
Ali ile kavuştukları günün üzerinden bir hafta geçmişti Deniz'in yüreği kıpır kıpırdı. Evin içinde duramıyordu, yüzünde ise ona has gülümsemesi. O gün ne onun aklına gelmişti ne de Ali'nin birbirlerinin numaralarını almaları. Ki Deniz de eve geç kalmamak için çok duramamıştı. Ali ise onu bırakmak istemiyormuş gibi elini bırakası yoktu o gün. Öyle ki istese onunla gidecekti evine kadar hatta evine de. Ama çok erkendi bunun için. Belki de değildi erken, geç bile olmuş olabilirdi. Kim bilir..
Ve büyük gün, o beklenen gün gelmişti. Bu onların ilk buluşmaları olacaktı. Deniz, dolabından en güzel elbisesini seçip de giymişti. Diğer günlere nazaran daha özenmişti hazırlanırken. Oysa ki bilmiyordu ki Ali onun yüzünün güzelliğine gözlerinin denizine vurulmuştu. Ali ise o dakikalar da çoktan hazırlanmış gözü saatte buluşma saatinin gelmesini bekliyordu. Öyle ki geç kalmasın diye erkenden buluşma yerine bile gitmişti. Heyecandan iki saat erken geldiğini sonradan fark etmişti. Nerede ise geceden gidecekti ola ki bir şey çıkıp gitmesine engel olunur diye. Gözü yolda sevdiğini bekliyordu heyecan içerisinde karşılaştıkları o pastanede.
*******
Önce oturduğu masayı ters düz etmişti sonrasında ise sırasıyla etrafında olan sandalyeleri fırlatıp atmıştı. Öfke dalgası bir kere bedenini esir almıştı sakinleşmesi kolay görünmüyordu. Gözüne çarpan bardağı eline alıp da duvara fırlatmasıyla paramparça olarak dağılmıştı parçaları yere. Kendinden geçmiş bir hâlde ardına döndüğünde hiç beklemediği ve onu böyle görmesini istemediği bedenle karşılaşmıştı. Şaşırmış bir o kadar da korkmuş bir hâlde gözlerinin içine bakıyordu.
–“ Deniz, bak hiçbir şey göründüğü gibi değil tamam mı? Şimdi zamanı değil git ben anlatacağım sonra sana olanları ama şimdi değil güzelim şimdi değil ”
Konuşmasına izin vermeden kolundan tutup da kapının olduğu yere doğru yönlendirerek gitmesini sağlıyordu. Bir iki adım birlikte ilerledikten sonra kolundan tutmayı bırakmıştı ve sessizce gidişinin ardından bakmıştı. Hiçbir şey demeden çıkıp gitmişti o yerden. Birkaç dakika sonra vazgeçmişti, gitmesini istemesi doğru gelmemişti. Ya kafasında türlü şeyler kurgulayarak ona inanırsa sonrasında söylediğine inanması zorlaşmayacak mıydı? Neden kısa açıklama yapmaktansa git demişti ki?
–“ Deniz! Bekler misin beni bir? ”
Diye seslenmişti arkasından ama Deniz yürümeye devam ediyordu. Git dediğine kırılmış olmalı ki trip yiyordu şuan. “ Deniz! Bekle bir konuşalım. ” diye avazı çıktığı kadar bağırmıştı bu sefer de ama nafile Deniz duymuyordu onu. Kendince o git demesini cezalandırıyordu. “ Hey allam ya bu kız neden böyle yapıyor anlamıyorum alt tarafı bir git dedim diye duymazlıktan gelinmez ki ” diye söylenirken “ Deniz ablam seni duyamaz ki. ” demişti yanında bir ses. Kafasını çevirip baktığında karşısında büyümüş de küçülmüş bir çocuk vardı. 12 - 13 bilemedin 15lerinde bir çocuktu. Gözlerinin içi ışıl ışıl gülen.
–“ Aramızda mesafe olabilir ama bağırarak konuşuyorum duymamasına imkân yok küçük adam. ”
–“ Sen bilmiyor musun yoksa? ” demişti yüzünde şaşkın ifadeyle.
–“ Neyi bilmiyor muyum? ” diye soru yöneltmişti minik afacana merak içerisinde.
–“ Deniz abla, işitme engelli ya sen ne kadar ardından bağırırsan bağır o seni duyamaz ki. ”
Bir tokat gibi gelmişti ona bu sözler. Beyninin içinden yankılanıyordu söylenenler özellikle işitme engelli kısmı. Nasıl anlayamamıştı. Nasıl olabilirdi böyle bir şey? Bu bir şaka olmalıydı. O kadar sözler sarf etmişti arkasından o yüzden bir şey dememişti karşısına geldiğinde demek. O ise umursamadığını, tafra yaptığını düşünüyordu. Defalarca kez bırakıp gitmişti onu, ağzına geleni saydıktan sonra bundanmış sebep hiçbir şey olmamış gibi davranışları. Bundanmış her dönüşlerinde kabul edişleri. Bundanmış demek. Şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra “ iyi ama benimle konuşuyor ” demişti. Duymazsa nasıl konuşabiliyordu ki söylediklerine nasıl cevap veriyordu, aklına yatmamıştı bu durum. Bu gerçek olamazdı. Olmamalıydı.
–“ Evet, dudak oynamasından anlayıp da cevap veriyor. Dikkat ettiği isen konuşurken yüzüne değil de dudaklarına odaklanır abi. Ve heyecanlıyken de kekeleyerek konuşur seninle. Bunu da fark etmemiş olamazsın ”
Öylece ardından bakıp da kalmıştı, gözleri dolmuştu. Zaman onun için yavaşlamıştı ve geri kalan herkes akıp gidiyordu yanından. Ne diyeceğini bilememekle beraber kendine kızıyordu. En çokta kendine!
