
••••••••
Bölüm 57
Ayvaz, odadan içeri girdiğinde Berfu'nun yatmadan önce banyo yaptığını anlaması çokta uzun sürmemişti. Yüzüne daha önce hiç kimseye bahşetmediği bir gülümseme yerleştirdi önce sonra o kokuyu hiç bırakmak istemeyerek içine çekti. Gecenin karanlığında odaya dolan ayın ışığı Berfu'nun yüzünü aydınlatıyordu. Ayvaz'a o yüzün her zerresini ezberlesin diye yardım etmek istiyordu o bile. Sanki unutabilmiş gibi..
Berfu'nun iki elini başının altına almış masum bir ifadeyle yumulu gözlerinin açık olmasını diledi o an. Söylemek istediklerini bekletmek istemiyordu, her geçen saniye boşa işliyordu sanki, her dakika boşuna akıp gidiyordu.
Düşündüklerine tezat, ağır adımlarla yatağa doğru yürüdü ve karısının minik bedeninin yanına uzandı. Onun yüzüyle kendi yüzü arasında mesafe bırakmayacak kadar yakınına gitti ardından tüm hücrelerini saçlarının kokusuyla doldurdu.
Yoğun bakım ünitesinde yaşamla tüm bağını koparmış bir hastanın ihtiyacı olan yaşama sebebi gibiydi bu koku... Elinin ufacık bir hareketiyle hayata döndüğü için duyulan sevinç nidalarını duydu Ayvaz, eli sevdiğinin tenine dokunurken. Ve dalgalı saçlarına dokunurken yaşamla olan bağına tutunduğunu hissetti... Aşk bir diriyi öldürür bir ölüyü diriltirdi, buna şahitlik ediyordu gecenin kör karanlığında genç adam...
Berfu'nun kıpırdanıp yüzüne adamın en dayanamadığı o tatlı ifadeyi yerleştirip dudaklarını kıvırmasıyla derin bir iç çekiş sesi duyuldu Ayvaz'dan. Daha fazla dayanamayıp hep yapmak istediği fakat her seferinde kendini durdurduğu şeyi yaptı ve Berfu'nun dudaklarını kendi dudaklarıyla birleştirdi.
Berfu'nun huysuzlukla kıpırdanmasıyla kendini geri çekerken minik karısı kendisine uykulu, sersem, kısık ve şaşkın bir yüz ifadesinin birleşimiyle bakıyordu. “ A-Ay-vaz… ” Diye kekeleyerek bir anda gözlerini fal taşı gibi açarken elleri dudaklarına gitti. Az önceki o his rüyadayken olmuştu öyle değil mi? Ama hayır rüya görmediğinden emindi, hissetmişti, hissetmese uyanmazdı ki... Peki, Ayvaz burada ne işi vardı onun? Rüyanın içine rüya sığdırdığını ve hâlâ uyanamadığını düşünüyordu şimdi de… Yutkunarak görüntüsünün kaybolmasından korktuğu adama döndüğünde onun gözlerinde gördüğü parıltıyla az önceki his aynı şeyin kanıtıydı sanki. Kesinlikle yaşadıkları ağır gelmişti ve özlemle kavrulan kalbi aklına böyle bir oyun oynuyordu şimdi... Ama o oyunun biraz daha sürmesi için her şeyini verebilirdi, dokunmak-hissetmek bunlar bir yana öylece oturup Ayvaz'a biraz daha doymak istiyordu, gözleri bile kirpiklerine isyan ediyordu kapanma, bakabildiğime bakayım diye...
“ Ayvaz? ” Derken sesinden keyifli olduğu o kadar belliydi ki.
Berfu'nun dili lal olmuştu aynı anlarda. Bir tek dili lal olsaydı keşke beyni, kalbi, hatta tüm bedeni, ruhu bile kendinden geçmişti o anlarda. Kendinde olduğundan bile emin değildi.
“ Allah’ım deliriyorum galiba… Aklımı kaybetmiş olmalıyım! ” Diye mırıldandı elleriyle yanaklarını sıvazlarken. Uyumuyordu işte, rüyada değildi, her şey gerçekti...
