30. Bölüm

•Bölüm 26 🖤🖤

selin özgen
writerladyy

 

–“ Tam zamanında! ”

 

Hiçbir şey demeden içeriye geçmiştim. Hemen ardımdan kapıyı sert bir şekilde bırakıp da ses çıkartmasını sağlayarak gelmişti. Oda kapısından adımını atmasıyla hiç beklemeden en sert sesimle ( karşısında ne kadar sert çıkarsa tâbi ) “ ne istiyorsun! ” demiştim. Lakayıt bir tavırla yanıma kadar yaklaşırken “ o ses tonunu ayarlıyoruz bir önce. ” demişti ve arkamdan dolaşıp da koltuğa kurulmuştu. Geri dönüş yapıp da yüzümü ona döndüğümde paketten sigara çıkartıp dudaklarının arasına almak üzereydi. Elinde tuttuğu siyah çakmakla sigarasını ateşlerken etrafa bakınmıştım.

 

–“ Ayakta mı dikileceksin bütün gece? ”

 

–“ Çok fazla vaktim yok. Ne söyleyeceksen söyle de gideyim ”

 

Sigarasından bir nefes çekip de dumanını öyle bir solumuştu ki havaya konuşmasa gözlerimi dikmiş sigara içişini hayran hayran seyrediyor olacaktım.

 

–“ Dedektifçilik yaptığın zaman karıştırdığın kağıtlar da yazılı olanların devamını istiyorum. ”

 

–“ Anlamadım ” çıkmıştı ağzımdan söylediğine karşılık. Uzattığı bacaklarını sehpanın üzerinden kaldırarak aşağı sarkıtmıştı ama ayağa kalkmamıştı. Sigarasının sonunu kül tabağına bastırırken “ nesini anlamadın ” demişti.

 

–“ O kağıtlarda.. ” diye konuşmaya çalışıyordum ki lafımı keserek “ film senaryosu yazılı yarım kalan ” demişti ve oturduğu yerden kalkarak karşımda dikilmişti.

 

–“ O senaryo bir hafta içerisinde tamamlanmazsa küçük hanım benim fişim çekilecek. Sonrasında da senin! ”

 

–“ Karıştırdım diye mi? ”

 

–“ Git dediğim hâlde gitmediğin için. Buraya geldiğin için ve evet onları okuduğun için. Kısaca burnunu soktuğun için. ”

 

Gözlerim dolmuştu ve yavaşça süzülmeye başlamıştı yanağımdan aşağıya. Boyu benden birkaç santim uzun olduğundan tepeden bakıyordu bana. Ağlamamaya çalışıyordum ama durduramıyordum yaşları.

 

–“ Ağlama! ”

 

O ağlama dedikçe göz yaşlarım bir o kadar akıyordu. Ses tonunda bir yumuşama olup “ tamam ağlama ölmeyeceksin sadece korkutmak için öyle söyledim ” demişti. Arkasını dönüp odadan çıkarken “ sen? ” demiştim. Ama cevap vermemişti. Peşinden gittiğimde dolabın kapağını açmış içki şişesini çıkartmıştı kapaktan. Dolabın kapağını kapatıp da önünü döndüğünde yüz yüze gelmiştik. Bir süre, kısa bir an, gözlerimin içine baktıktan sonra dolaptan aldığı şişeyi geri yerine bırakmıştı. Masanın üzerinde ki sürahiye uzanıp da bardağa suyu boşaltırken “ istersen gidebilirsin ” demişti soğuk bir şekilde ve bardağı kafasına dikmişti.

 

–“ Gidebilir miyim ” diye söylediğine şaşırırken o umursamaz tavrıyla beni mutfakta bırakarak tekrardan odaya geçmişti. Köşe kapmaca mı oynuyorduk ne? Peşinden giderek odaya adımımı attığımda yeni yakmış olduğu sigarasını içiyordu. Daha yeni söndürmüş olmasına rağmen.

 

–“ Çok fazla içiyorsun ”

 

Sigaranın dumanını yavaşça haz almış bir hâlde soluduktan sonra bana bir bakış atmıştı sadece. Seni ilgilendirmez, bakışıydı. Gitmek yerine tam karşısına dik bir şekilde oturup da “ sana yardım edeceğim, o kağıtların.. ” diye konuşuyordum ki sert bir şekilde lafımı keserek “ yardım falan yok, evine gidiyorsun ” demişti.