“ O yüzden gözlerime bakmıyordu demek bense utandığı için sanıyordum. Kekelemesi için de dalga geçiyordum şakasına yapıyor sanıyordum. Of aptal kafam! Of! Ne kadar aptalım! Ben ne yapmışım. Ben ne kadar salakmışım. ”
–“ Nasıl fark etmezsin ki abi? ”
–“ Nasıl olmuş peki? Doğuştan mı yoksa? ”
–“ Yok, bildiğim kadarıyla sonradan, bizde anlamadık nasıl olduğunu. Aynı senin gibi uzaktan seslendiğimiz de anlamıştık durumu ama ona belli etmemiştik. Deniz abla içine kapanıktır. Öyle ki birkaç kişi dışında kimse onun gerçekten duymadığını bilmez mesela. O kadar iyi saklar ki kendini fark edemezsin. Dışarıya belli etmez kendini öyle ki bazen biz bile inanıyoruz öyle inandırıcı. Babası başka bir kadınla gidince annesiyle bir başına kaldı genç yaşlarda. Annesinin kansere yakalandığını öğrenince de yıkıldı genç yaşında. Sonuçta hayattaki tek varlığı annesiydi. Üstüne üstlük nişanlısı da onu aldatıp terk edince olanlar oldu. Bir daha düzelemedi, toparlanamadı. Nasıl bir insan bu kadar şey üstüne toparlansın ki değil mi ama ”
–“ Nişanlısı mı? Nişanlı mıydı? Öyle olduğu için mi terk etti onu yoksa? ”
–“ Aynen abi, onu duymayan biriyle bir hayat paylaşamazmış öyle söylemiş ”
Kan beynine sıçramıştı öyle ki onu bulup kendi elleriyle öldürmek gelmişti ama yumruğunu sıkmakla yetinmişti.
Şerefsiz! Adi herif!
Aman Allahım! Bu nasıl bir acı.
Kendi duymakla bu hâle gelmişti yaşayan nasıl oluyordu düşünemiyordu Deniz'in o andaki hâlini.
Az önceki öfke patlaması bu duyduklarının yanında hiçbir şeydi. Buhar olup uçmuştu yerini daha büyük bir öfkeye hüzne bırakmıştı.
–“ Bende ona.. git dedim az önce. Sinirli olduğum için kırmak istemediğimden dedim ama. Yoksa gitmesini ister miyim hiç? Hele hele bu saaten sonra hiç istemem. Ağzımdan çıkanı bilemem kırıcı sözler söylerim kalbini kırarım diye gitmesini istedim ya o bunu farklı anladıysa. Ya o şerefsizin bırakıp gitmesiyle bağdaştırma yaptıysa kafasında ya tamamen git anlamında düşündü ise ya onu bıraktığımı düşündü ise ya ”
Daha fazla konuşamamıştı ve olması gerekeni yapmaya gitmişti. Konuşmakla yeterince vakit kaybetmişti zaten.
Tüm gücüyle Deniz'in arkasından koşup da ona yetişmişti ve kolundan tutarak kendine çekmişti. Kollarının arasına alarak sıkıca sarılmıştı. Kemiklerini kırarcasına. “ Seni hiç bırakmayacağım Deniz! ” demişti ağlamaklı bir sesle. Tekrar edip durmuştu bu cümleyi. Deniz ise bu duruma anlam verememişti, ilk anlarda tepki gösterecekken Ali'nin olmasıyla bir şey yapmamıştı ama anlamda verememişti neler oluyordu neden böyle yapmıştı. Ali ise sonradan onu duymadığını hatırlamıştı kendinden az uzaklaştırarak omuzlarından tutmuştu ve gözlerinin içine bakarak “ tiramisu güzelim ben hiç gitmeyeceğim senden ” demişti.
Dediği anda dudaklarına odaklandığını fark etmişti ve o an dünyası başına yıkılmıştı, belli etmemek için zor zaptediyordu kendini. “ Ali bir şey mi oldu neden böyle konuşuyorsun benimle anlayamıyorum? ” diye sormuştu şaşkın bir ifadeyle. Zorda olsa gülümseyerek “ bir şey olmadı hayatım bir şey olmadı ömrüm bir şey olmadı yarenim ben hep senin yanındayım dünyalar güzelim sonsuza kadar da bırakmayacağım seni ” demişti başına öpücük kondurarak. Kolunu atarak sarmalamıştı onu kendine. Öpücükler kondururken kokusunu da içine çekiyordu. Beyninin içindeki ses yankılanmıştı o anlarda derinlerde bir yerden “ o gün, orada sana söylemişti Ali. O gün orada demişti. Sense umursamazca hâl takınıp sormadın tekrardan duymuş gibi tavır takınmıştın. O gün orada söyledi sana. Sorsaydın böyle olmazdı. ” demişti ve kendine kızmıştı. Bu zamana kadar yaşattıkları için, sarf ettiği sözler için..
Ellerini ellerinin arasına alıp da parmak uçlarını dudaklarına dokundurtmuştu. Parmaklarına öpücüklerini kondurtmakla kalmayarak yanaklarına ellerini koyup da alnından öpmüştü, yavaşça ve uzun. Deniz'in yüzünde tatlı bir tebessüm vardı o dakikalar da, elleri Ali'nin üstünü çekiştirirken. Mutluydu Deniz hiç olmadığı kadar mutluydu..
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |