başı kalbinin üzerine yasladı.
- “ Biliyorsun ” dedi “ Orada olduğunu biliyorsun. ”
İşte Ayvaz'ı sevmek için milyon nedenden biri! Var mı böyle anlayışlı erkek.
‘Bu oyun iki kişilik oynanır…’
Berfu tüm gece Ayvaz'ın bu sözlerini düşünüp durmuş, doğru düzgün uyuyamamıştı. Verdiği cezanın kendini de etkileyeceğini hiç hesaba katmamıştı. Gerçi kendisi istemediği sürece Ayvaz'ın bir şey yapacağını sanmıyordu. Ona geri döndüğü için ne dese ‘evet’ diyecek kadar kocasını tanıyordu.
“ Kocaaammm ” diye özlemle mırıldandı.
Bu sözün gerçek olacağı günü sabırsızlıkla bekliyordu. Gerçeği öğrendiğinde bile düşüncelerinde Ayvaz'a kocam demekten vazgeçmemişti. Onu affetmesinin en büyük nedenlerinden biri de buydu. Yüreği onu kocası dışında başka bir sıfatla kabul etmiyordu.
“ Etmekte istemiyorum ki… ” diye yüzüne yayılan tatlı bir gülümseme ile söyledi.
Şafak sökerken hâlâ doğru düzgün uyuyamamıştı. Düşüncelerini kocası süslerken, ne aklı ne de kalbi bedenine hükmedip, uyumasına izin vermiyordu. Yatakta sağa sola dönüp dururken, Ayvaz'ın aşağıda ne yaptığını merak etti.
“ Offf… Ayvaz offff... Ne vardı yani yalan söylemeseydin de, şimdi birlikte uyusaydık burada… ” derken aklına gelen ile “...gerçi yan yana olunca zor uyurduk ama… ” diye utançla kıkırdarken “ ...gerçekten offf Ayvaz... offf ” diye bir kez daha sağına dönerek uyuyamayacağını bile bile gözlerini yumar yummaz, tekrardan açtı.
Bu böyle olmayacaktı. Üzerindeki ince pikeyi atarak yataktan doğruldu.
Giriş katında yatanın da ondan farkı yoktu.
Tüm gece gözlerini bir saniye için bile kırpmamıştı. Hayatının bundan sonrası için en ince ayrıntısına kadar plan yaparak geçirmişti. Berfu'nun kendisini affettiğine hâlâ inanamıyordu. Sanki gözlerini kapatsa, sabah uyandığında her şeyin bir rüya olacağından korkuyordu. Ve bu korkuyla tüm gece gözünü kapatamamıştı. O da bu anını plan yaparak geçirmişti. Gün almakla her şey bitmiyordu. Daha düğün hazırlıkları, bu evin döşenmesi de vardı. Tamam, dün biraz eşya bakmışlardı ama büyüklerini seçmekle iş bitmiyordu ki, asıl önemli olan o akla gelmeyen, ama göze hitap edenleri seçmekti. Bunu da Berfu ile yapmak büyük bir mutluluktu. Hem daha gelinlikte alınmalıydı.
“Acaba beyazlar içinde nasıl görünürsün ” diye düşündü.
Bu düşünceler ve onun peşine takılan başka başka düşünceler eşliğinde güneş kendini göstermeye başladı. Sonunda daha fazla kanepede kalmasının bir anlamı olmadığına karar vererek doğruldu. Adımları bilinçsizce üst katın merdivenlerine yöneldi.
“ Soluğunu duymaya razıyım ” diyerek usulca merdivenleri tırmandı.
Tam orta kata geldiğinde karşısına çıkan manzaraya şaşkınlıkla baktı. Asıl şaşkınlık kendisini gören Berfu'nun gözlerindeydi. Korkuyla geri sıçramış, iki elini göğsüne kapatmıştı.
“ Hiii bu saate ayakta ne işin var senin ” diyen Berfu şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışıyordu.