Ayvaz, ise gülümsedi karısının bu hallerine içi giderek. Berfu gibi dikelip onun yüzünü kendi yüzüne çevirip yaklaştırdı. “ Berfu Karahanlı. ” Dedi genç adam nefesini arsızca kızın yüzüne savururken. “ Sen Aşk’sın. Sen Hayat’sın! Sen Can’sın.. Sen her şeysin. Ama en önemlisi sen, benimsin.. Yalnızca benim! ” Diyip dudaklarını tekrar karısınınkilerle birleştirdi.
Ya Ayvaz kendi içinde abartıyordu bu durumu ya da yaşadığı bu an dünyadan soyutlanmasını sağlayacak kadar güzeldi. İlk ihtimal daha cazip geldi o an. Hafifçe geri çekildi ama yine karısına yakındı. Nefesleri birbirine karışıyor, genç adamın bakışları arzuyla karısının yüzünde gezinirken, kızında utangaç bakışları adamın gözlerine dalıyordu.
Korku yoktu. Öfke yoktu. Sadece aşk vardı. Kavrulan bedenlerde özlem vardı. Henüz hissedememenin verdiği tutku vardı.
“ Ayvaz… ” Eli, ayağı, aklı boşalmış hepsi kalbine doluvermişti... Dudaklarından sadece kocasının ismi döküldü. Ne söyleyeceğini bilemiyor, bakışlarını kaçırıyordu. Bu hâli ise Ayvaz'ı daha da yakıyordu. İçinde biriken alevi volkan hâline getiriyordu. Karısının dudaklarından kendi ismini bile duymak adamı sarhoş etmeye yetiyordu. Utanarak Ayvaz demesini seviyordu. Yanakları al al olduğunda ellerini bastırıp çocuklar gibi gülmesini de seviyordu. Kendisine sarılarak uyumasını da seviyordu. Kısacası karısını çok seviyordu. Berfu'yu seviyordu. Onu bu kadar severken hissetmek istemesi suç değildi. Bu suç olmazdı olsa olsa ödül hediye olurdu.
“ Berfumm… ” Dedi burnunu hafifçe karısının burnuna sürterken. “ Benim utangaç karım, yeniden söyle ismimi.. ”
Gözleri hafifçe kapanan kızın dudaklarından yeniden döküldü kelime. “ Ayvaz ” dedi sesi gözlerinden akan minik damlalara karışırken. Bu tek sözcük Ayvaz'ın tüm tabularını yerle bir ederken Berfu'yu da dizlerinin bağını çözecek, yüreğini titretecek kadar sersemletmişti.
“ Senin ” Parmaklarını yavaşça karısının dudaklarında gezdirdi. “ Dudaklarından dökülünce anlam kazanıyor her şey. ”
Arzuyu, tutkuyu, aşkı son demlerine kadar hissediyordu iki insanda.
Ayvaz karısını istiyordu.
Berfu kocasını.
Hiçbir şey yapmadan alnını alnına dayadı yavaşça. Nefesini hissetmek ister gibiydi. Düzensizleşen nefesleri çehrelerini yalayıp geçerken genç adam adeta mest oluyordu. Yüreği karısı için atıyordu. Berfu diye çıldırıyordu. İlk kez kalbini bu kadar yoğun hissediyordu. İlk kez sevgisi kendisini elini ayağını bağlayacak kadar sersemleştiriyordu.
“ Seni çok seviyorum. ” Derken sesi bile titriyordu. Heyecandan değildi, sevgiden titriyordu genç adam. Karısına hissettiği aşk titretiyordu bedenini, yüreğini. Kendisini o liseli çocuklar gibi hissediyordu. Kabına sığamayacak kadar mutlu, ilk duygular besler gibi tecrübesiz ve korkak. Evet, korktuğunu kabul ediyordu çünkü Berfu'nun yokluğunu düşünmek korkutuyordu kendisini.
“ Seni seviyorum. ” Diyerek mırıldandı kız da. “ Seni o kadar çok seviyorum ki… ”
Karısının sözleri kulaklarında yankılanırken hiçbir şey söyleyemedi. Söylemek istemedi. Dokunuşlarıyla hissettirdi nasıl sevdiğini... Bedeninin ona nasıl aç olduğunu...