 

–“ Hayır, gitmiyorum. ”

 

–“ Gidiyorsun! ”

 

“ Gitmiyorum! ” diye yüksek bir tonda dile getirdikten sonra oturduğum yerden kalkıp da kağıtların olduğu yere, masanın yanına gitmiştim. Kağıt parçalarını elime alıp da incelerken “ ucunda ölüm olması korkutmuyor mu seni cidden? ” diye sormuştu. Önümdeki kağıtlarla ilgilenirken sorusunu normal bir şekilde yanıtlamıştım ve “ nasıl olsa bir gün ölmeyecek miyiz? ” demiştim.

 

–“ Yaşından çok fazla korkusuzsun ya da öyle mi göstermeye çalışıyorsun? ”

 

Tüm dikkatimi kağıtlara verip de yazılanları okumaya başlamıştım. Gitmeyip kabul etmiştim fakat devamını nasıl getirecektim bilmiyorum. Elimdeki kağıtların kayıp gitmesiyle şaşırmıştım o kadar dalmışım ki onların içerisine. Kağıtları elimden aldıktan sonra benden uzağa bir yere koymuştu ve kendide tam karşıma oturmuştu. Yine bir konuşma içersine gireceğimizin başlangıcıydı bu hareketi. Sandalye de ki duruşunu iyicene gerdikten sonrada konuşmayı başlatmıştı, konuşmaktan çok soru sormuştu.

 

–“ Cidden gitmeyip neden hâlâ bu işe girişiyorsun, ben söylediklerim de şaka yapmıyordum Hazel!

 

 

Kızımızın ismi hakkında ne düşünüyorsunuz bakalım 🙃

 

İsmin anlamı, Türkçe' de var olan karşılığı " işaret bırakarak sevilen insan " manasına gelmektedir. Bu anlamı açtığımızda Hazel isminin manası, insanların hayatına iz bırakan, insanların hayatlarında etkisi bulunan ve bu şekilde sevilen insan anlamındadır.

 

 

Adımı söylemesiyle masanın üzerinde olan bakışlarım yüzüne çevrilmişti çok hızlı bir şekilde. Ben adımı ona söylediğimi hatırlamıyordum. Dudaklarımı aralayıp da konuşacaktım ki o benden önce davranarak “ adını bildiğime mi şaşırdın? ” demişti.

 

–“ E-evet ben söylememiştim ki nerden biliyorsun? Nasıl? ”

 

Oturuşunu düzeltip de yüzünde alaycı bir gülümseme oluşmuştu ve alttan bakışla “ hakkında daha fazla bilgiye sahibim desem ” demişti. Yüzüm ne kadar şaşkınlığımı gösterecekse bilemiyordum, ne diyeceğimi bilemediğim gibi. Sessiz kalışımdan anlamış olacak ki tekrardan o konuşmuştu, belki de konuşmadığım için de devam etmiş olabilir.

 

–“ Bak Hazel, oturup burada bildiğim her şeyi sana tek tek söylememe gerek duymuyorum. Benim senin beni gizlice göz hapsine almandan ve soruşturmaya kalkmandan haberim var. O perdenin aralığından gözetlerken görünmediğini falan mı düşünüyordun ya da evime gizlice girerken? Numaramı da yanlış kişiden istedin ama hayran kalmadım değil taktire şayan doğrusu. ”

 

Ne kadar ezilirsem karşısında o kadar az kalır sözleriyle yerin dibine sokmuştu beni. Açıklama yapacak yüz bırakmamıştı. Oturduğum yerden kalkıyordum ki “ otur! ” demişti. “ Daha bitmedi konuşacaklarımız ” diye de ekledi. Oturmamıştım ama gitmemiştim de ayakta dikilip de “ daha ne kaldı ki yeterince sözlerinle yerin dibine sokup ezdin zaten beni ” dedim.

 

–“ Ezmek? Ben olanı söyledim. ”

 

–“ Teşekkür ederim, haddimi bildirdiğiniz için. ”

 

Sesli bir kahkaha atmıştı söylediğime, alaycı gülümsemesi gibi sahte bir kahkaha. Oturduğu sandalyeden kalkarak tam karşıma dikilmişti. Gözlerimi kaçırmak yerine gözlerinin içine dik dik bakıp da ne söyleyeceğini bekliyordum.

 

–“ Haddini bildirmiş olsaydım emin ol böyle konuşuyor olmazdın karşımda! ”

 

Bir ses bölmüştü bu anımızı tam da karşı karşıya gelmişken. Çalan telefonla uzaklaşmıştı benden. O arkasını dönüp telefonla görüşürken sessizce çıkıp gitmiştim evden.

 

 

 

 

Ve sen adam..

 

 

Dilin bu kadar kırıcıyken kalbinin ilgiye muhtaç oluşunu gizleyemiyorsun

 

 

 

 

Bölüm : 16.12.2024 16:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...