Kocasını uyurken olsun görmek için gizlice aşağıya inerken, onunla orta katta karşılaşmayı hiç beklemiyordu. Bir an boş bulunup geriye doğru sıçramış, onun görmenin şaşkınlığını yaşamıştı. Onun kendisini görmek için yukarı çıktığını anladığında ise yüzüne yayılan gülümsemeye engel olmamıştı. Kocası onun hasretine daha fazla dayanamamıştı. Bunun haklı gururunu yaşarken duyduğu soruya ne yanıt vereceğini bilemedi.
–“ Hiiçç kıyafet alacaktım da... sen niye ayaktasın peki? ” gözlerini kısarak sordu.
‘Kahretsin’ kendisi niye ayaktaydı. İşte buna ne yanıt vereceğini bir an bilemedi. Onu yakalamış olabilirdi, ama kendisi de yakalanmıştı. Ayvaz'ın an ve an değişen bakışlarından bunu onunda fark ettiğini anladı. Yüzündeki ifadeye hâkim olmaya çalışarak karşısında dimdik durdu.
–“ Su içmek için mutfağa gidiyordum ” diye renk vermemeye çalıştı.
–“ Yatağının başında dolu bir sürahi varken öyle mi? ” diye ona biraz daha sokularak söyledi sözlerini.
–“ Oo biittiii… ” diye yalanını sürdürmekten başka çaresi yoktu. Bitip bitmediğini nerden bilecekti ki.
–“ Koca sürahi bitti öyle mi? ” diye sorarken nefesini Berfu'nun boyun çukuruna doğru verdi.
–“ EEvvveett… ”
–“ Hımm sabahları ne güzel koktuğunu unutmuşum, yeni gün gibi taptaze ” diyerek minik bir öpücük bıraktı.
Berfu göz kapaklarını hafifçe titreterek yumarken, aklındaki en son şey, sahi aklındaki en son şey neydi. Bunu bile hatırlamadığını fark ettiğinde, elleri kendiliğinden karşısındaki bedene dolandı. Tıpkı onun yaptığı gibi alışık olduğu o erkeksi kokusunu çekerek ciğerlerinin bayram etmesine izin verdi. Hatta bununla kalmayıp kendisini öptüğü noktadan o da Ayvaz'ın boyun çukuruna bir öpücük bıraktı.
Ayvaz Berfu'nun kendisine dolanan bedeniyle mest oldu. Sevgili karısı ondan uzak durmayı bilmiyordu. Hem uzak durmasını isteyende yoktu. Onu kendine daha da çekerek kollarını ince beline doladı. Bu kez dudaklarının hedefi boynu değil yüzüydü.
Berfu kaybettiği kontrolünü bu son öpücükle toparlaması artık imkânsızlaşmıştı. Toparlamak istediğinden de emin değildi. Arkasından Ayvaz'ın söyledi yalanları, tekrar evlenecek olmalarını ve kestiği ceza birkaç saniye için aklına üşüşen anılar oldu. Bu yaptığının kendine verdiği sözden dönmek olduğunu hatırladığında kaçmak istedi. Bir an ne yapacağını bilemedi. Yüreği hatta ona eşlik eden aklı bile tekrar onunla kalmasını söylerken, içinde azda olsa kalan mantığı ‘kendine olan saygını kaybetme’ diye bağırıyordu.
Ve Berfu mantığının sesini duymayı başardı.
“ Haaayıırr… ” diyerek üstüne doğru eğilen Ayvaz'ı iterek araya mesafe koymaya çalışarak geri gitti.
–“ Berfuuu… ” diyen Ayvaz şaşkınlıkla kendinden az biraz uzağa kaçan karısına baktı.
“ Tamam… ” diye derin bir soluk alıp “ ...ben mantıklı bir insanım… ” ikinci kez derin bir soluk alarak “ ...senden etkilendiğimi, hatta sana âşık olduğumu kabul ediyorum tamam… ” diyerek omuzlarını diklendirip bu kez birkaç nefesi peş peşe aldı. “ ...ama ceza cezadır… ” diye çenesini havaya dikip, gözlerini Ayvaz'dan ayırmayarak “ ...ve sen o cezayı öyle ya da böyle çekeceksin Ayvaz Efendi ” diyerek hızlıca uzaklaşarak odasına adım attı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 8.1k Okunma |
508 Oy |
0 Takip |
64 Bölümlü Kitap |