Berfu'nun kıkırdamaları duyuldu dakikalar sonra. Sadece nefeslerin ve kocasının sözlerinin duyulduğu odaya bir de Berfu'nun gülüşleri eşlik etti. O utangaç Berfu gitmiş yerine şen kahkahalar atan, sevdiğine sevgisini dile getirmekten çekinmeyen biri gelmişti. Ellerini yavaşça kaldırıp kocasının saçlarına daldırdı. Küçük bir çocuğu sever gibi, okşar gibi, şefkatle gezindi parmakları.
Genç adam ise dakikalarca sevdi karısını. Ama yine gideremedi susuzluğunu, özlemini... Zaman, mekan her şey durdu. Sadece ikisi var gibiydi koca dünyada. Sadece Berfu vardı... Sadece Ayvaz vardı...
Bedenler tek yürek haline geldi. Berfu Ayvaz'ın oldu, Ayvaz Berfu'nun...
Genç adam kolları arasındaki karısını gözleriyle sevdi bu sefer de. Uzun kirpiklerinin ardından bakışlarıyla taradı sevdiğinin güzel yüzünü.
Sevmek güzeldi ama Berfu'yu sevmek çok daha güzeldi… Berfu aşktı çünkü. Yüreğinin anahtarı, sahibiydi.
***
Karısının mis kokusunu takip ederek vardığı mutfağın kapısına dayanıverdi anında. Onu sadece izleyerek bile bir ömür boyu yaşayabilirdi ardından gözleri kadınının bilerek titretip durduğu sağ bacağına kaydı gülümseyerek ve sesini duydu.
–“ Öyle arkamda durma. ”
Adamın yüzü aydınlandı eş zamanda.
“ Neden? ”
–“ Çünkü ayakta durmamı zorlaştırıyorsun… ”
Aynı anda bıçağı elinden hızla bırakış sesi duyuldu. Göğsü hızla inip kalkarken tezgaha dayanıp derin nefesler alma çabası içine girdi Berfu.
“ Sen saçlarını kurutmadın mı! ” Kaşları çatıldı Berfu'nun başındaki havlusuyla birlikte. Anında dikleşiverdi olduğu yerde.
Genç kadından yüksek sesli bir inilti duyuldu. “ Aaaaaaaaaah! ” Önünü dönüp ellerini yüzüne siper etti ve başını öne eğdi.
–“ Yer ayaklarımın altından kayıyor, kalbimle göğüs kafesim arasında inanılmaz bir rekabet var ve sen bana saçlarını kurutmadın mı diye mi soruyorsun? ”
Ayvaz'ın içi gidiyordu Berfu konuştukça... Böylesine utanıp inatla heyecanını dile getirdikçe sevgisi içini başka bir kasıp kavuruyordu. Yavaşça yaklaştı karısına yokluğundan korkup varlığıyla bir ömrünü önüne sermek istercesine... Daha dokunmadan onu tir tir titrediğini hissedebiliyordu. Kahrolası gözleri nasıl görememişti bu aşık bedeni!
Daha fazla dayanamayıp kollarını sevdiği kadının belinde birleştirip onu tezgahtan ayırdı. Ufak bir kuvvetle ise bedenleri arasındaki mesafeyi iyice kapatıverdi. Gerçekten de bıraksa yerle bir olacaktı kolları arasındaki kadın... Dikkatle tek elini belinden çekti ve o çok sevdiği saçları havludan kurtarıp tekrar iki eliyle birlikte onu kendine yasladı.
“ Immm. ” Dedi mırıldanırcasına inleyerek.
“ Benim karım çok güzel kokuyor. Gül gibi… Nefesimi kesiyorsun haberin var mı? ”
Sözleri işiten kadının gözleri hafif buğulanmış olabilirdi. Kesinlikle öyleydi. Kocasından duyduğu kelimeler, yüreğine hitap ediyor ve yüreği de çırpınarak özlemle karşılık veriyordu. Hep aşık bir Ayvaz'ın hayalini kurarken şimdi bu kadar gerçek olmasına inanamıyordu.
Başını yavaşça kaldırdı. Oldukça yavaştı. Kocasının kendisine nasıl sabırsız baktığını bilseydi böyle davranır mıydı? “ Ayvaz! ” Derken kızgınca söylenmeye çalışsa da beceremedi. Onun ismini söylerken dudaklarından dökülen harfler bile raks ediyordu sanki. Nasıl bir şeydi ki bu hissettiği, kendisini evrenden soyutlandırıyordu? Yaşam nasıl da ’Ayvaz’ oluyordu bir anda?
“ Berfu'm. ” Karısının utangaç tavırlarına inat Berfu'm derken bile coşkuluydu adam. Çünkü nefesi bile Berfu kokuyordu. Aşkı adlandırıyordu adeta. Karısı gibi görünür bir hâlde elleri titremiyordu. Kadının heyecandan dizlerinin bağı çözülürken, adamın kalbindeki düğümler çoktan çözülmüş ve kalbini bir sarsıntı kaplamıştı. Ve adam ile kadın her sarıldığında sanki yer gök zelzeleyle sarsılıyordu.
–“ Sen bana her dokunduğunda ben böyle olacaksam fazla yaşayamam, söyleyim. ” Derken eli kalbine gitti yavaşça. Kesinlikle rahat durmuyordu bu. Düzgünce atıp Berfu'yu zora sokmasa ne olurdu sanki?
Karısının söyledikleri yüzünde kocaman bir gülümsemeye yol açarken, burnunu hafifçe onun burnuna sürttü. Aynı anda tatlı mı tatlı kıkırdamalarını işitti. “ O zaman bu duruma alışsan iyi olur hanımefendi. ” Dedi istekli bir tınıda. Evet, yeniden arzuluyordu karısını. Çölde kalmış bedevinin suyu istediği kadar, muhtaçmışcasına istiyordu. Yılların özlemini çekermişcesine arzuluyordu.
“ Aslında… ” Birkaç saniye düşünür gibi kocasının çok sevdiği dalgalı bakışlarına kapıldı. Korkmak nedir bilmiyordu. Onun okyanus dalgaları artık yüreğine hırçınca değil de, aşkla çarpıyordu çünkü. “ Aslında alışmak istemiyorum. ” Derken sesi titriyordu cılızca.
–“ Çünkü bu durumu çok sevdim. ”
Daha fazla dayanamayıp Berfu'nun ismini zikrettiği dudaklarını örttü Ayvaz. İsmini aşkla taçlandıran o dudaklara iştahla dokundu. Şu an ne için mutfakta olduklarını bile kavrayamıyordu. Çünkü karısının nefesi nefesine karışıyor, karısının kalbindeki gümbürtü kalbine ulaşıyordu. Çünkü kadın adama aşkı tam anlamıyla tattırıyordu. Aşık olan bir Ayvaz da aşık olduğu kadından başka hiçbir şeyi algılayamıyordu şu an.
Dakikalarca, oldukça uzun sayılabilecek zaman zarfında iki insanda yine sevgilerini dillendiriyordu. Yine tatlı dokunuşlarla süsleniyordu sözcükler.
“ Seni seviyorum! ” Diyordu kadın nemli bakışlarının ardından.
“ Seni seviyorum ” Diyordu adam da, karısının yüreğine çiçekler serperek.
–“ Seni öyle seviyorum ki, sensiz geçen bir saniye bile harammışcasına yüreğimi sızlatıyor. Sakın, sakın bir daha gitme olur mu? ”
“ Asla kalbim bir gitmeyi daha kaldıramaz Ayvaz. ” Gözünden bir yaş damladı hatırladığı acıyla beraber.
Ayvaz ise dudağıyla birlikte kuruladı karısının dudağına doğru yol alan göz yaşını..
–“ Ağlama artık sen hep gül. Gül ki aldığım her nefesin bir anlamı olsun İlk Göz Ağrım benim… ”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 8.1k Okunma |
508 Oy |
0 Takip |
64 Bölümlü Kitap |